Kategoriler
SÖZLÜK Türkçe Sözlük Y

Türkçe Sözlük Y Sayfa 61

yont * Başı boşhayvan.
yont kuşu * Kuyruksallayan.
yontma * Yontmak işi.
* Yontulmuşveya yontularak yapılmış.
Yontma TaşÇağı * Bkz. Yontma TaşDevri.
Yontma TaşDevri * Tarihten önceki zamanların en eski devri.
yontmak * Bir şeye istenilen biçimi vermek için dış bölümünü keskin bir araçla biçmek, kesmek.
* Bir kimsenin azar azar parasını çekmek, birinden para sızdırmak.
* Bkz. kendine yontmak.
yontu * Taş, tunç, mermer, kil, alçı, bakır gibi maddelerden yontularak, kalı ba dökülerek veya yoğrulup pişirilerek
oluşturulan eser, heykel.
yontucu * Yontu yapan kimse, heykeltıraş.
* Kendi çıkarınıdüşünen.
yontuculuk * Yontu yapma sanatı, heykeltıraşlık.
yontuk * Yontulmuşyer.
* Yontulmuşparça.
* Yontulmuşolan.
yontuk düz * Erozyon etkisiyle oluşmuş, yumuşak engebeli yeryüzü parçası, yalama yazı, peneplen.
yontulma * Yontulmak işi.
yontulmak * Yontmak işi yapılmak veya yontmak işine konu olmak.
* (insan için) Kabalıktan, görgüsüzlükten kurtularak toplum törelerine göre davranır duruma gelmek.
* Bir şeyi kendi görüşüne göre değerlendirmek.
yonulmak * Yontulmak.
yordam * Çeviklik, çabukluk.
* Çalım.
* Yatkınlık, alışkanlık, yeti, meleke.
* Kılavuz, yardımcı.
yordamlı * Yakışıklı.
* Elinden işgelen, becerikli.
yordamsız * Çevik olmayan, cansız.
yordurma * Yondurmak işi.
yordurmak * Yorumunu yaptırmak, yorumlanmasını sağlamak.
yorga * Biniciyi sarsmayan at yürüyüşlerinden biri.
yorgalama * Yorgalamak işi.
* Ayak ve baldır kaslarının felcinden ileri gelen özel yürüyüş biçimi.
yorgalamak * (at) Yorga yürümek, yorga gitmek.
yorgan * Yatakta örtünmeye yarayan, içi pamuk, yün vb. şeylerle doldurularak dikilmişgenişörtü.
yorgan çarşafı * Yorganın üzerine geçirilen veya dikilen çarşaf.
yorgan döşek yatmak * ağır hasta olmak.
yorgan gitti, kavga bitti * anlaşmazlık sebebi olan şey ortadan kalkınca anlaşmazlık da sona erdi.
yorgan iğnesi * Yorgan dikmeye yarayan iğne.
yorgan ipliği * Yorgan dikmek için kullanılan kalın ve sağlam iplik.
yorgan kaplamak * yorgana çarşaf geçirmek.
yorgan kavgası * Bir şeyden çıkar sağlama konusunda anlaşmazlığa düşme, post kavgası.
yorgan yüzü * Yorganıkirden ve dışetkilerden korumak için bezden veya kumaştan yapılan yüz.
yorgancı * Yorgan, yastık, şilte gibi şeyler diken veya satan kimse.
yorgancılık * Yorgancının işi.
yorgun * Çalışma veya değişik sebeplerle beden veya zihin etkinliği yavaşlayan, yorulmuşolan.
yorgun argın * Çok yorulmuş, gücü kalmamışolarak.
yorgun düşmek * çok yorulmak, bitkin duruma gelmek.
yorgun yorgun * Yorulmuşolarak, yorgun durumda.
yorgunluğunu almak * (kendi) dinlenmek.
* (birini) dinlendirmek.
yorgunluk * Çalışma veya değişik sebeplerle bireyin ruh ve beden etkinlikleri açısından verimlilik düzeyinin azalması.
yorgunluk çıkarmak (veya yorgunluğunu çıkarmak) * dinlenmek.
* yaptığı işten, yorgunluğu unutturan, sevindirici bir sonuç almak.
yorgunluk kahvesi * Dinlenmek amacıyla çalışmaya ara verildiğinde içilen kahve.
yorgunu yokuşa sürmek * yapılması güç bir işin, büsbütün güç şartlarda gerçekleştirilmesini istemek.
yorma * Yormak (I, II) işi.
yormak * Yorgun duruma getirmek.
* Sıkıntıya sokmak, üzmek.
yormak * Bir sebebe bağlamak, bir duruma işaret saymak, bir anlam vermek, yorumlamak.
yortma * Yortmak işi veya durumu.
yortmak * Koşmak; sürekli yol yürümek.
* İşsiz güçsüz gezmek.
yortu * Hristiyan bayramı.
yorucu * Yorgunluğa yol açan.
yorulma * Yorulmak (I, II) işi.

Bir yanıt yazın