Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 35

Helenist * Grek kültürü, tarihi, dili ve edebiyatıkonularında uzman olan kimse.
Helenistik * Büyük İskender’den sonraki Yunan sanatı, tarihi, kültürü ile ilgili olan.
Helenizm * Grek uygarlığı.
* Grek olmayan ulusların Grek düşüncesinin etkisiyle gerçekleştirdiği uygarlık.
* Grekçe anlatım.
helezon * Kıvrımlı, yılankavi biçim, helis.
helezonî * Sarmal, yılankavi, helisel.
helezonlaşma * Helezonlaşmak biçimi veya durumu.
helezonlaşmak * Sarmal, kıvrımlı biçime gelmek.
helezonlu * Helezonu olan, sarmal.
helik * Duvar örülürken büyük taşların arasına konulan ufak taşlar.
helikoit * Helis biçiminde eğri yüzey.
helikon * Çalgıağızlığıve pistonu olan, boyundan geçirilerek tutulan, çember biçimli, üflemeli bakır çalgı.
helikopter * Dik inişve çıkışyapabildiği için dar yerlerde de kullanılabilen tepeden pervaneli uçan taşıt.
helis * Bir silindirin ana doğrularınısabit bir açıaltında kesen eğri.
helisel * Helis biçiminde olan, sarmal, helezonî.
helke * Bakraç, kova, herke.
hellim * Kı brıs’ta yapılan bir çeşit beyaz peynir.
helme * Fasulye, pirinç, buğday gibi taneler kaynatıldığında, nişastanın çökelmesiyle oluşan koyu sıvı.
* Bazı bitkilerin kök, çiçek ve tohumlarında bulunan koyu kıvamlımadde.
helme dökmek * (kaynatılmıştanelerin suyu için) koyulaşmak.
helme gibi * iyice pişmiş.
helmelenme * Helmelenmek işi.
helmelenmek * Helme dökmek, helmesi çıkmak.
helmeli * Helme durumunda olan (yemek).
helmintoloji * Kurt bilimi.
helva * Şeker, yağ, un veya irmikle yapılan tatlı.
helvacı * Helva yapan veya satan kimse.
helvacıkabağı * Kabakgillerden, tatlısıyapılan dışı boz, içi sarırenkli iri bir kabak türü kestane kabağı(Cucurbita maxima).
helvacıkökü * Bkz. çöven.
helvacılık * Helva yapma veya satma işi.
helvahane * Genellikle helva pişirmekte kullanılan genişve az derin tencere.
* Sarayda mutfak içinde tatlıların yapıldığıözel bölüm veya oda.
helvalaşma * Helvalaşmak durumu.
helvalaşmak * Helva durumuna gelmek.
helvalık * Helva yapımı için kullanılan malzeme.
helyodor * Altın sarısırenginde, berilden oluşan, kuyumculukta kullanılan bir taş.
helyograf * Güneşten yayılan ısımiktarınıölçmeye yarayan alet.
* Güneşin ışıldadığısaatlerin süresini tespit etmeye yarayan alet.
* Güneş ışınlarından yararlanan optik telgraf aleti.
helyoterapi * Güneş ışınlarıyla tedavi.
helyum * Atom numarası2, yoğunluğu 0,13 olan, havada az miktarda bulunan bir soygaz. KısaltmasıHe.
hem * Bir kimseyi uyarmak, bir şeyi açıklamak veya anlamı güçlendirmek için “özellikle”, “zaten”, “bir de”, “şurası
da var ki” anlamlarında kullanılır.
* Açıklayıcınitelikte olan ikinci cümleyi birinciye bağlar.
* Hem … hem … biçiminde tekrarlanarak görevdeşsözleri, cümleleri eşitlik, pekiştirme, birlikte olma veya
karşıtlık anlamlarıyla bağlar.
hem de * anlamı güçlendirmek, bir veya daha çok ögeye bir başkasının da eklendiğini belirtmek için kullanılır.
hem de nasıl * pek çok, üstün derecede.
* özene bezene, büyük bir dikkatle.
hem İsa’yıhem de Musa’yımemnun etmek * istekleri birbirine karşıt olan iki kişiyi birden hoşnut edecek bir davranışta bulunmak.
hem kaçar hem davul çalar * çekinir göründüğü işi yapmaktan vazgeçemez.
hem kel hem fodul * ortada olan eksiklik ve yeteneksizliğine bakmayarak üstünlük taslayanlar için kullanılır.
hem nalına hem mıhına (vurmak) * karşıt olan iki yanıdesteklemek.
hem suçlu hem güçlü * gerçek suçlu kendi olduğu halde başkalarınısuçlamaya çalışanlar için söylenir.
hem ziyaret hem ticaret * biriyle görüşmeye giden kimsenin, bu gidişten yararlanarak başka bir işi de yapmasıdurumunda söylenir.
hemati * Kanın hemoglobinle renklenmişal yuvar.
hematit * Kırmızıveya esmer renkte olan doğal demir oksidinden oluşan bir mineral, kan taşı.
hematolog * Kan bilimci.
hematoloji * Kan bilimi.
hemayar * Denk, eşit.

Bir yanıt yazın