一晩ひとり泣き明かしました – bütün gece ağladım. 口の中 砂漠みたいに乾きました – ağzım çöl gibi kurudu. それでも マシだと思いました – yine de daha iyi olduğunu düşündüm. 濁った懺悔の雨に打たれるよりは – tövbenin çamurlu yağmuru tarafından vurulmak yerine
でも あの日の僕らは間違っていました – ama o gün yanıldık. 世界の美しさに 今ごろ 気付きました – şu anda dünyanın güzelliğini fark ettim.
せつなくなるよ ふたりなら – ikiniz ölmüş olacaksınız. 寂しくたって ひとりじゃない – yalnız olduğumda yalnız değilim. もう二度と無いこの一瞬に抱かれてみよう – Bir daha asla olmayacak olan bu anla kucaklaşalım どうしようもなくうれしくて泣く – ağlamadan duramıyorum çünkü çok mutluyum. かなしすぎて笑えるね – çok komik. もう一度だけ飛び込んでみた沼に咲いた花 – Bataklıkta açan çiçekleri bir kez daha atladım. ちょっとした悲劇に溺れました – küçük bir trajedide boğulmuştum. そっとしておいた罠 崩れ落ちた – sessizce bıraktım. tuzak çöktü. ひょっとして評判の運命ですか? – Belki de itibarın kaderi? 最高で最後の出会いですか? – En iyi ve son karşılaşma mı?
ごめんね 余裕がなくて閉ざした – Üzgünüm. param yetmedi, ben de kapattım. ぐしゃぐしゃに散らかった部屋だけど ようこそ – dağınık bir oda ama hoş geldiniz.
いま 選んだ扉の先は見えないけど – az önce seçtiğim kapının sonunu göremiyorum. 確かめに行こうよこの手は繋いだまんま – gidip bu elin hala bağlı olduğundan emin olalım.
カスタムせずにあるがまま – Özel olmadan olduğu gibi どうなったって許せる – olanlar için seni affedebilirim. やっと出会えたこの一瞬を抱きしめてみよう – Sonunda tanıştığımız bu anı kucaklayalım どうしようもなく溢れる – elimde değil. elimde değil. elimde değil. elimde değil. 願いを口にして – dileğini söyle. もう一度だけ水をあげよう 一緒にいよう – sana bir su daha vereyim. birlikte olacağız. ちょっとした喜劇にハマりました – küçük bir komediye bağımlıydım. ぐっとこらえたから零れました – ondan kurtuldum ve döktüm. ひょっとしてこじらす感情ですか? – belki de meraklı bir duygudur? 舞い降りたフラワーシャワー涙でぬれた – Duştan düşen çiçekler gözyaşlarıyla ıslandı
せつなくなるよ ふたりなら – ikiniz ölmüş olacaksınız. 寂しくたって ひとりじゃない – yalnız olduğumda yalnız değilim. もう二度と無いこの一瞬に抱かれてみよう – Bir daha asla olmayacak olan bu anla kucaklaşalım
どうしようもなくうれしくて泣く – ağlamadan duramıyorum çünkü çok mutluyum. かなしすぎて笑えるね – çok komik. もう一度だけ飛び込んでみた沼に咲いた花 – Bataklıkta açan çiçekleri bir kez daha atladım. ちょっとした悲劇に溺れました – küçük bir trajedide boğulmuştum. そっとしておいた罠 崩れ落ちた – sessizce bıraktım. tuzak çöktü. ひょっとして評判の運命ですか? – Belki de itibarın kaderi? 最高で最後の出会いですか? – En iyi ve son karşılaşma mı? ちょっとした喜劇にハマりました – küçük bir komediye bağımlıydım. ぐっとこらえたから零れました – ondan kurtuldum ve döktüm. ひょっとしてこじらす感情ですか? – belki de meraklı bir duygudur? 舞い降りたフラワーシャワー涙でぬれた – Duştan düşen çiçekler gözyaşlarıyla ıslandı
I’ll remember that, Ivy Ivy – Bunu hatırlayacağım, Ivy Ivy I’ll remember that – Bunu hatırlayacağım. Ivy Ivy Ivy – Sarmaşık Sarmaşık Sarmaşık
Yum yum yum – Yum yum yum Give me some, give me some – Bana biraz ver, bana biraz ver Yum yum yum – Yum yum yum Give me some, give me some – Bana biraz ver, bana biraz ver Yum yum yum – Yum yum yum Give me some, give me some – Bana biraz ver, bana biraz ver Yum yum yum – Yum yum yum Yum yum yum yum – Yum yum yum yum
I got all the flavours wrapped in pretty paper – Tüm lezzetleri güzel kağıda sardım I do you a favour save you some for later – Sana bir iyilik yapıyorum, sonraya saklıyorum. Craving something sweet take you to the candy shop – Tatlı bir şey istemek seni şeker dükkanına götürür Think you need a treat – Bir tedaviye ihtiyacın olduğunu düşünüyorum Drink my soda pop – Gazozumu iç Tasty the like a gummy jelly be my lollipop – Sakızlı bir jöle gibi lezzetli benim lolipop ol Yummy in you dummy sugar don’t let it stop – İçinde nefis aptal şeker durmasına izin verme
Yum yum yum – Yum yum yum Give me some, give me some – Bana biraz ver, bana biraz ver Yum yum yum – Yum yum yum Give me some, give me some – Bana biraz ver, bana biraz ver
Citrus, fruit punch – Narenciye, meyve punch Lemon drop in taffy punch – Şekerleme yumruğunda limon damlası Grape peach, ah say he – Üzüm şeftali, ah o demek Cream my top of strawberry – Çilek benim üst krem Chocolate brownie, bubble gum – Çikolatalı kek, sakız Cinnamon in brace if drop – Düşerse parantez içinde tarçın Cookie dough in cary place – Cary yerinde kurabiye hamuru Marshmallow milkshake – Lokum milkshake
Candy floss – Şeker ipi Like a boss – Bir patron gibi Dark cherry – Koyu kiraz So good scary – Çok iyi korkutucu Felling king – Kralı kesmek Slice that kiwi fruit – Kivi meyvesini dilimleyin Juicy like watermelon – Karpuz gibi sulu Takes me straight to heaven (yeah) – Beni doğrudan cennete götürür (evet)
Yum yum yum – Yum yum yum Give me some, give me some – Bana biraz ver, bana biraz ver Yum yum yum – Yum yum yum Give me some, give me some – Bana biraz ver, bana biraz ver Yum yum yum – Yum yum yum Give me some, give me some – Bana biraz ver, bana biraz ver Yum yum yum – Yum yum yum Yum yum yum yum – Yum yum yum yum
Your sugar isn’t cane – Şekerin baston değil. Making my lip sing – Dudağımın şarkı söylemesini sağlamak Your sugar isn’t caned – Şekerin baston değil. But I can disagree – Ama katılmıyorum Your sugar isn’t caned – Şekerin baston değil. Making my lip sing – Dudağımın şarkı söylemesini sağlamak Your sugar isn’t caned – Şekerin baston değil. But I can disagree – Ama katılmıyorum
Yum yum yum – Yum yum yum Give me some, give me some – Bana biraz ver, bana biraz ver Yum yum yum – Yum yum yum Give me some, give me some – Bana biraz ver, bana biraz ver Yum yum yum – Yum yum yum Give me some, give me some – Bana biraz ver, bana biraz ver Yum yum yum – Yum yum yum
巡りあった頃を思い出していて – etrafta dolaştığımız zamanı hatırlıyorum. あれから季節を重ねたね – o zamandan beri bir sezon oldu. 広がる銀世界 – Gümüş Dünya 君に出逢ってから彩られ – seninle tanıştığımdan beri renkliyim. 変わる So colorful – Çok renkli değişiyor
初めてわかったよ、一緒に過ごせる – ilk defa görüyorum. seninle zaman geçirebilirim. 冬はこんなにあたたかいのね – kışın çok sıcak. 君の温もりがこの胸の中残り – sıcaklığın bu göğüste kalıyor Warm inside – İçinde sıcak 積もる、あたたかいMemory – Yığılmış, sıcak Bellek
雪のカケラの様に一瞬で – bir anda, bir kar parçası gibi しあわせな時間は溶けてゆくの – mutlu zaman erir. 離れ離れでさみしいけど – yalnızım. 伝えたいよ、消えないこの想い – Sana söylemek istiyorum, kaybolmayan bu duygu 君のもとへ舞い落ちてゆく – sana iniyorum.
結ばれてる心は – bağlı olan kalp 君と逢えない間も – ben seni göremezken. 灯されてる、同じ Blue Moon – aynı mavi ay.
離れている時でも – sen yokken bile ふと夜空見上げたら – aniden gece gökyüzüne baktığımda 輝いてる、ふたりを繋ぐ同じ Blue Moon – Parlayan, ikisini birbirine bağlayan aynı Mavi Ay
笑い合うたび白くなる息 – her güldüğümüzde nefesimiz bembeyaz oluyor. Smileの君もすぐに見える距離 – Gülümsemenin hemen görebileceği mesafe 空から降ってきた – gökten indi. 雪はなぜか甘い味がした – kar bir sebepten dolayı tatlıydı.
愛おしいこの瞬間(とき)を閉じ込めたい – Bu güzel anı kilitlemek istiyorum (ne zaman) Make it freeze – Donmasını sağla また寄り添う時まで – tekrar kucaklaşana kadar.
ふたり、紡いだ思い出が – iki, döndürdüğümüz anılar 凍えた心を包み込んで – Donmuş bir kalbe sarılmış 今はそばに居られないけど – şu anda seninle olamam. 伝えたいよ、消えないこの愛が – sana söylemek istiyorum, kaybolmayacak bu aşk 君のもとへ舞い上がってゆく – yanına gidiyorum.
結ばれてる心は – bağlı olan kalp 君と逢えない間も – ben seni göremezken. 灯されてる、同じ Blue Moon – aynı mavi ay.
離れている時でも – sen yokken bile ふと夜空見上げたら – aniden gece gökyüzüne baktığımda 輝いてる、ふたりを繋ぐ同じ Blue Moon – Parlayan, ikisini birbirine bağlayan aynı Mavi Ay
Blue moon light, Shining over us so bright – Mavi ay ışığı, üzerimizde çok parlak parlıyor Blue moon light, Shining over us so bright – Mavi ay ışığı, üzerimizde çok parlak parlıyor
吹雪の中も歩んでいけるの – kar fırtınasında yürüyebilirim. 君のこと想えば – seni düşündüğümde きっとすぐ逢えるから – eminim yakında görüşürüz.
結ばれてる心は – bağlı olan kalp 君と逢えない間も – ben seni göremezken. 灯されてる、同じ Blue Moon – aynı mavi ay.
離れている時でも – sen yokken bile ふと夜空見上げたら – aniden gece gökyüzüne baktığımda 輝いてる、ふたりを繋ぐ同じ Blue Moon – Parlayan, ikisini birbirine bağlayan aynı Mavi Ay
離れている時でも – sen yokken bile 届けたい、この気持ち – Bu hissi vermek istiyorum きれいだね、君も見てるかな – bu güzel. sen de mi izliyorsun merak ediyorum. 同じ Blue Moon – Aynı Mavi Ay
Oh my darling (darling) – Ah sevgilim (sevgilim) Ogini di (ogini di) – Ogini di (ogini di) Shey na money oo – Shey na para oo Me I get am plenty – Ben çok şey alıyorum E no dey fit for my bag so I put am in a Ghana must go (gbe gbe gbe) – E çantam için uygun bir dey yok, bu yüzden bir Gana’ya gitmeliyim (gbe gbe gbe)
Sho ma yodi – Sho ma yodi Show ability oo – Yetenek göster oo Burss my brain make I spend a Milli oo – Beynimi Burss bir Milyon oo harcamamı sağla On you (on you o, on You oo) – Sana (sana o, sana oo)
As long as say you go dey my side oo I go give you money, money, ego – Sen git dediğin sürece dey benim tarafım oo ben sana para, para, ego vereceğim As long as say you go do me nice oo – Yeter ki git de bana iyi davran I go dey shower you with money, money, ego – Sana para, para, ego ile duş almaya gidiyorum As long as say you go dey my side oo – Yeter ki sen git dey benim tarafım oo I go dey give you money, money, ego – Sana para, para, ego vereceğim As long as say you go do me nice oo – Yeter ki git de bana iyi davran I go dey shower you with money, money, ego – Sana para, para, ego ile duş almaya gidiyorum
When you need a thing, call me (money, money, ego) – Bir şeye ihtiyacın olduğunda beni ara (para, para, ego) You need a million, baby call me – Bir milyona ihtiyacın var bebeğim beni ara When you need a thing, call me (I say money, money, ego) – Bir şeye ihtiyacın olduğunda beni ara (para, para, ego derim) You need a million, baby call me – Bir milyona ihtiyacın var bebeğim beni ara
I say I be sure boy ’cause I come from Port Harcourt – Emin ol diyorum oğlum çünkü Port Harcourt’tan geliyorum. If you gat me girl e be jackpot – Eğer sen gat beni kız e olmak jackpot No dey dull me, I believe in action ey ey ey ey – Hayır dey beni sıkmayın eyleme inanırım ey ey ey ey Wether na Sunday, Monday, any other day – Pazar, Pazartesi, başka bir gün olsun Girl I dey for you ooo – Kız ben dey için sen ooo Wether na Sunday, Monday, any other day – Pazar, Pazartesi, başka bir gün olsun Girl I dey for you ooo – Kız ben dey için sen ooo
Oh my darling (darling) – Ah sevgilim (sevgilim) Ogini di (ogini di) – Ogini di (ogini di) Shey na money oo – Shey na para oo Me I get am plenty – Ben çok şey alıyorum
E no dey fit for my bag so I put am in a Ghana must go (gbe gbe gbe) – E çantam için uygun bir dey yok, bu yüzden bir Gana’ya gitmeliyim (gbe gbe gbe) Sho ma yodi – Sho ma yodi Show ability oo – Yetenek göster oo Burss my brain make I spend a Milli oo – Beynimi Burss bir Milyon oo harcamamı sağla On you (on you o, on You oo) – Sana (sana o, sana oo)
As long as say you go dey my side oo I go give you money, money, ego – Sen git dediğin sürece dey benim tarafım oo ben sana para, para, ego vereceğim As long as say you go do me nice oo – Yeter ki git de bana iyi davran I go dey shower you with money, money, ego – Sana para, para, ego ile duş almaya gidiyorum As long as say you go dey my side oo – Yeter ki sen git dey benim tarafım oo I go dey give you money, money, ego – Sana para, para, ego vereceğim As long as say you go do me nice oo – Yeter ki git de bana iyi davran I go dey shower you with money, money, ego – Sana para, para, ego ile duş almaya gidiyorum
When you need a thing, call me (money, money, ego) – Bir şeye ihtiyacın olduğunda beni ara (para, para, ego) You need a million, baby call me – Bir milyona ihtiyacın var bebeğim beni ara When you need a thing, call me (I say money, money, ego) – Bir şeye ihtiyacın olduğunda beni ara (para, para, ego derim) You need a million, baby call me – Bir milyona ihtiyacın var bebeğim beni ara
Pimp the sound loud – Sesi yüksek sesle pezevenk edin Original oh – Orijinal oh Original oh – Orijinal oh Original melody lo ma je tan – Orijinal melodi lo ma je tan Original melody lo ma je tan o, ah ah ah ah – Orijinal melodi lo ma je tan o, ah ah ah ah Original 1da Banton, deyya – Orijinal 1da Banton, deyya
Lover, I know you’re weary – Sevgilim, yorgun olduğunu biliyorum Theres a time from the night – Geceden bir zaman var Lover, come to the kitchen floor – Sevgili, mutfağa gel. Towels are cold, so am I – Havlular soğuk, ben de öyle
So take from me – Öyleyse benden al What you want, what you need – Ne istiyorsun, neye ihtiyacın var Take from me – Benden al Whatever you want, whatever you need – Ne istersen, neye ihtiyacın olursa But lover, please stay with me – Ama sevgilim, lütfen benimle kal
Lover, I feel your sorrow – Sevgilim, üzüntünü hissediyorum Pourin’ out of your skin – Derinden dökülüyor I don’t wanna be alone – Yalnız kalmak istemiyorum If I end tonight, I’ll always be – Bu gece bitersem, her zaman olacağım
So take from me – Öyleyse benden al What you want, what you need – Ne istiyorsun, neye ihtiyacın var Take from me – Benden al Whatever you want, whatever you need – Ne istersen, neye ihtiyacın olursa But lover, please stay with me, oh – Ama sevgilim, lütfen benimle kal, oh
I can see you, I can feel you – Seni görebiliyorum, hissedebiliyorum Slipping through my hands – Ellerimden kayıyor Oh, I can taste you, oh I can taste you – Oh, tadına bakabilirim, oh, tadına bakabilirim Slipping through my hands – Ellerimden kayıyor
Take from me – Benden al What you want, what you need – Ne istiyorsun, neye ihtiyacın var Take from me – Benden al Whatever you want – Her ne istersen
My lover please stay with me, ah – Sevgilim lütfen benimle kal, ah My lover, please stay with me – Sevgilim, lütfen benimle kal
The warmth of your love – Aşkının sıcaklığı Is like the warmth of the sun – Güneşin sıcaklığı gibi And this will be our year – Ve bu bizim yılımız olacak Took a long time to come – Gelmesi uzun zaman aldı. Don’t let go of my hand – Elimi bırakma. Now the darkness has gone – Şimdi karanlık gitti And this will be our year – Ve bu bizim yılımız olacak Took a long time to come – Gelmesi uzun zaman aldı. And I won’t forget – Ve unutmayacağım The way you held me up when I was down – Ben aşağıdayken beni ayakta tutma şeklin And I won’t forget the way you said – Ve söylediğin yolu unutmayacağım “Darling I love you” – “Sevgilim seni seviyorum” You gave me faith to go on – Devam etmem için bana inanç verdin. Now we’re there and we’ve only just begun – Şimdi oradayız ve daha yeni başladık This will be our year – Bu bizim yılımız olacak Took a long time to come – Gelmesi uzun zaman aldı.
The warmth of your smile – Gülüşünün sıcaklığı Smile for me, little one – Benim için gülümse ufaklık. And this will be our year – Ve bu bizim yılımız olacak Took a long time to come – Gelmesi uzun zaman aldı. You don’t have to worry – Endişelenmene gerek yok. All your worried days are gone – Tüm endişeli günlerin gitti This will be our year – Bu bizim yılımız olacak Took a long time to come – Gelmesi uzun zaman aldı. And I won’t forget – Ve unutmayacağım The way you held me up when I was down – Ben aşağıdayken beni ayakta tutma şeklin And I won’t forget the way you said – Ve söylediğin yolu unutmayacağım “Darling I love you” – “Sevgilim seni seviyorum” You gave me faith to go on – Devam etmem için bana inanç verdin. Now we’re there and we’ve only just begun – Şimdi oradayız ve daha yeni başladık And this will be our year – Ve bu bizim yılımız olacak Took a long time to come – Gelmesi uzun zaman aldı.
Yeah this will be our year – Evet bu bizim yılımız olacak Took a long time to come – Gelmesi uzun zaman aldı.
My lady D’Arbanville, why do you sleep so still? – Leydi D’arbanville, neden bu kadar hareketsiz uyuyorsunuz? I’ll wake you tomorrow – Seni yarın uyandıracağım. And you will be my fill, yes, you will be my fill – Ve sen benim dolgum olacaksın, evet, sen benim dolgum olacaksın
My lady D’Arbanville, why does it grieve me so? – Leydim D’ARBANVİLLE, neden beni bu kadar üzüyor? But your heart seems so silent – Ama kalbin çok sessiz görünüyor Why do you breathe so low, why do you breathe so low? – Neden bu kadar alçak nefes alıyorsun, neden bu kadar alçak nefes alıyorsun?
My lady D’Arbanville, why do you sleep so still? – Leydi D’arbanville, neden bu kadar hareketsiz uyuyorsunuz? I’ll wake you tomorrow – Seni yarın uyandıracağım. And you will be my fill, yes, you will be my fill – Ve sen benim dolgum olacaksın, evet, sen benim dolgum olacaksın
My lady D’Arbanville, you look so cold tonight – Leydim D’ARBANVİLLE, bu gece çok üşüyorsunuz. Your lips feel like winter – Dudakların kış gibi hissediyor Your skin has turned to white, your skin has turned to white – Cildiniz beyaza döndü, cildiniz beyaza döndü
My lady D’Arbanville, why do you sleep so still? – Leydi D’arbanville, neden bu kadar hareketsiz uyuyorsunuz? I’ll wake you tomorrow – Seni yarın uyandıracağım. And you will be my fill – Ve sen benim dolgum olacaksın
My lady D’Arbanville, why do you sleep so still? – Leydi D’arbanville, neden bu kadar hareketsiz uyuyorsunuz? I’ll wake you tomorrow – Seni yarın uyandıracağım. And you will be my fill – Ve sen benim dolgum olacaksın
I loved you my lady, though in your grave you lie – Seni sevdim leydim, mezarında yalan söylemene rağmen I’ll always be with you – Her zaman yanında olacağım This rose will never die, this rose will never die – Bu gül asla ölmeyecek, bu gül asla ölmeyecek
I loved you my lady, though in your grave you lie – Seni sevdim leydim, mezarında yalan söylemene rağmen I’ll always be with you – Her zaman yanında olacağım This rose will never die, this rose will never die – Bu gül asla ölmeyecek, bu gül asla ölmeyecek
Ne mogu vidjet tko je u životu tvom – Hayatında kimin olduğunu göremiyorum. Ne mogu vidjet ljubav tu – Oradaki aşkı göremiyorum Na tvome licu sije radost mladosti – Gençliğin sevinci yüzünde parlıyor Na tvome licu nema mene – Yüzünde ben yokum
Tko je sad u srcu tvom – Şimdi kalbinde kim var Koga sada volis – Şimdi kimi seviyorsun Voljeti, voljeti svoga druga – Sevmek, arkadaşını sevmek To je, to je radost – Bu, bu sevinç
Sretan si, što sad cvijeće tvoje – Çiçeklerine sahip olduğun için şanslısın. Ona nosi u kosi – Saçında giyiyor. Sretan si, kad ti kaze kako si, – Sana nasıl olduğunu söylediğinde mutlusun., Dragi – Sevgili
Ne mogu vidjet tko je u životu tvom – Hayatında kimin olduğunu göremiyorum. Ne mogu vidjet ljubav tu – Oradaki aşkı göremiyorum Na tvome licu sije radost mladosti – Gençliğin sevinci yüzünde parlıyor Na tvome licu nema mene – Yüzünde ben yokum
Uvijek neka budeš sretan – Her zaman mutlu ol Uvijek nek te ljubav prati – Her zaman sevginin seni takip etmesine izin ver K’o san – Bir rüya gibi
Ne mogu vidjet tko je u životu tvom – Hayatında kimin olduğunu göremiyorum. Ne mogu vidjet ljubav tu – Oradaki aşkı göremiyorum Na tvome licu sije radost mladosti – Gençliğin sevinci yüzünde parlıyor Na tvome licu nema mene – Yüzünde ben yokum
The gypsy woman told my mama – Çingene kadın anneme söyledi On the day I was born – Doğduğum gün Oh, you got a boy child comin’ – Oh, bir erkek çocuğun geliyor Oh Lord, he’s gonna be a sun of a gun – Tanrım, o bir silahın güneşi olacak He’s gonna make those pretty women – O güzel kadınları yapacak. You know, he’s gonna make ’em jump and shout – Onları zıplatıp bağıracak. The whole wide world gonna wonder – Bütün dünya merak edecek What it’s all about – Bütün bunlar neyle ilgili
Yeah, you know I’m here – Evet, burada olduğumu biliyorsun. And everybody knows I’m here – Ve herkes burada olduğumu biliyor I’m your Hoochie Coochie man – Ben senin Hoochie Coochie erkeğinim Oh Lord, Everybody knows I’m here – Tanrım, Herkes burada olduğumu biliyor.
I got a black cat bone – Kara kedi kemiğim var. Lord I got a mojo too – Tanrım benim de bir mojom var I got little John, the conquered – Küçük John’u yakaladım, fethedilen Oh baby, I’m gonna mess with you – Oh bebeğim, seninle uğraşacağım I’m gonna grab those pretty women – O güzel kadınları yakalayacağım. I’m gonna grab ’em by the hand – Ellerinden tutacağım. You know, the whole wide world gonna know – Biliyorsun, tüm dünya bilecek Oh Lord, I’m your Hoochie Coochie man – Oh Tanrım, ben senin Hoochie Coochie erkeğinim Yes, you know I’m here – Evet, burada olduğumu biliyorsun. Everybody knows I’m here – Herkes burada olduğumu biliyor.
On the seventh hour – Yedinci saatte Oh Lord, on the seventh day – Tanrım, yedinci günde I tell you on the seventh month, child – Sana yedinci ayda söylüyorum, çocuğum. Hey, the seven doctors say – Hey, yedi doktor diyor ki Now he was born for luck – Şimdi şans için doğdu I said, baby, don’t you see – Bebeğim, görmüyor musun dedim I got seven hundred dollars darlin’ – Yedi yüz dolarım var sevgilim Don’t you mess with me – Benimle uğraşma.
Because I’m here – Çünkü buradayım Everybody, everybody knows I’m here – Herkes, herkes burada olduğumu biliyor. I’m you Hoochie Coochie man – Ben sen Hoochie Coochie adamım Hey, I tell you, everybody knows I’m here – Hey, sana söylüyorum, herkes burada olduğumu biliyor.
Na-na-na-na-na – Na-na-na-na-na Na-na-na-na-na (all together now) – Na-na-na-na-na (şimdi hep birlikte) Na-na-na-na-na – Na-na-na-na-na Na-na-na-na-na – Na-na-na-na-na
Live (na-na-na-na-na) – Canlı (na-na-na-na-na) Live is life (na-na-na-na-na) – Yaşamak hayattır (na-na-na-na-na) La ba dab dab dab life (na-na-na-na-na) – La ba dab dab dab hayatı (na-na-na-na-na) Live (na-na-na-na-na) – Canlı (na-na-na-na-na)
When we all give the power – Hepimiz gücü verdiğimizde We all give the best – Hepimiz en iyisini veriyoruz Every minute of an hour – Bir saatin her dakikası Don’t think about the rest – Gerisini düşünme. And you all get the power – Ve hepiniz gücü elde edersiniz You all get the best – Hepiniz en iyisini elde edersiniz When everyone gets everything – Herkes her şeyi aldığında And every song everybody sings – Ve herkesin söylediği her şarkı
And it’s life (na-na-na-na-na) – Ve bu hayat (na-na-na-na-na) Live is life (na-na-na-na-na) – Yaşamak hayattır (na-na-na-na-na) Live is life (na-na-na-na-na) – Yaşamak hayattır (na-na-na-na-na) La ba dab dab dab life (na-na-na-na-na) – La ba dab dab dab hayatı (na-na-na-na-na)
Live is life, when we all feel the power – Yaşamak hayattır, hepimiz gücü hissettiğimizde Live is life, come on, stand up and dance – Yaşamak hayattır, hadi ayağa kalk ve dans et Live is life, when the feeling of the people – Yaşamak, insanların hissettiği hayattır Live is life, is the feeling of the band, yeah – Yaşamak hayattır, grubun hissidir, evet
When we all give the power – Hepimiz gücü verdiğimizde We all give the best – Hepimiz en iyisini veriyoruz Every minute of an hour – Bir saatin her dakikası Don’t think about the rest – Gerisini düşünme. Then you all get the power – O zaman hepiniz gücü elde edersiniz You all get the best – Hepiniz en iyisini elde edersiniz When everyone gives everything – Herkes her şeyi verdiğinde And every song everybody sings – Ve herkesin söylediği her şarkı
And it’s life (na-na-na-na-na) – Ve bu hayat (na-na-na-na-na) Live is life (na-na-na-na-na) – Yaşamak hayattır (na-na-na-na-na) La ba dab dab dab life (na-na-na-na-na) – La ba dab dab dab hayatı (na-na-na-na-na) Live is life (na-na-na-na-na) – Yaşamak hayattır (na-na-na-na-na)
Life (na-na-na-na-na) – Hayat (na-na-na-na-na) (Na-na-na-na-na) – (Na-na-na-na-na) (Na-na-na-na-na) – (Na-na-na-na-na) (Na-na-na-na-na) – (Na-na-na-na-na)
Life (na-na-na-na-na) – Hayat (na-na-na-na-na) Live is life (na-na-na-na-na) – Yaşamak hayattır (na-na-na-na-na) La ba dab dab dab life (na-na-na-na-na) – La ba dab dab dab hayatı (na-na-na-na-na) Live is life (na-na-na-na-na) – Yaşamak hayattır (na-na-na-na-na)
And you call when it’s over – Ve bittiğinde ararsın You call it should last – Sen buna sürmeli diyorsun. Every minute of the future – Geleceğin her dakikası Is a memory of the past – Geçmişin bir anısıdır ‘Cause we all gave the power – Çünkü hepimiz gücü verdik We all gave the best – Hepimiz en iyisini verdik And everyone gave everything – Ve herkes her şeyi verdi And every song everybody sang – Ve herkesin söylediği her şarkı
J’ai vu comment tu m’as regardé – Bana nasıl baktığını gördüm. Mon charme a fait son effet (son effet) – Çekiciliğimin etkisi oldu (etkisi) On verra, verra qui fera le premier pas – Göreceğiz, ilk adımı kimin attığını göreceğiz En tout cas, ce sera pas moi (moi, moi) – Her durumda, ben olmayacağım (ben, ben) On m’a dit t’es dangereux mais t’es mignon, ah (ah) – Tehlikeli olduğun söylendi ama tatlısın, ah (ah) Lui, c’est trop ma came, oh non – O benim kameramdan çok fazla, oh hayır Il va m’ramener des problèmes, je sais (je sais) – Bana sorun getirecek, biliyorum (biliyorum) Moi, j’aime bien, tu connais, quand c’est pimenté – Baharatlı olması hoşuma gidiyor.
Tu vois plus les autres quand j’suis dans les parages (les parages, ouais) – Ben etraftayken artık başka insanları görmüyorsun (etrafta, evet) Par mes formes, toi, t’es envoûté (envoûté) – Şekillerime göre, sen büyülendin (büyülendin). Tu t’en, tu t’en fous des autres, tu m’dis “fais-moi câlin” (câlin, oui) – Umurunda değil, başkalarını umursamıyorsun, bana “bana sarıl” diyorsun (sarıl, evet) Par mes formes, toi, t’es envoûté – Şekillerime göre büyülenmişsin.
Taille mannequin, mannequin, sans forcer (sans forcer) – Manken ölçüsü, manken, zorlamadan (zorlamadan) T’as kiffé la dégaine, kiffé la dégaine (oh oui) – Çekilişi beğendin, çekilişi beğendin (oh evet) Mannequin, mannequin, sans forcer (sans forcer) – Manken, manken, zorlamadan (zorlamadan) Té-ma la dégaine, té-ma la dégaine – Té-ma kılıfını aç, té-ma kılıfını aç Et si ça brille, j’peux pas t’expliquer (eh-eh-eh) – Ve eğer parlarsa, sana açıklayamam (eh-eh-eh) Té-ma la dégaine (té-ma la dégaine), té-ma la dégaine (té-ma la dégaine) – Té-ma çekiliş (té-ma çekiliş), té-ma çekiliş (té-ma çekiliş) Mannequin, mannequin sans forcer – Manken, zorlamadan manken T’as kiffé la dégaine (oui), té-ma la dégaine – Kınını açmayı sevdin (evet), té-ma kınını aç
J’déclare une flamme qui effrayera les pompiers (pompiers) – İtfaiyecileri korkutacak bir alev ilan ediyorum (itfaiyeciler) J’ai cœur de pirate, toujours sur le chantier (chantier) – Bir korsan kalbim var, her zaman şantiyede (şantiyede) Tu sais, la moula, j’en connais les dangers – Biliyorsun, la moula, bunun tehlikelerini biliyorum. Ton mec rêve de faire le milli’ – Erkek arkadaşın milli’yi yapmayı hayal ediyor’ Moi, ça fait des années qu’j’l’ai fait (eh) – Ben, bunu yıllardır yapıyorum (eh)
Allô? J’ai pris ton numéro chez la cousine des Diallo (oh-oh) – Merhaba? Numaranı Diallo’nun kuzeninden aldım (oh-oh) Il m’a dit qu’t’as un djo’ mais qu’tu préfères les salauds – Bana dj’in olduğunu ama piçleri tercih ettiğini söyledi. T’aimeras me détester (oh-oh), j’te ferai du sale, j’vais pas te respecter (han) – Benden nefret etmeyi seveceksin (oh-oh), seni kirleteceğim, sana saygı duymayacağım (han) Slalom entre tes hanches, j’sors en charisme (té-ma la dégaine, té-ma la dégaine) – Kalçaların arasında slalom, karizma içinde dışarı çıkıyorum (té-ma kılıfını aç, té-ma kılıfını aç) Machin dans le machin, plein de salive (té-ma la dégaine) – İçindeki şey, tükürük dolu (té-ma onu ortaya çıkarır) On va se sextaper, oh – Sextape’e gidiyoruz, oh
Taille mannequin, mannequin, sans forcer (sans forcer) – Manken ölçüsü, manken, zorlamadan (zorlamadan) T’as kiffé la dégaine (La dégaine), kiffé la dégaine (oh oui) – Çekilişi beğendin (Çekilişi), çekilişi beğendin (oh evet) Mannequin, mannequin, sans forcer (yeah) – Manken, manken, zorlamadan (evet) Té-ma la dégaine (té-ma la dégaine), té-ma la dégaine (té-ma la dégaine) – Té-ma çekiliş (té-ma çekiliş), té-ma çekiliş (té-ma çekiliş) Et si ça brille, j’peux pas t’expliquer (eh-eh-eh) – Ve eğer parlarsa, sana açıklayamam (eh-eh-eh) Té-ma la dégaine (té-ma la dégaine), té-ma la dégaine – Té-ma ortaya çıkarır (té-ma ortaya çıkarır), té-ma ortaya çıkarır Mannequin, mannequin sans forcer – Manken, zorlamadan manken T’as kiffé la dégaine, té-ma la dégaine – Kınını açmayı sevdin, té-ma kınını aç
On se sait en vérité, t’as perdu la raison (ouais) – Birbirimizi gerçekten tanıyoruz, aklını kaçırdın (evet) Tu m’vois, c’est bien mais sans pression (pression) – Beni görüyorsun, bu iyi ama baskı olmadan (baskı) Ouais, j’avoue, là, j’ressens la tension (la tension) – Evet, itiraf ediyorum, şimdi gerginliği hissediyorum (gerginlik) À ton petit cœur, j’ai capté, j’ai mis l’feu (pou-pouh) – Küçük kalbine, onu yakaladım, ateşe verdim (pooh-pooh) Il veut rentrer dans ma tête, j’suis choquée (j’imaginais pas) – Kafamın içine girmek istiyor, şok oldum (hayal bile edemiyorum) Ah ouais, t’es piqué de moi? (J’suis piqué) – Evet, dalga mı geçiyorsun? (Sokuldum) Tu veux la totale, doucement (t’es plutôt comme ça, mmh) – Toplamı istiyorsun, sakin ol (daha çok böylesin, mmh) J’y vais pas-à-pas (ouais, mmh), moi, j’y vais pas-à-pas – Adım adım gidiyorum (evet, mmh), adım adım gidiyorum
Tu vois plus les autres quand j’suis dans les parages (les parages, ouais) – Ben etraftayken artık başka insanları görmüyorsun (etrafta, evet) Par mes formes, toi, t’es envoûté (envoûté) – Şekillerime göre, sen büyülendin (büyülendin). Tu t’en, tu t’en fous des autres, tu m’dis “fais-moi câlin” (câlin, oui) – Umurunda değil, başkalarını umursamıyorsun, bana “bana sarıl” diyorsun (sarıl, evet) Par mes formes, toi, t’es envoûté – Şekillerime göre büyülenmişsin.
T’es trop sur mes côtes (t’es trop sur mes côtes) – Kaburgalarımda çok fazlasın (kaburgalarımda çok fazlasın) J’me pose pas d’questions (j’me pose pas d’questions) – Kendime hiçbir soru sormuyorum (Kendime hiçbir soru sormuyorum) Sur moi, t’es trop chaud (chaud) – Üzerimde çok ateşlisin (sıcak) T’es trop sur mes côtes – Kaburgalarımda çok fazla duruyorsun.
Taille mannequin, mannequin, sans forcer (sans forcer) – Manken ölçüsü, manken, zorlamadan (zorlamadan) T’as kiffé la dégaine (oui), kiffé la dégaine (oh oui) – Çekilişi beğendin (evet), çekilişi beğendin (oh evet) Mannequin, mannequin, sans forcer – Manken, manken, zorlamadan Té-ma la dégaine (oui), té-ma la dégaine (oh oui) – Té-ma kılıfını aç (evet), té-ma kılıfını aç (oh evet) Et si ça brille, j’peux pas t’expliquer (eh-eh-eh) – Ve eğer parlarsa, sana açıklayamam (eh-eh-eh) Té-ma la dégaine, té-ma la dégaine (eh) – Té-ma kılıfını aç, té-ma kılıfını aç (eh) Mannequin, mannequin, sans forcer – Manken, manken, zorlamadan T’as kiffé la dégaine, té-ma la dégaine (oui) – Kınını açmayı sevdin, té-ma kınını aç (evet)
Mannequin, mannequin, sans forcer – Manken, manken, zorlamadan Té-ma la dégaine, té-ma la dégaine – Té-ma kılıfını aç, té-ma kılıfını aç Mannequin, mannequin, sans forcer – Manken, manken, zorlamadan T’as kiffé la dégaine, té-ma la dégaine (oui) – Kınını açmayı sevdin, té-ma kınını aç (evet) Et si ça brille, j’peux pas t’expliquer, t’expliquer (oh oui, t’expliquer) – Ve eğer parlarsa, sana açıklayamam, sana açıkla (oh evet, sana açıkla) Mannequin, mannequin, sans forcer – Manken, manken, zorlamadan Yeah, yeah, yeah – Evet, evet, evet
Mal au ventre, mal aux os – Mal au ventre, mal aux os Comme un animal au zoo – Comme un animal au hayvanat bahçesi Mal aux hanches, mal aux branches – Mal aux kolları, mal aux dalları Comme un arbre qui se penche – Comme un arbre qui se penche Mal aux choses, mal aux roses – Mal aux seçimi, mal aux gülleri Cette fois l’affaire est close – Cette fois l’affaire yakın
Un surin dans les reins – Un surin dans les reins Ça s’appelle le mal de chien – Ça S’appelle le mal de chien C’est un coup dans le cou – C’est un coup dans le cou Dit le coup du lapin – Dit le coup du lapin C’est le mal dans la peau – C’est le mal dans la peau Du sang sur le piano – Du sang sur le piyano
Il est passé le mal d’aimer – Il est passé le mal d’aimer C’est le retour du mal d’amour – C’est le retour du mal d’amour C’est la fin d’une histoire – C’est la fin d’une histoire Il est venu le mal de vivre – Il est venu le mal de vivre J’avoue je l’ai pas vu me suivre – J’avoue je l’ai pas vu me suivre Ça coupe comme un rasoir – Coupe comme un rasoir
Elle est pâle cette nuit – Elle est pale cette nuit Comme un lit d’hôpital – Comme un lit d’hôpital C’est la lente agonie – C’est la lente agonie En position fœtal – En pozisyon fœtal Le silence est un cri – Sessizlik est un crı Du heavy metal – Du ağır metal
Et j’attends le soleil – Le Soleil’e katılır Le front sur le carreau – Le front sur le carreau Le temps s’est mis en veille – Le temps s’est mis en veille La nature est ko – La nature est ko Le pays des merveilles – Le pays des merveilles N’est plus qu’un rond dans l’eau – N’est plus qu’un rond dans l’eau
Il est passé le mal d’aimer – Il est passé le mal d’aimer C’est le retour du mal d’amour – C’est le retour du mal d’amour C’est la fin d’une histoire – C’est la fin d’une histoire Il est venu le mal de vivre – Il est venu le mal de vivre J’avoue je l’ai pas vu me suivre – J’avoue je l’ai pas vu me suivre Ça coupe comme un rasoir – Coupe comme un rasoir
Un chagrin c’est seul purement et simplement – Üzüntüsüz günaha ve sadeleştirme C’est se sentir mourir tout doucement – Sentir mourir tout doucement On est perdu c’est ça? Purement et simplement – Bu konuda mı? Saflaştırma ve sadeleştirme Ce que la vie donne, la vie le reprend – Ce que la vie donne, la vie le yeniden trend
Il est passé le mal d’aimer – Il est passé le mal d’aimer C’est le retour du mal d’amour – C’est le retour du mal d’amour C’est la fin d’une histoire – C’est la fin d’une histoire Il est venu le mal de vivre – Il est venu le mal de vivre J’avoue je l’ai pas vu me suivre – J’avoue je l’ai pas vu me suivre Ça coupe comme un rasoir – Coupe comme un rasoir