Kategori: Genel

  • Doja Cat Feat. Gucci Mane , Like That Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Doja Cat Feat. Gucci Mane , Like That Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    I keep it juicy juicy, I eat that lunch (Yeah)
    – Meyve suyunu, meyve suyunu tutuyorum, öğle yemeği yiyorum (Evet)
    She keep that booty booty, she keep that plump (Yeah yeah)
    – O ganimet, ganimeti tutuyor, o tombulu tutuyor (evet, evet)
    That natural beauty beauty, yeah, yeah
    – Doğal güzel, güzel olanı, evet, evet
    If you could see it from the front, wait ’til you see it from the back, backback, back, back
    – Eğer sen önden görebilseydin, geriden görmek için bekleyene kadar

    (Wait ’til you see it from the…)
    – (Şuradan görene kadar bekleyin…)
    Back, back, yeah, back, back, back
    – Geri, geri, geri,geri,geri,geri
    (Wait ’til you see it from the…)
    – (Görene kadar beklemek..)
    Back, back, back, back, back
    – Geri, geri, geri,geri,geri,geri
    (Wait ’til you see it from the…);
    – (Görene kadar beklemek..)

    If you could see it from the front, wait ’til you see it from the back
    – Eğer sen önden görebilseydin, geriden görmek için bekleyene kadar
    He like the Doja and the Cat, yeah
    – O Dojalar ve Kedşler gibi, evet
    He like it thick, he like it fat, yeah
    – Onun gibi kalın, onun gibi şişman, evet
    Like to keep him wanting more
    – Ondan fazlasını istemeye devam etmek gibi
    He ask me, “Doja, where you at, huh?”
    – O bana sorar ”Doja, neredeydin, huh?”
    And all them niggas wanna know
    – Ve tüm zencilerin hepsi bilmek istiyor
    How long it take to pull my pants up, mmh, mmh, mmh
    – Pantolonlarımı yukarı çekmem ne kadar sürüyor, mmh,mmh,mmh
    Broke a fingernail and then some, mmh
    – Bir tırnağım kırıldı ve sonra biraz daha, mmh
    Tryna squeeze into my True Religion denim, mmh, mmh, mmh
    – True Religion’umun* içine etmeyi denedi, mmh, mmh, mmh
    Sell it big, don’t wanna sell you light
    – Büyüğü sat, ışığı satmak istemiyorum
    I don’t buy it, where the cellulite?
    – Satın almak istemem, selülitler nerede?
    He said the body unbelievable
    – Vücutların inanılmaz olduğunu söyledi
    Can’t trust a big butt and a gemini-i-i-i-i
    – Bir kıça ve bir ikize güvenmiyor musun


    He spend the racks, he in the trap
    – O raflarla zamanını harcıyor, o tuzağın içinde
    I’m fit and fat, he live for that
    – Ben fit ve şişmanım, o onun için yaşar
    Okay, he on his knees, attend the Mass
    – Tamam, o dizlerinin üstünde kitleye katılır
    He beg for that, I bend and snap
    – O onun için yalvarır, ben bükerim ve koparırım
    She keep it juicy just for papi
    – O sadece papa için meyve suyunu korur
    Call me Buffy with the body
    – Vücutlarla Buffy beni arar
    I just slipped into my savage and come over like a walkie
    – Sadece vahşete kaydım ve bir walkie* gibi üstesinden geldim
    My fish like Takamaki, like a side of me with saké
    – Takamaki gib balığım, rızamla benim tarafımda gibi
    So I put it in my mouth and suck it out like edamame, yeah
    – Öyleyse ben ayımı içine koydum ve edamame* gibi dışını emdim, evet
    Hourglass
    – Kum saati
    Coke bottle body, I got that
    – Kola şişesi vücudu, sahip olduğum
    We got time and you’re right on that
    – Zamanımız var ve sen doğru yerdesin
    When I turn around and touch it, keep your eyes on that, that, that, that, that, that
    – Ben etrafında döndüğümde ve dokunduğumda, gözleri üzerimde


    He like it plump, he need that
    – O tombul gibi, ona ihtiyacı var
    Need the rump and need the thighs, he eat that
    – Kıçlara ihtiyacı var ve kalçalara ihtiyacı var, o yiyor
    Eat that up, and in the night, he see that
    – Yiyip bitiriyor ve geceleri görüyor
    In the dark, and in the ride he keep that
    – Karanlıkta ve yolculukta o koruyor
    Keep it running, like it plump, he need that
    – Koşuyor, bir tombul gibi, ihtiyacı var
    Need the rump and need the thighs, he eat that
    – Kıçlara ihtiyacı var ve kalçalara ihtiyacı var, o yiyor
    Eat that up and in the night, he see that
    – Yiyip bitiriyor ve geceleri görüyor
    In the dark, and in the ride he keep that
    – Karanlıkta ve yolculukta o koruyor
    Keep it running Koşuyor
    – Çalışmaya devam et Koşuyor

  • JP Saxe – If the World Was Ending Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    JP Saxe – If the World Was Ending Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    I was distracted and in traffic
    – Dikkatim dağılmıştı ve trafikteydim
    When the earthquake happened I didn’t feel it
    – Deprem olduğunda hissetmedim
    But it really got me thinking, were you out drinking?
    – Ama beni gerçekten düşündürttü, dışarıda mı içiyordun?
    Were you in the hall? Have you been calm and watching TV?
    – Salonda mıydın? Sakin ve televizyon mu izliyordun?
    It’s been a year now, I think I figured out how
    – Şimdi bir yıl oldu, sanırım nasıl olduğunu anladım
    How do you let you go and be in touch
    – Gitmene ve iletişimin kopmasına nasıl izin verirsin

    I know you know we know you weren’t
    – Biliyorum biliyorsun biliyoruz sen değildin
    Forever down and it’s good
    – Sonsuza dek aşağı ve bu iyi
    I know you know we know we weren’t
    – Biliyorum biliyorsun biliyoruz biz değildik
    Made for each other and it’s good
    – Birbirimiz için yaratılmış olan ve bu iyi

    But if the world was ending, you’d come over, right?
    – Ama dünya sona erecek olsaydı, uğrardın, değil mi?
    You would drop by and stay overnight
    – Uğrardın ve geceleyin kalırdın
    Would you love me for its hell? (?)
    – Onun cehennemi için beni sever miydin? (?)
    All our fears would be irrelevant
    – Tüm korkularımız alakasız olurdu
    If the world was ending, you’d come over, right?
    – Eğer dünya sona erecek olsaydı, uğrardın, değil mi?
    The sky would be falling and I would hold you tight
    – Gökyüzü iniyor olurdu ve seni sıkıca tutardım
    And it wouldn’t have a reason
    – Ve bunun bir sebebi olmazdı
    We’d even have to say goodbye
    – Hoşçakal demek bile zorunda kalırdık
    If the world was ending, you’d come over, right? (Is not it?)
    – Eğer dünya sona erecek olsaydı, uğrardın, değil mi? (Değil mi?)
    If the world was ending, you’d come over, right? (Is not it?)
    – Eğer dünya sona erecek olsaydı, uğrardın, değil mi? (Değil mi?)

    I tried to imagine your reaction
    – Tepkini hayal etmeye çalıştım
    When the earthquake happened it didn’t scare me
    – Deprem olduğunda beni korkutmadı
    But it really got me thinking, the night we went to drink
    – Ama beni gerçekten düşündürttü, içmeye gittiğimiz geceyi
    I stumbled at home and couldn’t pass the kitchen (?)
    – Evde tökezledim ve mutfağı geçemedim (?)
    Oh, it’s been a year now, I think I figured out how
    – Ah, şimdi bir yıl oldu, sanırım nasıl olduğunu anladım
    How to think about you without breaking my heart
    – Kalbimi parçalamadan senin hakkında düşünmek nasıl

    I know you know we know you weren’t
    – Biliyorum biliyorsun biliyoruz sen değildin
    Forever down and it’s good
    – Sonsuza dek aşağı ve bu iyi
    I know you know we know we weren’t
    – Biliyorum biliyorsun biliyoruz biz değildik
    Made for each other and it’s good
    – Birbirimiz için yaratılmış olan ve bu iyi

    But if the world was ending, you’d come over, right?
    – Ama dünya sona erecek olsaydı, uğrardın, değil mi?
    You would drop by and stay overnight
    – Uğrardın ve geceleyin kalırdın
    Would you love me for its hell? (?)
    – Onun cehennemi için beni sever miydin? (?)
    All our fears would be irrelevant
    – Tüm korkularımız alakasız olurdu
    If the world was ending, you’d come over, right?
    – Eğer dünya sona erecek olsaydı, uğrardın, değil mi?
    The sky would be coming down while holding you tight
    – Seni sıkı tutarken gökyüzü iniyor olurdu
    No, it wouldn’t have a reason
    – Hayır, bunun bir sebebi olmazdı
    We’d even have to say goodbye
    – Hoşçakal demek bile zorunda kalırdık
    If the world was ending, you’d come over, right?
    – Eğer dünya sona erecek olsaydı, uğrardın, değil mi?
    You would stop by, stop by, wouldn’t you?
    – Uğrardın, uğrardın, uğrardın değil mi?

    I know you know we know you weren’t
    – Biliyorum biliyorsun biliyoruz sen değildin
    Forever down and it’s good
    – Sonsuza dek aşağı ve bu iyi
    I know you know we know we weren’t
    – Biliyorum biliyorsun biliyoruz biz değildik
    Made for each other and it’s good
    – Birbirimiz için yaratılmış olan ve bu iyi

    But if the world was ending, you’d come over, right?
    – Ama dünya sona erecek olsaydı, uğrardın, değil mi?
    You would drop by and stay overnight
    – Uğrardın ve geceleyin kalırdın
    Would you love me for its hell? (?)
    – Onun cehennemi için beni sever miydin? (?)
    All our fears would be irrelevant
    – Tüm korkularımız alakasız olurdu
    If the world was ending, you’d come over, right?
    – Eğer dünya sona erecek olsaydı, uğrardın, değil mi?
    The sky would be coming down while holding you tight
    – Seni sıkı tutarken gökyüzü iniyor olurdu
    And it wouldn’t have a reason
    – Ve bunun bir sebebi olmazdı
    We’d even have to say goodbye
    – Hoşçakal demek bile zorunda kalırdık
    If the world was ending, you’d come over, right?
    – Eğer dünya sona erecek olsaydı, uğrardın, değil mi?
    You would stop by, stop by, wouldn’t you?
    – Uğrardın, uğrardın, uğrardın değil mi?

    Hmm
    – Hmm
    If the world was ending, you’d come over, right?
    – Eğer dünya sona erecek olsaydı, uğrardın, değil mi?

  • Jonas Brothers – X ft. KAROL G Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Jonas Brothers – X ft. KAROL G Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Yeah
    – Evet
    Ooh-la-la, by the pool, we’re singing “Bailando”
    – Yüzme havuzunun yanında İspanyol şarkısı söylüyoruz
    Two ni-nights with a view, yeah
    – Manzaralı iki gece, evet
    Keeping those blinds closed (Yeah)
    – Pencereleri kapalı tutmak (evet)
    She said, “I wanna find somebody by nightfall”
    – “Birisini akşam bulmak istiyorum” dedi.
    Ooh-na-na, could it be ya
    – oh, sen olabilir misin
    Baby, I like you
    – Bebeğim, senden hoşlanıyorum

    Oh, watching her move, I was lost in the rhythms
    – Oh, hareketini izlerken, ritimlerde kayboldum
    And she pulled me close by the look in her eyes
    – Ve gözlerindeki bakış beni çekti
    Don’t know her name, but I know that I need her
    – Adını bilmiyorum ama ona ihtiyacım olduğunu biliyorum
    She said, “Boy, you won’t be lonely tonight”
    – “Oğlum, bu gece beni yalnız bırakma” dedi.

    She said, “Ooh-ooh-ooh”
    – “Oh-oh-oh” dedi.
    Kiss me like your ex is in the room
    – Geçmiş sevgilin odada gibi öp beni
    Don’t you be afraid of something new
    – Yeni bir şeyden korkma
    If you play it right, you can be that someone
    – Eğer doğru oynarsanız, biri olabilirsiniz
    Yeah, that someone who
    – evet, o biri
    Won’t leave me lonely tonight
    – Bu gece beni yalnız bırakma

    Yeah, yeah, yeah
    – Evet evet evet
    Yeah, yeah, yeah
    – Evet evet evet
    Yeah
    – Evet

    Ooh-la-la, make a move, yeah, baby, by last call
    – Bir hamle yap, evet bebeğim, son çağrıya kadar
    Full moon night with the lights off
    – Dolunay gecesi ışıkları kapalıyken
    Baby, your eyes glow (Yeah)
    – Bebeğim, gözlerin parlıyor (evet)
    Don’t know why but I feel like I’ma go psycho (Psycho)
    – Neden bilmiyorum ama delirmiş gibi hissediyorum
    Ooh-la-la, if it’s cool
    – Havalı ise
    Yeah, baby, I’d like to
    – evet bebeğim, istiyorum

    Oh, watching her move I was lost in the rhythms
    – Oh, hareketini izlerken ritimlerde kayboldum
    And she pulled me close by the look in her eyes (Yeah)
    – Ve beni gözlerindeki bakıştan çekti (evet)
    Don’t know her name, but I know that I need her
    – Adını bilmiyorum ama ona ihtiyacım olduğunu biliyorum
    She said, “Boy, you won’t be lonely tonight”
    – “Oğlum, bu gece beni yalnız bırakma” dedi.

    She said, “Ooh-ooh-ooh” (Ooh-ooh-ooh)
    – “Oh-oh-oh” dedi.
    Kiss me like your ex is in the room (Ooh-ooh-ooh)
    – Geçmiş sevgilin odada gibi öp beni
    Don’t you be afraid of something new
    – Yeni bir şeyden korkma
    If you play it right, you can be that someone
    – Eğer doğru oynarsanız, biri olabilirsiniz
    Yeah, that someone who (Yeah)
    – evet, (evet)
    Won’t leave me lonely tonight
    – Bu gece beni yalnız bırakma

    Caliente, te pongo caliente (Ah)
    – Sıcak, seni sıcak yapıyorum
    No te de miedo vivir algo diferente (Eh, eh)
    – Farklı bir şey yapmaktan korkma
    Las ganas no se equivocan (-vocan; eh)
    – Arzu yanlış değil (Yanlış, evet)
    Pon tu lengua en mi boca (Boca; eh)
    – Dilini ağzıma koy (Ağız, evet)
    Vive la vida loca, loca, loca, ah
    – Çılgın hayatı yaşamak

    Toda la noche bailando contigo
    – Bütün gece seninle dans ediyorum
    Suave y salvaje como un animal
    – Hayvan gibi pürüzsüz ve vahşi
    Yo sé que te gusta, pero esto es prohibido
    – Sevdiğini biliyorum, ama bu yasak
    Yo me voy contigo, dame la señal
    – Seninle geliyorum, bana bir işaret ver

    She said, “Ooh-ooh-ooh” (Ooh-ooh-ooh)
    – “Oh-oh-oh” dedi.
    Kiss me like your ex is in the room (Ooh, ooh, ooh)
    – Geçmiş sevgilin odada gibi öp beni
    Don’t you be afraid of something new
    – Yeni bir şeyden korkma
    If you play it right, you can be that someone
    – Eğer doğru oynarsanız, biri olabilirsiniz
    Yeah, that someone who
    – evet, o biri
    Yeah, yeah, uh
    – Evet evet
    Won’t leave me lonely tonight
    – Bu gece beni yalnız bırakma

    Ooh, ooh, ooh
    – oh, oh, oh
    Ooh, ooh, ooh
    – oh, oh, oh
    Ooh, ooh, ooh
    – oh, oh, oh
    Tonight
    – Bu gece
    Someone who
    – Birisi kim
    You won’t be lonely tonight
    – Bu gece beni yalnız bırakma

  • Saweetie – Tap In Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Saweetie – Tap In Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Hennessy on my lips, take a little sip
    – Dudaklarımda Hennessy, ufak bir yudum alıyorum
    Privacy on the door, I’ma make the shit grip
    – Kapıdaki mahremiyet, halletmeye çalışacağım

    Rich nigga, eight-figure, that’s my type
    – Zengin zenci, milyoner, tam benim tipim
    That’s my type, nigga that’s my type
    – Tam benim tipim, zenci tam benim tipim
    Eight-inch big, ooh, that’s good pipe
    – 20,32 cm büyük, ooh, iyi boru*
    Bad bitch, I’ma ride the dick all night
    – Kötü s*rtük, bu s*ki tüm gece süreceğim
    Rich nigga, eight-figure, that’s my type
    – Zengin zenci, milyoner, tam benim tipim
    That’s my type, nigga that’s my type
    – Tam benim tipim, zenci tam benim tipim
    Eight-inch big, ooh, that’s good pipe
    – 20,32 cm büyük, ooh, iyi boru*
    That’s my type, nigga that’s my type
    – Tam benim tipim, zenci tam benim tipim

    New wrist, new whip, ride around dipped
    – Yeni s*kso, yeni kırbaç, dipe daldırmak
    I can see why, all these basic hoes pissed
    – Neden olduğunu görebiliyorum, bütün sıradan o**spuların sinirli olduğunu
    Bust down wrist, not a bust down bitch (Ah)
    – Bileği kır, s*rtüğü kırma
    Said I want your man, no the fuck I don’t sis (Uh, uh)
    – Adamını istiyorum dedim, hayır be kızım
    If he a rich nigga, why he still hitting licks? (Licks)
    – Eğer zengin zenciyse, neden hâlâ vurdurarak yalıyor?
    Niggas spending bread but he still can’t hit
    – Zenciler parayı harcıyorlar fakat hâlâ vuramıyorlar
    Bitch please (Bitch), Lamborghini keys
    – S*rtük lütfen, Lambo anahtarları
    Pussy dripping ice, he get flown out to me
    – *mım buz gibi eriyor, o üstümde uçuyor
    Bitch please, I want a man with the Bs (Yeah)
    – S*rtük lütfen, ben saçmalıklarla adam isterim
    Pussy from the Bay, Goin dumb on the D
    – *mım Bay’den, s*kin üzerinde aptala dönerim

    Hennessy on my lips, take a little sip
    – Dudaklarımda Hennessy, ufak bir yudum alıyorum
    Privacy on the door, I’ma make the shit grip
    – Kapıdaki mahremiyet, halletmeye çalışacağım

    Rich nigga, eight-figure, that’s my type
    – Zengin zenci, milyoner, tam benim tipim
    That’s my type, nigga that’s my type
    – Tam benim tipim, zenci tam benim tipim
    Eight-inch big, ooh, that’s good pipe
    – 20,32 cm büyük, ooh, iyi boru*
    Bad bitch, I’ma ride the dick all night
    – Kötü s*rtük, bu s*ki tüm gece süreceğim
    Rich nigga, eight-figure, that’s my type
    – Zengin zenci, milyoner, tam benim tipim
    That’s my type, nigga that’s my type
    – Tam benim tipim, zenci tam benim tipim
    Eight-inch big, ooh, that’s good pipe
    – 20,32 cm büyük, ooh, iyi boru*
    That’s my type, nigga that’s my type
    – Tam benim tipim, zenci tam benim tipim

    New wrist, new whip, ride around dipped
    – Yeni bilek, yeni kırbaç, daldırılmış gezinti
    I can see why all these basic hoes pissed
    – Tüm bu basit fahişelerin neden kızdığını anlayabiliyorum
    Messy hoes like to pop shit (Messy hoes)
    – Dağınık çapalar bok atmayı sever (Dağınık çapalar)
    You the type that’s fuckin’ for the rent (You a thot)
    – Sen kira için lanet olan tipsin (Sen bir thot)
    All on another nigga dick (On the dick)
    – All on another nigga dick (on the dick) Hepsi başka bir zenci sikinde (Dick üzerinde)
    Hair ain’t nothin’ with a inch (Hahaha)
    – Saç bir santim bile değil (Hahaha)
    Do it on his face with a thizz (Ugh)
    – Bir thizz ile yüzünde yap (Ugh)
    I’m a boss tycoon with the shit (What)
    – Ben bir patronun kralıyım (Ne)
    Run it up (Uh), pin it up, big butts (Ayy, ayy)
    – Çalıştır (Uh), sabitle, büyük popolar (Ayy, ayy)
    Try your luck (Uh), you know my bitches been touched
    – Şansını dene (Uh), sürtüklerime dokunduğunu biliyorsun

    Hennessy on my lips, take a little sip
    – Dudaklarımda Hennessy, ufak bir yudum alıyorum
    Privacy on the door, I’ma make the shit grip
    – Kapıdaki mahremiyet, halletmeye çalışacağım

    Rich nigga, eight-figure, that’s my type
    – Zengin zenci, milyoner, tam benim tipim
    That’s my type, nigga that’s my type
    – Tam benim tipim, zenci tam benim tipim
    Eight-inch big, ooh, that’s good pipe
    – 20,32 cm büyük, ooh, iyi boru*
    Bad bitch, I’ma ride the dick all night
    – Kötü s*rtük, bu s*ki tüm gece süreceğim
    Rich nigga, eight-figure, that’s my type
    – Zengin zenci, milyoner, tam benim tipim
    That’s my type, nigga that’s my type
    – Tam benim tipim, zenci tam benim tipim
    Eight-inch big, ooh, that’s good pipe
    – 20,32 cm büyük, ooh, iyi boru*
    That’s my type, nigga that’s my type
    – Tam benim tipim, zenci tam benim tipim

  • Gabby Barrett – I Hope Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Gabby Barrett – I Hope Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    I hope you never lose your sense of wonder
    – Umarım merak duygunuzu asla kaybetmezsiniz
    You get your fill to eat but always keep that hunger
    – Yemeğini doyuruyorsun ama her zaman açlığını koru
    May you never take one single breath for granted
    – Asla tek bir nefes bile almasın
    God forbid love ever leave you empty handed
    – Tanrı sevgiyi korusun asla seni eli boş bırak
    I hope you still feel small when you stand beside the ocean
    – Umarım okyanusun yanında dururken hala küçük hissediyorsundur
    Whenever one door closes I hope one more opens
    – Bir kapı kapandığında umarım bir kapı daha açılır
    Promise me that you’ll give faith a fighting chance
    – Bana inanca bir savaş şansı vereceğine söz ver
    And when you get the choice to sit it out or dance.
    – Ve oturup dans etme seçeneğine sahip olduğunuzda.

    I hope you dance… I hope you dance…
    – Umarım dans edersin … Umarım dans edersin …

    I hope you never fear those mountains in the distance
    – Umarım uzaktaki o dağlardan asla korkmazsın
    Never settle for the path of least resistance
    – Asla en az direniş yoluna razı olmayın
    Livin’ might mean takin’ chances, but they’re worth takin’
    – Yaşamak, şans denemek anlamına gelebilir ama almaya değer
    Lovin’ might be a mistake, but it’s worth makin’
    – Sevmek bir hata olabilir ama yapmaya değer
    Don’t let some Hell bent heart leave you bitter
    – Bazı cehennem kalbin seni acı bırakmasına izin verme
    When you come close to sellin’ out reconsider
    – Satmaya yaklaştığınızda yeniden düşünün
    Give the Heavens above more than just a passing glance
    – Göklere sadece bir bakıştan daha fazlasını ver
    And when you get the choice to sit it out or dance.
    – Ve oturup dans etme seçeneğine sahip olduğunuzda.

    I hope you dance… I hope you dance.
    – Umarım dans edersin … Umarım dans edersin.
    I hope you dance… I hope you dance.
    – Umarım dans edersin … Umarım dans edersin.
    (Time is a wheel in constant motion always rolling us along
    – (Zaman, sürekli hareket halinde olan bir çarktır, bizi daima yuvarlayarak
    Tell me who wants to look back on their years
    – Söyle bana kimler yıllarına bakmak ister
    and wonder where those years have gone.)
    – ve o yılların nereye gittiğini merak ediyorum.)

    I hope you still feel small when you stand beside the ocean
    – Umarım okyanusun yanında dururken hala küçük hissediyorsundur
    Whenever one door closes I hope one more opens
    – Bir kapı kapandığında umarım bir kapı daha açılır
    Promise me that you’ll give faith a fighting chance
    – Bana inanca bir savaş şansı vereceğine söz ver
    And when you get the choice to sit it out or dance.
    – Ve oturup dans etme seçeneğine sahip olduğunuzda.

    Dance… I hope you dance.
    – Dans et … Umarım dans edersin.
    I hope you dance… I hope you dance.
    – Umarım dans edersin … Umarım dans edersin.
    I hope you dance… I hope you dance.
    – Umarım dans edersin … Umarım dans edersin.
    (Time is a wheel in constant motion always rolling us along
    – (Zaman, sürekli hareket halinde olan bir çarktır, bizi daima yuvarlayarak
    Tell me who wants to look back on their years
    – Söyle bana kimler yıllarına bakmak ister
    and wonder where those years have gone.)
    – ve o yılların nereye gittiğini merak ediyorum.)

  • Calvin Harris – Outside Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Calvin Harris – Outside Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Look at what you’ve done
    – Ne yaptığımıza bak
    Stand still, falling away from me
    – Benden uzak düşenler hala ayakta
    When it takes so long
    – Ne zaman böyle uzun sürer

    For I desire, what do you want to be?
    – Arzu için ne olmak istiyorsun?
    I’m holding on
    – Ben tutunuyorum
    Yourself was never enough for me
    – Benim için yeterli olmadın

    Gotta be so strong
    – Güçlü olmak lazım
    There’s a power in what you do
    – Bir gücün içinde ne yaptın
    Now every other day I’ve been watching you
    – Her farklı gün seni izliyorum
    I’ll show you what it feels like
    – Ne hissettiğimi sana göstereceğim

    Now I’m on the outside
    – Şimdi bunun dışındayım
    We did everything right
    – Herşeyi doğru yaptık
    Now I’m on the outside
    – Şimdi bunun dışındayım
    I’ll show you what it feels like
    – Ne hissettiğimi sana göstereceğim

    Now I’m on the outside
    – Şimdi bunun dışındayım
    We did everything right
    – Herşeyi doğru yaptık
    Now I’m on the outside
    – Şimdi bunun dışındayım

  • Cheryl Cole – Call My Name Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Cheryl Cole – Call My Name Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    How’d you think I feel when you call my name
    – Adımı söylediğinde ne hissedeceğimi düşündün
    You got me confused by the way I change
    – Beni şaşırttın,
    How’d you think I feel when you call my name
    – Adımı söylediğinde ne hissedeceğimi düşündün
    My name, say my name baby
    – Benim adımı, adımı söyle bebek

    Yes I love you say for the way I know we’ve been apart
    – Evet seni seviyorum biliyorum ayrı kaldık
    It’s an endless circle of poison arrow to my heart
    – Sonsuz çemberde, kalbimde zehirli okla

    Saying
    – Söyle
    I love what you do to me
    – Bana yaptığını seviyorum
    Need you to stay with me
    – benim yanımda olmana ihtiyacım var
    I love you too much to let go
    – Seni bırakamayacak kadar çok seviyorum
    How’d you think I feel when you call my name
    – Adımı söylediğinde ne hissedeceğimi düşündün
    You got me confused by the way I change
    – Beni şaşırttın,
    How’d you think I feel when you call my name
    – Adımı söylediğinde ne hissedeceğimi düşündün
    My name, say my name baby
    – Benim adımı, adımı söyle bebek

    It’s a constant thought of my baby taking up my time
    – Zamanımı alan sürekli bir düşünce bu bebek
    It’s enough to vision of you that’s playing on my mind
    – Görüntünün aklımda oynaması yeter artık

    Saying
    – Söyle
    I love what you do to me
    – Bana yaptığını seviyorum
    Need you to stay with me
    – benim yanımda olmana ihtiyacım var
    I love you too much to let go
    – Seni bırakamayacak kadar çok seviyorum

  • The Weeknd – Call Out My Name Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    The Weeknd – Call Out My Name Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    We found each other
    – Birbirimizi bulduk
    I helped you out of a broken place
    – Ben bozulmuş bir yerden çıkmana yardım ettim
    You gave me comfort
    – Bana rahatlık verdin
    But falling for you was my mistake
    – Ama sana aşık olmak benim hatamdı

    I put you on top, I put you on top
    – Seni başa koydum, Seni en başa koydum
    I claimed you so proud and openly
    – Sana gururla ve açıkça sahip çıktım
    And when times were rough, when times were rough
    – Ve sıkıntılı zamanlarda, zor zamanlarda
    I made sure I held you close to me
    – Seni kendime yakın tuttuğumdan emin oldum

    So call out my name (call out my name)
    – Bu yüzden adımı söyle
    Call out my name when I kiss you so gently
    – Seni usulca öperken adımı söyle
    I want you to stay (want you to stay)
    – Kalmanı istiyorum
    I want you to stay, even though you don’t want me
    – Beni istemiyor olmana rağmen kalmanı istiyorum
    Girl, why can’t you wait? (why can’t you wait, baby?)
    – Kızım niye bekleyemiyorsun?
    Girl, why can’t you wait ’til I fall out of love?
    – Kızım sana karşı olan aşkımın bitmesini neden bekleyemiyorsun?
    Won’t you call out my name, and I’ll be on my way
    – Kızım adımı söyle ve bende yoluma gideyim
    I’ll be on my-
    – Kendi yoluma gideceğim

    I said I didn’t feel nothing, baby, but I lied
    – Hiç bir şey hissetmediğimi söyledim, bebeğim, ama yalandı
    I almost cut a piece of myself for your life
    – Senin hayatın için nerdeyse kendimden bir parça kesecektim
    Guess I was just another pit stop ‘til you made up your mind
    – Sanırım sen kafanı toplayana kadar yalnızca kısa bir molaydım
    You just wasted my time
    – Sen sadece zamanımı harcadın
    You’re on top
    – Sen baştasın

    I put you on top, I put you on top
    – Seni başa koydum, seni en başa koydum
    I claimed you so proud and openly
    –  Sana gururla ve açıkça sahip çıktım
    And when times were rough, when times were rough
    – Ve sıkıntılı zamanlarda, zor zamanlarda
    I made sure I held you close to me
    – Seni kendime yakın tuttuğumdan emin oldum

    So call out my name (call out my name, baby)
    – Bu yüzden adımı söyle
    So call out my name when I kiss you – So gently
    – Seni usulca öperken adımı söyle
    I want you to stay (want you to stay)
    – Kalmanı istiyorum
    I want you to stay, even though you don’t want me
    – Beni istemiyor olmana rağmen kalmanı istiyorum
    Girl, why can’t you wait ? (Girl, why can’t you wait ’til I fall out of love?
    – Kızım sana olan aşkımın bitmesini neden bekleyemiyorsun?
    Won’t you call out my name? (say call out my name, baby)
    – Adımı söyleyemez misin?
    Girl, call out my name, and I’ll be on my way
    – Kızım adımı söyle ve bende yoluma gideyim
    Girl, I’ll be on my-
    – Kızım yoluma gideceğim

    On my way
    – yoluma…
    On my way
    – yoluma…

    On my way
    – yoluma…
    On my way
    – yoluma…
    On my way
    – yoluma…

    On my way
    – yoluma…
    On my way
    – yoluma…
    On my way
    – yoluma…

    On my way
    – yoluma…
    On my way
    – yoluma…
    On my way
    – yoluma…

  • Evanescence – Call Me When You’re Sober Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Evanescence – Call Me When You’re Sober Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Don’t cry to me
    – Bana ağlama
    If you loved me
    – Beni seviyorsan
    You would be here with me
    – Burada benimle olursun
    You want me
    – Beni istiyorsun
    Come find me
    – Gel bul beni
    Make up your mind
    – Kararını ver artık

    Should I let you fall?
    – Düşmene izin mi vereyim?
    Lose it all
    – Herşeyi kaybetmene..
    So maybe you can remember yourself
    – Belki böylece kendini hatırlayabilirsin
    Can’t keep believing
    – İnanmayı sürdüremiyorum
    We’re only deceiving ourselves
    – Sadece kendimizi aldatıyoruz
    And I’m sick of the lie
    – Ve yalanlardan bıktım
    And you’re too late
    – Ve artık çok geç kaldın.

    Don’t cry to me
    – Bana ağlama
    If you loved me
    – Eğer beni sevsen
    You would be here with me
    – Burada benimle olurdun
    You want me
    – Beni istiyorsun
    Come find me
    – Gel bul beni
    Make up your mind
    – Kararını ver artık

    Couldn’t take the blame
    – Sorumluluğu alamadın
    Sick with shame
    – Bu utançtan rahatsızsın
    Must be exhausting to lose your own game
    – Kendi oyunu kaybediyor olmak yorucu olmalı
    Selfishly hated Bencilce
    – nefret etti
    No wonder you’re jaded
    – Yorulmuş olman şaşırtıcı değil
    You can’t play the victim this time
    – Bu sefer kurbanı oynayamazsın
    And you’re too late
    – Ve artık çok geç kaldın
    So don’t cry to me
    – Bu yüzden bana ağlama
    If you loved me
    – Eğer beni sevsen
    You would be here with me
    – Burada benimle olurdun
    You want me
    – Beni istiyorsun
    Come find me
    – Gel bul beni
    Make up your mind
    – Kararını ver artık

    You never call me when you’re sober
    – Ayık olduğunda beni hiç aramıyorsun
    You only want it because it’s over
    – Bunu istiyorsun çünkü bitti
    It’s over
    – Artık bitti

    How could I have burned paradise?
    – Cennetin bahçesini nasıl yakmış olabilirim
    How could I – you were never mine
    – Nasıl yapabilirdim – sen hiç benim değildin ki

    So don’t cry to me
    – Buyüzden bana ağlama
    If you loved me
    – Eğer beni sevsen
    You would be here with me
    – Burda benimle olurdun
    Don’t lie to me
    – Bana yalan söyleme
    Just get your things
    – Sadece eşyalarını topla
    I’ve made up your mind
    – Kararını verdim

  • Outlandish – Callin’ U Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Outlandish – Callin’ U Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    elmoro’s back
    – Elmoro dan sonra
    we still in here
    – Hala buradayız
    I can’t believe we’re bout to do this again
    – tekrar bunu yaptığımıza inanamıyorum
    u ready?
    – hazır mıyız ?
    blaze it up, blaze it up for all my moros out there
    – bunun dısında bütün aksiliklerim icin yakın aleve verin beni

    Im callin’ u
    – seni ariyorum
    with all my goals my very soul, it fallin’ through in need of u
    – butun amacimla butun özümle ,sonunda düser senin ihtiyacindan
    to trust in my faith, my tears and my ways is drownin’ so
    – sadakatimin guveni , gozyasımın guveni ve yollarım boguluyor
    I can not always show it but don’t doubt my love
    – daima gosteremeyebilirim ama askımdan suphe etme

    Im callin’ u
    – seni ariyorum
    with all my time and all my fights in search for truth tryin’ to reach u
    – bütün zamanimla ve bütün kavgalarimla seni kurtaracak olanı deniyorum dogruyu arastırırken
    see the worth of my sweat, my house, my bed lost in sleep
    – gör alınterimin degerini ,evimi,yatagımı, kayıp uykularimi
    will not be false in who I am as long as I breathe
    – yanlis olmayacaksa aldigim uzun bir nefes gibiyim

    I don’t need no body
    – kimseye ihtiyacim yok
    I don’t fear no body
    – kimseden korkmuyorum
    I don’t call no body but you
    – kimseyi cagırmıyorum ama sen
    my one and only
    – bi tanem ve sana hayatım
    all I need in my life…
    – boyunca ihtiyacım var…..

    Im callin’ u
    – seni ariyorum
    with all my joy and all my love is feelin’ good
    – bütün nesemle ve bütün askımı hissettigim guzellikte
    quits due to u
    – ödesme zamani sana geldi
    see the time of my life, my days and my nights so its aright
     – gör gecirdigim zamani ,gunlerimi ve gecelerimi öylesine
    at the end of the day I still got enough on me and my
    – gunun sonunda yeterince elde ettim beni ve benim olani

    Im callin u
    – seni ariyorum
    all my keys and my biz went so so smoothe
    – bütün carelerimle ve bütün ….. öylesine düz
    Im thaking u
    – tesekkur ediyorum sana
    see the house in my life, my patience my wife with all that I know
    – gör hayatımdaki evi ,sabrimi ,karımı su bütün bildiklerimle
    take no more than I deserve still need to learn more
    – hala hakettigimden fazlasını ogrenmeye ihtiyacım varken fazlasini almayacagim

    our relationship so complex
    – iliskilerimiz oylesine karısık ki
    found u when I was heading straight for hell and quest
    – seni bulur ne zaman cehennem ve arastirma icin basi ceksem
    u have no one to compare too
    – sen hiç biriyle kıyaslanamassın da
    cuz when I lie to myself it aint hittin’ from u
    – anlasmaya varilir ne zaman senden dolayı kendime yalan soylesem
    I guess im thankful
    – zannedersem sana minettarim
    word on the street is ur changin me, it shows in my behaviour
    – caddedeki kelimeler misali beni degistirdin,bunlar davranislarimi gösterdi
    past, present, future
    – gecmis simdi gelecek
    velay it all out
    – elinden geleni yaparak diyerek
    found my call in your house.
    – cagirislarimi bulursun evinde
    let the whole world know what this love is about
    – bütün dunya bilmeli bu ask hakkındaki herseyi

  • Taylor Swift – cardigan Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Taylor Swift – cardigan Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Vintage tee, brand new phone
    – Vintage t-shirt, yeni cep telefonu
    High heels on cobblestones
    – Arnavut kaldırımlı yüksek topuklar
    When you are young, they assume you know nothing
    – Gençken hiçbir şey bilmediğini sanıyorlar
    Sequined smile, black lipstick
    – Parlak gülümseme, siyah ruj
    Sensual politics
    – Duyarlı siyaset
    When you are young, they assume you know nothing
    – Gençken hiçbir şey bilmediğini sanıyorlar

    But I knew you
    – Ama seni tanıyordum
    Dancin’ in your Levi’s
    – Levi’s pantolonunda dans etmek
    Drunk under a streetlight, I
    – Bir sokak lambası altında sarhoş
    I knew you
    – Seni tanıdım
    Hand under my sweatshirt
    – Sweatshirtimin altında el
    Baby, kiss it better, I
    – Bebeğim, daha iyi öp

    And when I felt like I was an old cardigan
    – Ve uzun kollu eski bir kazak olduğumu hissettiğimde
    Under someone’s bed
    – Birisinin yatağının altında
    You put me on and said I was your favorite
    – Beni giydin ve senin favorin olduğumu söyledin

    A friend to all is a friend to none
    – Herkes için bir arkadaş hiçbirinin bir arkadaşıdır
    Chase two girls, lose the one
    – İki kızı kovala, birini kaybet
    When you are young, they assume you know nothing
    – Gençken hiçbir şey bilmediğini sanıyorlar
    But I knew you
    – Ama seni tanıyordum
    Playing hide-and-seek and
    – Saklambaç oynamak ve
    Giving me your weekends, I
    – Bana hafta sonlarını veriyorum
    I knew you
    – Seni tanıdım
    Your heartbeat on the High Line
    – High Line’daki kalp atışlarınız
    Once in twenty lifetimes, I
    – Yirmi yaşamda bir

    And when I felt like I was an old cardigan
    – Ve uzun kollu eski bir kazak olduğumu hissettiğimde
    Under someone’s bed
    – Birisinin yatağının altında
    You put me on and said I was your favorite
    – Beni giydin ve senin favorin olduğumu söyledin

    To kiss in cars and downtown bars
    – Arabalarda ve şehir merkezindeki barlarda öpüşmek
    Was all we needed
    – İhtiyacımız olan tek şey
    You drew stars around my scars
    – Yara izlerimin etrafına yıldızlar çizdin
    But now I’m bleedin’
    – Ama şimdi kanıyorum

    ‘Cause I knew you
    – çünkü seni tanıyordum
    Steppin’ on the last train
    – Son trene adım atmak
    Marked me like a bloodstain, I
    – Beni kan lekesi gibi işaretledi
    I knew you
    – Seni tanıdım
    Tried to change the ending
    – Sonu değiştirmeye çalıştı
    Peter losing Wendy, I
    – Peter bir arkadaşını kaybediyor
    I knew you
    – Seni tanıdım
    Leavin’ like a father
    – Baba gibi ayrılmak
    Running like water, I
    – Su gibi koşmak
    And when you are young, they assume you know nothing
    – Ve gençken, hiçbir şey bilmediğini varsayıyorlar
    But I knew you’d linger like a tattoo kiss
    – Ama dövme öpücüğü gibi oyalanacağını biliyordum
    I knew you’d haunt all of my what-ifs
    – Bütün sorularıma musallat olacağını biliyordum
    The smell of smoke would hang around this long
    – Duman kokusu bu kadar uzun süre dolacaktı
    ‘Cause I knew everything when I was young
    – çünkü gençken her şeyi biliyordum
    I knew I’d curse you for the longest time
    – Seni en uzun süre lanetleyeceğimi biliyordum
    Chasin’ shadows in the grocery line
    – Markette gölgeleri kovalamak
    I knew you’d miss me once the thrill expired
    – Heyecanın süresi dolduğunda beni özleyeceğini biliyordum
    And you’d be standin’ in my front porch light
    – Ve ön sundurma ışığımda dururdun
    And I knew you’d come back to me
    – Ve bana geri döneceğini biliyordum
    You’d come back to me
    – bana geri döneceksin
    And you’d come back to me
    – Ve bana geri döneceksin
    And you’d come back
    – Ve geri döneceksin

    And when I felt like I was an old cardigan
    – Ve uzun kollu eski bir kazak olduğumu hissettiğimde
    Under someone’s bed
    – Birisinin yatağının altında
    You put me on and said I was your favorite
    – Beni giydin ve senin favorin olduğumu söyledin

  • Paul Woolford, Diplo & Kareen Lomax – Looking for Me Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Paul Woolford, Diplo & Kareen Lomax – Looking for Me Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Oh, yeah, oh, yeah
    – Oh, evet, oh, evet
    Oh, yeah, oh, yeah
    – Oh, evet, oh, evet
    Oh, yeah, oh, yeah
    – Oh, evet, oh, evet
    Oh, yeah, oh, yeah
    – Oh, evet, oh, evet
    Oh, yeah, oh, yeah
    – Oh, evet, oh, evet
    Oh, yeah, oh, yeah
    – Oh, evet, oh, evet
    Oh, yeah, oh, yeah
    – Oh, evet, oh, evet
    Oh, yeah, oh, yeah
    – Oh, evet, oh, evet

    I heard you been looking for me, heard you been looking for me, yeah
    – Beni aradığını duydum, beni aradığını duydum, evet
    I heard you been looking for me, heard you been looking for me
    – Beni aradığını duydum, beni aradığını duydum
    I heard you been looking for me, heard you been looking for me, yeah
    – Beni aradığını duydum, beni aradığını duydum, evet
    I heard you been looking for me, heard you been looking for me
    – Beni aradığını duydum, beni aradığını duydum

    Oh, yeah, oh, yeah
    – Oh, evet, oh, evet
    Oh, yeah, oh, yeah
    – Oh, evet, oh, evet
    Oh, yeah, oh, yeah
    – Oh, evet, oh, evet
    Oh, yeah, oh, yeah
    – Oh, evet, oh, evet

    Can you feel the difference in the words we say?
    – Söylediğimiz kelimelerdeki farkı hissedebiliyor musunuz?
    I know you feel this difference and I won’t go away
    – Bu farkı hissettiğini biliyorum ve ben gitmeyeceğim
    ‘Cause I have something you want, I have something you want
    – Çünkü bende istediğin bir şey var, bende istediğin bir şey var
    And I have something you want, I have something you want
    – Ve bende istediğin bir şey var, bende istediğin bir şey var
    I heard you been looking for me, heard you been looking for me, yeah
    – Beni aradığını duydum, beni aradığını duydum, evet
    I heard you been looking for me, you feel like ecstasy, yeah
    – Beni aradığını duydum, ecstasy gibi hissediyorsun, evet

    Oh, yeah, oh, yeah
    – Oh, evet, oh, evet
    Oh, yeah, oh, yeah (Oh-oh)
    – Oh, evet, oh, evet (Oh-oh)
    Oh, yeah, oh, yeah (Ah)
    – Oh, evet, oh, evet (Ah)
    Oh, yeah, oh, yeah (Oh-oh, yeah)
    – Oh, evet, oh, evet (Oh-oh, evet)
    Oh, yeah, oh, yeah
    – Oh, evet, oh, evet
    Oh, yeah, oh, yeah (Oh-oh, oh)
    – Oh, evet, oh, evet (Oh-oh, oh)
    Oh, yeah, oh, yeah
    – Oh, evet, oh, evet
    Oh, yeah, oh, yeah (Oh-oh)
    – Oh, evet, oh, evet (Oh-oh)v

    Tryna make a difference, tryna make a way
    – Bir fark yaratmaya çalış, bir yol açmaya çalış
    Tryna make a difference, tryna make you stay
    – Bir fark yaratmaya çalışıyorum, kalmanı sağlamaya çalışıyorum
    ‘Cause I have something you want, I have something you want
    – Çünkü bende istediğin bir şey var, bende istediğin bir şey var
    And I have something you want, I have something you want
    – Ve bende istediğin bir şey var, bende istediğin bir şey var
    You feel like ecstasy, yeah
    – Ecstasy gibi hissediyorsun, evet

    Oh, yeah, oh, yeah
    – Oh, evet, oh, evet
    Oh, yeah, oh, yeah (Oh-oh)
    – Oh, evet, oh, evet (Oh-oh)
    Oh, yeah, oh, yeah (Ah)
    – Oh, evet, oh, evet (Ah)
    Oh, yeah, oh, yeah (Oh-oh, yeah)
    – Oh, evet, oh, evet (Oh-oh,evet)