Kategori: Genel

  • Arctic Monkeys – A Certain Romance Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Arctic Monkeys – A Certain Romance Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    A Certain Romance
    – Kesin Bir Roman
    Oh they might wear classic reeboks
    – Onlar oh giy klasik reeboks yapabilirdi
    Or knackered converse
    – Veya bitkin karşıt
    Or trackie bottoms tucked in socks
    – Veya altların, çoraplar tıkındığı trackie
    But all of that’s what the point is not
    – Ama onun hepsi, noktanın, ne olmadığıdır
    The point’s that there ain’t no romance around there
    – Nokta, etrafta orada hiçbir roman değil olmadığıdır

    And there’s the truth that they can’t see
    – Ve onların göremediği gerçek vardır
    They’d probably like to throw a punch at me
    – Onlar muhtemelen benzer, bende bir yumruk atacaktı
    And if you could only see them then you would agree
    – Ve eğer sen sadece, onları o zaman görebilseydin, sen kabul edecektin
    Agree that there ain’t romance around there
    – Etrafta orada roman olmadığı kabul et

    You know, oh it’s a funny thing you know
    – Sen bilirsin, o oh, komik senin bildiğin bir şeydir
    We’ll tell ’em if you like, we’ll tell ’em all tonight
    – Biz, onlara söyleyeceğiz, eğer sen beğenirsen, biz, bu gece onların hepsine söyleyeceğiz
    They’ll never listen
    – Onlar asla dinlemeyecek
    ’cause their minds are made up and course it’s all ok to carry on that way
    – ‘onun bütünüyle tamam, o yol devam edildiği, onların akılların yapıldığı ve takip ettiği sebep olur

    And over there there’s broken bones
    – Ve orada üzerinde, kırık kemikler vardır
    There’s only music so that there’s new ringtones
    – Tek müzik vardır, bundan dolayı, yeni ringtones olduğu
    But it don’t take no sherlock holmes
    – Ama o, al hiçbir sherlocğu adacıkları z
    To see it’s a little different around here
    – Onun, etrafta burada biraz farklı olduğu gördü

    Don’t get me wrong though there’s boys in bands
    – Bantlarda oğlanlar olmasına rağmen beni yanlış olarak alma
    And kids who like to scrap with pool cues in their hands
    – Ve kim gibi çocuklar, onların havuzla işaretler eller kavga etti
    And just ’cause he’s had a coupla cans
    – Ve ‘onun, konserve yapması için bir couplası olduğu sebep ol sadece
    He thinks it’s alright to act like a dickhead
    – O, onun iyi, bir dickhead gibi oynandığı düşünür

    Don’t you know, oh it’s a funny thing you know
    – Sen bilmez misin, o oh, komik senin bildiğin bir şeydir
    We’ll tell ’em if you like, we’ll tell ’em all tonight
    – Biz, onlara söyleyeceğiz, eğer sen beğenirsen, biz, bu gece onların hepsine söyleyeceğiz
    They’ll never listen
    – Onlar asla dinlemeyecek
    Cause their minds are made up
    – Onların akılların yapıldığı sebep ol
    And course it’s all ok to carry on that way
    – Ve onun bütünüyle tamam, o yol devam edildiği takip et
    I said no, oh no
    – Ben, hayır dedim, oh hayırdı
    Oh you won’t get me to go
    – Sen oh, benim gittiğim almayacaksın
    Anywhere, said anywhere
    – Herhangi bir yerde, herhangi bir yerde dedi
    I won’t go
    – Ben gitmeyeceğim
    Oh no no
    – Oh hiçbir hayır

    Well over there there’s friends of mine
    – Orada orada kuyu üzerinde, benim arkadaşlarımdır
    What can i say? i’ve known ’em for a long long time
    – Ben, neyi diyebilirim? ben, için onları bir uzun zaman için uzun zaman bildim
    And yeah, they might over step the line
    – Ve evet, onlar üzerinde, adım at çizgiye
    But i just cannot get angry in the same way
    – Ama ben sadece, aynı yolda ol kızgın yapamam
    Oh not in the same way
    – Oh aynı yolda değil
    Well not in the same way
    – Aynı yolda fışkır değil
    Oh no
    – Oh hayır
    Oh no no
    – Oh hiçbir hayır

  • Rihanna – A Child Is Born Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Rihanna – A Child Is Born Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    As I was walkin’ down the road to Bethlehem one night
    – Bir gece Bethlehem yolunda yürüyorken
    I looked up to the sky and there I saw a wondrous sight
    – Gökyüzüne baktım ve muhteşem bir manzara gördüm
    A star was shining brighter than I’d ever seen before
    – Bir yıldız daha önce hiç görmediğim kadar parlıyordu
    And a host of angels sang to me, never heard a song so pure
    – Ve bir melek ordusu bana seslendi, bu kadar masum bir şarkı duymamıştım
    They said don’t be afraid, we bring good news to all the world
    – Korkma dediler, tüm dünyaya iyi haberler getirdik
    With great tidings of joy for every boy and every girl
    – Neşenin iyi haberleriyle tüm erkekler ve kızlar için


    A child is born
    – Bir çocuk doğar
    On this holy night
    – Bu kutsal gecede
    And all the angels sing of the joy
    – Ve tüm melekler neşenin şarkısını söyler
    He brings with a star so bright
    – O çok parlak bir yıldız getirdi
    So come to see
    – Yani görmeye gel
    Mary’s sweet baby
    – Mary’nin tatlı bebeğini
    And let our praises ring to the newborn king
    – Ve yeni doğmuş krala övgü yağdırmamıza izin ver
    While he sleeps so peacefull
    – O çok barışçıl bir şekilde uyurken
    So peacefully
    – Çok barışçıl
    Oh yeah
    – Oh evet

    As I went down into the town to see what I could see
    – Önceden görebildiğim şeyi görmeye şehre gittiğimde
    Three mighty kings with golden rings came ridin’ up to me
    – Altın yüzüklü üç güçlü kral bana doğru sürdü
    They said they seek the child who was born beneath the star
    – Yıldızın altında doğan çocuğu aradıklarını söylediler
    Of all the kings this one would be the mightiest by far
    – Tüm krallar bir farkla en güçlü olurdu

    So wake up everybody, ’cause the blessed day has come
    – Uyanın millet, kutsal gün geldi
    And ring the bell so we can tell the news to everyone
    – Ve zili çal böylece biz haberleri herkese söyleyebiliriz

    A child is born
    – Bir çocuk doğar
    On this holy night
    – Bu kutsal gecede
    And all the angels sing of the joy
    – Ve tüm melekler neşenin şarkısını söyler
    He brings with a star so bright
    – O çok parlak bir yıldız getirdi
    So come to see
    – Yani görmeye gel
    Mary’s sweet baby
    – Mary’nin tatlı bebeğini
    And let our praises ring to the newborn king
    – Ve yeni doğmuş krala övgü yağdırmamıza izin ver
    While he sleeps so peacefull
    -O çok barışçıl bir şekilde uyurken
    So peacefully
    – Çok barışçıl
    Oh yeah
    – Oh evet
    Hallelujah
    – Şükürler olsun

    So wake up everybody, ’cause the blessed day has come
    – Uyanın millet, kutsal gün geldi
    And ring the bell so we can tell the news to everyone
    – Ve zili çal böylece biz haberleri herkese söyleyebiliriz


    A child is born
    – Bir çocuk doğar
    On this holy night
    – Bu kutsal gecede
    And all the angels sing of the joy
    – Ve tüm melekler neşenin şarkısını söyler
    He brings with a star so bright
    – O çok parlak bir yıldız getirdi
    So come to see
    – Yani görmeye gel
    Mary’s sweet baby
    – Mary’nin tatlı bebeğini
    And let our praises ring to the newborn king
    – Ve yeni doğmuş krala övgü yağdırmamıza izin ver
    While he sleeps so peacefull
    – O çok barışçıl bir şekilde uyurken
    So peacefully
    – Çok barışçıl
    Oh yeah
    – Oh evet

  • Alice Cooper – I’m Eighteen  Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Alice Cooper – I’m Eighteen Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Lines form on my face and hands
    – Yüzümde ve ellerimde çizgiler oluşuyor
    Lines form from the ups and downs
    – Çıkış ve düşüşten oluşan çizgiler
    I’m in the middle without any plans
    – Hiçbir planın ortasında değilim
    I’m a boy and I’m a man
    – Ben bir erkeğim ve bir adamım

    I’m eighteen, and I don’t know what I want
    – 18 yaşındayım ve ne istediğimi bilmiyorum
    Eighteen, I just don’t know what I want
    – 18 yaşındayım, sadece ne istediğimi bilmiyorum
    Eighteen, I gotta get away
    – 18 yaşındayım, kaçmam lazım
    I gotta get out of this place, I’ll go runnin in outer space, oh yeah
    – Buradan gitmeliyim, uzaya koşacağım, evet

    I got a baby’s brain and an old man’s heart
    – Çocuk gibi beynim ve yaşlı bir adam gibi kalbim var
    Took eighteen years to get this far
    – Buraya kadar gelmek 18 yıl sürdü
    Don’t always know what I’m talkin’ about
    – Genellikle ne konuştuğumu bilmem
    Feels like I’m livin’ in the middle of doubt
    – Şüphenin ortasında yaşıyormuşum gibi geliyor

    ‘Cause I’m eighteen
    – Çünkü 18 yaşındayım
    I get confused everyday
    – Her gün kafam karışıyor

    Eighteen, I just don’t know what to say
    – 18 yaşındayım, sadece ne dediğimi bilmiyorum
    Eighteen, I gotta get away
    – 18 yaşındayım, kaçmam lazım

    Lines form on my face and my hands
    – Ellerimde ve yüzümde çizgiler oluşuyor
    Lines form on the left and right
    – Sağımda ve solumda oluşan çizgiler

    I’m in the middle, the middle of life
    – Ortasındayım, hayatın ortasında
    I’m a boy and I’m a man
    – Bir erkeğim ve bir adamım

    I’m eighteen and I like it
    – 18 yaşındayım ve bunu seviyorum
    Yes I like it, oh I like it, love it, like it, love it
    – Evet bunu seviyorum, bunu seviyorum, seviyorum, seviyorum

  • Will Oldham – Bonnie ‘Prince’ Billy – The Best of Folks Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Will Oldham – Bonnie ‘Prince’ Billy – The Best of Folks Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Don’t argue with a fool, for she will hurt you
    – Aptal kadınlarla tartışmayın, çünkü onlar size zarar verir
    The best that you can do is step away
    – Yapabileceğin en iyi şey ondan uzaklaşmak olur

    Don’t tie yourself to children, they’ll desert you
    – Kendinizi çocuklarınıza bağlamayın, çünkü onlar sizi terk edecekler
    Fools and children live as if it’s just today
    – Aptallar ve çocuklar sadece bugün varmış gibi yaşarlar

    Much contention causes losses and estrangement
    – Fazla çekişme kayıplara ve yabancılaşmaya neden olur
    Isolation is a sickness unto death
    – Tecrit ölüme kadar bir hastalıktır

    Loss of love is a short pathway to derangement
    – Aşkın kaybı delilik için kısa bir yoldur
    Which is why I say make peace with every breath
    – Bu yüzden her nefeste huzur derim

    Don’t get angry if you’re called the worst of many
    – Sana en kötü deseler bile sinirlenme
    Don’t withdraw your hands from all that they can do
    – Elinden geleni yap

    Those who would deny your love may not have any
    – Aşkınızı inkar edenler belki olmayabilir
    For the best of folks will see the best in you
    – En iyi insanların içinde kendin için iyisini görebilirsin

    If you’re asked to do a favor by your brother
    – Eğer kardeşinden bir iyilik istersen
    Even if it is an overwhelming task
    – Bu zor bir istek olsa bile

    Don’t ignore it nor exchange it for another
    – Bunu görmezden gelmeyin ve başka bir şeyle değiştirmeyin
    Undertake to do it just because he asks
    – Sorduğunuzda yapacağından emin olabilirsiniz

    Don’t get angry if you’re called the worst of many
    – Sana en kötü deseler bile sinirlenme
    Don’t withdraw your hands from all that they can do
    – Elinden geleni yap

    Those who would deny your love may not have any
    – Aşkınızı inkar edenler belki olmayabilir
    For the best of folks will see the best in you
    – En iyi insanların içinde kendin için iyisini görebilirsin

    Mention misdeeds of a loved one in his presence
    – Sevdiğiniz birinin yanında kabahatlerinizden bahsedin
    Lest the deadly pharaoh claim his every hair
    – Ölümcül firavun saçlarına dokunmasın

    When a cherished one is mentioned in her absence
    – Onun yokluğunda değerli birinden bahsedildiğinde
    Say what she would want to hear if she were there
    – De ki o orada olsaydı ne duymak isterdi?

    You’ll meet friends through other friends and they’ll be stronger
    – Arkadaşların aracılığıyla başka arkadaşlarla tanışacaksın ve onlarla daha güçlü olacaksınız
    The way to trust and faith is faith and trust
    – Güven ve inancın yolu inanç ve güvendir

    Revere those first friends for their love is longer
    – Aşklarının uzun olması için ilk arkadaşlarınıza dua edin
    For the devil, for the devil’s way’s a bust
    – Şeytan için, şeytanın yolu tapılacak bir heykeldir

    Don’t get angry if you’re called the worst of many
    – Sana en kötü deseler bile sinirlenme
    Don’t withdraw your hands from all that they can do
    – Elinden geleni yap

    Those who would deny your love may not have any
    – Aşkınızı inkar edenler belki olmayabilir
    For the best of folks will see the best in you
    – En iyi insanların içinde kendin için iyisini görebilirsin

  • Bob Dylan – One More Cup Of Coffee Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Bob Dylan – One More Cup Of Coffee Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Your breath is sweet
    – Nefesin tatlı
    Your eyes are like two jewels in the sky
    – Gözlerin gökyüzündeki iki mücevher gibi
    Your back is straight your hair is smooth
    – Sırtın düz, saçın pürüzsüz
    On the pillow where you lie
    – Yattığın yastıkta
    But I don’t sense affection
    – Ama şefkat sezmiyorum
    No gratitude or love
    – Ne minnettarlık ne sevgi
    Your loyalty is not to me
    – Sadakatin bana değil
    But to the stars above
    – Yukardaki yıldızlara

    One more cup of coffee for the road
    – Yol için bir fincan kahve daha
    One more cup of coffee ‘fore I go.
    – Bir fincan kahve daha, ben gitmeden
    To the valley below.
    – Aşağıdaki vadiye
    Your daddy he’s an outlaw
    – Baban, o bir kanun kaçağı
    And a wanderer by trade
    – Ve mesleği avarelik
    He’ll teach you how to pick and choose
    – Sana seçmeyi ve ayırmayı öğretecektir
    And how to throw the blade
    – Ve bıçağı fırlatmayı
    He oversees his kingdom
    – O krallığına gözkulak oluyor

    So no stranger does intrude
    – Böylece yabancılar rahatsız edemez
    His voice it trembles as he calls out
    – Sesi titriyor, seslenirken
    For another plate of food.
    – Yeni bir tabak yemek için.
    One more cup of coffee for the road
    – Yol için bir fincan kahve daha
    One more cup of coffee ‘fore I go.
    – Bir fincan kahve daha, ben gitmeden
    To the valley below.
    – Aşağıdaki vadiye
    Your sister sees the future
    – Kız ardeşin geleceği görüyor

    Like your mama and yourself
    – Tıpkı annen ve senin gibi
    You’ve never learned to read or write
    – Asla okuma-yazma öğrenmedin
    There’s no books upon your shelf
    – Rafında hiç kitap yok
    And your pleasure knows no limits
    – Ve memnuniyetin sınır tanımıyor
    Your voice is like a meadowlark
    – Sesin bir tarlakuşu gibi

    But your heart is like an ocean
    – Ama kalbin bir okyanus sanki
    Mysterious and dark.
    – Gizemli ve karanlık
    One more cup of coffee for the road
    – Yol için bir fincan kahve daha
    One more cup of coffee ‘fore I go.
    – Bir fincan kahve daha, ben gitmeden

  • Asaf Avidan – My Tunnels are Long and Dark These Days Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Asaf Avidan – My Tunnels are Long and Dark These Days Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    You my friend have nothing to fear my friend
    – Sen arkadaşım, korkacak hiçbir şeyin yok
    You have nothing to fear my friend, except for love
    – Korkacak hiçbir şeyin yok, aşk dışında

    We’re moles my friend, we are just moles my friend
    – Bizler köstebeğim arkadaşım, sadece birer köstebeğiz
    Blind against the dark, as well we belong
    – Karanlığa karşı körüz ve ona aitiz

    The hungry crocodiles are dancing in the light
    – Aç timsahlar ışığın altında dans ediyor
    But what’s up there besides the darkness of the night?
    – Ama orada gecenin karanlığından başka ne var?

    The hungry crocodiles are dancing in the light
    – Aç timsahlar ışığın altında dans ediyor
    But what’s up there besides the darkness of the night?
    – Ama orada gecenin karanlığından başka ne var?

    Forget them friend, you’re better here my friend
    – Unut onları dostum, burada daha iyisin sen
    Where the tunnels never end
    – Tünellerin bitmeyeceği yerde

    To love is to pretend, don’t try to love yourself again
    – Sevmek rol yapmaktır, kendini tekrar sevmeyi deneme
    That is the worst kind of pain
    – Acıların en kötüsü budur çünkü

    We’re not those kinds of freaks, amen
    – Biz ö tür manyaklardan değiliz, çok şükür
    We’re a different sort of breed of men
    – Biz farklı türde adamlarız.

    Up there they’re drinking down the day
    – Yukarda insanlar gün boyunca içiyorlar
    They mix it with a Chardonnay
    – Güzel şarapları karıştırıyorlar

    They try to keep the dark at bay
    – Karanlığı uzak tutmaya çalışıyorlar
    Down here the darkness stays
    – Aşağıda yani burada karanlık hep kalır

    The hungry crocodiles are dancing in the light
    – Aç timsahlar ışığın altında dans ediyor
    But what’s up there besides the darkness of the night?
    – Ama orada gecenin karanlığından başka ne var?

    The hungry crocodiles are dancing in the light
    – Aç timsahlar ışığın altında dans ediyor
    But what’s up there besides the darkness of the night?
    – Ama orada gecenin karanlığından başka ne var?

  • 30 Seconds To Mars – A Beautiful Lie Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    30 Seconds To Mars – A Beautiful Lie Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    A Beautiful Lie
    – Güzel bir yalan
    Lie awake in bed at night
    – Geceleri yatakta uyanık uzanmak
    And think about your life
    – Ve hayatını düşün
    Do you want to be different?
    – Farklı olmak ister misin
    Try to let go of the truth
    – Gerçeği bırakmaya çalış
    The battles of your youth
    – Gençliğinizin savaşları
    ’cause this is just a game
    – çünkü bu sadece bir oyun

    It’s a beautiful lie
    – Bu güzel bir yalan
    It’s the perfect denial
    – Bu mükemmel bir inkar
    Such a beautiful lie to believe in
    – İnanmak için çok güzel bir yalan
    So beautiful, beautiful it makes me
    – Çok güzel, güzel beni yapar

    It’s time to forget about the past
    – Geçmişi unutmanın zamanı geldi
    To wash away what happened last
    – Son olanı yıkamak için
    Hide behind an empty face
    – Boş bir yüzün arkasına saklan
    Don’t ask too much, just say
    – Çok fazla sorma, sadece söyle
    ’cause this is just a game
    – çünkü bu sadece bir oyun

    It’s a beautiful lie
    – Bu güzel bir yalan
    It’s the perfect denial
    – Bu mükemmel bir inkar
    Such a beautiful lie to believe in
    – İnanmak için çok güzel bir yalan
    So beautiful, beautiful it makes me
    – Çok güzel, güzel beni yapar

    Everyone’s looking at me
    – Herkes bana bakıyor
    I’m running around in circles, baby
    – Daireler içinde koşuyorum bebeğim
    A quiet desperation’s building higher
    – Sessiz bir çaresizlik yükseliyor
    I’ve got to remember this is just a game
    – Bunun sadece bir oyun olduğunu hatırlamalıyım

  • Sky Ferreira – 17 Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Sky Ferreira – 17 Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Ba, ba, ba, di, da, da, da, da, da
    – Ba, ba, ba, di, da, da, da, da, da
    Ba, ba, ba, di, da, da, da, da, da
    – Ba, ba, ba, di, da, da, da, da, da
    Ba, ba, ba, di, da, da, da, da, da
    – Ba, ba, ba, di, da, da, da, da, da
    Ba, ba, ba, di, da, da, da, da, da
    – Ba, ba, ba, di, da, da, da, da, da

    She, she, she,
    – O, o, o
    She came home late again tonight,
    – Bu gece eve yine geç geldi
    You could see it in her eyes,
    – Onun gözlerinde görebiliyordun
    She’s been up to something.
    – Bir şeylerin peşinde.
    Oh, whoa, we, we, we,
    – Oh, whoa, biz, biz, biz
    Don’t know what to do with her,
    – Onunla ne yapacağımı bilmiyorum
    She’s from a different world,
    – O farklı bir dünyadan
    And it’s apparent now this girl is hiding,
    – Ve şimdi bu kızın saklandığı anlaşılıyor
    Something in the way she gives a confident excuse,
    – Kendine güvenen bir bahane verme biçiminde bir şey,
    There’s no way they’d ever know shes been
    – Onun olduğunu bilmelerine imkan yok

    Sneaking out at night,
    – Geceleri gizlice dışarı çıkmak,
    She’s dancing at the night club,
    – Gece kulübünde dans ediyor
    Yeah, she got a fake ID,
    – Evet, sahte kimliği var
    They’ll never know she’s 17.
    – 17 yaşında olduğunu asla bilmeyecekler.
    Oh, and she’s drinking with her friends,
    – Oh, ve arkadaşlarıyla içiyor
    And they’re all 21,
    – Ve hepsi 21
    I wonder how much longer she can get away with –
    – Ne kadar uzun süre sıyrılabileceğini merak ediyorum –
    Her dirty little secret.
    – Küçük kirli sırrı.

    Ba, ba, ba, di, da, da, da, da, da
    – Ba, ba, ba, di, da, da, da, da, da

    Mom and dad,
    – Anne ve baba,
    They don’t seem to understand,
    – Anlamıyor gibiler
    She’s got so many older friends,
    – Onun çok eski arkadaşları var
    They pick her up every Wednesday night.
    – Kuralları çiğniyor
    She breaks the rules,
    – Onu her çarşamba gecesi alıyorlar.
    She makes a fool of everyone,
    – Herkesi aptal durumuna düşürüyor
    She won’t give up until she’s done,
    – Bitene kadar pes etmeyecek
    And it’s apparent now this girl is missing,
    – Ve şimdi bu kızın kayıp olduğu anlaşılıyor.
    Something in the way she gives a confident excuse,
    – Kendine güvenen bir bahane verme biçiminde bir şey,

    There’s no way they’d ever know shes been –
    – Onun olduğunu bilmelerine imkan yok –

    Sneaking out at night,
    – Geceleri gizlice dışarı çıkmak,
    She’s dancing at the night club,
    – Gece kulübünde dans ediyor
    Yeah, she got a fake ID,
    – Evet, sahte kimliği var
    They’ll never know she’s 17.
    – 17 yaşında olduğunu asla bilmeyecekler.
    Oh, and she’s drinking with her friends,
    – Oh, ve arkadaşlarıyla içiyor
    And they’re all 21,
    – Ve hepsi 21
    I wonder how much longer she can get away with –
    – Ne kadar uzun süre sıyrılabileceğini merak ediyorum –
    Her dirty little secret.
    – Küçük kirli sırrı.

    She hides the pain behind the fun,
    – Eğlencenin arkasındaki acıyı gizler,
    She said she doesn’t need anyone at all,
    – Hiç kimseye ihtiyacı olmadığını söyledi
    They say she’s living way too fast,
    – Çok hızlı yaşadığını söylüyorlar
    I wonder how long she can last before she falls –
    – Düşmeden önce ne kadar dayanabileceğini merak ediyorum –
    To the ground.
    – Yere.

    Something in the way she pushes everyone away,
    – Herkesi uzaklaştırması gibi bir şey,
    There’s no way they’d ever know
    – Bilmelerinin hiçbir yolu yok

    Sneaking out at night,
    – Geceleri gizlice dışarı çıkmak,
    She’s dancing at the night club,
    – Gece kulübünde dans ediyor
    Yeah, she got a fake ID,
    – Evet, sahte kimliği var
    They’ll never know she’s 17.
    – 17 yaşında olduğunu asla bilmeyecekler.
    Oh, and she’s drinking with her friends,
    – Oh, ve arkadaşlarıyla içiyor
    And they’re all 21,
    – Ve hepsi 21
    I wonder how much longer she can get away with
    – Ne kadar uzun süre sıyrılabileceğini merak ediyorum
    Her dirty little secret.
    – Küçük kirli sırrı.

    Ba, ba, ba, di, da, da, da, da, da
    – Ba, ba, ba, di, da, da, da, da, da
    Ba, ba, ba, di, da, da, da, da, da
    – Ba, ba, ba, di, da, da, da, da, da

  • Kings Of Leon – 17 Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Kings Of Leon – 17 Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Oh she’s only seventeen
    – O sadece on yedi
    Whine whine whine, weep over everything
    – Neden neden neden, herkes aglamayı kesmiş
    Bloody Mary breakfast busting up the street
    – Kanli mary zerafetiyle kahvaltı yapiyor sokagın üstünde
    Brothers fighting, when’s the baby gonna sleep
    – Kardeşler savaşiyor,Bebek uyukuya gectiginde
    Heaving ship too sails away
    – Başsız (kaptansız) gemi yelken acıyor uzaklara

    Said it’s a culmination of a story and a goodbye session
    – Hikayede zirveye ulaştıgını söylüyor ve elveda
    It’s a tick of our time and the tic in her head that made me feel so strange
    – O bizim zamanımızın kenesi ve onun kafasının içindeyken beni Güçlü hisettiriyor
    So I could call you baby, I could call you, dammit, it’s a one in a million
    – Seni cagırabilirim bebegim, seni cagırabilirim, kahretsin, o milyonda bir
    Oh it’s the rolling of your spanish tongue that made me wanna stay
    – Akıcı ispanyol dilin benim burda kalmamı istiyor

    Oh she’s only seventeen
    – O sadece on yedi
    Whine whine whine, weep over everything
    – Neden neden neden, herkes aglamayı kesmiş
    Bloody Mary breakfast busting up the street
    – Kanli mary zerafetiyle kahvaltı yapiyor sokagın üstünde
    Brothers fighting, when’s the baby gonna sleep Heaving ship too sails away
    – Kardeşler savaşiyor,Bebek uyukuya gectiginde Başsız (kaptansız) gemi yelken acıyor uzaklara

    Said it’s a culmination of a story and a goodbye session
    – Hikayede zirveye ulaştıgını söylüyor ve elveda
    It’s a tick of our time and the tic in her head that made me feel so strange
    – O bizim zamanımızın kenesi ve onun kafasının içindeyken beni Güçlü hisettiriyor
    So I could call you baby, I could call you, dammit, it’s a one in a million
    – Seni cagırabilirim bebegim, seni cagırabilirim, kahretsin, o milyonda bir
    Oh it’s the rolling of your spanish tongue that made me wanna stay
    – Akıcı ispanyol dilin benim burda kalmamı istiyor

    I could call you baby, I could call you, dammit, it’s a one in a million
    – Seni cagırabilirim bebegim, seni cagırabilirim, kahretsin, o milyonda bir
    Oh it’s the rolling of your Spanish tongue that made me wanna stay
    – Akıcı ispanyol dilin benim burda kalmamı istiyor

  • Avril Lavigne – 17 Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Avril Lavigne – 17 Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    He was working at the record shop
    – Erkek plakçıda çalışıyordu
    I would kiss him in the parking lot
    – Onu otoparkta öpmek isterdim
    Tasting like cigarettes and soda pop
    – Sigara ve gazoz gibi tadıyordu
    17

    He would tell me I was beautiful
    – Bana çok güzel olduğumu söylemek isterdi
    Sneaking in the neighbour’s swimming pool
    – Komşunun yüzme havuzuna gizlice yaklaşırdı
    Yeah, he told me how to break the rules
    – Evet, tabuları nasıl yıkacağını anlatırdı
    17

    But hey, this isn’t long gone
    – Ama hey, bu uzun sürmedi
    When I hear the song
    – Şarkıyı duyduğumda
    It takes me back…
    – Beni geçmişe götürdü…

    We were on top of the world
    – Dünyanın zirvesindeydik
    Back when I was your girl
    – Senin sevgilin olduğum zamana döndüm
    We were living so wild and free
    – Çok çılgın ve özgür yaşarduk
    Acting stupid for fun
    – Eğlenmek için aptalca davranırdık
    All we needed was some love
    – Tek ihtiyacımız biraz sevgiydi
    That’s the way its suppose to be
    – Öyle de olması gerekirdi
    17

    Stealing beers out of the trailer park
    – Karavan parkından bira çalardık
    Flicking lighters just to fight the dark
    – Karanlığı dövmek için çakmağı çakardık
    Favorite place was sitting in car
    – Araba, oturulacak en güzel yerdi
    17

    Lay a blanket on the rooftop
    – Çatıda bir şilteye uzan
    That time I knew I wanted me to stop
    – O zaman kendimi durdurmak istediğimi biliyordum
    It was so cold but we kept him hot
    – Çok soğuktu ama biz onu ısıttık
    17

    But hey, this isn’t long gone
    – Ama hey, bu uzun sürmedi
    When I hear the song
    – Şarkıyı duyduğumda
    It takes me back…
    – Beni geçmişe götürdü…

    We were on top of the world
    – Dünyanın zirvesindeydik
    Back when I was your girl
    – Senin sevgilin olduğum zamana döndüm
    We were living so wild and free
    – Çok çılgın ve özgür yaşarduk
    Acting stupid for fun
    – Eğlenmek için aptalca davranırdık
    All we needed was some love
    – Tek ihtiyacımız biraz sevgiydi
    That’s the way its suppose to be
    – Öyle de olması gerekirdi
    17

    We were running red lights
    – Kırmızı ışıkları yakar
    We were going all night
    – Tüm geceyi dışarda geçirirdik
    Didn’t care about anything
    – Hiçbir şeyi takmazdık
    We were living my dream
    – Benim hayalimi yaşardık
    We were living our dream
    – Bizim hayalimizi yaşardık
    We were 17
    – 17 yaşındaydık

    Ohhhhhhh
    – Ohhhhhhh

    I remember what it felt like
    – Nasıl hissettiğimi hatırlıyorum
    Just a small town kind of life
    – Hayat gibi küçük bir kasaba
    If only I could go back in time
    – Keşke zamanda geriye gidebilsem
    17

    We were on top of the world
    – Dünyanın zirvesindeydik
    Back when I was your girl
    – Senin sevgilin olduğum zamana döndüm
    We were living so wild and free
    – Çok çılgın ve özgür yaşarduk
    Acting stupid for fun
    – Eğlenmek için aptalca davranırdık
    All we needed was some love
    – Tek ihtiyacımız biraz sevgiydi
    That’s the way its suppose to be
    – Öyle de olması gerekirdi
    17

    We were running red lights
    – Kırmızı ışıkları yakar
    We were going all night
    – Tüm geceyi dışarda geçirirdik
    Didn’t care about anything
    – Hiçbir şeyi takmazdık
    We were living my dream
    – Benim hayalimi yaşardık
    We were living our dream
    – Bizim hayalimizi yaşardık
    We were 17
    – 17 yaşındaydık

    17

    17

    17

  • Skid Row – 18 And Life Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Skid Row – 18 And Life Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Ricky was a young boy, he had a heart of stone.
    – Ricky genç bir çocuktu, taştan bir kalbi vardı.
    Lived 9 to 5 and worked his fingers to the bone.
    – 9’dan 5’e kadar yaşadı ve parmaklarını kemiğe kadar çalıştı.
    Just barely got out of school, came from the edge of town.
    – Okuldan zar zor çıktım, şehrin kenarından geldi.
    Fought like a switchblade so no one could take him down.
    – Bir sustalı bıçak gibi savaştı, böylece kimse onu deviremezdi.
    He had no money, oooh no good at home.
    – Parası yoktu, oooh evinde iyi değildi.
    He walked the streets a soldier and he fought the world alone
    – Sokaklarda bir asker yürüdü ve dünyayla tek başına savaştı
    And now it’s
    – Ve şimdi

    18 and life you got it
    – 18 ve hayat anladın
    18 and life you know
    – 18 ve bildiğin hayat
    Your crime is time and it’s
    – Suçun zamandır ve bu
    18 and life to go
    – 18 ve ömür boyu

    Tequila in his heartbeat, his veins burned gasoline.
    – Kalp atışında tekila, damarları benzin yaktı.
    It kept his motor running but it never kept him clean.
    – Motoru çalışır durumda tuttu ama onu asla temiz tutmadı.
    They say he loved adventure, “ricky’s the wild one.”
    – Macerayı sevdiğini söylüyorlar, “Ricky vahşi olan.”
    He married trouble and had a courtship with a gun.
    – Belayla evlendi ve silahla kur yaptı.
    Bang bang shoot ’em up, the party never ends.
    – Bang bang vur onları, parti asla bitmez.
    You can’t think of dying when the bottle’s your best friend
    – Şişe en iyi arkadaşınken ölmeyi düşünemezsin
    And now it’s
    – Ve şimdi

    “accidents will happen” they all heard ricky say
    – “kazalar olacak” dediğini duydular
    He fired his six-shot to the wind that blew a child away.
    – Altı atışını bir çocuğu kaçıran rüzgara ateşledi.

  • 5 Seconds Of Summer – 18 Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    5 Seconds Of Summer – 18 Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Oooh
    – Oooh

    I wish that I was eighteen
    – 18 yaşında olmayı dilerdim
    Do all the things
    – Her şeyi yapabilmeyi
    You read in a magazine
    – Dergide okuyorsun
    I’m not saying I wanna be Charlie Sheen
    – Charlie Sheen* olmak istediğimi söylemiyorum

    She’s just a little bit older
    – O sadece biraz büyük&yaşlı
    But I want to get to know her
    – Ama onun bilmesini istiyorum
    She said it’s already over
    – O çoktan bitti dedi

    So tell me what else can I do?
    – Öyleyse söyle ne yapabilirim?
    I bought my fake ID for you
    – Sahte kimliğimi senin için aldım

    She told me to meet her there
    – O bana onunla orada buluşmamı söyledi
    I can’t afford the bus fare
    – Otobüs ücretini göze alamam(üstünden kalkamam)
    I’m not old enough for her
    – Onun için yeterince büyük değilim
    I’m just waiting ’til I’m eighteen
    – Sadece 18 olmayı bekliyorum

    Oooh
    – Oooh

    I think she wants to get with me
    – Sanırım benimle idare etmek istiyor
    But she’s got a job in the city
    – Ama o şehirde bir işe sahip
    Says that she’s always too busy
    – Her zaman çok meşgul olduğunu söyledi

    She’s got a naughty tattoo
    – Onun yaramaz bir dövmesi var
    In a place that I want to get to
    – Benimde almak istediğim yerde (O da oraya dövme yaptırmak istiyormuş galiba)
    But my mom still drives me to school
    – Ama annem beni hala okula sürüyor

    So tell me what else can I do?
    – Öyleyse söyle ne yapabilirim?
    I bought my fake ID for you
    – Sahte kimliğimi senin için aldım
    She told me to meet her there
    – O bana onunla orada buluşmamı söyledi
    I can’t afford the bus fare
    – Otobüs ücretini göze alamam(üstünden kalkamam)
    I’m not old enough for her
    – Onun için yeterince büyük değilim
    I’m just waiting ’til I’m eighteen
    – Sadece 18 olmayı bekliyorum

    You got me waiting in a queue
    – Beni kuyrukta bekletiyorsun
    For a bar I can’t get into
    – İçine giremeyeceğim bir bar için
    I’m not old enough for you
    – Senin için yeterince büyük değilim
    I’m just waiting ’til I’m eighteen
    – Sadece 18 olmayı bekliyorum

    In my bedroom thinking of her
    – Odamda onun hakkında düşünüyorum
    Her pictures in my private folder
    – Resimleri özel klasörümde
    I know one day that I will hold her
    – Biliyorum bir gün onu tutacağım
    I’ll make my move when I get older
    – Büyüdüğümde hareketimi yapacağım
    Make my move when I get older
    – Büyüdüğümde hareketimi yapacağım

    She told me to meet her there
    – O bana onunla orada buluşmamı söyledi
    I can’t afford the bus fare
    – Otobüs ücretini göze alamam(üstünden kalkamam)
    I’m not old enough for her
    – Onun için yeterince büyük değilim
    I’m just waiting ’til I’m eighteen
    – Sadece 18 olmayı bekliyorum

    You got me waiting in a queue
    – Beni kuyrukta bekletiyorsun
    For a bar I can’t get into
    – İçine giremeyeceğim bir bar için
    I’m not old enough for you
    – Senin için yeterince büyük değilim
    I’m just waiting ’til I’m eighteen
    – Sadece 18 olmayı bekliyorum

    I’m so sick of waiting ’til I’m eighteen
    – 18 olana dek beklemekten bıktım