Kategori: Genel

  • YDS’de En Çok Çıkan Kelimeler -S-

    YDS’de En Çok Çıkan Kelimeler -S-

    1. Savage = Vahşi, barbar, yabani, canavar ruhlu

    2. Scald = Haşlamak, kaynatmak, kaynar su dökmek

    3. Scalp = Saçlı

    4. Scarce = seyrek, az,kıt, zor bulunur

    5. Scarcely = ancak, hemen hemen, ucu ucuna

    6. Scatter = saçmak, dağıtmak, serpmek

    7. Sceptical = şüpheci, şüpheli, kuşkucu

    8. Scratch = çizmek, kaşımak, tırnaklamak

    9. Sculpture = heykel, yontu

    10. Seam = dikiş, dikiş yeri, bağlantı yeri

    11. Seasonal = mevsimlik, sezonluk, mevsime uygun

    12. Secure = güvenilir, güvenli, sağlam, emin, güvencede

    13. Sedate = sakinleştirmek, yatıştırmak, yatıştırıcı vermek

    14. Seed = tohum, çekirdek, tane, döl

    15. Seize = ele geçirmek

    16. Sentence = cümle, söz, tümce, yargı, mahkeme kararı

    17. Sentimental = duygulu, içli

    18. Session = toplantının her bir oturumu

    19. Sewage = kanalizasyon

    20. Shade = gölgen, gölge, gölgelik, koruma, renk tonu, az miktar, panjur, stor, siluet

    21. Shortcoming = shortcoming

    22. Shorten = gölgen, gölge, gölgelik, koruma, renk tonu, az miktar, panjur, stor, siluet

    22. Show off = göstermek, gösteriş yapmak, hava atmak, caka satmak

    23. Shuffle = karıştırma, ayaklarını sürüme, kem küm etme

    24. Sigh = iç çekiş, ah etme

    25. Significant = önemli, anlamlı, ciddi, kayda değer, mühim

    26. Silent = sessiz, suskun, içinden okunan

    27. Simply = sadece, basitçe, yalnızca, sırf

    28. Simulate = benzetmek, gibi göstermek

    29. Sink = inmek, alçalmak

    30. Situate = yerleşmiş

    31. Size = boyutlu

    32. Skill = beceri, yetenek, kabiliyet, ustalık, hüner, maharet, beceriklilik, marifet

    33. Slaughter = kesim

    34. Slavery = kölelik, kulluk, esaret, esir tutma

    35. Sleeve = kollu

    36. Slight = rahatsızlık

    37. Slip = kayma, kayış

    38. Smash = kırmak

    39. Smother (smadır) = boğmak, boğulmak, boğarak öldürmek, bastırmak, kontrol altına almak

    40. sSap = eklenti

    41. Soap = sabun

    42. Sociable = sosyal, hoşsohbet

    43. Solely = sadece, yalnızca, bir tek

    44. Soothing = yatıştırıcı, sakinleştirici, huzur veren, teskin edici

    45. Spectacular = görkemli, muhteşem

    46. Spectacular = görkemli, muhteşem

    47. Spend = geçirmek,  para harcamak, tüketmek, sarfetmek, etkisini azaltmak

    48. Spillage = döküntü

    49. Spin =döndürme, dönme, dönüş, çevirme

    50. Spine = omurga, diken, omur, belkemiği, iğne, kılçık, irade, sürgün

    51. Spiritual = manevi, ruhsal, dini, ruhani, düşünsel

    52. Spoiled = şımarık

    53. Spouse = eş, koca

    54. Spread = yayılma, yayılım, dağılma

    55. Spring = bahar, yaylanma, yay, ilkyaz, zemberek

    56. Stability = istikrar, stabilite, kararlılık, denge, dengelilik, değişmezlik, sabitlik, durağanlık, sarsılmazlık

    57. Staff = personel, çalışanlar, kadro, destek, asa, değnek, gereç, baston

    58. Stage = aşama, sahne, evre, safha, etap, derece

    59. Startle = şaşırtmak

    60. Statement = deyim, ifade, ibare

    61. Statue = heykelcik

    62. Steadily = giderek

    63. Steal = çalmak, hırsızlık yapmak, soymak, aşırmak

    64. Stealthily  = stealthily

    65. Stem = kök

    66. Stimulate = uyarmak, gayrete getirmek

    67. Stir = karıştırma, hareketlenme, karışıklık

    68. Store = depolama, depo, saklama, ambar

    69. Storm =fırtına, kasırga, öfke, hücum, kıyamet, kargaşa, telaş

    70. Stranger = stranger

    71. Stray = sokak

    72. Stress = stres, vurgulama, gerilim, önem, gerilme, vurgu, gerginlik, tonlama

    73. Stretch = uzamak, uzatmak

    74. Strike = vurma, vuruş

    75. Stroll = yürüyüş

    76. Subject to = tabi, bağlı, karşı karşıya olan, meyilli

    77. Substantial = önemli, büyük, ciddi

    78. Sue = dava açmak, mahkemeye vermek, rica etmek, kur yapmak

    79. Sufficiently = yeterince

    80. Suffrage = oy, oy hakkı

    81. Suggestion = öneri, önerme, teklif, telkin, telkin etme

    82. Suggestive of = düşündüren

    83. Suit = takım, takım elbise

    84. Supply =  tedarik etmek,sağlamak

    85. Support = destek, destekleyici, altlık, yardım, arka, doğrulama, dayanak, takviye, arka çıkma, yardımcı oyuncu, payanda

    86. Supportive = destek veren, anlayış gösteren, destekleyici

    87. Suppress = bastırmak, baskılamak, baskı altına almak, zaptetmek, hasıraltı etmek

    88. Surpass = aşmak, geçmek, üstün olmak

    89. Surrender = teslim, teslim olma, teslim etme

    90. Suspend = askıya almak, durdurmak, asmak, uzaklaştırmak, ertelemek, ara vermek, görevden uzaklaştırmak, uzaklaştırma vermek

    91. Suspicion = şüphe, şüphelenme, kuşku, iz, az miktar, işkil, vehim

    92. Symptom = belirti, semptom, bulgu, işaret, araz

  • İngilizce Yiyecek İsimleri

    İngilizce Yiyecek İsimleri

    Meat Products / Et Ürünleri

    beef: sığır eti

    chicken: tavuk

    duck: ördek

    lamb: kuzu eti

    liver: karaciğer

    mince: kıyma

    salami: salam

    sausages: sosis

    bacon: domuz pastırması

    turkey: hindi

    veal: dana eti

    Süt ürünleri / Dairy Products

    butter:  tereyağı

    cream:  kaymak

    cheese: peynir

    blue cheese: rokfor

    cottage cheese: süzme peynir

    goats cheese: keçi peyniri

    crème fraîche krem freş: çiğ krema

    eggs: yumurta

    margarine: margarin

    milk: süt

    full-fat milk: tam yağlı süt

    semi-skimmed milk: yarım yağlı süt

    skimmed milk: yağsız süt

    sour cream: ekşi krema

    yoghurt: yoğurt

    Yemekler /  Meals

    noodles: noodle

    pasta: makarna

    pasta sauce: makarna sosu

    pizza: pizza

    rice: pilav

    spaghetti: spagetti

    Drumstick But: Baget

    Hamburger / Sandwich Hamburger: Sandviç

    Hotdog: Sosisli Sandviç

    French fries: Patates kızartması

    Potato chip: Patates cipsi

    Soup: Çorba

    Breaksast Foods / Kahvaltılık Yiyecekler

    breakfast cereal: kahvaltı gevreği

    cornflakes: mısır gevreği

    honey: bal

    jam: reçel

    toast: tost

    Butter: Tereyağı

    Yoghurt: Yoğurt

    Cheese: Peynir

    Olive: Zeytin

    Peanut butter: Fıstık ezmesi

    Eggs: Yumurtalar

    Yolk: Yumurta sarısı

    White: Yumurta akı

    Scrambled eggs: Omlet

    Hard-boiled egg: Haşlanmış yumurta

    Baharatlar / Spices

    basil: fesleğen

    chives: frenk soğanı

    coriander: kişniş

    dill: dereotu

    parsley: maydanoz

    rosemary: biberiye

    sage: adaçayı

    thyme: kekik

    chilli powder: pul biber

    cinnamon: tarçın

    cumin: kimyon

    curry powder: köri tozu

    nutmeg: hindistan cevizi

    paprika: kırmızı biber

    saffron: safran

  • English Fruits and Vegetables / İngilizce Meyveler ve Sebzeler

    English Fruits and Vegetables / İngilizce Meyveler ve Sebzeler

    Fruits and Vegetables / Meyveler ve Sebzeler

    MEYVELER / FRUITS

    Apple: Elma

    Mandarin: Mandalina

    Apple slice: Elma dilimi

    Seed: Çekirdek

    Orange: Portakal

    Orange juice: Portakal suyu

    Lemon: Limon

    Banana: Muz

    Peel: Kabuk

    Grapes: Üzüm

    Raisins: Kuru üzüm

    Grapefruit: Greyfurt

    Cherry: Kiraz

    Sour cherry: Vişne

    Blueberry: Yaban mersini

    Avocado Amerikan armutu: Avokado

    Peach: Şeftali

    Apricot: Kayısı

    Cantaloupe: Kavun

    Watermelon: Karpuz

    Peanut: Fıstık

    Strawberry: Çilek

    Raspberry: Ahududu

    Blackberry: Böğürtlen

    Blueberry: Yaban Mersini

    Mulberry: Dut

    Coconut: Hindistan cevizi

    Quince: Ayva

    Mango Mango: Hintkirazı

    Pineapple: Ananas

    Pomegranate: Nar

    Chestnuts: Kestane

    Tangerine: Mandalina

    Pear: Armut

    Fig: İncir

    Plum: Erik

    Papaya: Papaya

    SEBZELER / VEGETABLES

    Leek: Pırasa

    Brussels sprout: Brüksel Lahanası

    Green mint: Yeşil nane

    Asparagus: Kuşkonmaz

    Artichoke: Enginar

    Peas: Bezelye

    Radish:Turp

    Beet:  Pancar

    Pumpkin: Balkabağı

    Zucchini: Kabak

    Cucumber: Salatalık

    Green chilli: Yeşil Şili Biberi

    Pepper: Biber

    Beans: Fasulye

    Aubergine: Patlıcan

    Turnip: Şalgam

    Garlic: Sarımsak

    Cauliflower: Karnabahar

    Broccoli: Brokoli

    Celery: Kereviz

    Carrot: Havuç

    Potato: Patates

    Onion: Soğan

    Mushroom: Mantar

    Cabbage: Lahana

    Lettuce: Marul

    Corn: Mısır

    Turnip: Turp

    Tomato: Domates

    Green onion: Yeşil soğan

    parsley: Maydonoz

  • Tiktokta En Çok Dinlenen Yabancı Şarkılar Listesi 2020

    Tiktokta En Çok Dinlenen Yabancı Şarkılar Listesi 2020

    • Trevor Daniel – Falling
    • CG5 &OR3O – Absolutely Anything
    • Douth –Right On Time
    • TroyBoi – KinjaBang
    • Y2K & Bbno – Lalala (İlkan Remix)
    • Sub Urban – Cradles
    • Tones And I – Dance Monkey (Ringtone)
    • The First Station – Hallo
    • MiyaGi & Endshpil – Tamada
    • Billie Eilish &Khalid – Lovely
    • Rauf Faik – детство
    • Mario Joy – California
    • Daddy Yankee – Gasolina (Remix)
    • Dillon Francis Dj Snake – Get Low
    • Consoul Trainin – Take Me To Infinity
    • Esh – İtch Booty
    • DCUP – We No Speak Americano
    • Ka Re – BepBele
    • lemen nechki remix
    • Sean Paul – Get Busy
    • Hussain Al Jassmi – Boshret Kheir
    • Halsey – Walls Could Talk
    • Billie Eilish – Bad Guy (Dachaio Remix)
    • Kina – Can We Kiss Forever
    • Loui & lil jay – Shake Dat
    • My Love – Vietnamese Drum
    • Khalouni N3ich (Ekşioğlu Remix)
    • R3Zr – Duaa
    • Deep Chils – Runn Free
    • Furkan Soysal – Back To Real
    • Jackboys & Young Thug – Out West
    • Moneybagg Yo – All Dat
    • Rashed Alsayyed – Living Alone
    • Sözer Sepetçi – Me FAL
    • Nusfur(Sözer Sepetçi & Amorf Remix)
    • Marwa Loud – Bad Boy
  • YDS’de En Çok Çıkan Kelimeler – R

    YDS’de En Çok Çıkan Kelimeler – R

    1. race = yarış, yarışma, ırk, at yarışı
    2. racism = ırkçılık, milliyetçilik
    3. raid = saldırı, taarruz, hücum
    4. raise =büyümek, büyütmek, artırmak
    5. rate = oran, hız, oranlı, faizli
    6. receive = almak, kabul etmek, teslim almak, parasını almak
    7. reckless = pervasız, düşüncesiz, umursamaz, çekinmesiz, laubali, atak, lakayt
    8. recklessly = dikkatsizce, pervasızca, düşünmeden, umursamazca
    9. recognize = tanımak
    10. recommendation = tavsiye, öneri, öğüt, önerme
    11. referee = hakem, bilirkişi, eksper
    12. refreshing = canlandırıcı, serinletici, yenileme, rahatlatıcı
    13. refugee = mülteci, göçmen, muhacir
    14. refund = parayı iade etmek, geri ödeme
    15. regard = ilgi, ilişki, bakım, dikkat, saygı
    16. regional = bölge, bölgesel, yerel, yöresel, lokal
    17. register = yazılmak, yazmak, kaydolmak, kayıtlı olmak, yazdırmak, etki yaratmak, sicile geçmek, taahhütlü göndermek
    18. regret = pişmanlık, üzüntü, vicdan azabı, teessüf
    19. regretful = pişman, üzgün
    20. regrettable = üzücü, üzüntü, talihsiz
    21. regularly = düzenli olarak, gerçekten, devamlı, muntazaman, devamlı olarak, sistemli olarak, adamakıllı
    22. rehearse (rihörs) = prova yapmak, tekrarlamak
    23. reject = reddetmek, kabul etmemek, istememek, geri çevirmek
    24. rejection = ret, kabul etmeme
    25. relate = lgili olmak, ilişkisi olmak, ilişki kurmak
    26. release = serbest bırakmak,salmak
    27. relentless = acımasız, amansız, insafsız, merhametsiz
    28. relief = rahatlatma, kabartma, sıkıntıdan kurtulma, nöbet değiştirme
    29. relocate = aşınmak, taşımak, yeniden yerleştir
    30. reluctant (rilaktınt) = isteksiz, gönülsüz
    31. remain = kalmak, durmak, geriye kalmak, aynen kalmak
    32. remark = söylemek, düşüncesini söylemek
    33. remembrance = anma, hatırlama, yad etme
    34. reminiscent of = andıran, hatırlatan, anımsatan
    35. remote = uzak, küçük, mesafeli, çok uzak, ücra, sapa, dolaylı, çok eski
    36. remove = kaldırmak, silmek, gidermek, taşınmak, uzaklaştırmak, taşımak, ortadan kaldırmak, götürmek, görevden almak, nakletmek, elini çekmek
    37. repeatedly = tekrar tekrar, defalarca, aralıksız olarak
    38. repetitive = tekrarlayan, tekrarlı, tekrarlayıp duran
    39. replace (with) = değişmek, değiştirmek, yerini almak, yerine geçmek, yenisiyle değiştirmek, yerini tutmak, yerine koymak, yerine bakmak
    40. replica = aslına çok benzeyen kopya, yineleme
    41. request = istem, talep, istek, rica, dilekçe
    42. require = gerekmek, gerektirmek, istemek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, eksik olmak, icap etmek
    43. requirement = ihtiyaç, gereksinim
    44. resentful = alıngan, darılmış
    45. reside = ikamet etmek, yerleşmek
    46. resident = bir yerde ikamet eden, halk, yerleşik, yerli
    47. resign from = — den istifa
    48. resolve = gidermek, karara bağlamak, aklına koymak
    49. resort = tesis
    50. response = yanıt, cevap, karşılık, etkilenme, yansıma
    51. restlessness = huzursuzluk, rahatsızlık, yerinde duramama, tez canlılık
      52.. result = sonuç, ürün, son, netice, akıbet, semere
    52. reveal = göstermek, açıklamak, açığa vurmak, gözler önüne sermek, ifşa etmek, belli etmek, meydana çıkarmak, esin vermek
    53. revenge = intikam, öç, kin, rövanş, hesaplaşma, intikam hırsı, hınç, acısını çıkarma
    54. revolve = döndürmek, dönmek, etrafında dönmek, devir yapmak
    55. reward = ödül, mükafat, mükâfat, ecir
    56. ride = sürüş, sürme
    57. rightfully = haklı olarak, haklı yere
    58. rise = yükselme, artış
    59. rob somebody of something = birini bir şeyi soymak
    60. robust= turp gibi, sapasağlam, zorlu
    61. rough= kaba, pürüzlü, hoyrat, cilasız
    62. rubble = enkaz, yığın, enkaz, yıkıntı, döküntü
  • YDS’de En Çok Çıkan Kelimeler -P-

    YDS’de En Çok Çıkan Kelimeler -P-

    1. partially = kısmen
    2. participate in = katılmak, iştirak etmek (= take part in, join, attend)
    3. participation = katılma, katılım, ortaklık, katkı, iştirak
    4. particular (pıtik=ulır) = özellik
    5. particularly = özellikle, bilhassa, ayrıntılı olarak
    6. passenger = yolcu, gezgin
    7. passionately = ihtirasla, tutkuyla
    8. patiently = sabırla,
    9. pavement = kaldırım, yol kaplaması
    10. peace and quiet = huzur ve sessizlik
    11. peak = zirve, tepe, doruk, tepe noktası
    12. peculiar = tuhaf, acayip
    13. pedestrian = yaya, yayalara ait, yavan, monoton
    14. penalize = ceza vermek, cezalandırmak
    15. perceive = algılamak, hissetmek, kavramak, kestirmek, seçmek, idrak etmek, sezmek, farketmek
    16. permission = izin, müsaade
    17. persevering = sebatkar, gayretli
    18. persist = ısrar etmek, sürüp gitmek
    19. persuade = ikna etmek
    20. pessimism = kötümserlik ***pessimist = kötümser ***optimist = iyimser
    21. pet = ev hayvanı, evcil hayvan
    22. pioneer = öncü, yol açan, öncülük eden (= forerunner), klavuz
    23. placement = yerleşim, yerleştirme, koyma, sipariş verme
    24. plague (pleyg) = veba, salgın, belâ, felâket, musibet, dert, musallat olmak
    25. plain = sade, düz, desensiz
    26. plead = yalvarmak, dilemek, rica etmek, savunma yapmak, dava açmak, mazeret göstermek
    27. please = memnun etmek, buyurmak, hoşuna gitmek, hoşnut etmek, keyif vermek
    28. pledge (plec) = söz, taahhüt, tutu, sözlü olma
    29. poem = şiir
    30. point = nokta, an, özellik, puan, etki, konu, neden, sayı, uç, mesele, husus, incelik, vurgu, sivri uç, ana fikir, oyma kalemi
    31. policy = politika, ilke, poliçe, kural, önlem, siyaset, tedbir, prensip, hareket tarzı
    32. polio = çocuk felci
    33. pose = ortaya çıkarmak, poz vermek, durma, duruş
    34. possess =sahip olmak, elinde bulundurmak, hakim olmak, egemen olmak
    35. possession = sahiplik, varlık, sahibi olma, iyelik, mülk edinme, cin çarpması, sahip olunan şey, kafayı takma
    36. post = vazife, görev, iş, posta
    37. postpone = ertelemek, geciktirmek, tecil etmek, sonraya bırakmak
    38. practically = resmen, adeta, hemen hemen, uygun olarak, pratik olarak
    39. praise = övmek, övgü
    40. precede = – den önce gelmek
    41. predict = tahminde bulunmak, öngörmek
    42. predictable = tahmin edilebilir, sağı solu belli
    43. prejudice = ön yargılı
    44. present = bu, sunmak, tanıtmak, mevcut, var olan
    45. preserve = korumak, muhafaza etmek
    46. pressure = basınç, baskı, tansiyon, sıkışma, zorlama, darlık, pres, sıkıntı, tazyik
    47. prevent = önlemek, engel olmak, kaçınmak, önüne geçmek, yol göstermek, menetmek, önden gitmek
    48. previously = önceden, eskiden, evvelce, bundan önce
    49. prior = önceki, öncelikli, eski, sabık
    50. prison = hapishane, hapis, cezaevi, delik, hapsetme, kodes
    51. probability = olasılık, ,ihtimal
    52. process = işleyiş, işlem
    53. progress = ilerleyiş, ilerleme, devam etme
    54. promote = desteklemek, güçlendirmek, yükseltmek, terfi ettirmek, özendirmek
    55. prompt = çabuk, ivedi, acele, vakit geçirmeden
    56. promptly = derhal, hemen
    57. proofread = bir metni inceleyip üzerindeki yanlışları düzeltmek, tashih
    58. properly = düzgün, uygunca, uygun olarak, uygun bir şekilde, doğru dürüst, adamakıllı
    59. property = özellik, varlık, mülk, emlâk, nitelik, mal
    60. proportion = oran, orantı
    61. protection against = karşı koruma
    62. provoke = kışkırtmak, tahrik etmek, kızıştırmak
    63. publish = yayımlamak, yayınlamak, yaymak, basmak, çıkarmak, ileri sürmek, kamuoyuna açıklamak
    64. purchase = alım, alış, satın alma, vesile, satın alınan şey, mekanik güç, mübayaa, sıkı tutma, toprak geliri
    65. purpose = amaç, amaçlı
    66. pursue = takip etmek, izlemek
    67. push = itiş, itme, atak
    68. put forth = ortaya koymak, ileri sürmek, yayınlamak, iddia etmek, göstermek
  • İngilizce Hikaye Örnekleri

    İngilizce Hikaye Örnekleri

    Çirkin Ördek Yavrusu ( Ugly Duckling )

    Anne Ördek sabırla yumurtalarının kırılmasını bekliyordu. Vakit tamamlanınca ördek yavruları yumurtalarından çıkmaya başladılar. Fakat en son ve en büyük yumurta bir türlü kırılmıyordu. Sonunda yumurtanın beyaz kabuğu çatladı. Diğerlerinden daha gri ve farklı olan ördek yavrusunun küçük kafası göründü. Anne ördek yeni doğan yavruya bakarak ; “Umarım değişir..” dedi şevkatle. Zaman ilerliyordu ama ördek yavrusunun rengi hala griydi. Kümesin bütün hayvanları onunla alay ediyorlar, ona “çirkin ördek yavrusu” diye sesleniyorlardı.

    -The Mother Duck was waiting patiently for her eggs to break. When the time was completed, the ducklings began to hatch. But the last and biggest egg was not breaking. Finally, the white shell of the egg cracked. The little head of the duckling, which was more gray and different from the others, appeared. Mother duck looking at the newborn cub; “I hope it will change.” Time was advancing, but the color of the duckling was still gray. All the animals of the poultry were teasing him, calling him “ugly duckling”.

    Anne Ördek sabırla yumurtalarının kırılmasını bekliyordu. Vakit tamamlanınca ördek yavruları yumurtalarından çıkmaya başladılar. Fakat en son ve en büyük yumurta bir türlü kırılmıyordu. Sonunda yumurtanın beyaz kabuğu çatladı. Diğerlerinden daha gri ve farklı olan ördek yavrusunun küçük kafası göründü. Anne ördek yeni doğan yavruya bakarak ; “Umarım değişir..” dedi şevkatle. Zaman ilerliyordu ama ördek yavrusunun rengi hala griydi. Kümesin bütün hayvanları onunla alay ediyorlar, ona “çirkin ördek yavrusu” diye sesleniyorlardı.

    -The Mother Duck was waiting patiently for her eggs to break. When the time was completed, the ducklings began to hatch. But the last and biggest egg was not breaking. Finally, the white shell of the egg cracked. The little head of the duckling, which was more gray and different from the others, appeared. Mother duck looking at the newborn cub; “I hope it will change.” Time was advancing, but the color of the duckling was still gray. All the animals of the poultry were teasing him, calling him “ugly duckling”.

    Zavallı yavru o kadar mutsuzduki sonunda uzaklara gitmeye karar verdi. Gün boyunca yürüdü gece olunca ise çok yorulmuştu. Mola verdi. Bir yanda açlık, bir yanda korku.Ama yapabileceği hiç birşey olmadığından derin bir uykuya dalmakta gecikmedi.

    -The poor puppy was so unhappy that he finally decided to go far. He walked throughout the day and was very tired at night. He took a break. Hunger on the one hand, fear on the other .But it wasn’t too late to fall asleep because there was nothing he could do.

    Ertesi sabah su sesleriyle gözlerini açtı. Geceyi yaban ördeklerinin çılgınca eğlendiği küçük bir göl kıyısında geçirdiğini anladı. Bu gürültücü arkadaşlarına kendini tanıtmaya hazırlanıyordu. Birden bir tüfek sesi ile irkildi. hiç zaman kaybetmeden ordan uzaklaştı. Çok geçmemişti ki küçük ördek kendini bir çiftlikte buldu. Çiftliğin sahibi yaşlı kadın onu doyurdu. Ateşin yanında uyumasına izin verdi. Fakat yavru ördek bir göl bulabilme umuduyla oradan da uzaklaştı.

    -The next morning, he opened his eyes with the sounds of water. He understood that he spent the night on the shore of a small lake, where wild ducks had fun. He was preparing to introduce himself to these noisy friends. Suddenly he was startled by the sound of a rifle. he walked away without wasting any time. It was not too late that the little duck found itself on a farm. The old woman who owned the farm fed her. He let him sleep near the fire. But the baby duck moved away, hoping to find a lake.

    Günlerce bir göl bulabilmek için rastgele yoluna devam etti. Sonunda bir göl kıyısına ulaştı. Bu arada yanlız başına yaşamayı öğreniyordu. Bu göl kıyısında yavru ördek gün geçtikçe büyüyordu. Kendisi farkında olmadan görüntüsü değişiyordu. Geçen kuğuları gördükçe onların asil duruşları ve güzel görünüşlerinden dolayı iç çekiyordu.

    -He went on his way to find a lake for days. Finally he reached a lake shore. Meanwhile, he was learning to live alone. The duckling on this lake shore was growing day by day. Her image was changing without her awareness. As he saw the passing swans, he was sighing because of their noble posture and beautiful appearance.

    İlkbaharda bir kuğu sürüsü gölün kıyısına yuva yapmaya geldi. Çirkin ördek yavrusuyla tanışmak için yaklaştılar. Fakat kendisini bu zarif kuşlarla arkadaşlık etmek için çok çirkin ve kaba buluyordu.Birden bire suda aksini gördü. O da ne!

    -In spring, a flock of swans came to nest on the shore of the lake. They approached to meet the ugly duckling. But she found herself very ugly and rude to companion with these graceful birds. What is this!

    Kendisini güzel bir kuğuya dönüşmüş olduğunu farketti. Kuğu sürüsüne katıldı ve ömür boyu mutlu oldu.

    -He realized that he had turned himself into a beautiful swan. He joined the swan herd and was happy for life.

    Zavallı yavru o kadar mutsuzduki sonunda uzaklara gitmeye karar verdi. Gün boyunca yürüdü gece olunca ise çok yorulmuştu. Mola verdi. Bir yanda açlık, bir yanda korku.Ama yapabileceği hiç birşey olmadığından derin bir uykuya dalmakta gecikmedi.

    -The poor puppy was so unhappy that he finally decided to go far. He walked throughout the day and was very tired at night. He took a break. Hunger on the one hand, fear on the other.

    Ertesi sabah su sesleriyle gözlerini açtı. Geceyi yaban ördeklerinin çılgınca eğlendiği küçük bir göl kıyısında geçirdiğini anladı. Bu gürültücü arkadaşlarına kendini tanıtmaya hazırlanıyordu. Birden bir tüfek sesi ile irkildi. hiç zaman kaybetmeden ordan uzaklaştı. Çok geçmemişti ki küçük ördek kendini bir çiftlikte buldu. Çiftliğin sahibi yaşlı kadın onu doyurdu. Ateşin yanında uyumasına izin verdi. Fakat yavru ördek bir göl bulabilme umuduyla oradan da uzaklaştı.

    -The next morning, he opened his eyes with the sounds of water. He understood that he spent the night on the shore of a small lake, where wild ducks had fun. He was preparing to introduce himself to these noisy friends. Suddenly he was startled by the sound of a rifle. he walked away without wasting any time. It was not too late that the little duck found itself on a farm. The old woman who owned the farm fed her. He let him sleep near the fire. But the baby duck moved away, hoping to find a lake.

    Günlerce bir göl bulabilmek için rastgele yoluna devam etti. Sonunda bir göl kıyısına ulaştı. Bu arada yanlız başına yaşamayı öğreniyordu. Bu göl kıyısında yavru ördek gün geçtikçe büyüyordu. Kendisi farkında olmadan görüntüsü değişiyordu. Geçen kuğuları gördükçe onların asil duruşları ve güzel görünüşlerinden dolayı iç çekiyordu.

    -He went on his way to find a lake for days. Finally he reached a lake shore. Meanwhile, he was learning to live alone. The duckling on this lake shore was growing day by day. Her image was changing without her awareness. As he saw the passing swans, he was sighing because of their noble posture and beautiful appearance.

    İlkbaharda bir kuğu sürüsü gölün kıyısına yuva yapmaya geldi. Çirkin ördek yavrusuyla tanışmak için yaklaştılar. Fakat kendisini bu zarif kuşlarla arkadaşlık etmek için çok çirkin ve kaba buluyordu.Birden bire suda aksini gördü. O da ne!

    -In spring, a flock of swans came to nest on the shore of the lake. They approached to meet the ugly duckling. But she found herself very ugly and rude to companion with these graceful birds. What is this!

    Kendisini güzel bir kuğuya dönüşmüş olduğunu farketti. Kuğu sürüsüne katıldı ve ömür boyu mutlu oldu.

    -He realized that he had turned himself into a beautiful swan. He joined the swan herd and was happy for life.

  • YDS’de En Çok Çıkan Kelimeler – N/O

    YDS’de En Çok Çıkan Kelimeler – N/O

    1. narrowly = kıl payı, dar
    2. native to = yöreye has/özgü, yerli
    3. neglect = ihmal, ilgisizlik, boşlama, ihmal etmek, unutmak,
    4. nervous = sinir, sinirli, gergin, asabi
    5. neutrality (nötraliti) = tarafsızlık (= impartiality), tarafsız
    6. notice = bildirim, tebligat, bilgi, haber, bildiri, ilan, duyuru, ihbarname
    7. obese = şişman, obez, kilolu
    8. obey = uymak, itaat etmek, dinlemek, riayet etmek
    9. objection = itiraz, sakınca, itiraz nedeni, karşı gelme, mahzur
    10. obligation = yükümlülük, sorumluluk, zorunluluk, borç, mecburiyet, senet, ödev, minnet, minnet borcu
    11. obscure = belirsiz, muğlak, bilinmeyen, anlaşılmaz
    12. observe = gözlemek, izlemek, görmek, farketmek
    13. obsolete = modası geçmiş, eskide kalmış, kullanılmayan
    14. obtain = almak, alınmak, elde etmek, edinmek, süregelmek, kazanmak, varolmak,
    15. occasion = vesile, durum, fırsat
    16. occasional = ara sıra, nadiren (= infrequent)
    17. occupy = işgal etmek, tutmak, oturmak, kaplamak
    18. occur= oluşmak, çıkmak, ortaya çıkmak, görülmek, meydana gelmek, akla gelmek, olmak, cereyan etmek
    19. occurrence = vukuat, olay, olma, oluş, çıkma
    20. odd = garip, küsur, teki olmayan, tuhaf, acayip
    21. Oddly enough! = Ne tuhaftır ki!, işin garibi
    22. odour = koku, izlenim, iz, şöhret, korku, izlenim, iz
    23. offend = kırmak, kırılmak, gücendirmek, rencide etmek, küstürmek, hoş gelmemek
    24. offer = sunum, sunma, teklif, öneri, arz, adak, satışa çıkarma
    25. officially = resmen, resmi olarak
    26. opportunity = fırsat, olasılık, olanak, şans, uygun durum, imkan
    27. opposition = muhalefet, karşıtlık, rakip, düşmanlık, karşı koyma, zıtlık, rekabet, başkaldırma
    28. oppress = ezmek, zulmetmek, kahretmek
    29. ordinary = sıradan, alışılagelmiş (= commonplace, mundane, average), adi, alelâde
    30. originally = ilk başta, ilk önceleri, aslında, aslen
    31. ornament = süs, sülemek, takı, aksesuar
    32. orphan = yetim bırakmak, yetim , öksüz
    33. outcrop = yeryüzüne çıkmış katman, ortaya çıkmış
    34. outcry = feryat figan, çığlık, haykırış
    35. outdo = birini geride bırakmak, sollamak, ekarte etmek (= surpass), yem-nmek, geçmek, üstün olmak
    36. outing = gezi, gezinti
    37. outlet = (sadece bir çeşit ürün veya sadece bir firmanın ürününü satan) şube, magaza
    38. overlap = çakışmak, bindirmek, üstüne gelmek, üst üste gelmek, aşmak, kaplamak, üstünü örtmek, örtüşmek
    39. overlook = bakmak, gözden kaçırmak, görmemezlikten gelmek, yüksekten bakmak, nazar değdirmek
    40. overtake = yakalamak, sollamak, yetişmek, yetişip geçmek
    41. overtake = sollamak, bastırmak
  • YDS’de En Çok Çıkan Kelimeler – M

    YDS’de En Çok Çıkan Kelimeler – M

    1. magical (mecikıl) = büyülü, sihirli, magical realm – büyülü diyar, magical powers – sihirli güçler, Sihirsel, mucizevi
    2. mainstream = pek çok kişi tarafından kabul gören inanış veya düşünce, ana, akım, yaygın
    3. maintain = korumak, savunmak (defend), maintain credibility – itibarını korumak, ettirmek (resume), sağlamak (allow)
    4. make a decision = karar vermek, make a decision f= karara varmak
    5. manage = yönetmek (administer), manage building – bina yönetmek, işletmek, geçinmek, idare etmek, yolunu bulmak, çekip çevirmek, icabına bakmak (control, handle),
      başarmak (achieve), çevirmek, becermek (tackle) halletmek (do) kıvırmak, terbiye etmek
    6. management = yönetim, idarecilik, idare, yöneticilik
    7. manipulate = elinde oynatmak, işlemek
    8. manner = tutum, davranış, tavır, hareket tarzı
    9. manufacture = üretim, imalat, yapım, imal
    10. march = ilerleme, ilerleyiş, marşla yürümek, sınır , hudut
    11. massacre (messekı=r) = soykırım, katliam (= genocide), kılıçtan geçirme
    12. master = (1) efendi, sahip (2) hakim olmak, bir şeyi detaylarıyla bilmek (=
      govern), efendiler, yönetici
    13. masterpiece = şaheser, baş yapıt, yapıt
    14. mature (maçu=) = olmak, olgunlaşmak, olgunlaştırmak, olgun, ergin
    15. meadow = çayır, otlak, mera (= pasture), çayırlık, çimenlik, ova
    16. meander = (1) dolambaçlı yol (2) avare avare dolaşmak, menderes, kıvrım
    17. measure (mejı=r) = (1) ölçü, ölçmek (2) tedbir, önlem (= precaution), ölçüm, ölçek, vezin
    18. mediate between = arabuluculuk etmek, arasını bulmak
    19. meet = toplanmak, tanışmak, karşılaşmak, görüşme yapmak, kavuşmak, karşılamak, buluşmak, yerine getirmek
    20. memorial = anı, anıt, anma töreni, abide
    21. memory = bellek, hafıza, anı, akıl, hatıra
    22. merge = birleşmek, bir araya gelmek ( iki şirketin birleşmesi vb), birleştirmek, kaynaşmak
    23. migrate = göçmek, geçirmek, geçmek
    24. minor = (1) az (2) önemsiz, küçük *** minority= azınlık, küçük
    25. miraculously = mucize eseri, mucizevi
    26. misbehave = terbiyesizlik yapmak, kötü davranışlar sergilemek, yaramazlık etmek
    27. mischief = fesat, yaramazlık, haylazlık, muziplik, kötülük, fitne, zarar, hasar
    28. misunderstanding = yanlış anlama, anlaşamama, yanlış anlaşılma, anlaşmazlık,
    29. mix up = karıştırmak, karman çorman etmek, karmakarışık etmek,
    30. mock at = dalga geçmek, alay etmek (= tease, make fun of)
    31. modify = değiştirmek, değişmek, değişiklik yapmak, düzenlemek
    32. mood = ruh hali, moral ***in a bad mood = morali bozuk olmak, ruhsal hal, atmosfer, duygudurum
    33. mourning = yas, matem, ağıt, matem elbisesi, yas tutmak, ağlamak, matem tutmak
    34. move = taşınmak, hareket etmek, kıpırdamak, yer değiştirmek, kımıldamak, taşımak, nakletmek, ettirmek, yerleştirmek
    35. movement = hareketlilik, hareket, ak, akım,işleme , taşıma
    36. multinational = çok uluslu
    37. municipality = belediye
    38. murder = cinayet, adam öldürme, öldürme,suikast,katliam
    39. mystery = gizem, sır ,gizemli, esrarengiz, bilinmeyen, giz, muamma
  • C2 Seviye İngilizce Eğitim Konuları

    C2 Seviye İngilizce Eğitim Konuları

    C2 Seviye (Usta kullanıcı (EF SET seviyeleri 71 – 100)) İngilizce Eğitim Konuları
    C1 seviye Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı’nda (CEFR) altıncı seviyedir. CEFR’d son seviye olan C2 artık bir dili tam alamıyla konuşmakdemektir. İyieğitimalan ve ana dili İngilizce olan bir kişi seviyesiolarak düşünülebilir. Profesyonelve akademik hedefler doğrultusunda İngilizce öğrenenenlerden sadece bir kaç kişi bu seviyeye ulaşabilmektedir.


    C2 Seviye Olduğunuzu Nasıl Anlarsınız?

    Geçerliliği ve kalitesi yüksek olan bir sınav ile kendinizi test ederek C1 seviyesinde olup olmadığınızı anlayabilirsiniz.
    EF SET 71 – 100
    IELTS 8.0 – 9.0
    TOEIC (R&L) Total n/a
    Cambridge English Scale 200 – 230
    TOEFL iBT n/a
    Global Scale of English (Pearson) 85 – 90

    C2 Seviye İngilizce İle Neler Yapılabilir?
    Ana dil seviyesinde olan C2 seviye İngilizce daha önceki seviyelere ek olarak şunları yapabilir. Herhangi bir konuda metin okuyup bu konu hakkında yazılar yazabilir. detaylı bir şekilide ifadelerinibelirtebilir bunu karşı tarafa aktarabilir. Kişinin ortamlarda etkin bir şekilde katılımını sağlayabilir. Okuduğu bilimsel ya da akademik bir metni özetleyebilir alıntılayıp kendi fikrini sunabilir. Kendini her türlü durumda rahat bir şekilde ifade edebilir. Güncel konular hakkında tartışabilir. Zevkleri hobileri gündem sanatsal faaliyetler hakkında konuşabilir.

    C2 Seviye İngilizce Eğitim Konuları
    Participle clauses
    Inversion: with negative adverbs, as, if clauses etc.
    Extended use of previous grammar points: especially passive voice, relative clauses, noun clauses, adverbial clauses, if clauses, causatives etc.
    Cleft sentences: It is Jack that brokethe window, etc. and emphasizing
    Subjunctives: He suggests that my father stop smoking, etc.
    Reduction: In relative clauses, noun clauses, if clauses etc.
    Linking words: extended

  • Dünyaca Ünlü Kişilerin Söyledikleri İngilizce Cümleler

    Dünyaca Ünlü Kişilerin Söyledikleri İngilizce Cümleler

    It is better to die on your feet than live on your knees.
    Ayakta ölmek dizlerinin üstünde yaşamaktan daha iyidir. /*Franklin d. Roosevelt */

    I can’t stay neutral between the fire brigade and fire!
    İtfaiye ve ateş arasında tarafsız kalamam. /Winston Churchill/

    A person’s real criterion is not where she stands in times of comfort and prosperity, but where she stands in times of debate and struggle.
    Bir kişinin gerçek kriteri, rahatlık ve refah zamanlarında durduğu yer değil, tartışma ve mücadele zamanlarında durduğu yerdir. /* Martin Luther King */

    For to be free is not merely to cast off one’s chains, but to live in a way that respects and enhances the freedom of others.
    Özgür olmak sadece birisinin zincirlerini atmak değil, başkalarının özgürlüğüne saygı duyacak ve onları artıracak şekilde yaşamaktır. /* Nelson Mandela*/

    Some people drink from the fountain of knowledge, others just gargle.
    Bazı insanlar bilgi çeşmesinden içiyor, diğerleri sadece gargara yapıyor. /*Robert Anthony */

    The object of education is to prepare the young to educate themselves throughout their lives.
    Bazı insanlar bilgi çeşmesinden içiyor, diğerleri sadece gargara yapıyor. /* Robert M. Hutchins*/

    Everyone can rise above their circumstances and achieve success if they are dedicated to and passionate about what they do.
    Herkes, yaptıkları işe adanmış ve tutkulu oldukları takdirde koşullarının üzerine çıkabilir ve başarıya ulaşabilir. /* Nelson Mandela */

    Books can not be killed by fire. People die, but books never die. No man and no force can abolish memory… In this war, we know, books are weapons. And it is a part of your dedication always to make them weapons for man’s freedom.
    Kitaplar ateşle öldürülemez. İnsanlar ölür, ama kitaplar asla ölmez. Hiçbir insan ve hiçbir güç hafızayı kaldıramaz… Bu savaşta biliyoruz ki kitaplar silahtır. Ve onları her zaman insanın özgürlüğü için silah haline getirme özverinin bir parçası. /* Franklin D. Roosevelt */

    Despair is typical of those who do not understand the causes of evil, see no way out, and are incapable of struggle. The modern industrial proletariat does not belong to the category of such classes.
    Umutsuzluk, kötülüğün nedenlerini anlamayan, çıkış yolu görmeyen ve mücadeleden aciz olanlar için tipiktir. Modern endüstriyel proletarya, bu tür sınıfların kategorisine ait değildir. /*Vladimir Lenin */

    Earth provides enough to satisfy every man’s needs, but not every man’s greed.
    Dünya her insanın ihtiyacını karşılayacak kadar güç sağlar, ancak her insanın açgözlülüğü karşılamaya yetecek olanı değil. /* Mahatma Gandhi */

    If you tell a big enough lie and tell it frequently enough, it will be believed.
    Eğer yeterince büyük bir yalan söylersen ve yeterince sık söylersen, inanılır. /* Adolf Hitler*/

    A horseshoe goes by a nail, a horse goes by a horseshoe, and a horseman goes by a horse.
    At nalı çivi ile gider, at nal ile gider ve atlı at ile gider. /* Franklin */

  • İngilizce’de kullanılan Kısaltmalar

    İngilizce’de kullanılan Kısaltmalar

    İngilizce’de kullanılan Kısaltmalar
    Bir kelimeyi yada tanımlamayı ifade etmenin en kısa ve kolay yolu kısaltma kullanmaktadır. Bir şeyi belirlemenin kısa yoludur. Zaman ve emek tasarrufu sağlar. Okumayı ve yazmayı kolaylaştırır.
    İngilizce’de iki tür kısaltma vardır:
    1-)Acronym (Kısaltma: Bir kelimenin ilk hece ya da sesleriyle oluşturulmuş kısaltmadır. Örneğin ok. okey kelimesinin kısaltılmasıdır.
    2-) Abbreviation (Kısaltma): Birden fazla kelimeli bir adın ya da tümcenin ilk harflerinden oluşur.
    Örneğin OMG. Oh my God tümcesinin kısaltılmasıdır.

    OMGOh my GodAman Tanrım
    BRBBe right backHemen döneceğim
    TGIFThank God, it’s FridayTanrıya şükür, bugün Cuma
    TBTThrowback ThursdayGeriye dönüş Perşembesi
    BFFBest Friends ForeverSonsuza kadar en iyi arkadaşlar
    IRLIn real lifeGerçek hayatta
    NVMNevermindBoşver
    NMNot muchÇok değil
    FOMOFear of missing outBir şeyleri kaçırma korkusu
    OMWOn my wayYoldayım
    THXThanksTeşekkürler
    IDKI don’t knowBilmiyorum
    PPLPeopleİnsanlar
    SMHShaking my headKafamı sallıyorum
    AMAAsk me anythingİstediğini sor
    JKJust kiddingŞaka yapıyorum
    IMOIn my opinionBenim fikrime göre
    TBHTo be honestDürüst olmak gerekirse
    FYIFor your informationBilgin olsun
    TMIToo much informationÇok fazla bilgi
    IDCI don’t careUmrumda değil
    ICYMIIn case you missed itGözden kaçırdıysan diye
    HBDHappy BirthdayDoğum günün kutlu olsun
    HB2UHappy Birthday to You!Doğum günün kutlu olsun
    POTDPhoto of the dayGünün fotoğrafı
    TTYLTalk to you laterSonra konuşuruz
    AFAIKAs far as I knowBildiğim kadarıyla
    LMKLet me knowHaber ver mutlaka
    C USee youGörüşürüz
    L8RLaterSonra görüşürüz
    BTWBy the wayBu arada
    DIYDo It YourselfKendin Yap
    FAQFrequently Asked QuestionsSıkça Sorular Sorular
    TBCTo Be ContinuedDevam edecek
    POVPoint of ViewBakış açısı
    noobNewbieYeni kişi
    N/ANot AvailableUygun değil
    ROFLRolling on the Floor LaughingYerde yuvarlanarak gülüyorum
    RSVPRepondez s’il vous plait (French)Cevap verin lütfen
    PSPost ScriptDipnot
    ASAPAs soon as possibleMümkün olan en kısa sürede
    ILYI love youSeni seviyorum
    UYouSen
    Sup?What’s up?Nasılsın?
    Gr8GreatSüper
    ATBAll the bestHoşça kalın!
    BAEBaby (Before Anyone Else)Erkek Arkadaş/Kız Arkadaş
    PLSPleaseLütfen
    XOXOHugs and KissesÖpücükler ve Kucaklar
    ATMAt The MomentŞu an 
    ACK AcknowLedgment Alındı
    AFAIK As Far As I KnowBildiğim kadarıyla 
    AFAIR As Far As I Remember / RecallHatırladığım kadarıyla 
    AFK Away From KeyboardBilgisayar başında değil/ Klavye başında değil 
    AKAAlso Known AsAyrıca şöyle bilinir
    CUSee YouGörüşürüz 
    CYSCheck Your Settings Ayarlarınızı kontrol edin
    BTTBack To TopicKonuya geri dön 
    BTWBy The WayBu arada