너를 처음 만났던 날 – Seninle tanıştığım ilk gün 밝게 웃던 네게 말 걸었던 날 – Seninle konuştuğum gün, parlak bir şekilde gülümseyerek 우리가 된 그 여름밤 – O yaz gecesi biz olduk 가만히 내 손을 잡았던 그 어느 밤 – Bir gece hala elimi tuttum
기억해 지금 여기 – Unutma, burada ve şimdi. 사랑에 빠진 우리 – Biz Aşığız 언젠가 먼 훗날에 – Bazen uzak bir gelecekte 그 여름날 떠오를 때 – O yaz gününü hatırladığımda 그때 같이 웃자 – O zaman birlikte gülelim.
Sunny days – Güneşli günler 네 옆에 있을게 – Yanında olacağım. 약속할게 나 – Sana söz veriyorum. 언제나 내게 기대도 돼 – Beni her zaman bekleyebilirsin.
Rainy days – Yağmurlu günler 혼자라 느껴질 때 – Yalnız hissettiğinde 편히 쉴 수 있게 – Böylece rahatlayabilirsin. 이제 내가 너의 – Şimdi ben senin 포근한 밤이 되어줄게 – Sıcak bir gece olacak. 우리 처음 그날처럼 – İlk günkü gibi.
Right there next to you – Tam orada senin yanında Right there next to you – Tam orada senin yanında 언제나 내게 기대도 돼 – Beni her zaman bekleyebilirsin.
기억해 지금 여기 – Unutma, burada ve şimdi. 함께 걸었던 이 길 – Birlikte yürüdüğümüz bu yol 언젠가 먼 훗날에 – Bazen uzak bir gelecekte 문득 뒤를 돌아보며 – Geriye bakıyorum. 그때도 같이 웃자 – O zaman birlikte gülelim.
Sunny days – Güneşli günler 네 옆에 있을게 – Yanında olacağım. 약속할게 나 – Sana söz veriyorum. 언제나 내게 기대도 돼 – Beni her zaman bekleyebilirsin.
Rainy days – Yağmurlu günler 혼자라 느껴질 때 – Yalnız hissettiğinde 편히 쉴 수 있게 – Böylece rahatlayabilirsin. 이제 내가 너의 – Şimdi ben senin 따뜻한 빛이 되어줄게 – Sana sıcak bir ışık tutacağım. 우리 처음 그날처럼 – İlk günkü gibi.
밝게 웃고 있던 너 – Parlak bir şekilde gülümsüyordun 내 손 잡아 주던 너 – Elimi tuttun.
우리 처음 만났던 날 – İlk tanıştığımız gün 사랑에 빠졌던 그 여름날 – Aşık olduğum o yaz günü
Why you think that ’bout nude? ‘Cause your view’s so rude – Neden çıplak olduğunu düşünüyorsun? Çünkü görüşün çok kaba. Think outside the box, then you’ll like it – Kutunun dışında düşün, o zaman hoşuna gidecek
Hello, my name is 예삐, 예삐요 (hello) – Merhaba, benim adım Yepi, yepi (merhaba) 말투는 멍청한 듯 몸매는 섹시 섹시요 – Tonu aptalca, vücudu seksi. 그럼 다이아 박힌 티아라 하나에 – Sonra bir elmas kaplı taç 내가 퍽이나 웃게 (S.Y), 퍽이나 웃게 (ooh) – Beni pak’a güldür (S.Y), Pak’a ya da güldür (ooh)
뒤틀려버린 로렐라이, don’t need no man (yah) – Çarpık Lorelei, erkeğe ihtiyacım yok (yah) 철학에 미친 독서광 (huh), self-made woman – Felsefeye çılgın okuma ışığı (huh), kendi kendine yapılan kadın 싸가지없는 이 story에 무지 황당한 – Cehalet bu hikayede ucuzluk olmadan olanaksız 야유하는 관객들, you tricked me, you’re a liar – Seyirciyi yuhaladın, beni kandırdın, yalancısın
아, 발가벗겨져 버린 movie star (movie star) – Oh, çıplak film yıldızı (film yıldızı) 아, 별빛이 깨져버린 밤 – Oh, yıldız ışığının kırıldığı gece 꼴이 볼품없대도, 망가진다 해도 – Yapışkan olsa bile kırılmış. 다신 사랑받지 못한대도 – Bir daha asla sevilmeyecek.
쉿, yes, I’m a nude – şşşt, evet, çıplağım Nude (따따랏따라) – Çıplak (Takip et) Yes, I’m a nude – Evet, çıplağım. Nude (I don’t give a love) – Çıplak (Aşk vermiyorum)
Baby, how do I look (yah)? How do I look (yah)? – Bebeğim, nasıl görünüyorum? Nasıl görünüyorum (yah)? 아리따운 날 입고 따따랏따라 – Sıcak bir gün geçiriyorum ve sıcak bir gün geçiriyorum. Baby, how do I look (yah)? How do I look (yah)? – Bebeğim, nasıl görünüyorum? Nasıl görünüyorum (yah)? 아리따운 날 입고 따따랏따라 – Sıcak bir gün geçiriyorum ve sıcak bir gün geçiriyorum.
(Ouch) – (Toka) 실례합니다, 여기 계신 모두 – Affedersiniz, buradaki herkes. 야한 작품을 기대하셨다면 – Eğer şehvetli bir parça bekliyor olsaydın Oh, I’m sorry, 그딴 건 없어요 – Üzgünüm, bunda yanlış bir şey yok.
환불은 저쪽 대중은 흥미 없는 정보 – Geri ödemeler, ötesinde popüler olan ilginç bilgiler değildir 그 팝콘을 던져도 덤덤 (덤덤) – O patlamış mısırı atsan bile, Dumbum (Dumbum) 행복과 반비례 평점 – Mutluluk ve ters Derecelendirme But my 정점, 멋대로 낸 편견은 토할 거 같지 – Ama tepem, önyargılarımı kusacağım.
오, 발가벗겨져 버린 movie star (movie star) – Oh, çıplak film yıldızı (film yıldızı) 아, 더 부끄러울 게 없는 밤 – Utanılacak başka bir şeyin olmadığı bir gece. 꼴이 볼품없대도, 어쩌면 네게도 – Yapışkansın, belki senin için. 다신 사랑받지 못한대도 – Bir daha asla sevilmeyecek.
쉿, yes, I’m a nude – şşşt, evet, çıplağım Nude (따따랏따라) – Çıplak (Takip et) Yes, I’m a nude – Evet, çıplağım. Nude (I don’t give a love) – Çıplak (Aşk vermiyorum)
Baby, how do I look (yah)? How do I look (yah)? – Bebeğim, nasıl görünüyorum? Nasıl görünüyorum (yah)? 아리따운 날 입고 따따랏따라 – Sıcak bir gün geçiriyorum ve sıcak bir gün geçiriyorum. Baby, how do I look (yah)? How do I look (yah)? – Bebeğim, nasıl görünüyorum? Nasıl görünüyorum (yah)? 아리따운 날 입고 따따랏따라 – Sıcak bir gün geçiriyorum ve sıcak bir gün geçiriyorum.
Mmh-ah, mmh-ah, mmh-ah, mmh-ah – Mmh-ah, mmh-ah, mmh-ah, mmh-ah Yes, I’m a nude, yes, I’m a nude – Evet, çıplağım, evet, çıplağım Now I draw a luxury nude – Şimdi lüks bir çıplak çiziyorum
Why you think that ’bout nude? ‘Cause your view’s so rude – Neden çıplak olduğunu düşünüyorsun? Çünkü görüşün çok kaba. Think outside the box, 까고 말해 – Kutunun dışında düşün, söyle bana 아리따운 나의 누드, 아름다운 나의 누드 – Arita sıcak çıplak benim, güzel çıplak benim I’m born nude, 변태는 너야 – Çıplak doğdum, sapık sensin
아리따운 나의 누드, 아름다운 나의 누드 (rude) – Arita benim çıplağım, güzel benim çıplağım (kaba) Think outside the box (nude) – Kutunun dışında düşün (çıplak)
전화를 할까 말까 문자로 할까 – Arayalım veya mesaj atalım. 아 시간이 너무 늦었나 그녀는 벌써 잘까 – Oh, çok geç, yoksa çoktan uyuyor 오늘따라 밤이 너무 길어 – Bugün gece çok uzun. 문자를 썼다 고쳤다 하다가 지워 – Metni yazdım, düzelttim ve sildim. 아쉬워 방금 보낸 문자가 – Çok yazık. Sana gönderdiğim mektup. 답장을 기다리는 이 시간이 너무 길어 – Bu bir cevap beklemek için çok uzun. 안절부절 못하는 내 모습이 안타까워서 약속도 없는 밤거리로 나왔어 – Kıpır kıpır görünüşüm için özür dilerim, bu yüzden söz vermeden geceye çıktım. 뻥 터졌어 호르몬 두근거려 사춘기 중학생처럼 오예 – Liseli genç bir kız gibi. 내 맘에 빨간 불이 켜졌어 널 생각하면 이성은 꼼짝 못하고 얼어 – Kırmızı ışığı severim. Seni düşündüğümde karşı cins donuyor. 제대로 털렸어 나 딱 걸렸어 나 넌 진짜 감당하기 힘든 일을 벌렸어 – Doğru anladım, doğru anladım, doğru anladım, doğru anladım, doğru anladım, doğru anladım. 난 브레이크가 고장 난 8톤 트럭 – Freni bozuk 8 tonluk bir kamyonum. 못 멈춰 이미 시동 걸렸어 난 – Onu durduramam. Çoktan başladı bile. Bunu durdurmayacağım. 넌 웃을 때 (웃을 때) 콧구멍이 커져 – Güldüğünüzde burun delikleriniz büyür. 그건 위험해 (위험해) 니 앞에 서면 – Tehlikeli, tehlikeli, tehlikeli, tehlikeli, tehlikeli, tehlikeli. 괜히 수줍게 어물쩡대 – Utangaçtır. 그러고 보면 내가 어떻게 해 – Sonra ne yapacağım? 너는 왜, 항상 무표정 – Neden her zaman ifadesizsin
넌 대체 뭘 하는 여자길래 도대체 뭘 먹고 자랐길래 – Sen ne halt ederse onu yapan bir kadınsın ve sen ne halt yersen onu yiyerek büyüdün. 물음표 물음표 찍게 만들어 – Soru işareti yap soru işareti al. 니가 뭔데 내 입가에 미소만 짓게 만들어 – Sen nesin, ağzımda gülümsememi sağla.
Woah 말도 안돼 제발 좀 그만해줄래 – Saçmalama. Lütfen kes şunu. 너무 귀여워 (끌려) 난 어지러워 (끌려) – Çok tatlıyım (sürüklendim) Başım dönüyor (sürüklendim) 끌리는 것 이상으로 – Çekilmenin ötesinde
저걸 어째 (뭔데) 네 번째 손가락에 낀 반지 뭔데 – Bu da ne? Dördüncü parmaktaki yüzük nedir? (슬쩍, 묻네) 대답 없고 스무고개 하자 할 수도 없고 – Cevap yok, yirmi yok. 나만 술래 하기야 넌 매일 도망가기만 해 – Seni etiketleyen tek kişi benim. Her gün kaçıyorsun. 날 어쩔 셈이야 이거 어장관리 아냐 – Bu bir balık çiftliği yönetimi değil. 날 잡던지 아님 내게 잡히던지 해줘 – Yakala beni ya da yakala beni. 뿌리치던지 내게 안기던지 해줘 – Kökünü kazıyın ya da bana tutun. 그렇게 웃지만 말고 얘기해줘 – Böyle gülme, konuş benimle. 답답한 내 맘에다 너란 창을 내줘 – Havasız kalbim gibi sana bir pencere açayım.
넌 대체 뭘 하는 여자길래 도대체 뭘 먹고 자랐길래 – Sen ne halt ederse onu yapan bir kadınsın ve sen ne halt yersen onu yiyerek büyüdün. 물음표 물음표 찍게 만들어 – Soru işareti yap soru işareti al. 니가 뭔데 내 입가에 미소만 짓게 만들어 – Sen nesin, ağzımda gülümsememi sağla. Woah 말도 안돼 제발 좀 그만해줄래 – Saçmalama. Lütfen kes şunu. 너무 귀여워 (끌려) 난 어지러워 (끌려) – Çok tatlıyım (sürüklendim) Başım dönüyor (sürüklendim) 끌리는 것 이상으로 끌려 – Çekmekten daha fazlası
Baby, oh, I’m not much of a talker – Bebeğim, pek konuşkan değilim. Baby, oh, can I drink from your water? – Bebeğim, suyundan içebilir miyim? Baby, oh, meet me down by the river – Bebeğim, benimle nehir kenarında buluş. We can dance to the rhythm – Ritimle dans edebiliriz ‘Til the sun is high and the water runs dry – Güneş doğana ve su kuruyana kadar
Yes, we can make it far – Evet, çok uzağa gidebiliriz. Don’t need inflatables – Şişme botlara gerek yok That’s what the waves are for – Dalgalar bunun için var What are you waiting for? – Ne bekliyorsun? Yes, we can make it far – Evet, çok uzağa gidebiliriz. Don’t need inflatables – Şişme botlara gerek yok That’s what the waves are for – Dalgalar bunun için var What are you waiting for? – Ne bekliyorsun?
Well, darling, if you leave, I’ll go wherever you go – Sevgilim, eğer gidersen, nereye gidersen oraya giderim. I’ll wear your heart on my sleeve so everybody here knows – Kalbini koluma takacağım ki buradaki herkes bilsin But if you tell me to stay, you’ll never be on your own – Ama bana kalmamı söylersen, asla tek başına olamazsın. So baby, don’t wait too long – Bebeğim, çok fazla bekleme
Baby, oh, I’m not much of a talker – Bebeğim, pek konuşkan değilim. Baby, oh, can I drink from your water? – Bebeğim, suyundan içebilir miyim? Baby, oh, meet me down by the river – Bebeğim, benimle nehir kenarında buluş. We can dance to the rhythm – Ritimle dans edebiliriz ‘Til the sun is high and the water runs dry – Güneş doğana ve su kuruyana kadar
Yes, we can make it far – Evet, çok uzağa gidebiliriz. Don’t need inflatables – Şişme botlara gerek yok That’s what the waves are for – Dalgalar bunun için var What are you waiting for? – Ne bekliyorsun? Yes, we can make it far – Evet, çok uzağa gidebiliriz. Don’t need inflatables – Şişme botlara gerek yok That’s what the waves are for – Dalgalar bunun için var What are you waiting for? – Ne bekliyorsun?
I’ll bring you back the moon just so we got all night – Sana ayı geri getireceğim, böylece bütün gecemiz var I’ll bring the sun down too, so I can show you the light – Güneşi de indireceğim, böylece sana ışığı gösterebilirim Trust me, if you ever leave, I’ll be right by your side, oh – İnan bana, eğer gidersen, hemen yanında olacağım, oh For you, I will ride, ah – Senin için bineceğim, ah
(Baby, oh) I’m not much of a talker – (Bebeğim, oh) Pek konuşkan değilim (Baby, oh) can I drink from the water? – sudan içebilir miyim? (Baby, oh) meet me down by the river – Benimle nehir kenarında buluş. We can dance to the rhythm – Ritimle dans edebiliriz ‘Til the sun is high and the water runs dry – Güneş doğana ve su kuruyana kadar
Yes, we can make it far – Evet, çok uzağa gidebiliriz. Don’t need inflatables (yeah) – Şişme botlara gerek yok (evet) That’s what the waves are for (yeah) – Dalgalar bunun için var (evet) What are you waiting for? (Yeah) – Ne bekliyorsun? (Evet) Yes, we can make it far (yeah) – Evet, çok uzağa gidebiliriz (evet) Don’t need inflatables – Şişme botlara gerek yok That’s what the waves are for (yeah) – Dalgalar bunun için var (evet) What are you waiting for? – Ne bekliyorsun?
Baby, oh, I’m not much of a talker – Bebeğim, pek konuşkan değilim. Baby, oh, can I drink from the water? – Bebeğim, sudan içebilir miyim? Baby, oh, meet me down by the river – Bebeğim, benimle nehir kenarında buluş. We can dance to the rhythm – Ritimle dans edebiliriz ‘Til the sun is high and the water runs dry – Güneş doğana ve su kuruyana kadar
I didn’t know what my heart was in for – Kalbimin neden içinde olduğunu bilmiyordum. Till you stepped into the room – Sen odaya girene kadar I didn’t show but i wanted it know – Göstermedim ama bilmesini istedim. Everything I could about you – Senin hakkında yapabileceğim her şey
See I was thought that dreams were made to be believed in – Rüyaların inanılmak için yapıldığına inanılıyordum. So I put every single dream in you – Bu yüzden her bir rüyayı senin içine koydum But you set the bar so high above the sky – Ama çıtayı gökyüzünün o kadar yükseğe koydun ki And you nail it to the floor – Ve sen onu yere çiviledin Cos for some odd reason I’m done believing in this one thing I adored – Çünkü tuhaf bir nedenden ötürü, hayran olduğum tek şeye inanmayı bıraktım. What is loving anymore – Artık sevmek nedir
You came to me like a bird to the breeze – Bana esintiye bir kuş gibi geldin And we floated together for a while – Ve bir süre birlikte yüzdük But you had to go now I carry the load – Ama şimdi gitmek zorundaydın Yükü ben taşıyorum Took off in the wind with my smile – Gülüşümle rüzgarda uçtu
See I was told that dreams were made to be believed in – Bana rüyaların inanılmak için yapıldığı söylendi. So I put every single dream in you – Bu yüzden her bir rüyayı senin içine koydum But you set the bar so high above the sky – Ama çıtayı gökyüzünün o kadar yükseğe koydun ki And you nail it to the floor – Ve sen onu yere çiviledin Cos for some odd reason I’m done believing in this one thing I adored – Çünkü tuhaf bir nedenden ötürü, hayran olduğum tek şeye inanmayı bıraktım.
What is loving anymore, ooh – Artık sevmek nedir, ooh What is loving anymore, ooh – Artık sevmek nedir, ooh What is loving anymore, ooh – Artık sevmek nedir, ooh
But you set the bar so high above the sky – Ama çıtayı gökyüzünün o kadar yükseğe koydun ki And you nail it to the floor – Ve sen onu yere çiviledin Cos for some odd reason I’m done believing in this one thing I adored – Çünkü tuhaf bir nedenden ötürü, hayran olduğum tek şeye inanmayı bıraktım. What is loving anymore – Artık sevmek nedir
I went to a party the other night – Geçen gece bir partiye gittim. They said it’s gonna be right there – Orada olacağını söylediler. But when we were at the party – Ama biz partideyken I was disappointed – Hayal kırıklığına uğradım.
All we could hear there, was their crackadoo – Orada duyabildiğimiz tek şey onların çatırtılarıydı. All we could hear there was their shoo-bee doobee – Orada duyabildiğimiz tek şey onların shoo-bee doobee’siydi
And the music they played there – Ve orada çaldıkları müzik Was not good for a Rastaman – Bir Rastaman için iyi değildi Was not good for any Jah-man, and now – Hiçbir Jah-man için iyi değildi ve şimdi
I’m going back to my roots, yeah-eh – Köklerime geri dönüyorum, evet-eh Reggae music is all that I need – Reggae müziği ihtiyacım olan tek şey I’m going back to my roots, yeah-eh – Köklerime geri dönüyorum, evet-eh Reggae music is all that I need – Reggae müziği ihtiyacım olan tek şey I’m going back to my roots, yeah-eh – Köklerime geri dönüyorum, evet-eh Reggae music is all that I need – Reggae müziği ihtiyacım olan tek şey
Reggae is mine, reggae is mine yeah, yeah – Reggae benim, reggae benim evet, evet Reggae is mine, reggae is mine yeah, yeah – Reggae benim, reggae benim evet, evet Reggae is mine yeah, yeah, yeah, yeah, yeah – Reggae benim evet, evet, evet, evet, evet Reggae is mine, reggae is mine yeah, yeah – Reggae benim, reggae benim evet, evet Reggae is mine, reggae is mine yeah, yeah – Reggae benim, reggae benim evet, evet Reggae is mine yeah, yeah, yeah, yeah, yeah – Reggae benim evet, evet, evet, evet, evet
I’m going back to my roots, yeah-eh – Köklerime geri dönüyorum, evet-eh Reggae music is all that I need – Reggae müziği ihtiyacım olan tek şey I’m going back to my roots, yeah-eh – Köklerime geri dönüyorum, evet-eh Reggae music is all that I need – Reggae müziği ihtiyacım olan tek şey
They been tryna look me in my eyes – Gözlerimin içine bakmaya çalışıyorlardı. Tell me everything that I said twice – Bana iki kez söylediğim her şeyi anlat Baby, tell me why are you lyin’? – Bebeğim, söyle bana neden yalan söylüyorsun? Everything you said, now why are you cryin’? – Söylediğin her şey, neden ağlıyorsun?
Baby, move slower (slower) – Bebeğim, daha yavaş hareket et (daha yavaş) I’ve been fuckin’ on your shit, yeah, since October (since October) – Senin bokunla uğraşıyorum, evet, Ekim ayından beri (Ekim ayından beri) Don’t try to go and ask me if I know her – Gidip onu tanıyıp tanımadığımı sormaya çalışma. ‘Cause I don’t, girl, yeah, I don’t, uh-huh – Çünkü bilmiyorum kızım, evet, bilmiyorum, uh-huh
And I’m movin’ quiet – Ve sessiz hareket ediyorum Tell me why the fuck they cryin’? – Söylesene neden ağlıyorlar? Baby, I don’t know why they silent – Bebeğim, neden sustuklarını bilmiyorum
Your love is – Senin aşkın Your love is toxic – Aşkın zehirlidir Your love is toxic – Aşkın zehirlidir Your love is toxic – Aşkın zehirlidir Your love is, your love is – Senin aşkın, senin aşkın Your lovе is toxic – Aşkın zehirlidir
And you know – Ve biliyorsun Everything that I don’t wanna know – Bilmek istemediğim her şey I’ve been tryna call up on your phone – Telefonundan aramaya çalışıyordum. That shit always beeps into thе tone – Bu bok her zaman ses tonuna bip sesi çıkarır
And baby, take my hand – Ve bebeğim, elimi tut And baby, trust me again – Ve bebeğim, bana tekrar güven I’m sorry that I can’t – Yapamadığım için üzgünüm. Can’t trust anyone of your friends – Arkadaşlarından birine güvenemezsin.
And your friends wanna be my friends – Ve arkadaşların benim arkadaşlarım olmak istiyor And baby, why don’t you understand – Ve bebeğim, neden anlamıyorsun That I hate watchin’ what your friends do? – Arkadaşlarının yaptıklarını izlemekten nefret ettiğimi mi? ‘Cause none of your friends are just like you – Çünkü hiçbir arkadaşın senin gibi değil. Woah, ooh-ooh, ooh-woah, oh, oh – Ooh, ooh, ooh, ooh, oh, oh
Your love is, your love is – Senin aşkın, senin aşkın Your love is toxic – Aşkın zehirlidir Your love is, your love is – Senin aşkın, senin aşkın Your love is toxic – Aşkın zehirlidir Your love is toxic – Aşkın zehirlidir Your love is toxic – Aşkın zehirlidir Your love is, your love is – Senin aşkın, senin aşkın Your love is toxic – Aşkın zehirlidir
Do you need, do you need someone? – Birine ihtiyacın var mı? Are you scared of what’s to come? – Gelecek şeyden korkuyor musun? If you leave then who will the next one be? – Eğer gidersen, sıradaki kim olacak? Will he do the same or will he let you see? – Aynısını yapacak mı yoksa görmene izin verecek mi? You don’t have to hurt, you don’t have to hurt anymore – İncitmene gerek yok, artık incitmene gerek yok With a little time, take a look and find what you’re searching for – Biraz zamanla bir göz atın ve aradığınızı bulun You are broken on the floor – Yerde kırıldın. And you’re crying, crying – Ve sen ağlıyorsun, ağlıyorsun He has done this all before – Bütün bunları daha önce yaptı But you’re lying, lying – Ama yalan söylüyorsun, yalan söylüyorsun To yourself, that he’ll find help – Kendine, yardım bulacağını That he will change to someone else – Başka birine dönüşeceğini But you’re broken on the floor – Ama yerde kırıldın. Still asking him for more – Hala ondan daha fazlasını istiyor Will you leave or will you carry on? – Gidecek misin yoksa devam edecek misin? Is your love from before still strong? – Önceki aşkın hala güçlü mü? If you leave, will you keep the memory – Eğer gidersen, hafızanı koruyacak mısın That made night so long, that cut so deep? – Geceyi bu kadar uzatan, bu kadar derin kesen? But you don’t have to hurt, you don’t have to hurt anymore – Ama incitmene gerek yok, artık incitmene gerek yok With a little time, take a look and find what you’re searching for – Biraz zamanla bir göz atın ve aradığınızı bulun You are broken on the floor – Yerde kırıldın. And you’re crying, crying – Ve sen ağlıyorsun, ağlıyorsun He has done this all before – Bütün bunları daha önce yaptı But you’re lying, lying – Ama yalan söylüyorsun, yalan söylüyorsun To yourself, that he’ll find help – Kendine, yardım bulacağını That he will change to someone else – Başka birine dönüşeceğini But you’re broken on the floor – Ama yerde kırıldın. Still asking him for more – Hala ondan daha fazlasını istiyor Asking him for more – Ondan daha fazlasını istemek Asking him for more – Ondan daha fazlasını istemek You are broken on the floor – Yerde kırıldın. And you’re crying, crying – Ve sen ağlıyorsun, ağlıyorsun He has done this all before – Bütün bunları daha önce yaptı But you’re lying, lying – Ama yalan söylüyorsun, yalan söylüyorsun To yourself, that he’ll find help – Kendine, yardım bulacağını That he will change to someone else – Başka birine dönüşeceğini But you’re broken on the floor – Ama yerde kırıldın. Still asking him for more – Hala ondan daha fazlasını istiyor Asking him for more, more – Ondan daha fazlasını istemek, daha fazlasını Still asking him for more – Hala ondan daha fazlasını istiyor
Night and day you are the one – Gece ve gündüz sensin Only you beneath the moon and under the sun – Sadece sen ayın altında ve güneşin altında Whether near to me or far – Bana yakın mı yoksa uzak mı No matter, darling, where you are – Önemli değil sevgilim, neredesin I think of you night and day – Seni gece gündüz düşünüyorum Day and night – Gündüz ve gece
Why is it so – Neden bu kadar That this longing for you follows wherever I go – Nereye gidersem gideyim sana olan bu özlemi takip ediyor In the roaring traffic’s boom – Kükreyen trafik patlamasında In the silence of my lonely room – Yalnız odamın sessizliğinde I think of you night and day – Seni gece gündüz düşünüyorum
Night and day, deep in the heart of me – Gece ve gündüz, kalbimin derinliklerinde There’s an oh such a hungry yearning burning inside of me – İçimde öyle aç bir özlem yanıyor ki And this torment won’t be through – Ve bu işkence bitmeyecek ‘Til you let me spend my life making love to you – Hayatımı seninle sevişerek geçirmeme izin verene kadar Day and night, night and day – Gündüz ve gece, gece ve gündüz
Night and day, deep in the heart of me – Gece ve gündüz, kalbimin derinliklerinde There’s an oh such a hungry yearning burning inside of me – İçimde öyle aç bir özlem yanıyor ki And this torment won’t be through – Ve bu işkence bitmeyecek ‘Til you let me spend my life making love to you – Hayatımı seninle sevişerek geçirmeme izin verene kadar Day and night (night and day) – Gündüz ve gece (gece ve gündüz)
This torment won’t be through (night and day) – Bu azap (gece ve gündüz) bitmeyecek. Until I spend my life with you (night and day) – Hayatımı seninle geçirene kadar (gece gündüz) Day and night (night and day) – Gündüz ve gece (gece ve gündüz) Day and night (night and day) – Gündüz ve gece (gece ve gündüz) Day and night (night and day) – Gündüz ve gece (gece ve gündüz) Day and night – Gündüz ve gece
Elle pique, pique, pique comme une abeille sur mon corps – Vücuduma arı gibi sokuyor, sokuyor, sokuyor J’l’entends qui siffle, siffle, siffle, siffle, elle sent mon parfum, mon odeur – Islık çaldığını duyuyorum, ıslık çalıyor, ıslık çalıyor, ıslık çalıyor, parfümümü kokuyor, kokum J’la vois qui m’piste, piste, piste, elle tourne autour d’moi d’puis t’à l’heure – Beni takip ettiğini görüyorum, beni takip ediyor, beni takip ediyor, etrafımda dönüyor, o zaman tam vaktindesin J’appelle les flics, flics, flics, j’porte plainte pour beauté en chaleur – Polisleri, polisleri, polisleri arıyorum, sıcaktaki güzellik için şikayette bulunuyorum J’crois que j’suis son style, style, style BCBG, bon chic, bon genre – Sanırım onun tarzıyım, tarzım, BCBG tarzım, iyi şıkım, iyi türüm J’la joue tactile, genre mec facile, t’es une beauté chérie, bonjour – Dokunsal oynuyorum, kolay adam gibi, sen sevgili bir güzelsin, merhaba
Un, deux, trois, plus j’te vois plus j’m’accorche à toi – Bir, iki, üç, seni ne kadar çok görürsem, sana o kadar çok sarılırım Toi plus moi ma beauté j’ai craqué ça s’voit – Sen artı ben, güzelliğim, ona aşık oldum, gösteriyor Un, deux, trois, plus j’te vois plus j’m’accorche à toi (ouais) – Bir, iki, üç, seni ne kadar çok görürsem sana o kadar çok bağlanırım (evet) Toi plus moi ma beauté j’ai craqué ça s’voit – Sen artı ben, güzelliğim, ona aşık oldum, gösteriyor
Bip, bip, bip, j’crois qu’c’est mon téléphone qui sonne – Bip, bip, bip, sanırım telefonum çalıyor. Vite, vite, vite, j’réponds “allo”, j’entends personne – Çabuk, çabuk, çabuk, “merhaba” cevabını veriyorum, kimseyi duymuyorum Bip, bip, bip, encore une fois l’téléphone sonne – Bip, bip, bip, bir kez daha telefon çalar Vite, vite, vite j’réponds vite avant qu’ça raccroche – Çabuk, çabuk, çabuk Kapatmadan önce hızlıca cevap veriyorum
J’ai mis mon coeur sur messagerie ne t’étonne pas si j’t’appelle plus – Kalbimi mesajlaşmaya koydum seni daha fazla ararsam şaşırma Mes sentiments sont des soucis (moi quand j’la vois elle j’suis perdu) – Duygularım endişeler (onu gördüğümde kayboluyorum) Quand l’a vois pas, j’suis triste, elle joue l’actrice et moi l’acteur – Onu görmediğimde üzülüyorum, o oyuncuyu oynuyor ve ben oyuncuyu oynuyorum Elle a l’rôle d’la gentille et moi j’lui fais bobo au coeur – İyi bir kıza benziyor ve kalbinin atmasını sağlıyorum
Un, deux, trois, plus j’te vois, plus j’m’accroche à toi – Bir, iki, üç, seni ne kadar çok görürsem, sana o kadar çok sarılırım Toi plus moi ma beauté j’ai craqué ça s’voit – Sen artı ben, güzelliğim, ona aşık oldum, gösteriyor
Bip, bip, bip, j’crois qu’c’est mon téléphone qui sonne – Bip, bip, bip, sanırım telefonum çalıyor. Vite, vite, vite, j’réponds “allo”, j’entends personne – Çabuk, çabuk, çabuk, “merhaba” cevabını veriyorum, kimseyi duymuyorum Bip, bip, bip, encore une fois l’téléphone sonne (ok) – Bip, bip, bip, tekrar telefon çalar (tamam) Vite, vite, vite j’réponds vite avant qu’ça raccroche – Çabuk, çabuk, çabuk Kapatmadan önce hızlıca cevap veriyorum
(Bip bip bip) – (Bip bip bip) Plus j’te vois plus j’m’accorche à toi – Seni ne kadar çok görürsem sana o kadar çok sarılırım (Bip bip bip) – (Bip bip bip) Ma beauté j’ai craqué ça se voir – Güzelliğimi görmek için düştüm Bip, bip, bip, encore une fois l’téléphone sonne – Bip, bip, bip, bir kez daha telefon çalar Vite, vite, vite j’réponds vite avant qu’ça raccroche – Çabuk, çabuk, çabuk Kapatmadan önce hızlıca cevap veriyorum
Qui revient foutre la merde? C’est toujours les mêmes – Bu boku batırmak için kim geri gelecek? Hep aynı T’as reconnu l’équipe, t’as sentit l’liquide – Takımı tanıdın, takımı hissettin Y a des chevaux plus que dans ton Lambo – Lambo’nuzdakinden daha fazla at var. Rlah! Tu t’es fait rafaler dans l’dos (han) – Rlah! Arkadan vuruldun (han) Trop loin pour qu’tu nous rattrapes – Bize yetişmen için çok uzak T’es né dans les choux, j’suis né dans la braque – Sen lahanalarda doğdun, ben braque’de doğdum. La liberté mon frère c’est savoureux – Özgürlük kardeşim lezzetli Tu rentres chez les timps t’en ressors amoureux (shame nigga) – Eve timps’e gidiyorsun, aşık oluyorsun (utanç verici zenci) Pour ceux qui font des sous comme nous – Bizim gibi para kazananlar için A.W.A dans l’sang, on vous mettra à genoux – A.W.A kanda, seni dizlerinin üstüne çökerteceğiz
Nouvelle caisse, nouvelle liasse – Yeni sandık, yeni tomar Rolls Royce, pétasse – Rolls Royce, kaltak Grosse table, vingt bouteilles – Büyük masa, yirmi şişe Toujours calibré dans l’club re-fré – Her zaman yeniden fré durumunda kalibre edilir On t’monte en l’air (I get it, I get it) – Seni havaya kaldırıyoruz (Anladım, anladım) On t’monte en l’air (talk about it, I live it) – Seni havaya kaldıralım (bunun hakkında konuş, yaşıyorum) On t’monte en l’air (fly cars I whip it) – Seni havaya kaldıralım (arabaları uçururum, kırbaçlarım) On t’monte en l’air (big money I flip han) – Hadi seni havaya kaldıralım (han’ı çevirdiğim büyük para)
Left on the plane, came on a boat – Uçakta kaldı, bir tekneyle geldi Three hundred chains, XXX – Üç yüz zincir, XXX Ain’t no tellin’ where a nigga might be – Bir zencinin nerede olabileceğini söylemiyorum. XXX, right next Spike Lee – XXX, hemen yanında Spike Lee I’d be higher than a motherfucker, flyer than a motherfucker – Bir orospu çocuğundan daha yüksek olurdum, bir orospu çocuğundan daha yüksek olurdum Five hundred horse, ride like a motherfucker – Beş yüz at, orospu çocuğu gibi sür Please tell me what, these niggas sellin’ what – Lütfen bana ne söyle, bu zenciler ne satıyor Pressure on tight, you know these niggas tellin’ – Sıkı baskı, bu zencilerin söylediğini biliyorsun Champagne like July 4th – 4 Temmuz gibi şampanya Bugatti or Porsche, beat the pussy up #SkysTorch – Bugatti veya Porsche, amcığı dövdü #SkysTorch Montana getting A-Rod money – Montana Bir Çubuk para almak Laughing to the bank, cause these niggas funny han – Bankaya gülmek, çünkü bu zenciler komik han
Nouvelle caisse, nouvelle liasse – Yeni sandık, yeni tomar Rolls Royce, pétasse – Rolls Royce, kaltak Grosse table, vingt bouteilles – Büyük masa, yirmi şişe Toujours calibré dans l’club re-fré – Her zaman yeniden fré durumunda kalibre edilir On t’monte en l’air (I get it, I get it) – Seni havaya kaldırıyoruz (Anladım, anladım) On t’monte en l’air (talk about it, I live it) – Seni havaya kaldıralım (bunun hakkında konuş, yaşıyorum) On t’monte en l’air (fly cars I whip it) – Seni havaya kaldıralım (arabaları uçururum, kırbaçlarım) On t’monte en l’air (big money I flip han) – Hadi seni havaya kaldıralım (han’ı çevirdiğim büyük para)
All we do is get money han – Tek yaptığımız para kazanmak han Pull up in the yacht, count hundreds han – Yatta yukarı çek, yüzlerce han say European car, bad bitches han – Avrupa araba, kötü orospular han Fly young rich nigga han – Genç zengin zenci han uçmak Tu nous verras pas sucer pour des lov’ – Bizi aşk için emerken görmeyecek misin? Pour avoir ta chatte t’auras jamais du mauve (jamais) – Amına sahip olmak için asla mor olmayacaksın (asla) 6.3 frérot j’te vois plus – 6.3 kardeşim artık seni görmüyorum Si tu m’parles oseille j’suis toujours à l’affut – Benimle konuşursan kuzukulağı her zaman tetikte olurum
Nouvelle caisse, nouvelle liasse – Yeni sandık, yeni tomar Rolls Royce, pétasse – Rolls Royce, kaltak Grosse table, vingt bouteilles – Büyük masa, yirmi şişe Toujours calibré dans l’club re-fré – Her zaman yeniden fré durumunda kalibre edilir On t’monte en l’air (I get it, I get it) – Seni havaya kaldırıyoruz (Anladım, anladım) On t’monte en l’air (talk about it, I live it) – Seni havaya kaldıralım (bunun hakkında konuş, yaşıyorum) On t’monte en l’air (fly cars I whip it) – Seni havaya kaldıralım (arabaları uçururum, kırbaçlarım) On t’monte en l’air (big money I flip han) – Hadi seni havaya kaldıralım (han’ı çevirdiğim büyük para)
وخا نبدل فيا كلشي، قاع ما غا ننسى – Ve unuttuğumuzun dibi olan via Kalchi’nin yerini alıyoruz حياتك غا تبقى حياتك، وحدك نتا لي هازها – Hayatın gitti, hayatın gitti ve yalnızsın غرقنا وسط darkness but it’s alright – Karanlığın ortasında boğulduk ama sorun değil أبقى عطشان أحسن ليك من تشرب من كاسهم – Susuz kalıyorum, senin için bardaklarından içmekten daha iyi
Yeah أعطيني lbeat زيد فالصوت – Evet bana Sesi ver نرابي قاع لي ما بغاوكش – Nraabi bottoms beni ne bir gauche Sauver راسك لا نساوك no no – Sauver kafanı unutma seni hayır hayır Yeah لا غلطتي معايا ما تعاودش – Evet, bu benim hatam değil, bir daha asla bir araya gelmeyeceğim لا رجال ما كيسعاوش – Erkek yok ne çanta ويلا زقلتها غنعاود، غنعاود – Willa zilha-gunnawad, gunnawad
عاشرت السكات قبل ما نهدر – İsraf etmeden önce sessizliği becerdim قتلت قاع الصحاب قبل ما بدا الغدر – İhanet gibi görünmeden önce sahabelerin dibini öldürdüm. فكر مزيان قبل ما تبدا تهدر – Harcamaya başlamadan önce iki kez düşünün دماغك طاح في كاس خصوا يزيد يعمر – Beyniniz özel bir kapta öğütülür, uzun ömürlülüğü artırır
Yeah سماوني مصطي خرجت مالصف – Evet Samouni Mostafa kadro dışı Yeah, They know I’ll get it by myself – Evet, tek başıma alacağımı biliyorlar.
Yeah فدربي دراري برموا حياتهم جوانات – Evet, Derby Drury hayatlarına conta attı. Yeah ماتوا غارقين بغاو يعيشوا الحياة – Evet boğulurken öldüler Gao hayatı yaşa Yeah كل نهار كيجوز تقيل – Evet, her gün bırakabilirsin راني عارف شنو نقول ليه – Rani Arif shenouz rolünde, bir kadın Yeah فدربي دراري برموا حياتهم جوانات – Evet, Derby Drury hayatlarına conta attı. Yeah ماتوا غارقين بغاو يعيشوا الحياة – Evet boğulurken öldüler Gao hayatı yaşa Yeah كل نهار كيجوز تقيل – Evet, her gün bırakabilirsin راني عارف شنو نقول ليه – Rani Arif shenouz rolünde, bir kadın
عطيت جهدي كامل ما ستنيت شي حد يجرني – Beni aşağı çekecek bir şey elde edeceğim şey için her şeyimi verdim سبان مورا PC ثيق بيا ما عمرو ما ضرني – Açıklıklı Mora PC güven PİA Ma Amr Ma bana zarar ver Yeah لي عطيتوا يدي باش يطلع هو نيت لي جرني – Evet, bana elini vurdun, o Nate, beni sürükledi Yeah لي وقف قدامي يحبسني غيصلي فصطر نيت – Evet beni durdur ayaklarım beni kilitle ghisli kırdı Nate
كدور وجهك كلشي باغي يتيري – Yüzünün bir dönüşü olarak Kalshi Baghi yetiri قطع الوراق قاع ما باغي نسينيي – Beni unuttuğun şeyin altını kes ريح لي جا لا قاع ما كيديني – Rüzgar beni Ga alt yok ne benimle dalga geçiyorsun I do that shit for myself, my city – Bunu kendim için yapıyorum, şehrim için خاوي دماغي منهم كلهم – Beynim hepsinden boş فاش كيبداو يرابيو كنضحك وساكت – Gül ve kapa çeneni gibi VASH kipdau yerapio رجلة بحر يلا ادخل عوم – Yalla deniz ayağı şamandıraya giriyor باش تموت solo بحال قاع لي فاتوا – Kaçırırsam diye Bash yalnız ölür
كتشوف وجهك وسط المرايا تمن راسك كاعي قاع ما كيضحك ليك – Aynaların ortasında yüzünü göstermek gibi, kafan da seni güldürmek için dipsiz bir çukur gibidir كنثيق فلي بداو معايا لا كنتي حقاد غادي نصلي بيك – Kindiq birlikte bakmalarına izin ver, nefret etme, Gaddi, dua et Beck كنكب لي فدماغي like all day, all night – Beynim gibi bütün gün, bütün gece عليها قاع ما خايفالحياة بغاتني مطيف – Hayatın beni korkuttuğunun altında bir spektrum var
Yeah فدربي دراري برموا حياتهم جوانات – Evet, Derby Drury hayatlarına conta attı. Yeah ماتوا غارقين بغاو يعيشوا الحياة – Evet boğulurken öldüler Gao hayatı yaşa Yeah كل نهار كيجوز تقيل – Evet, her gün bırakabilirsin راني عارف شنو نقول ليه – Rani Arif shenouz rolünde, bir kadın Yeah فدربي دراري برموا حياتهم جوانات – Evet, Derby Drury hayatlarına conta attı. Yeah ماتوا غارقين بغاو يعيشوا الحياة – Evet boğulurken öldüler Gao hayatı yaşa Yeah كل نهار كيجوز تقيل – Evet, her gün bırakabilirsin راني عارف شنو نقول ليه – Rani Arif shenouz rolünde, bir kadın