Blog

  • Calum Scott – You Are The Reason Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Calum Scott – You Are The Reason Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    There goes my heart beating
    – Kalbim atmaya başladı
    Cause you are the reason
    – Çünkü sebebi sensin
    I’m losing my sleep
    – Uykularım kaçıyor
    Please come back now
    – Lütfen şimdi geri dön
    There goes my mind racing
    – İşte aklım uçup gitti
    And you are the reason
    – Ve sebebi sensin
    That I’m still breathing
    – Hala nefes almamın
    I’m hopeless now
    – Artık umutsuzum
    I’d climb every mountain
    – Her dağa tırmanırım
    And swim every ocean
    – Ve her okyanusta yüzerim
    Just to be with you
    – Yalnız seninle olmak,
    And fix what I’ve broken
    – Ve kırdığımı tamir etmek için
    Oh, cause I need you to see
    – Oh, çünkü sana ihtiyacım var,
    That you are the reason
    – Sebebinin sen olduğunu görmek için
    There goes my hands shaking
    – İşte ellerim titriyor
    Cause you are the reason
    – Çünkü sebebi sensin
    My heart keeps bleeding
    – Kalbim kanamaya devam ediyor
    And I need you now
    – Ve şimdi sana ihtiyacım var
    If I could turn back the clock
    – Eğer zamanı geri alabilseydim
    I’d make sure the light defeated the dark
    – Aydınlığın karanlığı yendiğinden emin olurdum
    I’d spend every hour, of every day
    – Her günün her saatini harcardım
    Keeping you safe
    – Seni güvende tutmak için
    I’d climb every mountain
    – Her dağa tırmanırım
    And swim every ocean
    – Ve her okyanusta yüzerim
    Just to be with you
    – Yalnız seninle olmak,
    And fix what I’ve broken
    – Ve kırdığımı tamir etmek için
    Oh, cause I need you to see
    – Oh, çünkü sana ihtiyacım var,
    That you are the reason
    – Sebebinin sen olduğunu görmek için
    You are the reason
    – Sebebi sensin
    Yeah, yeah…
    – Evet, evet…
    I’d climb every mountain
    – Her dağa tırmanırım
    And swim every ocean
    – Ve her okyanusta yüzerim
    Just to be with you
    – Yalnız seninle olmak,
    And fix what I’ve broken
    – Ve kırdığımı tamir etmek için
    Oh, cause I need you to see
    – Oh, çünkü sana ihtiyacım var,
    That you are the reason
    – Sebebinin sen olduğunu görmek için

  • Sam Smith – To Die For Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Sam Smith – To Die For Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    I look for you
    – Seni arıyorum 
    Every day, every night
    – Her gün,her gece
    I close my eyes
    – Gözlerimi kapadım
    From the fear, from the light
    – Korkudan ve ışıktan
    As I wander down the avenue, so confused
    – Caddenin aşağısında dolaşırken,kafam çok karışık
    Guess I’ll try and force a smile
    – Sanırım zorla gülümsemeye çalışacağım

    Pink lemonade sippin’ on a Sunday
    – Bir pazar günü pembe limonata yudumlarken
    Couples holding hands on a runway
    – Sevgililer yolda el ele tutuşuyorlar 
    They’re all posing in a picture frame
    – Hepsi bir resim çerçevesi içinde poz veriyorlar 
    Whilst my world’s crashing down
    – Benim dünyam çökerken 
    Solo shadow on a sidewalk
    – Kaldırımdaki yalnız gölge
    Just want somebody to die for
    – Sadece uğruna öleceğim biri olsun istiyorum
    Sunshine livin’ on a perfect day
    – Güneş mükemmel bir günde parlıyor 
    While my world’s crashing down
    – Benim dünyam çökerken
    I just want somebody to die for
    – Sadece uğruna öleceğim biri olsun istiyorum
    I long for you
    – Seni özlüyorum 
    Just a touch (Does that scare you?)
    – Sadece bir dokunuş (Bu seni  korkutur mu?)

    Of your hand
    – Eline
    You don’t leave my mind
    – Aklımdan çıkmıyorsun
    Lonely days, I’m feeling like a fool for dreaming
    – Yalnız günlerde hayal kurarken kendimi bir aptal gibi hissediyorum 
    As I wander down the avenue, so confused
    – Caddenin aşağısında dolaşırken,kafam çok karışık
    Guess I’ll try and force a smile
    – Sanırım zorla gülümsemeye çalışacağım
    Pink lemonade sippin’ on a Sunday
    – Bir pazar günü pembe limonata yudumlarken
    Couples holding hands on a runway
    – Sevgililer yolda el ele tutuşuyorlar 
    They’re all posing in a picture frame
    – Hepsi bir resim çerçevesi içinde poz veriyorlar 

    Whilst my world’s crashing down
    – Benim dünyam çökerken 
    Solo shadow on a sidewalk
    – Kaldırımdaki yalnız gölge
    Just want somebody to die for
    – Sadece uğruna öleceğim biri olsun istiyorum
    Sunshine livin’ on a perfect day
    – Güneş mükemmel bir günde parlıyor 
    While my world’s crashing dow
    – Benim dünyam çökerken
    I just want somebody to die for
    – Sadece uğruna öleceğim biri olsun istiyorum
    I just want somebody to die for (To die for)
    – Sadece uğruna öleceğim birisi olsun istiyorum (uğruna öleceğim)

    I just want somebody to die for
    – Sadece uğruna öleceğim biri olsun istiyorum
    (Does that scare you?)
    – Bu seni  korkutur mu?
    (I don’t wanna be alone)
    -(Yalnız olmak istemiyorum)
    Pink lemonade sippin’ on a Sunday
    – Bir pazar günü pembe limonata yudumlarken
    Couples holding hands on a runway
    – Sevgililer yolda el ele tutuşuyorlar 
    They’re all posing in a picture frame
    – Hepsi bir resim çerçevesi içinde poz veriyorlar 
    Whilst my world’s crashing down
    – Benim dünyam çökerken 

    Solo shadow on a sidewalk
    – Kaldırımdaki yalnız gölge
    Just want somebody to die for
    – Sadece uğruna öleceğim biri olsun istiyorum
    Sunshine livin’ on a perfect day
    – Güneş mükemmel bir günde parlıyor 
    While my world’s crashing down
    – Benim dünyam çökerken
    I just want somebody to die for
    – Sadece uğruna öleceğim biri olsun istiyorum

  • Taylor Swift – Delicate Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Taylor Swift – Delicate Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    This ain’t for the best
    – Bu en iyisi değil
    My reputation’s never been worse, so
    – İtibarım hiç bu kadar kötü olmamıştı.
    You must like me for me…
    – Beni benim için sevmeniz gerekiyor …
    We can’t make
    – Yapamayız
    Any promises now, can we, babe?
    – Herhangi bir söz şimdi, yapabilir miyiz, bebeğim?
    But you can make me a drink
    – Ama bana bir içki ısmarlayabilirsin
    Dive bar on the east side, where you at?
    – Doğu tarafında dalıcı bar, neredesin?
    Phone lights up my nightstand in the black
    – Telefonum komodini siyah renkte aydınlatıyor
    Come here, you can meet me in the back
    – Buraya gel, arkadan buluşabilirsin
    Dark jeans and your Nikes, look at you
    – Koyu kot pantolonlar ve Nike’ların, kendine bak
    Oh damn, never seen that color blue
    – Kahretsin, o maviyi hiç görmedim
    Just think of the fun things we could do
    – Yapabileceğimiz eğlenceli şeyleri düşün
    ‘Cause I like you
    – Çünkü senden hoşlanıyorum
    This ain’t for the best
    – Bu en iyisi değil
    My reputation’s never been worse, so
    – İtibarım hiç bu kadar kötü olmamıştı.
    You must like me for me…
    – Beni benim için sevmeniz gerekiyor …
    Yeah, I want you
    – (Evet,seni istiyorum)
    We can’t make
    – Yapamayız
    Any promises now, can we, babe?
    – Herhangi bir söz şimdi, yapabilir miyiz, bebeğim?
    But you can make me a drink
    – Ama bana bir içki ısmarlayabilirsin
    Is it cool that I said all that?
    – Bunların hepsini söylemek güzel mi?

    Is it chill that you’re in my head?
    – Kafamda olduğunu söylemek soğuk mu?
    ‘Cause I know that it’s delicate (delicate)
    – Çünkü narin olduğunu biliyorum (narin)
    Is it cool that I said all that?
    – Bunların hepsini söylemek güzel mi?
    Is it too soon to do this yet?
    – Bunu yapmak için henüz çok erken mi?
    ‘Cause I know that it’s delicate
    – Çünkü narin olduğunu biliyorum
    Isn’t it? Isn’t it? Isn’t it? Isn’t it?
    – Değil mi? Değil mi? Değil mi? Değil mi?
    Isn’t it? Isn’t it? Isn’t it?
    – Değil mi? Değil mi? Değil mi?
    Isn’t it delicate?
    – Narin değil mi
    Third floor on the west side, me and you
    – Batı tarafındaki üçüncü kat, ben ve sen
    Handsome, you’re a mansion with a view
    – Yakışıklı, sen manzaralı bir konaksın
    Do the girls back home touch you like I do?
    – O kızlar sana benim dokunduğum gibi dokunuyor mu?
    Long night, with your hands up in my hair
    – Uzun geceler, ellerin yukarıda saçlarımda
    Echoes of your footsteps on the stairs
    – Merdivenlerdeki ayak seslerinin yankıları
    Stay here, honey, I don’t wanna share
    – Burada kal tatlım, paylaşmak istemiyorum
    ‘Cause I like you
    – Çünkü senden hoşlanıyorum
    This ain’t for the best
    – Bu en iyisi değil
    My reputation’s never been worse, so
    – İtibarım hiç bu kadar kötü olmamıştı.
    You must like me for me…
    – Beni benim için sevmeniz gerekiyor …

    Yeah, I want you
    – (Evet,seni istiyorum)
    We can’t make
    – Yapamayız
    Any promises now, can we, babe?
    – Herhangi bir söz şimdi, yapabilir miyiz, bebeğim?
    But you can make me a drink
    – Ama bana bir içki ısmarlayabilirsin
    Is it cool that I said all that?
    – Bunların hepsini söylemek güzel mi?
    Is it chill that you’re in my head?
    – Kafamda olduğunu söylemek soğuk mu?
    ‘Cause I know that it’s delicate (delicate)
    – Çünkü narin olduğunu biliyorum (narin)
    Is it cool that I said all that?
    – Bunların hepsini söylemek güzel mi?
    Is it too soon to do this yet?
    – Bunu yapmak için henüz çok erken mi?
    ‘Cause I know that it’s delicate
    – Çünkü narin olduğunu biliyorum
    Isn’t it? Isn’t it? Isn’t it? Isn’t it?
    – Değil mi? Değil mi? Değil mi? Değil mi?
    Isn’t it? Isn’t it? Isn’t it?
    – Değil mi? Değil mi? Değil mi?
    Isn’t it delicate?
    – Narin değil mi
    Sometimes I wonder when you sleep
    – Bazen sen uyuduğunda merak ediyorum
    Are you ever dreaming of me?
    – Hiç benimle ilgili hayal kuruyor musun?
    Sometimes when I look into your eyes
    – Bazen gözlerine baktığımda

    I pretend you’re mine, all the damn time
    – Senin benim olduğumuzu ve tüm lanet zamanını taklit ediyorum
    ‘Cause I like you
    – Çünkü senden hoşlanıyorum
    Is it cool that I said all that?
    – Bunların hepsini söylemek güzel mi?
    Is it chill that you’re in my head?
    – Kafamda olduğunu söylemek soğuk mu?
    ‘Cause I know that it’s delicate (delicate)
    – Çünkü narin olduğunu biliyorum (narin)
    (Yeah, I want you)
    – (Evet,seni istiyorum)
    Is it cool that I said all that?
    – Bunların hepsini söylemek güzel mi?
    Is it too soon to do this yet?
    – Bunu yapmak için henüz çok erken mi?
    ‘Cause I know that it’s delicate (delicate)
    – Çünkü narin olduğunu biliyorum (narin)
    ‘Cause I like you
    – Çünkü senden hoşlanıyorum
    Is it cool that I said all that?
    – Bunların hepsini söylemek güzel mi?
    Isn’t it? Isn’t it? Isn’t it? Isn’t it?
    – Değil mi? Değil mi? Değil mi? Değil mi?
    Is it chill that you’re in my head?
    – Kafamda olduğunu söylemek soğuk mu?

    Isn’t it? Isn’t it? Isn’t it? Isn’t it?
    – Değil mi? Değil mi? Değil mi? Değil mi?
    ‘Cause I know that it’s delicate
    – Çünkü narin olduğunu biliyorum
    Isn’t it? Isn’t it? Isn’t it? Isn’t it?
    – Değil mi? Değil mi? Değil mi? Değil mi?
    (Yeah, I want you)
    – (Evet,seni istiyorum)
    Is it cool that I said all that?
    – Bunların hepsini söylemek güzel mi?
    Isn’t it? Isn’t it? Isn’t it? Isn’t it?
    – Değil mi? Değil mi? Değil mi? Değil mi?
    Is it too soon to do this yet?
    – Bunu yapmak için henüz çok erken mi?
    Isn’t it? Isn’t it? Isn’t it?
    – Değil mi? Değil mi? Değil mi?
    ‘Cause I know that it’s delicate
    – Çünkü narin olduğunu biliyorum
    Isn’t it delicate?
    – Narin değil mi

  • Lenny Kravitz – Again Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Lenny Kravitz – Again Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    I’ve been searching for you
    – Seni arıyordum
    I heard a cry within my soul
    – Ruhumda bir ağlama duydum
    I never had a yearning quite like this before
    – Daha önce hiç böyle güçlü bir isteğim olmadı
    Now that you are walking right through my door
    – Şu an benim kapıma doğru yürüyorsun.

    All my life
    – Bütün hayatım boyunca
    Where have you been
    – Neredeydin
    I wonder if I’ll ever see you again
    – Seni bir daha görebilecek miyim diye merak ediyorum
    And if that day comes
    – Ve eğer o gün gelirse
    I know we could win
    – Kazanacağımızı biliyorum
    I wonder if I’ll ever see you again
    – Seni bir daha görebilecekmiyim diye merak ediyorum ]
    A sacred gift of heaven
    – Cennetten Kutsal bir hediye
    For better worse wherever
    – İyi, kötü, nerede olursa olsun
    And I would never let somebody break you down
    – Ve kimsenin seni kırmasına izin vermem
    Or take your crown, never
    – Yada senin tacını almasına, asla

    I’ve searched through time, I’ve always known
    – Her zaman aradım, hep bildim
    That you where there, upon your throne
    – Orada olduğunu, tahtında;
    A lonely queen, without her king
    – Kralsız, Yalnız bir kraliçe
    I’ve longed for you, my love forever
    – Seni çok istedim, aşkım sonsuza kadar

    I wonder if I’ll ever see you again…….
    – Seni bir daha görebilecek miyim diye merak ediyorum

  • Fyleaf – Again Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Fyleaf – Again Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    I love the way that your heart breaks
    – Kalbini kırmayı seviyorum
    with every injustice and deadly fate
    – Her adaletsizliği ve ölümcül kaderi ile
    Praying it all be new
    – Yeniden dua ediyorum
    and living like it all depends on you
    – Ve herşey sana bağlıymış gibi yaşıyorum

    Here you are down on your knees again
    – Yine dizlerinin üzerine çöküyorsun
    trying to find air to breathe again
    – Yine nefes almak için hava arıyorsun
    Only surrender will help you now
    – Artık sadece teslim olmak yardımcı olacaktır sana
    I love you please see and believe again
    – Seni mutlu görmeyi ve tekrar inanıyor olmana hayranım

    I love that you’re never satisfied
    – Asla tatmin olamamanı seviyorum
    with face value wisdom and happy lies
    – İtibarın ve sahte mutluluğun ile
    you take what they say and go back and cry
    – Söylediklerini kabul ediyor ve ağlıyorsun
    you’re so close to me that you nearly died
    – Bana neredeyse ölüm kadar yakınsın

    Here you are down on your knees again
    – Yine dizlerinin üzerine çöküyorsun
    trying to find air to breathe again
    – Yine nefes almak için hava arıyorsun
    Only surrender will help you now
    – Artık sadece teslim olmak yardımcı olacaktır sana
    I love you please see and believe again
    – Seni mutlu görmeyi ve tekrar inanıyor olmana hayranım

    they don’t have to understand you
    – Onlar seni anlamak zorunda değiller
    be still
    – Buna rağmen
    wait and know I understand you
    – Bekliyor ve seni anladığımı biliyorsun
    be still
    – Buna rağmen
    be still
    – Buna rağmen..

    Here you are down on your knees again
    – Yine dizlerinin üzerine çöküyorsun
    trying to find air to breathe again
    – Yine nefes almak için hava arıyorsun
    Only surrender will help you now
    – Artık sadece teslim olmak yardımcı olacaktır sana
    The floodgates are breaking
    – Baraj kapakları açılıyor
    and pouring out
    – Ve sel gibi akıyor..
    Here you are down on your knees
    – Yine dizlerinin üzerine çöküyorsun
    trying to find air to breathe
    – Yine nefes almak için hava arıyorsun
    right where I want you to be again
    – Artık sadece teslim olmak yardımcı olacaktır sana
    i love you please see and believe again
    – Seni mutlu görmeyi ve tekrar inanıyor olmana hayranım

    Here you are down on your knees again
    – Yine dizlerinin üzerine çöküyorsun
    trying to find air to breathe again
    – Yine nefes almak için hava arıyorsun
    Right where I want you to be again
    – Gerçekten tekrar senin olmak istiyorum
    See and believe!
    – Anla ve inan!..

  • Katelyn Tarver – You Don’t Know Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Katelyn Tarver – You Don’t Know Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    I know you’ve got the best intentions
    – Biliyorum niyetin iyi
    Just trying to find the right words to say
    – Sadece söylemek için doğru kelimleri arıyorum
    I promise I already learned my lesson
    – Söz veriyorum dersimi çoktan aldım
    But right now, I want to be not okay
    – Ama şu an, iyi olmak istemiyorum

    I’m so tired, sitting here waiting
    – Çok yoruldum, burada oturup bekliyorum
    If I hear one more just be patient
    – Eğer tek bir nasihat daha duyarsam
    It’s always gonna stay the same
    – Hep aynı kalacak

    So, let me just give up
    – Yani, vazgeçmeme izin ver
    So, let me just let go
    – Yani, bırakmama izin ver
    If this isn’t good for me, well I don’t wanna know
    – Eğer bu benim için iyi değilse, bilmek istemiyorum
    Let me just stop trying
    – Denemememe izin ver
    Let me just stop fighting
    – Savaşmamama izin ver
    I don’t want your good advice or reasons why I’m alright
    – Senin iyi tavsiyelerini istemiyorum ya da neden iyi olmam gerektiğinin sebebini

    You don’t know what it’s like
    – Nasıl olduğunu bilmiyorsun
    You don’t know what it’s like
    – Nasıl olduğunu bilmiyorsun

    Can’t stop these feet from sinking
    – Batmadan ayaklarımın üzerinde duramıyorum
    And it’s starting to show on me
    – Bana göstermeye başlıyor
    You’re staring while I’m blinking
    – Ben gözlerimi kırparken sen bakıyorsun
    But just don’t tell me what you see
    – Ama sadece ne gördüğünü bana söyleme
    I’m so over all this bad luck
    – Tüm bu kötü şansla işim bitti
    Hearing one more keep your head up
    – Bir kez daha başını dik tut denildiğini duyarsam
    Is it ever gonna change
    – Hiç değişecek mi

    So, let me just give up
    – Yani, vazgeçmeme izin ver
    So, let me just let go
    – Yani, bırakmama izin ver
    If this isn’t good for me, well I don’t wanna know
    – Eğer bu benim için iyi değilse, bilmek istemiyorum
    Let me just stop trying
    – Denemememe izin ver
    Let me just stop fighting
    – Savaşmamama izin ver
    I don’t want your good advice, or reasons why I’m alright
    – Senin iyi tavsiyelerini istemiyorum, ya da neden iyi olmam gerektiğinin sebebini

    You don’t know what it’s like
    – Nasıl olduğunu bilmiyorsun
    You don’t know what it’s like
    – Nasıl olduğunu bilmiyorsun

    Don’t look at me like that
    – Bana öyle bakma
    Just like you understand
    – Sanki anlıyorsun gibi
    Don’t try to pull me back
    – Beni geri almaya çalışma

    Let me just give up
    – Sadece vazgeçmeme izin ver
    Let me just let go
    – Sadece bırakmama izin ver
    If this isn’t good for me I don’t wanna know
    – Eğer benim için değilse bilmek istemiyorum
    Let me just stop trying
    – Denemememe izin ver
    Let me just stop fighting
    – Savaşmamama izin ver
    I don’t want your good advice or reasons why I’m alright
    – Senin iyi tavsiylerini istemiyorum ya da neden iyi olmam gerektiğini

    You don’t know what it’s like
    – Nasıl olduğunu bilmiyorsun
    You don’t know what it’s like
    – Nasıl olduğunu bilmiyorsun
    You don’t know
    – Bilmiyorsun

  • Shawn Mendes – Aftertaste Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Shawn Mendes – Aftertaste Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Re-rewind Friday night, never forget it
    – Cuma gecesine başa saralım, asla unutma
    How you let me go
    – Gitmeme nasıl izin verdiğini
    No more lies I’ll be fine I know where I’m headed
    – Daha fazla yalan yok, iyi olacağım. Nerede sorumlu olduğumu biliyorum.
    Probably should’ve known
    – Muhtemelen bilmeliydim

    And now you’re gonna say, “Pretty, please forgive me.”
    – Ve şimdi “Tatlım, lütfen beni affet.” diyeceksin
    Fool me once, told you twice you’re gonna regret it
    – Beni bir kere kandırdın, sana iki defa anlattım pişman olacağını
    Now you’re all alone, yeah
    – Şimdi tamamen yalnızsın, evet
    Turns out that no one can replace me
    – Sonucunda kimseyi yerime koyamazsın

    I’m permanent, you can’t erase me
    – Ben kalıcıyım, beni silemezsin
    I’ll help you remember me
    – Beni hatırlamana yardım edeceğim
    One more kiss is all it takes
    – Bir öpücük daha hepsini geri getirir
    I’ll leave you with the memory
    – Seni anılarla bırakıyorum

    And the aftertaste
    – Ve ağzında kalan tat ile
    Close your eyes, you can’t hide
    – Gözlerini kapat, saklanamazsın
    Try to forget me, but I’m everywhere
    – Beni unutmaya çalış ama ben her yerdeyim
    I’m the smell on your sheets
    – Ben sayfalarında ki kokuyum

    You weren’t ready when you left me there
    – Beni orada bıraktığında hazır değildin
    And now you’re gonna say, “Pretty, please forgive me.” Yeah
    – Ve şimdi, “Tatlım, beni affet diyeceksin.” Evet

    Bet it hurts, it gets worse, you know nobody, said it would be fair, oh
    – Bahse varım acıtıyor, daha da kötü olacak, biliyorsun kimse bunun adil olduğunu söylemedi, oh
    Turns out that no one can replace me
    – Sonucunda kimseyi yerime koyamazsın
    I’m permanent, you can’t erase me
    – Ben kalıcıyım, beni silemezsin
    I’ll help you remember me
    – Beni hatırlamana yardım edeceğim
    One more kiss is all it takes
    – Bir öpücük daha hepsini geri getirir

    I’ll leave you with the memory
    – Seni anılarla bırakıyorum
    And the aftertaste
    – Ve ağzında kalan tat ile
    And now there’s something in your way
    – Ve şimdi davranışında bir şey var
    ‘Cause you threw it all to waste
    – Çünkü sen hepsini çöpe attın
    And you wonder if you could take back what you did that day
    – Ve merak ediyorsun, o gün yaptığını geri alabilseydin
    And it hurts, ’cause…
    – Ve bu acıtıyor, çünkü…
    Turns out that no one can replace me
    – Sonucunda kimseyi yerime koyamazsın
    I’m permanent, you can’t erase me
    – Ben kalıcıyım, beni silemezsin
    I’ll help you remember me
    – Beni hatırlamana yardım edeceğim
    One more kiss is all it takes
    – Bir öpücük daha hepsini geri getirir

    I’ll leave you with the memory
    – Seni anılarla bırakıyorum
    And the aftertaste
    – Ve ağzında kalan tat ile
    Truth is that no one can replace me
    – Doğrusu kimse yerime geçemez
    I’m permanent, you can’t erase me
    – Ben kalıcıyım, beni silemezsin
    I’ll help you remember me
    – Beni hatırlamana yardım edeceğim
    One more kiss is all it takes
    – Bir öpücük daha hepsini geri getirir
    I’ll leave you with the memory
    – Seni anılarla bırakıyorum
    And the aftertaste
    – Ve ağzında kalan tat ile
    And the aftertaste
    – Ve ağzında kalan tat ile

  • Avenged Sevenfold – Afterlife  Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Avenged Sevenfold – Afterlife Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Like walking into a dream, so unlike what you’ve seen
    – Senin gördüğünün aksine, bir rüyaya yürür gibi
    so unsure but it seems, ’cause we’ve been waiting for you
    – riskli görünüyor çünkü seni bekliyorduk
    Fallen into this place,
    – Bu yere düştün,
    just giving you a small taste of your afterlife here so stay,
    – Sana sadece Ölümden sonraki hayattan bir parça tattırıyoruz o yüzden kal,
    you’ll be back here soon anyway
    – Buraya yakında bir şekilde geri döneceksin

    I see a distant light, but girl this can’t be right
    – Uzakta bir ışık gördüm, ama kız, bu gerçek olamaz
    Such a surreal place to see
    – Öylesine gerçeküstü bir yer ki,
    so how did this come to be Arrived too early
    – nasıl bu kadar çabuk ulaşılmış olabilir

    And when I think of all the places I just don’t belong
    – Ve Ait olmadığım diğer yerleri düşündüğümde
    I’ve come to grips with life and realize this is going too far
    – Hayatı kavradım ve çok ileri gittiğini farkettim

    I don’t belong here, we gotta move on dear escape from this afterlife
    – Buraya ait değilim, harekete geçmeliyiz canım, ölümden sonraki hayattan kaçmalıyız
    ‘Cause this time I’m right to move on and on, far away from here
    – Çünkü bu sefer, harekete geçmekte, buradan uzaklaşmakta haklıyım
    A place of hope and no pain, perfect skies with no rain
    – Acı olmayan, umut dolu bir yer, yağmursuz mükemmel gökyüzü
    Can leave this place but refrain, ’cause we’ve been waiting for you
    – Burayı terk edebilirsin ama yapma, çünkü seni bekliyorduk Bu yere düştün,
    just giving you a small taste of your afterlife here so stay,
    – Sana sadece Ölümden sonraki hayattan bir parça tattırıyoruz o yüzden kal,
    you’ll be back here soon anyway
    – Buraya yakında bir şekilde geri döneceksin

    This peace on earth’s not right (with my back against the wall)
    – Dünyadaki barış doğru değil (sırtım duvara dayalı)
    No pain or sign of time (I’m much too young to fall)
    – Acı yada zaman belirtisi yok (Düşmek için çok gencim)
    So out of place don’t wanna stay, I feel wrong and
    – Öyleyse çıkalım, kalmak istemiyorum, bir yanlışlık hissediyorum ve
    that’s my sign I’ve made up my mind
    – Bu benim uydurduğum işaret

    Gave me your hand but realize I just wanna say goodbye
    – Bana elini verdin ama bil ki sadece hoşçakal demek istiyorum
    Please understand I have to leave and carry on my own life
    – Lütfen anla, gitmeliyim ve hayatıma devam etmeliyim

    I don’t belong here, we gotta act dear, we gotta escape from the afterlife
    – Buraya ait değilim, harekete geçmeliyiz canım, ölümden sonraki hayattan kaçmalıyız
    ‘Cause this time I’m right to move on and on, far away from here
    – Çünkü su sefer, harekete geçmekte, buradan uzaklaşmakta haklıyım
    Got nothing against you and surely I’ll miss you
    – Sana karşı hiçbir şeyim yok ve eminim seni özleyeceğim
    This place full of peace and light,
    – Bu yer huzur ve ışık dolu
    and I’d hope you might take me back inside when the time is right
    – Ve umarım doğru zaman geldiğinde beni tekrar içeriye alabilirsin

    Loved ones back home all crying ’cause they’re already missing me
    – Evdekileri seviyorum hepsi ağlıyor çünkü beni şimdiden özlediler
    I pray by the grace of God that there’s somebody listening
    – Birilerinin dinlemesi için Tanrı’nın lütfuyla dua edeceğim
    Give me a chance to be that person I wanna be
    – Olmak istediğim insan olmam için bana bir şans ver
    (I am unbroken; I’m choking on this ecstasy)
    – (Yıkılmadım, Coşkuyla taşıyorum)
    Oh Lord I’ll try so hard but you gotta let go of me
    – Oh Tanrım, çok çalışacağım ama sen bana izin vermelisin
    (Unbreak me, unchain me, I need another chance to live)
    – Yıkma beni, serbest bırak beni, yaşamak için başka bir şansa ihtiyacım var

  • Xylo – Afterlife Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Xylo – Afterlife Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    I’m bad luck baby, you know
    – Ben kötü bir şansım bebeğim, biliyorsun
    Follows me around everywhere I go
    – Bu, gittiğim her yerde beni takip ediyor
    And I don’t need your sympathy, no
    – Bana acımana ihtiyacım yok
    I need a fuckin’ miracle, oh
    – Lanet olası bir mucizeye ihtiyacım var
    Red wine teeth stain, it’s been a long day
    – Kırmızı şarap, diş izleriz, bu uzun bir gündü
    I just want your love, not your Money
    – Sadece senin aşkını istiyorum, paranı değil
    Leave me here, I’ll be fine
    – Beni burada bırak, iyi olacağım
    I’ll wait for the stars to align
    – Yıldızların sıralanmasını bekleyeceğim

    Cause oh, how the other half live
    – Çünkü, diğer yarım yaşam nasıl ki
    With their perfect skin
    – Mükemmel tenleriyle birlikte
    And oh, how I’ll never be, never be
    – Ve oh, ben asla olmayacağım
    Just like them, so
    – Tıpkı onlar gibi

    I, I’m waiting for the afterlife
    – Ben öbür dünyayı bekliyorum
    To show me a good time, baby
    – Bana iyi bir zaman göstermesi için, bebeğim
    Somebody save me, I just wanna be loved
    – Biri beni kurtarsın, sadece sevilmek istiyorum
    I, I’m waiting for the afterlife
    – Ben öbür dünyayı bekliyorum
    To show me a good time, baby
    – Bana iyi bir zaman göstermesi için, bebeğim
    Somebody save me, I just wanna be loved
    – Biri beni kurtarsın, sadece sevilmek istiyorum

    Don’t watch T.V. no more
    – Artık televizyon izlemiyorum
    The news fuckin’ scares me, new world war
    – Haberler beni çok korkutuyor, yeni dünya savaşı
    And I don’t wanna run away, no
    – Ve kaçmak istemiyorum
    I need a fuckin’ holiday
    – Lanet bir tatile ihtiyacım var
    So bad blood bankrupt out of love and luck
    – Kirli kan, aşkın ve şansa batmış
    I’ll get the keys to your Murciélago
    – Murcielago’n için anahtarları alacağım
    Another drink will see me through
    -Başka bir içki beni taşıyacak
    Feeling invincible
    – Yenilmez hissediyorum

    Cause oh, how the other half live
    – Çünkü, diğer yarım yaşam nasıl ki
    With their perfect skin
    – Mükemmel tenleriyle birlikte
    And oh, how I’ll never be, never be
    – Ve oh, ben asla olmayacağım
    Just like them, so
    – Tıpkı onlar gibi

    I, I’m waiting for the afterlife
    – Ben öbür dünyayı bekliyorum
    To show me a good time, baby
    – Bana iyi bir zaman göstermesi için, bebeğim
    Somebody save me, I just wanna be loved
    – Biri beni kurtarsın, sadece sevilmek istiyorum
    I, I’m waiting for the afterlife
    – Ben öbür dünyayı bekliyorum
    To show me a good time, baby
    – Bana iyi bir zaman göstermesi için, bebeğim
    Somebody save me, I just wanna be loved
    – Biri beni kurtarsın, sadece sevilmek istiyorum

    We’re still young, but we got older
    – Hala genciz, ama yaşlandık
    We don’t believe everything that were told, yeah
    – Anlatılan her şeye inanmıyoruz
    We just wanna love, we just wanna be loved
    – Sadece sevmek istiyoruz, sadece sevilmek istiyoruz
    We’re still young, but we got older
    – Hala genciz, ama yaşlandık
    We don’t believe everything that were told, yeah
    – Anlatılan her şeye inanmıyoruz
    We just wanna love, we just wanna be loved
    – Sadece sevmek istiyoruz, sadece sevilmek istiyoruz

    I, I’m waiting for the afterlife
    – Ben öbür dünyayı bekliyorum
    To show me a good time, baby
    – Bana iyi bir zaman göstermesi için, bebeğim
    Somebody save me, I just wanna be loved
    – Biri beni kurtarsın, sadece sevilmek istiyorum
    I, I’m waiting for the afterlife
    – Ben öbür dünyayı bekliyorum
    To show me a good time, baby
    – Bana iyi bir zaman göstermesi için, bebeğim
    Somebody save me, I just wanna be loved
    – Biri beni kurtarsın, sadece sevilmek istiyorum

  • Iggy Azalea – Fancy ft. Charli XCX Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Iggy Azalea – Fancy ft. Charli XCX Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    First thing’s first, I’m the realest (realest)
    – İlk şey ilktir, Gerçekciyim (gerçekci)

    Drop this and let the whole world feel it (let them feel it)
    – Düşür bunu ve izin ver bunu bütün dünyanın hissetmesine (izin ver hissetmelerine)

    And I’m still in the Murda Bizness
    – Ve ben hala Murda Bizness*deyim

    I could hold you down, like I’m givin’ lessons in physics (right, right)
    – Sizi zaptedebilirim, fizik dersi veriyormuşcasına (haklı, haklı)

    You should want a bad bitch like this (huh?)
    – Bunun gibi kötü bir sürtük istemelisin (Dimi?)

    Drop it low and pick it up just like this (yeah)
    – Sadece bunun gibi biraz düşür ve kaldır (evet)

    Cup of Ace, cup of Goose, cup of Cris
    – Ace kupası*, Goose kupası*, Cris kupası*

    High heels, somethin’ worth a half a ticket on my wrist (on my wrist)
    – Topuklular, bileğimde yarım bilete değer birşey var

    Takin’ all the liquor straight, never chase that (never)
    – Kafaya dikiyor bütün sek likörleri, asla peşinden gitme bunun (asla)

    Rooftop like we bringin’ ’88 back (what?)
    – Çatı gibi 88leri geri getiriyoruz (ne?)

    Bring the hooks in, where the bass at?
    – Kancayı getir, Bas nerede?

    Champagne spillin’, you should taste that
    – Şampanyalar dökülüyor, tatmalısın bunu

    I’m so fancy
    – Çok süslüyüm

    You already know
    – Zaten biliyorsun

    I’m in the fast lane
    – Hızlı bir şeritteyim

    From L.A. to Tokyo
    – Los Angles’dan Tokyo’ya

    I’m so fancy
    – Çok süslüyüm

    Can’t you taste this gold?
    – Bu altının tadına bakamıyor musun?

    Remember my name
    – Hatırla adımı

    ‘Bout to blow
    – Patlamak üzere

    I said, “Baby, I do this, I thought that you knew this.”
    – Söyledim “Bebeğim, bunu yaparım, bildiğini düşündüm.”

    Can’t stand no haters and honest, the truth is
    – Hiçbir nefret edene katlanamıyorum ve dürüstüm, bu doğru

    And my flow retarded, each beat did depart it
    – Akışım yavaşlatıldı, ikisini de yendi ve ayrıldı

    Swagger on stupid, I can’t shop in no department
    – Aptal havalı, Bölümler olmadan alışveriş yapamıyorum

    To get my money on time, if they not money, decline
    – Zamanında paramı almak için, eğer paraları yoksa, çöktüler

    And swear I meant that there so much that they give that line a rewind
    – Ve yemin ederim demek istiyorum ki orada o çizgiyi geri sarmak o kadar çok

    So get my money on time, if they not money, decline
    – Zamanında paramı almak için, eğer paraları yoksa, çöktüler

    I just can’t worry ’bout no haters, gotta stay on my grind
    – Hiçbir nefret eden hakkında endişelenemiyorum, eziyetimde kalmalıyım

    Now tell me, who that, who that? That do that, do that?
    – Şimdi söyle bana, bu kim, bu kim? kim yaptı bunu, kim yaptı bunu?

    Put that paper over all, I thought you knew that, knew that
    – Koy şu kağıdı yuvarla, Bunu bildiğini düşündüm, bunu bildiğini

    I be the I-G-G-Y, put my name in bold
    – I-G-G-Y olacağım, adıma cesareti koy

    I been working, I’m up in here with some change to throw
    – Çalışıyordum, Burada yukarıda biraz atışı değiştiriyorum

    I’m so fancy
    – Çok süslüyüm

    You already know
    – Zaten biliyorsun

    I’m in the fast lane
    – Hızlı bir şeritteyim

    From L.A. to Tokyo
    – Los Angles’dan Tokyo’ya
    I’m so fancy
    – Çok süslüyüm

    Can’t you taste this gold?
    – Bu altının tadına bakamıyor musun?

    Remember my name
    – Hatırla adımı

    ‘Bout to blow
    – Patlamak üzere

    Trash the hotel
    – Batır hoteli

    Let’s get drunk on the mini bar
    – Hadi mini barda sarhoş olalım

    Make the phone call
    – Ara (birini)
    Feels so good getting what I want
    – İstediğimi almak iyi hissettiriyor

    Yeah, keep on turning it up
    – Evet, açık tut onu

    Chandelier swinging, we don’t give a fuck
    – Avizeden sallanıyor kimseyi s*klemiyorum

    Film star, yeah I’m deluxe
    – Film yıldızı, evet delüksüm

    Classic, expensive, you don’t get to touch
    – Klasik, pahalı, dokunamazsın

    Still stuntin’, how you love that?
    – Hala ilgi çekici, bunu nasıl seviyorsun

    Got the whole world asking how I does that
    – Bütün dünya soruyor nasıl yaptığımı

    Hot girl, hands off, don’t touch that
    – Ateşli kızlar, çekin ellerinizi, buna dokunamazsınız

    Look at it I bet you wishing you could clutch that
    – Bak şuna bahse girerim kavrayabilmeyi diliyor

    It’s just the way you like it, huh?
    – Bu şekilde sevmiyor musun, ha?

    You so good, he’s just wishing he could bite it, huh?
    – Çok iyisin, o sadece ısırabilmeyi diliyor, dimi?

    Never turn down nothin
    – Asla hiçbir şey kapanmayacak

    Slaying these hoes, gold trigger on the gun like
    – Gebertiyor şu sürtükleri, altın tetikden çıkan kurşun gibi

    I’m so fancy
    – Çok süslüyüm

    You already know
    – Zaten biliyorsun

    I’m in the fast lane
    – Hızlı bir şeritteyim

    From L.A. to Tokyo
    – Los Angles’dan Tokyo’ya

    I’m so fancy
    – Çok süslüyüm

    Can’t you taste this gold?
    – Bu altının tadına bakamıyor musun?

    Remember my name
    – Hatırla adımı

    ‘Bout to blow
    – Patlamak üzere

    Who that, who that, I-G-G-Y
    – Bu kim, Bu kim, I-G-G-Y

    That do that, do that, I-I-G-G-Y
    – Kim yaptu bunu, kim yaptı, I-I-G-G-Y

    Who that, who that, I-G-G-Y
    – Bu kim, Bu kim, I-G-G-Y

    That do that, do that, I-I-G-G-Y
    – Kim yaptu bunu, kim yaptı, I-I-G-G-Y

    Who that, who that, I-G-G-Y
    – Bu kim, Bu kim, I-G-G-Y

    That do that, do that, I-I-G-G-Y
    – Kim yaptu bunu, kim yaptı, I-I-G-G-Y

    First thing’s first, I’m the realest (realest)
    – İlk şey ilktir, Gerçekciyim (gerçekci)

    Drop this and let the whole world feel it (let them feel it)
    – Düşür bunu ve izin ver bunu bütün dünyanın hissetmesine (izin ver hissetmelerine)

    And I’m still in the Murda Bizness
    – Ve ben hala Murda Bizness*deyim

    I could hold you down, like I’m givin’ lessons in physics (right, right)
    – Sizi zaptedebilirim, fizik dersi veriyormuşcasına (haklı, haklı)

    You should want a bad bitch like this (huh?)
    – Bunun gibi kötü bir sürtük istemelisin (Dimi?)

    Drop it low and pick it up just like this (yeah)
    – Sadece bunun gibi biraz düşür ve kaldır (evet)

    Cup of Ace, cup of Goose, cup of Cris
    – Ace kupası*, Goose kupası*, Cris kupası*

    High heels, somethin’ worth a half a ticket on my wrist (on my wrist)
    – Topuklular, bileğimde yarım bilete değer birşey var

    Takin’ all the liquor straight, never chase that (never)
    – Kafaya dikiyor bütün sek likörleri, asla peşinden gitme bunun (asla)

    Rooftop like we bringin’ ’88 back (what?)
    – Çatı gibi 88leri geri getiriyoruz (ne?)

    Bring the hooks in, where the bass at?
    – Kancayı getir, Bas nerede?

    Champagne spillin’, you should taste that
    – Şampanyalar dökülüyor, tatmalısın bunu

    I’m so fancy
    – Çok süslüyüm

    You already know
    – Zaten biliyorsun

    I’m in the fast lane
    – Hızlı bir şeritteyim

    From L.A. to Tokyo
    – Los Angles’dan Tokyo’ya

    I’m so fancy
    – Çok süslüyüm

    Can’t you taste this gold?
    -Bu altının tadına bakamıyor musun?

    Remember my name
    – Hatırla adımı

    ‘Bout to blow
    – Patlamak üzere

    I said, “Baby, I do this, I thought that you knew this.”
    – Söyledim “Bebeğim, bunu yaparım, bildiğini düşündüm.”

    Can’t stand no haters and honest, the truth is
    – Hiçbir nefret edene katlanamıyorum ve dürüstüm, bu doğru

    And my flow retarded, each beat did depart it
    – Akışım yavaşlatıldı, ikisini de yendi ve ayrıldı

    Swagger on stupid, I can’t shop in no department
    – Aptal havalı, Bölümler olmadan alışveriş yapamıyorum

    To get my money on time, if they not money, decline
    – Zamanında paramı almak için, eğer paraları yoksa, çöktüler

    And swear I meant that there so much that they give that line a rewind
    – Ve yemin ederim demek istiyorum ki orada o çizgiyi geri sarmak o kadar çok

    So get my money on time, if they not money, decline
    – Zamanında paramı almak için, eğer paraları yoksa, çöktüler

    I just can’t worry ’bout no haters, gotta stay on my grind
    – Hiçbir nefret eden hakkında endişelenemiyorum, eziyetimde kalmalıyım

    Now tell me, who that, who that? That do that, do that?
    – Şimdi söyle bana, bu kim, bu kim? kim yaptı bunu, kim yaptı bunu?

    Put that paper over all, I thought you knew that, knew that
    – Koy şu kağıdı yuvarla, Bunu bildiğini düşündüm, bunu bildiğini

    I be the I-G-G-Y, put my name in bold
    – I-G-G-Y olacağım, adıma cesareti koy

    I been working, I’m up in here with some change to throw
    – Çalışıyordum, Burada yukarıda biraz atışı değiştiriyorum

    I’m so fancy
    – Çok süslüyüm

    You already know
    – Zaten biliyorsun

    I’m in the fast lane
    – Hızlı bir şeritteyim

    From L.A. to Tokyo
    – Los Angles’dan Tokyo’ya
    I’m so fancy
    – Çok süslüyüm

    Can’t you taste this gold?
    – Bu altının tadına bakamıyor musun?

    Remember my name
    – Hatırla adımı

    ‘Bout to blow
    – Patlamak üzere

    Trash the hotel
    – Batır hoteli

    Let’s get drunk on the mini bar
    – Hadi mini barda sarhoş olalım

    Make the phone call
    – Ara (birini)
    Feels so good getting what I want
    – İstediğimi almak iyi hissettiriyor

    Yeah, keep on turning it up
    – Evet, açık tut onu

    Chandelier swinging, we don’t give a fuck
    – Avizeden sallanıyor kimseyi s*klemiyorum

    Film star, yeah I’m deluxe
    – Film yıldızı, evet delüksüm

    Classic, expensive, you don’t get to touch
    – Klasik, pahalı, dokunamazsın

    Still stuntin’, how you love that?
    – Hala ilgi çekici, bunu nasıl seviyorsun

    Got the whole world asking how I does that
    – Bütün dünya soruyor nasıl yaptığımı

    Hot girl, hands off, don’t touch that
    – Ateşli kızlar, çekin ellerinizi, buna dokunamazsınız

    Look at it I bet you wishing you could clutch that
    – Bak şuna bahse girerim kavrayabilmeyi diliyor

    It’s just the way you like it, huh?
    – Bu şekilde sevmiyor musun, ha?

    You so good, he’s just wishing he could bite it, huh?
    – Çok iyisin, o sadece ısırabilmeyi diliyor, dimi?

    Never turn down nothin
    – Asla hiçbir şey kapanmayacak

    Slaying these hoes, gold trigger on the gun like
    -Gebertiyor şu sürtükleri, altın tetikden çıkan kurşun gibi

    I’m so fancy
    – Çok süslüyüm

    You already know
    – Zaten biliyorsun

    I’m in the fast lane
    – Hızlı bir şeritteyim

    From L.A. to Tokyo
    – Los Angles’dan Tokyo’ya

    I’m so fancy
    – Çok süslüyüm

    Can’t you taste this gold?
    – Bu altının tadına bakamıyor musun?

    Remember my name
    – Hatırla adımı

    ‘Bout to blow
    – Patlamak üzere

    Who that, who that, I-G-G-Y
    – Bu kim, Bu kim, I-G-G-Y

    That do that, do that, I-I-G-G-Y
    – Kim yaptu bunu, kim yaptı, I-I-G-G-Y

    Who that, who that, I-G-G-Y
    – Bu kim, Bu kim, I-G-G-Y

    That do that, do that, I-I-G-G-Y
    – Kim yaptu bunu, kim yaptı, I-I-G-G-Y

    Who that, who that, I-G-G-Y
    – Bu kim, Bu kim, I-G-G-Y

    That do that, do that, I-I-G-G-Y
    – Kim yaptu bunu, kim yaptı, I-I-G-G-Y

    About to blow..
    – Patlamak üzere..

    About to blow..
    – Patlamak üzere..

  • Calvin Harris – Thinking About You ft. Ayah Marar Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Calvin Harris – Thinking About You ft. Ayah Marar Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    If I told you that this couldn’t get better baby
    – Eğer sana bunun iyileşemeyeceğini söyleseydim bebeğim
    And your heartbeat, it lets me know you feel the same
    – Ve senin kalp atışın, aynı hissettiğini bilmeme izin verir
    I can hold you, keep you safe until you fall asleep
    – Seni tutabilirim, sen uykuya dalana kadar seni koruyabilirim- Seni tutabilirim, sen uykuya dalana kadar seni koruyabilirim
    Never worried, cause I can give you what you need
    – Sakın endişelenme, çünkü neye ihtiyacın varsa sana verebilirim

    Now everything I do, is all for loving you
    – Şimdi yaptığım her şey, hepsi seni sevdiğim için
    Its not something that we’re used to
    – Bu bizim alışık olduğumuz bir şey değil
    No other way to say, I need you every day
    – Söylemenin başka bir yolu yok, sana her gün ihtiyaç duyuyorum
    And now I’m gonna change my ways
    – Ve şimdi yönlerimi değiştireceğim
    And it’s a part of you, I never wanna lose
    – Ve bu senin bir parçan, asla kaybetmek istemiyorum
    I’ll do anything you want me to
    – İstediğin her şeyi yapacağım
    Like any other day, I know I’ll find a way-aa-aay.
    – Diğer herhangi bir gün gibi, biliyorum bir yol bulacağım
    And if ever I’m alone you’ll say,
    – Ve eğer senin söyleyeceğin gibi sonsuza dek yalnız olursam,

    I’ll be thinking about you
    – Seni düşünüyor olacağım

    In a moment, I know that everything could change
    – Bir anda, her şeyin değişebildiğini biliyorum
    And I know that, my life would never be the same
    – Ve biliyorum ki, hayatım asla aynı olmayacaktı
    You’re the only way that’s making sense to me
    – Sen benim için anlam taşıyan tek yolsun
    When I close my eyes, you’re the one, I see
    – Gözlerimi kapattığımda, sen teksin, anlıyorum
    There’s no other way I could ever be … without you babe.
    – Gidebileceğim başka hiçbir yol yok … sen olmadan bebeğim

    Now everything I do, is all for loving you
    – Şimdi yaptığım her şey, hepsi seni sevdiğim için
    Its not something that we’re used to
    – Bu bizim alışık olduğumuz bir şey değil
    No other way to say, I need you every day
    – Söylemenin başka bir yolu yok, sana her gün ihtiyaç duyuyorum
    And now I’m gonna change my ways
    – Ve şimdi yönlerimi değiştireceğim
    And it’s a part of you, I never wanna lose
    – Ve bu senin bir parçan, asla kaybetmek istemiyorum
    I’ll do anything you want me to
    – İstediğin her şeyi yapacağım
    Like any other day, I know I’ll find a way-aa-aay.
    – Diğer herhangi bir gün gibi, biliyorum bir yol bulacağım
    And if ever I’m alone you’ll say,
    – Ve eğer senin söyleyeceğin gibi sonsuza dek yalnız olursam,

    I’ll be thinking about you
    – Seni düşünüyor olacağım

  • Avicii – Hey Brother Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Avicii – Hey Brother Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Hey Brother
    – Hey Kardeşim
    There’s an endless road to re-discover
    – Tekrar keşfedilecek sonsuz bir yol var
    Hey Sister
    – Hey Kardeşim
    Know the water’s sweet but blood is thicker
    – Suyun tatlı ama kanın yoğun olduğunu biliyorum
    Oh, if the sky comes falling down, for you
    – Oh, eğer gökyüzü sana diz çökerek geliyorsa
    There’s nothing in this world I wouldn’t do
    – Bu dünyada yapamayacağım hiçbir şey yok
    Hey Brother
    – Hey Kardeşim
    Do you still believe in one another?
    – Hala inanıyor muyuz birbirimize?
    Hey Sister
    – Hey Kardeşim
    Do you still believe in love, I wonder?
    – Hala inanıyor muyuz aşka acaba?
    Oh, if the sky comes falling down, for you
    – Oh, eğer gökyüzü sana diz çökerek geliyorsa
    There’s nothing in this world I wouldn’t do
    – Bu dünyada yapamayacağım hiçbir şey yok
    What if I’m far from home?
    – Evden uzaktaysam ne olmuş?
    Oh brother I will hear you call
    – Oh kardeşim, çağırdığını duyarım
    What if I lose it all?
    – Ya hepsini kaybedersem?
    Oh sister I will help you out!
    – Oh kardeşim, çıkmana yardım ederim!
    Oh, if the sky comes falling down, for you
    – Oh, eğer gökyüzü sana diz çökerek geliyorsa
    There’s nothing in this world I wouldn’t do
    – Bu dünyada yapamayacağım hiçbir şey yok
    Hey Brother
    – Hey Kardeşim
    There’s an endless road to re-discover
    – Tekrar keşfedilecek sonsuz bir yol var
    Hey Sister
    – Hey Kardeşim
    Do you still believe in love, I wonder?
    – Hala inanıyor muyuz aşka acaba?
    Oh, if the sky comes falling down, for you
    – Oh, eğer gökyüzü sana diz çökerek geliyorsa
    There’s nothing in this world I wouldn’t do
    – Bu dünyada yapamayacağım hiçbir şey yok
    What if I’m far from home?
    – Evden uzaktaysam ne olmuş?
    Oh brother I will hear you call
    – Oh kardeşim, çağırdığını duyarım
    What if I lose it all?
    – Ya hepsini kaybedersem?
    Oh sister I will help you out!
    – Oh kardeşim, çıkmana yardım ederim!
    Oh, if the sky comes falling down, for you
    – Oh, eğer gökyüzü sana diz çökerek geliyorsa
    There’s nothing in this world I wouldn’t do
    – Bu dünyada yapamayacağım hiçbir şey yok