Blog

  • BLACKPINK – ‘How You Like That’ MV Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    BLACKPINK – ‘How You Like That’ MV Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Blackpink in your area
    Blackpink senin alanında,

    보란 듯이 무너졌어
    – Gözlerinin önünde parçalandım.
    바닥을 뚫고 저 지하까지
    – Dibe vurdum ve daha da derine battım.
    옷 끝자락 잡겠다고
    – Umudun son parçasını yakalamak için
    저 높이 두 손을 뻗어봐도
    – İki elimle de ulaşmaya çalıştım.

    다시 캄캄한 이곳에 Light up the sky
    – Yine bu karanlık yerdeyim, gökyüzünü aydınlatacağım.
    네 두 눈을 보며
    – Gözlerine bakıp sana bir veda busesi vereceğim.
    I’ll kiss you goodbye
    – Hala yapabiliyorken istediğin kadar gül.
    실컷 비웃어라 꼴좋으니까
    – Çünkü senin sıran gelmek üzere
    이제 너희 하나 둘 셋
    – Şimdi sen bir iki üç

    Ha, how you like that?
    – Nasıl ama hoşuna gitti değil mi?
    You gon’ like that that that that that
    – Bunu seveceksin.
    How you like that?
    – Nasıl ama hoşuna gitti değil mi?
    How you like that that that that that
    – Nasıl ama hoşuna gitti değil mi?

    Now look at you now look at me
    – Şimdi bir sana bak, bir de bana bak
    Look at you now look at me
    – Bir sana bak, bir de bana
    Look at you now look at me
    – Bir kendine bak, bir de bana bak
    How you like that?
    – Nasıl ama hoşuna gitti değil mi?

    Ha, how you like that?
    – Nasıl ama hoşuna gitti değil mi?
    You gon’ like that that that that that
    – Bunu seveceksin.
    How you like that?
    – Nasıl ama hoşuna gitti değil mi?
    How you like that that that that that
    – Nasıl ama hoşuna gitti değil mi?

    Your girl need it all and that’s a hundred
    – Kızının hepsine ihtiyacı var ve bu bir yüzlük eder.
    백 개 중에 백 내 몫을 원해
    – 10 üzerinden 10, ben benim olanı istiyorum.
    Karma come and get some
    – Karma gel ve birazını al,
    딱하지만 어쩔 수 없잖아
    – Kötü hissetsem de yapabileceğim bir şey yok.
    What’s up, I’m right back
    – Naber, geri döndüm. Tetiğini geri çek
    방아쇠를 cock back
    – Plain Jane kaçırıldı.
    Plain Jane get hijacked, don’t like me?
    – Beni beğenmiyor musun?
    Then tell me how you like that, like that
    – Öyleyse bana nasıl beğeneceğini söyle, bunun gibi

    더 캄캄한 이곳에 Shine like the stars
    – Böylesine karanlık bir yerde bile yıldızlar gibi parlıyorum.
    그 미소를 띠며 I’ll kiss you goodbye
    – Hala gülebiliyorken istediğin kadar gül.
    실컷 비웃어라 꼴좋으니까
    – Çünkü sıradaki sensin.
    이제 너희 하나 둘 셋
    – Şimdi sen bir iki üç

    Ha, how you like that?
    – Nasıl ama hoşuna gitti değil mi?
    You gon’ like that that that that that
    – Bunu seveceksin.
    How you like that?
    – Nasıl ama hoşuna gitti değil mi?
    How you like that that that that that
    – Nasıl ama hoşuna gitti değil mi?

    Now look at you now look at me
    – Şimdi bir sana bak, bir de bana bak
    Look at you now look at me
    – Bir sana bak, bir de bana
    Look at you now look at me
    – Bir kendine bak, bir de bana bak
    How you like that?
    – Nasıl ama hoşuna gitti değil mi?

    Now look at you now look at me
    – Şimdi bir sana bak, bir de bana bak
    Look at you now look at me
    – Bir sana bak, bir de bana
    Look at you now look at me
    Bir kendine bak, bir de bana bak
    How you like that?
    – Nasıl ama hoşuna gitti değil mi?

    날개 잃은 채로 추락했던 날
    – Kanatlarım olmadan düştüğüm gün,
    어두운 나날 속에 갇혀 있던 날
    – Karanlık günlerin tuzağına düştüğüm günlerdendi.
    그때쯤에 넌 날 끝내야 했어
    Şansın varken beni bitirmeliydin.
    Look up in the sky It’s a bird, it’s a plane
    – Gökyüzüne bak, bir kuş ve uçak

    How you like that?
    – Nasıl, hoşuna gitti mi?
    You gon’ like that
    – Bunu seveceksin.

    How you like that?
    – Nasıl ama, hoşuna gitti mi?

  • Zara Larsson – Uncover Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Zara Larsson – Uncover Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Nobody sees, nobody knows
    – Kimse görmüyor, kimse bilmiyor
    We are a secret, can’t be exposed
    – Biz bir sırız, ortaya çıkamayan
    That’s how it is, that’s how it goes
    – İşte bu kadar, böyle gider
    Far from the others, close to each other
    – Diğerlerinden uzak, birbirine yakın
    In the daylight, in the daylight
    – Gün ışığında, gün ışığında
    When the sun is shining
    – Güneş doğarken
    On the late night, on the late night
    – Gece, gece
    When the moon is blinding
    – Ay gözleri kör ederken
    In the plain sight, plain sight
    – Gözler önünde, gözler önünde
    Like stars in hiding
    – Saklanan yıldızlar gibi
    You and I burn on, on
    – Sen ve ben yanıyoruz
    Put two and to-gether, forever we’ll never change
    – İkimiz birlikte, asla değişmeyeceğiz
    Two and to-gether we’ll never change
    – Birlikte asla değişmeyeceğiz
    Nobody sees, nobody knows
    – Kimse görmüyor, kimse bilmiyor
    We are a secret, can’t be exposed
    – Biz bir sırız, ortaya çıkamayan
    That’s how it is, that’s how it goes
    – İşte bu kadar, böyle gider
    Far from the others, close to each other
    – Diğerlerinden uzak, birbirine yakın

    That’s when we uncover, cover, cover
    – O zaman biz ortaya çıkarız, kapanırız, kapanırız
    That’s when we uncover, cover, cover
    – O zaman biz ortaya çıkarız, kapanırız, kapanırız
    My asylum, my asylum is in your arms
    – Benim sığınağım, benim sığınağım senin kollarında
    When the world gives heavy burdens
    – Dünya ağır yükünü verdiğinde
    I can bear a thousand times
    – Binlerce kez taşıyabilirim
    On your shoulder, on your shoulder
    – Senin omuzlarında, senin omuzlarında
    I can reach an endless sky
    – Sonsuz gökyüzüne ulaşabilirim
    Feels like paradise
    – Cennet gibi hissettiriyor
    Put two and together, forever we’ll never change
    – İkimizi birlikte koy, sonsuza kadar asla değişmeyeceğiz
    Two and together we’ll never change
    – İkimiz birlikte asla değişmeyeceğiz

    Nobody sees, nobody knows
    – Kimse görmüyor, kimse bilmiyor
    We are a secret, can’t be exposed
    – Biz bir sırız, ortaya çıkamayan
    That’s how it is, that’s how it goes
    – İşte bu kadar, böyle gider
    Far from the others, close to each other
    – Diğerlerinden uzak, birbirine yakın
    That’s when we uncover, cover, cover
    – O zaman biz ortaya çıkarız, kapanırız, kapanırız
    That’s when we uncover, cover, cover
    – O zaman biz ortaya çıkarız, kapanırız, kapanırız
    We could build a universe right here
    – Burada bir evren inşa edebiliriz
    All the world could disappear
    – Tüm dünya gözden kaybolabilir
    Wouldn’t notice, wouldn’t care
    – Fark etmez, umrumda olmaz
    We can build a universe right here
    – Burada bir evren inşa edebilirdik
    The world could disappear
    – Dünya kaybolabilirdi
    I just need you near
    – Sadece yanımda olmana ihtiyacım var

    Nobody sees, nobody knows
    – Kimse görmüyor, kimse bilmiyor
    We are a secret, can’t be exposed
    – Biz bir sırız, ortaya çıkamayan
    That’s how it is (It is), that’s how it goes (It goes)
    – İşte bu kadar (bu kadar), işte böyle gider (böyle gider)
    Far from the others, close to each other
    – Diğerlerinden uzak, birbirine yakın
    That’s when we uncover, cover, cover
    – O zaman biz ortaya çıkarız, kapanırız, kapanırız
    That’s when we uncover, cover, cover (Ooh yeah)
    – O zaman biz ortaya çıkarız, kapanırız, kapanırız (Oh evet)
    That’s when we uncover
    – O zaman biz ortaya çıkarız

  • Taylor Swift – Ready For It Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Taylor Swift – Ready For It Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Knew he was a killer
    – Onun bir katil olduğunu biliyordum
    First time that I saw him
    – Onu gördüğüm ilk zamanda
    Wonder how many girls he had loved and left haunted
    – Onun sevdiği ve lanetli braktığı kaç kız olduğunu merak ediyorum
    But if he’s a ghost then I can be a phantom
    – Ama eğer o hayaletse ben hayali olabilirim
    Holdin’ him for ransom
    – Onu fidye için tutuyorum
    Some, some boys are tryin’ too hard
    – Bazı çocuklar çok fazla deniyor
    He don’t try at all though
    – o hiç denemiyor
    Younger than my exes but he act like such a man, so
    – Benim eskilerimden daha genç ama tam bir erkek gibi davranıyor,yani
    I see nothing better, I keep him forever
    – Daha iyi bir şey görmüyorum,onu sonsuza dek tutacağım
    Like a vendetta-ta
    – Bir intikam gibi

    I-I-I see how this is gonna go
    – Bunun nasıl olacağını görüyorum
    Touch me, and you’ll never be alon
    – Dokun bana,ve asla yalnız olmayacaksın
    I-Island breeze and lights down low
    – Ada esintisi ve ışıklar aşağı düşüyor
    No one has to know
    – Kimsenin bilmesine gerek yok

    In the middle of the night, in my dreams
    – Gecenin ortasında,rüyalarımda
    You should see the things we do, baby
    – Yaptığımız şeyleri görmeliydin ,bebeğim
    In the middle of the night, in my dreams
    – Gecenin ortasında,rüyalarımda
    I know I’m gonna be with you
    – Seninle olacağımı biliyorum
    So I take my time
    – Yani zamanımı bekliyorum
    (Are you ready for it?)
    – Bunun için hazır mısın?

    Me, I was a robber
    – Ben bir soyguncuydum
    First time that he saw me
    – Beni gördüğü ilk zaman
    Stealing hearts and running off and never saying sorry
    – Kalpleri çalıyorum ve asla üzgünüm demeden kaçıyorum
    But if I’m a thief then
    – Ama eğer o zamanlar bir hırsız olsaydım
    He can join the heist
    – O soyguna katılabilirdi
    And we’ll move to an island-and
    – ve biz adaya taşınırdık ve
    He can be my jailer
    – O benim gardiyanım olabilir
    Burton to this Taylor
    – Bu Taylor’a bir alet
    Every lover known in comparison is a failure
    – Her aşık biliyor ki ilişki bir başarısızlık
    I forget their names now
    – Şimdi isimlerini unuttum
    I’m so very tame now
    – Artık çok evcilim
    Never be the same now, now
    – Asla aynı olmıyacağım şimdi,şimdi

    Baby, let the games begin
    – Bebeğim hadi oyunlar başlasın
    Let the games begin
    – Oyunlar başlasın
    Let the games begin
    – Oyunlar başlasın
    Baby, let the games begin
    – Bebeğim hadi oyunlar başlasın
    Let the games begin
    – Oyunlar başlasın
    Let the games begin
    – Oyunlar başlasın

  • Katy Perry – Bon Appétit Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Katy Perry – Bon Appétit Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    ‘Cause I’m all that you want, boy
    – Çünkü tek istediğin benim,oğlum
    All that you can have, boy
    – Sahip olabileceğin tek şey benim,oğlum
    Got me spread like a buffet
    – Bir açık büfe gibi ziyafete açtırdın beni
    Bon appétit, baby
    – Afiyet olsun (yarasın) bebeğim
    Appetite for seduction
    – Baştan çıkaran bir arzu
    Fresh out the oven
    – Fırından taze çıktı
    Melt in your mouth kind of lovin’
    – Severek (aşktan) ağzında eriyor
    Bon appétit, baby;
    – Afiyet olsun (yarasın) bebeğim

    Looks like you’ve been starving
    – Kurt gibi acıkmışsın gibi duruyor
    You’ve got those hungry eyes
    – Gözlerinde açlık var
    You could use some sugar
    – Biraz şeker alabilirsin
    ‘Cause your levels ain’t right
    – Çünkü zeminin rahat değil
    I’m a five-star Michelin
    – Ben beş yıldızlı Michelin’im (dünyaca ünlü şef)
    A Kobe flown in
    – Uçurma konusunda bir Kobe’yim
    You want what I’m cooking, boy
    – Ne pişirdiğimi biliyorsun,oğlum

    Let me take you
    – Seni almama izin ver
    Under candle light
    – Mum ışığının altında
    We can wine and dine
    – Şarap içip yemek yiyebiliriz
    A table for two
    – İki kişilik bir masa
    And it’s okay
    – Eğer vaktin olursa
    If you take your time
    – Eğer zamanını alırsan
    Eat with your hands, fine
    – Ellerinle yiyebilirsin,sorun yok
    I’m on the menu
    – Menüde ben varım

     
    ‘Cause I’m all that you want, boy
    – Çünkü tek istediğin benim,oğlum
    All that you can have, boy
    – Sahip olabileceğin tek şey benim,oğlum
    Got me spread like a buffet
    – Bir açık büfe gibi ziyafete açtırdın beni
    Bon appétit, baby
    – Afiyet olsun (yarasın) bebeğim
    Appetite for seduction
    – Baştan çıkaran bir arzu
    Fresh out the oven
    – Fırından taze çıktı
    Melt in your mouth kind of lovin’
    – Severek (aşktan) ağzında eriyor
    Bon appétit, baby
    – Afiyet olsun (yarasın) bebeğim

     
    So you want some more
    – Demek biraz daha istiyorsun
    Well I’m open 24
    – 24 saat açığım
    Wanna keep you satisfied
    – Seni tatmin etmek istiyorum
    Customer’s always right
    – Müşteri her zaman haklıdır
    Hope you’ve got some room
    – Umarım odan vardır
    For the world’s best cherry pie
    – Dünyanın en iyi kirazlı pastası için
    Gonna hit that sweet tooth, boy
    – Güzel dişlerine değecek,oğlum

     
    Let me take you
    – Seni almama izin ver
    Under candle light
    – Mum ışığının altında
    We can wine and dine
    – Şarap içip yemek yiyebiliriz
    A table for two
    – İki kişilik bir masa
    And it’s okay
    – Eğer vaktin olursa
    If you take your time
    – Eğer zamanını alırsan
    Eat with your hands, fine
    – Ellerinle yiyebilirsin,sorun yok
    I’m on the menu
    – Menüde ben varım

     
    ‘Cause I’m all that you want, boy
     – Çünkü tek istediğin benim,oğlum
    All that you can have, boy
    – Sahip olabileceğin tek şey benim,oğlum
    Got me spread like a buffet
    – Bir açık büfe gibi ziyafete açtırdın beni
    Bon appétit, baby
    – Afiyet olsun (yarasın) bebeğim
    Appetite for seduction
    – Baştan çıkaran bir arzu
    Fresh out the oven
    – Fırından taze çıktı
    Melt in your mouth kind of lovin’
    – Severek (aşktan) ağzında eriyor
    Bon appétit, baby
    – Afiyet olsun (yarasın) bebeğim
    ‘Cause I’m all that you want, boy
    – Çünkü tek istediğin benim,oğlum
    All that you can have, boy
    – Sahip olabileceğin tek şey benim,oğlum
    Got me spread like a buffet
    – Bir açık büfe gibi ziyafete açtırdın beni
    Bon appétit, baby
    – Afiyet olsun (yarasın) bebeğim
    Appetite for seduction
    – Baştan çıkaran bir arzu
    Fresh out the oven
    – Fırından taze çıktı
    Melt in your mouth kind of lovin’
    – Severek (aşktan) ağzında eriyor
    Bon appétit, baby
    – Afiyet olsun (yarasın) bebeğim

    Sweet potato pie
    – Güzel patatesli turta
    It’ll change your mind
    – Fikrini değiştirecek
    Got you running back for seconds
    – Saniyelerce geri koşturacağım seni
    Every single night
    – Her gece

     
    I’m the one they say can change your life
    – Diyorlar ki ben hayatını değiştirebilecek tek kişiyim
    No waterfall, she drippin’ wet, you like my ice? (Blast)
    – Şelale yok ama damlalar akıtıyor,benim buzumu beğendin mi?
    She say she want a Migo night
    – Bir Migo gecesi istediğini söylüyor
    Now I ask her, “What’s the price?” (Hold on)
    – Şimdi ona soruyorum ‘Fiyatı nedir?’ diye
    If she do right, told her get whatever you like
    – Eğer doğru yaparsa,ona istediğini alabileceğini söyledim

     
    I grab her legs and now divide, aight
    – Bacaklarını yakaladım ve ayırdım,güzel
    Make her do a donut when she ride, aight
    – O iş üstündeyken bir donut yapacağım,güzel
    Looking at the eyes of a dime, make you blind
    – Bir kuruşun gözlerine bakıyorum,seni kör ediyor
    In her spine and my diamonds change the climate
    – Onun omurgasında benim elmaslarım iklimi değiştiriyor

    Sweet tooth, no tooth fairy
    – Tatlıya düşkün (tatlı diş),diş perisi olmadan
    Whipped cream, no dairy
    – Krema,süt olmadan
    She got her hot light on, screaming, “I’m ready”
    – Sıcak ışıklarını yaktı,’hazırım’ diye bağırıyor
    No horses, no carriage
    – At olmadan,araba olmadan

    ‘Cause I’m all that you want, boy
    – Çünkü tek istediğin benim,oğlum
    All that you can have, boy
    – Sahip olabileceğin tek şey benim,oğlum
    Got me spread like a buffet
    – Bir açık büfe gibi ziyafete açtırdın beni
    Bon appétit, baby
    – Afiyet olsun (yarasın) bebeğim
    Appetite for seduction
    – Baştan çıkaran bir arzu
    Fresh out the oven
    – Fırından taze çıktı
    Melt in your mouth kind of lovin’
    – Severek (aşktan) ağzında eriyor
    Bon appétit, baby
    – Afiyet olsun (yarasın) bebeğim

  • Jason Mraz – I’m Yours Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Jason Mraz – I’m Yours Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Well you done me and you bet I felt it
    – İyi, sen beni aldattın ve bunu hissetiğimi iddia ettin
    I tried to be chill but you’re so hot that I melted
    – Soğuk olmaya çalıştım ama sen çok sıcaksın ben eridim
    I fell right through the cracks
    – Çatlaklar boyunca düştüm
    Now I’m trying to get back
    – Şimdi geri dönmeye çalışıyorum
    Before the cool done run out
    – Gösterişli bitiş başlamadan
    I’ll be giving it my bestest
    – Buna en iyilerimi veriyor olacağım
    And nothing’s gonna to stop me but divine intervention
    – Ve beni durduracak hiç birşey olmayacak ama müdahele hissedeceğim
    I reckon it’s again my turn to win some or learn some
    – Sanıyorum, birşeyler kazanmak veya öğrenmek için yine benim sıram

    But I won’t hesitate no more, no more
    – Ama daha fazla çekinmeyeceğim, daha faza değil
    It cannot wait, I’m yours
    – Bekleyemiyor, ben seninim

    Well open up your mind and see like me
    – Zihnini aç ve benim gibi gör
    Open up your plans and damn you’re free
    – Planlarını açıkla ve son derece özgürsün
    Look into your heart and you’ll find love love love love
    – Kalbine bak ve sevgi(sevgi sevgi sevgi) bulacaksın
    Listen to the music of the moment, maybe sing with me
    – Bu andan müzik dinle, belki benimle şarkı söyle
    All – ah peaceful melody
    – Hepsi – ah sakin melodi
    And it’s our God-forsaken right to be loved love loved love loved
    – Ve bu bizim terkedilmiş-Tanrı’mız sevilmekte sevmekte sevilmekte sevmekte sevilmekte haklıdır

    So I won’t hesitate no more, no more
    – Yani daha fazla çekinmeyeceğim, daha fazla değil
    It cannot wait I’m sure
    – bekleyemiyor eminim
    There’s no need to complicate
    – Zorlaştırmaya gerek yok
    Our time is short
    – Zamanımız kısa
    This is our fate, I’m yours
    – Bu bizim kaderimiz, ben seninim

    Scooch on closer dear
    – Biraz yakınlaş sevgilim
    And I will nibble your ear
    – Ve hafifçe kulağını ısıracağım

    I’ve been spending way too long checking my tongue in the mirror
    – Birsürü yol harcadım aynada konuşma tarzımı kontrol etmek için
    And bending over backwards just to try to see it clearer
    – Ve geriye doğru eğildim sadece daha açıkca görebilmek için
    But my breath fogged up the glass
    – ama nefesim bardağı buğulandırdı
    And so I drew a new face and laughed
    – Ve yeni bir yüz çizdim ve güldüm
    I guess what I’m be saying is there ain’t no better reason
    – ne söylüyor olacağımı tahmin ediyorum daha iyi bir neden yok mu diye
    To rid yourself of vanity and just go with the seasons
    – Kendini kibirden kurtarmak ve uygun zamanla gitmek için
    It’s what we aim to do
    – Bu bizim yapmak için hedeflediğimizdir
    Our name is our virtue
    – İsmimiz bizim namusumuzdur

    I won’t hesitate no more, no more
    – Daha fazla çekinmeyeceğim, daha fazla değil
    It cannot wait I’m sure
    – Bekleyemiyor eminim
    There’s no need to complicate
    – Zorlaştırmaya gerek yok
    Our time is short
    – Zamanımız kısa
    This is our fate, I’m yours
    – Bu bizim kaderimiz, ben seninim

    Well no no, well open up your mind and see like me
    – Hayır hayır, Zihnini aç ve benim gibi gör
    Open up your plans and damn you’re free
    – Planlarını açıkla ve son derece özgürsün
    Look into your heart and you’ll find that the sky is yours
    – Kalbine bak ve bunu bulacaksın gökyüzü senindir
    Please don’t, please don’t, please don’t
    – Lütfen yapma, lütfen yapma, lütfen yapma
    There’s no need to complicate
    – Zorlaştırmaya gerek yok
    Cause our time is short
    – Çünkü zamanımız kısa
    This is our fate, I’m yours
    – Bu bizim kaderimiz, ben seninim

  • Calvin Harris – Feels Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Calvin Harris – Feels Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Now nothing ever last forever, no
    – Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez, hayır
    One minute you’re here and the next you’re gone
    – Bir dakika önce burada ve sonra da gitmiş (ölmüş) olabilirsin
    So I respect you, wanna take it slow
    – Bu yüzden sana saygı duyuyorum, yavaştan almak istiyorsun
    I need a mental receipt to know this moment at all
    – Ruhsal bir belgeye ihtiyacım var bu anı bilebilmek için

    Do you mind if I steal a kiss? (Chop, chop)
    – Bir öpücük çalsam sorun olur mu?
    A little souvenir, can I steal it from you?
    – Ufak bir hediye, senden çalabilir miyim?
    To memorize the way you shock me
    – Beni nasıl şaşırttığını hatırlayabilmek için
    The way you move it here (Hey)
    – Nasıl hareketlendiğini burada
    Just wanna feel it from you (Hey)
    – Sadece senden hissetmek istiyorum

    Don’t be afraid to catch feels
    – Duygularından korkma
    Ride drop top and chase thrills (Hey)
    – Üstü açık bir araba al ve heyecanı ara
    I know you ain’t afraid about this (Hey)
    – Bundan korkmadığını  biliyorum
    Baby, I know you ain’t scared to catch feels
    – Bebeğim, duygularından korkmadığını da biliyorum
    Feels with me
    – Benimle olanlardan

    I’m your window shopper, suck off of your novel
    – Ben senin vitrin alışverişçinim, romanından çekil
    Unwind off your goggles, virtual (virtual) reality
    – Gözlüklerini çıkar, sanal gerçeklik
    It ain’t what it cost you, it might be a dollar
    – Sana ne kadara mal olacağı önemli değil, bir dolar da olabilir
    As long as it shocks you, memory, electricity
    – Seni şok ettiği sürece hafıza, elektrik

    Do you mind if I steal a kiss? (Chop, chop)
    – Bir öpücük çalsam sorun olur mu?
    A little souvenir, can I steal it from you?
    – Ufak bir hediye, senden çalabilir miyim?
    To memorize the way you shock me
    – Beni nasıl şaşırttığını hatırlayabilmek için
    The way you move it here (Hey)
    – Nasıl hareketlendiğini burada
    Just wanna feel it from you (Hey)
    – Sadece senden hissetmek istiyorum

    Don’t be afraid to catch feels
    – Duygularından korkma
    Ride drop top and chase thrills (Hey)
    – Üstü açık bir araba al ve heyecanı ara
    I know you ain’t afraid about this (Hey)
    – Bundan korkmadığını  biliyorum
    Baby, I know you ain’t scared to catch feels
    – Bebeğim, duygularından korkmadığını da biliyorum
    Feels with me
    – Benimle olanlardan

    Goddamn, I know you love to make an entrance
    – Kahretsin, giriş yapmayı sevdiğini biliyorum
    Do you like getting paid or getting paid attention?
    – Sana ödeme mi yapılmasını istersin yoksa dikkatleri çekmeyi mi?
    You mixed the wrong guys with the right intentions
    – Yanlış adamlarla doğru amaçları karıştırdın
    In the same bed, but it still feel long distance
    – Aynı yatakta ama sanki uzakmış gibi
    She’s looking for a little more consistency
    – Birazcık tutarlılık arıyor
    But when you stop looking you gon’ find what’s meant to be
    – Ama aramayı bırakınca ne anlama geldiğini anlayacaksın
    And honestly, I’m way too done with the hoes
    – Ve doğrusu, kaltaklarla işim bitti
    I cut off all my exes for your x and o’s
    – Eski sevgililerimle senin öpücüklerin ve sarılmaların için tüm iletişimimi kestim
    I feel my old flings was just preparing me
    – Eski fırlamalıklarım beni hazırlamış gibi hissediyorum
    When I say I want you, say it back, Parakeet
    – Seni istediğimi söyledğimde sen de aynısını söyle Parakeet
    Fly in first-class through the air, Airbnb
    – Birinci sınıfta uç, Airbnb
    I’m the best you had, you just be comparing me to me
    – Elde edebileceğinin en iyisi benim, sadece benimle karşılaştırabilirsin
    Imma ‘at’ this at you, if I put you on my phone
    – Seni telefonuma kaydedersem yüklerim
    And upload it, it’ll get maximum views
    – Ve yüklersem çok fazla görüntülenme alır
    I came in through in the clutch with the lipsticks and phones
    – Rujların ve telefonların arasından geldim
    Wear your fave cologne just to get you alone
    – Seni yalnızlaştırması için en sevdiğin parfümü sık

    Don’t be afraid to catch feels
    – Duygularından korkma
    Ride drop top and chase thrills (Hey)
    – Üstü açık bir araba al ve heyecanı ara
    I know you ain’t afraid about this (Hey)
    – Bundan korkmadığını  biliyorum
    Baby, I know you ain’t scared to catch feels
    – Bebeğim, duygularından korkmadığını da biliyorum
    Woah, woah, woah
    – Woah, woah, woah
    Feels with me
    – Benimle olanlardan
    Don’t be afraid to catch feels
    – Duygularından korkma
    Ride drop top and chase thrills (Hey)
    – Üstü açık bir araba al ve heyecanı ara
    I know you ain’t afraid about this (Hey)
    – Bundan korkmadığını  biliyorum
    Baby, I know you ain’t scared to catch feels
    – Bebeğim, duygularından korkmadığını da biliyorum

  • Berlin – Take My Breathe Away theme from Top Gun with Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Berlin – Take My Breathe Away theme from Top Gun with Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Watching every motion
    – Her hareketi izliyorum
    In my foolish lover’s game
    – Aptalca aşık oyunumda
    On this endless ocean
    – Bu sonsuz okyanusta
    Finally lovers know no shame
    – Sonunda aşıklar utanç nedir bilmez
    Turning and returning
    – Dönerek ve geri dönerek
    To some secret place inside
    – İçerdeki gizli bir yere
    Watching in slow motion
    – Ağır çekimde izliyorum
    As you turn around and say
    – Sen dönüp şunu söylerken

    [ Take my breath away
    – Nefesimi kes ]
    Watching I keep waiting
    – İzliyorum, beklemeye devam ediyorum
    Still anticipating love
    – Hala aşkı umuyorum
    Never hesitating
    – Asla tereddüt etmiyorum
    To become the fated ones
    – Kaderin bağladıkları olmak için
    Turning and returning
    – Dönerek ve geri dönerek
    To some secret place to find
    – Bulunacak gizli bir yere
    Watching in slow motion
    – Ağır çekimde izliyorum
    As you turn to me and say
    – Sen bana dönüp şunu söylerken
    My love
    – Aşkım

    Through the hourglass I saw you
    – Kum saatinin içinden seni gördüm
    In time you slipped away
    – Zamanla kayıp gittin
    When the mirror crashed I called you
    – Ayna parçalandığında seni çağırdım
    And turned to hear you say
    – Ve senin şunu söylemeni duymak için döndüm,
    If only for today
    – Keşke bu gün için
    I am unafraid
    – Korkmuyor olsaydım

    Watching every motion
    – Her hareketi izliyorum
    In this foolish lover’s game
    – Bu aptal aşığın oyununda
    Haunted by the notion
    – Fikir peşimi bırakmıyor
    Somewhere there’s a love in flames
    – Bir yerde alevler içinde bir aşk var
    Turning and returning
    – Dönen ve geri dönen
    To some secret place inside
    – İçerdeki gizli bir yere
    Watching in slow motion
    – Ağır çekimde izliyorum
    As you turn my way and say
    – Sen bana doğru dönüp şunu söylerken

  • Bee Gees – Stayin’ Alive Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Bee Gees – Stayin’ Alive Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Well, you can tell by the way I use my walk
    – Bu arada benim yürüyüşümü kullandığımı söyleyebilirsin.
    I’m a woman’s man: no time to talk
    – Ben bir kadının adamıyım: konuşacak zamanım yok
    Music loud and women warm
    – Yüksek sesli müzik ve ateşli kadınlar
    I’ve been kicked around since I was born
    – Ben doğduğumdan beri kovuldum
    And now it’s all right, it’s okay
    – Ve şimdi herşey yolunda ve tamam
    And you may look the other way
    – Ve öbür tarafa bakabilirsin
    We can try, to understand
    – Anlamak için deneyebiliriz
    The New York Times’ effect on man
    – New York Times’ın insana etkisi

    Whether you’re a brother or whether you’re a mother
    – İster kardeş ister Anne olun
    You’re stayin’ alive, stayin’ alive
    – Yaşıyorsun,yaşıyorsun
    Feel the city breaking and everybody shaking, people
    – Şehrin kırılmasını ve herkesin sallanmasını hisset, insanlar
    Stayin’ alive, stayin’ alive
    – Yaşıyorsun,yaşıyorsun
    Ah, ha, ha, ha, stayin’ alive, stayin’ alive
    – Ah,ha, ha, ha, yaşıyorsun ,yaşıyorsun
    Ah, ha, ha, ha, stayin’ alive
    – Ah,ha, ha, ha, yaşıyorsun
    We will get low
    – Alçalıyoruz

    Well now, I get low and I get high
    – Eh şimdi, alçalıyorum ve yükseliyorum
    And if I can’t get either, I really try
    – Ve hiç gelemezsem, gerçekten deniyorum
    Got the wings of heaven on my shoes
    – Ayakkabılarımda cennetin kanatları var
    I’m a dancing man, and I just can’t lose
    – Ben bir dansçıyım ve Sadece kaybedemem
    You know it’s alright, it’s OK
    – Biliyorsun herşey yolunda ve iyi
    I’ll live to see another day
    – Başka günü görmek için yaşayacağım
    We can try, to understand
    – Anlamak için deneyebiliriz
    The New York Times’ effect on man
    – New York Times’ın insana etkisi

    Whether you’re a brother or whether you’re a mother
    – İster anne olun isterseniz abi
    You’re stayin’ alive, stayin’ alive
    – yaşıyorsun ,yaşıyorsun
    Feel the city breaking and everybody shaking, people
    – Şehrin kırılmasını ve herkesin sallanmasını hisset, insanlar
    Stayin’ alive, stayin’ alive
    – yaşıyorsun ,yaşıyorsun
    Ah, ha, ha, ha, stayin’ alive, stayin’ alive
    – yaşıyorsun ,yaşıyorsun ,yaşıyorsun
    Ah, ha, ha, ha, stayin’ alive
    – Ah ha ha ha yaşıyorsun

    Life’s goin’ nowhere, somebody help me
    – Hayat akıp gidiyor birisi bana yardım etsin
    Somebody help me, yeah
    – Biri bana yardım etsin, evet
    Life goin’ nowhere, somebody help me, yeah
    – Hayat akıp gidiyor birisi bana yardım etsin
    I’m stayin’ alive
    – yaşıyorsun

    Well, you can tell by the way I use my walk
    – Bu arada benim yürüyüşümü kullandığımı söyleyebilirsin.
    I’m a woman’s man: no time to talk
    – Ben bir kadının adamıyım: konuşacak zamanım yok
    Music loud and women warm
    – Müzik yüksek ve kadınlar sıcak
    I’ve been kicked around since I was born
    – Ben doğduğumdan beri kovuldum
    And now it’s all right, it’s okay
    – Ve şimdi biliyorsun herşey iyi ve tamam
    And you may look the other way
    – Ve öbür tarafa bakabilirsin
    We can try, to understand
    – Anlamak için deneyebiliriz

  • B.o.B – So Good Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    B.o.B – So Good Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Drinking a German beer with a Cuban cigar
    – Bir Küba purosuyla Alman birası içiyorum
    In the middle of Paris with a Dominican bar
    – Dominik bar da Paris’in ortasında
    Great head on her shoulders, she probably studied abroad
    – Omuzlarında harika bir kafa taşıyor, muhtemelen yurt dışında eğitim gördü
    She transfered to Harvard, from King’s College in march
    – Kings College’den mart ayında Harvard’a transfer oldu
    She says that i’m her favorite
    – Benim onun favorisi olduğumu söylüyor
    Cause she admires the art of Michelangelo with the flow
    – Çünkü Michelangelo’nun sanatına hayran
    Picasso with the bars
    – Picasso’nun çizgilerine
    She’s well put together like a piece by gershwin
    – gershwin tarafından doğru birleştirilmiş parçalar gibi
    Rennaisaince style, tonight is picture perfect
    – Rennaisaince stili, bu gece resim mükemmel
    Smile, and pack your bags real good baby
    – Gülümse, ve çantalarını toparla
    Cause you’ll be gone for a while
    Çünkü birazdan gitmiş olacaksın

    Girl tell me how you feel
    – Kızım söyle bana nasıl hissediyorsun
    What your fantasy
    – Fantazin ne
    I see us on a beach down in Mexico
    – Seni Meksika’da plajda görüyorum
    You can put your feet up
    – Ayaklarını havaya kaldıryorsun
    Be my senorita
    – Benim senoritam oluyorsun
    We ain’t gotta rush
    – Acele etmene gerek yok
    Just take it slow
    – Yavaştan al

    You’ll be in the high life
    – Hayatta yükseleceksin
    Soaking up the sunlight
    – Güneş ışığını emerek
    Anything you want is yours
    – İstediğin her şey senin
    I had you living life like you should
    – Olması gerektiği gibi hayat sürdün
    You say you never had it so good
    – Hiç bu kadar iyi olmadığını söyledin
    La la la la la la
    – La la la la la la
    You never had it so good
    – Hiç bu kadar iyi olmadığını
    La la la la la la
    – La la la la la la

    Suffering from first class cabin fever
    – Birinci sınıf kabin ateşine katlandın
    Five hour layovers from Norway to Egypt
    – Norveçten Mısıra 5 saatte uzanarak
    I’m to the point like the Pyramids of Giza
    – Ben Giza piramidindeki bir nokta gibiyim
    Still lean to the left like the tower out in pisa
    – pisa kulesinde hala sola doğru yönlenen
    I’m feeling single baby,
    – bekar hissediyorum bebek
    I could use a feature
    – bu fırsatı kullanabilirsin
    Swagger like ceaser, i’ll get you a visa
    – sezar gibi yağmalayarak, sana bir visa vereceğim
    We can go to italy, and maybe see the coliseum
    – İtalya’ya gidebiliriz, ve belki coliseumu görürüz
    I’ll be Da Vinci if you be my Mona Lisa
    – Benim Mona Lisam olursan Da Vinci olurum
    Smile, and pack your bags real good baby
    – Gülümse, ve çantalarını toparla
    Cause you’ll be gone for a while
    – Çünkü birazdan gitmiş olacaksın

    Girl tell me how you feel
    – Kızım söyle bana nasıl hissediyorsun
    What your fantasy
    – Fantazin ne
    I see us on a beach down in Mexico
    – Seni Meksika’da plajda görüyorum
    You can put your feet up
    – Ayaklarını havaya kaldıryorsun
    Be my senorita
    – Benim senoritam oluyorsun
    We ain’t gotta rush
    – Acele etmene gerek yok
    Just take it slow
    – Yavaştan al

    You’ll be in the high life
    – Hayatta yükseleceksin
    Soaking up the sunlight
    – Güneş ışığını emerek
    Anything you want is yours
    – İstediğin her şey senin
    I had you living life like you should
    – Olması gerektiği gibi hayat sürdün
    You say you never had it so good
    – Hiç bu kadar iyi olmadığını söyledin
    La la la la la la
    – La la la la la la
    You never had it so good
    – Hiç bu kadar iyi olmadığını
    La la la la la la
    – La la la la la la

    Well I been feeling singular
    – Tekil hissediyorum
    How about let’s make it plural
    – Bunu çoğul yapmaya ne dersin
    Spin the globe, whatever it lands that’s where we’ll go
    – Dünyayı döndür, nerede durursa oraya gidelim
    We’ll hit up Europe, yep, and spend some euro
    – Avrupaya vuralım, evet, biraz euro harcayalım
    And maybe visit Berlin, the wall’s with the murals
    – ve belki Berlini ziyaret ederiz, resimli duvarı
    This is your month baby
    – Bu senin ayın bebek
    Sign of the virgo
    – Başak burcu
    Private reservation, glasses full of merlo
    – Özel rezervasyon, merlo dolu bardaklar
    A rose, a burgundy
    – bir gül , bir bordo
    Travel like turbo
    – Turbo gibi seyahat et
    Brush up on your espanol
    – espanolu fırçala
    We’ll Barcelona bound
    – Barcelona sınırındayız
    Smile, and pack your bags real good baby
    – Gülümse, ve çantalarını toparla
    Cause you’ll be gone for a while
    – Çünkü birazdan gitmiş olacaksın

    Girl tell me how you feel
    – Kızım söyle bana nasıl hissediyorsun
    What your fantasy
    – Fantazin ne
    I see us on a beach down in Mexico
    – Seni Meksika’da plajda görüyorum
    You can put your feet up
    – Ayaklarını havaya kaldıryorsun
    Be my senorita
    – Benim senoritam oluyorsun
    We ain’t gotta rush
    – Acele etmene gerek yok
    Just take it slow
    – Yavaştan al

    You’ll be in the high life
    – Hayatta yükseleceksin
    Soaking up the sunlight
    – Güneş ışığını emerek
    Anything you want is yours
    – İstediğin her şey senin
    I had you living life like you should
    – Olması gerektiği gibi hayat sürdün
    You say you never had it so good
    – Hiç bu kadar iyi olmadığını söyledin
    La la la la la la
    – La la la la la la
    You never had it so good
    – Hiç bu kadar iyi olmadığını
    La la la la la la
    – La la la la la la

  • Jesse & Joy – ¡Corre Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Jesse & Joy – ¡Corre Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Me miras diferente
    – Bana farklı bakıyorsun
    Me abrazas y no siento tu calor
    – Bana sarılıyorsun ve ateşini hissetmiyorum
    Te digo lo que siento
    – Te DIGO lo que siento
    Me interrumpes y terminas la oración
    – Bana interrumpes y terminas la oración
    Siempre tienes la razón
    – Daima sebebin var
    Tu libreto de siempre tan predecible
    – Her zamanki senaryonuz çok tahmin edilebilir
    Ya ya me lo se
    – Ben zaten biliyorum

    Así que corre corre corre corazón
    – Öyleyse koş koş koş yürekten
    De los dos tu siempre fuiste el mas veloz
    – İkisinin arasında her zaman en hızlıydın
    Toma todo lo que quieras pero vete ya
    – İstediğin her şeyi al ama lanet seni
    que mis lágrimas jamás te voy a dar
    – gözyaşlarım asla sana vermeyecek
    Así que corre como siempre no mires atrás
    – Öyleyse koş her zaman arkana bakma
    lo has hecho ya y la verdad me da igual.
    – Yapılanlar zaten yapıldı ve gerçek önemli değil.
    Ya viví esta escena
    – Bu sahneyi zaten yaşadım
    Y con mucha pena te digo no, conmigo no
    – Ve büyük üzüntüyle Hayır DİYORUM, benimle yok
    Di lo que podía, pero a media puerta
    – Ne yapabileceğimi söyledim ama kapının yarısı
    Se quedó mi corazón
    – Kalbim kaldı
    Tu libreto de siempre tan repetido
    – Her zamanki senaryon çok tekrarlandı
    Ya no no te queda bien
    – Artık sana uymuyor

    Así que corre corre corre corazón
    – Öyleyse koş koş koş yürekten
    De los dos tu siempre fuiste el más veloz
    – İkisinin arasında her zaman en hızlıydın
    Toma todo lo que quieras pero vete ya
    – İstediğini al ama şimdi git
    que mis lágrimas jamás te voy a dar
    – sana asla gözyaşlarımı vermeyeceğim
    Así que corre como siempre no mires atrás
    – Öyleyse koş her zaman arkana bakma
    lo has hecho ya y la verdad me da igual.
    – Bunu zaten yaptın ve gerçek şu ki umrumda değil
    Tu el perro de siempre los mismos trucos
    – Sen aynı yaşlı köpeksin, aynı numaralar
    Ya ya me lo se
    – Ben zaten biliyorum
    Así que corre corre corre corazón
    – Öyleyse koş koş koş yürekten
    De los dos tu siempre fuiste el más veloz;
    – İkisinin arasında her zaman en hızlıydın
    Toma todo lo que quieras pero vete ya
    – İstediğini al ama şimdi git
    que mis lágrimas jamás te voy a dar
    – sana asla gözyaşlarımı vermeyeceğim
    han sido tantas despedidas que en verdad
    – o kadar çok vedalaştı ki gerçekte
    Dedicarte un verso mas está de más
    – Sana bir ayet daha ithaf etmek bitti

    Así que corre como siempre q no iré detrás
    – Öyleyse her zamanki gibi koş ki geride kalmayacağım
    Lo has hecho ya y la verdad me da igual
    – Bunu zaten yaptın ve gerçek şu ki umrumda değil
    lo has hecho ya y la verdad me da igual
    – zaten yaptın ve gerçek şu ki umrumda değil
    lo has hecho ya pero al final me da igual
    – Zaten yaptın ama sonunda umrumda değil


  • Astrid S – Hurts So Good Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Astrid S – Hurts So Good Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    You fight me off like a firefighter
    – Beni söndürdün bir itfaiyeci gibi
    So tell me why you still get burned
    – Bu yüzden söyle bana sen neden hala yanıyorsun?
    You said you’re not, but you’re still a liar
    – Sen öyle olmadığını söyledin fakat sen bir yalancısın
    Cause I’m the one that you run to first
    – Çünkü Sen önce koşmana rağmen ben birinciyim
    Every time, yeah
    – Her zaman, evet
    Why do you try to deny it
    – Neden bunu inkar etmeyi deniyorsun?
    When you show up every night
    – Her gece çıkageldiğinde

    And tell me that you want me but it’s complicated
    – Ve bana beni istediğini söylüyorsun fakat bu çok karmaşık.
    So complicated
    – Karmakarışık.
    When it hurts, but it hurts so good
    – Bu acıttığında, fakat acıtması çok iyi
    Do you take it? Do you break it off
    – Dayanabilir misin? Bunu bitirebilir misin?
    When it hurts, but it hurts so good
    – Bu acıttığında, fakat acıtması çok iyi
    Can you say it, can you say it?
    – Bunu söyleyebilir misin? Söyleyebilir misin?

    Your love is like
    – Senin aşkın gibi
    Your love is like
    – Senin aşkın gibi
    It hurts so good
    – Bu çok fena acıtır
    Your love is like
    – Senin aşkın gibi
    It hurts so good
    – Bu çok fena acıtır

    Every time that I swear it’s over
    – Her zaman, yemin ederim bu bitti
    It makes you want me even more
    – Bu beni daha çok istemene neden oluyor
    You pull away and I’m coming closer
    – Sen uzaklaşıyorsun ve ben daha çok yaklaşıyorum
    And all we ever stay is torn
    – Ve biz hep ayrı kaldık
    Baby, I don’t know why I try to deny it
    – Bebeğim, bilmiyorum neden bunu inkar ediyorum
    When you show up every night
    – Her gece çıkageldiğinde
    I tell you that I want you but it’s complicated
    – Neden bunu inkar etmeyi deniyorsun?
    So complicated
    – Her gece çıkageldiğinde
    When it hurts, but it hurts so good
    – Acıttığında, ama çok acıtıyor
    Do you take it? Do you break it off
    – Alır mısın Kırar mısın
    When it hurts, but it hurts so good
    – Acıttığında, ama çok acıtıyor
    Can you say it, can you say it?
    – Söyleyebilir misin, söyleyebilir misin?

    Your love is like
    – Senin aşkın gibi
    Your love is like
    – Senin aşkın gibi
    It hurts so good
    – Bu çok fena acıtır
    Your love is like
    – Senin aşkın gibi
    It hurts so good
    – Bu çok fena acıtır

    Wide awake through the daylight
    – Şafağa kadar düşündüm uyumadan
    Will you hold me like we’re running a yellow light?
    – Sarılacak mısın sanki gün ışığı gibi ışıldarken?
    Reach for you with my hands tied
    – Senin ulaşman için ellerimi bağladım
    Are we dancing like we’re burning in paradise?
    – Cennette yanar gibi dans ediyor muyuz?
    When it hurts, but it hurts so good
    – Acıttığında, fakat acı iyidir.
    Do you take it? Do you break it off
    – Dayanabilir misin? Bunu bitirebilir misin?
    When it hurts, but it hurts so good
    – Acıttığında, fakat acı çok iyidir.
    Can you say it, can you say it?
    – Söyleyebilir misin? Bunu söyleyebilir misin?
    Your love is like
    – Senin aşkın gibi
    Your love is like
    – Senin aşkın gibi
    It hurts so good
    – Acı iyidir
    Your love is like
    – Senin aşkın gibi
    It hurts so good
    – Acı çok iyidir.



  • Kendrick Lamar – I Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Kendrick Lamar – I Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

     done been through a whole lot
    – Gördüm geçirdim ben,
    Trial, tribulation, but I know God
    – Duruşmaları, sıkıntıları, ama bildim Tanrımı.
    Satan wanna put me in a bow tie
    – Şeytan takmak istedi bana papyon,
    Pray that the holy water don’t go dry
    – Dua ediyorum, umarım kutsal su kurumaz.
    As I look around me
    – Şöyle bir baktığımda etrafıma,
    So many motherfuckers wanna down me
    – Pek çok şerefsiz devirmeyi istiyor beni.
    But an enemigo never drown me
    – Ama düşmanım asla bastıramaz beni,
    In front of a dirty double-mirror they found me
    – Çift taraflı aynanın karşısında buldular beni.

    And I love myself
    – Ve seviyorum ben kendimi
    (The world is a ghetto with big guns and picket signs)
    – (Dünya kocaman silahlar ve eylem pankartlarıyla dolu bir getto)
    I love myself
    – Seviyorum kendimi
    (But it can do what it want whenever it want, I don’t mind)
    – (İstediğini, istediği vakit yapabilir o ama ben umursamam)
    I love myself
    – Seviyorum kendimi
    (He said I gotta get up, life is more than suicide)
    – (O bana ayağa kalkmamı, hayatın bir intihardan daha fazlası olduğunu söyledi)
    I love myself
    – Seviyorum kendimi
    (One day at a time, sun gon’ shine)
    – (Bir gün gelecek, güneş parlayacak)

    Everybody lookin’ at you crazy (Crazy)
    – Herkes sana çıldırmışçasına bakıyor (Çıldırmışçasına)
    What you gon’ do? (What you gon’ do?)
    – Ne yapacaksın şimdi? (Ne yapacaksın?)
    Lift up your head and keep moving (Keep moving)
    – Başını kaldırıp devam edeceksin (Devam edeceksin)
    Or let the paranoia haunt you? (Haunt you)
    – Veyahut paranoyanın sanan dadanmasına izin vereceksin (Dadanmasına)
    Peace to fashion police, I wear my heart
    – Selamlar olsun moda eleştirmenlerine, kalbimi giyiyorum ben,
    On my sleeve, let the runway start
    – Kolumun üzerine, başlasın bakalım podyum yürüyüşü.
    You know the miserable do love company
    – Biliyorsunuz sefalet arkadaşsız edemez,
    What do you want from me and my scars?
    – Söyleyin ne istiyorsunuz benden ve yaralarımdan?
    Everybody lack confidence, everybody lack confidence
    – Herkeste özgüven eksikliği var, herkeste özgüven eksikliği var,
    How many times my potential was anonymous?
    – Kaç zamandır potansiyelim anonim kaldı?
    How many times the city making me promises?
    – Kaç defa bu şehir bana vaatler verdi?
    So I promise this
    – O halde bende bunu vâât ediyorum size.

    They wanna say it’s a war outside and a bomb in the street
    – Dışarıda savaş, sokaklarda da bombalar olduğunu söylemek istiyorlar,
    And a gun in the hood and a mob of police
    – Ve mahallede silahın olduğunu, polis kalabalığını olduğunu.
     And a rock on the corner and a line full of fiend
    – Köşelerde kokain ve kokainmanlarla dolu bir sıra olduğunu,
    And a bottle full of lean and a model on a scheme yup
    – Ve içki ile dolu bir şişe, onun da başında bir model olduğunu söylemek istiyorlar.
    These days of frustration keep y’all on tuck and rotation
    – Bu hüsran dolu günler sizi sıkıştırıyor ve döndürmeye devam ediyor,
    I duck these cold faces, post up fi-fie-fo-fum basis
    – Ben bu mahkeme duvarı suratlı rapperların üstünde beliriyorum ve fee-fi-fo-fum’u yapıştırıyorum.
    Dreams of reality’s peace
    – Hakikatın huzurunun hayalleri,
    Blow steam in the face of the beast
    – Üflüyor dumanı canavarın yüzüne.
    The sky could fall down, the wind could cry now
    – Gökyüzü çökebilir, rüzgar ağlayabilir şimdi,
    The strong in me, I still smile
    – Güçlü adam benim içimdeki, hala gülümsüyorum.

    Walk my bare feet (Walk my bare feet)
    – Yürürüm yalın ayak (Yalın ayak)
    Down, down valley deep (Down, down valley deep)
    – Vadinin derinliklerine doğru
    Fi-fie-fo-fum (Fi-fie-fo-fum)
    – Fee-fi-fo-fum (Fee-fi-fo-fum)
    My heart undone (My heart undone)
    – Kalbim sağlam halde (Kalbim sağlam)

    I went to war last night
    – Savaşa gittim dün gece
    With an automatic weapon, don’t nobody call a medic
    – Otomatik bir silahla, kimse çağırmasın doktor,
    I’ma do it till I get it right
    – Yapmaya devam edeceğim bunu düzeltene dek.
    I went to war last night
    – Savaşa gittim dün gece
    I’ve been dealing with depression ever since an adolescent
    – Depresyonlarla uğraşıyorum ergenlikten beri,
    Duckin’ every other blessin’, I can never see the message
    – Görmezden gelirdim diğer tüm lütufların, hiç farkına varamazdım mesajın.
    I could never take the lead, I could never bob and weave
    – Hiç önayak olamazdım, hiç olamazdım hızlı ve çevik
    From a negative and letting them annihilate me
    – Negataif birinin moralimi bozmasına izin veremezdim.
    And it’s evident I’m moving at a meteor speed
    – Bu oldukça aşikâr, meteor hızındayım ben,
    Finna run into a building, lay my body in the street
    – Koşuşturuyorum binanın içine, seriyorum vücudumu sokağa.
    Keep my money in the ceiling, let my mama know I’m free
    – Tavan arasına bırakıyorum paramı, anneme gösteriyorum onun kölesi olmadığımı,
    Give my story to the children and a lesson they can read
    – Hikayemi gençlere verin ve okuyabilecekleri bir ders olsun.
    And the glory to the feeling of the holy unseen
    – Ve görünmeyen kutsallığı hissetmenin zaferi,
    Seen enough, make a motherfucker scream, ‘I love myself!”
    – Yeterince gördüm geçirdim, şimdi milleti ‘Seviyorum kendimi!” diye bağırtmanın zamanı.

    I lost my head
    – Kafam karıştı,
    I must misread what the good book said
    – Güzel kitabın dediklerini yanlış yorumlamış olmalıyım.
    Oh woes be me, it’s a jungle inside
    – Vay anam vay, bir orman var içimde,
    Give myself again till the well runs dry (i)
    – Vereceğim kendimi işime bu yaratıcılığın kaynağı kuruyana kadar.