Sen du for så har min spegel glömt bort hur du såg ut – Sen gittiğinden beri aynam neye benzediğini unuttu. Nu får den aldrig se dig – Şimdi seni asla görmeyecek Telefonen har glömt bort hur du lät – Telefon sesini unuttu Och ingen talar längre om dig med mig – Ve artık kimse benimle senden bahsetmiyor
Alla har glömt – Herkes unuttu Men inte jag – Ama ben değil För varje ensam natt så minns jag mer – Her gece daha fazlasını hatırlıyorum. Alla har glömt – Herkes unuttu Men inte jag – Ama ben değil Jag påminns om dig av snart allt jag ser – Gördüğüm hemen hemen her şeyle seni hatırlatıyorum.
Dina tunga steg har golvet glömt bort – Zeminin unuttuğu ağır adımların Din kropp kan soffan inte längre minnas – Vücudunuz artık kanepeyi hatırlayamıyor Kudden har glömt bort dem tårar jag grät – Yastık ağladığım gözyaşlarını unuttu Vart finns de spår som ändå måste finnas? – Hala bulunması gereken izler nerede?
Alla har glömt – Herkes unuttu Men inte jag – Ama ben değil För varje ensam natt så minns jag mer – Her gece daha fazlasını hatırlıyorum. Alla har glömt – Herkes unuttu Men inte jag – Ama ben değil Jag påminns om dig av snart allt jag ser – Gördüğüm hemen hemen her şeyle seni hatırlatıyorum.
Dörren kommer inte längre ihåg hur du slet upp den – Kapı artık onu nasıl açtığını hatırlamıyor I vre att få se mig – Beni görmeyi çok isterim Och gitarren inte sångerna om allt skönt och vackert – Ve gitar güzel ve güzel olan her şey hakkında şarkı söylemiyor Som du skulle ge mig – Bana vereceğin gibi
Alla har glömt – Herkes unuttu Men inte jag – Ama ben değil För varje ensam natt så minns jag mer – Her gece daha fazlasını hatırlıyorum. Alla har glömt – Herkes unuttu Men inte jag – Ama ben değil Jag påminns om dig av snart allt jag ser – Gördüğüm hemen hemen her şeyle seni hatırlatıyorum. Jag påminns om dig av snart allt jag ser – Gördüğüm hemen hemen her şeyle seni hatırlatıyorum.
När jag en gång dör – Bir zamanlar öldüğümde Det verkar bli rätt snart – Çok yakında olacak gibi görünüyor Då kan du känna dej stolt – O zaman gurur duyabilirsin För att du var så smart – Çünkü çok zekiydin. Då kan du känna dej nöjd – O zaman memnun hissedebilirsiniz Med vad du gjort mot mej – Bana yaptıkların için Sen kan du sitta där och sucka – O zaman orada oturup iç çekebilirsin Hela livet ut och ångra dej – Tüm hayatını yaşa ve pişman ol.
Jag kanske flyger bort – Uçup gidebilirim Det kanske blir en krasch – Belki bir kaza olacak Jag kan bli tagen av snuten – Polis tarafından yakalanabilirim. Och ha tänt snett på hasch – Ve esrar yaktı Då ska du fälla bittra tårar – O zaman acı gözyaşları dökeceksin På mitt fotografi – Fotoğrafımda När jag är död ska du önska mej tillbaka – Öldüğümde beni geri dileyeceksin Men då får du tji – Ama sonra tjı’yi alırsın
Jag är trött på att bli – Olmaktan yoruldum Behandlad nonchalant – Gelişigüzel tedavi edildi Men jag kan ge igen – Ama yine verebilirim Det ska bli intressant – İlginç olmalı Jag kanske gör nåt dumt – Belki aptalca bir şey yapıyorum En gång när jag är full – Bir zamanlar sarhoşken Sen kan du sitta där och gråta – O zaman orada oturup ağlayabilirsin. Men framför allt få känna skuld – Her şeyden önce, kendini suçlu hisset
Så det är bäst du hör upp med – O yüzden beni dinlesen iyi edersin. Att göra mej nervös – Beni sinirlendirmek için Ja, det är bäst du hör upp med – Evet, dursan iyi edersin. Att vara hänsynslös – Acımasız olmak För du är hård som is – Buz kadar sertsin Och jag är mjuk som snö – Ve kar gibi yumuşağım Ifall du sårar mej igen kan jag bli sjuk – Beni bir daha incitirsen hastalanabilirim. Och falla ner och dö – Ve düşüp öl
Vårt hav med hatten i silver – Gümüş şapkalı denizimiz Drömmande går mot land – Rüya karaya doğru gider Ett skepp med blommor kring rodret – Dümen etrafında çiçekler olan bir gemi Syns stäva mot himlens rand – Cennetin kenarına benziyor
Vi ser dess brusande sidor – Kükreyen taraflarını görüyoruz Lysa som kaprifol – Hanımeli gibi parla Och babords reling bär timjan – Ve liman korkuluğu kekik taşıyor Som rodnar likt morgonsol – Sabah güneşi gibi kızarmak
Vindarna vaknar och vänder – Rüzgarlar uyanır ve döner Vaknar och vänder sig om – Uyan ve arkanı dön Vågorna skimrar – Dalgalar parıldıyor Skimrar av sång, av sång – Şarkının Parıltıları, Şarkının
Vindarna vaknar och vänder – Rüzgarlar uyanır ve döner Vaknar och vänder sig om – Uyan ve arkanı dön Vågorna skimrar – Dalgalar parıldıyor Skimrar av sång, av sång – Şarkının Parıltıları, Şarkının
På däcket ögontröst flödar – Güvertede göz Pamukçuk akar Styrbord i ljung sig klär – Sancak içinde Heather giydir En skorsten virad med vildvin – Yabani şarapla sarılmış bir baca Ett under av skönhet är – Bir güzellik harikası
Jasmin kring ankaret glimmar – Çapa etrafında yasemin parıldıyor Och radarn bär rosenkrans – Ve radar tespih takıyor Kring bogen glittrar en mossa – Yayın etrafında bir yosun parıldıyor Med bländande guldgrön glans – Göz kamaştırıcı altın-yeşil parlaklık ile
Vindarna vaknar och vänder – Rüzgarlar uyanır ve döner Vaknar och vänder sig om – Uyan ve arkanı dön Vågorna skimrar – Dalgalar parıldıyor Skimrar av sång, av sång – Şarkının Parıltıları, Şarkının
Vindarna vaknar och vänder – Rüzgarlar uyanır ve döner Vaknar och vänder sig om – Uyan ve arkanı dön Vågorna skimrar – Dalgalar parıldıyor Skimrar av sång, av sång – Şarkının Parıltıları, Şarkının
Ett skepp som strålar i drömmen – Rüyada parlayan bir gemi Speglar vårt livs förlust – Hayatımızın kaybını yansıtan Bestrött med skiraste blommor – Şık çiçeklerle serpilir Det nalkas en himmelsk kust – Cennet gibi bir Sahil yaklaşıyor
Vindarna vaknar och vänder – Rüzgarlar uyanır ve döner Vaknar och vänder sig om – Uyan ve arkanı dön Vågorna skimrar – Dalgalar parıldıyor Skimrar av sång, av sång – Şarkının Parıltıları, Şarkının
Vindarna vaknar och vänder – Rüzgarlar uyanır ve döner Vaknar och vänder sig om – Uyan ve arkanı dön Vågorna skimrar – Dalgalar parıldıyor Skimrar av sång, av sång – Şarkının Parıltıları, Şarkının
Everyone is sitting waiting – Herkes oturuyor bekliyor Praying anticipating – Dua etmek tahmin etmek For the mighty thunder to pass – Güçlü gök gürültüsünün geçmesi için Practice learn some languages – Bazı dilleri öğrenmek için pratik yapın Fix me many sandwiches – Bana bir sürü sandviç hazırla Our affection’s in the past – Sevgimiz geçmişte kaldı.
So shot shot cherry ooh ooh – Yani atış kiraz ooh ooh vurdu What can we do about it – Bu konuda ne yapabiliriz We gotta live without it – Onsuz yaşamalıyız. Shot shot cherry ooh ooh – Atış atış kiraz ooh ooh The world’s about to end – Dünyanın sonu gelmek üzere So drink up and pretend – Öyleyse iç ve rol yap
Sick of being tired fired – Yorgun kovulmaktan bıktım Lonely undesired – Yalnız istenmeyenler Going back to where we started – Başladığımız yere geri dönüyoruz. Gotta wear my fancy clothes – Süslü kıyafetlerimi giymeliyim Fed up with the online shows – Online şovlardan bıktım We’re worn & broken hearted – Yıpranmış ve kırık kalpliyiz
So shot shot cherry ooh ooh – Yani atış kiraz ooh ooh vurdu What can we do about it – Bu konuda ne yapabiliriz We gotta live without it – Onsuz yaşamalıyız. Shot shot cherry ooh ooh – Atış atış kiraz ooh ooh The world’s about to end – Dünyanın sonu gelmek üzere So drink up and pretend – Öyleyse iç ve rol yap
So shot shot cherry ooh ooh – Yani atış kiraz ooh ooh vurdu What can we do about it – Bu konuda ne yapabiliriz We gotta live without it – Onsuz yaşamalıyız. Shot shot cherry ooh ooh – Atış atış kiraz ooh ooh The world’s about to end – Dünyanın sonu gelmek üzere So drink up and pretend – Öyleyse iç ve rol yap
You were tired of living the solitary way it ended up – Bittiği gibi yalnız yaşamaktan bıkmıştın. Watchin’ your whole life become – Tüm hayatını izlemek Love on the run – Kaçak aşk
How much time are we given – Bize ne kadar zaman verildi To find someone and tear them all apart? – Birini bulup hepsini parçalamak için mi? Carving our names in the bark – İsimlerimizi kabuğa kazımak What have we done? – Ne yaptık biz?
Ooh, just a loving song, a love I’m so afraid of – Ooh, sadece sevgi dolu bir şarkı, çok korktuğum bir aşk Like I’m in danger – Sanki tehlikedeymişim gibi When there ain’t nobody else – Başka kimse yokken Put my heart back on the shelf, turn into light – Kalbimi rafa geri koy, ışığa dönüş
Took in all I was given – Bana verilen her şeyi aldım Erased it all to fake a work of art – Bir sanat eserini taklit etmek için hepsini sildim Nothing to show for it all – Her şey için gösterilecek bir şey yok Did I do my part? – Üzerime düşeni yaptım mı?
Don’t they say so? – Öyle demiyorlar mı? Try not to say goodbye – Veda etmemeye çalış If you wanna, if you wanna – Eğer istersen, eğer istersen Leaving it all behind – Hepsini geride bırakmak If you wanna, if you wanna – Eğer istersen, eğer istersen Why don’t you tell me lies – Neden bana yalan söylemiyorsun? Don’t you wanna, don’t you wanna – İstemiyor musun, istemiyor musun Won’t you begin to try? – Denemeye başlamayacak mısın?
Ooh, just a loving song, a love I’m so afraid of – Ooh, sadece sevgi dolu bir şarkı, çok korktuğum bir aşk Like I’m in danger – Sanki tehlikedeymişim gibi When there ain’t nobody else – Başka kimse yokken Put my heart back on the shelf, turn into light – Kalbimi rafa geri koy, ışığa dönüş
Our lies, like anybody else – Yalanlarımız, herkes gibi All the countless turns we’ve taken for ourselves – Kendimiz için yaptığımız sayısız dönüş And though we walk alone (alone) – Ve yalnız yürüsek de (yalnız) The sun will shine again – Güneş tekrar parlayacak The sun will shine again for us – Güneş bizim için tekrar parlayacak
(Ай ай ай так задымила) – (Ay ay ay çok dumanlıydı) (Я с тобою псих, что сошёл с ума) – (Ben seninle delirdiğim için deliyim) (Я влюблён в твои карие глаза) – (Kahverengi gözlerine aşığım)
Давай закружим с тобой – Hadi seninle dönelim Давай замутим любовь – Hadi aşkı karıştıralım Я с тобой на всё и ты это знаешь – Seninle her şeyi yaparım ve bunu biliyorsun К тебе я по ночам детка приезжаю – Geceleri seni görmeye geliyorum bebeğim
Снова я впритык нет ей не нужны цветы – Yine ben uçtan uca geldim, hayır çiçeklere ihtiyacı yok Ей нужен только я, моя любовь чистая – Sadece bana ihtiyacı var, aşkım saf В сердце у меня она одна люби меня – Kalbimde tek başıma var, beni sev А ты скажи мне, куда пропал я – Sen de bana nerede kaybolduğumu söyle
Давай с тобой мы выключим свет – Seninle ışıkları kapatalım Так тянет к тебе сближение тел – Cesetlerin sana yakınlaşmasını böyle çekiyor И твой сладкий аромат, что меня так дико манит – Ve senin tatlı kokun, beni bu kadar çılgınca çeken şey Да и пускай ночь за окном там тает – Evet, gecenin dışarıda erimesine izin ver
Ночь за окном там тает – Pencerenin dışındaki gece orada eriyor Я по тебя так скучаю – Seni çok özlüyorum Без тебя я не летаю – Sensiz uçmuyorum Нет нет я не летаю – Hayır hayır ben uçmuyorum
Дай дай дай немного дыма – Bana biraz duman ver. Ай ай ай так задымила – Ay ay ay çok dumanlıydı Я с тобою псих, что сошёл с ума – Seninle delirdiğim için deliyim (Я влюблён в твои карие глаза) – (Kahverengi gözlerine aşığım)
Дай дай дай немного дыма – Bana biraz duman ver. Ай ай ай так задымила – Ay ay ay çok dumanlıydı Я с тобою псих что сошёл с ума – Seninle delirdiğim için deliyim (Я влюблён в твои карие глаза) – (Kahverengi gözlerine aşığım)
(Дай дай дай дай дай немного дыма) – (Ver, ver, ver, ver biraz duman ver) (Ай ай ай ай ай всё задымила) – (Ay ay ay ay ay her şeyi duman etti) (С тобой псих что сошёл с ума) – (Delirdiğin için seninle deli olan) (А я влюблён в твои карие глаза) – (Ve ben senin kahverengi gözlerine aşığım)
(Дай дай дай дай дай немного дыма) – (Ver, ver, ver, ver biraz duman ver) (Ай ай ай ай ай всё задымила) – (Ay ay ay ay ay her şeyi duman etti) (Я с тобою псих что сошёл с ума а) – (Ben seninle delirdiğim için deliyim) (А я влюблён в твои карие глаза) – (Ve ben senin kahverengi gözlerine aşığım)
Она мой космос и я её люблю – O benim alanım ve onu seviyorum Она мой океан и я в ней тону – O benim okyanusum ve içinde boğuluyorum Она лучше всех, она мой успех – O en iyisi, o benim başarım
А я с ней до конца – Ben de sonuna kadar onunla birlikteyim До победного венца – Zafer tacına kadar Ведь она моя судьба – Sonuçta o benim kaderim Знаю лишь одна мне нужна – İhtiyacım olan tek şeyi biliyorum
Когда утро солнце всходит – Sabah güneş doğduğu zaman Мой рассудок где-то бродит – Zihnim bir yerlerde dolaşıyor Да я думаю всегда о ней – Evet, her zaman onu düşünüyorum Я хочу иметь от неё детей – Ondan çocuk sahibi olmak istiyorum
Дай дай дай немного дыма – Bana biraz duman ver. Ай ай ай так задымила – Ay ay ay çok dumanlıydı Я с тобою псих что сошёл с ума – Seninle delirdiğim için deliyim (Я влюблён в твои карие глаза) – (Kahverengi gözlerine aşığım)
Дай дай дай немного дыма – Bana biraz duman ver. Ай ай ай так задымила – Ay ay ay çok dumanlıydı Я с тобою псих что сошёл с ума – Seninle delirdiğim için deliyim (Я влюблён в твои карие глаза) – (Kahverengi gözlerine aşığım)
Дай дай дай немного дыма – Bana biraz duman ver. Ай ай ай так задымила – Ay ay ay çok dumanlıydı Я с тобою псих что сошёл с ума – Seninle delirdiğim için deliyim (Я влюблён в твои карие глаза) – (Kahverengi gözlerine aşığım)
Дай дай дай немного дыма – Bana biraz duman ver. Ай ай ай так задымила – Ay ay ay çok dumanlıydı Я с тобою псих что сошёл с ума – Seninle delirdiğim için deliyim (Я влюблён в твои карие глаза) – (Kahverengi gözlerine aşığım)
قلبي من الوجع موجوع – Kalbim ağrıyor عيني مابطلتش دموع – Gözlerim yaşlarla dolu صوتي عالي ومش مسموع – Yüksek ve sesli ses شكلي من الالم مفزوع – Acı biçimim çıldırıyor.
مقتول عن العالم معزول – Dünyadan kopmuş, izole edilmiş مخذول واقف ببكي ومصدوم – Hayal kırıklığına uğradım, gözyaşları içinde durdum ve şok oldum عصبي وشايل كتير هموم – Gergin ve çok fazla endişe عقلي مليان كتير سموم – Beynim toksinlerle dolu
انا والله مابقيت انام – Tanrı ve ben hala uyuyoruz دايماً وحيد ومقلل في الكلام – Her zaman yalnız ve konuşma bozukluğu اهلاً ازيك طب سلام – Merhaba Azik Salam tıp وراسي ماخفت من الالم – Ve başım acıdan korkuyordu
دموعي والله بتكسر طموحي – Gözyaşlarım ve Tanrı hırsımı kırıyor عايش في ذكري بتقطعلي روحي – Ruhumu keserek hafızamda yaşa
تعبان والله مافرقالي موتي – Yorgun ve Tanrı korusun ölürüm وبنام كتير عشان اعدي يومي – Ve günümü hazırlamak için çok fazla uyku
كان الهم رشو السم – Zehire rüşvet vermek için ilham aldı خلو عيني تبكي دم – Kan ağlayarak gözlerimi boşalt انا موجوع كلي دموع – Acı çekiyorum, gözyaşlarımla doluyum كل الي في قلبي ده غم – Hepsi kalbimde bana
مفيش امان وكولو خوف – Güvenlik ve korku yok كل حياتي كلام وحروف – Tüm hayatım kelimeler ve harfler انا مغلوب حياتي حروب – Yenildim, hayatım bir savaş ومن الحياه مشطوب محذوف – Ve hayattan silindi
قلبي من الوجع موجوع – Kalbim ağrıyor عيني مابطلتش دموع – Gözlerim yaşlarla dolu صوتي عالي ومش مسموع – Yüksek ve sesli ses شكلي من الالم مفزوع – Acı biçimim çıldırıyor.
عقلي من التفكير مشلول – Düşünme beynim felç oldu مشاكل مش لاقي ليها حلول – Çözümü olmayan sorunlar روحي ديماً مني بتروح ومن حياتي – Ruhum Dima benden ruhumla ve hayatımdan بقيت مقفول – Kilitli kaldım
همي زادوه – Themi zadoh’un حزني زادوه – Kederim arttı جوه مني شخص تايه طال غيابو – Benden Joe uzun zamandır kayıp olan biri قلبي مات قولت اه لو يحبوه مكنش طال عزابو – Kalbim öldü, dedim ki, ‘Ah, onu seviyorlarsa bekleyemem.’ مكنش طال عزابو – Uzun süreli öğrenci
كان الهم رشو السم – Zehire rüşvet vermek için ilham aldı خلو عيني تبكي دم – Kan ağlayarak gözlerimi boşalt انا موجوع كلي دموع – Acı çekiyorum, gözyaşlarımla doluyum كل الي في قلبي ده غم – Hepsi kalbimde bana
قلبي من الوجع موجوع – Kalbim ağrıyor عيني مابطلتش دموع – Gözlerim yaşlarla dolu صوتي عالي ومش مسموع – Yüksek ve sesli ses شكلي من الالم مفزوع – Acı biçimim çıldırıyor.
عقلي من التفكير مشلول – Düşünme beynim felç oldu مشاكل مش لاقي ليها حلول – Çözümü olmayan sorunlar روحي ديماً مني بتروح ومن حياتي – Ruhum Dima benden ruhumla ve hayatımdan بقيت مقفول – Kilitli kaldım
There’s a place I go to – Gittiğim bir yer var. Where no one knows me – Kimsenin beni tanımadığı yerde It’s not lonely – Yalnız değil It’s a necessary thing – Bu gerekli bir şey
It’s a place I made up – Benim uydurduğum bir yer. Find out what I’m made of – Neyden yapıldığımı öğren. The nights I’ve stayed up – Uyumadığım geceler Counting stars and fighting sleep – Yıldızları saymak ve uykuyla savaşmak
Let it wash over me – Bırak beni yıkasın I’m ready to lose my feet – Ayaklarımı kaybetmeye hazırım Take me off to the place where one reveals life’s mystery – Beni hayatın gizemini açığa çıkaran yere götür Steady on down the line – Çizginin aşağısında sabit dur Lose every sense of time – Her zaman duygusunu kaybet Take it all in and wake up that small part of me – Hepsini içine al ve o küçük parçamı uyandır Day to day I’m blind to see – Günden güne görmek için körüm And find how far to go – Ve ne kadar ileri gideceğini bul
Everybody got their reason – Herkesin bir nedeni vardır Everybody got their way – Herkes kendi yolunu buldu We’re just catching and releasing – Sadece yakalayıp bırakıyoruz. What builds up throughout the day – Gün boyunca neler oluşur It gets into your body – Vücuduna giriyor. And it flows right through your blood – Ve tam kanından akıyor We can tell each other secrets – Birbirimize sırlarımızı anlatabiliriz. And remember how to love – Ve nasıl sevileceğini hatırla
Da da dum da dum dum dum – Da da dum da dum dum dum Da dum dum dum – Da dum dum dum Da dum dum – Da dum dum Da da dum da dum dum dum – Da da dum da dum dum dum Da dum dum dum – Da dum dum dum Da dum dum – Da dum dum
There’s a place I’m going – Gittiğim bir yer var. No one knows me – Kimse beni tanımıyor If I breathe real slowly – Eğer gerçekten yavaş nefes alırsam I let it out and let it in – Onu dışarı çıkardım ve içeri aldım
It can be terrifying – Korkunç olabilir To be slowly dying – Yavaş yavaş ölmek Also, clarifying – Ayrıca, açıklığa kavuşturmak We end where we begin – Başladığımız yerde bitiyoruz.
So let it wash over me – Bırak beni yıkasın I’m ready to lose my feet – Ayaklarımı kaybetmeye hazırım Take me off to the place where one reveals life’s mystery – Beni hayatın gizemini açığa çıkaran yere götür Steady on down the line – Çizginin aşağısında sabit dur Lose every sense of time – Her zaman duygusunu kaybet Take it all in and wake up that small part of me – Hepsini içine al ve o küçük parçamı uyandır Day to day I’m blind to see – Günden güne görmek için körüm And find how far to go – Ve ne kadar ileri gideceğini bul
Everybody got their reason – Herkesin bir nedeni vardır Everybody got their way – Herkes kendi yolunu buldu We’re just catching and releasing – Sadece yakalayıp bırakıyoruz. What builds up throughout the day – Gün boyunca neler oluşur It gets into your body – Vücuduna giriyor. It flows right through your blood – Tam kanından akıyor. We can tell each other secrets – Birbirimize sırlarımızı anlatabiliriz. And remember how to love – Ve nasıl sevileceğini hatırla
Da da dum da dum dum dum – Da da dum da dum dum dum Da dum dum dum – Da dum dum dum Da dum dum – Da dum dum Da da dum da dum dum dum – Da da dum da dum dum dum Da dum dum dum – Da dum dum dum Da dum dum – Da dum dum
Everybody got their reason – Herkesin bir nedeni vardır Everybody got their way – Herkes kendi yolunu buldu We’re just catching and releasing – Sadece yakalayıp bırakıyoruz. What builds up throughout the day – Gün boyunca neler oluşur And it gets into your body – Ve vücuduna giriyor And it flows right through your blood – Ve tam kanından akıyor We can tell each other secrets – Birbirimize sırlarımızı anlatabiliriz. And remember how to love – Ve nasıl sevileceğini hatırla
Un café con sal – Tuzlu bir kahve Ganas de llorar – Ağlamak gibi hissetmek Mi mundo empezando a temblar, presiento que se acerca el final – Dünyam titremeye başlıyor, sonun geldiğini hissediyorum
Y solo quedarán los buenos momentos de ayer – Ve sadece dünün güzel zamanları kalacak Que fueron de los dos y hoy solo quiero creer – İkisi de vardı ve bugün sadece inanmak istiyorum
Que recordarás las tardes de invierno por Madrid – Madrid’deki kış akşamlarını hatırlayacaksınız Las noches enteras sin dormir – Bütün uykusuz geceler La vida pasaba y yo sentía que me iba a morir de amor – Hayat geçiyordu ve aşktan öleceğimi hissettim Al verte esperando en mi portal – Seni portalımda beklerken görmek Sentado en el suelo sin pensar – Düşünmeden yerde oturmak Que puedes contar conmigo, oh – Bana güvenebileceğini, oh
Nunca hubo maldad – Hiçbir zaman kötülük olmadı Solo ingenuidad – Sadece saflık Pretendiendo hacernos creer que el mundo estaba a nuestros pies – Bizi dünyanın ayaklarımızın altında olduğuna inandırıyormuş gibi yapmak
Cuando el sueño venga a por mí – Rüya benim için geldiğinde En silencio voy a construir – Sessizce inşa edeceğim Una vida a todo color donde vivamos juntos los dos – İkimizin birlikte yaşadığı tam renkli bir hayat
Y solo quedarán los buenos momentos de ayer – Ve sadece dünün güzel zamanları kalacak Que fueron de los dos y hoy solo quiero creer – İkisi de vardı ve bugün sadece inanmak istiyorum
Que recordarás las tardes de invierno por Madrid – Madrid’deki kış akşamlarını hatırlayacaksınız Las noches enteras sin dormir – Bütün uykusuz geceler La vida pasaba y yo sentía que me iba a morir de amor – Hayat geçiyordu ve aşktan öleceğimi hissettim Al verte esperando en mi portal – Seni portalımda beklerken görmek Sentado en el suelo sin pensar – Düşünmeden yerde oturmak Que puedes contar conmigo, oh – Bana güvenebileceğini, oh
The legend lives on from the Chippewa on down – Efsane Chippewa’dan aşağıya doğru yaşıyor Of the big lake they called Gitche Gumee – Gitche Gumee dedikleri büyük gölden The lake, it is said, never gives up her dead – Gölün, onun ölümünden asla vazgeçmediği söylenir. When the skies of November turn gloomy – Kasım gökyüzü kasvetli olduğunda
With a load of iron ore, 26 thousand tons more – Demir cevheri yükü ile 26 bin ton daha fazla Than the Edmund Fitzgerald weighed empty – Edmund Fitzgerald’dan daha ağırdı That good ship and true was a bone to be chewed – O iyi gemi ve gerçek çiğnenecek bir kemikti When the gales of November came early – Kasım fırtınaları erken geldiğinde
The ship was the pride of the American side – Gemi Amerikan tarafının gururu oldu Coming back from some mill in Wisconsin – Wisconsin’deki bir değirmenden dönüyorum. As the big freighters go, it was bigger than most – Büyük yük gemileri giderken, çoğundan daha büyüktü With a crew and good captain well seasoned – İyi tecrübeli bir ekip ve iyi bir kaptanla
Concluding some terms with a couple of steel firms – Birkaç çelik firması ile bazı şartları sonuçlandırmak When they left fully loaded for Cleveland – Cleveland’a tam dolu gittiklerinde And later that night when the ship’s bell rang – Ve o gecenin ilerleyen saatlerinde geminin zili çaldığında Could it be the north wind they’d been feelin’? – Hissettikleri kuzey rüzgarı olabilir miydi?
The wind in the wires made a tattle-tale sound – Tellerdeki rüzgar küçük bir ses çıkardı And a wave broke over the railing – Ve korkuluğun üzerinden bir dalga geçti And every man knew, as the captain did too – Ve herkes biliyordu, kaptanın da yaptığı gibi T’was the witch of November come stealin’ – Kasım’ın cadısı gelip çalıyordu
The dawn came late and the breakfast had to wait – Şafak geç geldi ve kahvaltı beklemek zorunda kaldı When the Gales of November came slashin’ – Kasım fırtınaları kesildiğinde When afternoon came it was freezin’ rain – Öğleden sonra geldiğinde dondurucu yağmur yağıyordu In the face of a hurricane west wind – Bir kasırga batı rüzgarı karşısında
When suppertime came, the old cook came on deck sayin’ – Yemek vakti geldiğinde, yaşlı aşçı güverteye çıkıp şöyle dedi: “Fellas, it’s too rough to feed ya” – “Beyler, sizi beslemek çok zor” At 7 p.m. a main hatchway caved in, he said – Saat 7’de bir ana ambar kapısı açıldı, dedi “Fellas, it’s been good t’know ya” – “Beyler, sizi tanımak güzeldi.”
The captain wired in he had water comin’ in – Kaptan içeri su girdiğini söyledi. And the good ship and crew was in peril – Ve iyi gemi ve mürettebat tehlikedeydi And later that night when his lights went outta sight – Ve o gecenin ilerleyen saatlerinde ışıkları gözden kaybolduğunda Came the wreck of the Edmund Fitzgerald – Edmund Fitzgerald’ın enkazı geldi
Does anyone know where the love of God goes – Tanrı sevgisinin nereye gittiğini bilen var mı When the waves turn the minutes to hours? – Dalgalar dakikaları saate çevirdiğinde? The searches all say they’d have made Whitefish Bay – Tüm aramalar Whitefish Körfezi yapmış olacaklarını söylüyor. If they’d put fifteen more miles behind her – On beş mil daha geride bıraksalar
They might have split up or they might have capsized – Ayrılabilirler ya da alabora olabilirler. They may have broke deep and took water – Derinlere inip su almış olabilirler. And all that remains is the faces and the names – Ve geriye kalan tek şey yüzler ve isimler Of the wives and the sons and the daughters – Eşlerden, oğullardan ve kızlardan
Lake Huron rolls, Superior sings – Huron Gölü yuvarlanıyor, Üstün şarkı söylüyor In the rooms of her ice-water mansion – Buzlu su konağının odalarında Old Michigan steams like a young man’s dreams – Yaşlı Michigan, genç bir adamın hayalleri gibi buharlaşıyor The islands and bays are for sportsmen – Adalar ve koylar sporcular içindir
And farther below Lake Ontario – Ve Ontario Gölü’nün daha aşağısında Takes in what Lake Erie can send her – Erie Gölü’nün ona ne gönderebileceğini alır And the iron boats go as the mariners all know – Ve demir tekneler, denizcilerin bildiği gibi gider With the Gales of November remembered – Kasım Fırtınaları ile hatırlandı
In a musty old hall in Detroit they prayed – Detroit’teki küflü eski bir salonda dua ettiler In the Maritime Sailors’ Cathedral – Denizcilik Denizciler Katedrali’nde The church bell chimed till it rang 29 times – Kilise zili 29 kez çalıncaya kadar çaldı For each man on the Edmund Fitzgerald – Edmund Fitzgerald’daki her erkek için
The legend lives on from the Chippewa on down – Efsane Chippewa’dan aşağıya doğru yaşıyor Of the big lake they call Gitche Gumee – Gitche Gumee dedikleri büyük gölden Superior, they said, never gives up her dead – Üstün, dediler ki, onu asla öldürmez When the gales of November come early – Kasım fırtınaları erken geldiğinde
Still got your number, but I don’t call it – Numaran hala duruyor ama aramıyorum. I’m still in pieces and it would be worse if we were talking – Hala paramparçayım ve konuşsaydık daha kötü olurdu ‘Cause it feels like you’re still stuck inside my heart – Çünkü hala kalbimin içinde sıkışmış gibisin So how are you completely still together – Peki nasıl hala birliktesiniz While I completely fall apart? – Ben tamamen dağılırken mi?
I know you’re doing okay, ’cause I still talk to all your friends – İyi olduğunu biliyorum çünkü hala tüm arkadaşlarınla konuşuyorum. I wish I was doing okay, but there’s no way I can pretend – Keşke iyi olsaydım ama numara yapmama imkan yok.
‘Cause I’m not all the way over you yet – Çünkü henüz seni o kadar aşmadım God knows I try, but you’re hard to forget – Tanrı biliyor, deniyorum ama unutmak zor They say there will come a day – Bir gün geleceğini söylüyorlar When this pain will leave my chest – Bu acı göğsümü terk ettiğinde But I’m not all the way over you yet – Ama henüz seni tamamen aşmadım.
Time heals, but it’ll feel like slow motion – Zaman iyileşir, ama yavaş hareket gibi hissedecek It’s like I’m trying to move on, but I’m frozen – Sanki hayatıma devam etmeye çalışıyormuşum gibi, ama dondum kaldım It’s just some kind of mystery – Bu sadece bir çeşit gizem I’ll never get to the bottom of – Asla dibe inmeyeceğim How do you keep moving forward – Nasıl ilerlemeye devam ediyorsun While I’m grinding to a stop? – Durup taşlarken mi?
‘Cause I’m not all the way over you yet – Çünkü henüz seni o kadar aşmadım God knows I try, but you’re hard to forget – Tanrı biliyor, deniyorum ama unutmak zor They say there will come a day – Bir gün geleceğini söylüyorlar When this pain will leave my chest – Bu acı göğsümü terk ettiğinde But I’m not all the way over you yet – Ama henüz seni tamamen aşmadım.
I keep on crying over you – Senin için ağlamaya devam ediyorum And I keep on trying to get over you – Ve seni unutmaya çalışmaya devam ediyorum
Are you all the way over me yet? – Hala üzerime gelemedin mi? Just say you are and I’ll try to forget – Sadece öyle olduğunu söyle ve unutmaya çalışacağım They say there will come a day – Bir gün geleceğini söylüyorlar When this pain will leave my chest – Bu acı göğsümü terk ettiğinde But I’m not all the way over you yet – Ama henüz seni tamamen aşmadım.
I know I know – Biliyorum biliyorum That you can’t see your tomorrow today – Yarınını bugün göremediğini Will you let go, let go? – Bırakacak mısın, bırakacak mısın? Can I hold you, can I make it feel okay? – Sana sarılabilir miyim, iyi hissettirebilir miyim?
You’re coming alive, coming alive – Canlanıyorsun, canlanıyorsun. Cry a tear of joy, cry a tear of pain – Bir sevinç gözyaşı ağla, bir acı gözyaşı ağla You’re coming alive, coming alive – Canlanıyorsun, canlanıyorsun. Beauty’s gonna wipe the fear away – Güzellik korkuyu yok edecek
I see wonders, wonders in a broken world – Kırık bir dünyada harikalar, harikalar görüyorum Hidden under, under, underneath the dirt – Kirin altına, altına, altına gizlenmiş Wonders, wonders in a broken world – Harikalar, kırık bir dünyada harikalar Tell me do you see what I see? – Söyle bana, gördüğümü görüyor musun?
Wonders, wonders in a broken world – Harikalar, kırık bir dünyada harikalar Getting stronger for every boy and girl – Her erkek ve kız için güçlenmek Wonders, wonders in a broken world – Harikalar, kırık bir dünyada harikalar Tell me do you see what I see? – Söyle bana, gördüğümü görüyor musun?
So deep in doubt – Şüphe içinde çok derin And I know just how you feel in that place – Ve o yerde nasıl hissettiğini biliyorum But take a look around – Ama etrafına bir bak There’s a million little sparks of a golden age – Altın çağın milyonlarca küçük kıvılcımı var
We’re coming alive, coming alive – Canlanıyoruz, canlanıyoruz. Cry a tear of joy, cry a tear of pain – Bir sevinç gözyaşı ağla, bir acı gözyaşı ağla We’re coming alive, coming alive – Canlanıyoruz, canlanıyoruz. Beauty’s gonna wipe the fear away – Güzellik korkuyu yok edecek
I see wonders, wonders in a broken world – Kırık bir dünyada harikalar, harikalar görüyorum Hidden under, under, underneath the dirt – Kirin altına, altına, altına gizlenmiş Wonders, wonders in a broken world – Harikalar, kırık bir dünyada harikalar Tell me do you see what I see? – Söyle bana, gördüğümü görüyor musun?
Wonders, wonders in a broken world – Harikalar, kırık bir dünyada harikalar Getting stronger for every boy and girl – Her erkek ve kız için güçlenmek Wonders, wonders in a broken world – Harikalar, kırık bir dünyada harikalar
Tell me do you see what I see? – Söyle bana, gördüğümü görüyor musun?
Can you see what I’m seeing? – Benim gördüğümü görebiliyor musun? Or are you distracted by the poverty-stricken streets – Yoksa yoksul sokakların dikkatini dağıtıyor musun And deep depression that we in? – Ve içinde bulunduğumuz derin depresyon?
I see survivors of the worst conditions to be in. – İçinde bulunulacak en kötü koşullardan kurtulanları görüyorum. You see deceiving the demons, – Şeytanları aldattığını görüyorsun, The death and the grieving. – Ölüm ve keder.
No place to raise a seed in, – Tohum yetiştirecek yer yok, But the rose still grows through the crack left in the cement. – Ama gül hala çimentoda kalan çatlaktan büyüyor.
Just as pleasant as Eden where wonders succeed in. – Harikaların başarılı olduğu Eden kadar keyifli. And greed and oppression’s the reason people unite, – Ve insanların birleşmesinin nedeni açgözlülük ve baskıdır, Even give their life, – Hayatını bile ver, Expressing what they believe in. – İnandıklarını ifade etmek.
I see wonders, wonders in a broken world – Kırık bir dünyada harikalar, harikalar görüyorum Hidden under, under, underneath the dirt – Kirin altına, altına, altına gizlenmiş Wonders, wonders in a broken world – Harikalar, kırık bir dünyada harikalar Tell me do you see what I see? – Söyle bana, gördüğümü görüyor musun?
Wonders, wonders in a broken world – Harikalar, kırık bir dünyada harikalar Getting stronger for every boy and girl – Her erkek ve kız için güçlenmek Wonders, wonders in a broken world – Harikalar, kırık bir dünyada harikalar Tell me do you see what I see? – Söyle bana, gördüğümü görüyor musun?
I see wonders all around the world – Dünyanın her yerinde harikalar görüyorum Signs and wonders all around the world – Tüm dünyada işaretler ve harikalar I see wonders all around the world – Dünyanın her yerinde harikalar görüyorum Signs and wonders – İşaretler ve harikalar Tell me do you see what I see? – Söyle bana, gördüğümü görüyor musun?