Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 104

Avrupaî * Avrupalılara vergi, Avrupalılara benzer, Avrupalılar gibi.
Avrupalı * Avrupa’da yaşayan, Avrupa halkından olan kimse.
* Avrupa’ya özgü olan, Avrupa ile ilgili (olan).
Avrupalılaşma * Avrupalılaşmak.
Avrupalılaşmak * Avrupalıların düşünce, davranışve yaşantılarını benimsemek.
Avrupalılık * Çağdaşolma, düşünce ve davranışta batıölçülerinde bulunma.
Avşar * Bkz. Afşar.
avuç * Elin iç tarafı.
* Elin yarıyumulmuşdurumu.
* Yarıyumulmuşelin alacağımiktar.
avuç (veya el) açmak * dilenmek, para istemek, yardım istemek.
avuç avuç * Her defasında bir avuç.
* (para için) Bol bol, pek çok.
* Avuçlayarak.
avuç dolusu * (para için) Pek çok.
avuç içi * Elin parmak dipleri ile bilek arasındaki iç bölümü.
avuç içi kadar * pek küçük, dar (yer).
avuçlama * Avuçlamak işi.
avuçlamak * Avuçla kavramak, avuçla almak.
avukat * Hak ve yasa işlerinde isteyenlere yol göstermeyi, mahkemelerde, devlet dairelerinde başkalarının hakkını
aramayı, korumayımeslek edinen ve bunun için yasanın gerektirdiği şartlarıtaşıyan kimse.
* Gerekmediği hâlde başkasının savunmasınıüstlenen kimse.
avukat tutmak * adlî işlemleri gereğince yerine getirmek için bir avukata vekâletname verip onu görevli kılmak.
avukatlık * Avukat mesleği.
* Avukatın yaptığı iş.
* Gereksiz, boşsavunma.
avunç * Acının hafiflemesi veya unutulması, avuntu, teselli.
avundurma * Avundurmak işi.
avundurmak * Oyalanmasını sağlamak.
* Acısınıhafifletmek, acısınıunutturmak, teselli etmek.
avunma * Avunmak işi, teselli.
avunmak * Bir şeyle uğraşarak acısınıunutmak, sıkıntılardan uzaklaşmak, teselli bulmak, müteselli olmak.
* Oyalanmak; yetinmek.
* (hayvan) Gebe kalmak.
avuntu * İnsanıavutan şey, teselli.
avurdu avurduna geçmek * çok zayıflamak.
avurt * Yanağın ağız boşluğu hizasına gelen bölümü.
avurt satmak (veya avurt zavurt etmek) * beceremeyeceği şeyleri becerebilecekmişgibi konuşmak.
* korkutucu büyük sözler söylemek.
avurt şişirmek * yanağın iç tarafındaki boşluğu su veya havayla doldurup şişkin duruma getirmek.
avurt ünsüzü * Dil ucunun ön damağa veya art damağa çarpmasından oluşan ve dilin yanlarından akan ses: Dil, bel, el, dal,
bal, al kelimelerindeki l ünsüzü gibi.
avurtlama * Avurtlamak işi.
avurtlamak * Büyülenmek.
* Çalım satmak, yüksekten atmak.
avurtlarıçökmek (veya avurtları birbirine geçmek) * çok zayıfladığıyüzünden belli olmak.
avurtlu * Çalım satan, yüksekten atan.
Avustralya kara tavuğu * Serçegillerden, erkeğinin kuyruğu lir biçiminde ve çok süslü bir Avustralya kuşu (Maenura superba).
Avustralyalı * Avustralya kökenli olan (kimse).
Avusturyalı * Avusturya kökenli olan (kimse).
avutma * Avutmak işi, teselli.
avutmak * (bir kimsenin acısınıveya sıkıntısını) Yatıştırmak, teselli etmek.
* Oyalamak.
avutucu * Avutan, teselli eden.
avutulma * Avutulmak işi.
avutulmak * Avutmak işine konu olmak.
Ay * Yer yuvarlağının uydusu olan gök cismi, kamer.
* Yılın on iki bölümünden her biri.
* Art arda gelen iki yeni ay arasında geçen süre.
* Bir ayın herhangi bir gününden ertesi ayın aynı gününe kadar geçen veya yaklaşık 30 gün olarak kabul
edilen süre.
ay * Birdenbire duyulan acı, ağrıveya şaşırma, ürkme veya sevinç anlatır.
-ay / -ey * İsimden isim türeten ek: kol-ay, düz-ey, gün-ey, yüz-ey vb.
-ay / -ey, y * Fiilden isim ve sıfat türeten ek: ol-ay, dene-y, yapa-y vb.
ay ağılı * Ayın aylası, hale.
ay aydın, hesap belli * anlaşılmayacak bir şey yok, hesap ortada, açık.
ay balığı * Ay balığı gillerden, 3 m boyunda, görünüşü balık başına benzeyen, kuyruk yüzgeci hilâl biçiminde olan,
Akdeniz’de yaşayan bir balık türü, pervane balığı, kemer balığı(Mola mola).
ay balığı giller * Kemikli balıklar takımının çengel çeneliler alt takımına giren bir familya.
ay balta * Ağzıyarım daire biçiminde olan balta, teber.
ay çekirdeği * Ay çiçeğinin tohumu.
* Genellikle vakit geçirmek için içi yenen kuru yemişçeşidi.

Bir yanıt yazın