Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 108

ayaküzeri * Ayaküstü.
ayakyolu * İnsanın besin artıklarıyla idrarını boşalttığıyer, abdesthane, helâ, kademhane, memişhane, kenef, tuvalet.
ayal * Karı, eş.
ayan * Belli, açık.
âyan * İleri gelenler.
* Senato üyeleri.
ayan beyan * Besbelli, apaçık, açık seçik.
ayan olmak * belli olmak, bilinir olmak.
ayandon * 18 Ocak’ta başlayan bir fırtına.
ayar * Bir aygıtın gereken işi yapabilmesi durumu.
* Saatler için belli bir yere göre kabul edilmişolan ölçü.
* Altın, gümüşgibi madenlerden yapılmışşeylerin saflık derecesi.
* Bir işveya bir davranışta gereken ölçü.
* Değer derecesi.
ayar etmek * (bir aygıtın) çalışmasınıdüzeltmek, düzenli işler duruma getirmek.
ayarcı * Esnafın kullandığıölçü aletlerini denetleyen görevli.
ayarı bozuk * Belli bir ayarı olmayan.
* Ahlâk, karakter veya aklıyerinde olmayan.
ayarlama * Ayarlamak işi.
ayarlamak * Bir ölçünün doğruluğunu belli bir örneğe göre düzeltmek, doğrulamak.
* Bir aygıtı belli bir işyapabilecek duruma getirmek.
* İşleri birbiriyle çatışmayacak veya zamanında bitirecek biçimde düzenlemek.
* Kandırmak.
ayarlanma * Ayarlanmak işi.
ayarlanmak * Ayar edilmek, birbirine uygun duruma getirilmek.
ayarlatma * Ayarlatmak işi.
ayarlatmak * Ayar ettirmek.
ayarlı * (saat ve makine için) Ayarlanmış, doğru çalışmasısağlanmış, düzeltilmiş, düzenli, doğru.
* (altın ve gümüşiçin) Belirli bir ayarı olan.
ayarlıpense * Vida, cıvata ve musluk aksamınısıkıştırmak amacıyla kullanılan, ağız açıklığı ayarlanabilen özel alet.
ayarsız * Ayarıyapılmamış, ayarı bozuk, düzensiz.
* Davranışlarıölçüsüz.
* (altın ve gümüşiçin) Belli bir ayarı olmayan.
ayarsızlık * Ayarsız olma durumu.
* Ölçüsüzlük, düzensizlik.
ayartı * Baştan çıkarma.
ayartıcı * Baştan çıkaran, doğru yoldan saptıran, ayartan.
ayartıcılık * Ayartıcının yaptığı iş.
ayartılma * Ayartılmak işi.
ayartılmak * Ayartmak işine konu olmak.
ayartma * Ayartmak işi.
ayartmak * Baştan çıkarmak, doğru yoldan saptırmak.
* Kandırmak.
* Birini, çalıştığıyerden ayırıp başkasının yanında çalışmaya kandırmak.
ayaz * Duru, sakin havada çıkan kuru soğuk.
* (hava ve gece için) Soğuk.
ayaz kesmek * uzun süre soğukta kalıp üşümek.
ayaz paşa kol geziyor * dışarıda çok soğuk var.
ayaz vurmak * (sebze ve meyveler için) donmak.
ayaza çekmek * kışın kuru soğuk artmak.
ayazda kalmak * soğukta kalmak.
* boşyere beklemek, eline bir şey geçmemek.
ayazlama * Ayazlamak işi.
ayazlamak * (hava) Ayaza çevirmek.
* Ayazda kalıp üşümek.
* Boşyere beklemek, eline bir şey geçmemek.
ayazlandırılma * Ayazlandırılmak durumu.
ayazlandırılmak * Ayazlanmasısağlanmak.
ayazlandırılmışrakı * Halk inanışına göre sıtma tedavisinde kullanılmak üzere rakının açılarak balkonda veya dışarıda bekletilmiş
hâli.
ayazlandırma * Ayazlandırmak durumu.
ayazlandırmak * Ayazlanmasını sağlamak.
ayazlanma * Ayazlanmak işi.
ayazlanmak * Ayazda bırakılıp soğumak.
ayazlatma * Ayazlatmak işi.
ayazlatmak * Soğukta bekletmek.
* Ayazda soğutmak.
ayazlık * Evlerde serinlemek için kullanılan önü açık yer, tahtaboş, balkon, taraça.
ayazma * Rumların kutsal saydıklarıkaynak veya pınar.
aybaşı * Ayın ilk günü, ay dönümü.
* Ayın ilk günü.
aybaşı olmak * (kadının) ayda bir döl yatağından kan gelmek, âdet görmek.

Bir yanıt yazın