Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 84

arkalanma * Arkalanmak işi.
arkalanmak * Kendisine yardım edilmek, destek olunmak.
arkalı * Koruyanı, koruyucusu, dayanağı olan.
arkalıç * Arkalık.
arkalık * Ev içinde giyilen kolsuz, kalınca bir tür kısa hırka.
* Sırt dayamaya yarar yer.
* Sırtında yük taşıyan hamalların, yük taşırken kullandıklarıarka yastığı, semer, arkalık.
arkalıklı * Arkalığı, sırt dayayacak yeri olan.
arkalıksız * Arkalığı, sırt dayayacak yeri olmayan.
arkası(veya sırtı) yere gelmemek * sarsılmamak, yerinden düşürülememek, güçlü olmak.
arkasıalınmak * sona erdirilmek, bitirilmek, bir yerde durdurulmak.
arkası gelmek * devamlı olmak, sürekli olmak.
arkasıkesilmek * tükenmek, son bulmak.
arkası olmamak * kayıracak kimsesi olmamak.
arkasıpek * Güçlü birine veya sağlam bir şeye güvenen.
arkasısıra * arkasından.
arkasısıra * Ardından, peşinden.
arkasıyufka * Sevilen bir yemeğin arkasından başka bir yemeğin bulunmadığınıanlatmak için söylenir.
* Soğuğa karşı gereği gibi giyinmemişolma durumu.
arkasına almak * sırtına yüklemek, taşımak.
* desteğini sağlamak.
arkasına bakmadan gitmek * arkada kalanlarla hiç ilgilenmeden bir yerden ayrılmak.
arkasına düşmek (veya takılmak) * bir işi sona erdirmek için sıkıçalışmak.
* (birini) gözden ayırmayarak arkasından gitmek.
arkasında (veya sırtında) yumurta küfesi yok ya! * eski düşüncesini değiştirmekte, sözünden caymakta sakınca görmeyenler için kullanılır.
arkasında dolaşmak (veya gezmek) * bir işi yaptırmak için ilgili veya yetkili bir kimsenin uğradığıyerlere giderek görüşme fırsatıaramak.
arkasından * birinin orada hazır bulunmamasıdurumunda.
arkasından koşmak * işyaptırmak için birinin arzusunu kollamak, görüşme fırsatıaramak.
* birine çok ilgi duymak.
arkasından sürüklemek * arkasından gelmesini sağlamak.
arkasını(bir şeye) vermek * dönmek.
arkasını(birine) vermek * birinin koruyuculuğuna güvenmek.
arkasını(veya peşini) bırakmak * vazgeçmek.
arkasınıalmak * bir işi tamamlamak.
arkasınıdayamak * birinin koruyuculuğuna güvenmek.
arkasını getirememek * başladığı bir işi sürdürüp sona erdirememek.
arkasınısıvamak * okşamak, övmek, iltifat etmek.
arkasız * Arkalığı olmayan.
* Koruyanı olmayan, koruyucusu, dayanağı olmayan.
arkaüstü * Arkasıyere gelecek biçimde.
arkaya bırakmak (veya koymak) * sonraya, başka zamana veya işin sonuna bırakmak; ertelemek.
arkaya kalmak * geride kalmak, sonraya kalmak, geriden gelmek.
arke * İlk ana madde.
arkebüz * XV. yüzyılda Fransa’da kullanılmaya başlanan, taşınabilir ateşli silâh.
arkeen * Kambriyumlardan önce oluşan en eski yer katı.
arkegon * Eğrelti otlarında, bazısu yosunlarında, bütün kara yosunlarında ve bazıaçık tohumlularda görülen dişilik
organı.
arkeolog * Kazı bilimci, arkeoloji uzmanıveya bilgini.
arkeoloji * Tarih öncesi ve eski çağlardan kalma eserleri tarih ve sanat bakımından inceleyen bilim, kazı bilimi.
arkeolojik * Arkeoloji ile ilgili.
arkeopteriks * Hem kuşhem sürüngen özellikleri gösteren bir hayvan fosili.
arkıt * Köy evlerinde kapıların arkasına konulan kalın kuşak.
arkoz * Birleşiminde feldspat bulunan, kum taşıtüründen bir tortul kayaç.
arktik * Kuzey kutupla ilgili, kuzey kutup yakınında olan.
arlanma * Arlanmak işi.
arlanmak * (olumsuz olarak veya olumsuz anlamlıcümlelerde kullanılır) Utanmak.
arlanmaz * Utanmaz, sıkılmaz.
arlı * Namuslu, utangaç, sıkılgan.

Bir yanıt yazın