Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 106

bülbülleşmek * Bülbül gibi ötmek veya şakımak.
bülbülü altın kafese koymuşlar, “ah vatanım” demiş * kişi, yurdu dışında ne kadar zengin olursa olsun, yine de yurdunu özler.
bülbülün çektiği dili belâsı * ilerisi düşünülmeden söylenen söz insanın başına dert açabilir.
bülbülyuvası * Daire biçiminde, ortasıçukur ve bu çukur yere piştikten sonra dövülmüşAntep fıstığıkonulan bir tür
hamur tatlısı.
bülten * Özel veya resmî kurum ve kuruluşlar veya yetkili kişilerce herhangi bir durumla ilgili olarak süreli veya
süresiz yayımlanan duyuru.
* Dergi.
bünye * Vücut yapısı.
* Yapı, kuruluş.
bünyece * Bünye olarak, bünye bakımından.
bürgü * Başörtüsü.
* Çarşaf.
* Atkı.
* İnce perde.
bürgülü * Bürgüsü olan.
büro * Çalışma odası, yazıhane.
* Danışma ve yazı işlerinin yürütüldüğü işyeri.
* Bölüm, şube.
* Yazımasası.
bürokrasi * Kırtasiyecilik.
* Kamu yönetimi.
bürokrat * Devlet dairesinde çalışan görevli.
* Kırtasiyeci.
bürokratik * Kırtasiyecilikle ilgili.
* Kamu yönetimi ile ilgili.
bürudet * Soğukluk.
bürük * Duvak.
bürülü * Bürünmüş.
bürüm * Bürülmüş, dürülmüş, katlanmışolan şey.
bürümcek * Koza gibi yumaklanmışşey.
bürümcük * Ham ipekten dokunmuşgiysi kumaşı.
* Ham ipekten dokunan bir tür iç çamaşırıkumaşı.
bürüme * Bürümek işi.
bürümek * Sarmak, kaplamak, örtmek, basmak, istilâ etmek.
* Çok, güçlü etkilemek.
bürünme * Bürünmek işi.
bürünmek * Bürümek işine konu olmak.
* Sarınmak, örtünmek.
* Bir görünüşe girmek.
büryan * Bkz. biryan.
büryan pilâvı * Kemiksiz koyun eti, pirinç, soğan, domates, baharat ve yağkarışımıyla fırında pişirilen bir pilâv türü.
büryancı * Bkz. biryancı.
büsbütün * İyiden iyiye, iyice, tamamen, tamamıyla, temelli.
büst * Vücudun, omuzlarla birlikte göğüsten yukarı bölümü.
* Heykeltıraşlıkta başı, göğsü, bazen de omuzları içine alan sanat ürünü.
bütan * Metal bidonlar içinde az bir basınç altında sıvılaşan, yakıt olarak yararlanılan HC formülündeki
hidrokarbür gazı.
bütçe * Devletin, bir kuruluşun, bir aile veya bir kimsenin gelecekteki belirli bir süre için tasarladığı gelir ve
giderlerini tür ve ayrıntılarıyla gösteren çizelge.
* Devlet ve öteki kuruluşveya toplulukların belirli bir dönem içindeki gelir ve giderlerinin oranlama
niceliklerini önceden belirleyen, onaylayan ve bu işlemlerin yapılmasına izin veren kanun veya karar.
bütçe açığı * Bütçede belirlenen giderlerin gelirlerden çok olmasıdurumu.
bütçe yılı * Bir bütçenin uygulanmaya başladığı günden ertesi yıl aynı güne kadar geçen süre.
bütçeleme * Bütçelemek işi.
bütçelemek * Bütçe yapmak veya hazırlamak.
büten * Olefin grubundan C4H8 formülünde iki hidrokarbonun adı.
bütün * Eksiksiz, tam.
* Parçalanmamış.
* Çok sayıdaki varlık ve nesnelerin hepsi, bütünü.
* Ufaklık, bozukluk olmayan (para).
* Birlik, tamlık.
bütün bütün * Büsbütün.
bütün bütüne * Bütün olarak, tamamıyla.
bütüncü ekonomi * Ekonominin bütün alanlarınıkapsayan yapıve oluşum, makro ekonomi.
bütüncül * Totaliter.
bütüncüllük * Bütüncül olma durumu.
bütünleme * Bütünlemek işi, bütün, tek parça durumuna getirme, tamamlama, ikmal.
* Bütünleme sınavı.
bütünleme sınavı * İlk ve orta dereceli okullarla üniversite ve yüksek okullarda bütünlemeye kalan öğrenciler için genellikle yaz
tatili veya dönem sonunda açılan sınav, ikmal imtihanı.
bütünlemek * Eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak.
* Ufak, bozuk paraları büyük para durumuna getirmek.
bütünlemeli * Bütünleme sınavına girmesi gereken (öğrenci).
bütünlemeye kalmak * bir öğrenci yarıyıl veya öğretim yılısonunda bir veya birden çok dersten bir kez daha sınava girmek üzere
başarısızlığa uğramak, ikmale kalmak.
bütünlenme * Bütünlenmek işi veya durumu.
bütünlenmek * Bütünlemek işine konu olmak, ikmal edilmek, tamamlanmak.
bütünler * Bütün durumuna getiren veya bütün durumuna getirmek için eklenen, mütemmim.
bütünler açı * Ölçülerinin toplamını180° ye çıkaran açılardan her biri.

Bir yanıt yazın