böbrek taşı | * Böbreklerde oluşan taş. |
böbrek üstü bezi | * Böbreklerin üstünde bulunan, hormon niteliğinde salgısı olan bez (II). |
böbrek yağı | * Kasaplık hayvanların böbreklerinin çevresinde oluşan yağ. |
böbreksi | * Böbrek biçiminde olan. |
böbür | * Memelilerden, sıcak ülkelerde yaşayan, derisi benekli, yırtıcıhayvan (Hyrax syriensis). * Böbürlenme, kibir. |
böbürlenme | * Böbürlenmek işi. |
böbürlenmek | * Övünerek kabarmak, kurulmak. |
böbürlenmek | * çok böbürlenmek. |
böbürtü | * Böbürlenme. |
böce | * Böcü. |
böcek | * Eklem bacaklıların, altı bacaklı, çoğu kanatlıve vücutları baş, göğüs, karın olarak eklemlerden oluşmuş hayvan sınıfı, haşere. * Kelebek, kurt ve tırtılın dışında kalan küçük hayvancıklara verilen ad. * İstakoza benzer, uzunluğu 30-40 cm kadar olan, sarırenkli, kısa kıskaçlı, yenilen bir deniz hayvanı. |
böcek bilimci | * Böcek bilimi uzmanı, entomolojist. |
böcek bilimi | * Böceklerin yapısını, yaşayışınıve hastalık yapıcıniteliklerini inceleyen bilim dalı, entomoloji. |
böcek çıkarmak | * ipek böceği yetiştirmek. |
böcek gibi | * ufak tefek ve esmer (çocuk). |
böcek kabuğu | * Mor ile yeşil arasında ve metal parlaklığında olan renk. * Bu renkte olan. |
böcekbaşı | * Osmanlıİmparatorluğunda zabıta görevlisi. |
böcekçil | * Böcek yiyen, böcekle beslenen (hayvan veya bitki). |
böcekçiller | * Omurgalıhayvanlardan memeliler sınıfına giren, böcek yiyen, karada yaşayan hayvanlar takımı. |
böcekhane | * Böceklik. |
böcekkapan | * Örnek bitkisi drosera olan ve bazı organları böcek yakalamaya, sindirmeye elverişli olan bitkilerin ortak adı. |
böceklenme | * Böceklenmek işi. |
böceklenmek | * İçinde veya üstünde böcek üremek. |
böcekler | * Vücutları baş, göğüs ve karın olarak üç bölgeye ayrılan, duyargaları birer, kanatları ikişer, ayaklarıyla ağız parçalarıüçer çift olan eklem bacaklılar sınıfı. |
böcekli | * İçinde veya üstünde böcek bulunan, böceklenmiş. |
böceklik | * İpek böceği yetiştirilen yer, böcekhane. |
böceksavar | * Evdeki zararlı böcekleri savıp öldürmekte kullanılan ve ilâç püskürten sprey. |
böceksiz | * İçinde böcek bulunmayan. |
böcelenme | * Böcelenmek işi veya durumu. |
böcelenmek | * (tahıl) Böceklenmek. |
böcü | * Kurt. * Böcek. * Çocuklarıkorkutmak için söylenen ve hayalet, hortlak vb. gibi hayalî bir varlığa verilen ad. |
böcül böcül | * Gözlerini iki yana oynatarak (bakmak). |
böğ | * Eklem bacaklılardan, soluk sarırenkli, zehirli bir örümcek türü. |
böğür | * İnsan ve hayvan vücudunun kaburga ile kalça arasındaki bölümü, boş böğür. * Yan taraf. |
böğüre böğüre | * Bağırarak. |
böğürme | * Böğürmek işi. |
böğürmek | * (öküz, manda, deve) Bağırmak. * (insan) Anlaşılmaz bir biçimde yüksek sesle bağırmak. |
böğürtlen | * Gülgillerden, bahçe çitlerinde, yol kenarlarında kendiliğinden yetişen dikenli ve çok yıllık bir çalı, diken dutu (Rubus caesus). * Bu bitkinin önce kırmızı iken olgunlaşınca kararan mayhoşyemişi. |
böğürtlenlik | * Böğürtlen çalılarının çok olduğu yer. |
böğürtme | * Böğürtmek işi. |
böğürtmek | * Böğürtmek işini yaptırmak. |
böğürtü | * Böğürme sesi. |
böğürüş | * Böğürmek işi veya biçimi. |
böke | * Kahraman, güçlü kimse. * Ulusal veya uluslar arası bir yarışmada ilk dereceyi alan, birinci olan (kimse), şampiyon. |
bökelik | * Böke olma durumu, şampiyonluk, şampiyona. |
böldürme | * Böldürmek işi. |
böldürmek | * Bölmek işi yaptırılmak. |
bölen | * Bir bölme işleminde bölünen sayının kaç eşit parçaya ayrıldığını gösteren sayı. |
bölge | * Sınırları idarî veya ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin benzerliğine veya üzerinde yaşayan insanların aynısoydan gelmişolmalarına göre belirlenen toprak parçası, mıntıka. * Vücut yüzeyinde sınırları belli herhangi bir bölüm, nahiye. |
bölgeci | * Belli bir bölgenin çıkarları için çalışan (kimse). |
Kategoriler