Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 91

böbrek taşı * Böbreklerde oluşan taş.
böbrek üstü bezi * Böbreklerin üstünde bulunan, hormon niteliğinde salgısı olan bez (II).
böbrek yağı * Kasaplık hayvanların böbreklerinin çevresinde oluşan yağ.
böbreksi * Böbrek biçiminde olan.
böbür * Memelilerden, sıcak ülkelerde yaşayan, derisi benekli, yırtıcıhayvan (Hyrax syriensis).
* Böbürlenme, kibir.
böbürlenme * Böbürlenmek işi.
böbürlenmek * Övünerek kabarmak, kurulmak.
böbürlenmek * çok böbürlenmek.
böbürtü * Böbürlenme.
böce * Böcü.
böcek * Eklem bacaklıların, altı bacaklı, çoğu kanatlıve vücutları baş, göğüs, karın olarak eklemlerden oluşmuş
hayvan sınıfı, haşere.
* Kelebek, kurt ve tırtılın dışında kalan küçük hayvancıklara verilen ad.
* İstakoza benzer, uzunluğu 30-40 cm kadar olan, sarırenkli, kısa kıskaçlı, yenilen bir deniz hayvanı.
böcek bilimci * Böcek bilimi uzmanı, entomolojist.
böcek bilimi * Böceklerin yapısını, yaşayışınıve hastalık yapıcıniteliklerini inceleyen bilim dalı, entomoloji.
böcek çıkarmak * ipek böceği yetiştirmek.
böcek gibi * ufak tefek ve esmer (çocuk).
böcek kabuğu * Mor ile yeşil arasında ve metal parlaklığında olan renk.
* Bu renkte olan.
böcekbaşı * Osmanlıİmparatorluğunda zabıta görevlisi.
böcekçil * Böcek yiyen, böcekle beslenen (hayvan veya bitki).
böcekçiller * Omurgalıhayvanlardan memeliler sınıfına giren, böcek yiyen, karada yaşayan hayvanlar takımı.
böcekhane * Böceklik.
böcekkapan * Örnek bitkisi drosera olan ve bazı organları böcek yakalamaya, sindirmeye elverişli olan bitkilerin ortak
adı.
böceklenme * Böceklenmek işi.
böceklenmek * İçinde veya üstünde böcek üremek.
böcekler * Vücutları baş, göğüs ve karın olarak üç bölgeye ayrılan, duyargaları birer, kanatları ikişer, ayaklarıyla ağız
parçalarıüçer çift olan eklem bacaklılar sınıfı.
böcekli * İçinde veya üstünde böcek bulunan, böceklenmiş.
böceklik * İpek böceği yetiştirilen yer, böcekhane.
böceksavar * Evdeki zararlı böcekleri savıp öldürmekte kullanılan ve ilâç püskürten sprey.
böceksiz * İçinde böcek bulunmayan.
böcelenme * Böcelenmek işi veya durumu.
böcelenmek * (tahıl) Böceklenmek.
böcü * Kurt.
* Böcek.
* Çocuklarıkorkutmak için söylenen ve hayalet, hortlak vb. gibi hayalî bir varlığa verilen ad.
böcül böcül * Gözlerini iki yana oynatarak (bakmak).
böğ * Eklem bacaklılardan, soluk sarırenkli, zehirli bir örümcek türü.
böğür * İnsan ve hayvan vücudunun kaburga ile kalça arasındaki bölümü, boş böğür.
* Yan taraf.
böğüre böğüre * Bağırarak.
böğürme * Böğürmek işi.
böğürmek * (öküz, manda, deve) Bağırmak.
* (insan) Anlaşılmaz bir biçimde yüksek sesle bağırmak.
böğürtlen * Gülgillerden, bahçe çitlerinde, yol kenarlarında kendiliğinden yetişen dikenli ve çok yıllık bir çalı, diken
dutu (Rubus caesus).
* Bu bitkinin önce kırmızı iken olgunlaşınca kararan mayhoşyemişi.
böğürtlenlik * Böğürtlen çalılarının çok olduğu yer.
böğürtme * Böğürtmek işi.
böğürtmek * Böğürtmek işini yaptırmak.
böğürtü * Böğürme sesi.
böğürüş * Böğürmek işi veya biçimi.
böke * Kahraman, güçlü kimse.
* Ulusal veya uluslar arası bir yarışmada ilk dereceyi alan, birinci olan (kimse), şampiyon.
bökelik * Böke olma durumu, şampiyonluk, şampiyona.
böldürme * Böldürmek işi.
böldürmek * Bölmek işi yaptırılmak.
bölen * Bir bölme işleminde bölünen sayının kaç eşit parçaya ayrıldığını gösteren sayı.
bölge * Sınırları idarî veya ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin benzerliğine veya üzerinde yaşayan
insanların aynısoydan gelmişolmalarına göre belirlenen toprak parçası, mıntıka.
* Vücut yüzeyinde sınırları belli herhangi bir bölüm, nahiye.
bölgeci * Belli bir bölgenin çıkarları için çalışan (kimse).

Bir yanıt yazın