Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 96

buğday güvesi * Tahıla zarar veren küçük bir kelebek (Tinea granella).
buğday pası * Pas mantarı gillerden asalak bir mantar (Puccinia graminisi).
* Bu mantarın buğday ve benzeri bitkilerin yapraklarında oluşturduğu hastalık.
buğday rengi * (ten için) Açık esmer.
buğday sürmesi * Buğday başaklarından oluşan ilkel mantar (Tilletia tritici).
* Bu mantarın yol açtığıhastalık.
buğday unu * Yabancımaddelerinden temizlenmişve tavlanmış buğdayların tekniğine uygun olarak öğütülmesiyle elde
edilen bir ürün.
buğdaycıl * Bataklık yerlerde, patates, pancar tarlalarında yaşayan göçücü bir kuş(Luscinia svecica cyanecula).
buğdaygiller * Bir çeneklilerden, örneği buğday, yulaf, arpa, pirinç, çavdar, mısır, ayrık ve çayır otları, kamış, bambu olan,
çiçekleri başak durumunda büyük bir bitki familyası.
buğdaysı * Buğdayıandıran.
buğdaysımeyve * Çok ince olan kabuğu, zarından ayrılmayacak derecede kaynaşmışolan tohum izlenimi veren bir kuru
meyve.
buğdaysıtane * Bkz. buğdaysımeyve.
buğdaysıtohum * Bkz. buğdaysımeyve.
buğra * Erkek deve, iki hörgüçlü deve.
buğu * Isıetkisiyle gaz durumuna geçen sıvı.
* Soğuk bir cisim üzerinde ince bir tabaka durumunda yoğunlaşmışsıvı.
buğu evi * Hastalık dolayısıyla mikroplu sayılan eşyanın sıcak buğu ile temizlendiği yer, tephirhane.
buğu kebabı * Et, arpacık soğanı, domates, sarımsak, kekik ve baharat kullanılarak hiç su konmadan hazırlanan bir et
yemeği.
buğul buğul * Buğu çıkararak.
buğulama * Buğulamak işi.
* Buğuda pişmiş(yemek).
buğulamak * Buğudan geçirmek, buğuya tutmak.
* Bazıyemekleri buğu ile pişirmek.
buğulandırma * Buğulandırmak işi.
buğulandırmak * Buğulanmasına yol açmak.
buğulanış * Buğulanmak işi veya biçimi.
buğulanma * Buğulanmak işi.
buğulanmak * Üzerinde buğu oluşmak, buğu ile kaplanmak.
buğulaşma * Buğulaşmak işi, buharlaşma.
buğulaşmak * Buğu durumuna gelmek, buharlaşmak.
buğulaştırıcı * Suyu buğu durumuna getirmek için kullanılan (araç).
buğulu * Üzerinde buğu bulunan, buğulanmış.
* Süzgün, dalgın bakışlı olan (göz).
buğulu buğulu * Nemli, dolu dolu, yaşlı.
buğur * Buğra.
buğusu üstünde * sıcak sıcak, sıcaklığı azalmamışdurumda.
buhar * Isıetkisiyle sıvıların ve bazıkatıların dönüştükleri gaz durumu.
buhar kazanı * Buhar elde etmekte kullanılan kazan.
buhar kurutucusu * Buhar içerisindeki su damlacıklarınıayıran ve kuru buhar elde edilmesini sağlayan araç.
buhar makinesi * Buhar basıncıyla işleyen makine.
buhar olmak * yok olmak, kaybolmak.
buhar valfı * Buharlıısınma sisteminde, kalorifer dairelerinde buhar akışınıkesmeye ve dengelemeye yarayan alet.
buharlaşma * Buharlaşmak işi, buğulaşma, tebahhur.
buharlaşma noktası * Bir sıvının kaynatılma sonucunda buhar durumuna geçme derecesi.
buharlaşmak * Buhar durumuna dönüşmek, buğulaşmak, tebahhur etmek.
* Dalgınlaşmak, hayaller içinde kalmak.
buharlaştırıcı * Buharlaşma işlemini gerçekleştiren alet.
buharlaştırma * Buharlaştırmak işi.
buharlaştırmak * Bir sıvıyıkaynatarak buhar durumuna getirmek.
* Bir sıvıyı ince damlacıklar durumunda damıtmak.
buharlayıcı * Buhar hâline getiren (makine vb.).
buharlı * Buharı olan.
* Buhar gücü ile çalışan.
buharlı gemi * Buhar gücüyle çalışan gemi.
buharlıısıtma * Buharın taşıdığıısıdan yararlanarak yapılan ısıtma.
buharlımakine * Buharla çalışan makine.
buharlıtren * Buhar gücüyle çalışan tren.
buharlıütü * Çıkardığı buharla kuru çamaşırlarıütülemeye hazır duruma getiren ütü.
buhran * Bunalım, bunluk, kriz.

Bir yanıt yazın