Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 92

bölgecilik * Belli bir bölgenin çıkarları için çalışma durumu.
bölgesel * Bölge ile ilgili veya bir bölgeye özgü olan.
bölme * Bölmek işi, ayırma, parçalama, taksim.
* Salon, oda veya sofa gibi büyük bir yerden ayrılmışdaha küçük yer.
* Büyük bir yeri, alanıküçük oda veya kısımlara ayıran ince duvar veya tahta perde.
* Bölmek işlemi, taksim.
* Cins kavramlarınıtür, alt tür kavramlarına ayırmak işi.
* Gemilerin içinde, su baskını, yangın gibi durumlarda, ara kapılar kapanınca arızanın veya hasarın
yayılmasınıönlemek için kullanılan birbirlerinden ayrılmışyerler.
* Kalın ağaç gövdesinden odun veya tekne yapmak için ayrılan tomruk.
bölme işareti * Bölme işleminin yapılacağını ifade eden bölü “/” işareti.
bölmeç * Ambalâj içinde bulunan malları birbirinden ayırmaya yarayan koruyucu parça.
bölmek * Bir bütünü iki veya daha çok parçaya ayırmak, taksim etmek.
* Birliğin bozulmasına yol açmak, parçalamak.
* Bir niceliği iki veya daha çok eşit parçaya ayırmak.
bölmeli * Bölme ile ayrılmışolan.
bölü * Bölme işlemini gösteren işaretin “/” okunuşu, taksim; “a/b” anlatımı, “a bölü b” diye okunur.
* Bir bayağıkesrin gösterilişinde pay ile payda arasına konulan yatay çizginin okunuşu; “a/b” kesri “a bölü
b” diye okunur.
bölücü * Bölme işini yapan, bölen.
* Bir topluluğu, birliği parçalama, bölme amacında olan, fesatçı, münafık.
* Bir siyasî partinin birliğini parçalamayı, bozmayıamaç edinen kimse.
bölücülük * Bölücünün yaptığı iş, ara bozuculuk.
bölük * Bir bütünden ayrılmışolan parça, kısım.
* Saç örgüsü.
* Hizip.
* Takımlardan oluşan, üçü veya dördü bir tabur oluşturan ve öbür birliklerin temeli sayılan birlik.
* On kuralına göre yazılan bir tam sayının, sağdan sola doğru üçer üçer ayrılan basamaklarından her bir üçlü
takımı.
bölük bölük * Parçalara ayrılmış, kısım kısım.
bölük pörçük * Bütünlüğü sağlanamamışdurumda, parça parça.
bölükbaşı * Yeniçeri ordusunda üst rütbeli bir görevli.
bölüm * Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım.
* Bir kuruluşun yönetim birimlerinden her biri, departman, seksiyon.
* Bir okul veya üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan birimlerinden her biri,
departman.
* Çağ, devir.
* Bölme işlemi sonunda elde edilen sayı.
* Canlıların bölümlenmesinde filumların bir araya gelmesiyle oluşan birlik.
bölümleme * Bölümlemek işi, sınıflama, tasnif.
bölümlemek * Birçok şey arasında, birbirine eşit veya benzer olanlarıkümelere ayırmak, sınıflamak, tasnif etmek.
bölümlendirme * Bölümlendirmek işi, sınıflandırma.
bölümlendirmek * Bir şeyi bölümlere ayırmak, sınıflandırmak.
bölümleniş * Bölümlenmek işi veya biçimi.
bölümlenme * Bölümlenmek işi veya durumu.
bölümlenmek * Bölümlemek işine konu olmak, sınıflanmak.
bölümsel * Bölünme ile ilgili, kısmî.
bölünebilme * Kalansız bölünür olma durumu.
bölünen * Bölme işlemine uğratılan sayı; eşit bölümlere ayrılması gereken miktar veya sayı.
bölüngü * Fraksiyon.
bölünme * Bölünmek işi.
* Hücrelerin, belli bir büyüklüğe varınca eşit bölümlere ayrılıp çoğalması.
* Yarışta toplu olarak koşarken birbirinden ayrılma.
bölünmek * Bir bütün, belirli bölümlere, parçalara ayrılmak.
bölünmez * Parçalanamaz, ayrılamaz.
bölünmezlik * Bölünmez olma durumu.
bölüntü * Bölünmüşparça.
* Fraksiyon.
bölüntüler * Bir bütünün ayrılmışolduğu bölümler, taksimat.
bölünüş * Bölünmek işi veya biçimi.
bölüş * Bölmek işi veya biçimi.
bölüşme * Bölüşmek işi.
bölüşmek * İki veya daha çok kimse aralarında herhangi bir şeyi paylaşmak, üleşmek, payınıalmak, taksim etmek.
bölüştürme * Bölüştürmek işi.
bölüştürmek * Bölüşmek işini yaptırmak.
bölüşüm * Bölüşme, paylaşma.
bölüt * Eklem bacaklıların vücudunu oluşturan yan yana dizili parçaların her biri, halka.
* Zigotun bölünmesinden sonra embriyonda ortaya çıkan ve az çok birbirine benzeyen parçaların her biri.
bölütlenme * Döllenmişyumurtanın blâstulayı oluşturuncaya dek art arda bölünmesi.
bölütlü * Bölütlere, halkalara ayrılmışolan.
bön * Budala, saf.
bön bön * Budala ve safca bakarak.
bön bön bakmak * anlamayarak, safça, şaşkın şaşkın bakmak.
bönce * Budala, saf (bir biçimde).
bönleşme * Bönleşmek işi.
bönleşmek * Bön duruma gelmek, aptallaşmak.
bönlük * Bön olma durumu, budalalık, aptallık, sersemlik, saflık.
börek * Açılmışhamurun veya yufkanın arasına, peynir, kıyma, ıspanak gibi şeyler konularak pişirilen çeşitli
biçimlerde hamur işi.

Bir yanıt yazın