börek açmak | * börek yapmak için hamurdan ince yufkalar hazırlamak. |
börekçi | * Börek yapan veya satan kimse. |
börekçilik | * Börek yapma veya satma işi. |
böreklik | * Börek yapmaya elverişli olan, börek için ayrılmışolan. |
börk | * Genellikle hayvan postundan yapılan başlık. |
börkenek | * Gevişgetiren hayvanların midelerinin ikinci bölümü. * Yağmurdan veya soğuktan korunmak için giyilen ucu sivri boşluk, külâh. |
börtme | * Börtmek işi. |
börtmek | * Az pişirmek, haşlamak. |
börttürme | * Börttürme işi. |
börttürmek | * Börtmek işi yaptırılmak. |
börtü böcek | * Çeşitli böcekler. |
börtük | * Haşlanarak veya ateşte biraz kızartılarak pişmişolan (şey). |
börtülme | * Börtülmek işi. |
börtülmek | * Börtmek işine konu olmak. |
börülce | * Fasulyeye benzer bir bitki ve bunun göbeği koyu benekli tohumu (Vigna sinensis). * Bu bitkinin sebze olarak yararlanılan yeşil ürünü. |
bösme | * Bösmek işi. |
bösmek | * Bir madde birdenbire gaz durumuna gelerek patlamak, infilâk etmek. |
böyle | * Bunun gibi, buna benzer. * Bu yolda, bu biçimde. * Bu derece. * İçinde “ne”, “nasıl” gibi sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde, o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığınıveya ona şaşıldığınıanlatır. |
böyle başa, böyle tıraş | * kişilere yaraşan işlemler uygulanır. |
böyle böyle | * Böylelikle. |
böyle gelmiş böyle gider | * her zaman böyle olmuş, gene de böyle olacak. |
böylece | * Tam böyle, bu biçimde. * Sonunda, böylelikle. |
böylecene | * Böylece, böylelikle. |
böylelikle | * Bu yolda yürüyerek, sonunda. |
böylemesine | * Bu biçimde, bu yolda. |
böylesi | * Bunun gibisi, bu biçimde olanı. |
böylesine | * Aşırı bir biçimde. |
Br | * Brom elementinin kısaltması. |
brahma | * İri yapılı, bacaklarıtüylü, paçalı bir tavuk ırkı. |
Brahman | * Hint kastlarında ilk kast. * Bu kasttan olan kimse. |
Brahmanizm | * Brahmanlık. |
Brahmanlık | * Kalıtım yoluyla geçen bir kast bölünmesine dayalıtoplumsal bir kuruluşu içeren Hint dini, Brahmanizm. |
braket | * Dikişten çıkan kitapların sırtına makine ile bez geçirme. |
brakisefal | * Kafatasının ön alt eksenine göre kısa olan (kimse), kısa kafalı. |
branda | * Gemilerde tayfa ve erlerin yattığıdikdörtgen biçiminde, astarlanmış bezden yapılan, halatlarla bir yere tutturulan asılıyatak. |
branda bezi | * Keten ve pamuk ipliğinden sık ve sağlam dokunmuş bez. |
branş | * (bilim için) Dal, kol. |
bravo | * Aferin, yaşa!. |
bre | * “Ey, hey” anlamında kullanılır. * “Be” yerine kullanılır. * “Vay” gibi şaşma anlatır. * Tekrarlanan iki emir kipi arasına getirilerek işin sürekliliğini anlatır. * Şaşkınlık, coşku anlatır. |
Brehmen | * Bkz. Brahman. |
breş | * Doğal çimento ile lâvlı, kavkılı, kabuklu, kemikli kırıntıların kaynaşmasıyla oluşmuşkütle. * Bir tür yapay mermer. |
brezil | * Baklagillerden bazıağaçların kırmızı boya çıkarılan odunu. |
brıçka | * Üstü kapalı, kışın kızak olarak kullanılan tek atlı, yaylıhafif araba. |
briç | * Dört kişi arasında oynanan bir iskambil oyunu. |
brifing | * Bir konuda özet olarak verilen bilgi veya açıklama. |
brik | * İki direkli, seren yelkenli, birkaç top taşıyan gemi. |
brik | * Önde çok yüksek bir oturma yeri, arkada da boylamasına yerleştirilmişoturacak yerleri bulunan dört tekerlekli, yaylıat arabası. |
briket | * Linyit ve kömür tozundan basınçla elde edilen yakıt. * Linyit, kömür tozu ve katran tortusundan basınçla elde edilen, tuğla biçimli yapımalzemesi. |
briketçi | * Briket yapan veya satan kimse. |
briketçilik | * Briketçinin işi veya mesleği. |
Kategoriler