Kategoriler
C SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük C Sayfa 10

cebriye * Yazgıcılık, kadercilik, fatalizm.
ceddine lânet (veya yedi ceddine lânet!) * “soyun sopunla birlikte Tanrıcezanızıversin!” anlamında ilenme bildiren söz.
ceddine rahmet! * “aferin, bravo” veya “Tanrısenden razı olsun” anlamında kullanılır.
Cedî * Oğlak burcu.
cedit * Yeni.
cedre * Guatr, guşa.
cefa * Büyük sıkıntı, üzgü, eziyet.
cefa çekmek (veya görmek) * üzüntü, sıkıntıçekmek.
cefa etmek * üzmek, eziyet etmek.
cefakâr * Cefalı.
cefakeş * Cefa çeken, cefalı, sıkıntıya katlanan.
cefalı * Sıkıntıya, eziyete katlanmışveya katlanan.
cefaya katlanmak * sıkıntıveya üzüntüyü sabırla karşılayıp tahammül etmek.
ceffelkalem * Hiç düşünüp taşınmadan, bir çırpıda.
cehalet * Bilgisizlik, bilmezlik.
cehdetme * Cehdetmek işi.
cehdetmek * Çalışıp çabalamak.
cehennem * Dinî inanışlara göre, kötülük yapanların öldükten sonra ceza görecekleri yer, tamu.
* Çok sıkıntılıyer.
cehennem azabı * Cehennemde uğranılacağına inanılan ceza.
* Çok büyük sıkıntı, eziyet.
cehennem gibi * çok sıcak.
cehennem hayatı * Büyük sıkıntıve üzüntülerle dolu yaşayış.
cehennem kütüğü * Cehennemde yanmaya yaraşır kimse.
cehennem ol * defol!.
cehennem olmak * defolmak.
cehennem taşı * Gümüşün nitrik asitte ergitilmesiyle elde edilen, havaya dayanıklı, ışıkta bozulmayan beyaz kristal.
cehennem zebanisi * Zalim, acımasız kimse.
cehenneme kadar yolu var * “defolsun, istediği yere kadar gitsin, korkum yoktur” anlamında sövme.
cehennemî * Cehennemle ilgili.
* Üzücü, yakıcı, cehennem gibi.
cehennemi boylamak * (sevilmeyen kimse için) ölmek.
cehennemin bucağı(veya dibi) * çok uzak yer.
cehennemin dibine gitmek * (kızılan kimse için) defolup gitmek.
cehennemleşme * Cehennemleşmek durumu.
cehennemleşmek * Cehenneme dönmek.
* Aşırıüzüntü ve sıkıntıçekilen yer hâlini almak.
cehennemlik * Öldükten sonra yerinin cehennem olacağısanılan, cehenneme lâyık (kimse).
* Hamamın ocağı, külhan.
* Modern ekmek fırınlarında ateşin bulunduğu en sıcak bölüm.
cehil * Bilgisizlik, bilmezlik.
cehre * Pamuk, yün, ipek gibi şeyleri eğirip iplik durumuna getirmeye yarar araç, iğ.
cehri * Kök boyası gillerden, meyve, kabuk veya odunundan güzel kırmızırenk elde edilen bir kök (Rhamnus
infectorius).
ceht * Çaba, çabalama.
-cek * Bkz. -cak / -cek.
ceket * Erkeklerin ve kadınların giydiği, genellikle önden düğmeli, kalçayıörten, kollu giysi.
ceketatay * Bkz. Jaketatay.
celâdet * Yiğitlik, kahramanlık.
celâl * Büyüklük, ululuk.
* Öfke, kızgınlık.
Celâlî * İlk olarak Yavuz Sultan Selim döneminde ortaya çıkıp devlete isyan eden Bozoklu Derviş celâl’in
adamlarına ve ondan yana olanlara, sonralarıda türeyen bütün eşkıyaya verilen ad.
Celâlîlik * Celâlî olma durumu.
celâllenme * Celâllenmek işi.
celâllenmek * Öfkelenmek, kızmak.
celâlli * Sert ve öfkeli (kimse).
* Hırçın, coşkun.
celâllice * Celâlli gibi, celâlliye benzer.
celbe * Avcıçantası.

Bir yanıt yazın