Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 20

çekinmek* Saygı, korku, utanma gibi duygularla bir şeyi yapmak istememek, kaçınmak.
* Bir şey sürünmek.
çekinti* Duraksama, kararsızlık, tereddüt.
çekip almak* uzaklaştırmak, meşguliyetine son vermek, koparmak.
çekip çevirmek* hâle yola koymak, yönetmek.
çekip gitmek* bırakıp gitmek, ayrılmak, savuşmak.
çekirdecik* Hücre çekirdeğinin içinde tek veya birden çok bulunan yuvarlak cisim.
çekirdek* Etli meyvelerin içinde bir veya birden çok bulunan, çoğu sert bir kabukla kaplıtohum.
* Yenmek için satılan kabak veya ayçiçeği çekirdeği.
* Bir hücrenin merkezini oluşturan cisimcik.
* Atom çekirdeği.
* Kuyumculukta kullanılan ve beşsantigrama eşit olan ağırlık ölçüsü.
* Bir şeyin temelini oluşturan öz, nüve.
* Ağaçlarda soyulmayan bölüm.
çekirdek aile* Anne, baba ve henüz evlenmemişçocuklardan oluşan aile.
çekirdek kahve* Çekilmemişveya dövülmemişkahve.
çekirdekçi* Çekirdek satan kimse.
çekirdekçilik* Çekirdek satma işi.
çekirdeklenme* Çekirdeklenmek işi.
çekirdeklenmek* Çekirdek bağlamak.
çekirdekli* Çekirdeği olan, içinde çekirdeği bulunan.
çekirdeksel* Atom çekirdeği ile ilgili, nükleer.
çekirdeksiz* Çekirdeği olmayan, içinde çekirdeği bulunmayan.
çekirdekten yetişme* herhangi bir işte, meslekte, küçük yaştan başlayarak yetişmişolan.
çekirge* Düz kanatlılardan, uzun olan art bacaklarına dayanarak uzağa sıçrayabilen, birçok türleri olan böcek
(Acridium).
çekirge kuşu* Sığırcık (Sturnus vulgaris).
çekirge ötleğeni* Orta Asya ve Avrupa içlerinde yaşayan ötücü bir kuş.
çekirge şalvar* Paçalarıçok dar, bacak bölümü genişolarak dikilmişşalvar.
çekiş* Çekmek işi veya biçimi.
* Bir motorun çekme gücü.
* Ağız kavgası.
çekişe çekişe pazarlık (etmek)* (alıcı) bir malıucuz almak için titizce pazarlık (etmek).
çekişken* Çekişmeyi seven, kavgacı(kimse).
çekişli* Çekme gücünü ön tekerleklerden alan araç.
çekişme* Çekişmek işi.
çekişmek* İki yönünden karşılıklıçekmek.
* Bir şeyi birbirine karşıçekmek.
* (ad çekme, niyet, kâğıt için) Aralarında çekmek.
* Ağız kavgasıetmek.
* Çaba, gayret harcamak.
çekişmeli* Çekişmeye yol açan.
* Sert, çetin, zorlu.
çekişmesiz* Çekişmeye yol açmayan.
çekişte* Tuzla terbiye edilmişyeşil zeytin.
çekiştirici* Çekiştirmek işini yapan (kimse).
* Bir kimsenin kötü taraflarınıuzun uzadıya sayıp döken (kimse).
çekiştiricilik* Çekiştiricinin işi.
çekiştirme* Çekiştirmek işi.
çekiştirmek* Uçlarında tutarak ayrıyönlere doğru çekmek.
* Tekrar tekrar çekerek koparmak.
* Bir kimsenin kötü taraflarınıuzun uzadıya sayıp dökmek.
çekiver kuyruğunu* artık ondan hayır bekleme.
çekiye gelmek* düzene uymak.
çekiye gelmez* ölçüsüz derecede çok veya büyük.
* düzeltilemez, düzene sokulamaz.
çekkin* Elini eteğini çekmiş, ilgisiz.
çekme* Çekmek işi.
* Masa, dolap gibi şeylerin dışarıya çekilen gözü, çekmece.
* Yüksekteki ince dallarıçekip kesmeye yarar, ay biçiminde, uzun saplı, ağzıtırtıklı bıçak.
* Düzgün biçimli.
* Çekilerek giyilen veya kullanılan.
* Parmak veya mızrapla çalınan çalgı.
* Ağacın yapısındaki nem oranının azalmasısonucu boyutlarının küçülmesi.
* İşyaparken giyilen bir tür şalvar.
* Vücut bölümlerinin bükücü kas gücü ile bir direnci kendisine yaklaştırması.
çekme demir* Haddeden geçirilmişdemir.
çekme kat* Apartmanda veya evlerde dört yanıteras olarak bırakılan en üst kat.
çekmece* Masa, dolap gibi şeylerin dışarıya çekilen gözü, çekme.
* İçinde mücevherat veya başka değerli şeyler saklanan küçük, süslü sandık.
* Gemilerin barınabilecekleri koy.
çekmeceli* Çekmecesi olan.
çekmecesiz* Çekmecesi olmayan.
çekmek* Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek.
* (taşıt için) Bırakmak, koymak.
* Germek.
* İçine almak.
* Bir yerden başka bir yere taşımak.
* Bir amaçla ortadan kaldırmak.
* Solukla içine almak.
* Üzerinde bulunan bir silâhla saldırmak için davranmak.
* Atmak, vurmak.
* (bir kimseyi veya bir şeyi) Geri almak.
* (güç durumlara) Uğramak, dayanmak, katlanmak.
* Yüklenmek, üzerine almak, etkisi altında bulunmak.
* (tartıda) Ağırlığı olmak.
* Döşemek.
* Herhangi bir engel kurmak.
* (ad çekme, niyet, piyango için) Şans denemek amacıyla hazırlanmışkâğıtlardan birini almak.
* İmbik yardımı ile elde etmek.
* Çizgi durumunda uzatmak.
* Tıpkısınıyazmak veya çizmek.
* (şişe, vantuz, sülük vb. için) Tedavi amacıyla uygulamak.
* Bir yerden bir şeyi yukarıdoğru almak.
* Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerinde tespit etmek.
* Taşıma gücü olmak.
* Öğütmek.
* (protesto, poliçe, çek gibi şeyler için) Düzenleyip yürürlüğe koymak.
* (dikkat, ilgi vb. için) Üzerine toplamak.
* Hoşa gitmek, sarmak.
* Kaçan ilmeği örmek.
* Masrafınıkarşılamak.
* Bir duyguyu içinde yaşatmak.
* İçki içmek.
* Yürütmek, sürmek.
* (bir kimse) Ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek.
* (bir şeyin iç yüzünü anlamak amacıyla) Sıkıştırmak.
* Herhangi bir anlama almak.
* Örtmek, giymek.
* Dişi hayvanıçiftleşmek için erkeğin yanına götürmek.
* (yol, ay için) Sürmek.
* Daralıp kısalmak.
* Söylemek.
* Asmak.
* (boya, badana vb.) Sürmek.
* Yollamak.
* (bir şeyi) Emip dışarıya çıkarmak.
çekmeli* Çekmesi veya çekişi olan.
* Çekmecesi olan.
çekmelik* Genellikle yemeni gibi giyeceklerde, ayağın daha rahat girmesi için topuk üzerinde bulunan uzun çıkıntı.
Çekoslovak* Çekoslovakya’da yaşayan (kimse).
Çekoslovakyalı* Çekoslovak halkından olan kimse.
çektiri* Yelkenleri olmakla birlikte kürekle de yol alan eski zaman gemisi, çektirme.

Bir yanıt yazın