Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 5

çakmakçı* Çakmak yapan veya satan kimse.
* Tüfek ve tabanca çakmaklarınıyapan ve onaran kimse.
çakmakçılık* Çakmak yapıp satma işi.
çakmaklaşma* Çakmaklaşmak durumu.
çakmaklaşmak* (göz) Çakmak çakmak olmak, kızarmak ve iyice açılmak.
çakmaklı* Çakmak taşıve zemberekle ateşalan eski zaman tüfeği.
çakmaklık* Çakmakta kullanılacak olan.
* İçine çakmak konulan koruyucu malzeme.
çakmaksız* Çakmağı olmayan.
* Eski, kullanılmaz tabanca veya tüfek.
* Kibrit.
çakozlama* Çakozlamak durumu.
çakozlamak* Uygunsuz bir durumu fark etmek.
çakşır* Paça bölümü diz üstünde veya diz altında kalan bir tür erkek şalvarı.
* Kuşların ayağında bulunan ve süs gibi görünen tüy.
çakşırlı* Çakşır giymiş.
* Ayaklarıtüylü, paçalı(güvercin) veya başka (kuş).
çakşırsız* Çakşırı olmayan.
çaktırılma* Çaktırılmak işi.
çaktırılmak* Çaktırmak işi yapılmak.
çaktırış* Çaktırmak işi veya biçimi.
çaktırma* Çaktırmak işi veya durumu.
çaktırmadan* Belli etmeden, gizlice, sezdirmeden.
çaktırmak* Çakmak işini yaptırmak.
* Birinin bir şeyi sezmesini sağlamak.
çal* Taşlık yer, çıplak tepe.
çala* Belli isimlerden önce gelerek fiile bağlanır ve isimle ilgili bir çabukluk, süreklilik, dikkatsizlik anlamıkatar.
çala kalem* Gelişigüzel, durmadan yazarak.
çala kamçı* Durmadan kamçılayarak.
çala kaşık* Soluk almadan yiyerek.
çala kılıç* Durmadan kılıç sallayarak.
çala kürek* Sürekli kürek çekerek.
çala paça* Zorla yürüterek, sürükleye sürükleye.
çalacak* Yoğurt mayası.
çalâk* Eline ayağına çabuk, atik, çevik.
Çalap* Tanrı.
çalar* Farklılık veya anlam inceliği, nüans.
çalar saat* Ayarlanışına göre istenilen zamanda çalan saat.
çalarma* Çalarmak işi.
çalarmak* Ekinler veya meyveler olmağa yüz tutmak.
çalçene* Durup dinlenmeden konuşan, çenesi düşük.
çalçenelik* Çalçene olma durumu.
çaldırılma* Çaldırılmak işi.
çaldırılmak* Çalmak işi yaptırılmak.
* Hırsıza kaptırılmak.
çaldırış* Çaldırmak işi veya biçimi.
çaldırma* Çaldırmak işi.
çaldırmak* Çalmak işini yaptırmak.
* Hırsıza kaptırmak.
çalgı* Müzik aleti, enstrüman.
* Çalgıçalma, müzik.
* Müzik topluluğu.
çalgıaleti* Müzik yapmak için kullanılan araç, enstrüman.
çalgıçağanak* Çalgı, neşe ve gürültü olduğu hâlde.
çalgıçalmak* bir müzik aletini seslendirmek.
çalgı orağı* Tırpan.
çalgıcı* Çalgıçalmayıkendine meslek edinmişkimse.
çalgıcı böcek* Yaklaşık 5 mm boyunda, başısert bir kabukla örtülü, kahverengi veya siyah, zararlı böcek.
çalgıcı otu* Turpgillerden, kurak yerlerde yetişen bir bitki cinsi (Sisymbrium).
çalgıcılık* Çalgıcının işi.
çalgıç* Bazıçalgıların tellerine vurmaya yarar kuştüyü, kemik, boynuz gibi şeylerden yapılmışçalma aracı, tezene,
mızrap.
* Bahçe süpürgesi, çalkı.

Bir yanıt yazın