Türkçe Sözlük D Sayfa 22

deli fişeklik * Deli fişek olma durumu.
deli gibi * deliye yaraşır davranışta, delicesine.
deli gömleği * Tehlikeli ve saldırgan delilere giydirilen kolsuz gömlek.
deli güllâbicisi * Bkz. güllâbici.
deli ırmak * Akıntısıçok hızlı olan ırmak.
deli kızın çeyizi gibi * bir arada sergilenen ve birbirine yakışmayan eşya için söylenir.
deli olmak * çok sevmek.
* çok sinirlenmek.
deli olmak işten değil * güç durumlarda çaresizliği anlatır.
deli orman * Çok sık ve gür orman.
deli otu * Turpgillerden, bahçelere süs olarak dikilen bir bitki, kuduz otu (Alyssum).
deli pösteki sayar gibi * çok karışık, çok ayrıntılı, sıkıcı bir işle uğraşma.
deli Raziye gibi * delice davranışlarda bulunan kız veya kadın.
deli saçması * Anlamsız, tutarsız, delice söz.
deli saraylı(gibi) * acayip biçimde giyinenler, takıp takıştıranlar için söylenir.
delibaş * Koyunlarda ve danalarda görülen tehlikeli bir hastalık.
* Huysuzluk yapan hayvan.
delice * Davranışlarıaşırı, deli gibi olan.
* Delicesine.
* Buğdaygillerden, genellikle buğday tarlalarında yetişen, tohumu zehirli, yabanî bir bitki (Lolium
temulentum).
* Aşılanmamışzeytin ağacı, yabanî ağaç.
* Atmaca, şahin.
delice doğan * Kartallar takımının kartalgiller familyasından bir kuştürü (Falco subbuteo).
delicesine * Aşırı bir biçimde.
delicesine tutulmak * aşırı bir biçimde bağlanmak, çok sevmek.
delici * Delen, delmek işini yapan.
* Çok etkili, etkileyici.
deliğe tıkmak * tutuklamak, hapsetmek.
delik * Dar, küçük açıklık; dar, küçük çukur.
* Delinmiş.
* Ceza evi.
* Küçük hayvan yuvası.
delik büyük, yama küçük * eldeki imkânlar gerekenden çok az.
delik deşik * Her yanıdeliklerle dolu.
delik deşik aramak * her yerde aramak.
delik deşik etmek * (bir canlının vücudunda) bir araçla birçok yaralar, kesikler açmak.
* bir şeyin her yanında delikler açmak.
delik deşik olmak * (bir canlının vücudunda) bir araçla birçok yaralar, kesikler oluşmak.
* bir şeyin her yanıdelinmek.
delik eğirmek * hapse girmek, tutuklanmak.
delikanlı * Çocukluk çağından çıkmışgenç erkek.
* Gençlere seslenme sözü olarak kullanılır.
* Sözünün eri, dürüst, namuslu kimse.
delikanlılık * Delikanlı olma durumu.
* İnsanın delikanlı olduğu çağ.
delikli * Deliği veya delikleri olan.
* Kevgir.
* Deliklerle kaplıesnek doku şeritlerine verilen ad.
* Bir tür olta iğnesi.
delikli boncuk (veya taş) yerde kalmaz * az çok işe yarayan her şeyin isteklisi bulunur.
delikliler * Delikli ve sert bir kabukla kaplı bir hücreli hayvanlar takımı.
deliksiz * Deliği olmayan.
deliksiz uyku * Arada hiç uyanmadan uyunulan uzun uyku.
delil * İnsanıaradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, kanıt, emare.
* Kanıt.
* Kılavuz, rehber.
delilenme * Delilenmek işi veya durumu.
delilenmek * Deli gibi davranmak.
deliliğe vurmak * kendini deli gibi göstermek.
deliliği tutmak * delice davranmak.
delilik * Deli olma durumu veya delice davranış.
delimsirek * Çılgınca, delicesine.
delinin eline değnek vermek * kötülük yapabilecek bir kimsenin davranışlarınıkolaylaştırmak.
delinme * Delinmek işi.
delinmek * Delmek işine konu olmak.
* Bir şeyde delik oluşmak.
* Çiğnemek, uymamak, aykırıdavranmak.
deliriş * Delirmek işi veya biçimi.
delirme * Delirmek işi.
delirmek * Deli olmak, aklınıyitirmek, çıldırmak.
delirtme * Delirtmek işi.
delirtmek * Deli etmek, çıldırtmak.

Yorumlar

Bir yanıt yazın