Türkçe Sözlük D Sayfa 39

devreye sokmak * işin içine girdirmek, karıştırmak.
devrî * Devirli.
* Devirle ilgili.
devriâlem * Dünyayıdolaşma.
devridaim * Tam ve sürekli dönüşveya dolaşım.
* Motorda suyun dönmesini sağlayan cihaz.
devrihindî * Türk müziğinde bir küçük usul.
devrik * Katlanıp kendi üzerine bükülmüş.
* Yatırılmış, yıkılmış, dik durumunu yitirmiş.
* (iktidarda olanlar için) Darbe ile makamından indirilmiş.
devrik cümle * Yüklemi öteki kelimelerden daha önce gelen cümle.
devrikebir * Türk müziğinde bir büyük usul.
devriklik * Devrik olma durumu.
devriliş * Devrilmek işi veya biçimi.
devrilme * Devrilmek işi.
devrilmek * Yok edilmek, ortadan kaldırılmak.
devrim * Çevrilme, katlanma, bükülme.
* (dil inkılâbının ilk yıllarında) İnkılâp.
* (son yıllarda) İhtilâl.
devrimci * (dil inkılâbının ilk yıllarında) İnkılâpçı.
* (daha sonraki yıllarda) Devrim yapan veya devrime bağlı olan, ihtilâlci.
devrimcilik * (dil inkılâbının ilk yıllarında) İnkılâpçılık.
* (daha sonraki yıllarda) ihtilâlcilik.
devrirevan * Türk müziğinde bir büyük usul.
devrisaadet * Hazreti Muhammed’in yaşadığıdönem, saadet asrı.
devrisi * (gün, hafta, ay, yıl için) Bir sonraki, ertesi.
devriye * Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol.
* Osmanlılarda ilmiye sınıfından olan kimselere verilen derece.
devriye gezmek * Bkz. karakol gezmek.
devrolunma * Devrolunma işi.
devrolunmak * Devredilmek.
devşirilme * Devşirilmek işi.
devşirilmek * Devşirmek işi yapılmak.
devşirim * Devşirmek işi.
devşirimli * Düzenli olarak derlenmiş.
devşirimsiz * Düzenli olarak derlenmemiş.
devşirme * Devşirmek işi.
* Asker yetiştirilmek üzere Yeniçeri Ocağına alınacak çocuklarıseçip toplama işi.
* Yeniçeri Ocağına bu yolla alınan çocuk.
devşirmek * Bir araya getirmek, derlemek, toplamak.
* Katlamak, düzgün duruma getirmek.
deyi * Dil, söz, işaret, mimik gibi anlatım araçlarının bütünü.
* Hristiyan felsefesinde Tanrıkelâmını insanlara ulaştıran oğul (İsa), logos.
deyim * Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, ilgi çekici bir anlam taşıyan kalıplaşmışanlatım, tabir.
deyimleşme * Deyimleşmek işi.
deyimleşmek * Deyim özelliğini kazanmak.
deyimleştirme * Deyimleştirmek işi.
deyimleştirmek * Deyim durumuna getirmek, deyim özelliği kazandırmak.
deyip de geçmek * önemsememek.
deyip de geçmemek * önemsemek.
deyiş * Söyleme biçimi, anlatım biçimi, üslûp.
* Halk şiiri, halk türküsü.
* Bir kimsenin bir konuyla ilgili anlattıkları, ifade.
deyyus * Karısının veya kendisine çok yakın bir kadının iffetsizliğine göz yuman kimse anlamında sövgü sözü.
dezavantaj * Engelleme, zarar verme durumu.
dezenfektan * Mikrop kırma özelliği olan (madde).
dezenfektasyon * Mikroplardan temizlemek işi.
dezenfekte * Mikroplardan temizlenmiş.
dezenfekte etmek * mikroplardan temizlemek, mikropsuzlaştırmak.
-dı/ -di; -du / -dü; -tı/ -ti; -tu / -tü * Belirli geçmişzaman eki: al-dı, gel-di, vur-du, gül-dü, at-tı, koş-tu, düş-tü vb. Bu ekle türemişisimler de
vardır: türedi, alındı, uydu, dedikodu, gecekondu vb.
dı bır dı bır * Ses çıkaran adımlar atarken yapılan yürüyüşü anlatır.
dığan * Yağtavası.
dığdığı * Konuşurken “r” leri “ğ” gibi söyleyen (kimse).
dığdık * Akrabalığın uzak olduğunu anlatmak için dığdığının dığdığıdeyiminde geçer. 343 dızdık.
-dık / -dik; -duk / -dük; -tık / -tik; -tuk / -tük * Geçmişzaman sıfat fiil eki: tanı-dık adam, görül-me-dik olay vb. Bu ekle yapılmışisimler de vardır: tanıdığ-a rastlamak, bil-diğ-ini söylemek vb.

Yorumlar

Bir yanıt yazın