dâhilî | * İçle ilgili. |
dâhilî deniz | * Bkz. iç deniz. |
dâhilî harp | * Bkz. iç savaş. |
dâhilî nizamname | * İç tüzük. |
dâhilî talimatname | * İç yönetmelik. |
dâhilik | * Dâhi olma durumu, deha. |
dâhiliye | * (devlet yönetiminde) İç işleri. * Vücudun iç hastalıklarıyla ilgili hekimlik kolu. * İç hastalıklarıyla ilgili hastahane bölümü. |
dâhiliye mütehassısı | * İç hastalıklarıuzmanı. |
dâhiliye subayı | * Askerî okul, hastahane gibi kuruluşlarda iç yönetimde görevli subay. |
dâhiliyeci | * İç hastalıklarıuzmanı. |
dâhiyane | * Dâhiye yakışır (biçimde), dâhice. |
dahletme | * Dahletmek işi. |
dahletmek | * Karışmak, burnunu sokmak; sataşmak. |
dahra | * Bkz. tahra. |
daim | * Sürekli, sonsuz. |
daim etmek (veya eylemek) | * sürekli kılmak. |
daim olmak | * süre durmak, sürüp gitmek, devam etmek. |
daima | * Her vakit, sürekli olarak. |
daimî | * Sürekli, kalıcı, temelli, gedikli. |
dair | * Bir konu üzerine olan, üzerine, konusunda, … ile ilgili, üstüne. |
daire | * Bir çemberin içinde kalan düzlem parçası. * Bir yapının konut olarak kullanılan bölümlerinden her biri, kat. * Belirli devlet işlerini çevirmekle görevli kuruluşlardan her biri ve bunların içinde çalıştıklarıyapı. * Bir yapıveya gemide belli bir işe ayrılmış bölüm. * (soyut kavramlar için) Belli sınır, ölçü. * Saz takımında usul vurmaya yarayan tef. |
daire kesmesi | * Bir dairenin iki yarıçapı ile aralarındaki yayın çevrelediği alan. |
daire parçası | * Bir dairenin bir kirişi ile o kirişin yayıarasında kalan parçası. |
daireli | * Dairesi olan. |
dairesel | * Daire ile ilgili, daire biçiminde olan. |
dairesiz | * Dairesi olmayan. |
dairevî | * Dairesel. |
-daki / -deki, -taki / -teki | * İsimden sıfat yapma eki: dağ-daki ev, bahçe-deki ağaçlar, iç-teki masa, uzak-taki akrabamız vb. |
dakik | * Düzenli işleyen. * Zamanıkullanmada çok dikkatli olan, her şeyi zamanında yapmaya özen gösteren. |
dakika | * Bir saatlik zamanın altmışta biri. * Bir derecenin altmışta biri. * An, zaman. |
dakikane | * Tam zamanında, dakik olarak. * Sadık bir biçimde. |
dakikasıdakikasına | * tam zamanında. |
dakikasıdakikasına uymaz | * her an başka bir ruh durumu gösterir. |
dakikasında | * Hemen o anda, anında. |
daktilo | * Yazımakinesi. * Yazımakinesi ile yazmayımeslek edinen kimse. |
daktilo etmek | * yazımakinesiyle yazmak. |
daktilo kâğıdı | * Daktilo yazıları için kullanılan kâğıt. |
daktilo makinesi | * Yazımakinesi. |
daktilo masası | * Üzerinde daktilo ile yazıyazılan özel masa. |
daktilo şeridi | * Daktilodaki harflerin beyaz kâğıt üzerinde daha iyi okunmasınısağlayan karbonlu şerit. |
daktilograf | * Yazımakinesi ile yazıyazan kimse, daktilo. |
daktilografi | * Yazımakinesi ile yazıyazma işi. |
daktiloluk | * Daktilo olma durumu. |
daktiloskopi | * Parmak izine dayanarak kimlik belirleme yöntemi. |
daktilotekni | * Suçlunun parmak izlerini belirleme, kimliğini araştırma ve bulmaya yarayan yöntemlerin bütünü. |
dal | * Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri. * Kol, bölüm. * Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların bir araya gelmesiyle oluşan birlik, şube. |
dal | * Arka, sırt. * Kol. * Boyun, ense; omuz. |
dal | * Çıplak, yalın. |
dal | * Zaman belirten kelimelerin başına getirildiğinde kelimenin anlamını güçlendirir. |
dal | * Arap alfabesinde de harfi. |
Kategoriler