Kategoriler
G SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük G Sayfa 14

geçmişi kandilli * Sövgü yerine söylenen bir söz.
geçmişi kınalı * Sövgü sözü.
geçmişi olmak * aralarında eskiye dayanan dostluk, arkadaşlık olmak.
* aralarında kırgınlığa yol açacak bir durum geçmiş bulunmak.
* bir durumun, daha önce geçmiş bir evresi bulunmak.
geçmişleri * birinin ölmüşanası, babasıve yakınları.
geçmişlerini karıştırmak * birinin ölmüşlerini yermek veya onlara sövmek.
geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye (veya geçti Bor’un pazarı) * artık işişten geçti.
geçtiği yoldan geçmek * daha önce aynı olaylarıyaşamışolmak, tecrübe sahibi olmak.
geçtiği yoldan geçmek * daha önce aynı olaylarıyaşamışolmak, tecrübe sahibi olmak.
geçtim olsun * vazgeçtim, kalsın.
geda * Dilenci.
* Yoksul, fakir.
gedik * Bir düzey üstündeki yıkık, çatlak veya aralık, rahne.
* Dağgeçidi.
* Boşluk, eksiklik.
* Güçlük, güç durum.
* Eksik dişli.
* Yarma saldırısında düşman mevzilerinde açılan yer.
* Bir işi yapmak, bir şeyden yararlanmak yolunda verilen hak, imtiyaz.
gedik açılmak * giderilmesi çok güç bir eksiklik veya açık ortaya çıkmak.
gedik açmak * düşman mevzilerindeki zayıf bir noktadan girişyeri açmak.
gedik kapamak * küçük bir ihtiyacınıkarşılamak.
gedik kapmak * bir gelir kaynağıele geçirmek.
gedikleri tıkamak * çıkan veya çıkacak olan zorluklarıönlemek.
gedikli * Gediği olan.
* Bir yerle veya işle olan ilgisini sürüp götüren (kimse), sürekli, daimî.
* Astsubay.
gedilme * Gedilmek durumu.
gedilmek * Gedik olmak, gedik açılmak.
* Bıçak, keser vb.nin ağızlarıaşınmak.
gedme * Gedmek işi.
gedmek * Gedik açmak, çentmek, delmek.
geğiriş * Geğirmek işi veya biçimi.
geğirme * Geğirmek işi.
geğirmek * Midede toplanan gazısesle ağızdan çıkarmak.
geğirti * Geğirirken çıkan ses.
geğrek * Yumuşak kaburga kemikleri.
* Kaburganın alt yanında bulunan boşluklardan her biri.
geğrek batması * Geğrekte duyulan sancı.
geh * Bkz. gâh.
gehgeh * Bu söz nöbetli hastalığa yakalanmak anlamında kullanılan gehgeh tutmak deyiminde geçer.
gel gelelim * fakat, ama, ancak.
gel keyfim gel * büyük bir memnunluk veya alay anlatır.
gel zaman git zaman * aradan oldukça uzun bir zaman geçtikten sonra.
gelberi * Büyük ocaklardan ateşi dışarıçekmek için kullanılan uzun saplıdemir araç.
* Tırmık.
* Harman döküntülerini toplamaya yarayan araç.
* Ağaç dallarını budamak için kullanılan eğri demir.
gelberi etmek * aşırmak, çalmak, kendine mal etmek.
gele * Tavla oyununda elinde kırık taşı bulunan oyuncunun attığıuygun olmayan zar.
geleceği varsa göreceği de var * kötülük yapmaya kalkışacak olursa, karşılığınıelbette görür.
geleceği varsa, göreceği de var * kötülük yapmaya kalkışacak olan, bunun karşılığınıelbette görür.
gelecek * Zaman bakımından, ileride olması, gerçekleşmesi beklenen.
* Daha gelmemiş, yaşanacak zaman, istikbal, ati.
gelecek bilimi * Fütüroloji.
gelecek zaman * Fiilin belirttiği zaman kavramının, içinde bulunduğu zamandan sonraya ait olması. Türkçede bu zaman
başlıca -e, -ecek,-esi, -se, -meli ekleriyle kurulur: Gele, gelecek, gelesi, gelse, gelmeli gibi.
gelecek zaman görünümü * Gelecek zaman sıfat-fiiliyle yardımcıfiilin birlikte kullanılmasından ortaya çıkan ve niyet kavramıveren
görünüm.
gelecek zaman kipi * Fiilin belirttiği zaman kavramının, içinde bulunulan zamandan sonraya ait olduğunu sınırlı bir biçimde
gösteren kip. Türkçede bu kip -acak / -ecek ekiyle kurulur: Geleceğim, geleceksin gibi.
gelecek zaman sıfat-fiili * İsim veya sıfat gibi kullanılan ve gelecek zaman kavramıveren fiilimsi. Türkçede bu sıfat-fiili -ecek / -esi
ekleriyle kurulur: Akacak kan damarda durmaz. Göresim geldi gibi.
gelecekçi * Gelecekçilik yanlısı, fütürist.
gelecekçilik * Fütürizm.
geleğen * Ana ırmağa karışan (akarsu).
gelembe * Koyun yatağı.
geleme * İki yıl sürülmeyen, boştarla.
gelen * Gelmek işini yapan (kimse veya nesne).
* Bir ışık kaynağından çıkıp bir aynanın yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine düşen (ışın).
gelen ağam giden paşam * yönetim kimde olursa olsun benim için fark etmez.

Bir yanıt yazın