gözüne hiçbir şey görünmemek | * kendi derdi dolayısıyla hiçbir şeye değer vermemek. |
gözüne ilişmek | * bir şeyi birdenbire, istemeden görmek. |
gözüne karasu inmek | * karasu hastalığıyüzünden gözü görmez olmak. * gelmesini çok istediği kimsenin uzun süre yolunu gözlemek. |
gözüne kestirmek | * başarabileceğini ummak. * zevkine uygun bulmak, hoşlanmak. * uygun bulmak, elverişli görmek. |
gözüne sokmak | * bir kimsenin görmediği veya bulamadığı bir şeyi, ona sert bir tavırla göstermek. |
gözüne uyku girmemek | * hiç uyuyamamak, uykusuz kalmak. |
gözünü (bir şeye) dikmek | * Bkz. gözlerini dikmek. |
gözünü açmak | * uyanık, dikkatli bulunmak. |
gözünü açmak | * görüşünü değiştiren bilgi vermek, uyarmak. |
gözünü açmak | * kadın ilk cinsel ilişkiyi o erkekle kurmuşolmak. |
gözünü açmak | * çevreyi tanımaya başlamak. |
gözünü ağartmak | * Bkz. gözlerini belertmek. |
gözünü alamamak | * bir şeye, bir yere bakmakta iken, gözünü oradan başka bir yere çevirememek. |
gözünü ayırmamak | * bir şeye sürekli olarak bakmaktan kendini alamamak. |
gözünü bağlamak | * düşünce ve duygularınıyanıltmak. |
gözünü bürümek | * ondan başka hiçbir şeyi görmemek, tamamen ona bağlanmak. |
gözünü çıkarmak | * beceriksizce davranmak, zarara uğratmak. * iyisi dururken en kötüsünü seçmek. |
gözünü daldan budaktan (veya çöpten) esirgememek (veya sakınmamak) | * tehlikeli işlere atılmaktan çekinmemek. |
gözünü doyurmak | * bol bol vermek. |
gözünü dört açmak | * aldanmamak için çok uyanık bulunmak. |
gözünü gözüne dikmek | * başkasının gözüne sürekli olarak bakmak. |
gözünü hırs bürümek | * çok fazla istemek, aşırı istemek. * çok öfkelenmek. |
gözünü kan bürümek | * adam öldürecek kadar öfkelenmek. |
gözünü kapamak | * ölmek. * görmezden gelmek. |
gözünü kırpmadan | * çekinmeden, korkusuzca. |
gözünü kin bürümek | * intikam alma duygusundan başka bir şeye önem vermemek. |
gözünü korkutmak | * yıldırmak. |
gözünü oymak | * çok kötülük etmek. |
gözünü sevdiğim | * okşamalık olarak kullanılır. |
gözünü seveyim | * rica veya sevgi sözü. |
gözünü toprak doyursun | * kendinden olan veya kendisine verilen şey ne kadar çok olursa olsun, bununla yetinmeyenler için ilenme olarak söylenir. |
gözünü üstünden ayırmamak | * sürekli denetim altında bulundurmak. |
gözünü yıldırmak | * Bkz. gözünü korkutmak. |
gözünü yummak | * Bkz. gözünün kapamak. * ölmek. |
gözünü yummak | * görmemezlikten gelmek. |
gözünün bebeği gibi sevmek | * çok sevmek. |
gözünün çapağınısilmeden | * sabahleyin uyanır uyanmaz. |
gözünün içine baka baka | * cesaret ve soğuk kanlılıkla. |
gözünün içine bakmak | * bir kimsenin üstüne titremek. * buyruğunu yerine getirmeye hazır bulunmak. * bir arzunun gerçekleşmesi için gözleriyle birine yalvarmak. |
gözünün kuyruğuyla (veya ucuyla) bakmak | * belli etmemeye çalışarak, başını çevirmeden yandan bakmak. |
gözünün önünde olmak | * sürekli denetimi altında olmak. * hiç unutmamak, olduğu gibi hatırlamak. |
gözünün önünden geçmek | * hatırlamak. |
gözünün önünden gitmemek | * bir türlü unutamamak. |
gözünün önüne gelmek | * bir şeyi zihinde canlandırmak tasarlamak, hatırlamak. |
gözünün üstünde kaşın var dememek | * birinin her davranışınıhoşgörmek. |
gözünün yaşına bakmamak | * hiç acımamak, hiç merhamet etmemek. |
gözüyle görmek | * bir olaya tanık olmak. |
gözüyle tartmak | * kim ve ne olduğunu anlamak için dikkatle bakmak. |
gözyaşı | * Gözyaşı bezlerinin salgıladığı, bazıetkilerle akan duru sıvıdamlacıklarından her biri. |
gözyaşı bezeleri | * Gözyaşı bezleri. |
Kategoriler