hatırlatma | * Hatırlatmak durumu, anımsatma. |
hatırlatmak | * Birisinin unuttuğu bir şeyi aklına getirmek, anımsatmak. * Birinin bir şeyi unutmamasını sağlamak, uyarmak. |
hatırlı | * Hatırısayılan, etkili, saygın. |
hatırsız | * Hatırısayılmayan, etkisiz, saygın olmayan. |
hatırşinas | * Saygılı, hatır sayan, hatır kırmayan. |
hatif | * Sesi işitilen fakat kendisi görülmeyen. * Gaipten seslenir gibi haber veren melek. |
hatiften gelmek | * gaipten ses gelmek. |
hatim | * Sona erdirme, bitirme. * Kur’an’ı başından sonuna kadar okumak. |
hatim indirmek | * Kur’an’ı başından sonuna kadar okuyup bitirmek, hatmetmek. |
hatim sürmek | * bitirmek için Kur’an’ı okumaya devam etmek. |
hatime | * Son, sonuç. * Bir eser veya yazının sonu, son bölümü. |
hatime çekmek | * son vermek. |
hatip | * Topluluk karşısında söz söyleyen kimse, konuşmacı. * Bir topluluk karşısında etkili, açık, düzgün konuşarak bir düşünceyi anlatmada, bir duyguyu aşılamada yetenekli kimse. * Camilerde hutbe okuyan hoca. |
hatiplik | * Hatip olma durumu. |
hatmetme | * Hatmetmek işi. |
hatmetmek | * Sona erdirmek, bitirmek. * Kur’an’ıveya herhangi bir kitabı baştan sona kadar okuyup bitirmek, sona erdirmek. |
hatmi | * Ebegümecigillerden, bazıcinslerinin kök ve çiçekleri hekimlikte kullanılan çok yıllık otsu bir süs bitkisi, ağaç küpesi (Althaea officinalis). |
hatta | * Bile, hem de, üstelik, ayrıca. |
hattat | * El yazısıçok güzel olan sanatçı. * Mesleği hattatlık olan kimse. |
hattatlık | * Hattat olma durumu. * Hattat sanatı. |
hattı hareket | * Tutulan yol, tutulacak yol, davranış, tutum. |
hatun | * Kadın. * Bayan, hanım. * Eş, zevce. * Yüksek makamdaki kadınlara ve hakan eşlerine verilen unvan. |
hav | * Kadife, çuha, yün vb. nin yüzeyindeki ince tüy. |
hava | * Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı. * Meteorolojik olayların bütünü. * Canlılar üzerindeki etkisine göre hava yuvarının durumu. * Gökyüzü. * Çevreyi kuşatan boşluk. * Gökyüzü doğrultusunda. * Esinti. * Müzik parçalarında tür. * Müzik aletlerinden çıkan ses perdesi. * Keyif, âlem. * (görünüş, davranış, söz vb. için) Bir kimsenin durumunu belirten özellik. * Tarz, üslûp. * Durum, ortam, atmosfer. * Sonuçsuz, anlamsız, boşdurum, davranış, söz vb. * Çekicilik, albeni, alım, cazibe. |
hava açmak (veya açılmak) | * bulutlar dağılmak. |
hava akımı | * Değişik sebeplerle atmosferde havanın yer değiştirmesi. |
hava alanı | * Uçakların kalkıp inmesi için yapılmışdüz, açık ve asfaltlanmışgenişyer, uçak alanı. |
hava almak | * açık havada gezmek. * umduğunu bulamamak, hiçbir şey kazanmamak. * ferahlamak, açılmak, hoşvakit geçirmek. |
hava almak | * içine hava girmek. * ferahlamak, açılmak, hoşvakit geçirmek. |
hava atışı | * Basketbol ve futbolda hakemin iki takımdan birer oyuncunun arasında topu havaya atarak, duran oyunu yeniden başlatması. |
hava basıncı | * Yer yuvarını çevreleyen havanın yeryüzündeki bir alana uyguladığıkuvvet. |
hava basmak | * Bkz. hava vermek. * büyüklenmek, gururlanmak. |
hava bilgisi | * Meteoroloji. |
hava birliği | * Hava kuvvetleri içinde yer alan askerî birlik. |
hava boşaltma makinesi | * Boşaltaç. |
hava boşluğu | * Yeryüzündeki engebelerin havada doğurduğu yoğunluk farkları. |
hava bozmak | * havada yağmur veya fırtına belirtileri gözükmek. |
hava bulanmak | * yağmur yağacak duruma gelmek. |
hava çalmak | * her biri, birbiriyle çelişen, birbirine uymayan davranışve düşüncede bulunmak. |
hava çarpmak | * iklim ve rüzgâr olumsuz etkilemek. |
hava değişimi | * Hastaların daha çabuk iyileşmesi, yorgunlukların giderilmesi gibi amaçlarla yapılan çevre değişikliği, tebdilihava. * Havanın kapanması, açması, ısınması, soğuması gibi değişimlerin genel adı. |
hava değiştirmek | * iklimi değişik bir yere gidip bir süre oturmak. |
hava deliği | * Bir şeyin içindeki havanın yenilenmesine yarayan delik. |
hava durumu | * Metoroloji ile ilgili olayların bütünü. |
hava düzenleyicisi | * Kapalıyerlerde sıcaklık yönünden istenilen hava şartlarınısağlayan araç. |
hava gazı | * Maden kömüründen çıkarılan, yakılarak ışık veya ısısağlanan gaz. * Boşlâf, önemsiz şey. |
hava gazı beki | * Hava gazı ile çalışan lâmbanın ucu. |
hava gazıfırını | * Hava gazı ile çalışan fırın. |
hava gazısayacı | * Hava gazısarfiyatınıölçen alet, gaz sayacı. |
hava haritası | * Hava durumlarının işlendiği özel yeryüzü haritası. |
Kategoriler