Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 28

hayalât * Hayaller.
hayalbaz * Hayalci, hayalî.
hayalci * Bir şeyi gerçekleşmişgibi kabul edip zihninde tasarlayan kimse.
* Karagöz oynatan kimse, hayalî.
* Hayale kapılan, hayal kuran, hayalperest.
hayalcilik * Hayal ile uğraşan kimse.
hayale dalmak * dışdünyadan uzaklaşarak gerçekleşmesi istenilen şeyleri veya hatıralarıdüşünmek.
hayale kapılmak * hayallerin etkisi altında kalmak.
hayalen * Hayalî olarak.
hayalet * Gerçekte var olmadığıhâlde bazen görüldüğü sanılan cin, peri, hortlak gibi görüntüler.
* Gerçekte var olmadığıhâlde varmışgibi görünen şey, görüntü.
* Belli belirsiz görülen şey, gölge.
hayalhane * Karagöz oynatılan yer.
* Hayal kurma yeteneği.
hayâlı * Utangaç, sıkılgan.
hayalî * Hayal niteliğinde veya hayal ürünü olan, sanal.
* Karagöz oynatan kimse, hayalci, karagözcü.
hayalifener * Resimli camları olan ve bu resimleri duvara yansıtan fenere benzer araç.
* Çok zayıf olanlar için şaka yollu kullanılır.
hayalifenere dönmek * çok zayıflamak.
hayalinden geçirmek * olmasını istemek, düşünmek.
hayalli * Hayali olan.
hayalperest * Sürekli hayal kuran, hep hayal peşinde koşan (kimse), düşçü.
hayalperestlik * Hayalperest olma özelliği.
hayâsız * Utanması olmayan, sıkılmayan.
hayâsızca * Hayâsız (olarak), hayâsız (davranarak).
hayâsızlık * Utanmazlık, sıkılmazlık.
hayat * Yaşam, dirim.
* Doğumdan ölüme kadar geçen süre, ömür.
* Hayat biçimi, içinde yaşanılan şartların bütünü, yaşantı.
* Meslek ve durum.
* Geçim şartlarının bütünü.
* Canlılığı gösteren hareket, kaynaşma.
* Yazgı, kader.
* Canlıvarlık; yaşamayısağlayan şartların bütünü.
* Bir kimsenin tarihî biyografisi, hayat öyküsü, hayat hikâyesi.
hayat * Genellikle köy ve kasaba evlerinde, üstü kapalı, bir veya birkaç yanıaçık sofa.
* Avlu.
* Balkon.
* Sundurma.
hayat adamı * Zamana kolayca uyan, her türlü güçlüğü yenmesini bilen kimse.
hayat ağacı * Soy ağacı, soy kütüğü.
* Beyinciğin kesitinde dıştaki boz madde bölümüne yayılarak dallanma gösteren ak maddenin oluşturduğu
ağaç biçimi.
hayat arkadaşı * Eş, karıkocadan her biri.
hayat dolu * Yaşama isteği çok olan, neşeli, canlı.
hayat felsefesi * Hayatıanlama ve algılama biçimi.
hayat geçirmek * yaşamak, varlığınısürdürmek.
hayat hikâyesi * Bir kişinin hayatı boyunca geçirdiği önemli olaylar ve evreler, özgeçmiş, biyografi.
hayat kadını * Erkeklerin cinsel zevklerine para karşılığıhizmet eden ve bu işi meslek edinen kadın, fahişe, orospu.
hayat kavgası * Hayat mücadelesi.
hayat memat * Bkz. ölüm kalım.
hayat memat meselesi * Bkz. ölüm kalım meselesi.
hayat mücadelesi * Yaşamak ve geçinmek için harcanan emeklerin bütünü.
hayat okulu * Yaşanılan çevre ve zamanda karşılaşılan olayların tümü.
hayat pahalılığı * Yiyecek, içecek, giyecek gibi geçim maddelerinin pahalı olması.
hayat seviyesi * Yaşama ve geçinme düzeyi.
hayat sigortası * Bir kimsenin, yaşlılık çağında toptan kendisine veya mirasçılarına ödenmek şartıyla yaptığısigorta
anlaşması, yaşam güvencesi.
hayat standardı * Bir toplumda bireylerin mal ve hizmetlerden yararlanabilme, ihtiyaçlarınıkarşılayabilme düzeyi.
hayat şartları * Hayat boyunca karşılaşılabilecek her türlü sosyal ve ekonomik durumlar.
hayat tarzı * Yaşayış biçimi.
hayat vermek * canlılık vermek, canlandırmak.
hayata atılmak * geçim sağlamak üzere çalışmaya başlamak.
hayata bağlamak * yaşamayısevdirmek, hayattan kopmamak.
hayata gözlerini yummak (veya kapamak) * ölmek.
hayata küsmek * bezgin, kötümser olmak, yaşama isteğini yitirmek.
hayatıkaymak * her işi ters gitmek, mahvolmak.
hayatın baharı * gençlik çağı.
hayatına girmek * yaşamında yer almak.
hayatını(birine) borçlu olmak * biri tarafından ölümden kurtarılmışolmak.
* birinin yaşamı bir başkasının desteği ile sağlanmışolmak.

Bir yanıt yazın