Türkçe Sözlük H Sayfa 3

hacir altına almak * kısıtlamak.
* hastalık, bunama vb. sebeplerden ötürü davranışlarının nasıl sonuç vereceğini bilemeyen bir kişiyi
mahkeme aracılığı ile mal ve mülk yönetimi bakımından kısıtlamak.
* Medenî Kanuna göre çeşitli haklarınıkullanmaya yetkili olan kişinin bu haklarının mahkeme kararı ile
elinden alınması, haklarınıkullanma bakımından kısıtlanması.
Hacivat * Karagöz oyununda kendini halktan üstün görme, bilgiçlik taslama, kitap dili kullanma gibi özentileri olan
kimse.
haciz * Bir alacağın ödenmesi için borçlunun parasına, aylığına veya malına icra dairesince el konulması.
haciz koymak * borçlunun malına el koymak.
hacizli * Haczedilmiş, mahcuz.
haczetme * Haczetmek işi veya biçimi.
haczetmek * Bir alacağın ödenmesi için borçlunun geçim ve mesleğinde gerekli olan şeyler dışında kalan para, aylık veya
malına icra dairesince el konmak.
haç * Hristiyanlığın sembolü sayılan ve birbirini dikey olarak kesen iki çizgiden oluşan biçim, istavroz, salip.
haç çıkarmak * Hristiyanlar sağellerini alın, karın, iki koltuk ve göğüs hizasına götürerek haç biçiminde tapınma işaretini
yapmak, istavroz çıkarmak.
haçısuya atma * Hristiyanların bir din töreni olarak kışın suya haç atmaları.
haçlamak * Çarmıha germek.
haçlı * Haçı olan.
Haçlılar * XI. yüzyıl ile XII. yüzyıl arasında batılıHristiyanlarca kutsal yerleri Müslümanların elinden almayı
amaçlayan seferlere katılanlara verilen ad, ehlisalip.
haçvari * Haç benzeri.
had * Sınır, uç.
* Derece.
* (insan için) Yetki ve değer.
* Terim.
hâd * Keskin; sivri.
* (hastalık için) Çabuk ilerleyen, iveğen, akut.
* Aşırı(bunalım, geçimsizlik gibi kötü durumlar için) şiddetli; gergin.
hadde * Madenleri tel durumuna getirmek için kullanılan ve türlü çapta delikleri olan çelik araç.
hadde fabrikası * Som demire çubuk, köşebent, levha, ray gibi biçimler verilen yapım evi.
haddeci * Hadde işiyle uğraşan kimse.
haddeden geçirmek * en küçük ayrıntısına kadar incelemek, dikkatle araştırmak.
haddehane * Ham demir madeninin eritildiği büyük ocak, fırın.
haddeleme * Haddelemek işi.
haddelemek * Madenleri haddeden geçirerek, birtakım işlemler sonucu, istenilen biçime getirmek.
haddi hesabıyok * pek çok, sınırı, ölçüsü yok.
haddi mi (veya haddine mi düşmüş) * onun bunu yapmaya yetkisi veya yeteneği yoktur.
haddi olmamak * (hakkıveya yetkisi) olmamak.
haddikifayeyi bulmak * yeterince olmak.
haddinden fazla * gereğinden çok, aşırı.
haddini aşmak * ölçüyü kaçırmak, aşırı gitmek.
haddini bildirmek * sert bir karşılıkla uslandırmak, yola getirmek, cezalandırmak.
haddini bilmek * kendi değer ve yeteneğini olduğundan üstün görmemek.
haddizatında * Aslında.
hademe * İşyerlerinde temizlik ve getir götür işlerine bakan görevli, odacı, müstahdem.
hademeihayrat * Din kuruluşlarında temizlik ve ayak işlerine bakan görevliler.
hademelik * Hademe olma durumu veya hademenin görevi, odacılık.
hadım * Kısırlaştırılmış, enenmişerkek.
hadım ağası * Harem ağası.
hadım etmek * kısırlaştırmak, enemek.
hadımlaştırma * Hadımlaştırmak işi.
hadımlaştırmak * Eneyerek kısırlaştırmak.
hadımlık * Hadım olma durumu.
hadi * Bkz. Haydi.
hadi hadi * “Kısa kes”, “işi uzatma”, “bizi aldatamazsın” anlamında kullanılır.
* Çabukluk, acele bildirir.
hadim * Hizmet eden, hizmet edici; yarayan, yarar.
hadis * Hz. Muhammed’in genel kural değerindeki söz ve davranışları.
* Bu söz ve davranışları inceleyen bilim.
hâdis * Sonradan ortaya çıkan.
hâdisat * Olaylar, hadiseler.
hadise * Olay.
hadise çıkarmak * olay çıkarmak.
hadiseli * Olaylı.

Yorumlar

Bir yanıt yazın