Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 4

hadisene * Haydisene.
hâdisesiz * Olaysız.
hadsiz hesapsız * Sayılamayacak derecede çok.
haf * Futbolda kalecinin önünde bulunan iki bekin önündeki üç oyuncudan her biri.
hafakan * Sıkıntı, çarpıntı.
hafakanlar boğmak (veya basmak) * sıkıntıdan bunalmak.
hafazanallah * Kötü bir ihtimalden söz edilirken “Tanrıkorusun” anlamında söylenir.
hafız * Koruyan, saklayan.
* Kur’an’ı bütünüyle ezbere bilen ve okuyabilen kimse.
* Aptal, ahmak, bön.
* Bir şeyi anlamadan ezberleyen kimse.
hafıza * Bellek.
hafıza kaybı * Sinir sistemindeki bir arıza sebebiyle bilincin yitirilmesi.
hafızalı * Hafızası olan.
hafızali * Seyrek taneli, kalın kabuklu, etli ve parlak altın sarısırenginde büyük taneli bir tür üzüm.
hafızasız * Hafızası olmayan.
hafızayıyoklamak * hatırlamaya çalışmak.
hafızıkütüp * Kitaplık görevlisi.
hafızlama * Hafızlamak işi.
hafızlamak * Çok çalışmak, ezberlemek, ineklemek.
hafızlık * Hafız olma durumu veya hafızın görevi.
* Aptallık, ahmaklık.
* Ezbercilik, bir şeyi anlamadan öğrenme özelliği.
hafi * Gizli, saklı.
hafi celse * Bkz. gizli oturum.
hafif * Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni, ağır karşıtı.
* Güç veya yorucu olmayan, kolay.
* Ağır başlı olmayan, ciddî olmayan, hoppa.
* (yiyecek için) Miktarıaz, sindirimi kolay.
* Kalınlığıveya yoğunluğu az olan.
* Etkisi az olan.
* Zorlu olmayan.
* Önemli olmayan.
* (uyku için) Çabuk uyanılan.
* Çok dik olmayan (sırt, yokuş).
* Gücü az olan, belli belirsiz.
* Sıkıntısız, ferah.
* Belli belirsiz.
hafif atlatmak * kötü bir durumdan çok az bir zararla kurtulmak.
hafif gelmek * ağırlığıfazla olmamak.
* önemsiz görmek, değer verilmemek.
hafif giyinmek * az ve ince giyinmek.
hafif hafif * Yavaşyavaş, ağır ağır.
hafif hapis cezası * Ayrıhücreye kapatılmaksızın çektirilen hapis cezası.
hafif sanayi * Çeşitli tüketim mallarıüreten sanayi.
hafif sıklet * Güreşte 68 kg, boks ve halterde 67,5 kg olarak tespit edilmişağırlık.
hafif tertip * Şöyle böyle, biraz, aşırılığa kaçmadan.
hafif uyku * Derin olmayan, kolayca uyanılabilen uyku.
hafif yollu * Üstü kapalı, kısa bir açıklamayla.
* Davranışları ile içinde bulunduğu toplumun ahlâk anlayışına ters düşen (kadın), hafifmeşrep.
hafifçe * Hafif olarak, hafif bir biçimde, belli belirsiz.
hafife almak * küçümsemek, önemsememek.
hafifleme * Hafiflemek işi.
hafiflemek * Herhangi bir sebeple eski ağırlığı azalmak.
* Etkisi, gücü azalmak.
* Bir sıkıntıdan kurtulmak, rahatlamak.
hafifleşme * Hafifleşmek işi.
hafifleşmek * Hafiflemek.
* Ağır başlılığınıyitirmek.
hafifleştirme * Hafifleştirmek işi.
hafifleştirmek * Hafiflemesine yol açmak.
hafifletici * Hafifletme özelliği olan.
hafifletici sebep, -bi * Suçun hafiflemesine sebep olan durum veya olay.
hafifletme * Hafifletmek işi.
hafifletmek * Hafiflemesine yol açmak, hafifleştirmek.
hafifleyiş * Hafiflemek işi veya biçimi.
hafiflik * Hafif olma durumu.
* Rahatlık.
* Davranışları içinde bulunduğu toplumun ahlâk anlayışına uymama durumu.
hafiflik etmek * yakışıksız bir davranışta bulunmak veya söz söylemek.
hafifmeşrep * Davranışları, içinde bulunduğu toplumun ahlâk anlayışına uymayan (kadın).
hafifseme * Hafifsemek işi, yeğniseme, istihfaf.
hafifsemek * Bir kimseyi veya bir şeyi önemsememek, yeğnisemek, istihfaf etmek.
hafifseyiş * Hafifsemek işi veya biçimi.

Bir yanıt yazın