Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 52

hop hop * Bir davranışıengellemek veya uyarmak amacıyla söylenir.
hop oturup hop kalkmak * öfke, heyecan vb. duygular sebebiyle yerinde duramaz olmak.
hoparlör * Elektrik dalgalarınıses dalgasına çeviren ve gerektikçe sesi yükselten alet.
* Radyo, pikap, teyp vb. araçlarda sesi işitilebilecek duruma getiren alet.
hoparlörlü * Hoparlörü olan.
hoparlörsüz * Hoparlörü olmayan.
hoplama * Hoplamak işi.
hoplamak * Sevinçten, korkudan veya oyun için, bulunduğu yerde havaya doğru fırlamak.
* Büyük bir istekle.
hoplatılma * Hoplatılmak işi.
hoplatılmak * Hoplatmak işi yapılmak.
hoplatış * Hoplatmak işi veya biçimi.
hoplatma * Hoplatmak işi.
hoplatmak * Hoplamasını sağlamak.
* Çocuğu koltuklarından tutup hafifçe havaya fırlatarak eğlendirmek.
hoplaya zıplaya * Büyük bir sevinçle.
hoplayış * Hoplamak işi veya biçimi.
hoppa * Yaşına uymayan hafiflikler yapan, delişmen, serbest, koket, ağırbaşlıkarşıtı.
hoppaca * Hoppaya yaraşır (biçimde), hoppa gibi.
hoppadak * Hemen.
hoppala * Küçük çocuklar atlarken onlarıyüreklendirmek için söylenir.
* Şaşma ile birlikte kınama anlatır.
* Bebeklerin içine konup zıplayarak eğlenmelerini sağlayan yaylıaraç.
hoppala bebek * Çocukça davranışları olan kimselere söylenir.
hoppalık * Hoppa olma durumu veya hoppaca davranış.
hoppalık etmek * hoppaca davranışlarda bulunmak.
hopurdatma * Höpürdetme.
hopurdatmak * Höpürdetmek.
hor * Değersiz, önemi olmayan, aşağı.
hor bakmak (veya görmek) * değersiz saymak, değer vermemek.
hor görmek * bir kimseye değersiz gözüyle bakmak.
hor kullanmak * dikkat etmeyerek hoyratça kullanmak.
hor tutmak * birine karşıküçümseyici, incitici davranışlarda bulunmak.
hora * Birçok kişi tarafından el ele tutuşarak oyun müziği eşliğinde oynanan bir halk oyunu.
hora geçmek * beğenilmek, hoşa gitmek, makbule geçmek, kendisine verilen kimsenin çok işine yaramak.
hora tepmek * hora oynamak.
* ayaklarınıvurarak gürültü etmek.
horanta * Aile halkı.
horasan * Kiremit ve tuğla tozlarının kireç ve su ile karıştırılmasından elde edilen bir çeşit harç.
horasanî * Üst bölümü sarıktan taşacak biçimde yapılmışhoca kavuğu.
Horasanlı * Horasan halkından olan kimse.
horhor * Gür ve ses çıkararak akan su.
horlama * Horlamak işi (I) (II).
horlamak * Uyku sırasında soluk alırken boğaz ve burundan gürültülü sesler çıkarmak.
horlamak * Birinin gönlünü incitircesine davranmak.
horlanış * Horlanmak işi veya biçimi.
horlanma * Horlanmak işi.
horlanmak * Hor görülmek.
horlayış * Horlamak işi veya biçimi.
hormon * İç salgı bezlerinden kana geçen ve organların işlemesini düzenleyen adrenalin, insülin, tiroksin gibi uyarıcı
maddelerin genel adı.
* Hormon görevinde kullanılan yapay madde.
hornblent * Doğal alüminyum, kalsiyum, demir ve magnezyum silikatından oluşmuş, koyu yeşil veya kara renkte parlak
bir amfibol türü.
horon * Karadeniz bölgesinde kemençe ile oynanan halk oyunu.
horon tepmek * horon oyununu oynamak.
horoz * Tavukgillerden, tavuğun erkeği olan kümes hayvanı.
* Ateşli silâhlarda çakmak taşına veya merminin kapsülüne vurmaya yarayan metal parça.
* Kapızembereğinin mandalı.
* Kabadayıerkek.
horoz ağırlık * Güreş, boks ve halterde 51-57 kg olarak tespit edilmişağırlık sınıfı, horoz siklet.
horoz akıllı * Akılsız.

Bir yanıt yazın