Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 7

hakkıvar * doğru düşünüyor, doğru söylüyor, doğru davranıyor.
hakkıhıyar * Seçme hakkı, muhayyerlik.
hakkıhuzur * Bir toplantıda bulunma karşılığı alınan para, oturum ücreti.
Hakkın rahmetine kavuşmak (veya Hakka kavuşmak, Hakka yürümek) * ölmek.
hakkında * İlgili olarak, üzerine.
hakkından gelmek * zor bir işi başarı ile sona erdirmek.
* yenmek, öç almak veya cezasınıvermek.
hakkınıaramak * hakkı olduğuna inandığışeyi elde etmeye çalışmak.
hakkınıhelâl etmek (veya etmemek) * hakkını, emeğini bağışlamak (bağışlamamak).
hakkınıvermek * gereğini bütün olarak yerine getirmek.
* birinin çalışmasının karşılığını gereğince değerlendirmek.
hakkınıyemek * birinin hakkı olan şeyi vermemek.
hakkısükût * Susmalık, sus payı.
hakkıyla * Gereği gibi, iyice.
haklama * Haklamak işi.
haklamak * Bozmak, perişan etmek, yenmek.
* Kırmak, bozmak.
* Yiyip bitirmek.
haklaşma * Haklaşmak biçimi veya durumu.
haklaşmak * İki taraf birbirine hakkınıverip, alacak verecekleri kalmamak, ödeşmek.
haklı * Hakka uygun, doğru, yerinde.
* Davası, iddiası, düşüncesi veya davranışıdoğru ve adalete uygun olan (kimse).
haklı bulmak * davasını, iddiasını, düşüncesini, davranışınıdoğru bulmak, yerinde görmek.
haklıçıkmak * davasının, iddiasının, düşüncesinin veya davranışının doğru olduğu anlaşılmak.
haklı olmak * davası, iddiası, davranışı, düşüncesi adalete uygun olmak.
haklılık * Haklı olma durumu.
hakperest * Haksever.
hakperestlik * Hakseverlik.
haksever * Doğru bildiği şeyden ayrılmayan (kimse), hakperest.
hakseverlik * Haksever olma durumu, hakperestlik.
haksız * Hak ve adalete uygun olmayan.
* Davası, iddiası, davranışı, düşüncesi doğru ve yerinde olmayan (kimse).
haksız bulmak * bir iddiayı, düşünceyi, davranışıdoğru ve yerinde bulmamak.
haksız yere * Haksız olarak, hak etmediği hâlde.
haksızca * Hakka, adalete uymayan (biçimde).
haksızlık * Haksız olma durumu.
* Hak ve adalete aykırılık.
haksızlık etmek * adalete aykırıdavranmak, gadretmek.
hakşinas * Haktanır.
hakşinaslık * Haktanırlık.
haktanır * Herkesin hakkını gözeten (kimse), hakşinas.
haktanırlık * Haktanır olma durumu.
hakuran * Kumru.
hakuran kafesi gibi * birçok aralıkları, açıklıkları bulunan (oda, yer).
hal * Çözme, çözülme; eritme; karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma.
hal * Genellikle üstü kapalıpazar yeri.
hal * Tahttan indirme.
hâl * Bir şeyin içinde bulunduğu şartlarıveya taşıdığıniteliklerin bütünü, durum, vaziyet.
* Davranış, tutum, tavır.
* Şimdiki zaman, içinde yaşanılan zaman.
* Güç, kuvvet, takat.
* Kötü durum, sıkıntı, dert.
hal çaresi * Çözüm yolu.
hâl değişimi * Bir yıldızın sıcaklığına, basıncına, yoğunluğuna, aydınlatma gücüne veya kütlesine ilişkin değişim.
hâl hatır sormak * bir kimseye “nasılsınız, ne durumdasınız”anlamında nezaket sorusu yöneltmek.
hâl olmak * kötü duruma düşmek, ölmek.
hâl ulacı * Zarf-fiil.
hala * Babanın kız kardeşi.
hâlâ * Şimdiye kadar veya o zamana kadar, henüz.
hâlâ o masal * hep aynısöz, aynıdüşünce, davranışveya sorun.
Halaç * İran’ın güneyinde yaşayan bir Türk topluluğu veya bu topluluktan olan kimse.

Bir yanıt yazın