iğrilmek | * Bkz. eğrilmek. |
iğritmek | * Bkz. eğritmek. |
iğtinam | * Ganimet yoluyla alma, yağma. |
ihale | * Bir işi veya bir malı birçok istekli arasından en uygun şartlarla kabul edene bırakma, eksiltme veya artırma. |
ihale etmek | * bir işi en uygun görülene bırakmak. |
ihaleye çıkarılmak | * eksiltmeye (veya artırmaya) çıkarılmak. |
iham | * Kuruntuya düşürme. * İki anlamı olan bir sözün akla en az gelen anlamının amaçlanarak kullanılmasıve anlamı güçlendirmesi sanatı. |
ihanet | * Hıyanet, hainlik. * Sevgide aldatma, sadakatsizlik. * Gerektiğinde yardımda bulunmama, bir kimsenin güvenini yok etme. |
ihanet etmek | * hainlik, kötülük etmek. * (karı, koca için) aldatmak. |
ihanete uğramak | * aldatılmak, sadakatsizlik görmek. |
ihata | * Kuşatma, sarma, çevirme, çevreleme. * Kavrayış, anlayış. |
ihata etmek | * çevirmek, çevrelemek, kuşatmak, sarmak. * kavramak, anlamak. |
ihatalı | * Alanı geniş. * Kavrayışlı, anlayışlı. |
ihbar | * Bildirme, bildirim, haber verme. * Suçlu saydığı birini veya suç saydığı bir olayıyetkili makama gizlice bildirme, ele verme. |
ihbar etmek | * bildirmek, haber vermek. * bir suçu veya suçluyu yetkili makama gizlice bildirmek. |
ihbar tazminatı | * Bildirim ödencesi. |
ihbarcı | * Haber veren, bildiren kimse. * Muhbir. |
ihbarcılık | * Muhbirlik. |
ihbariye | * Haber verme kâğıdı, bildirim, ihbarname. * Haber verme ücreti. |
ihbarlama | * İhbarlamak işi. |
ihbarlamak | * İhbar etmek. |
ihbarlı | * Önceden bildirilmiş, haber verilmiş. |
ihbarname | * Haber verme kâğıdı, bildirim, ihbariye. |
ihdas | * Ortaya çıkarma, meydana getirme. * Kurma. |
ihdas etmek | * ortaya çıkarmak, meydana getirmek. * kurmak. |
ihlâl | * Bozma, zarar verme. |
ihlâl etmek | * bozmak, zarara uğratmak. |
ihlâs | * Temiz sevgi ve yürekten bağlılık. * Saf ibadet. |
ihlâslı | * İhlâsıyerinde ve sağlam olan (kimse). |
ihmal | * Gereken ilgiyi göstermeme, boşlama, savsaklama, savsama, önem vermeme. |
ihmal edilmek | * unutulmak, yok sayılmak, kaldırılmak. |
ihmal etmek | * savsamak, savsaklamak, boşlamak, önem vermemek. |
ihmalci | * Savsak, ihmalkâr. |
ihmalcilik | * İhmalci olma durumu. |
ihmalkâr | * Savsak, ihmalci. |
ihmalkârlık | * Savsaklama. |
ihnaklama | * Sıkıştırma. |
ihracat | * Bir ülkenin ürettiği malları başka bir ülkeye veya ülkelere satması, dışsatım. |
ihracatçı | * İhracat işleriyle uğraşan, dışsatımcılık. |
ihracatçılık | * İhracat işleriyle uğraşma, dışsatımcılık. |
ihraç | * Çıkarma, dışarıya atma. * Üretim fazlasınıyurt dışına satma. |
ihraç edilmek | * ilişkisi kesilmek, çıkarılmak. |
ihraç etmek | * çıkarmak, dışarıatmak. * üretim fazlasımalıyurt dışına satmak. |
ihram | * Eskiden Yunanlıların, Romalıların, günümüzde de Berberîlerin büründükleri geniş, beyaz, yünlü çarşaftan giysi. * Kâbe’ye girerken hacıların örtündükleri dikişsiz bürgü. * Yün yaygı. |
ihrama girmek | * hac görevini yerine getirmek üzere ihram giymek. |
ihramdan çıkmak | * hac görevini tamamladıktan sonra giyilen ihramıçıkarmak. |
ihraz | * Kazanma, elde etme, erişme. |
ihraz etmek (veya eylemek) | * kazanmak, elde etmek, erişmek. |
ihsan | * İyilik etme, iyi davranma. * Bağışlama, bağışta bulunma. * Bağışlanan şey, kayra, lütuf, inayet, atıfet. * Karşılık beklemeden yapılan yardım, iyilik. |
ihsan etmek (veya buyurmak) | * bağışta bulunmak, bağışlamak. |
Kategoriler