Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 13

iğrilmek * Bkz. eğrilmek.
iğritmek * Bkz. eğritmek.
iğtinam * Ganimet yoluyla alma, yağma.
ihale * Bir işi veya bir malı birçok istekli arasından en uygun şartlarla kabul edene bırakma, eksiltme veya artırma.
ihale etmek * bir işi en uygun görülene bırakmak.
ihaleye çıkarılmak * eksiltmeye (veya artırmaya) çıkarılmak.
iham * Kuruntuya düşürme.
* İki anlamı olan bir sözün akla en az gelen anlamının amaçlanarak kullanılmasıve anlamı güçlendirmesi
sanatı.
ihanet * Hıyanet, hainlik.
* Sevgide aldatma, sadakatsizlik.
* Gerektiğinde yardımda bulunmama, bir kimsenin güvenini yok etme.
ihanet etmek * hainlik, kötülük etmek.
* (karı, koca için) aldatmak.
ihanete uğramak * aldatılmak, sadakatsizlik görmek.
ihata * Kuşatma, sarma, çevirme, çevreleme.
* Kavrayış, anlayış.
ihata etmek * çevirmek, çevrelemek, kuşatmak, sarmak.
* kavramak, anlamak.
ihatalı * Alanı geniş.
* Kavrayışlı, anlayışlı.
ihbar * Bildirme, bildirim, haber verme.
* Suçlu saydığı birini veya suç saydığı bir olayıyetkili makama gizlice bildirme, ele verme.
ihbar etmek * bildirmek, haber vermek.
* bir suçu veya suçluyu yetkili makama gizlice bildirmek.
ihbar tazminatı * Bildirim ödencesi.
ihbarcı * Haber veren, bildiren kimse.
* Muhbir.
ihbarcılık * Muhbirlik.
ihbariye * Haber verme kâğıdı, bildirim, ihbarname.
* Haber verme ücreti.
ihbarlama * İhbarlamak işi.
ihbarlamak * İhbar etmek.
ihbarlı * Önceden bildirilmiş, haber verilmiş.
ihbarname * Haber verme kâğıdı, bildirim, ihbariye.
ihdas * Ortaya çıkarma, meydana getirme.
* Kurma.
ihdas etmek * ortaya çıkarmak, meydana getirmek.
* kurmak.
ihlâl * Bozma, zarar verme.
ihlâl etmek * bozmak, zarara uğratmak.
ihlâs * Temiz sevgi ve yürekten bağlılık.
* Saf ibadet.
ihlâslı * İhlâsıyerinde ve sağlam olan (kimse).
ihmal * Gereken ilgiyi göstermeme, boşlama, savsaklama, savsama, önem vermeme.
ihmal edilmek * unutulmak, yok sayılmak, kaldırılmak.
ihmal etmek * savsamak, savsaklamak, boşlamak, önem vermemek.
ihmalci * Savsak, ihmalkâr.
ihmalcilik * İhmalci olma durumu.
ihmalkâr * Savsak, ihmalci.
ihmalkârlık * Savsaklama.
ihnaklama * Sıkıştırma.
ihracat * Bir ülkenin ürettiği malları başka bir ülkeye veya ülkelere satması, dışsatım.
ihracatçı * İhracat işleriyle uğraşan, dışsatımcılık.
ihracatçılık * İhracat işleriyle uğraşma, dışsatımcılık.
ihraç * Çıkarma, dışarıya atma.
* Üretim fazlasınıyurt dışına satma.
ihraç edilmek * ilişkisi kesilmek, çıkarılmak.
ihraç etmek * çıkarmak, dışarıatmak.
* üretim fazlasımalıyurt dışına satmak.
ihram * Eskiden Yunanlıların, Romalıların, günümüzde de Berberîlerin büründükleri geniş, beyaz, yünlü çarşaftan
giysi.
* Kâbe’ye girerken hacıların örtündükleri dikişsiz bürgü.
* Yün yaygı.
ihrama girmek * hac görevini yerine getirmek üzere ihram giymek.
ihramdan çıkmak * hac görevini tamamladıktan sonra giyilen ihramıçıkarmak.
ihraz * Kazanma, elde etme, erişme.
ihraz etmek (veya eylemek) * kazanmak, elde etmek, erişmek.
ihsan * İyilik etme, iyi davranma.
* Bağışlama, bağışta bulunma.
* Bağışlanan şey, kayra, lütuf, inayet, atıfet.
* Karşılık beklemeden yapılan yardım, iyilik.
ihsan etmek (veya buyurmak) * bağışta bulunmak, bağışlamak.

Bir yanıt yazın