Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 4

iç kapak * Kitabın dışkapaktan sonra gelen, adınıve bazıözelliklerini içeren sayfa.
iç kavuz * Buğdaygil çiçeğinin erkek ve dişi organlarını içerisinde tutan ve başakçık eksenine aşağıdan ve dıştaraftan
bağlanmışolan kavuz.
iç kulak * Kulağın işitme sinirlerinin bulunduğu bölümü.
iç kuyu * Yer altında, ocak katlarıarasında bulunan ve ağzıyer üstüne açılmayan kuyu türü.
iç lâstik * Arabalarda dıştaki koruyucu lâstiğin içinde bulunan ve hava ile doldurulan lâstik, şambriyel.
iç merkez * Depremin başladığıyer olarak kabul edilen nokta.
iç mimar * Bir yapının içini süsleyen, düzenleyen ve döşeyen sanatçı, dekoratör.
iç mimarî * Bir yapının içini süsleme ve döşeme sanatı.
iç mimarlık * Bir yapının içini süsleme ve döşeme sanatı, dekoratörlük.
iç odun * Ağaç gövdesinin kendi çevresinde bulunan, sertleşmişve odunlaşmışhücrelerden oluşan, genellikle koyu
renkli bölümü.
iç oğlanı * Osmanlıİmparatorluğunda, saraylarda türlü devlet hizmetleri için aday olarak yetiştirilen gençlere verilen
ad, celep.
iç pazar * Ülke içinde yapılan satış.
iç pilâv * Tavla zarı büyüklüğünde doğranmışkuzu ciğeri, fıstık, pirinç, kuşüzümü, yağve baharat kullanılarak
pişirilen bir pilâv türü.
iç plâzma * Bir hücreli canlılarda protoplâzmanın merkez bölümüne verilen ad.
iç politika * Bir devletin kendi sınırları içinde kamu işlerinin örgütlenmesine ve yönetime ilişkin uyguladığısiyaset.
iç salgı * Vücuttaki salgı bezlerinin doğrudan doğruya kana karışacak yolda çıkardıklarısalgı, endokrin.
iç salgı bezi * Salgısı bir boşaltım kanalıyerine doğrudan doğruya kana karışan bez.
iç salgı bilimi * İç salgı bezlerinin gelişmelerini, işlevlerini, hastalıklarını inceleyen biyoloji ve tıp dalı, endokrinoloji.
iç savaş * Bir ülke içinde çıkan savaş, dahilî harp.
iç ses * Kelimenin ön ses ve son sesi arasında kalan ses veya sesler.
iç ses düşmesi * Kelime içindeki bir ünsüzün kaybolması.
iç su * Denizlerden uzak bölgelerde bulunan göl veya göletler.
iç ters açı * İki paralel doğruyu kesen üçüncü bir doğrunun iki yanında ve paralellerin içinde altlıüstlü ortaya çıkan
dört açıdan her biri.
iç turizm * Halkın kendi ülkesinde yaptığı gezi.
iç tutmak (veya iç bağlamak) * yemişin içi oluşmak.
iç tümce * İç cümle.
iç türeme * Kelimenin aslında bulunmayan bir ünlünün veya ünsüzün iç seste belirmesi.
iç tüzük * Bir kuruluş, meclis, kurum vb.nin iç işlerini düzenleyen tüzük.
iç yarıçap * Düzgün bir çokgenin içine çizilen dairenin yarıçapı.
iç yüz * Herkesçe bilinmeyen, anlaşılmayan ve görünenden büsbütün başka olan sebep veya nitelik, mahiyet, zamir,
künh.
iç zar * Çiçek tozunu saran iki zardan içte olanı.
içbükey * Yüzeyi düzgün ve pürüzsüz çukur biçiminde olan, obruk, mukaar, konkav.
içe bakış * Deneğin bilincinde olanları izleyerek ruh süreçlerin özellik ve nitelikleri hakkında bilgi vermesi durumu.
içe dönük * Gerginlik ve çatışma durumlarında kendi içine kapanarak başkalarından kaçan (kimse).
içe dönüklük * Kişinin dikkat ve ilgisinin, dışçevreden çok, öncelikle kendi duygu ve yaşantılarıüzerinde toplanması
durumu.
içe kapanık * Dışdünyaya karşı ilgi ve ilişkisi güçsüz, içine kapanık (kimse).
içe kapanıklık * İçe kapanık olma durumu.
içe yöneliklik * Gerçeklerden kaçınarak hayal olaylara bağlılığı geliştirme ve düşünceleri, daha çok dileklerin yönetmesine
bırakmak durumu, otizm.
içecek * İçilen her şey, meşrubat.
* İçilmeye elverişli.
içecek suyu olmak * o yere gitmesi kısmet olmak.
içeri * İç yan, iç bölüm.
* Belirtilen durumunda, iç, iç yüzey.
* İç yüzeyde, iç bölümde olan.
* İç yana, iç yana doğru.
* Gönül, yürek.
* Hapishane.
içeri girmek * bir işveya alışverişte zarar etmek.
* hapse girmek.
içeride olmak * zarar etmişolmak, borçlanmışolmak.
* hapishanede olmak.
içeriden evlenmek * Bkz. iç evlilik.
içerik * Bir şeyin içinde bulunan ögelerin bütünü, muhteva.
* Bir anlatımda verilmek istenen öz; düşünce, duygu ve imgelerin bütünü.
* Herhangi bir ruhî süreç veya düşünsel işlevi oluşturan ögelerin bütünü.
* Bir cümle veya yargıda açıkça söylenmemekle birlikte var olduğu anlaşılabilen, zımnî.
içerikli * Herhangi bir nitelikte, konuda içeriği olan.
içerisi * Bkz. içeri.
içeriye atmak (almak veya tıkamak) * hapsetmek.
içeriye dalmak * kapalı bir yere hızlıca girmek.
içeriye düşmek * hapse girmek.

Bir yanıt yazın