istilâcılık | * İstilâcı olma durumu. |
istilzam | * Gerektirme, gerekme. |
istilzam etmek | * gerekli bulmak. |
istim | * İslim. |
istim arkadan gelsin | * önce istenilen işyapılsın, gereken şartlar sonradan yerine getirilsin. |
istim üstünde olmak | * (buharla işleyen araçlar için) kalkmaya hazır duruma gelmek. |
istimal | * Kullanma. |
istimal etmek | * kullanmak. |
istimara | * Ölçme, değerlendirme. * Bir kabın hacmini veya alabileceği miktarıhesaplama. |
istimator | * Gümrüklerde mallara değer biçen görevli. |
istimbot | * Filika büyüklüğünde, islimle işleyen deniz teknesi, çatana. |
istimdat | * İmdat isteme, yardıma çağırma. |
istimdat etmek | * yardıma çağırmak, yardım istemek. |
istimlâk | * Kamulaştırma. |
istimlâk etmek | * kamulaştırmak. |
istimna | * Onanizm. |
istimrar | * Sürüp gitme, süreklilik. |
istimzaç | * Bir kimsenin huyunu, kişiliğini tanımak için araştırma. * Sorma, yoklama. |
istimzaç etmek | * sormak, yoklamak. |
istinabe | * Davanın görülmekte olduğu mahkemeye gönderilmek için başka bir yerde bulunan bir tanığın oradaki mahkeme tarafından ifadesinin alınması. |
istinaden | * Bir görüşe, bir düşünceye dayanarak, dayanılarak, güvenerek. |
istinaf | * Mahkemenin verdiği kararıkabul etmeyerek, bunu istinaf mahkemesine götürme. |
istinaf mahkemesi | * Sulh ve asliye mahkemeleri benzeri ilk derece mahkemeler ile temyiz mahkemeleri arasında yer alan ikinci derecede yüksek mahkeme. |
istinas | * Yadırgamaz olma, alışma, ısınma. |
istinat | * Dayanma, yaslanma. * Güvenme, kuvvet alma. * Bir şeyi kanıt sayma. |
istinat duvarı | * Toprak veya yapının kaymasınıönlemek için yapılan, direnç sağlayan duvar. |
istinat etmek | * dayanmak, yaslanmak. |
istinatgâh | * Dayanacak, güvenecek,sığınacak yer, dayanak. |
istinga | * Yelkenleri toplamak için kullanılan halat. |
istinga etmek | * (yelkenleri) toplamak. |
istinkâf | * Çekinme, geri durma, sakınma. |
istinkâf etmek | * çekinmek, geri durmak, sakınmak. |
istinsah | * Bir şeye bakarak aynısınıyazma. |
istinsah etmek | * bir şeye bakarak aynısınıyazmak, kopya ederek örnek çıkarmak. |
istintaç | * Sonuç çıkarma. * Bir büyük önermeden küçüğe ve sonurguya, yasalardan olaylara, nedenden sonuca giderek sonuç çıkarma. |
istintaç etmek | * sonuç çıkarmak. |
istintak | * Sorgu. * Sorguya çekme. |
istintak etmek | * sorguya çekmek. |
istirahat | * Dinlenme, rahat etme. |
istirahat etmek | * dinlenmek. |
istirdat | * Geri alma. * (bir yeri) Yeniden ele geçirme, geri alma, kurtarma. |
istirham | * Yalvarma, merhamet dileme. |
istirham etmek (veya istirhamda bulunmak) | * yalvarmak, dilemek, rica etmek. |
istiridye | * Yassısolungaçlılar sınıfından, güçlü kaslarla birbiri üzerine kapanan iki çeneti olan, eti beğenilen bir deniz yumuşakçası(Ostrea edulis). |
istiskal | * Soğuk davranışlarla hoşlanmadığını belli etme. |
istiskal etmek | * hoşnutsuzluğunu belli ederek soğuk davranmak. |
istismar | * İşletme, yararlanma. * Birinin iyi niyetini kötüye kullanma. * Sömürme. |
istismar etmek | * işletmek, yararlanmak. * birinin iyi niyetini kötüye kullanmak. * sömürmek. |
istismarcı | * Birinin iyi niyetini kötüye kullanan (kimse). * Sömürücü. |
istismarcılık | * İstismar etme işi. |
Kategoriler