Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 49

istilâcılık * İstilâcı olma durumu.
istilzam * Gerektirme, gerekme.
istilzam etmek * gerekli bulmak.
istim * İslim.
istim arkadan gelsin * önce istenilen işyapılsın, gereken şartlar sonradan yerine getirilsin.
istim üstünde olmak * (buharla işleyen araçlar için) kalkmaya hazır duruma gelmek.
istimal * Kullanma.
istimal etmek * kullanmak.
istimara * Ölçme, değerlendirme.
* Bir kabın hacmini veya alabileceği miktarıhesaplama.
istimator * Gümrüklerde mallara değer biçen görevli.
istimbot * Filika büyüklüğünde, islimle işleyen deniz teknesi, çatana.
istimdat * İmdat isteme, yardıma çağırma.
istimdat etmek * yardıma çağırmak, yardım istemek.
istimlâk * Kamulaştırma.
istimlâk etmek * kamulaştırmak.
istimna * Onanizm.
istimrar * Sürüp gitme, süreklilik.
istimzaç * Bir kimsenin huyunu, kişiliğini tanımak için araştırma.
* Sorma, yoklama.
istimzaç etmek * sormak, yoklamak.
istinabe * Davanın görülmekte olduğu mahkemeye gönderilmek için başka bir yerde bulunan bir tanığın oradaki
mahkeme tarafından ifadesinin alınması.
istinaden * Bir görüşe, bir düşünceye dayanarak, dayanılarak, güvenerek.
istinaf * Mahkemenin verdiği kararıkabul etmeyerek, bunu istinaf mahkemesine götürme.
istinaf mahkemesi * Sulh ve asliye mahkemeleri benzeri ilk derece mahkemeler ile temyiz mahkemeleri arasında yer alan ikinci
derecede yüksek mahkeme.
istinas * Yadırgamaz olma, alışma, ısınma.
istinat * Dayanma, yaslanma.
* Güvenme, kuvvet alma.
* Bir şeyi kanıt sayma.
istinat duvarı * Toprak veya yapının kaymasınıönlemek için yapılan, direnç sağlayan duvar.
istinat etmek * dayanmak, yaslanmak.
istinatgâh * Dayanacak, güvenecek,sığınacak yer, dayanak.
istinga * Yelkenleri toplamak için kullanılan halat.
istinga etmek * (yelkenleri) toplamak.
istinkâf * Çekinme, geri durma, sakınma.
istinkâf etmek * çekinmek, geri durmak, sakınmak.
istinsah * Bir şeye bakarak aynısınıyazma.
istinsah etmek * bir şeye bakarak aynısınıyazmak, kopya ederek örnek çıkarmak.
istintaç * Sonuç çıkarma.
* Bir büyük önermeden küçüğe ve sonurguya, yasalardan olaylara, nedenden sonuca giderek sonuç çıkarma.
istintaç etmek * sonuç çıkarmak.
istintak * Sorgu.
* Sorguya çekme.
istintak etmek * sorguya çekmek.
istirahat * Dinlenme, rahat etme.
istirahat etmek * dinlenmek.
istirdat * Geri alma.
* (bir yeri) Yeniden ele geçirme, geri alma, kurtarma.
istirham * Yalvarma, merhamet dileme.
istirham etmek (veya istirhamda bulunmak) * yalvarmak, dilemek, rica etmek.
istiridye * Yassısolungaçlılar sınıfından, güçlü kaslarla birbiri üzerine kapanan iki çeneti olan, eti beğenilen bir deniz
yumuşakçası(Ostrea edulis).
istiskal * Soğuk davranışlarla hoşlanmadığını belli etme.
istiskal etmek * hoşnutsuzluğunu belli ederek soğuk davranmak.
istismar * İşletme, yararlanma.
* Birinin iyi niyetini kötüye kullanma.
* Sömürme.
istismar etmek * işletmek, yararlanmak.
* birinin iyi niyetini kötüye kullanmak.
* sömürmek.
istismarcı * Birinin iyi niyetini kötüye kullanan (kimse).
* Sömürücü.
istismarcılık * İstismar etme işi.

Bir yanıt yazın