Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 51

iş birliği yapmak * amaç ve çıkarları bir olanlarca çalışma ortaklığıkurulmak.
iş birlikçi * Herhangi bir alanda çıkar sağlama amacını güden kimse veya kuruluşlarla ilişki kuran (kimse, kuruluşvb.).
iş birlikli * İş birliği ile, ortaklaşa yapılan.
iş bitirmek * bir işi iyi bir sonuca ulaştırmak.
iş bölümü * Bir işi, iki veya daha çok kişi arasında bölme.
* Bir toplumsal üretim düzeni içindeki değişik görev ve hizmetlerin, toplumun üyeleri, kümeleri arasında
karşılıklı bağımlılık ilişkileri içinde bölünmesi.
işçatallanmak * bir işte güçlükle karşılaşmak.
işçevirmek * gizli, dolambaçlı bir işyapmak.
işçığrından çıkmak * amacından saparak düzeltilmesi güç bir durum almak.
işçıkarmak * çok işyapmak.
* gereksiz, uğraştırıcı bir işe yol açmak, sorunlara sebep olmak.
işdayıya düştü * Bkz. gayret dayıya düştü.
işdeğil * bir şeyin çok kolay olduğunu belirtir.
* kınama belirtir.
işdonu * Şalvar.
işdüşmek * birinin işyapması gerekmek.
işedinmek * bir şeyi görev, meslek olarak kabul etmek.
işeri * Elinden iyi işgelen, becerikli kimse.
işetmek * aldatmak, birine beklemediği bir davranışta bulunarak onu zarara sokmak.
işgörmek * işyapmak.
* işyapmaya uygun olmak.
işgöstermek * yapması için birine işvermek, iş buyurmak.
işgücü * Bir insanın yararlışeyler üretmek için harekete geçirmek zorunda olduğu fiziksel ve düşünsel yetilerinin
tümü.
işgüç * Yapacak belli bir şey, görev, meşguliyet.
işgüç sahibi * Bir işi, bir görevi olan.
işgünü * Yasayla tespit edilmişolan çalışma günü.
işhanı * Birden çok işyerinin bulunduğu çok katlı bina.
işinada binmek * bir işi yapmakta direnmek.
işişlemek * nakışyapmak.
işişten geçmek * bir işi gerçekleştirme imkânıkalmamışolmak.
işkadını * İşadamı.
işkarıştırmak * fesat sokmak.
* zararlı bir işyapmak.
işkazası * İşyerinde meydana gelen ve işçiyi bedenen veya ruhen etkileyen olay.
işki * yeter ki.
işkolu * Ekonomik etkinliklerin sınıflandırılmasısonucu birbirine benzeyen veya aynınitelikte olan çalışma
dallarından her biri.
* Bu dalların herhangi birinde çalışanların bütünü.
işmerkezi * İşyerlerinin yoğun olduğu bölge.
* Bir ticaret ortaklığının yönetildiği yer.
işmi? * yapılan bir şeyin beğenilmediğini, küçümsendiğini bildirir.
işola * “sanki işgörmüş!” anlamında bir hafifseme sözü.
işolacağına varır * bir soruna aldırmamayı, ne yapılırsa yapılsın yine aynısonuca ulaşılacağınıanlatır.
işolsun diye * gereksiz bir hareketi belirtmek için kullanılır.
işsaatleri * Çalışma saatleri.
işsarpa sarmak * iş, içinden çıkılmasızor bir duruma girmek.
işsözleşmesi * İşçilerle işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen yöntem ve şartlarıkapsayan sözleşme, işakdi, hizmet akdi.
iştutmak * işyapmak, çalışmak.
işvermek * birine yapacak işgöstermek.
* gönlü olduğunu gösterecek davranışlarda bulunmak, pas vermek.
işyapmak * çalışmak.
işyeri * Bir görevin yapıldığıyer.
* İşçinin işsözleşmesine göre çalıştığıyer.
işyok * o şeyden yarar beklememeli.
iş’ar * Yazı ile bildirme.
işaret * Anlam yükletilen şey, anlamlı iz, im.
* Belirti, gösterge, levha, tabelâ, alâmet.
* El, yüz hareketleriyle gösterme.
işaret etmek * bir şeyi, bir durumu el, yüz hareketleriyle anlatmak, göstermek.
* belirtmek.
işaret parmağı * Elde, başparmaktan sonraki parmak, şahadet parmağı, gösterme parmağı.
işaret sıfatı * Bkz. gösterme sıfatı.
işaret vermek * bir araç kullanarak bir şeyi belli etmek.

Bir yanıt yazın