iş birliği yapmak | * amaç ve çıkarları bir olanlarca çalışma ortaklığıkurulmak. |
iş birlikçi | * Herhangi bir alanda çıkar sağlama amacını güden kimse veya kuruluşlarla ilişki kuran (kimse, kuruluşvb.). |
iş birlikli | * İş birliği ile, ortaklaşa yapılan. |
iş bitirmek | * bir işi iyi bir sonuca ulaştırmak. |
iş bölümü | * Bir işi, iki veya daha çok kişi arasında bölme. * Bir toplumsal üretim düzeni içindeki değişik görev ve hizmetlerin, toplumun üyeleri, kümeleri arasında karşılıklı bağımlılık ilişkileri içinde bölünmesi. |
işçatallanmak | * bir işte güçlükle karşılaşmak. |
işçevirmek | * gizli, dolambaçlı bir işyapmak. |
işçığrından çıkmak | * amacından saparak düzeltilmesi güç bir durum almak. |
işçıkarmak | * çok işyapmak. * gereksiz, uğraştırıcı bir işe yol açmak, sorunlara sebep olmak. |
işdayıya düştü | * Bkz. gayret dayıya düştü. |
işdeğil | * bir şeyin çok kolay olduğunu belirtir. * kınama belirtir. |
işdonu | * Şalvar. |
işdüşmek | * birinin işyapması gerekmek. |
işedinmek | * bir şeyi görev, meslek olarak kabul etmek. |
işeri | * Elinden iyi işgelen, becerikli kimse. |
işetmek | * aldatmak, birine beklemediği bir davranışta bulunarak onu zarara sokmak. |
işgörmek | * işyapmak. * işyapmaya uygun olmak. |
işgöstermek | * yapması için birine işvermek, iş buyurmak. |
işgücü | * Bir insanın yararlışeyler üretmek için harekete geçirmek zorunda olduğu fiziksel ve düşünsel yetilerinin tümü. |
işgüç | * Yapacak belli bir şey, görev, meşguliyet. |
işgüç sahibi | * Bir işi, bir görevi olan. |
işgünü | * Yasayla tespit edilmişolan çalışma günü. |
işhanı | * Birden çok işyerinin bulunduğu çok katlı bina. |
işinada binmek | * bir işi yapmakta direnmek. |
işişlemek | * nakışyapmak. |
işişten geçmek | * bir işi gerçekleştirme imkânıkalmamışolmak. |
işkadını | * İşadamı. |
işkarıştırmak | * fesat sokmak. * zararlı bir işyapmak. |
işkazası | * İşyerinde meydana gelen ve işçiyi bedenen veya ruhen etkileyen olay. |
işki | * yeter ki. |
işkolu | * Ekonomik etkinliklerin sınıflandırılmasısonucu birbirine benzeyen veya aynınitelikte olan çalışma dallarından her biri. * Bu dalların herhangi birinde çalışanların bütünü. |
işmerkezi | * İşyerlerinin yoğun olduğu bölge. * Bir ticaret ortaklığının yönetildiği yer. |
işmi? | * yapılan bir şeyin beğenilmediğini, küçümsendiğini bildirir. |
işola | * “sanki işgörmüş!” anlamında bir hafifseme sözü. |
işolacağına varır | * bir soruna aldırmamayı, ne yapılırsa yapılsın yine aynısonuca ulaşılacağınıanlatır. |
işolsun diye | * gereksiz bir hareketi belirtmek için kullanılır. |
işsaatleri | * Çalışma saatleri. |
işsarpa sarmak | * iş, içinden çıkılmasızor bir duruma girmek. |
işsözleşmesi | * İşçilerle işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen yöntem ve şartlarıkapsayan sözleşme, işakdi, hizmet akdi. |
iştutmak | * işyapmak, çalışmak. |
işvermek | * birine yapacak işgöstermek. * gönlü olduğunu gösterecek davranışlarda bulunmak, pas vermek. |
işyapmak | * çalışmak. |
işyeri | * Bir görevin yapıldığıyer. * İşçinin işsözleşmesine göre çalıştığıyer. |
işyok | * o şeyden yarar beklememeli. |
iş’ar | * Yazı ile bildirme. |
işaret | * Anlam yükletilen şey, anlamlı iz, im. * Belirti, gösterge, levha, tabelâ, alâmet. * El, yüz hareketleriyle gösterme. |
işaret etmek | * bir şeyi, bir durumu el, yüz hareketleriyle anlatmak, göstermek. * belirtmek. |
işaret parmağı | * Elde, başparmaktan sonraki parmak, şahadet parmağı, gösterme parmağı. |
işaret sıfatı | * Bkz. gösterme sıfatı. |
işaret vermek | * bir araç kullanarak bir şeyi belli etmek. |
Kategoriler