Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 60

ittihatçılık * İttihatçı olma durumu.
ittihaz * Sayma, tutma.
* Alma.
ittihaz etmek * saymak, tutmak, … olarak görmek.
* almak, gerekeni yapmak.
ittirme * İttirmek işi veya durumu.
ittirmek * İtmek işini yaptırmak.
ittisal * Bitişme.
* Dokunma, değme, temas etme.
ivaz * Ödün.
* Karşılık.
ivazlı * Ödünlü.
* Karşılığı olan.
ivazsız * Ödünsüz.
* Karşılıksız.
* Edim.
ivdirme * İvdirmek işi.
ivdirmek * (hareket durumunda olan bir nesnenin hareketini) Çabuklaştırmak.
ivecen * Çabuk davranma alışkanlığında olan, iveğen, evecen, aceleci, acul.
ivecenlik * İvecen olma durumu, acele, acelecilik.
ivedi * Çabuk davranma zorunluluğu, acele.
* Çabuk yapılan, ivedili, acil, müstacel.
ivedilenme * İvedilenmek işi.
ivedilenmek * Tez canlılık etmek, acele etmek, istical etmek.
ivedileşme * İvedileşmek işi.
ivedileşmek * İvedi duruma gelmek.
ivedileştirme * İvedileştirmek işi.
ivedileştirmek * İvedi duruma getirmek.
ivedili * Çabuk, hemen yapılması gereken, evgin, müstacel.
ivedilik * Çabuk, hemen yapılma gerekliği, müstaceliyet, istical.
ivedilikle * Tez elden, çabuk yapılma gerekliliğiyle, müstacelen.
iveğen * İvecen.
* Çabuk ilerleyen, hâd, akut.
ivesi * Beyaz vücutlu, kahverengi, kirli sarıveya siyah başlı, tek parçalıyuvarlak ve yağsız bir uçla son bulan yağlı
kuyruklu, kaba karışık yapağılı, yaygın olarak Güney Doğu Anadolu bölgesinde yetiştirilen, süt verimi yüksek bir
koyun türü.
ivgi * Ağaç oymaya yarar kesici araç.
ivinti * Çabukluk, hız, sür’at.
ivinti yeri * Akarsuların, yataklarındaki çok eğimli bölgelerde köpürerek, kaya döküntüleri arasından hızla aktıklarıyer.
ivme * İvmek işi.
* Hareket eden nesnenin küçük bir zaman içinde hızında oluşan değişmenin bu zamana oranı.
ivmek * Çabuk davranmak, acele etmek.
ivmeölçer * Bir hareketin ivme niceliğini belirten, taşıtın hızlanmasından doğan sarsıntıları, titreşimleri gösteren araç,
hızölçer, akselerometre.
ivmeyazar * Bir hareketin ivmesini çizerek belirleyen araç, akselerograf.
iye * Kendisinin olan bir şeyi, yasaya uygun olarak dilediği gibi kullanabilen kimse, sahip.
iyelik * Kendisinin olan bir şeyi yasa çerçevesi içinde istediği gibi kullanabilme hakkınıtaşıma durumu, sahiplik,
mülkiyet.
iyelik eki * İsim soylu kelimeye eklenerek kime veya neye ait olduğunu bildiren ek, mülkiyet eki.
iyelikli tamlama * İyelik eklerinden birini almıştamlama.
iyesi olmak * bir şeyi elinde bulundurmak, yasaya uygun olarak dilediğince kullanabilmek, sahip olmak.
iyi * İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı.
* Bol, yararlı, kazançlı.
* Uğurlu, hayırlı, iyilik getiren.
* Esen, sağlıklı.
* Yerinde, uygun.
* Yeterli, yetecek miktarda olan.
* İstenilen, beğenilen, yerinde, yararlı, uygun bir biçimde.
iyi (veya temiz) işaltıayda çıkar * doğru dürüst yapılması istenen işuzun zaman ister.
iyi etmek * iyileştirmek, hastalıktan kurtarmak.
* uygun, yerinde bir davranışta bulunmak.
* soymak, parasını, malınıalmak.
iyi gelmek * yaramak.
* (giyecek için) üstüne olmak, uygun olmak.
* uğurlu gelmek.
iyi gitmek * (bir iş) yolunda olmak.
* yakışmak.
iyi gözle bakmamak * hakkında iyi düşünmemek.
iyi gün * Refah ve huzur içinde geçen zaman.
iyi gün dostu * Dostlarının sıkıntılızamanlarında onlardan kaçan kimse.
iyi gün dostu olmak * sadece iyi günlerde görünmek.
iyi hâl * Bir kimsenin yaşayışında kötü ve sakıncalı bir durum olmama hâli, hüsnühâl.
iyi hâl belgesi * Bir kimsenin yaşayışında kötü bir şey bulunmadığınıveya sabıkasız olduğunu gösteren, resmî kuruluşlarca
verilen belge, hüsnühâl kâğıdı.
iyi hoş(ama) * bir görüşe karşıt bir düşünceyi söylerken kullanılır.
iyi iş(doğrusu) * beğenilmeyen bir olay, bir durum karşısında şaşkınlığı anlatır.

Bir yanıt yazın