Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 63

izdüşüren * Bir biçimin bir düzlem üzerindeki iz düşümünde, biçimin her noktasını iz düşümüyle birleştiren (doğru).
izhar * Belirtme, gösterme, açığa vurma.
izhar etmek * açığa vurmak, belirtmek, göstermek.
izi belirsiz olmak * iz bırakmadan ortadan çekilmek.
izi silinmek * ortadan yok olmak, kaybolmak.
izin * Bir şey yapmak için verilen veya alınan özgürlük, müsaade, ruhsat, icazet, mezuniyet.
* Bir kimseye çalıştığıyerce verilen tatil.
izin almak * bir şey yapmak için onay sağlamak.
izin çıkmak * bir şey yapmada serbest bırakılmak.
izin istemek * bir şeyi gerçekleştirmek amacı ile onay almaya kalkmak.
izin koparmak * üst makamdan güçlükle izin almak.
izin vermek * birini bir şey yapmada serbest bırakmak.
* işine son vermek, hizmetinden çıkarmak.
izinden yürümek * birine içten bağlanarak onun başladığı işi aynıanlayışla sürdürmek.
izine basmak * gözden uzaklaştırmayarak ne yaptığını gözetlemek.
izine dönmek * bir karar veya yargıdan geri dönmek, bir karardan vazgeçmek, rücu etmek.
izine düşmek * av hayvanlarının, gittiği yolu izleyerek arkalarından gitmek.
izine uymak * düşünce ve davranışlarını benimsemek.
izini düşürmek * iz düşümünü çıkarmak.
izini kaybetmek * bir kimse hakkında bilgi alamamak.
izinli * İzin alarak belli bir süre için bir yerden ayrılmış, mezun.
izinname * Bırakma veya çıkarma kâğıdı.
* Bir nikâhın kıyılması için kadıtarafından verilen izin kâğıdı.
izinsiz * Ceza olarak hafta sonu veya tatil günü çıkmasına izin verilmeyen (asker veya yatılıöğrenci).
* Bu cezanın adı.
* İzin almadan.
izinsizlik * İzinsiz olma durumu.
izlek * Keçi yolu, patika.
izlem * İzlemek işi, izleme, takip.
izleme * İzlemek işi, takip.
izlemek * Birinin veya bir şeyin arkasından gitmek, takip etmek.
* (zaman, süre, sıra vb. için) Sonra gelmek, arkasından gelmek; olmak.
* Bir olayın gelişimini gözden geçirmek.
* Eğlenmek, görmek, öğrenmek için bakmak, seyretmek.
* Belirli bir yönde gitmek.
* Gözlemek, incelemek.
* Belirli bir tutum, davranışveya düşünceyi benimsemek.
* Bir şeye uymak, bağlı olmak.
* Herhangi bir olayla ilgilenmek.
izlence * Program.
izlenim * Bir durum veya olayın duyular yolu ile insan üzerinde bıraktığıetki, intiba.
* Uyaranların, duyu organlarıve ilişkili sinirler üzerindeki etkileri veya belirli bir durumun kişi üzerindeki
çözümlenmemiş bütün etkisi, intiba.
izlenim vermek * etki bırakmak.
izlenimci * İzlenimcilik yanlısı olan (sanat veya sanatçı), empresyonist.
* Kesin bir doğruluğu olmayıp duyumlara, izlenime dayanan.
izlenimcilik * Doğayı, gerçekte olduğu gibi bütün ayrıntılarına bağlıkalarak değil, ondan edinilen izlenimin ölçüsüne göre
anlatan; doğrudan doğruya gerçeği, nesneyi değil de, onun sanatçıda uyandırdığıduyumlarıveren sanat akımı,
empresyonizm.
* Sanatta, dışetkilerin içe yansıması, içte izler bırakmasıve bu izlere dayanarak sanat eserlerini yaratması.
izleniş * İzlenmek işi veya biçimi.
izlenme * İzlenmek işi.
izlenmek * İzlemek işi yapılmak, takip edilmek.
izletilme * İzletilmek işi.
izletilmek * İzlenmesi sağlanmak.
izletme * İzletmek işi.
izletmek * İzlemek işini yaptırmak.
izleyici * İzlemek işini yapan (kimse).
izleyiş * İzlemek işi veya biçimi.
izmarit * İzmaritgillerden, pullu ve kılçıklı bir çeşit ufak balık (Maena smraris). Küçük boy olanlarına koncur,
irilerine kanal izmariti denir.
* İçilmişsigara artığı.
izmaritgiller * Örnek hayvanı izmarit olan kemikli balıklar familyası.
izmihlâl * Yıkılma, çökme.
İzmir köfte * Kıyma, soğan, maydanoz, ıslatılmışekmek içi, yumurta, domates, yeşil biber, sarımsak ve yağ
kullanılmasıyla hazırlanan ve kısık ateşte pişirilen bir yemek türü.
İzmir köftesi * İzmir köfte.
izobar * Eş basınç.
izobar eğrisi * Bkz. eş basınç eğrisi.
izohips * Eşyükselti.
izohips eğrisi * Bkz. eşyükselti eğrisi.
izolâsyon * Yalıtım, tecrit.

Bir yanıt yazın