Türkçe Sözlük K Sayfa 10

kafasıtakılmak * zihni sürekli olarak bir şeyle uğraşmak.
kafasıtembel * Alık, budala, basireti olmayan.
kafasıyerinde olmamak * gereği gibi düşünecek durumda olmamak.
kafasıyerine gelmek * kendini toparlamak, kendine gelmek.
kafasına dank etmek (veya demek) * bir olay sebebiyle birden ayılmak, doğruyu anlamak.
kafasına geçirmek * atıp, fırlatıp başına geçirmek.
kafasına koymak * kararınıönceden vermişolmak, önceden şartlanmak, bir şey yapmaya kesin karar vererek zamanını
beklemek.
kafasına sığmamak * Bkz. akıl erdirememek.
kafasına söz girmemek * çok aptal veya inatçı olmak.
* önemsememek.
kafasına uymak * Bkz. aklına uymak.
kafasına vur, ekmeğini elinden al * uysal ve sessiz kimseler için söylenir.
kafasına vura vura * zorla, isteyip istemediğine bakmadan.
kafasına vurmak * (içki) çok etkilemek.
kafasında şimşek çakmak * 343 beyninde şimşek çakmak.
kafasında tutmak * bir şeyi unutmamak, aklında tutmak.
kafasından çıkarmak * bir şeyi unutmak veya ondan vazgeçmek.
kafasından geçirmek * belli belirsiz düşünmek.
kafasınıdinlemek * başınıdinlemek.
kafasınıezmek * zararlı olabilecek bir hareketi, bir durumu başlangıçta yok etmek, etkisiz duruma getirmek.
kafasınıkaldırmak * karşı gelmek, başkaldırmak.
* yoğun bir biçimde düşünmek veya çalışmak.
kafasınıkaşıyacak vakti olmamak * Bkz. başınıkaşıyacak vakti olmamak.
kafasınıkırmak * iyice dövmek, pataklamak.
kafasınıkullanmak * akıllıca davranmak.
kafasınıkurcalamak * zihnini meşgul etmek, düşündürmek.
kafasınısokmak * barınabilecek bir yere yerleşmek, başınısokmak.
kafasınıtaştan taşa çarpmak * Bkz. başınıtaştan taşa çarpmak.
kafasınıtoplamak * sağlıklıdüşünebilir olmak.
kafasınıtütsülemek * Bkz. kafayıtütsülemek.
* sarhoşetmek.
kafasınıuçurmak * kellesini uçurmak.
kafasınıvurmak * bir kimsenin kafasınıkesmek.
kafasının bir tahtasınoksan olmak * akıl durumunda bozukluk olmak.
kafasının dikine gitmek * hiçbir öğüde kulak asmayarak aklına koyduğunu yapmak.
kafasının etini yemek * sürekli rahatsız etmek.
kafasının kontağıatmak * çok sinirlenmek, öfke ile dolmak.
kafasız * Kafası olmayan.
* Düşünüşü, anlayışıve kavrayışıkıt olan, anlayışsız, kavrayışsız.
kafasızlık * Kafasız olma durumu, anlayışsızlık, kavrayışsızlık.
kafatasçı * Kafatasçılıktan yana olan kimse, görüş.
kafatasçılık * İnsanlarıkafataslarının biçimine göre değerlendiren görüş.
kafatası * İnsanda ve omurgalılarda içinde beyin bulunan, başın kemik bölümü.
kafaya çıkmak * topa kafayla vurmak için sıçramak.
kafayı(yere) vurmak * hastalanıp yatağa düşmek.
* uyumak için yatmak.
kafayı bulandırmak * önceki düşünceleri alt üst etmek, değiştirmek.
kafayı bulmak * sarhoşolmak, neşesi, keyfi yerine gelmek.
kafayıçalıştırmak * kafayı işletmek.
kafayıçekmek * içki içmek.
kafayıdeğiştirmek * düşüncesini kanaatini değiştirmek.
kafayıdinlemek * sessiz ve sakin kalıp düşünmek.
kafayı işletmek * doğru ve iyi düşünmek.
kafayıtütsülemek * sarhoşolmak.
kafayıüşütmek * delirmek, çılgınlaşmak.

Yorumlar

Bir yanıt yazın