Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 167

kuvvet * Fiziksel güç, takat.
* Güç.
* Şiddet, zor, cebir.
* Yetke, erk, nüfuz.
* Dayanıklı olma durumu, tahammül, mukavemet.
* Bir niceliğin kendisi ile çarpılarak yükseltildiği derecelerden her biri: 2x2x2=23 denkleminde, 3 sayısı2’nin
kuvvetini gösterir.
* Bir ülkenin savaşçısilâhlıkuruluşlarıveya gücü.
* Durgunluğu harekete veya hareketi durgun bir duruma çeviren etken, direnci kıran veya direnç doğuran
özellik.
kuvvet almak * herhangi bir yardımla gücü artmak, kuvvetlenmek.
kuvvet bulamamak * cesaret edememek.
kuvvet çifti * Birbirine paralel ters yönde ve eşit ağırlıkta iki kuvvetin oluşturduğu kuvvet takımı.
kuvvet komutanları * Kara, deniz ve hava kuvvetleri komutanlarına toplu olarak verilen ad.
kuvvet vermek * bir konuya çok önem vermek.
kuvvetini toplamak * gücünü artırmak, kuvvetlenmek.
kuvvetle * güçlü ve sağlam bir biçimde.
* üzerinde durarak, direnerek.
kuvvetlendirici * Gücü artıran, güçlendirici.
* (fotoğrafçılıkta) Negatiflerin güçlendirilmesini sağlayan banyo.
kuvvetlendiriş * Kuvvetlendirmek işi veya biçimi.
kuvvetlendirme * Kuvvetlendirmek işi.
kuvvetlendirmek * Güçlenmesini sağlamak, gücünü artırmak.
kuvvetleniş * Kuvvetlenmek işi veya biçimi.
kuvvetlenme * Kuvvetlenmek işi.
kuvvetlenmek * Güç kazanmak, direnci veya gücü artmak.
kuvvetli * Gücü çok olan, zorlu, şiddetli.
* Sağlam, dayanıklı olan.
* Görevini iyi yapan, keskin.
* Çok etkileyici, inandırıcı, önemli.
* Saygın, nüfuzlu.
* Üstün.
* Etkili.
kuvvetlice * Oldukça güçlü, kuvvetli.
* Biraz güçlü, biraz kuvvetli.
kuvvetölçer * Kuvvetleri ölçmeye yarayan cihaz, dinamometre.
kuvvetsiz * Gücü, kuvveti olmayan, güçsüz.
* Etkisiz.
kuvvetsizlik * Kuvvetsiz olma durumu, güçsüzlük.
kuvvetten düşmek * gücü azalmak.
kuymak * Mısır ununun erimişteryağıyla kavrulması, su ilâve edilmesi, bir miktar peynir katılmasıve bir süre
kaynatılmasıyla elde edilen yemek.
* Karadeniz bölgesinde ve özellikle Trabzon’da yapılan bir tür yemek.
kuyruğa girmek * ayakta arka arkaya durulan diziye girmek.
kuyruğu dikmek * (hayvan) koşmaya, başlamak.
* (insan) bulunduğu yerden uzaklaşmaya başlamak.
kuyruğu kapana kısılmak (veya sıkışmak) * çok zor duruma düşmek.
kuyruğu titretmek * ölmek.
kuyruğuna basmak * birini incitip saldırıda bulunmasına yol açmak, tahrik etmek.
kuyruğuna teneke bağlamak * biriyle aşırıderecede alay etmek.
* birini, herkesin alay edeceği biçimde kovmak.
kuyruğunu kısmak * korkup sinmek.
kuyruğunu kıstırmak * birini güç bir duruma düşürmek.
kuyruğunu tava sapına çevirmek * haddini bildirmek, gereken dersi vermek.
kuyruk * Hayvanların çoğunda, gövdenin art yanında bulunan, omurganın uzantısı olan uzun ve esnek organ.
* Kuşlarda gövdenin art yanında bulunan tüy demeti.
* Koyunun bazıtürlerinde eritilerek yağıalınan bir uzantısı.
* Bazışeylerde kuyruğa benzeyen uzantıveya baştarafın aksi yönünde kalan bölüm.
* Birisinin arkasına takılıp hiç ayrılmayan kimse.
* İnsanların sıra beklemek için, art arda durarak oluşturduğu dizi.
* Başın arkasına toplanmışsaç demeti.
* Bir harfin bitişçizgisine yakın yerde, birden bir dönüşyapan kısa çizgi.
kuyruk acısı * Hınç, alınacak öç.
kuyruk çekmek * gözün çevresine kalem veya sürme ile çizgi çekmek.
kuyruk kemiği * Omurganın alt ucunda bulunan, kuyruk sokumu kemiği ile eklemlenen, önden arkaya doğru yassı, üçgen
biçiminde kemik.
kuyruk olmak * arka arkaya dizilmek, sıralanmak.
kuyruk sallamak * yaltaklanmak.
kuyruk sokumu * İnsanda omurganın alt ucunun bitim yeri.
kuyruk sokumu kemiği * Omurganın bitiminde, beşkuyruk omurunun kaynaşmasından oluşan, üçgen biçiminde kemik.
kuyruk yağı * Koyun kuyruğunun eritilmesinden elde edilen yağ.
kuyruk yapmak * uzun ve peşpeşe bir sıra oluşturmak.
kuyrukkakan * Kara tavukgillerden, böcek ve meyve ile beslenen küçük ötücü bir kuş(Saxicola).
kuyruklu * Kuyruğu olan.
* Akrep.
kuyruklu kelebek * Kanatlarısiyah benekli sarırenkte bir Avrupa kelebeği (Papillio machaon).
kuyruklu kurbağa * Yumurtadan yeni çıkmışve evrim geçirmemişyavru kurbağa.
kuyruklu piyano * Duvar piyanosu gibi dik olmayan, gövdesi üç ayak üstünde yatık bir durumda bulunan piyano.
kuyruklu yalan * Çok büyük yalan.
kuyruklu yıldız * Güneşçevresinde büyük yuvarlak bir elips veya bir parabol çizen, kuyruk denilen ışıklı bir uzantısı olan
gök cismi.
kuyruklu yıldız başı * kuyruklu yıldızın önde giden yuvarlak parçası.
kuyruklu yıldız çekirdeği * kuyruklu yıldız başının ortasında yıldıza benzeyen parlak nokta.

Bir yanıt yazın