Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 173

kültivatör * Toprağıyüzeyden işlemeye yarayan dişli alet.
kültür * Tarihî, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddî ve manevî değerler ile bunlarıyaratmada,
sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların
bütünü, hars, ekin.
* Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü.
* Muhakeme, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar yoluyla geliştirilmişolan biçimi.
* Bireyin kazandığı bilgi.
* Uygun biyolojik şartlarda bir mikrop türünü üretme.
* Tarım.
kültür akımı * Bir toplumun kültüründen bazıöğelerin başka bir topluma geçişi.
kültür balıkçılığı * Belli merkezlerde özel olarak hazırlanmışhavuzlarda bilimsel yöntemlerle balık üretme işi.
kültür bitkileri * İnsanlarca yetiştirilen bitkilerin bütünü.
kültür çevresi * Bir ulusun kültürünü, başka ulusların kültürleriyle ilişki içinde gelişerek katmanlaşmışve bağlılaşmış bir
özellikler bütünü olarak tanımlayan kuram.
kültür göçü * Bir kültür motifinin veya kültürel bir uygulamanın bir başka kültüre geçmesi.
kültür ortamı * Canlıveya uyku durumunda olan belirli mikroorganizmaların yetiştirmek ve geliştirmek üzere aşılandığı
besin maddeleri ortamı.
kültür sarayı * İçinde çeşitli kültür çalışmaları için ayrılmışsalon, işlik, kitaplık vb. yerler bulunan büyük bina.
kültür sitesi * Kültüre ve kültürün gelişimine hizmet etmek amacıyla kurulmuşopera, tiyatro, sergi sarayıvb. binalar
topluluğu.
kültür varlıkları * Bir bölgede bulunan maddî kültür ürünleri veya eserleri.
kültüre alma * Küf mantarıçeşitleri ve bakteri gibi mikroorganizmaların bir kültür ortamında üretilmesi işlemi.
kültürel * Kültüre ilişkin, kültürle ilgili.
kültürel antropoloji * Bkz. sosyal antropoloji.
kültürfizik * Jimnastik.
kültürlenme * Kültürlenmek işi veya durumu.
kültürlenmek * Bir arada bulunan iki bireyin veya etnik grubun değer yargıları ile kültürel birikiminin özellikleri birbirinden
etkilenerek değişikliğe uğramak.
kültürlü * Kültürü gelişmişolan.
kültürlülük * Kültürlü olma durumu.
kültürsüz * Kültürü olmayan.
kültürsüzlük * Kültürsüz olma durumu.
külünk * Taşları, kayalarıparçalamakta kullanılan sivri kazma.
külünü savurmak * bir şeyi bütünüyle bitirip yok etmek.
külüstür * Yıpranmış, eski görünüşlü olan.
* Bakımsız.
külüstürlük * Külüstür olma durumu.
külyutmaz * Aldanmaz, kolay inanmaz.
kümbet * Kubbe.
* Damıkubbe biçiminde olan yapı.
* Kubbe biçiminde toparlak kabartı.
küme * Tümsek biçimindeki yığın.
* Birçok canlının veya nesnenin oluşturduğu topluluk, grup.
* Küme biçiminde olan, kümeyi andıran.
* Takımların durum ve nitelikleri göz önünde bulundurularak belli sayıdaki takımdan oluşturulan topluluk,
lig.
* Koşularda, kendiliğinden oluşan yarışçı gruplarının her birine verilen ad.
* Bir dershanede öğrencilerin, belli bir eğitim veya öğretim amacıyla bir süre için oluşturduklarıtakım veya
öbek.
küme bulut * Üst bölümleri bembeyaz ve küme durumunda, tabanıda çoğu kez yatay ve esmer bulut, kümülüs.
küme çalışması * Öğrencilerin, aralarında seçtikleri bir başkanın kılavuzluğu altında iş birliği yaparak ortak amaçlar
doğrultusunda çalışmalarına imkân sağlayan eğitim yöntemi.
küme küme * Kümeler durumunda.
kümeden düşme * Bulunduğu kümedeki takımlardan en az puan alarak veya puan eşitliğinde daha kötü averaja sahip olması
yüzünden bir alt kümeye inme, ligden düşme.
kümeleme * Kümelemek işi.
* Film yapımınıkolaylaştırmak amacıyla aynıdekor içindeki çekimleri bir araya toplama, oyuncuların çalışma
durumlarını düzenleme.
kümelemek * Küme durumuna getirmek, yığmak, biriktirmek.
kümeleniş * Kümelenmek işi veya biçimi.
kümelenme * Kümelenmek işi.
kümelenmek * Bir yere toplanmak, yığılmak.
kümeleşim * Bir hastalığa karşıaşılanmışolan veya hastalık geçirmiş bir canlının kanında bulunan maddenin, hastalığın
mikroplarınıküme durumuna getirme olayı, aglütinasyon.
kümeleşme * Kümeleşmek işi.
kümeleşmek * Küme durumunda toplanmak.
kümeli * Kümesi olan.
kümes * Tavuk, hindi gibi evcil hayvanların barınmasına yarayan kapalıyer.
* Ufak ev.
kümülâtif * Katlanmış, birikmiş, yoğun, kümeli.
kümültü * Kırlarda, ormanlarda eğreti olarak yapılmış bekçi veya avcıkulübesi.
kümülüs * Küme bulut.
-kün * Bkz. -gın/-gin.
küncü * Susam (taneleri).
künde * Suçluların ayağına bağlanan demir halka, köstek.
* Güreşçinin, hasmınıaltına alıp bir elini önden, ötekini arkadan geçirerek kilitlemesi.
* Düzen, tuzak, oyun, hile.
kündeden atmak * aldatarak tuzağa düşürmek.
kündeleme * Künde oyununu yapma.

Bir yanıt yazın