Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 80

mürdesenk * Doğal kurşun oksit, PbO.
mürdüm * Mürdüm eriği.
mürdüm eriği * Reçeli veya hoşafıyapılan bir cins küçük ve kara erik.
mürdümük * Baklagillerden, yazın ekilen bir yıllık otsu bir bitki (Hyrus sativus).
mürebbi * Eğitici.
mürebbiye * Kendisine bir çocuğun eğitim ve bakımıverilmişolan kadın.
mürebbiyelik * Mürebbiye olma durumu.
* Mürebbiyenin görevi.
müreccah * Bir başkasından daha çok beğenilip tercih edilen, üstün görülen, yeğ, yeğrek.
müreffeh * Refah ve varlık içinde yaşayan, gönençli.
müreffehen * Gönençle, sıkıntısız bir biçimde, bolluk içinde.
mürekkebi kurumadan bozmak * karar, sözleşme, anlaşmayıyazılmasından çok kısa süre sonra bozmak.
mürekkep * Yazıyazmak, desen çizmek veya basmak için kullanılan, türlü renklerde sıvımadde.
mürekkep * Birleşmiş, birleşik.
* -den oluşmuş, -den olma.
mürekkep balığı * Kafadan bacaklılardan, ılıman ve sıcak denizlerde yaşayan, eti yenen, kendini korumak için siyah renkli bir
sıvısalarak suyu bulandıran bir yumuşakça, supya (Sepia officinalis).
mürekkep olmak * …den oluşmak.
mürekkep yalamak * öğrenim görmek.
mürekkep yalamış * öğrenim görmüş, kültürlü.
mürekkepçi * Mürekkep (I) yapan veya satan kimse.
mürekkepleme * Mürekkeplemek işi.
mürekkeplemek * Mürekkep sürmek, mürekkep dökerek veya damlatarak bir yüzeyi lekelemek.
mürekkeplenme * Mürekkeplenmek işi.
mürekkeplenmek * Mürekkep sürülmek, dökülmek veya damlatılmak.
mürekkepli * Mürekkep sürülmüş, dökülmüşveya damlatılmışolan.
* İçine mürekkep konularak kullanılan.
mürettebat * Gemi, uçak gibi taşıtlarda iş başındaki görevli olan kişiler.
mürettep * Dizilmiş, dizili.
* Gizli bir amaçla düzenlenmiş, yapılmış(iş).
* Sonradan düzenlenmiş, derlenmiş.
mürettip * Düzenleyen, hazırlayan, sıraya koyan.
* (basım evinde) Dizgici.
mürettiphane * Bir basım evinde dizgicilerin çalıştığı bölüm.
mürettiplik * Dizgicilik.
mürevviç * Bir düşüncenin taraftarıveya yayıcısı.
mürit * Bir tarikat şeyhine bağlanarak ondan tasavvufun yollarınıöğrenen, onun doğrultusunda ilerleyen kimse.
müritlik * Mürit olma durumu.
mürşit * Doğru yolu gösteren, kılavuz.
* Müritlerine tasavvufu öğreten, sırlarıve gerçekleri gösteren tarikat şeyhi.
mürt * Ölmüş, gebermiş(hayvan).
mürt olmak * ölmek, gebermek.
mürteci * Yeni düzene karşıdirenen gerici.
mürtefi * Yükselen, yüksek bir yere çıkmışolan.
* Yüksek, yüce.
mürtekip * (para, kazanç karşılığı olarak) Kötü, uygunsuz işler çeviren.
* Rüşvet yiyen, yiyici.
mürtesem * İz düşüm, projeksiyon.
mürtet * Müslümanlığı bırakıp başka bir dine geçmişolan (kimse).
mürur * Geçme, bir taraftan girip diğer taraftan çıkma.
* Geçip gitme, sona erme.
müruriye * Geçmelik.
müruruzaman * Süre aşımı, zaman aşımı.
mürüvvet * Bir ailede çocukların doğumu, sünneti, evliliği, iyi bir göreve geçmeleri gibi olaylardan duyulan mutluluk,
sevinç.
* Yiğitlik, mertlik.
* İyilikseverlik, cömertlik.
mürüvvetini görmek * (anne, baba için) çocuklarının sevinçli günlerini görerek mutluluk duymak.
mürüvvetli * İnsanlığı olan, iyiliksever, insaniyetli.
mürüvvetsiz * İnsanlığı olmayan, insaniyetsiz.
mürver * Hanımeligillerden, yapraklarıkarşılıklı, demet durumundaki beyaz çiçeklerinden hekimlikte yararlanılan,
meyvesi zeytine benzer bir ağaççık (Sambucus nigra).
müsaade * İzin, icazet, ruhsat.
* Elverişli, uygun olma durumu.
müsaade etmek (veya buyurmak) * izin vermek.
* geçişiçin yol vermek, yol açmak.
* elverişli, uygun olmak.
müsabaka * Yarış, yarışma, karşılaşma.

Bir yanıt yazın