Kategoriler
N SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük N Sayfa 12

nefes nefese * Soluyarak, soluk soluğa.
nefes nefese kalmak * soluğu tıkanacak gibi olmak.
* dara dar.
nefes tüketmek * çok konuşmaktan yorulmak.
nefesi durmak * ölmek.
* şaşkınlık içinde kalmak.
nefesi kesilmek (daralmak veya tutulmak) * güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmak.
* bunalmak, sıkılmak.
* hayran kalmak, etkilenmek.
nefesleme * Nefeslemek işi.
nefeslemek * Nefesini bir şeye yöneltmek, üflemek.
* Okuyup, üflemek, nefes etmek.
nefeslenme * Nefeslenmek işi.
nefeslenmek * Nefes alacak kadar duraklamak, biraz dinlenmek.
nefesli * Soluk alıp vermeden uzunca bir zaman durabilen, nefesi güçlü olan.
nefesli çalgı * Bkz. üflemeli çalgı.
nefeslik * Bir soluk alıncaya kadar geçen süre.
* Hava alma yeri, hava deliği.
nefha * Güzel koku.
* Esinti.
nefir * Boynuzdan yapılan bir tür boru.
nefis * Öz varlık, kişilik.
* İnsanın yeme içme gibi ihtiyaçlarının bütünü.
nefis * Pek hoş, istek uyandıran, çok güzel.
nefis muhasebesi * İnsanın isteklerini, hırslarınıve yaptıklarını gözden geçirmesi, doğru veya yanlışlarınıvicdanının
süzgecinden geçirip bir değerlendirme yapması.
nefis mücadelesi * İnsanın, kendi nefsinin isteklerini önleme çabası.
nefis müdafaası * Bkz. nefsi müdafaa.
nefiy * Sürme, sürgüne gönderme.
* Olumsuzluk ve olumsuz kılma.
* İnkâr etme.
nefiy edilmek * Bkz. nefyedilmek.
nefiy etmek * Bkz. nefyetmek.
nefret * Bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu.
* Tiksinme, tiksinti.
nefret duymak * (birinden) tiksinmek, hoşlanmamak.
nefret etmek * birine veya bir şeye karşınefret duygusuyla dolu olmak.
* tiksinti duymak.
nefret uyandırmak * nefret etmesine sebep olmak.
nefrit * Böbrek iltihabı.
nefsanî * Canlılığın zorunlu kıldığı ihtiyaç ve isteklerle ilgili, beden arzularıyla ilgili.
nefsaniyet * Düşmanlık duygusu, kin besleme.
nefsi müdafaa * Korunma, kendini, öz benliğini koruma.
nefsine düşkün * bencil.
nefsine uymak * bedenin isteklerine uymak, günah işlemek.
nefsine yedirememek * bir şey yapmayıkendisi için ağır, onur kırıcı bulmak.
nefsini körletmek * beden isteklerinden herhangi birini üstünkörü gidermek, nefsini yatıştırmak.
neft * Organik maddelerin ayrışmasından oluşan tutuşur sıvıların birçoğuna verilen ad.
* Çoğunlukla boyacılıkta kullanılan, petrol türevlerinden bir çeşit mineral yağ, neft yağı.
neft yağı * Bkz. neft.
neftî * Siyaha yakın koyu yeşil.
neftîleşme * Neftîleşmek işi veya durumu.
neftîleşmek * Neftî olmak, rengi neftîye dönmek.
neftîleştirme * Neftîleştirmek işi veya durumu.
neftîleştirmek * Rengini neftîye çevirmek, neftîleşmesine yol açmak.
neftimsi * Nefte benzer, nefti andırır, neft gibi.
* Neftîye benzer, neftî gibi.
nefyedilme * Nefyedilmek işi.
nefyedilmek * Sürgüne gönderilmek, sürülmek.
* Olumsuz kılınmak.
nefyetme * Nefyetmek işi.
nefyetmek * Sürgüne göndermek.
* Olumsuz kılmak.
negatif * Olumsuz, menfi.
* Eksi, pozitif karşıtı.
* Gerçekteki aydınlık ve karanlık bölümleri tersine gösteren fotoğraf camıveya filmi.
negatif büyüklük * Aynıtürden pozitif bir büyüklükle ters yönde olan büyüklük.
negatif sayı * Bkz. eksi sayı.
neharî * Yatısız, gündüzlü okul veya öğrenci.

Bir yanıt yazın