Kategoriler
N SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük N Sayfa 23

norton eleği * Zımpara taneciklerinin büyüklüklerini saptamak ve birbirlerinden ayırmak işinde kullanılan elekler grubu.
Norveççe * Norveç dili.
Norveçli * Norveç halkından veya bu halkın soyundan olan kimse.
nostalji * Yurt özlemi, yurtsama, daüssıla.
* Geçmiş bir zamana duyulan aşırı bir özlem.
nostaljik * Yurt özlemiyle ilgili.
nosyon * Bir şey üzerindeki gerekli bilgi, kavram.
not * Bir şeyi hatırlamak için yazılan kısa yazı.
* Okullarda her öğrencinin bilgisi üzerine edinilen kanıyı gösteren sayıveya derece, numara.
* Bir şeyin niteliği üzerine edinilen kanı.
not almak * bir şeyi başlıca noktalarınıözetleyerek yazmak; biri konuşurken onun söylediklerini yazmak.
* (öğrenci için) iyi veya kötü numara, derece almak.
* bir şeyin niteliğiyle ilgili bir karar verilmek.
not atmak * öğretmen, öğrencinin çalışma durumunu not vererek değerlendirmek.
not düşmek * not yazmak.
not etmek * not olarak yazmak, kaydetmek.
not kırmak * verilen notu düşürmek azaltmak veya az not vermek.
not tutmak * biri söz söylerken başkası onun söylediklerini yazmak.
not vermek * bir şeyin değeri üzerinde olumlu veya olumsuz bir kanıya varmak.
* öğrencinin bilgisini bir sayıveya derece ile belirlemek.
nota * Bir müzik sesini belirtmeye yarayan işaret.
* Bir devletin başka bir devlete veya elçisine yaptığı bildiri.
notalama * Notalamak işi.
* Seslerin ve icranın işaretleri olarak belirlenen şekiller bütünü.
notalamak * Bir eseri notaya almak.
notam * Havacılar ve pilotlar için yayımlanan bülten.
noter * Çeşitli belge ve işlemlere geçerlik kazandırmak, yasanın öngördüğü diğer görevleri yerine getirmekle
yükümlü, belli nitelikleri ve kendine özgü bir hukuk statüsü olan kamu görevlisi.
* Noterin çalıştığıyer.
noterlik * Noterin görevi veya makamı.
* Noter.
notunu (veya numarasını) vermek * bir kimse için kötü bir kanıya varmak.
nova * Parlaklığı birdenbire artan, değişen yıldız.
nöbet * Sıra, keşik.
* Sıra ile yapılan görev, keşik.
* Hastalık sebebiyle titreme, yüksek ateş.
* Vakit vakit ortaya çıkan aynıtürden fizyolojik bozuklukların bütünü.
* Kez, defa.
nöbet beklemek (veya tutmak) * (asker, polis vb.) bir yeri, bir kimseyi, bir aracı gözetlemek, korumak gibi amaçlarla bulunduğu yerden belli
bir süre ayrılmamak.
* sıra ile bekleme.
nöbet çalmak * belli zamanlarda mızıka çalmak.
nöbet şekeri * Halk arasında ilâç olarak kullanılan billûrlaşmışşeker.
nöbetçi * Nöbet bekleyen, nöbet sırasıkendisinde olan (kimse).
nöbetçilik * Nöbetçi olma durumu.
nöbetleşe * Nöbet sırasıyla, nöbetle, münavebe ile.
nöbetleşme * Nöbetleşmek işi.
nöbetleşmek * Sıra ile nöbet görevini yapmak.
nörolog * Sinir hastalıklarıuzmanı.
nöroloji * Sinir sistemini inceleyen ve tedavisi ile uğraşan tıp dalı, sinir bilimi, nevroloji.
* Hastahanelerde sinir hastalıklarıyla ilgili bölüm.
nöron * Asıl hücre ile protoplazma uzantılarından ve bir silindir eksenden oluşmuşsinir hücresi.
nörotik * Sinir sisteminde rahatsızlığı olan kimse.
* Sinir sistemi üzerinde etki yapan.
nörotik karakter * Toplumun koyduğu değer yargılarına karşıters davranışlarda bulunan kimsenin sahip olduğıözellik.
nörotik kişilik * Nöratik karakter.
nötr * Tarafsız, yansız.
* Kimyada turnusol gibi bir ayraç karşısında ne asit ne alkali tepkisi göstermeyen, yansız.
* Fizikte elektriğe karşıhiçbir tepkisi olmayan, yansız.
* Turnusal gibi bir ayraç karşısında asit veya alkali tepkisi göstermeyen, yansız.
nötrleme * Nötrlemek işi.
nötrlemek * Asit veya alkali tepkisi gösteren bir eriyiği alkali veya asit katarak nötr duruma getirmek.
nötrleşme * Nötrleşmek işi.
nötrleşmek * Nötr duruma gelmek.
nötrleştirme * Nötrleştirmek işi veya durumu.
nötrleştirmek * Nötr duruma gelmesini sağlamak.
nötrlük * Nötr bir cismin veya ortamın durumu, niteliği.
nötron * Yaklaşık olarak proton ağırlığında ve elektrik yüklü olmayan bir atom cisimciği.
-ntı/ -nti, -ntu / -ntü * Fiilden isim türeten ek: ak-ı-ntı, sil-i-nti, kur-u-ntü, gör-ü-ntü vb.
Nuh * Adem, Şit ve İdris’ ten sonra gelen dördüncü peygamber.
Nuh der, peygamber demez * inanç ve düşüncelerini kolay kolay değiştirmez.
Nuh nebiden kalma * çok eski, çoktan modası geçmiş, köhnemiş.

Bir yanıt yazın