Kategoriler
N SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük N Sayfa 7

nasıl * (bir kimse, bir olay veya bir konu için) Ne gibi, ne türlü.
* Bir işin ne biçimde, hangi yolla olduğunu belirtmek için kullanılır.
* Bir hareketin yapılış biçimine duyulan şaşkınlığı belirtir.
* “Yapmama imkânıvar mı?” anlamında.
* Ne kadar çok.
* Elbette, kesinlikle.
* Ben sana dememişmiydim, gördün mü?.
* İşin zorunlu olduğunu belirtir.
* Ne dediniz? veya “iyi mi, beğendiniz mi?” anlamlarında.
nasıl ki * iki cümle arasındaki anlam ilişkisini “olduğu gibi” anlamında bağlar.
nasıl olmuşsa * her nasılsa.
nasıl olsa * her durumda, er geç.
nasılsa * Herhangi bir sebeple veya bilinmeyen bir sebeple.
* Kuşkusuz, er geç, elbette.
nasılsınız * bir kimsenin sağlığınıve durumunu öğrenmek içir sorulan nezaket sorusu.
nasıp * Atama.
nasır * En çok el ve ayağın sürekli sürtünmelere uğrayan noktalarında üst derinin kalınlaşmasıve sertleşmesiyle
oluşmuşderi.
nasır bağlamak (veya tutmak) * nasırlanmak.
* duygusuzlaşmak, duyarlığınıyitirmek.
nasırına basmak * menfaatlerine dokunmak.
nasırlanma * Nasırlaşma.
nasırlanmak * Nasırlaşmak.
nasırlaşma * Nasırlaşmak işi.
nasırlaşmak * Nasır oluşmak.
* Duyarlığınıyitirmek.
nasırlı * Nasırı olan, nasır bağlamış, nasırlaşmış.
nasırsız * Nasırı olmayan.
nasibini almak * güzel, hoşa giden bir şeyden kısa bir süre de olsa yararlanmak, sebeplenmek.
* nasiplenmek.
nasihat * Öğüt.
nasihat etmek (vermek veya nasihatte bulunmak) * öğüt vermek.
nasihat yollu * Öğüde benzer bir biçimde.
nasihatçi * Öğüt veren kimse, öğütçü.
nasihatçilik * Nasihatçinin işi.
nasihatname * Dinî konularda öğüt veren eser.
nasip * Birinin payına düşen şey.
* Bir kimsenin elde edebildiği, sahip olabildiği şey.
* Kısmet, talih, baht.
* Günlük kazanç.
nasip almak * (Bektaşilikte) tarikata girme töreni yapılmak.
* yararlanmak, kısmetine düşeni elde etmek.
nasip etmek (veya etmemek) * fırsat vermek.
* eriştirmek.
nasip olmak * fırsat düşmek, elvermek.
* (mutluluk veren ve güzel şeyler için) erişmek, ulaşmak, kavuşmak.
nasiplenme * Nasiplenmek işi.
nasiplenmek * Nasibini almak, sebeplenmek.
nasir * Nesir yazan, nesir ustası.
Nasranî * Hristiyan, İsevî.
Nasranîlik * Hristiyanlık, İsevîlik.
Nasrettin Hoca’nın türbesi gibi * her yanıaçık olduğu hâlde yalnız bir girişi bulunan veya kilitli olan yerler için söylenir.
nasyonal sosyalizm * Hitler ve Nasyonal Sosyalist Partisinin öğretisi, Hitlercilik.
nasyonalist * Ulusçuluk yanlısı.
nasyonalizm * Ulusçuluk.
naşi * Ötürü, dolayı.
naşir * Yayan, saçan.
* (gazete, dergi, kitap) Yayımlayan, çıkaran, yayımcı, tâbi, editör.
natamam * Eksik, tamamlanmamış, bitmemiş.
natıka * Düşünüp söyleme yeteneği.
* Düzgün ve iyi konuşma yeteneği.
natıkalı * Düzgün ve iyi konuşan.
natıkasız * Natıkası olmayan.
natır * Kadınlar hamamında hizmet eden ve müşterileri yıkayan kadın.
natır nalını * Kadın hamamında en yüksek ökçeli nalın türü.
natırlık * Natır olma durumu veya natırın işi.
nativizm * Doğuştancılık.
nato * Söz dinlemez, söz anlamaz, taşgibi kafa” anlamındaki nato kafa, nato mermer deyiminde geçer.
natron * Hidratlıdoğal sodyum karbonat.
natuk * Düzgün, güzel ve kolaylıkla söz söyleyen.
natura * İnsanın yaradılışözelliği.

Bir yanıt yazın