Cabelo preto, luz refletindo no espelho – Siyah saçlı, aynaya yansıyan ışık Do copo que você usava pra retocar o batom – Rujunu rötuşladığın bardaktan. Grave batendo, ambiente barulhento – Şiddetli vurma, gürültülü ortam Mas sua respiração sobressaía ao som – Ama nefesi seste göze çarpıyordu
Tomei um gole de uísque – Bir yudum viski aldım. E quando vi ela, vish – Ve onu gördüğümde, vish Puxou assunto comigo – Bu konuyu benimle açtın. Nem deu tempo dos meus brother me avisar “vaza que é perigo” – Kardeşimin beni “tehlike olduğunu sızdırmak” konusunda uyaracak zamanı da yoktu.
E eu acordei com a perigosa – Ve tehlikeli olanla uyandım E eu fiz amor com a perigosa – Ve tehlikelilerle seviştim Ela é da rua, ligeira, solteira, dor de cabeça, canseira – Sokaktan, hafif, bekar, baş ağrısı, yorgunluk Aí ‘xonei na hora – Xonei zamanında geldi. Eu acordei com a perigosa – Tehlikeli ile uyandım Eu fiz amor com a perigosa – Tehlikeli biriyle seviştim. Ela é da rua, ligeira, solteira, dor de cabeça, canseira – Sokaktan, hafif, bekar, baş ağrısı, yorgunluk Porque sabe que é gostosa – Çünkü ateşli olduğunu biliyor.
Cabelo preto, luz refletindo no espelho – Siyah saçlı, aynaya yansıyan ışık Do copo que você usava pra retocar o batom – Rujunu rötuşladığın bardaktan. Grave batendo, ambiente barulhento – Şiddetli vurma, gürültülü ortam Mas sua respiração sobressaía ao som – Ama nefesi seste göze çarpıyordu
Tomei um gole de uísque – Bir yudum viski aldım. E quando vi ela, vish – Ve onu gördüğümde, vish Puxou assunto comigo – Bu konuyu benimle açtın. Nem deu tempo dos meus brother me avisar “vaza que é perigo” – Kardeşimin beni “tehlike olduğunu sızdırmak” konusunda uyaracak zamanı da yoktu.
E eu acordei com a perigosa – Ve tehlikeli olanla uyandım E eu fiz amor com a perigosa – Ve tehlikelilerle seviştim Ela é da rua, ligeira, solteira, dor de cabeça, canseira – Sokaktan, hafif, bekar, baş ağrısı, yorgunluk Aí ‘xonei na hora – Xonei zamanında geldi. Eu acordei com a perigosa – Tehlikeli ile uyandım Eu fiz amor com a perigosa – Tehlikeli biriyle seviştim. Ela é da rua, ligeira, solteira, dor de cabeça, canseira – Sokaktan, hafif, bekar, baş ağrısı, yorgunluk Porque sabe que é gostosa – Çünkü ateşli olduğunu biliyor.
Let’s go – Hadi gidelim Everybody rise up – Herkes ayağa kalksın Stand up – Ayağa kalk It’s that time – İşte o zaman Come on – Haydi We got Portugal, we got Mexico, France, England – Portekiz’imiz var, Meksika’mız var, Fransa’mız var, İngiltere’miz var Brazil, Belgium, Qatar, Germany – Brezilya, Belçika, Katar, Almanya U.S.A, Iran, Canada, Argentina – ABD, İran, Kanada, Arjantin Australia, Croatia, Switzerland, Ghana – Avustralya, Hırvatistan, İsviçre, Gana Japan, Uruguay, Morocco, Saudi Arabia – Japonya, Uruguay, Fas, Suudi Arabistan Ecuador, Wales, Poland, Tunisia – Ekvador, Galler, Polonya, Tunus Cameroon, Serbia, Korea, Netherlands – Kamerun, Sırbistan, Kore, Hollanda Senegal, Costa Rica – Senegal, Kosta Rika Let’s play football – Futbol oynayalım
World Cup, World Cup, World Cup, World Cup – Dünya Kupası, Dünya Kupası, Dünya Kupası, Dünya Kupası World Cup, World Cup, World Cup, World Cup – Dünya Kupası, Dünya Kupası, Dünya Kupası, Dünya Kupası World Cup, it’s time to play football – Dünya Kupası, futbol oynama zamanı World Cup, it’s time to play football – Dünya Kupası, futbol oynama zamanı World Cup, World Cup, World Cup, World Cup – Dünya Kupası, Dünya Kupası, Dünya Kupası, Dünya Kupası
Arf, arf, arf, arf (Uh, ayy) – Arf, arf, arf, arf (Ah, ayy) Hell nah, man, let’s get right, got Portugal with come with nightlight – Kahretsin hayır dostum, hadi doğru olalım, Portekiz’i gece lambasıyla birlikte getirelim Mexico, we come with the right – Meksika, sağ tarafla geliyoruz Italy, yeah, we come with right, like – İtalya, evet, doğru ile geliyoruz, gibi Cameroon, we came with the pipe – Kamerun, boruyla geldik. Mexico, we comin’ right, like – Meksika, doğru geliyoruz. World Cup time, fight t-’til we die – Dünya Kupası zamanı, ölene kadar savaş We up-up in the field, we finna hit ’til we die – Sahaya çıktık, ölene kadar vuracağız. Kick t-’til we die, hunt until we die – Ölene kadar tekmele, ölene kadar avla Headers until we die and like hattricks, we finna try – Ölene kadar başlıklar ve hattricks gibi, deneriz Ayy, hold on, who finna win? – Ayy, bekle, finna kim kazandı? We’re truly on the bench – Gerçekten banktayız. World Cup and that you turned, now we up, we all legit, hah – Dünya Kupası ve sen döndün, şimdi ayağa kalktık, hepimiz yasalız, hah Mexico, we up in there, got a lil’ o’ fans, like – Meksika, orada bir lil ‘ o’ hayranımız var, mesela Hell nah, we up in this dance, ah – Kahretsin hayır, bu dansta biz varız, ah I like to play football – Futbol oynamayı severim. If Ronaldo finna win, we gon’ get hit it like it’s tofall – Ronaldo finna kazanırsa, düşecekmiş gibi vururuz. Argentina, man, what’s up? – Arjantin, dostum, n’aber? Messi, he finna what? – Messi, ne yaptı? Messi, you what to what? – Messi, ne yapacaksın? Messi, you ’bout to huh, huh? – Messi, buna hazır mısın? Hattricks, we up in this, man – Hattricks, bu işin içindeyiz dostum. We up and turnt in a Benz – Biz yukarı ve turnt içinde bir Benz Messi, you’re not finna win – Messi, sen finna win değilsin. Ronaldo, he ’bout to win – Ronaldo, kazanmaya hazır Sewey, sewey, sewey, sewey – Sewey, sewey, sewey, sewey
Foi na hora da droga, foi-foi-foi na hora da droga – Foı na hora da droga, foı-foı-foı na hora da droga Foi na hora da droga, foi-foi-foi na hora da droga – Foı na hora da droga, foı-foı-foı na hora da droga
World Cup, World Cup, World Cup, World Cup (Football) – Dünya Kupası, Dünya Kupası, Dünya Kupası, Dünya Kupası (Futbol) World Cup, World Cup, World Cup, World Cup (Sewey) – Dünya Kupası, Dünya Kupası, Dünya Kupası, Dünya Kupası (Sewey) World Cup, it’s time to play football – Dünya Kupası, futbol oynama zamanı World Cup, it’s time to play football – Dünya Kupası, futbol oynama zamanı World Cup, World Cup, World Cup, World Cup – Dünya Kupası, Dünya Kupası, Dünya Kupası, Dünya Kupası
Todo do ma foto – Yapılacaklar ma foto Football, football, oh, football, oh, football – Futbol, futbol, oh, futbol, oh, futbol
Mexico, turnin’ up, Portugal, turnin’ up – Meksika, dönüyor, Portekiz, dönüyor Brazil, turnin’ up, Cameroon, turn it up – Brezilya, dönüyor, Kamerun, dönüyor Switzerland, turnin’ up, oh, Argentina, are turnin’ – İsviçre, dönüyor, oh, Arjantin, dönüyor Yeah, I got England, yeah, we burnin’ up – Evet, İngiltere’m var, evet, yanıyoruz Let’s get it, we turnin’ up (Ah, ah-ah) – Hadi alalım, yukarı çıkıyoruz (Ah, ah-ah) Let’s get it, World Cup – Hadi alalım, Dünya Kupası Let’s get it, let’s get it – Hadi alalım, hadi alalım Papa y’all, we turnin’ up, Papa y’all, we turnin’ up – Baba hepiniz, dönüyoruz, Baba hepiniz, dönüyoruz Give me paya, we turnin’ up – Bana paya’yı ver, geliyoruz. World Cup, man, we turnin’ up – Dünya Kupası, dostum, ortaya çıkıyoruz
Come on now man – Hadi dostum It’s that World Cup time – Dünya Kupası zamanı Y’all know who ’bout to win – Kimin kazanacağını hepiniz biliyorsunuz. Christan Ronaldo, Portugal – Christan Ronaldo, Portekiz Portugal vs. Argentina – Portekiz – Arjantin Ronaldo verse Messi – Ronaldo ayet Messi In the last stage – Son aşamada Ronaldo scores the free kick – Ronaldo serbest vuruşu attı And that’s game, three-to-two – Ve bu oyun, üçe iki GG’s all out to the rest of the countries, man – GG tüm ülkelere açık, dostum. Brazil, you might win – Brezilya, sen kazanabilirsin Mexico, you not winning – Meksika, sen kazanmıyorsun Switzerland, you have a chance – İsviçre, bir şansın var Uh, France, you might got a chance – Fransa, bir şansın olabilir. England, you have a chance – İngiltere, bir şansın var Germany, might got a chance – Almanya, bir şansı olabilir USA, I don’t know – ABD, bilmiyorum But hey, let’s get it man – Ama hey, hadi alalım adamım It’s that World Cup time, man – Dünya Kupası zamanı dostum. We out – Çıktık.
Nauczę się żyć tylko chwilą – Sadece anı yaşamayı öğreneceğim Zapomnę wszystkie trudne dni – Tüm zor günleri unutacağım I przetrwam im na złość – Ve ben onları isteyerek atlatacağım
Nie pokażę, że wciąż boli – Bunun hala acı verici olduğunu göstermeyeceğim Obiecam sobie jeszcze raz – Kendime bir kez daha söz veriyorum Nie poddać się – Pes etmeyin
Chciałabym już nie pytać, nie pamiętać Cię – Keşke bir daha sormasaydım, seni hatırlamasaydım Chciałabym obietnicę na wiatr rzucić gdzieś – Keşke sözümü rüzgara atacak bir yere bıraksaydım
Wystarczy mi, gdy wiem, że jesteś – Senin olduğunu bildiğimde benim için yeterli Nie musisz nic, nie trzeba więcej – Hiçbir şeye ihtiyacınız yok, artık ihtiyacınız yok Świat pełen złudzeń, niepewności, ubiera nam sny – Yanılsamalarla dolu bir dünya, belirsizlikler, hayallerimizi giydiriyor Wiem ile znika w codzienności, ja wciąż wierzę Ci – Günlük hayatta ne kadar kaybolduğunu biliyorum, hala sana inanıyorum
A gdyby tak obudzić w sobie – Ve eğer bu şekilde kendi içinde uyandırırsanız Dawną nadzieję, stanąć w drzwiach – Eski Umut, kapıda dur Uśmiech w oczach skryć – Gözlerinde gülümseme
I czekać aż po zachód słońca – Ve gün batımına kadar bekleyin Bez wątpliwości nabrać tchu – Şüphesiz boğulmak Poddać się – Teslim olmak
Chciałabym chwycić Cię za rękę mocno tak – Elini sıkıca kavramak istiyorum. Pójść gdzie już nikt nie walczy – Başka kimsenin mücadele etmediği bir yere gitmek Tam odnaleźć w nas – Orada bizi bulmak için
Wystarczy mi, gdy wiem, że jesteś – Senin olduğunu bildiğimde benim için yeterli Nie musisz nic, nie trzeba więcej – Hiçbir şeye ihtiyacınız yok, artık ihtiyacınız yok Świat pełen złudzeń niepewności ubiera nam sny – Belirsizlik yanılsamalarıyla dolu bir dünya hayallerimizi giydiriyor Wiem ile znika w codzienności, ja wciąż wierzę Ci – Günlük hayatta ne kadar kaybolduğunu biliyorum, hala sana inanıyorum
O nie, nie, nie, nie – Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır Dawniej nie byłem w stanie ubrać Cię w słowa – Seni daha önce kelimelerle giydiremezdim Wszędzie widziałem tylko błąd – Her yerde sadece bir hata gördüm Ciężko cokolwiek razem zbudować – Birlikte bir şey inşa etmek zor Gdy czujesz się jakbym nie był stąd – Burada olmadığımı hissettiğin zaman Zamiast radości miałem tonę pretensji i żalu – Neşe yerine bir ton kızgınlık ve pişmanlığım vardı Teraz tonę w miłości do mojego skarbu – Şimdi hazineme olan sevgimde boğuluyorum Mogę wydostać się spod każdego ciężaru – Herhangi bir yükün altından çıkabilirim Od kiedy mój mały świat waży 1800 gramów – Küçük dünyamdan beri 1800 gram ağırlığındayım
Wystarczy mi, gdy wiem, że jesteś – Senin olduğunu bildiğimde benim için yeterli Nie musisz nic, nie trzeba więcej – Hiçbir şeye ihtiyacınız yok, artık ihtiyacınız yok Świat pełen złudzeń niepewności ubiera nam sny – Belirsizlik yanılsamalarıyla dolu bir dünya hayallerimizi giydiriyor Wiem ile znika w codzienności, ja wciąż wierzę Ci – Günlük hayatta ne kadar kaybolduğunu biliyorum, hala sana inanıyorum
Wystarczy mi, gdy wiem, że jesteś – Senin olduğunu bildiğimde benim için yeterli Nie musisz nic, nie trzeba więcej – Hiçbir şeye ihtiyacınız yok, artık ihtiyacınız yok Świat pełen złudzeń niepewności ubiera nam sny – Belirsizlik yanılsamalarıyla dolu bir dünya hayallerimizi giydiriyor Wiem ile znika w codzienności, ja wciąż wierzę Ci – Günlük hayatta ne kadar kaybolduğunu biliyorum, hala sana inanıyorum
Yeah – Evet Envy is a sign of admiration – Kıskançlık bir hayranlık işaretidir Hate is the epitome of destruction – Nefret, yıkımın özüdür
Tal parece – Öyle görünüyor Que mi amor crece y crece – Aşkım büyüyor ve büyüyor Pero tú desvaneces – Ama sen kaybolup gidiyorsun Y me ofreces tu amistad sin otra excepción – Ve bana başka bir istisna olmadan arkadaşlığını teklif ediyorsun
Sé que hay otro hombre – Başka bir adam olduğunu biliyorum. Que ha logrado lo que yo jamás a ti te di – Sana vermediğim şeyi kim başardı Un hogar, una familia, un buen porvenir – Bir ev, bir aile, iyi bir gelecek Perdón por hacerte daño – Canını yaktığım için üzgünüm.
Y por ti – Ve senin için Vivo aniquilado en el despecho – Rağmen yok edilmiş olarak yaşıyorum Reprimido, ardiendo por los celos – Bastırılmış, kıskançlıkla yanan Lo odio, aunque él te haga feliz – Ondan nefret ediyorum, seni mutlu etse bile
A mí (Mi, mi, mi) – Bana (Benim, benim, benim) Nada me intimida, pero entiendo – Hiçbir şey beni korkutmuyor, ama anlıyorum Que él ganó la guerra hace tiempo – Savaşı uzun zaman önce kazandığını Y se me olvida que ya te perdí – Ve seni çoktan kaybettiğimi unutuyorum
Celo sus besos – Öpücüklerini şevklendir Sobre tu cuerpo – Vücudun hakkında La envidia se apodera así de mí – Kıskançlık benden böyle devralıyor Y te quiero aquí – Ve seni burada istiyorum
Odio a ese hombre – O adamdan nefret ediyorum. Porque está a tu lado – Çünkü o senin yanında Perdí tu amor – Aşkını kaybettim Soy un pobre diablo – Ben zavallı bir şeytanım
Sin tu amor yo no soy nada – Senin aşkın olmadan ben bir hiçim (Nada) – (Hiçbir şey)
Y por ti – Ve senin için Vivo aniquilado en el despecho – Rağmen yok edilmiş olarak yaşıyorum Reprimido, ardiendo por los celos – Bastırılmış, kıskançlıkla yanan Lo odio, aunque él te haga feliz – Ondan nefret ediyorum, seni mutlu etse bile
A mí – Bana Nada me intimida, pero entiendo – Hiçbir şey beni korkutmuyor, ama anlıyorum Que él ganó la guerra hace tiempo – Savaşı uzun zaman önce kazandığını Y se me olvida que ya te perdí – Ve seni çoktan kaybettiğimi unutuyorum
Yo fui el llanto, él es tu sonrisa (Turn the lights on) – Ağlayan bendim, o senin gülüşün (ışıkları aç) Y lo nuestro desplomó sobre un volcán – Ve bizimki bir volkanın üzerine çöktü Muy deprisa – Çarçabuk
Ah, you were the one – Ah, sendin. You’ve been the one from the moment I seen you – Seni gördüğüm andan beri sendin. Sometimes I questioned if this is all real – Bazen bunların hepsinin gerçek olup olmadığını sorguladım. And I grab on that ass and I firmly believe it – Ve o kıçımı tutuyorum ve buna kesinlikle inanıyorum
And you look like you drawn by an artist – Ve bir sanatçı tarafından çizilmiş gibi görünüyorsun No, you, you look like Bernice & Yaris but both put together – Hayır, sen Bernice ve Yaris’e benziyorsun ama ikisi de bir araya geldi. Those are some girls that I know from back home – Bunlar evden tanıdığım kızlar. If you saw ’em you’ll get it, look don’t worry about it – Eğer onları gördüysen alacaksın, bak endişelenme Keep speaking Spanish, I’ll get it translated – İspanyolca konuşmaya devam et, tercüme ettireceğim.
You know you my baby – Seni tanıyorum bebeğim Anything for you, anything, baby – Senin için her şey, her şey, bebeğim I do not wanna be enemies, baby – Düşman olmak istemiyorum bebeğim I would just much rather give you a baby – Sana bir bebek vermeyi tercih ederim. And buy you a house so I live with you, baby – Ve sana bir ev al ki seninle yaşayayım bebeğim Don’t stay with this new guy, I really go crazy – Bu yeni adamla kalma, gerçekten deliriyorum I really go crazy – Gerçekten deliriyorum
Y por ti – Ve senin için Vivo aniquilado en el despecho – Rağmen yok edilmiş olarak yaşıyorum Reprimido, ardiendo por los celos – Bastırılmış, kıskançlıkla yanan Lo odio, aunque él te haga feliz – Ondan nefret ediyorum, seni mutlu etse bile
Ah-ah-ah, a mí – Ah-ah-ah, bana göre Nada me intimida, pero entiendo – Hiçbir şey beni korkutmuyor, ama anlıyorum Que él ganó la guerra hace tiempo – Savaşı uzun zaman önce kazandığını Y se me olvida que ya te perdí – Ve seni çoktan kaybettiğimi unutuyorum
Lengta du vekk frå det store, og tomme, og grå – Büyük, boş ve griden uzak özlem Vegen er lang, men eg veit at du orka å gå – Yol uzun ama yürüyebildiğini biliyorum Inni deg brenn det ei stjerne så sterk og klar – İçinde çok parlak ve berrak bir yıldız yakıyorsun I lyset frå den skal du finne tilbake til det som var – Bunun ışığında, eski haline geri dönmenin yolunu bulacaksın.
Fly som ein fugl – Bir kuş gibi uçun Lag deg ein veg – Yolunuzu açın Så du kan komme heim til meg – Böylece evime gelebilirsin. Du kan gå mange mil – Kilometrelerce yürüyebilirsin. Men kor høyrer du til – Ama ne duyuyorsun Kor høyrer du til – Koroyu duyuyor musun
Regndråper faller, og faller tar fargene bort – Yağmur damlaları düşer ve düşmeler renkleri alır Du er uendelig liten, men håpet er stort – Sen sonsuz küçüksün ama umut harikadır Eg høyrer til deg, og sånn vil det alltid bli – Ben sana aitim ve her zaman öyle olacak. Eg drøymer at snart er du her, og legg handa di trygt i mi – Yakında burada olacağını ve elini sağ salim benimkine koyacağını hayal ediyorum
Så fly som ein fugl – Bir kuş gibi uçun Lag deg ein veg – Yolunuzu açın Så du kan komme heim til meg – Böylece evime gelebilirsin. Høyr på min sang – Şarkımı dinle Snart er du varm – Yakında sıcak olacaksın Du kan få sovne i min favn – Kollarımda uyuyabilirsin. Du kan gå mange mil – Kilometrelerce yürüyebilirsin. Om du veit ka du vil – Eğer ne istediğini biliyorsan Kor høyrer du til – Koroyu duyuyor musun
Så fly som ein fugl – Bir kuş gibi uçun Lag deg ein veg – Yolunuzu açın Så du kan komme heim til meg – Böylece evime gelebilirsin. Og høyr på min sang – Ve şarkımı dinle Snart er du varm – Yakında sıcak olacaksın Du kan få sovne i min favn – Kollarımda uyuyabilirsin. Du kan gå mange mil – Kilometrelerce yürüyebilirsin. Om du veit ka du vil – Eğer ne istediğini biliyorsan Men kor høyrer du til – Ama ne duyuyorsun
I am driving up – Yukarı çıkıyorum. 85 in the – 85 içinde Kind of morning that – Sabah gibi bir şey. Lasts all afternoon – Bütün öğleden sonra sürer I’m just stuck inside the gloom – Sadece kasvetin içinde sıkışıp kaldım
Four more exits to – Dört çıkış daha My apartment but – Dairem ama I am tempted to – Ben baştan çıkarıcıyım Keep the car in drive – Arabayı sür. And leave it all behind – Ve hepsini geride bırak
‘Cause I wonder sometimes – Çünkü bazen merak ediyorum About the outcome – Sonuç hakkında Of a still verdictless life – Hala hükümsüz bir hayatın
Am I living it right? – Doğru mu yaşıyorum? Am I living it right? – Doğru mu yaşıyorum? Am I living it right? – Doğru mu yaşıyorum? Why, why Georgia why? – Neden, neden Georgia neden?
I rent a room and I – Bir oda kiralıyorum ve ben Fill the spaces with – Boşlukları şunlarla doldurun Wooden places to – Ahşap yerler Make it feel like home – Ev gibi hissettirmek But all I feel’s alone – Ama tek hissettiğim yalnız
It might be a quarter life crisis – Çeyrek yaşam krizi olabilir Or just a stirring in my soul – Ya da sadece ruhumda bir heyecan
Either way – Her iki şekilde de I wonder sometimes about the outcome – Bazen sonucu merak ediyorum Of a still verdictless life – Hala hükümsüz bir hayatın
Am I living it right? – Doğru mu yaşıyorum? Am I living it right? – Doğru mu yaşıyorum? Am I living it right? – Doğru mu yaşıyorum? Why, why Georgia why? – Neden, neden Georgia neden?
So what so I’ve got a smile on – Ne yani bir gülüşüm var But it’s hiding the quiet superstitions in my head – Ama kafamdaki sessiz batıl inançları saklıyor Don’t believe me – Bana inanma Don’t believe me – Bana inanma When I say I’ve got it down – İndirdiğimi söylediğimde
Everybody is – Herkes öyle Just a stranger but – Sadece bir yabancı ama That’s the danger in – İçindeki tehlike bu. Going my own way – Kendi yoluma gidiyorum I guess it’s a price I have to pay – Sanırım ödemek zorunda olduğum bir bedel.
Still – Hâlâ “Everything happens – “Her şey olur For a reason” – Bir sebepten dolayı” Is no reason not to ask myself – Kendime sormamak için bir sebep yok mu
If I’m living it right – Eğer doğru yaşıyorsam Am I living it right? – Doğru mu yaşıyorum? Am I living it right? – Doğru mu yaşıyorum? Why, tell me why – Neden, bana nedenini söyle Why, why Georgia why? – Neden, neden Georgia neden?
Now in my younger days I used to sport as sag – Şimdi genç günlerimde sarkma olarak spor yapardım When I went to school I carried lunch in a bag – Okula gittiğimde öğle yemeğini bir çantada taşırdım. With an apple for my teacher ’cause I knew I’d get a kiss – Öğretmenim için bir elmayla çünkü bir öpücük alacağımı biliyordum Always got mad when the class was dismissed – Sınıf reddedilince hep sinirlenirdi. But when it was in session, I always had a question – Ama oturumda iken, her zaman bir sorum vardı I would raise my hand to make her stagger to my desk and – Elimi kaldırıp masama doğru sendelemesini sağlardım ve Help me with my problem, it was never much – Sorunumda bana yardım et, asla fazla olmadı Just a trick, to smell her scent and try to sneak a touch – Sadece bir numara, kokusunu almak ve gizlice dokunmaya çalışmak
Oh, how I wish I could hold her hand and give her a hug – Oh, keşke onun elini tutup ona sarılabilseydim She was married to the man, he was a thug, his name was Lee, he drove a Z – Adamla evliydi, o bir hayduttu, adı Lee’ydi, araba kullanıyordu. He’d pick her up from school promptly at three o’clock – Onu okuldan hemen saat üçte alırdı. I was on her jock, yes indeedy. I wrote graffiti on the bus – Onun sporcusuydum, evet keyifsizdim. Otobüste grafiti yazdım First I’d write her name then carve a plus – Önce onun adını yazardım sonra bir artı oyardım With my name last, on the looking glass – En son ismimle, aynanın üzerinde I seen her yesterday but still I had to let her pass – Onu dün gördüm ama yine de geçmesine izin vermek zorunda kaldım
She keeps on passing me by – Beni geçmeye devam ediyor. She keeps on passing me by – Beni geçmeye devam ediyor. She keeps on passing me by – Beni geçmeye devam ediyor. She keeps on passing me by – Beni geçmeye devam ediyor.
When I dream of fairytales I think of me and Shelly – Masalları hayal ettiğimde beni ve Shelly’yi düşünüyorum See, she’s my type of hype and I can’t stand when brothers tell me – Gördün mü, o benim tipim bir aldatmaca ve kardeşler bana söylediğinde dayanamıyorum That I should quit chasin’ and look for something better – Kovalamayı bırakıp daha iyisini aramam gerektiğini But the smile that she shows makes me a go-getter – Ama gösterdiği gülümseme beni go-getter yapıyor I haven’t gone as far as asking if I could get with her – Onunla birlikte olup olamayacağımı soracak kadar ileri gitmedim. I just play it by ear and hope she gets the picture – Sadece kulağımla çalıyorum ve umarım resmi alır I’m shootin’ for her heart, got my finger on the trigger – Kalbi için ateş ediyorum, parmağım tetikte She could be my broad, and I could be her nigger – O benim hatunum olabilir, ben de onun zencisi olabilirim.
But all I can do is stare – Ama tek yapabildiğim bakmak Back as kids we used to kiss when we played truth or dare – Çocukken doğruluk mu cesaret mi oynadığımızda öpüşürdük. Now she’s more sophisticated, highly edu-ma-cated, not at all over-rated – Şimdi daha sofistike, yüksek eğitimli, hiç de fazla derecelendirilmemiş I think I need a prayer – Sanırım bir duaya ihtiyacım var To get in her book and it looks rather dry – Kitabına girmek için ve oldukça kuru görünüyor I guess a twinkle in her eye is just a twinkle in her eye – Sanırım gözündeki bir pırıltı sadece gözündeki bir pırıltıdır Although she’s crazy steppin’ I’ll try to stop her stride – Çılgın bir adım atmasına rağmen, onun adımını durdurmaya çalışacağım ‘Cause I won’t have no more of this passing me by – Çünkü artık bunların beni geçmesine izin vermeyeceğim.
And I must voice my opinion of not even pretending she didn’t have me – Ve bana sahip değilmiş gibi davranmama fikrimi dile getirmeliyim. Strung like a chicken, chase my tail like a doggie – Bir tavuk gibi sinirli, bir köpek gibi kuyruğumu kovala She was kind of like a star, thinking I was like a fan – Bir yıldız gibiydi, hayranı olduğumu düşünüyordu. Damn, she looked good, down side: she had a man – Kahretsin, iyi görünüyordu, aşağı tarafı: bir erkeği vardı He was a rudey, too, a nincompoop – O bir rudey’di, çok, bir nincompoop She told me soon your little birdie’s gonna fly the coop – Yakında küçük kuşunun kümese uçacağını söyledi. She was a flake like corn, and I was born not to understand – O mısır gibi bir puldu ve ben anlamamak için doğdum By letting her pass I had proved to be a better man – Onun geçmesine izin vererek daha iyi bir adam olduğumu kanıtlamıştım
She keeps on passing me by – Beni geçmeye devam ediyor. She keeps on passing me by – Beni geçmeye devam ediyor. She keeps on passing me by – Beni geçmeye devam ediyor. She keeps on passing me by – Beni geçmeye devam ediyor.
Now there she goes again, the dopest Ethiopian – İşte yine gidiyor, en aptal Etiyopyalı And now the world around me be gets movin’ in slow motion – Ve şimdi çevremdeki dünya ağır çekimde hareket ediyor Whenever she happens to walk by, why does the apple of my eye – Ne zaman yanından geçse gözümün elması neden geçiyor Overlook and disregard my feelings no matter how much I try? – Ne kadar çabalarsam çabalayayım duygularımı görmezden mi geliyorum? Wait, no, I did not really pursue my little princess with persistance – Bekle, hayır, küçük prensesimi gerçekten ısrarla takip etmedim And I was so low-key that she was unaware of my existence – Ve o kadar alçakgönüllüydüm ki varlığımdan habersizdi From a distance I desired, secretly admired her – İstediğim bir mesafeden gizlice ona hayran kaldım Wired her a letter to get her, and it went: – Onu alması için ona bir mektup yolladı ve gitti:
My dear, my dear, my dear, you do not know me but I know you very well – Canım, canım, canım, sen beni tanımıyorsun ama ben seni çok iyi tanıyorum Now let me tell you about the feelings I have for you – Şimdi sana karşı olan hislerimden bahsedeyim. When I try, or make some sort of attempt, I symp – Denediğimde veya bir tür girişimde bulunduğumda, symp Damn I wish I wasn’t such a wimp! – Keşke o kadar pısırık olmasaydım! ‘Cause then I would let you know that I love you so – Çünkü o zaman seni çok sevdiğimi bilmeni sağlardım. And if I was your man then I would be true – Ve eğer senin adamın olsaydım, o zaman doğru olurdum The only lying I would do is in the bed with you – Yapacağım tek yalan seninle yatakta yatmak. Give a try and consider the one who loves you dearly – Bir deneyin ve sizi çok seveni düşünün P.S. Love me tender – P. S. Beni sev ihale The letter came back three days later: return to Sender – Mektup üç gün sonra geri geldi: Gönderene geri dön Damn! – Lanet olsun!
She keeps on passing me by – Beni geçmeye devam ediyor. She keeps on passing me by – Beni geçmeye devam ediyor. She keeps on passing me by – Beni geçmeye devam ediyor. She keeps on passing me by – Beni geçmeye devam ediyor.
She keeps passing me by – Beni geçip duruyor. She keeps passing me by – Beni geçip duruyor. She keeps passing me by – Beni geçip duruyor. She keeps passing me by – Beni geçip duruyor.
She keeps passing me by – Beni geçip duruyor. She keeps passing me by – Beni geçip duruyor. She keeps passing me by – Beni geçip duruyor. She keeps passing me by – Beni geçip duruyor.
Mad about the boy – Çocuk için kızgın I know it’s stupid to be mad about the boy – Çocuğa kızmanın aptalca olduğunu biliyorum. I’m so ashamed of it but must admit the sleepless nights I’ve had – Bundan çok utanıyorum ama kabul etmeliyim ki geçirdiğim uykusuz geceler About the boy – Çocuk hakkında
On the silver screen – Gümüş ekranda He melts my foolish heart in every single scene – Her sahnede aptal kalbimi eritiyor Although I’m quite aware that here and there are traces of the cad – Her ne kadar burada ve cad’in izleri olduğunun oldukça farkında olsam da About the boy – Çocuk hakkında
Lord knows I’m not a fool girl – Tanrı bilir aptal bir kız değilim I really shouldn’t care – Gerçekten umrumda olmamalı Lord knows I’m not a school girl – Tanrı biliyor ki ben liseli bir kız değilim In the flurry of her first affair – İlk ilişkisinin telaşında
Will it ever cloy – Hiç cloy olacak mı This odd diversity of misery and joy – Bu garip sefalet ve neşe çeşitliliği I’m feeling quite insane and young again – Yine oldukça deli ve genç hissediyorum And all because I’m mad about the boy – Ve hepsi çocuk için kızgın olduğum için
So, If I could employ – Yani, eğer işe alabilseydim A little magic that would finally destroy – Sonunda yok edecek küçük bir sihir This dream that pains me and then changes me – Bana acı veren ve sonra beni değiştiren bu rüya But I can’t because I’m mad – Ama yapamam çünkü kızgınım I’m mad about the boy – Çocuk için kızgınım.
Are we on the lonely side? – Yalnız tarafta mıyız? Say, “Woah-oh, now the past long away” – De ki, “Vay-oh, şimdi geçmiş çok uzakta” And are we so lost in the dark of our hearts? – Kalbimizin karanlığında bu kadar mı kaybolduk? That woah-oh-oh, there’s no light of day – O woah-oh-oh, gün ışığı yok No, oh, oh, oh – Hayır, oh, oh, oh No, oh, oh, oh – Hayır, oh, oh, oh One, two, three, four – Bir, iki, üç, dört
Somebody left the gate open – Biri kapıyı açık bırakmış. You know we got lost on the way – Yolda kaybolduğumuzu biliyorsun. Come save us, a runaway train gone insane – Gel bizi kurtar, kaçak bir tren çıldırdı
How do we, how do we not fade? – Nasıl yaparız, nasıl solmayız? How do we, how do we, how do we not fade away? – Nasıl, nasıl, nasıl yok olmayacağız? How do we, how do we, oh-oh? – Nasılız, nasılız, oh-oh? Into the wild, how are we living, living, living? – Vahşi doğada, nasıl yaşıyoruz, yaşıyoruz, yaşıyoruz? Into the wild, how are we living, living, living? – Vahşi doğada, nasıl yaşıyoruz, yaşıyoruz, yaşıyoruz?
Oh, please believe me, I’m more scared than not – Lütfen inan bana, korkmadığımdan daha çok korkuyorum. That, woah-oh-oh-oh, this isn’t the way – Bu, woah-oh-oh-oh, yol bu değil And please be there, I can barely hang on – Ve lütfen orada ol, zar zor dayanabiliyorum But, woah-oh-oh-oh I’ll wait ’til I break – Ama, woah-oh-oh-oh Kırılana kadar bekleyeceğim Yeah-eh-eh-eh – Evet-eh-eh-eh Yeah-eh-eh-eh – Evet-eh-eh-eh
Somebody left the gate open – Biri kapıyı açık bırakmış. You know we got lost on the way – Yolda kaybolduğumuzu biliyorsun. Come save us, the runaway train gone insane – Gel bizi kurtar, kaçak tren çıldırdı
How do we, how do we not fade? – Nasıl yaparız, nasıl solmayız? How do we, how do we, how do we not fade away? – Nasıl, nasıl, nasıl yok olmayacağız? How do we, how do we, oh-oh? – Nasılız, nasılız, oh-oh? Into the wild, how are we living, living, living? – Vahşi doğada, nasıl yaşıyoruz, yaşıyoruz, yaşıyoruz? Into the wild, how are we living, living, living? – Vahşi doğada, nasıl yaşıyoruz, yaşıyoruz, yaşıyoruz? Into the wild, how are we living, living, living? – Vahşi doğada, nasıl yaşıyoruz, yaşıyoruz, yaşıyoruz? Into the wild, how are we living, living, living? – Vahşi doğada, nasıl yaşıyoruz, yaşıyoruz, yaşıyoruz?
Que no encuentres un amor tierno y sincero – Nazik ve samimi bir aşk bulamayasın Que cada hombre que aparezca en tu camino sea un estúpido – Yoluna çıkan her erkeğin aptal olduğunu Que solo usen tu cuerpo – Sadece vücudunu kullandıklarını
Que cuando pidas perdón siempre te ignoren – Af dilediğin zaman seni her zaman görmezden geleceklerini Que te ofendan, que te humillen – Bırak seni gücendirsinler, küçük düşürsünler Día a día, noche a noche hasta que llores – Günden güne, geceden geceye ağlayana kadar
Que estés triste y que no te den consuelo – Üzgün olduğunuzu ve size rahatlık vermediklerini Que te arrastren – Seni sürüklemelerine izin ver Por el suelo – Yerde
Para que regreses – Geri dönmen için Para que te quedes conmigo – Benimle kalman için Que nunca encuentres quien te puede amar – Seni kimin sevebileceğini asla bulamayasın Por eso lo digo – Bu yüzden söylüyorum.
Para que regreses – Geri dönmen için Para que te quedes conmigo – Benimle kalman için Ojala que nadie te amé como yo – Keşke kimse seni benim gibi sevmeseydi. Para que regreses – Geri dönmen için
Que cuando pidas perdón siempre te ignoren – Af dilediğin zaman seni her zaman görmezden geleceklerini Que te ofendan, que te humillen – Bırak seni gücendirsinler, küçük düşürsünler Día a día, noche a noche hasta que llores – Günden güne, geceden geceye ağlayana kadar
Que estés triste y que no te den consuelo – Üzgün olduğunuzu ve size rahatlık vermediklerini Que te arrastren – Seni sürüklemelerine izin ver Por el suelo – Yerde
Para que regreses – Geri dönmen için Para que te quedes conmigo – Benimle kalman için Que nunca encuentres quien te puede amar – Seni kimin sevebileceğini asla bulamayasın Por eso lo digo – Bu yüzden söylüyorum.
Para que regreses – Geri dönmen için Para que te quedes conmigo – Benimle kalman için Ojala que nadie te amé como yo – Keşke kimse seni benim gibi sevmeseydi. Para que regreses – Geri dönmen için
Que estés triste y que no te den consuelo – Üzgün olduğunuzu ve size rahatlık vermediklerini Que te arrastren – Seni sürüklemelerine izin ver Por el suelo – Yerde
Para que regreses – Geri dönmen için Para que te quedes conmigo – Benimle kalman için Que nunca encuentres quien te puede amar – Seni kimin sevebileceğini asla bulamayasın Por eso lo digo – Bu yüzden söylüyorum.
Para que regreses – Geri dönmen için Para que te quedes conmigo – Benimle kalman için Ojala que nadie te amé como yo – Keşke kimse seni benim gibi sevmeseydi. Para que regreses – Geri dönmen için
Benar, hatiku hancur dan ku bersendirian – Doğru, kalbim kırıldı ve yalnızım Tiba-tiba kau muncul untuk menjadi teman – Birdenbire arkadaş gibi görünüyorsun Benar, kita pernah bertemu tapi dulu – Evet, tanıştık ama daha önce Dua ke tiga tahun lalu – İki ila üç yıl önce
Aku tertanya – Merak ediyorum Aku rasa macam tidak percaya – Buna inanamıyorum. Adakah ini benar-benar cinta? – Bu gerçekten aşk mı? Rasa macam cinta pandang pertama – İlk görüşte Aşk gibi geliyor Adakah ini mimpi saja? – Bu sadece bir rüya mı?
Katanya “Tolong jangan menangis – Dedi ki, “Lütfen ağlama.” Aku di sini bersama dirimu – Buradayım seninle Akan ku di sisimu – Senin yanında olacağım Sehingga, sehingga matiku” – Ölene kadar.”
Tercipta satu senyuman – Bir gülümseme yaratmak Saat engkau hadir dalam hidupku – Sen benim hayatımda olduğun zaman Seperti bunga yang layu – Solmuş bir çiçek gibi Kini mekar kembali – Şimdi tekrar çiçek açıyor
Beginikah rasa cinta – Aşk böyle hissediyor Setelah hatiku hancur tersiksa – Kalbim kırıldıktan sonra işkence gördü Oh, bahagianya rasa telah pun tiba – Oh, geldiğim için ne kadar mutlu hissediyorum
(Awak) – (Vücut) (Betulkan orang cakap?) – (Bunu biri mi söyledi?) (Lepas hujan mesti ada pelangi) – (Yağmurdan sonra bir gökkuşağı olmalı)
Katanya “Tolong jangan menangis – Dedi ki, “Lütfen ağlama.” Aku di sini bersama dirimu – Buradayım seninle Akan ku di sisimu – Senin yanında olacağım Sehingga, sehingga matiku” – Ölene kadar.”
Tercipta satu senyuman – Bir gülümseme yaratmak Saat engkau hadir dalam hidupku – Sen benim hayatımda olduğun zaman Seperti bunga yang layu – Solmuş bir çiçek gibi Kini mekar kembali – Şimdi tekrar çiçek açıyor
Beginikah rasa cinta – Aşk böyle hissediyor Setelah hatiku hancur tersiksa – Kalbim kırıldıktan sonra işkence gördü Oh, bahagianya rasa telah pun tiba – Oh, geldiğim için ne kadar mutlu hissediyorum
Oh, bahagianya rasa telah pun tiba – Oh, geldiğim için ne kadar mutlu hissediyorum Oh, bahagianya rasa telah pun tiba – Oh, geldiğim için ne kadar mutlu hissediyorum
Mungkin tak tertulis – Muhtemelen yazılmamıştır Mungkin tak sangka – Belki de düşünmedim. Semua tak dirancang – Hepsi planlanmamış Tidak mengapa – Sorun değil
Aku dah biasa – Buna alıştım. Menerima seadanya – Potluck’u kabul et Walaupun tak rela – İsteyerek olmasa da Tidak mengapa – Sorun değil
Kumasih mencari – Hala bakıyorum. Bayangan seperti – Gölgeler şöyle görünür Keluhan hati ku – Kalbimin şikayeti
Terulang lagi – Tekrar et Perasaan ini – Bu duygu Memori ku benci – Nefret ettiğim anılar Selalu kembali – Her zaman geri gel Tetap menghantui – Musallat olmaya devam et Walau belum pejam mata – Henüz gözleri kapalı olmasa da Terperangkap di penjara minda – Aklın hapishanesinde hapsolmuş Sesat tanpa arah – Yön olmadan kayıp
Jangan cari ku – Beni arama. Aku dah gila – Aklımı kaçırdım. Igauan malam – Gece deliryumu Berulang-ulang – Tekrarlanan Jangan cari ku – Beni arama. Aku dah hilang – Kayboldum. Mimpi tak tenang – Rüyalar sakin değil Berulang-ulang – Tekrarlanan
Mungkin dah pudar – Solmuş olabilir Kegelapan mimpi – Rüyaların karanlığı Tiap malam tanpa henti – Her gece durmadan Ku hadapi – Ben yüz Dan masih mencari – Ve hala bakıyor Bayangan seperti – Gölgeler şöyle görünür Keluhan hati – Karaciğer şikayetleri
Terulang lagi – Tekrar et Perasaan ini – Bu duygu Memori ku benci – Nefret ettiğim anılar Selalu kembali – Her zaman geri gel Tetap menghantui – Musallat olmaya devam et Walau belum pejam mata – Henüz gözleri kapalı olmasa da Terperangkan di penjara minda – Aklın hapishanesinde hapsolmuş Sesat tanpa arah – Yön olmadan kayıp
Jangan cari ku – Beni arama. Aku dah gila – Aklımı kaçırdım. Igauan malam – Gece deliryumu Berulang-ulang – Tekrarlanan Jangan cari ku – Beni arama. Aku dah hilang – Kayboldum. Mimpi tak tenang – Rüyalar sakin değil Berulang-ulang – Tekrarlanan