Tonight – Bu gece I just want to take you higher – Sadece seni daha yükseğe çıkarmak istiyorum Throw your hands up in the sky – Ellerini gökyüzüne kaldır Let’s set this party off right – Bu partiyi doğru yola koyalım
Players, put yo’ pinky rings up to the moon – Oyuncular, pembemsi yüzüklerinizi aya kadar koyun Girls, what y’all trying to do? – Kızlar, ne yapmaya çalışıyorsunuz? 24 karat magic in the air – Havada 24 karat büyü Head to toe soul player – Baştan aşağı ruh oyuncusuS Uh, look out! – Uh, dikkat et!
Pop pop, it’s show time (Show time) – Pop pop, gösteri zamanı (Gösteri zamanı) Show time (Show time) – Zamanı göster (Zamanı göster) Guess who’s back again? – Tahmin et kim geri döndü? Oh they don’t know? (Go on tell ’em) – Oh bilmiyorlar mı? (Devam et onlara söyle) Oh they don’t know? (Go on tell ’em) – Oh bilmiyorlar mı? (Devam et onlara söyle) I bet they know soon as we walk in (Showin’ up) – Bahse girerim biz içeri girer girmez bilirler (Showin ‘up) Wearing Cuban links (ya) – Küba bağlantıları takıyor (ya) Designer minks (ya) – Tasarımcı vizonlar (ya) Inglewood’s finest shoes (Whoop, whoop) – Inglewood’un en iyi ayakkabıları (Whoop, whoop) Don’t look too hard – Çok sert bakma Might hurt ya’self – Kendine zarar verebilir Known to give the color red the blues – Kırmızı renge maviler verdiği biliniyor
Ooh shit, I’m a dangerous man with some money in my pocket – Ooh kahretsin, cebimde biraz para olan tehlikeli bir adamım (Keep up) – (Sürdür) So many pretty girls around me and they waking up the rocket – Çevremdeki pek çok güzel kız ve roketi uyandırıyorlar (Keep up) – (Sürdür) Why you mad? Fix ya face – Neden kızgınsın? Yüzünü düzelt Ain’t my fault y’all be jocking – Benim suçum değil, hepiniz şaka yapıyorsunuz (Keep up – (Sürdür)
Players only, come on – Sadece oyuncular, hadi Put your pinky rings up to the moon – Serçe parmağınızı aya kadar koyunV Girls, what y’all trying to do? – Kızlar, ne yapmaya çalışıyorsunuz? 24 karat magic in the air – Havada 24 karat büyü Head to toe soul player – Havada 24 karat büyü Uh, look out! – Uh, dikkat et!
Second verse for the hustlas (hustlas) – Acele için ikinci mısra Gangstas (gangstas) – Gangstalar (gangsterler) Bad bitches and ya ugly ass friends (Haha) – Kötü orospular ve ya çirkin eşek arkadaşlar (Haha) Can I preach? (Uh oh) Can I preach? (Uh oh) – Vaaz verebilir miyim? (Uh oh) Vaaz verebilir miyim? (Ah ah) I gotta show ’em how a pimp get it in – Onlara bir pezevengin nasıl girdiğini göstermeliyim First, take your sip (sip), do your dip (dip) – Önce yudumunuzu alın (yudumlayın), daldırın (daldırın) Spend your money like money ain’t shit (Whoop, whoop) – Paranı sanki para bok değilmiş gibi harca (Whoop, whoop) We too fresh – Biz çok tazeyiz Got to blame in on Jesus – İsa’yı suçlamalıyım Hashtag blessed – Hashtag kutsanmış They ain’t ready for me – Onlar benim için hazır değiller
I’m a dangerous man with some money in my pocket – Cebimde biraz para olan tehlikeli bir adamım (Keep up) – (Sürdür) So many pretty girls around me and they waking up the rocket – Çevremdeki pek çok güzel kız ve roketi uyandırıyorlar (Keep up) – (Sürdür) Why you mad? Fix ya face – Neden kızgınsın? Yüzünü düzelt Ain’t my fault y’all be jocking – Benim suçum değil, hepiniz şaka yapıyorsunuz (Keep up) – (Sürdür)
Players only, come on – Sadece oyuncular, hadi Put your pinky rings up to the moon – Serçe parmağınızı aya kadar koyun Hey girls – Hey kızlar What y’all trying to do? – Hey kızlar 24 karat magic in the air – Havada 24 karat büyü Head to toe soul player – Baştan aşağı ruh oyuncusu Uh, look out! – Uh, dikkat et!
Everywhere I go they be like – Gittiğim her yerde onlar gibi Ooh, soul player ooh – Ooh, ruh oyuncusu ooh Everywhere I go they be like – Gittiğim her yerde onlar gibi Ooh, soul player ooh – Ooh, ruh oyuncusu ooh Everywhere I go they be like – Gittiğim her yerde onlar gibi Ooh, soul player ooh – Ooh, ruh oyuncusu ooh Now, now, now – Şimdi şimdi şimdi Watch me break it down like (Uh) – Onu parçaladığımı izle (Uh) 24 karat, 24 karat magic – 24 karat, 24 karat büyü What’s that sound? – Bu ses ne? 24 karat, 24 karat magic – 24 karat, 24 karat büyü Come on now – Şimdi hadi 24 karat, 24 karat magic – 24 karat, 24 karat büyü Don’t fight the feeling – Duygu ile savaşma Invite the feeling – Duyguyu davet et
Just put your pinky rings up to the moon – Sadece serçe parmağınızı aya koyun Girls, what y’all trying to do? – Kızlar, ne yapmaya çalışıyorsunuz? 24 karat magic in the air – Havada 24 karat büyü Head to toe soul player – Baştan aşağı ruh oyuncusu Put your pinky rings up to the moon – Serçe parmağınızı aya kadar koyun Girls, what y’all trying to do? (Do) – Kızlar, ne yapmaya çalışıyorsunuz? (Yapmak) 24 karat magic in the air – Havada 24 karat büyü Head to toe soul player – Baştan aşağı ruh oyuncusu (24 karat, 24 karat magic, magic, magic) – (24 karat, 24 karat büyü, büyü, büyü) Oh, look out – Oh, dikkat et
Smiling all along but I was fakin – Başından beri gülümsüyordum ama sahteydi Each and every second I was breakin – Geçen her saniye ben kırılıyordum I said that I was numb but I was achin’ in my bones – Uyuştuğumu söyledim ama kemiklerimde acıyordu The panic in my heart is hard to breathe through – Kalbimdeki panik nefes almamı zorlaştırıyordu This the kinda thing they never teach you – Bu sana hiç öğretmedikleri türden bir şey I never thought I’d ever have to leave you on your own – Asla seni kendi başına bırakacağımı düşünmemiştim
Baby, take care of your heart – Bebeğim kalbine dikkat et Every day that I’m not with you – Seninle olamadığım her gün If you’re ever scared of the dark – Eğer karanlıktan korkarsan Remember, I told you – Hatırla sana demiştim Darling, I will never be far – Sevgilim ben asla uzak olmayacağım Wherever you go, what you do – Nereye gidersen git, ne yaparsan yap Baby, I was there from the start – Bebeğim başından beri ben oradaydım Remember, I told you – Hatırla sana demiştim
Honestly it hurts too much to say this – Açıkçası bunu demek canımı çok yakıyor So I will write it down and you can save it – O zaman ben bunu yazacağım ve sen saklayabilirsin And read it when I’m not around to say it for myself, yeah – Ve okuyabilirsin ben çevrende kendim diyemeyecek olursam evet Savor every moment ’cause they go fast – Her anın tadını çıkar çünkü onlar hızlı geçiyor The fireworks are bright because they don’t last – Havai fişekler parlak çünkü onlar uzun sürmüyor But promise me you’ll walk along your own path, no one else’s – Ama bana söz ver sen kendi yolunda yürüyeceksin bir başkasının yolunda değil
Baby, take care of your heart – Bebeğim kalbine dikkat et Every day that I’m not with you – Seninle olamadığım her gün If you’re ever scared of the dark – Eğer karanlıktan korkarsan Remember, I told you – Hatırla sana demiştim Darling, I will never be far – Sevgilim ben asla uzak olmayacağım Wherever you go, what you do – Nereye gidersen git, ne yaparsan yap Baby, I was there from the start – Bebeğim başından beri ben oradaydım Remember, I told you – Hatırla sana demiştim
When you bump your head – Başını çarptığında And then you lose your thread – Ve sonra sen ipliğini kaybedersin Darlin’, I’ll be there – Sevgilim ben orada olacağım Remember, I told you – Hatırla sana demiştim From when it’s all just plain – Hepsi yalınkenden To your wedding day – Senin düğün gününe kadar Even when the pictures fade – Fotoğraflar bile soluklaşsa Remember, I told you – Hatırla sana demiştim
Baby, take care of your heart – Bebeğim kalbine dikkat et Every day that I’m not with you – Seninle olamadığım her gün If you’re ever scared of the dark – Eğer karanlıktan korkarsan Remember, I told you – Hatırla sana demiştim Darling, I will never be far – Sevgilim ben asla uzak olmayacağım Wherever you go, what you do – Nereye gidersen git, ne yaparsan yap Baby, I was there from the start – Bebeğim başından beri ben oradaydım Remember, I told you – Hatırla sana demiştim
Baby, take care of your heart – Bebeğim kalbine dikkat et Every day that I’m not with you – Seninle olamadığım her gün If you’re ever scared of the dark – Eğer karanlıktan korkarsan Remember, I told you – Hatırla sana demiştim Darling, I will never be far – Sevgilim ben asla uzak olmayacağım Wherever you go, what you do – Nereye gidersen git, ne yaparsan yap Baby, I was there from the start – Bebeğim başından beri ben oradaydım Remember, I told you – Hatırla sana demiştim
Oh, before they turn off all the lights – Oh onlar tüm ışıkları kapamadan önce I won’t read you your wrongs or your rights – Seni okumayacağım senin yanlışlarını ya da senin doğrularını The time has gone – Vakit geçti
I’ll tell you goodnight, close the door – Sana iyi geceler diyeceğim, kapıyı kapatacağım Tell you I love you once more – Seni sevdiğimi bir kere daha söyleyeceğim The time has gone – Vakit geçti So here it is – İşte burada
I’m not your son, you’re not my father – Ben senin oğlun değilim sen benim babam değilsin We’re just two grown men saying goodbye – Biz sadece elveda diyen iki yetişkin adamlarız No need to forgive, no need to forget – Affetmeye gerek yok, unutmaya gerek yok I know your mistakes and you know mine – Senin hatalarını biliyorum ve sen de benimkileri biliyorsun
And while you’re sleeping I’ll try to make you proud – Ve sen uyurken ben seni gururlandırmaya çalışacağım So, Daddy, won’t you just close your eyes? – O zaman babacığım sadece gözlerini kapatmaz mısın? Don’t be afraid, it’s my turn – Korkma, Canavarları kovalama To chase the monsters away – Sırası bende
Oh, well I’ll read a story to you – Oh pekala sana bir hikaye de okuyacağım Only difference is this one is true – Tek farkı bu seferki gerçek The time has gone – Vakit geçti
I folded your clothes on the chair – Sandalyede kıyafetlerini katladım I hope you sleep well, don’t be scared – Umarım iyi uyursun, korkma The time has gone – Vakit geldi So here it is – İşte burada
I’m not your son, you’re not my father – Ben senin oğlun değilim sen benim babam değilsin We’re just two grown men saying goodbye – Biz sadece elveda diyen iki yetişkin adamlarız No need to forgive, no need to forget – Affetmeye gerek yok, unutmaya gerek yok I know your mistakes and you know mine – Senin hatalarını biliyorum ve sen de benimkileri biliyorsun
And while you’re sleeping I’ll try to make you proud – Ve sen uyurken ben seni gururlandırmaya çalışacağım So, Daddy, won’t you just close your eyes? – O zaman babacığım sadece gözlerini kapatmaz mısın? Don’t be afraid, it’s my turn – Korkma, Canavarları kovalama To chase the monsters away – Sırası bende
Sleep a lifetime – Bir yaşam boyu uyu Yes, and breathe a last word – Evet, ve son sözcüğünü solu You can feel my hand on your arm – Kolunda elimi hissedebilirsin I will be the last one – Ben sonuncu olacağım So I’ll leave a light on – O zaman bir ışığı açık bırakacağım Let there be no darkness in your heart – Kalbinde hiç karanlık olmasına izin verme
I’m not your son, you’re not my father – Ben senin oğlun değilim sen benim babam değilsin We’re just two grown men saying goodbye – Biz sadece elveda diyen iki yetişkin adamlarız No need to forgive, no need to forget – Affetmeye gerek yok, unutmaya gerek yok I know your mistakes and you know mine – Senin hatalarını biliyorum ve sen de benimkileri biliyorsun
And while you’re sleeping I’ll try to make you proud – Ve sen uyurken ben seni gururlandırmaya çalışacağım So, Daddy, won’t you just close your eyes? – O zaman babacığım sadece gözlerini kapatmaz mısın? Don’t be afraid, it’s my turn – Korkma, Canavarları kovalama To chase the monsters away – Sırası bende
You made me breakfast every morning – Her sabah bana kahvaltı hazırladın You made me sleep all through the night – Gece boyu uyumamı sağladın You made me worry without any warning – Hiçbir işaret vermeden endişelendirdin Let me just lie here, drown in your eyes, dear – Sadece burada uzanmama izin ver, gözlerinde boğulmama sevgilim
You made me sorry but this wasn’t always – Beni üzdün ama bu her zaman olmadı You made me hungry for your body, babe – Vücudun için beni acıktırdın bebeğim You made me run down hospital hallways – Hastane koridorlarında beni koşturdun You gave me life, dear, and he’s got your eyes – Bana hayat verdin sevgilim ve o senin gözlerini almış
I waited so long – Çok bekledim Baby, I did you wrong – Bebeğim sana yanlış yaptım Let’s make up for the time we’ve wasted – Harcadığımız zamanı düzeltelim You would wait by the phone – Telefonda beklerdin Every time I was gone – Ben her her gittiğimde But all along – Ama başından beri
You are everything – Sen her şeydin I have never been – Benim olamadığım I want you to make me better – Beni iyi yapman için seni istiyorum And I’ve been wondering – Ve ben merak ediyorum Why you let me in – Beni neden kabul ettin I want you to make me better – Beni daha iyi yapman için seni istiyorum
You made me stop and savor the moment – Benim durup anın tadını çıkmamı sağladın You made me laugh out loud, you do – Bana kahkahalar attırdın, yaptın You give me memories like time is frozen – Zaman donmuş gibi gelen anılar verdin bana You gave me a child and he’s got your smile – Bana bir çocuk verdin ve o senin gülüşünü almış
And I sang a song – Ve ben bir şarkı söyledim Every night I was gone – Gittiğim her gece About all the dreams I’m chasing – Kovaladığım her rüya hakkında And I have been wrong – Ve ben hatalıydım With the things that I’ve done – Yaptığım şeylerde ‘Cause all along – Çünkü başından beri
You are everything – Sen her şeyin I have never been – Benim olamadığım I want you to make me better – Beni iyi yapman için seni istiyorum And I’ve been wondering – Ve ben merak ediyorum Why you let me in – Beni neden kabul ettin I want you to make me better – Beni daha iyi yapman için seni istiyorum
Although that I’ve never read your mind – Asla senin zihnini okuyamamış olsam da I figured it out on my own – Kendi başımın çaresine bakabildim I am so glad that I’ve caught you in time – Seni vaktinde yakladığım için çok memnunum Before I am left all alone, alone – Tek başıma kalmadan önce tek başıma
You are everything – Sen her şeysin I have never been – Benim asla olamadığım I want you to make me better – Beni daha iyi yapman için seni istiyorum So please, my darling – O zaman lütfen sevgilim Take this wedding ring – Bu yüzü al I want you to make me better – Beni daha iyi yapmanı istiyorum And I’ve been wondering – Ve ben merak ediyordum Why you ever let me in – Beni niçin başından kabul ettin I want you to make me better – Beni daha iyi yapmanı istiyorum I want you to make me better – Beni daha iyi yapmanı istiyorum I want you to make me better – Beni daha iyi yapmanı istiyorum
How could you do this? – Bunu nasıl yapabildin? We’ll never be the same – Biz asla aynı olamayacağız You’re gonna regret this – Bundan pişman olacaksın You gonna remember my name – Adımı hatırlayacaksın Cause in the end, girl – Çünkü en sonunda kızım You just got yourself to blame – Sadece kendini suçlayacaksın
It was amazing – Muhteşemdi But now everything has changed – Ama şimdi her şey değişti We had it all, babe – Tümüne sahiptik bebeğim You’ve thrown it all away – Hepsini fırlatıp attın I’ll say it again, girl – Yeniden söyleyeceğim kızım You just got yourself to blame – Sadece kendini suçlayacaksın
Don’t try to lie ’cause I know where you’ve been – Yalan söylemeye çalışma çünkü nerede olduğunu biliyorum You made a choice when you made out with him – Onunla öpüştüğünde bir karar verdin Now all I can see in my dreams is him touching your skin – Şimdi rüyalarımda tek gördüğüm onun senin bedenine dokunması
Baby, it’s too bad – Bebeğim bu çok kötü You know that it’s so sad – Biliyorsun ki bu çok üzücü You should have known that – Bunu bilmeliydin It would be over – Biteceğini Baby, it’s too late – Bebeğim çok geç We had it so great – Çok iyiydik The moment a heart breaks – Bir kalbin kırıldığı anda bilirsin ki You know it’s over – Bu bitmiştir
Don’t say that you love me – Beni sevdiğini söyleme You can just go to hell – Cehennemin dibine gidebilirsin Don’t try to find me – Beni bulmaya çalışma This is our last farewell – Bu bizim son vedamız I’m not gonna fall, no – Düşmeyeceğim hayır I’m not gonna fall for your tears – Gözyaşlarına düşmeyeceğim Don’t say that it didn’t mean anything – Bir anlamı olmadığını söyleme You made a choice when you made out with him – Onunla öpüştüğünde bir seçim yaptın Now all I can see in my dreams is him touching your skin – Şimdi rüyalarımda tek gördüğüm onun senin bedenine dokunması
Baby, it’s too bad – Bebeğim bu çok kötü You know that it’s so sad – Biliyorsun ki bu çok üzücü You should have known that – Bunu bilmeliydin It would be over – Biteceğini Baby, it’s too late – Bebeğim çok geç We had it so great – Çok iyiydik The moment a heart breaks – Bir kalbin kırıldığı anda bilirsin ki You know it’s over – Bu bitmiştir
All I can see is your dress as it falls – Tüm görebildiğim senin elbisenin düşerkenki hali And him holding your hips and you begging for more – Ve onun senin dudaklarına tutunuşu ve senin daha fazlası için yalvarman This is eating me up, this is tearing my soul apart – Bu beni yiyip bitiriyor bu benim ruhumu parçalara ayırıyor
And him moving inside you on his bedroom floor – Ve onun yatak odasının zemininde senin içine girişi And you collapsed together wrapped up in his arms – Ve senin onun kollarına sarılı bir şekilde birbirinize çöküşüsünüz This is eating me up, this is tearing my soul apart – Bu beni yiyip bitiriyor bu benim ruhumu parçalara ayırıyor
Baby, it’s too bad – Bebeğim bu çok kötü You know that it’s so sad – Biliyorsun ki bu çok üzücü You should have known that – Bunu bilmeliydin It would be over – Biteceğini Baby, it’s too late – Bebeğim çok geç We had it so great – Çok iyiydik The moment a heart breaks – Bir kalbin kırıldığı anda bilirsin ki You know it’s over – Bu bitmiştir
You know it’s over – Biliyorsun bitti You know it’s over – Biliyorsun bitti You know it’s over – Bittiğini biliyorsun
Sunday sitting on your back porch – Pazar günü arka verandanda otururken And I came on with a couple of chords – Bir kaç akor ile yanına geldim And I played for you. – Ve senin için çaldım. You let me keep you entertained – Seni eğlendirmeme izin verdin With stories I exaggerate – Abartılı hikayelerimle That you know aren’t true – Doğru olmadığını bildiğin hikayelerimle And as you sit there making daisy chains – Sen orada oturup papatya zinciri yaparken And I throw in a hand grenade – Ben de bir el bombası ekledim And tell you how it is I really feel for you. – Ve sana bunun nasıl olduğunu, senin için neler hissettiğimi söyledim
I’m sending postcards from my heart – Kalbimden kartpostal yolluyorum Your love for a postmark and then, – Posta pulu için senin aşkın ve sonra, You know that you make me feel like – Biliyorsun beni hissettiriyorsun We’ve been caught like kids in the school yard again. – Biliyorsun ki beni okul bahçesinde yakalanmış çocuklar gibi hissettiriyorsun And I can’t keep it to myself – Ve bunu kendime saklayamıyorum Can’t spell it any better – Daha güzel hecelenemezdi L.O.V.E. forever – A.Ş.K. sonsuza kadar I hope you know that – Umarım biliyorsundur I’m sending a postcard – Sana kartpostal yolluyorum I don’t care who sees what I’ve said – Söylediklerimi kimin gördüğünü umursamıyorum Or if the whole world knows what’s in my head. – Tüm dünya kafamın içindekileri öğrense bile.
We chased the sun ’til it got away – Güneşi kovaladık batıncaya dek On a bicycle that your daddy made – Babanın yaptığı bisikletin üstünde But not made for two – Ama iki kişi için yapılmamıştı Then we sat out on your rocking chair – Sonra senin sallanan sandalyene oturduk You with a flower in your hair – Sen ve saçında bir çiçekle That I found for you – Senin için bulduğum çiçekle But then Monday always comes around – Ama sonra pazartesi geldi her zamanki gibi And it’s sad cause I can’t see you now – Çok üzücü, çünkü seni şu anda göremiyorum Want you to know you’re always in my head – Bilmeni istiyorum, daima kafamdasın.
I’m sending postcards from my heart – Kalbimden kartpostal yolluyorum Your love for a postmark and then, – Posta pulu için senin aşkın ve sonra, You know that you make me feel like – Biliyorsun beni hissettiriyorsun We’ve been caught like kids in the school yard again. – Biliyorsun ki beni okul bahçesinde yakalanmış çocuklar gibi hissettiriyorsun And I can’t keep it to myself – Ve bunu kendime saklayamıyorum Can’t spell it any better – Daha güzel hecelenemezdi L.O.V.E. forever – A.Ş.K. sonsuza kadar I hope you know that – Umarım biliyorsundur I’m sending a postcard – Sana kartpostal yolluyorum I don’t care who sees what I’ve said – Söylediklerimi kimin gördüğünü umursamıyorum Or if the whole world knows what’s in my head. – Tüm dünya kafamın içindekileri öğrense bile.
You know sometimes it’s hard to see – Biliyorsun ki bazen görmek zor oluyor Or say the words that torture m – Ya da bana işkence eden sözleri söylemek But inside I know exactly how I feel – Ama içimde kesinlikle nasıl hissettiğimi biliyorum. The things that I can’t say out loud – Sesli bir şekilde söyleyemediğim şeyleri I’ll find a place to write it down – Bir yer bulup oraya yazacağım I hope that they will find you in the end – Umarım sonunda seni bulurlar
I’m sending postcards from my heart – Kalbimden kartpostal yolluyorum Your love for a postmark and then, – Posta pulu için senin aşkın ve sonra, You know that you make me feel like – Biliyorsun beni hissettiriyorsun We’ve been caught like kids in the school yard again. – Biliyorsun ki beni okul bahçesinde yakalanmış çocuklar gibi hissettiriyorsun And I can’t keep it to myself – Ve bunu kendime saklayamıyorum Can’t spell it any better – Daha güzel hecelenemezdi L.O.V.E. forever – A.Ş.K. sonsuza kadar I hope you know that – Umarım biliyorsundur I’m sending a postcard – Sana kartpostal yolluyorum I don’t care who sees what I’ve said – Söylediklerimi kimin gördüğünü umursamıyorum Or if the whole world knows what’s in my head. – Tüm dünya kafamın içindekileri öğrense bile.
Know oh oh – Öğrense* oh oh
All the things I want you to know oh oh know oh oh know oh oh – Bilmeni istediğim tüm şeyleri oh oh öğrense oh oh öğrense oh oh
Larry call a load of smoke in I wanna lose a couple days – Lary çok fazla sigarayla bir kaç gün kaybetmek istiyorum We’ve probably never struggled coping but I never want to – Kesinlikle başa çıkma mücahadelesi vereceğiz ama ben istemiyorum Promise again that I would call her – Tekrar söz vermek onu arayacağım Forget the time because I’m 7 hours behind – Zamanı unut çünkü 7 saat gerideyim It’s probably good I didn’t call though but I always want to – Kesinlikle iyi, aramadım ama her zaman istedim)
An’ I’d beg you but you know I’m never home – Sana yalvarıyorum ama biliyorsun asla evde değilim An’ I love you but I need another year alone – Seni seviyorum ama yalnız bir yıl istiyorum An’ I’ve tried to ignore it every time you phone – Her telefon ettiğinde görmezden gelmeye çalıştım But I never come close – Ama asla yaklaşmadım)
I don’t think through things, I never get time cause I don’t think things through – Bir şeyler düşünmüyorum, asla zamanım olmuyor, bu nedenle düşünmüyorum
Larry call a load of smoke in I wanna lose a couple days – Lary çok fazla sigarayla bir kaç gün kaybetmek istiyorum We’ve probably never struggled coping but I never want to – Kesinlikle başa çıkma mücahadelesi vereceğiz ama ben istemiyorum Promise again that I would call her – Tekrar söz vermek onu arayacağım Forget the time because I’m 7 hours behind – Zamanı unut çünkü 7 saat gerideyim It’s probably good I didn’t call though but I always want to – Kesinlikle iyi, aramadım ama her zaman istedim)
An’ I’d beg you but you know I’m never home – Sana yalvarıyorum ama biliyorsun asla evde değilim An’ I love you but I need another year alone – Seni seviyorum ama yalnız bir yıl istiyorum An’ I’ve tried to ignore it every time you phone – Her telefon ettiğinde görmezden gelmeye çalıştım But I never come close – Ama asla yaklaşmadım
On my way to see my friends who lived a couple blocks away from me (owh) – Birkaç blok ötede oturan arkadaşlarımı görmeye giderken (oh)
As I walked through the subway – Metronun içinden yürürken
It must have been about quarter past three – Saat yaklaşık üç çeyrek olmalıydı
In front of me stood a beautiful honey with a beautiful body – Önümde güzel vücutlu güzel bir fıstık durdu
She asked me for the time – Bana saati sordu
I said it’d cost her her name a six digit number & a date with me tomorrow at nine – Ona, ismine 6-haneli bir sayıya ve benimle yarın dokuzda bir randevuya malolacağını söyledim
Did she decline? No – Ret mi etti? hayır
Didn’t she mind? I don’t think so – Umursamadı mı? Sanmıyorum
Was it for real? Damn sure – Bu gerçek miydi? Lanet evet
What was the deal? A pretty girl aged 24 – Olay neydi? 24 yaşında tatlı bir kız
So was she keen? She couldn’t wait – Peki hevesli miydi? Sabırsızlanıyordu
Cinnamon queen? Let me update – Tarçın güzeli? Güncelleyeyim
What did she say? She said she’d love to rendezvous – Ne söyledi? Buluşmanın hoşuna gideceğini söyledi
She asked me what we were gonna do – Bana ne yapacağımızı sordu
Said we’d start with a bottle of moet for two – İki kişi için bir şişe moet le başlayacağız dedim
Monday, took her for a drink on Tuesday – Pazartesi, Salı onu bir şeyler içmeye çıkardım
We were making love by Wednesday – Çarşamba boyunca sevişiyorduk
And on Thursday & Friday & Saturday – Ve Perşembe ve Cuma ve Cumartesi
We chilled on Sunday – Pazar günü durulduk
I met this girl on Monday – Pazartesi bu kızla tanıştım
Took her for a drink on Tuesday – Salı onu bir şeyler içmeye çıkardım
We were making love by Wednesday – Çarşamba boyunca sevişiyorduk
And on Thursday & Friday & Saturday – Ve Perşembe ve Cuma ve Cumartesi
We chilled on Sunday – Pazar günü durulduk
Nine was the time cos I’ll be getting mine – Saat dokuzdu çünkü benim olanı alacaktım
And she was looking fine, smooth talker – Ve iyi görünüyordu, akıcı konuşuyordu
She told me she’d love to unfold me all night long – Bana tüm gece beni çözmek istediğini söyledi
Ooh I loved the way she kicked it – Ooh tarzını sevdim
From the front to back she flipped – Önden arkaya döndürdü
(back she flipped it, ooh the way she kicked it) – (Arkaya döndürdü, ooh tarzı)
And I oh oh I yeah hope that she’d care – Ve ben oh oh ben evet umarım önemsiyordur
Cos I’m a man who’ll always be there – Çünkü ben hep yanında olacak biriyim
Ooh yeah I’m not a man to play around baby – Ooh evet ben öylesine takılacak biri değilim bebek
Ooh yeah cos a one night stand isn’t really fair – Ooh evet çünkü tek gecelik bir ilişki gerçekten adil değil
From the first impression girl hmm you don’t seem to be like that – İlk izlenimde bebek sen öyle biri gibi görünmüyorsun
Cos there’s no need to chat for there’ll be plenty for that – Muhabbete gerek yok çünkü ona bolca vakit olacak
From the subway to my home – Metrodan evime
Endless ringing of my phone – Telefonum durmadan çalıyor
When you feeling all alone – Yapayalnız hissettiğinde
All you gotta do is just call me call me – Tek yapman gereken, ara beni, ara beni
(Break it down, uh break it down) – (Parçala, ah parçala)
Since I met this special lady ooh yeah – Bu özel bayanla tanıştığımdan beri
I can’t get her of my mind – Onu aklımdan çıkartamıyorum
She’s one of a kind – O türünün tek örneği
And I ain’t about to deny it – Ve bunu inkar etmeyeceğim
It’s a special kind thing with you-oh……. – Bu seninle olan özel türden bir şey-oh……
Yeah, breakfast at Tiffany’s and bottles of bubbles – Evet Tiffanylerde kahvaltı ve balon şişeleri Girls with tattoos who like getting in trouble – Belaya girmeyi seven dövmeli kızlar Lashes and diamonds, ATM machines – Kirpikler ve elmaslar, ATM makineleri Buy myself all of my favorite things – Kendime en sevdiğim şeyleri alıyorum Been through some bad shit, I should be a sad bitch – Boktan şeylere maruz kaldım, üzgün bir orospu olmalıyım Who woulda thought it’d turn me to a savage? – Beni bir vahşiye dönüştüreceğini kim bilebilirdi?… Rather be tied up with cuffs and not strings – İpler yerine kelepçeler ile bağlı kalmayı tercih ederim Write my own checks like I write what I sing – Söylediğim şarkıları yazar gibi kendi çeklerimi yazıyorum
My wrist, stop watchin’, my neck is flossin – Bileğim, bakmayı bırak, boynum gösterişli Make big deposits, my gloss is poppin – Büyük mevduatlar yap, parıltıcım yakıyor You like my hair? Gee, thanks, just bought it – Saçımı sevdin mi? Vay be, teşekkürler, yeni aldım I see it, I like it, I want it, I got it – Görürüm, beğenirim, isterim, alırım
I want it, I got it, I want it, I got it – İsterim, alırım, isterim, alırım I want it, I got it, I want it, I got it – İsterim, alırım, isterim, alırım You like my hair? Gee, thanks, just bought it – Saçımı sevdin mi? Vay be, teşekkürler, yeni aldım I see it, I like it, I want it, I got it – Görürüm, beğenirim, isterim, alırım
Wearing a ring, but ain’t gon’ be no “Mrs.” – Yüzük takıyorum, ama ‘bayan’ olmayacağım Bought matching diamonds for six of my bitches – Orospularımın altı tanesi için eşleşen elmaslar aldım I’d rather spoil all my friends with my riches – Tüm arkadaşlarımı zenginliğim ile şımartmayı tercih ederim Think retail therapy my new addiction – Yeni bağımlılığımın parakende terapisi olduğunu düşünüyorum Whoever said money can’t solve your problems – Kim para sorunlarınızı çözemez dediyse Must not have had enough money to solve ’em – Onları çözecek yeterli parası yoktur They say, “Which one?” I say, “Nah, I want all of ’em” – “Hangisi?” derler Derim ki, “Hayır, hepsini istiyorum” Happiness is the same price as red-bottoms – Mutluluk kırmızı tabanlılar ile aynı pahada
My smile is beamin’, my skin is gleamin – Gülüşüm ışık sağlıyor, cildim parlıyor The way it shine, I know you’ve seen it – Parlama şekli, biliyorum saha önceden gördün I bought a crib just for the closet – Sadece bir dolap için eve aldım Both his and hers, I want it, I got it – Hem onun hem de onunkini isterim, alırım
I want it, I got it, I want it, I got it – İsterim, alırım, isterim, alırım I want it, I got it, I want it, I got it – İsterim, alırım, isterim, alırım You like my hair? Gee, thanks, just bought it – Saçımı sevdin mi? Vay be, teşekkürler, yeni aldım I see it, I like it, I want it, I got it – Görürüm, beğenirim, isterim, alırım
Yeah, my receipts be lookin’ like phone numbers – Evet makbuzlarım telefon nunarasi gibi gözüküyor If it ain’t money, then wrong number – Eğer para degilse, o zaman yanlış numara Black card is my business card – Siyah kart benim iş kartım The way it be settin’ the tone for me – Benim için tonu ayarlayan yol I don’t mean to brag, but I be like, “Put it in the bag,” – Övunmek için değil ama şöyleyim, “Çantaya koy” When you see them racks, they stacked up like my ass, – O askıları görünce, kıçım gibi yığılmışlar Shoot, go from the store to the booth – Ateş, mağazadan kabine git Make it all back in one loop, gimme the loot – Bir çırpıda geri al, bana para ver Never mind, I got the juice – Boşver, içkiyi aldım Nothing but net when we shoot – Çekim yaparken kazanmaktan başka birşey değil Look at my neck, look at my jet – Boynuma bak, Jetime bak Ain’t got enough money to pay me respect – Bana saygı duymaya yeterli paran yok Ain’t no budget when I’m on the set – Ben setteyken bütçen yok If I like it, then that’s what I get, – Eğer onu beğendiysem, aldığım şey odur
I want it, I got it, I want it, I got it – İsterim, alırım, isterim, alırım I want it, I got it, I want it, I got it – İsterim, alırım, isterim, alırım You like my hair? Gee, thanks, just bought it – Saçımı sevdin mi? Vay be, teşekkürler, yeni aldım I see it, I like it, I want it, I got it – Görürüm, beğenirim, isterim, alırım
So while I’m turning in my sheets – Çarşafıma bürünürken
And once again, I cannot sleep – Bir kez daha uyuyamıyorum
Walk out the door and up the street – Dışarı çıkıyorum ve sokak boyunca yürüyorum
Look at the stars beneath my feet – Ayaklarımın altındaki yıldızlara bakıyorum
Remember rights that I did wrong – Doğruları hatırlıyorum, yanlış yaptığım
So here I go – Ve işte gidiyorum
Hello, hello – Selam, Merhaba
There is no place I cannot go – Gidebileceğim bir yer yok
My mind is muddy but – Aklım karışık fakat
My heart is heavy, does it show – Kalbim kederli,belli oluyor mu
I lose the track that loses me – Beni şaşırtan yolu kaybettim
So here I go – İşte gidiyorum
And so I sent some men to fight, – Ve kavga etmesi için birkaç adam gönderdim,
And one came back at dead of night, – Ve biri gecenin köründe geri döndü,
Said “Have you seen my enemy?” – “Düşmanımı gördün mü?”
Said “he looked just like me” – “Bana benzeyen” dedi.
So I set out to cut myself – Kendimi görmezden gelmeye başladım
And here I go – Ve işte gidiyorum
I’m not calling for a second chance, – İkinci bir şans istemiyorum,
I’m screaming at the top of my voice, – Avazım çıktığı kadar bağırıyorum
Give me reason, but don’t give me choice, – Bana bir sebep söyle ama seçenek sunma Cos I’ll just make the same mistake again, – Çünkü yine aynı hataları yapacağım
And maybe someday we will meet – Ve belki bir gün görüşeceğiz
And maybe talk and not just speak – Ve belki sohbet edeceğiz ve az konuşacağız
Don’t buy the promises ’cause – Söz alma benden çünkü,
There are no promises I keep, – Tuttuğum bir söz yok,
And my reflection troubles me – Ve düşüncem beni altüst ediyor
So here I go – Ve işte gidiyorum
I’m not calling for a second chance, – İkinci bir şans istemiyorum,
I’m screaming at the top of my voice, – Avazım çıktığı kadar bağırıyorum
Give me reason, but don’t give me choice, – Bana bir sebep söyle ama seçenek sunma Cos I’ll just make the same mistake again – Çünkü yine aynı hataları yapacağım
So while I’m turning in my sheets – Çarşafıma bürünürken
And once again, I cannot sleep – Bir kez daha uyuyamıyorum
Walk out the door and up the street – Dışarı çıkıyorum ve sokak boyunca yürüyorum
Look at the stars – Yıldızlara bakıyorum
Look at the stars, falling down, – Kayan yıldızlara bakıyorum
And I wonder where, did I go wrong. – Ve şaşırıyorum nerede yanlış yaptım diye…