Primavera Anticipada (It Is My Song) – Primavera Anticipada (Bu Benim Şarkım)
Por sentado no doy – Hafife almıyorum Nada de lo que soy – Ben değilim Ni el latido más mínimo, ahora no – En ufak bir vuruş değil, şimdi değil
It’s the air that I breathe – Soluduğum hava İt’s my fall at your feet – Ayaklarına düşüşüm İt is my song – Bu benim şarkım I sing when you are gone – Sen gittiğinde şarkı söylüyorum
En esta primavera anticipada – Bu ilkbaharda Que aumenta así – Bu böyle artar Lo bueno dentro de mí – İçimdeki iyi
Lo sé eres mi horizonte mi amanecer – Biliyorum sen benim ufkumsun şafağım La prueba que demuestra lo que puedes hacer – Neler yapabileceğinizi gösteren test
All my hopes and my fears, (my hopes my fears) – Tüm umutlarım ve korkularım (umudum korkularım) İn this moment are clear – Şu an net You are the one (the one) – Sen teksin (tek) My moon my stars my sun – Benim ayım yıldızlarım güneşim
Es esta primavera anticipada – Bu erken ilkbahar Me gusta así, sí, me hace volver a vivir – Böyle seviyorum, evet beni yeniden yaşatıyor
Lo sé eres mi horizonte mi amanecer – Biliyorum sen benim ufkumsun şafağım La prueba que demuestra lo que puedes hacer – Neler yapabileceğinizi gösteren test
Flores, mosaico de colores – Çiçekler, renk mozaiği Errores, cicatrizan hoy mejor en m – Hatalar, bugün içimde daha iyi iyileşir
Sin duda serás tú el artífice – Şüphesiz sen mimar olacaksın En esta primavera que ya, llegó, llegó – Bu baharda çoktan geldi, geldiS Ahora la siento a mí alrededor – Şimdi onu etrafımda hissediyorum
I probably shouldn’t say this – Belki bunu söylememeliyim But at times I get so scared – Ama korktuğum zamanlarda When I think about the previous – Geçmiş hakkında düşündüğümde Relationship we shared – Paylaştığımız ilişki It was awesome, but we lost it – Harikaydı ama onu kaybettik It’s not possible for me not to care – Önemsememem imkansız And now we’re standing in the rain – Ve şimdi yağmurda duruyoruz And nothing’s ever gonna change until you hear – Ve hiçbir şey bunu değiştirmeyecek sen bunu duyana kadar My dear – Sevgilim
The seven things I hate about you – Hakkında nefret ettiğim yedi şey The seven things I hate about you – Hakkında nefret ettiğim yedi şey Oh, you – Oh,sen You’re vain – Senin kendini beğenmişliğin Your games – Oyunların You’re insecure – Sen güven vermiyorsun You love me, you like her – Beni seviyorsun,ondan hoşlanıyorsun You made me laugh, you made me cry, I don’t know which side to buy – Beni güldürüyorsun,beni ağlatıyorsun, bilmiyorum hangisini alayım Your friends, they’re jerks, and when you act like them, just know it hurts – Arkadaşların,onlar gerizekalı, ve ne zaman onlar gibi davransan, bil ki acıtıyor I wanna be with the one I know – Ben tanıdığım o kişiyle beraber olmak istiyorum And the seventh thing I hate the most that you do – Ve yedinci şey sende en çok nefret ettiğim şey You make me love you – Beni kendine aşık ediyorsun
It’s awkward And it’s silent – Bu uygunsuz ve sessiz As I wait for you to say – Senin demeni beklerken What I need to hear now – Şu anda ne duymaya ihtiyacım olduğunu Your sincere apology – Senin içten özrünü When you mean it, I’ll believe it – Bunu gerçekten söylemek istediğinde, sana inanacağım If you text it – Eğer bunu yazarsan(mesaj olarak) I’ll delete it – Bunu sileceğim Let’s be clear – Açık olalım Oh, I’m not coming back – Oh, sana geri dönmeyeceğim You’re taking seven steps here – Buraya yedi adım at
The seven things I hate about you – Hakkında nefret ettiğim yedi şey Oh, you – Oh,sen You’re vain – Senin kendini beğenmişliğin Your games – Oyunların You’re insecure – Sen güven vermiyorsun You love me, you like her – Beni seviyorsun,ondan hoşlanıyorsun You made me laugh, you made me cry, I don’t know which side to buy — Beni güldürüyorsun,beni ağlatıyorsun, bilmiyorum hangisini alayım Your friends, they’re jerks, and when you act like them, just know it hurts – Arkadaşların,onlar gerizekalı, ve ne zaman onlar gibi davransan, bil ki acıtıyor I wanna be with the one I know – Ben tanıdığım o kişiyle beraber olmak istiyorum And the seventh thing I hate the most that you do – Ve yedinci şey sende en çok nefret ettiğim şey You make me love you – Beni kendine aşık ediyorsun
Compared to all the great things – Bütün harika şeylerle karşılaştırdığımızda That would take too long to write – Bunu yazmak daha uzun sürüyor I probably should mention – Belki söylemeyiyim The seven that I like – Sevdiğim yedi şeyi
The seven things I like about you – Senin hakkında hoşlandığım yedi şey Your hair – Saçın Your eyes – Gözlerin Your old Levi’s – Eski Levi’n When we kiss, I’m hypnotized – Öpüştüğümüzde hipnotize oluyorum You made me laugh, you made me cry, but I guess that’s both that I’ll have to buy – Beni güldürüyorsun, beni ağlatıyorsun, ama galiba ikisni de seçeceğim Your hand in mine when we’re intertwined, everything’s alright – Elin benim elimdeyken, sarıldığımızda her şey mükemmel I wanna be with the one I know – Bildiğim kişiyle beraber olmak istiyorum And the seventh thing I like the most that you do – Ve yedinci şey Yapmanı en sevdiğim yedinci şey You make me love you – Beni kendine aşık ediyorsun
I put a smile on my face – Yüzüme bir gülümseme koyuyorum To hide that I feel outta place – Mekandan uzak olduğumu gizlemek için Should I give it all up? – Hepsinden vaz mı geçmeliyim? I’m on the edge and letting go – Pes etmenin sınırındayım After the highs you feel the lows – Yükseklerden sonra aşağıları hissediyorsun Should I give it all up? – Hepsinden vaz mı geçmeliyim?
Yeah, I’ll give you all my love if you want it – Evet eğer istersen tüm aşkımı sana vereceğim ‘Cause you’re the one I see in my dreams – Çünkü rüyalarımda gördüğüm sensin And I’m so lonely and scared, and baby – Ve ben çok yalnız ve korkmuş durumdayım ve bebeğim I gotta know, would you ever want me? – Bilmem gerek, beni hiç ister misin? So baby, please, uh-huh – O zaman bebeğim lütfen
Could you hold my hand? – Elimi tutar mısın ‘Cause it’s getting dark – Çünkü karanlıklaşıyor And I’m losing grip – Ve ben kaybediyorum On my heart – Kalbimdeki ipi Could you lift me up – Beni kaldırır mısın? ‘Cause I’m breaking down – Çünkü ben parçalanıyorum And I need you here – Ve sana burada ihtiyaç duyuyorum With me now – Şimdi benimle
Naked and standing in the rain – Çıplak ve yağmurda duruyorum And I’m just tryna hide my face – Ve yüzümü gizlemeye çalışıyorum sadece Should I give it all up? – Hepsinden vaz mı geçmeliyim There was a time I had it great – Mükemmeline sahip olduğum bir zaman vardı Now I’ve gotta live with my mistakes – Şimdi hatalarımla yaşamam gerekiyor Should I give it all up? – Hepsinden vaz mı geçmeliyim
Yeah, I’ll give you all my love if you want it – Evet eğer istersen sana tüm aşkımı vereceğim ‘Cause you’re the one I see in my dreams – Çünkü rüyalarımda gördüğüm sensin And I’m so lonely and scared, and baby – Ve ben çok yalnız ve korkmuş durumdayım ve bebeğim I gotta know, would you ever want me? – Bilmem gerek, hiç beni istedin mi So baby, please, uh-huh – O zaman bebeğim lütfen
Could you hold my hand? – Elimi tutar mısın ‘Cause it’s getting dark – Çünkü karanlıklaşıyor And I’m losing grip – Ve ben kaybediyorum On my heart – Kalbimdeki ipi Could you lift me up – Beni kaldırır mısın? ‘Cause I’m breaking down – Çünkü ben parçalanıyorum And I need you here – Ve sana burada ihtiyaç duyuyorum With me now – Şimdi benimle
Should I give it all up? – Hepsinden vaz mı geçmeliyim Should I give it all up? – Hepsinden vaz mı geçmeliyim
Could you hold my hand? – Elimi tutar mısın ‘Cause it’s getting dark – Çünkü karanlıklaşıyor And I’m losing grip – Ve ben kaybediyorum On my heart – Kalbimdeki ipi Could you lift me up – Beni kaldırır mısın? ‘Cause I’m breaking down – Çünkü ben parçalanıyorum And I need you here – Ve sana burada ihtiyaç duyuyorum With me now – Şimdi benimle
Wait a minute, let me finish – Bekle bir dakika, bitireyim söyleyeceklerimi I know you don’t care, but can you listen? – Umrunda değil biliyorum ama dinler misin? I came committed, guess I overdid it – Sana düşkün oldum, abarttım galiba biraz Wore my heart out on a chain around my neck – Kalbimi boynuma zincirleyip kendimi yordum
So I think I better go – Gitsem iyi olur sanırım I never really know how to please you – Seni nasıl memnun ederim hiç bilemiyorum You’re lookin’ at me like I’m see-through – İçimi okuyormuşsun gibi bakıyorsun bana I guess I’m gonna go – Sanırım gideceğim I just never know how you feel – Ne hissettiğini asla bilemiyorum Do you even feel anything? – Bir şey hissediyor musun ki hiç?
You said, “Don’t treat me badly,” – “Bana kötü davranma” dedin But you said it so sadly – Ama üzülerek söyledin So I did the best I could – Yapabileceğimin en iyisini yaptım Not thinking you would have left me gladly – Beni böylesine memnun bırakacağını düşünmedim I know you’re not sorry – Üzgün değilsin biliyorum Why should you be? – Neden olasın ki? ‘Cause who am I to be in love – Çünkü ben kimim ki aşık olayım When your love never is for me, me – Aşkın asla bana göre değilken, ben
So I think I better go – Gitsem iyi olur sanırım I never really know how to please you – Seni nasıl memnun ederim hiç bilemiyorum You’re lookin’ at me like I’m see-through – İçimi okuyormuşsun gibi bakıyorsun bana I guess I’m gonna go – Sanırım gideceğim I just never know how you feel – Ne hissettiğini asla bilemiyorum Do you even feel anything? – Bir şey hissediyor musun ki hiç?
Sometimes I just feel like, quittin I still might – Bazen bırakıp gidesim geliyor, hala bırakabilirim
Why do I put up this fight, why do I still write – Neden bu savaşı veriyorum, neden hala yazıyorum
Sometimes it’s hard enough just dealin with real life – Bazen sadece gerçek hayatla uğraşmak bile yeteri kadar zor
Sometimes I wanna jump on stage and just kill mics – Bazen sahneye zıplayıp mikrofonların canına okumak istiyorum
And show these people what my level of skill’s like – Ve bu insanlara beceri düzeyimin nasıl olduğunu göstermek istiyorum
But I’m still white, sometimes I just hate life – Ama hala beyazım, bazen hayattan nefret ediyorum
Somethin ain’t right, hit the brake lights – Birşeyler yolunda değil, trafik lambasına çarptım
Facing this stage fright, drawin a blank like – Sahne korkusuyla yüzleşmek, böyle bir boşluk bırakıyor
Da-duh-duh-da-da, it ain’t my fault – Da-duh-duh-da-da, bu benim hatam değil
Cry-ing eye balls, my inside crawl – Göz kürelerim ağlıyor , içim ürperiyor
And I clam up (wham) I just slam shut – Ve gıkımı çıkarmıyorum, sadece çenemi çat diye kapatıyorum
I just can’t do it, my whole manhood’s – Yapamıyorum işte, bütün erkekliğim
Just been stripped, I have just been evict – Biraz once soyuldu, biraz once tahliye edildim
So I must in get hope to bust in, split – Bu yüzden tekrar hapse girip, dış dünyadan ayrılmalıyım
Man fuck this shit yo, I’m goin the fuck home – Dostum s.ktir et bu b.ku, lanet evime gidiyorum
World on my shoulders as I run back to this 8 Mile Road – Tekrar 8 mile yoluna doğru seyrederken dünya omuzlarımda
I’m a man, I’ma make a new plan – Ben bir erkeğim, yeni bir plan yapacağım
Time for me to just stand up, and travel new land – Benim için ayağa kalkma ve yeni bir diyara yolculuk etme zamanı
Time for me to just take matters into my own hands – Gerçekten dizginleri elime alma zamanı
Once I move on from these tracks man I’ma never look back – Bu izlerden ilerledikten sonra dostum, asla geriye bakmayacağım
(8 Mile Road) And I’m gone, I know right where I’m goin – (8 Mile Yolu) Ve ben çıktım, nereye gittiğimi biliyorum
Sorry momma I’m grown, I must travel alone – Üzgünüm anne ben büyüdüm, yalnız seyahat etmeliyim
Ain’t gonna follow no footsteps I’m makin my own – Hiç bir ayak izini takip etmeyeceğim, ben kendiminkileri yapıyorum
Only way that I know how to escape from this 8 Mile Road – 8 Mile Yolu’ndan kaçmanın bildiğim tek yolu
I’m walkin these train tracks, tryin to regain back – Bu tren raylarında yürüyorum, geri kazanmaya çalışıyorum
The spirit I had ‘fore I go back to the same crap – Tekrar aynı saçmalığa gitmeden önce sahip olduğum ruhumu
To the same plant, in the same pants – Aynı fabrikaya, ve aynı pantolonla
Tryin to chase rap, gotta move ASAP – Rap’i kovalamaya çalışıyorum, en kısa zamanda harekete geçmeliyim
And get a new plan, momma’s got a new man – Ve yeni bir plan yapmalıyım , annemin yeni bir erkeği var
Poor little baby sister, she don’t understand – Zavallı küçük kız kardeşim, anlamıyor
Sits in front of the TV, buries her nose in the pad – TV karşısında oturup, burnunu yastığa gömüyor
And just colors until the crayon gets dull in her hand – Ve elindeki renkli kalem sönükleşene kadar çiziyor
While she colors her big brother and mother and dad – Büyük ağabeyini, annesini ve babasını çizerken
Ain’t no tellin what really goes on in her little head – Minik kafasında gerçekten neler olduğunu hiç söylemiyor
Wish I could be the daddy that neither one of us had – Keşke ikimizin de sahip olamadığı baba olabilseydim
But I keep runnin from somethin I never wanted so bad! – Ama herşeyden fazla istediğim şeyden kaçmaya devam ediyorum
Sometimes I get upset, cause I ain’t blew up yet – Bazen üzülüyorum, çünkü henüz patlamadım
It’s like I grew up, but I ain’t grow these two nuts yet – Büyüdüm gibi, ama hala cesaretimi toplayamadım
Don’t gotta rep my step, don’t got enough pep – Adımlarımı tekrarlamamalıyım, yeteri kadar enerjim yok
The pressure’s too much man, I’m just tryin to do what’s best – Baskı çok fazla adamım, sadece en iyi olanı yapmaya çalışıyorum
And I try, sit alone and I cry – Ve çabalıyorum, yalnız başıma oturup ağlıyorum
Yo I won’t tell no lie, not a moment goes by – Hey, hiç yalan söylemeyeğim, bir dakika bile geçmiyor ki
That I don’t pray to the sky, please I’m beggin you God – Gökyüzüne dua etmeyeyim, lütfen sana yalvarıyorum tanrım
Please don’t let me be pigeon holdin no regular job – Lütfen düzenli bir işi olmayan saf biri olmama izin verme
Yo I hope you can hear me homie wherever you are – Hey, umarım beni duyabilirsin ahbap, her neredeysen
Yo I’m tellin you dawg I’m bailin this trailer tomorrow – Hey sana söylüyorum dostum, yarın bu karavandan kurtuluyorum
Tell my mother I love her, kiss baby sister goodbye – Anneme onu sevdiğimi söyleyip, kız kardeşime veda öpücüğü vereceğim
Say whenever you need me baby, I’m never too far – Bana ne zaman ihtiyacın olursa bebeğim, asla çok uzakta değilim diyeceğim
But yo I gotta get out there, the only way I know – Ve hey, buradan gitmeliyim, bildiğim tek yol
And I’ma be back for you, the second that I blow – Ve patladığım anda senin için geri geleceğim
On everything I own, I’ll make it on my own – Sahip olduğum herşeyi kendim kazanacağım
Off to work I go, back to this 8 Mile Road – İşe gitmek için çıkıyorum, yine bu 8 Mile yoluna
You gotta live it to feel it, you didn’t you wouldn’t get it – Bunu hissetmen için yaşaman lazım, yaşamadıysan sahip olamazsın
Or see what the big deal is, why it wasn’t the skillest – Ya da büyük olayın ne olduğunu göremezsin, ve neden en iyisi değildi
To be walkin this borderline of Detroit city limits – Detroit’in şehir sınırlarında yürüyor olmak
It’s different, it’s a certain significance, a certificate of authenticity, you’d never even see – Bu farklı, bu kesinlike önemli, orjinallik sertifikası, asla görmeyi bile başaramazdın
But it’s everything to me, it’s my credibility – Ama bu benim herşeyim, benim güvenilirliğim
You never seen heard smelled or met a real MC – Hiç gerçek bir MC* yi görmedin, duymadın, koklamadın ve tanımadın
Who’s incredible upon the same pedestal as me – Aynı sütunun üzerinde benim kadar inanılmaz olan
But yet I’m still unsigned, havin a rough time – Ama hala işsizim, zor bir dönem geçiriyorum
Sit on the porch with all my friends and kick dumb rhymes – Sundurmada tüm arkadaşlarımla oturup aptal kafiyeler yapıyorum
Go to work and serve MC’s in the lunchline – İşe gidip öğlen yemeği kuyruğundaki MC’lere hizmet ediyorum
But when it comes crunch time, where do my punchlines go – Ama dönüm noktası geldiğinde, yumruk gibi dizelerim nereye gidiyor
Who must I show, to bust my flow – Kime göstermeliyim, flow larımı patlatmak için
Where must I go, who must I know – Nereye gitmeliyim, kimi tanımalıyım
Or am I just another crab in the bucket – Yoksa sadece kovadaki başka bir yengeç miyim
Cause I ain’t havin no luck with this little Rabbit so fuck it – Çünkü bu küçük Tavşan la hiç şansım yok, öyleyse s.ktir et onu
Maybe I need a new outlet, I’m startin to doubt shit – Belki başka bir çıkış yerine ihtiyacım var, bu b.ktan şüphe etmeye başlıyorum
I’m feelin a little skeptical who I hang out with – Kiminle takıldığım konusunda biraz şüpheci hissediyorum
I look like a bum, yo my clothes ain’t about shit – Bir k.ç gibi görünüyorum, kıyafetlerim bu. b.kla ilgili değil
If the Salvation Army tryin to salvage an outfit – Eğer Kurtuluş Ordusu bir kıyafeti kurtarmaya çalışıyorsa
And it’s cold, tryin to travel this road – Ve hava soğuk, bu yolda seyahat etmeye çalışırken
Plus I feel like I’m on stuck in this battlin mode – Artı bu savaş modunda takılıp kalmışım gibi hissediyorum
My defenses are so up, but one thing I don’t want – Gardım tamamen düştü, ama istemediğim bir şey
Is pity from no one, the city is no fun – Birinin bana acıması, şehir hiç eğlenceli değil
There is no sun, and it’s so dark – Güneş yok, ve çok karanlık
Sometimes I feel like I’m just bein pulled apart – Bazen uzaklara çekiliyormuşum gibi hissediyorum
I’m torn in my limbs, by each one of my friends – Arkadaşlarımın her biri tarafından, kol ve bacaklarımdan ayrılıyorum
It’s enough to make me just wanna jump out of my skin – Bu derimi yırtıp çıkmak istemem için yeterli
Sometimes I feel like a robot, sometimes I just know not – Bazen bir robot gibi hissediyorum, bazen bilmiyorum
What I’m doin I just blow, my head is a stove top – Ne yaptığımı, sadece patlıyorum, kafam sobanın üstü gibi
I just explode, the kettle gets so hot – İnfilak ediyorum, çaydanlık çok ısınıyor
Sometimes my mouth just overloads the ass that I don’t got – Bazem ağzım sahip olmadığım k.çı aşırı yüklüyor
But I’ve learned, it’s time for me to U-turn – Ama öğrendim, benim için U-dönüşü yapma zamanı
Yo it only takes one time for me to get burned – Hey sadece tek seferde yanıyorum
Ain’t no fallin no next time I meet a new girl – Bundan sonra yeni bir kızla tanıştığım zaman yıkılmayacağım
I can no longer play stupid or be immature – Artık aptalı oynayamam ve çocukça davranamam
I got every ingredient, all I need is the courage – Tüm muhteviyata sahibim, tek ihtiyacım olan cesaret
Like I already got the beat, all I need is the words – Tempo şimdiden başlamış gibi, tek ihtiyacım olan sözler
Got the urge, suddenly it’s a surge – Dürtüye sahibim, birden bu bir dalgalanma
Suddenly a new burst of energy is occurred – Birden yeni bir enerji patlaması gerçekleşti
Time to show these free world leaders the three and a third – Bu Özgür Dünya nın liderlerine 313 ün ne olduğunu gösterme zamanı
I am no longer scared now, I’m free as a bird – Artık korkmuyorum, bir kuş kadar özgürüm
Then I turn and cross over the median curb – Sonra dönüp yolun ortasındaki engelin üzerinden geçiyorum
Hit the verbs and all you see is a blur from 8 Mile Road – Can alıcı noktalara değiniyorum ve tek gördüğün 8 Mile Yolu’ndan bir karaltı
Yeah! – Evet Ha – Ha Yeah! – Evet Ha – Ha Woke up a little too late this morning – Bu sabah birazcık çok geç kalktım But I think I’ll be okay – Ama bence ben iyi olacağım I’ll be okay – İyi olacağım Damn, my car still smells like marijuana – Kahretsin, arabam hala esrar gibi kokuyor My mom is gonna kill me – Annem beni öldürecek Gonna kill me – Beni öldürecek Traffic’s backed up from corner to corner – Trafik köşeden köşeye tıkanmış So I guess I’ll hit the highway – Sanırım ben otoyola vuracağım The highway – Otoyola Shake away all the stress off my shoulders – Bütün stresi omuzlarımdan aldım Gonna have a good day – Bugün iyi bir gün olacak A good day – İyi bir gün Because I’m eighteen – Çünkü ben on sekizim
And I still live with my parents – Ve hala ailemle yaşıyorum Yeah they’re not like yours – Evet onlar seninki gibi değil Well yours are more understanding – Peki seninkiler daha anlayışlı I’ve never fell in love – Ben asla aşık olmadım I saved those feelings for you – Bu hisleri senin için sakladım So let’s do all the stupid shit that young kids do – Genç çocukların yaptığı bütün aptal şeyleri yapalım It’s me and you, ooh, ooh, ooh, ooh – Ben ve sen, ooh ooh You, ooh, ooh, ooh, ooh – Sen, ooh ooh ooh ooh Just me and you, ooh, ooh, ooh, ooh – Sadece ben ve sen, ooh ooh, ooh, ooh Let’s do all the stupid shit that young kids do – Genç çocukların yaptığı bütün aptal şeyleri yapalım No I’ve never really been the smartest – Hayır ben asla gerçekten çok akıllı olmadım Yeah I’ve made my mistakes – Evet yanlışlarım oldu My mistakes – Yanlışlarım You were there when times were at their darkest – Onların en kötü zamanında sen oradaydın Always showing me the way – Her zaman bana yolu gösterdin
Lead the way – Yola öncülük ettin Your love seems to cut me deep, the sharpest – Aşkın beni derinden kesti gibi gözüküyor, en derinden You’ll always have a part of me – Her zaman benim bir parçam olacaksın A part of me – Bir parçam Losing you has always been the hardest – Seni kaybetmek her zaman zor oldu I wish it were the old days (oh I wish it were the old days) – Keşke o eski günler gibi olsaydı (oh keşke o eski günler gibi olsaydı) ‘Cause I was eighteen – Çünkü biz on sekizdik And I still lived with my parents – Ve ben hala ailemle yaşıyorum Yeah they’re not like yours – Evet onlar seninki gibi değil Well yours were more understanding – Peki seninkiler daha anlayışlı I never fell in love – Ben asla aşık olmadım I saved those feelings for you – Bu hisleri senin için sakladım When we did all the stupid shit that young kids do – Genç çocukların yaptığı bütün aptal şeyleri yaptığımızda Just me and you, ooh, ooh, ooh, ooh – Sadece ben ve sen, ooh ooh, ooh, ooh You, ooh, ooh, ooh, ooh – Sen, ooh ooh ooh ooh
Just me and you, ooh, ooh, ooh, ooh – Sadece ben ve sen, ooh ooh, ooh, ooh Let’s do all the stupid shit that young kids do – Genç çocukların yaptığı bütün aptal şeyleri yapalım It’s me and you – Ben ve sen You – Sen You, ooh, ooh, ooh – Sen ooh ooh ooh You – Sen Just me and you – Sadece ben ve sen You – Sen You, ooh, ooh, ooh – Sen ooh ooh ooh Hey…hey – Hey… hey Because I’m eighteen – Çünkü ben on sekizim And I still live with my parent – Ve hala ailemle yaşıyorum Yeah they’re not like yours – Evet onlar seninki gibi değil Well yours are more understanding – Peki seninkiler daha anlayışlı I’ve never fell in love – Ben asla aşık olmadım I saved those feelings for you – Bu hisleri senin için sakladım So let’s do all the stupid shit that young kids do – Genç çocukların yaptığı bütün aptal şeyleri yapalım It’s me and you, ooh, ooh, ooh, ooh – Ben ve sen, ooh ooh It’s me and you, ooh, ooh, ooh, ooh – Ben ve sen, ooh ooh Just me and you, ooh, ooh, ooh, ooh – Sadece ben ve sen, ooh ooh, ooh, ooh Let’s do all the stupid shit that young kids do – Genç çocukların yaptığı bütün aptal şeyleri yapalım It’s me and you, ooh, ooh – Ben ve sen, ooh ooh Noooo…. – Hayır Just me and you, ooh, ooh – Sadece ben ve sen ooh ooh
Leave me out with the waste – Çöplerin arasında bırak beni This is not what i do – Ben böyle yapmam İt`s the wrong kind of place – Yanlış yer burası To be thinking of you – Seni düşünmek için İt`s the wrong time – Yanlış zaman For somebody new – Yeni biri için
İt`s a small crime – Küçük bir suç bu And i`ve got no excuse – Ve hiçbir bahanem yok
İs that alright? – Bir sakıncası var mı? Give my gun away when it`s loaded – Doluyken silahımı bırakmamın İs that alright? – Bir sakıncası var mı? İf u dont shoot it how am i supposed to hold it – Sen vurmazsan ben nasıl tutabilirim? İs that alright? – Bir sakıncası var mı? Give my gun away when it`s loaded – Doluyken silahımı bırakmamın İs that alright – Bir sakıncası var mı? İs that alright with u? – Senin için bir sakıncası var mı?
Leave me out with the waste – Çöplerin arasında bırak beni This is not what i do – Ben böyle yapmam İt`s the wrong kind of place – Yanlış yer burası To be cheating on you – Seni aldatmak için İt`s the wrong time – Yanlış zaman But she`s pulling me through – Ama beni içine çekiyor
İt`s a small crime – Küçük bir suç bu And i`ve got no excuse – Ve hiçbir bahanem yok.
İs that alright? – Bir sakıncası var mı? Give my gun away when it`s loaded – Doluyken silahımı bırakmamın iİs that alright? – Bir sakıncası var mı? İf u dont shoot it how am i supposed to hold it – Sen vurmazsan ben nasıl tutabilirim? İs that alright? – Bir sakıncası var mı? Give my gun away when it`s loaded – Doluyken silahımı bırakmamın İs that alright – Bir sakıncası var mı? İs that alright with u? – Senin için bir sakıncası var mı?
İs that alright? – Bir sakıncası var mı? İs that alright? – Bir sakıncası var mı? İs that alright with u? – Senin için bir sakıncası var mı? İs that alright? – Bir sakıncası var mı? İs that alright? – Bir sakıncası var mı? İs that alright with u? – Senin için bir sakıncası var mı?
I’m in the club high off purp with some shades on – Bazı gölgeler açıkken kulüpte yüksek bir purp içindeyim Tatted up, mini skirt with my J’s on – Tatted up, mini etek with my J’s on
J’s on my feet – J ayaklarımın üzerinde J’s on my feet – J ayaklarımın üzerinde J’s on my feet – J ayaklarımın üzerinde So get like me – Bu yüzden benim gibi olsun
I be in the club standing on the couch – Kanepede duran kulüpte olacağım In them Wolf Greys like it’s my house – Onlarda Kurt Grileri benim evimmiş gibi Drinking out the bottle, I got no respect – Şişeyi içiyorum, saygım yok Looking like a model, you just got a check – Bir model gibi görünüyorsun, sadece bir çek aldın I back it up, cause I don’t give a fuck – Yedekledim, çünkü umurumda değil If you’re a lame, that’s a shame you can’t hang with us – Eğer eziksen, bizimle takılamaman çok yazık I’m MC Hammer fly, you can’t touch – Ben MC Hammer sinek, dokunamazsın J’s so fly I should work at Flight Club – J çok uçuyor, Flight Club’da çalışmalıyım
Put on my J’s and dance the whole night away – J’lerimi giy ve bütün gece dans et I’m naughty by nature like I’m hip-hop hooray – Yaşasın hip-hop gibi doğası gereği yaramazım With my hands in the sky, I wave ‘em from side to side – Ellerim gökyüzünde, onları bir yandan diğer yana sallıyorum My feet on the floor, I’m ’bout to turn up now – Ayaklarım yerde, şimdi ortaya çıkmak üzereyim
I be rockin’ J’s or – Rockin ‘J’s veya I be rockin’ Taylors – Taylors rock yapıyorum I got lots of flavors, my kick game is major – Çok fazla tatım var, vuruş oyunum büyük More kicks than the players, call me up I’m scorinHit it like a free throw, tongue out like I’m Jordan – Oyunculardan daha fazla tekme, beni ara, gol atıyorum, serbest atış Gibi vur, Ürdün’üm gibi dil dışarı Smiley, Miley, come swing the thing right by me – Smiley, Miley, gel hemen yanıma salla Gotta a joint if you wanna get stoned, got choppers if they wanna try me Pro athlete I’m not no wannabe – Eğer sarhoş olmak istiyorsan bir lokma lazım, beni denemek isterlerse – Helikopterler var Waitress asked how many bottles? I said 23 – Garson kaç şişe sordu? 23 dedim
I stay showin’ out, my kick game is a beast – Göstermeye devam ediyorum, tekme oyunum bir canavar I got thirty pair of J’s that ain’t never been released – Asla serbest bırakılmamış otuz çift J var Flu game twelve, Space Jam 11 – Grip oyunu on iki, Space Jam 11 On the hype beast sick, they gon’ need a paramedic – Yutturmaca hasta hasta, bir sağlık görevlisine ihtiyaçları olacak Turn up, turn up, turn up, I got trippy, I stay live – Aç, aç, aç, tökezledim, canlı kalıyorum All this purple in my cup, match them grape 5’s V– Kupamdaki tüm bu morlar, üzüm 5’leriyle eşleşiyor I’m so high, I got three bitches that go bi – Çok yüksekteyim, bi giden üç kaltağım var I’m so fly, I’m gettin’ head like a blow dryer – Çok uçuyorum, bir fön makinesi gibi kafamı buluyorum
I’m fading away, off some kind of drug – Bir tür uyuşturucudan uzaklaşıyorum Maybe it’s lust, maybe it’s love – Belki şehvettir, belki aşktır I know I said I’d straighten out a week ago – Biliyorum bir hafta önce düzelteceğimi söyledim I’m feeling though, ’bout to reach my peak, you know – Yine de zirveme ulaşmak üzereyim, biliyorsun The city’s got me falling off – Şehir beni düşürdü I’m fading away, I’m losing my head – Soluyorum, kafamı kaybediyorum I know you said leave, but fuck what you said – Git dediğini biliyorum ama ne dediğini siktir et ‘Cause you’ve been steady, crawling on your knees again – Çünkü sabit oldun, yine dizlerinin üzerinde sürünüyorsun You need a friend – Bir arkadaşa ihtiyacın var And I’ve been on the pills again – Ve yine hapları kullandım
Baby’s only twenty-three – Bebek sadece yirmi üç yaşında Dancing under lights since she was seventeen – On yedi yaşından beri ışıklar altında dans ediyor Her brain’s flooded with ketamine – Beyni ketaminle dolu High from everybody, low from self-esteem – Herkesten yüksek, benlik saygısı düşük It’s selfish but she never sleeps – Bencilce ama o asla uyumaz Honestly, she needs a little sympathy – Açıkçası biraz sempatiye ihtiyacı var Look what’s gotten into me? – Bak bana ne oldu? But baby’s only twenty-three – Ama bebek sadece yirmi üç yaşında Baby’s only twenty-three – Bebek sadece yirmi üç yaşında
I’m caught in the buzz – Vızıltıya yakalandım Another one down, I’m pushing my luck – Biri daha aşağı, şansımı zorluyorum The future’s never looked so bright, it’s blinding me – Gelecek hiç bu kadar parlak görünmemişti, beni kör ediyor It’s hard to see, I’m swimming through dopamine – Görmek zor, dopamin ile yüzüyorum Your body looks like heaven and – Vücudun cennete benziyor ve I wanna give up, I just wanna leave – Vazgeçmek istiyorum, sadece gitmek istiyorum I’m floating away, I’m caught in the breeze – Uzaklaşıyorum, esintiye yakalandım But she’s been so dramatic with these paragraphs – Ama bu paragraflarla çok dramatik davrandı Her broken heart, chemicals can mend it fast – Kırık kalbi, kimyasallar onu hızla onarabilir
Baby’s only twenty-three – Bebek sadece yirmi üç yaşında Dancing under lights since she was seventeen – On yedi yaşından beri ışıklar altında dans ediyor Her brain’s flooded with ketamine – Beyni ketaminle dolu High from everybody, low from self-esteem – Herkesten yüksek, benlik saygısı düşük It’s selfish but she never sleeps – Bencilce ama o asla uyumaz Honestly, she needs a little sympathy — Açıkçası biraz sempatiye ihtiyacı var Look what’s gotten into me? – Bak bana ne oldu? But baby’s only twenty-three – Ama bebek sadece yirmi üç yaşında Yeah, baby’s only twenty-three – Evet, bebek sadece yirmi üç yaşında
I can’t believe this is happening – Bunun olduğuna inanamıyorum What did I do? What did she do to me? – Ne yaptım? Bana ne yaptı This isn’t true to me, she’s quite acute it seems – Bu benim için doğru değil, öyle görünüyor ki oldukça akut Now I’m seeking therapy, she won’t be there for me – Şimdi terapi arıyorum, o benim için orada olmayacak Mending my brain again – Beynimi tekrar tamir ediyorum Please don’t give up on me – Lütfen benden vazgeçme This hurts tremendously – Bu çok acıtıyor How will this end for me? – Bu benim için nasıl bitecek? Deal with this happening, deal with this happening? – Bununla başa çık, bununla başa çık? Fuck it she’s dead to me – Siktir et o benim için öldü I’m on her frequency – Onun frekansındayım I know the shit that she’s thinking – Onun düşündüğü şeyi biliyorum I know the shit that she’s thinking – Onun düşündüğü şeyi biliyorum I’m on her frequency – Onun frekansındayım
Twenty-three – Yirmi üç Dancing under lights since she was seventeen – On yedi yaşından beri ışıklar altında dans ediyor Her brain’s flooded with ketamine – Beyni ketaminle dolu High from everybody, low from self-esteem – Herkesten yüksek, benlik saygısı düşük It’s selfish but she never sleeps – Bencilce ama o asla uyumaz Honestly, she needs a little sympathy – Açıkçası biraz sempatiye ihtiyacı var Look what’s gotten into me? – Bak bana ne oldu? But baby’s only twenty-three – Ama bebek sadece yirmi üç yaşında Baby’s only twenty-three – Bebek sadece yirmi üç yaşında
There is no escaping (yo)(yooo) – Kaçış yok (yo)(yooo) Theres no place to hide(yooo)(yooo) – Saklanacak yer yok (yo)(yooo) You scream “someone save me”(yo)(yooo) – Çığlık atıyorsun ‘biri beni kurtarsın’ (yo)(yooo) But they dont pay no mind( yooo) (yooo) – Ama onlar kulak asmıyor (yo)(yooo) (Good night) – (İyi geceler) Good bye – Güle güle
Your walkin down a horror corridor – Bir korku koridorundan aşaı yürüyorsun Its almost 4 in the mornin – Saat neredeyse sabahın 4’ü And your in a- – Ve sen bir Nightmare – Kabusun içindesin Its HORRIBLE – Bu KORKUNÇ Right theres the coroner – Sorgu yargıcı tam orada Waitin for you – Seni bekliyor To turn the corner – Köşeyi dönmek için So he can corner ya – Sana da dönebilir Your a goner – Sen gidicisin Hes on ta ya – Senin farkında Out the corner of his cornea – Köşeden korneasıyla He just saw you run – Senin koştuunu görüyor
All you want is to rest – Tek istediğin dinlenmek Cause you cant run anymore – Çünkü daha fazla koşamazsın Your done – Bittin All he wants is to kill you in front of an audience – Onun tek istediği seni izleyicilerin önünde While everybody – Herkes Is watchin in the party applauding it – Partide onu alkışlarken öldürmek Here I sit while Im caught up in deep thought again – Yine derin bir düşünceye dalıp buraya oturdum Contemplating my next plot again – Tekrar sonraki hareketimi düşünüyorum Swallowin the Klonopin – Klonopin’i yutuyorum While Im noddin – Başımı aşağı ve yukarı Inout on the autumn and – Sallarken sonbaharda ve If the ramada inn – Eğer ramada oteli Holdin onto the pill bottle then – Hap kutusunu tutmaya çalışırsa
Lick my fingerswirl it round the bottom – Parmağımı yala ve şişenin etrafında dön And make sure I got all of it – Ve benim hepsini aldığımdan emin ol Wake up naked at McDonalds – McDonaldsta çıplak uyandım With – Üzerim Blood all over me – Tamamen kanka kaplanmış halde Dead bodies – Ölü bedenler Behind the counter – Tezgahın arkasında SHIT – LANET OLSUN Guess I must of just blacked out again – Yine kendimi kaybetmiş olduğumu hatırlıyorum NOT AGAIN – BİR DAHA ASLA
Its 3 a.m in the mornin – Saat sabahın 3’ü Put my key in the door and – Anahtarımı kapıya sokuyorum ve Bodies layin all of the floor and – Bedenler yerde uzanıyor I dont remember how they got there but I guess I must of killed em – Oraya nasıl geldiklerini hatırlamıyorum ama onları ben öldürmüş Olmalıyım Killed em – Öldürmüş I said – Söyledim Its 3 a.m in the mornin – Saat sabahın 3’ü Put my key in the door and – Anahtarımı kapıya sokuyorum ve Bodies layin all of the floor and – Bedenler yerde uzanıyor I dont remember how they got there but I guess I must of killed em – Oraya nasıl geldiklerini hatırlamıyorum ama onları ben öldürmüş olmalıyım Killed em Killed em – Öldürmüş
Sitting nude in my living room – Oturma odamda çıplak oturuyorum Its almost noon – Neredeyse öğlen oldu I wonder whats on the tube – Televizyonda ne var merak ediyorum Maybe theyll show some boobs – Belki bana göğüs gösterirler Surfing every channel – Her kanalları açıyorum Until I find Hannah Montana – Hannah Montana’yı bulana kadar Then I reach for the aloelanalin – Sonra aloe ve lanaline uzanıyorum Bust all over the wall paneldismantlin – Tüm duvar kaplamasını kırıp döküyorum Every candle on top of the fire place – Şöminenin üzerindeki tüm mumlar
Grab my flannelmy bandana then – Fanilayı ve sonra bandanayı yakalıyor Kiss the naked mannequin man again – Tekrar çıplak erkek mankeni öpüyor You can see him standin in my – Onu ayakta dururken görebilirsin Front window – Penceremin önünde If you look in – Eğer içeri bakarsan Im just a holigan – Ben sadece bir holiganım Whos used to usin hallicinogens – Hallicinogen kullananlardan Causin illusions again – Yine hayal görmey neden oluyor Brain contusions again – Beyin çürüyor yine Cuttingbruising the skin – Cildi kesiyor ve çürütüyor Raise the scissorspins – Makaslar ve iğneler yükseldiğinde Jesus when does it end – İsa yapsaydı biterdi Phases that I go through – Benim kat ettiğim aşamaları DazedIm so confused – Sersemleştim ve kafam karıştı Days that I dont know who – Kim olduğumu bilmediğim günler Gave these molecules too – Bu molekülleri verdi Me – Bana What am I gone do – Ne yapacağım Had the prodical son – Müsrif çocuğu The diabolical one – Şeytani olanı Very methodical – Çok düzenli bir şekilde I slaughtered them – Hepsini boğazladım
Its 3 a.m in the mornin – Saat sabahın 3’ü Put my key in the door and – Anahtarımı kapıya sokuyorum ve Bodies layin all of the floor and – Bedenler yerde uzanıyor I dont remember how they got there but I guess I must of killed em – Oraya nasıl geldiklerini hatırlamıyorum ama onları ben öldürmüş olmalıyım Killed em – Öldürmüş I said – Söyledim Its 3 a.m in the mornin – Saat sabahın 3’ü Put my key in the door and – Anahtarımı kapıya sokuyorum ve Bodies layin all of the floor and – Bedenler yerde uzanıyor I dont remember how they got there but I guess I must of killed em – Oraya nasıl geldiklerini hatırlamıyorum ama onları ben öldürmüş olmalıyım Killed em Killed em – Öldürmüş
She puts the lotion in the bucket – Kız losyonunu kovaya koyar He puts the lotion on the skin – Erkek losyonu yüzüne sürer Or else it gets the hose again – Veya tekrar hortumlanır She puts the lotion in the bucket – Kız losyonunu kovaya koyar He puts the lotion on the skin – Erkek losyonu yüzüne sürer Or else it gets the hose again – Veya tekrar hortumlanır
I duckI slash slicegash – Kaçarım ve dilim dilim keserim ve yaralarım Last night was a blast – Dün gece bir patlamaydı I cant quite remember when I – Pek hatırlayamıyorum Had that much fun – Çok eğlendiğimi Off a half pint of the jack – Jackin yarım litresi kapalı My last vica half – Benim son vica yarım A flashlight – Bir fotoğraf makinesi flaşı Up Kim Kardashians ass – Kim Kardashian’ın kıçından yukarı
I remember the first time – İlk kez hatırlıyorum I dismembered a family member – Bir aile üyesini parçalarına ayırdığımı December I think it was – Aralık ayıydı galiba I was having drinks with my cuz – Kuzenimle içiyordum And I wrapped him – Ve onu In Christmas lights – Noel ışıklarına sardım Pushed him into the stinkin tub – Pis küvete itikledim Cut him up into pieces – Onu parçalarına ayırdım Then just when I went to drink his – Sonra onun kanını Blood – İçerken I thought I outta drink this bath water – Onun banyo suyunu içmeyi düşündüm That outta be fun – Eğlenceli olabilirdi Thats when my days of serial murder man slaughter begun – İşte o zaman benim seri cinayet adam öldürme günlerim başladı The sight of blood excites me – Kan görmek beni heycanlandırır That might be an artery son – Bu bir atardamar oğlu olabilir Your blood curdling screams – Kanın çığlıkları koyulaştırır Just dont seem to bother me none – Yalnızca beni hiç rahatsız eder gibi görünmüyor Its 3 am – Saat 3 And here I come – Ve buraya geldim So you should probably run – Sen muhtemelen kaçarsın A secret passage way around here – Buralardaki bir gizli yoldan Man theres got to be one – Adamım tek olmalı Oh no theres probably none – Olamaz, muhtemelen bir tane olmalı He can scream all that he wants – İstediği kadar çığlık atabilir Top of his lungs – Ciğerleri patlayana kadar It aint no stoppin me from choppin him up(up) – Bu onu parçalamama engel olmaz
Its 3 a.m in the mornin – Saat sabahın 3’ü Put my key in the door and – Anahtarımı kapıya sokuyorum ve Bodies layin all of the floor and – Bedenler yerde uzanıyor I dont remember how they got there but I guess I must of killed em – Oraya nasıl geldiklerini hatırlamıyorum ama onları ben öldürmüş olmalıyım Killed em – Öldürmüş I said – Söyledim Its 3 a.m in the mornin – Saat sabahın 3’ü Put my key in the door and – Anahtarımı kapıya sokuyorum ve Bodies layin all of the floor and – Bedenler yerde uzanıyor I dont remember how they got there but I guess I must of killed em – Oraya nasıl geldiklerini hatırlamıyorum ama onları ben öldürmüş olmalıyım Killed em Killed em – Öldürmüş
(He will riiisssee)~ in whispers – (O doğacaaaak) ~ fısıltılardan (He will riiisssee) – (O doğacaaaak)
Yooo (yoooo) – A yoooo (a yoooo) Yooo (yoooo) – A yoooo (a yoooo) Yooo (yoooo) – A yoooo (a yoooo) Yooo (yoooo) – A yoooo ( a yoooo)
She said I never want to hurt you again – Seni yeniden asla incitmek istemiyorum dedi I said I never want this to come to an end – Ben de bunun asla sona ermesini istemedim dedim She said look at me baby, these tears we run out – O bana bak dedi, bu gözyaşları biz tükendik I said I took you for granted but I can’t be without you – Ben senin kıymetini bilemedim dedim ama sensiz olamam
Please can we just say – Lütfen sadece diyebilir miyiz; Pretty lies, pretty lies – Beyaz yalanlar beyaz yalanlar Lie to each other again – Birbirimize tekrar yalan söyleyebilir miyiz? One last time – Son kez
Slowly let me down – Beni yavaşça hayal kırıklığına uğrat Every word pulls me apart – Her kelime beni parçalıyor Gently tell me how – Nazikçe bana nasıl olduğunu söyle; To forgive me now – Beni şimdi affetmenin ‘Cause all I need is on your lips – Çünkü tüm ihtiyacım olan senin dudakların Tell my enemy – Düşmanıma söyle They’re my remedy – Onlar benim çarem So slowly let me down – O zaman ben yavaşça hayal kırıklığına uğrat Give me a kiss just one last time – Bana bir öpücük ver son kez Ooh ooh ooh ooh ooh ooh – Ooh ooh ooh ooh ooh ooh Give me a kiss just one last time – Bana bir öpücük ver son kez Ooh ooh ooh ooh ooh ooh – Ooh ooh ooh ooh ooh ooh
As we both sat in your car – İkimizde arabanda otururken Talking about the past – Geçmiş hakkında konuşuyorduk As we were facing each other – Birbirimizle yüzleşirken We were falling apart, yeah – Biz parçalanıyorduk evet
Please can we just say – Lütfen sadece söyleyebilir miyiz? Pretty lies, pretty lies – Pembe yalanlar pembe yalanlar Lie to each other again – Birbirimize yeniden yalan söyleyelim One last time – Son kez
Slowly let me down – Beni yavaşça hayal kırıklığına uğrat Every word pulls me apart – Her kelime beni parçalıyor Gently tell me how – Nazikçe bana nasıl olduğunu söyle; To forgive me now – Beni şimdi affetmenin ‘Cause all I need is on your lips – Çünkü tüm ihtiyacım olan senin dudakların Tell my enemy – Düşmanıma söyle They’re my remedy – Onlar benim çarem So slowly let me down – O zaman ben yavaşça hayal kırıklığına uğrat Give me a kiss just one last time – Bana bir öpücük ver son kez Ooh ooh ooh ooh ooh ooh – Ooh ooh ooh ooh ooh ooh
Nights so long, days longer – Geceler çok uzun günler daha da It seems no end in sight – Görünüşte sonu yok gibi duruyor I lost it all, the 29 – Hepsini kaybettim 29 da That October night – O ekim gecesi
Slowly let me down – Beni yavaşça hayal kırıklığına uğrat Gently tell me how – Bana kibarca söyle
Slowly let me down – Beni yavaşça hayal kırıklığına uğrat Every word pulls me apart – Her kelime beni parçalıyor Gently tell me how – Nazikçe bana nasıl olduğunu söyle; To forgive me now – Beni şimdi affetmenin ‘Cause all I need is on your lips – Çünkü tüm ihtiyacım olan senin dudakların Tell my enemy – Düşmanıma söyle They’re my remedy – Onlar benim çarem So slowly let me down – O zaman ben yavaşça hayal kırıklığına uğrat Give me a kiss just one last time – Bana bir öpücük ver son kez Ooh ooh ooh ooh ooh ooh – Ooh ooh ooh ooh ooh ooh Give me a kiss just one last time – Bana bir öpücük ver son kez Ooh ooh ooh ooh ooh ooh – Ooh ooh ooh ooh ooh ooh Last kiss on the 29 – 29 da son öpücük Ooh ooh ooh – Ooh ooh ooh October night – Ekim gecesi