Yazar: Çevirce

  • James Blunt – Primavera Anticipada (It Is My Song) Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    James Blunt – Primavera Anticipada (It Is My Song) Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Primavera Anticipada (It Is My Song)
    – Primavera Anticipada (Bu Benim Şarkım)

    Por sentado no doy
    – Hafife almıyorum
    Nada de lo que soy
    – Ben değilim
    Ni el latido más mínimo, ahora no
    – En ufak bir vuruş değil, şimdi değil

    It’s the air that I breathe
    – Soluduğum hava
    İt’s my fall at your feet
    – Ayaklarına düşüşüm
    İt is my song
    – Bu benim şarkım
    I sing when you are gone
    – Sen gittiğinde şarkı söylüyorum

    En esta primavera anticipada
    – Bu ilkbaharda
    Que aumenta así
    – Bu böyle artar
    Lo bueno dentro de mí
    – İçimdeki iyi

    Lo sé eres mi horizonte mi amanecer
    – Biliyorum sen benim ufkumsun şafağım
    La prueba que demuestra lo que puedes hacer
    – Neler yapabileceğinizi gösteren test

    All my hopes and my fears, (my hopes my fears)
    – Tüm umutlarım ve korkularım (umudum korkularım)
    İn this moment are clear
    – Şu an net
    You are the one (the one)
    – Sen teksin (tek)
    My moon my stars my sun
    – Benim ayım yıldızlarım güneşim

    Es esta primavera anticipada
    – Bu erken ilkbahar
    Me gusta así, sí, me hace volver a vivir
    – Böyle seviyorum, evet beni yeniden yaşatıyor

    Lo sé eres mi horizonte mi amanecer
    – Biliyorum sen benim ufkumsun şafağım
    La prueba que demuestra lo que puedes hacer
    – Neler yapabileceğinizi gösteren test

    Flores, mosaico de colores
    – Çiçekler, renk mozaiği
    Errores, cicatrizan hoy mejor en m
    – Hatalar, bugün içimde daha iyi iyileşir

    Sin duda serás tú el artífice
    – Şüphesiz sen mimar olacaksın
    En esta primavera que ya, llegó, llegó
    – Bu baharda çoktan geldi, geldiS
    Ahora la siento a mí alrededor
    – Şimdi onu etrafımda hissediyorum

  • Miley Cyrus – 7 Things Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Miley Cyrus – 7 Things Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    One, two, three, four
    – Bir, iki, üç ,dört

    I probably shouldn’t say this
    – Belki bunu söylememeliyim
    But at times I get so scared
    – Ama korktuğum zamanlarda
    When I think about the previous
    – Geçmiş hakkında düşündüğümde
    Relationship we shared
    – Paylaştığımız ilişki
    It was awesome, but we lost it
    – Harikaydı ama onu kaybettik
    It’s not possible for me not to care
    – Önemsememem imkansız
    And now we’re standing in the rain
    – Ve şimdi yağmurda duruyoruz
    And nothing’s ever gonna change until you hear
    – Ve hiçbir şey bunu değiştirmeyecek sen bunu duyana kadar
    My dear
    – Sevgilim

    The seven things I hate about you
    – Hakkında nefret ettiğim yedi şey
    The seven things I hate about you
    – Hakkında nefret ettiğim yedi şey
    Oh, you
    – Oh,sen
    You’re vain
    – Senin kendini beğenmişliğin
    Your games
    – Oyunların
    You’re insecure
    – Sen güven vermiyorsun
    You love me, you like her
    – Beni seviyorsun,ondan hoşlanıyorsun
    You made me laugh, you made me cry, I don’t know which side to buy
    – Beni güldürüyorsun,beni ağlatıyorsun, bilmiyorum hangisini alayım
    Your friends, they’re jerks, and when you act like them, just know it hurts
    – Arkadaşların,onlar gerizekalı, ve ne zaman onlar gibi davransan, bil ki acıtıyor
    I wanna be with the one I know
    – Ben tanıdığım o kişiyle beraber olmak istiyorum
    And the seventh thing I hate the most that you do
    – Ve yedinci şey sende en çok nefret ettiğim şey
    You make me love you
    – Beni kendine aşık ediyorsun

    It’s awkward And it’s silent
    – Bu uygunsuz ve sessiz
    As I wait for you to say
    – Senin demeni beklerken
    What I need to hear now
    – Şu anda ne duymaya ihtiyacım olduğunu
    Your sincere apology
    – Senin içten özrünü
    When you mean it, I’ll believe it
    – Bunu gerçekten söylemek istediğinde, sana inanacağım
    If you text it
    – Eğer bunu yazarsan(mesaj olarak)
    I’ll delete it
    – Bunu sileceğim
    Let’s be clear
    – Açık olalım
    Oh, I’m not coming back
    – Oh, sana geri dönmeyeceğim
    You’re taking seven steps here
    – Buraya yedi adım at

    The seven things I hate about you
    – Hakkında nefret ettiğim yedi şey
    Oh, you
    – Oh,sen
    You’re vain
    – Senin kendini beğenmişliğin
    Your games
    – Oyunların
    You’re insecure
    – Sen güven vermiyorsun
    You love me, you like her
    – Beni seviyorsun,ondan hoşlanıyorsun
    You made me laugh, you made me cry, I don’t know which side to buy
    — Beni güldürüyorsun,beni ağlatıyorsun, bilmiyorum hangisini alayım
    Your friends, they’re jerks, and when you act like them, just know it hurts
    – Arkadaşların,onlar gerizekalı, ve ne zaman onlar gibi davransan, bil ki acıtıyor
    I wanna be with the one I know
    – Ben tanıdığım o kişiyle beraber olmak istiyorum
    And the seventh thing I hate the most that you do
    – Ve yedinci şey sende en çok nefret ettiğim şey
    You make me love you
    – Beni kendine aşık ediyorsun

    Compared to all the great things
    – Bütün harika şeylerle karşılaştırdığımızda
    That would take too long to write
    – Bunu yazmak daha uzun sürüyor
    I probably should mention
    – Belki söylemeyiyim
    The seven that I like
    – Sevdiğim yedi şeyi

    The seven things I like about you
    – Senin hakkında hoşlandığım yedi şey
    Your hair
    – Saçın
    Your eyes
    – Gözlerin
    Your old Levi’s
    – Eski Levi’n
    When we kiss, I’m hypnotized
    – Öpüştüğümüzde hipnotize oluyorum
    You made me laugh, you made me cry, but I guess that’s both that I’ll have to buy
    – Beni güldürüyorsun, beni ağlatıyorsun, ama galiba ikisni de seçeceğim
    Your hand in mine when we’re intertwined, everything’s alright
    – Elin benim elimdeyken, sarıldığımızda her şey mükemmel
    I wanna be with the one I know
    – Bildiğim kişiyle beraber olmak istiyorum
    And the seventh thing I like the most that you do
    – Ve yedinci şey Yapmanı en sevdiğim yedinci şey
    You make me love you
    – Beni kendine aşık ediyorsun

    You do, oh
    – Sen yapıyorsun,oh

  • Lukas Graham – 7 Years Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Lukas Graham – 7 Years Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Once I was seven years old my momma told me
    – Ben 7 yaşındayken annem bana dedi ki

    Go make yourself some friends or you’ll be lonely
    – Git kendine arkadaşlar bul yoksa yalnız olacaksın

    Once I was seven years old
    – Ben 7 yaşındayken

    It was a big big world, but we tought we were bigger
    – Dünya çok çok büyüktü, ama biz daha büyük olduğumuzu sanıyorduk

    Pushing each other to the limits, we were learning quicker
    – Birbirimizin sınırlarını zorladık, çabuk öğreniyorduk

    By eleven smoking herp and drinking burning liquor
    – 11 olduğumuzda ot ve yakıcı likör içiyorduk

    Never rich so we were out to make that steady figure
    – Asla zengin değildik ve bizde böyle istikrarlı olmaya çalıştık

    Once I was eleven years old my daddy told me
    – Ben 11 yaşındayken babam bana dedi ki

    Go get yourself a wife or you’ll be lonely
    – Kendine bir eş bul yoksa yalnız kalacaksın

    Once I was eleven years old
    – Ben 11 yaşındayken

    I always had that dream like my daddy before me
    – Her zaman böyle bir hayalim vardı, tıpkı benden önceki babam gibi

    So I started writing songs, I started writing stories
    – Bende şarkı yazmaya başladım, hikaye yazmaya başladım

    Something about that glory just always seemed to before me
    – Bu şan söhret hakkında bir şeyler her zaman benden önce görünüyordu

    Cause only those I really love will ever really know me
    – Çünkü sadece gerçeten sevdiklerim beni gerçekten tanıyabilir

    Once I was twenty years old, my story got told
    – Ben 20 yaşındayken, hikayem anlatıldı

    Before the morning sun,when life was lonely
    – Güneş doğmadan önce, hayat yalnızken

    Once I was twenty years old
    – Ben 20 yaşındayken

    I only see my goals, I don’t believe in failure
    – Ben sadece hedeflerimi görürüm, başarısızlığa inanmam

    Cause I know the smallest voices, they can make it major
    – Çünkü biliyorum ki, küçük bir ses bile önemli yapılabilir

    I got my boys with me at least those in favor
    – Bizim oğlanarı yanıma aldım, en azından onlar benim yanımda

    And if we don’t meet before I leave, I hope I’ll see you later
    – Ve eğer ben ayrılmadan önce tanışmazsak, umarım seni daha sonra görürüm

    Once I was twenty years old, my story got told
    – Ben 20 yaşındayken, hikayem anlatıldı

    I was writing about everythin, I saw before me
    – Her şey hakkında yazıyordum, benden öncesini gördüm

    Once I was twenty years old
    – (Ben 20 yaşındayken

    Soon we’ll be thirty years old, our songs have been sold
    – Yakında 30 yaşında olacağız, şarkılarımız satıldı

    We’ve traveled around the world and we’re still roaming
    – Dünyayı dolaştık ama hala geziyor olacağız

    Soon we’ll be thirty years old
    – Yakında 30 olacağız

    I’m still learning about life
    – Hala hayat hakkında bir şeyler öğreniyorum

    My woman broughy childern for me
    – Karım benim için çocuklar dünyaya getirdi

    So I can sing them all my songs
    – Bende onlara tüm şarkılarımı söyleyebilirim

    And I can tell them stories
    – Ve onlara hikayeler anlatabilirim

    Most of my boys are with me
    – Bizim oğlanların çoğu benimle

    Some are still out seeking glory
    -Bazıları hala şan şöhret peşinde

    And some I had to leave behind
    – Ve bazılarını geride bırakmak zorunda kaldım

    My brother I’m still sorry
    – Kardeşim hala üzgünüm

    Soon I’ll be sixty years old, my daddy got sixty-one
    – Yakında 60 yaşında olacağım, benim babam 61 yaşında gitti

    Remember life and then your life becomes a better one
    – Hayatı hatırla ve sonra hayatın daha iyi bir hale dönüşecek

    I made a man so happy when I wrote a letter once
    – Bir keresinde bir adamı ona mektup yazarak çok mutlu etmiştim

    I hope my childern come and visit, once or twice a month
    – Umarım ki çocuklarım ayda bir ya da iki kez ziyaretime gelir

    Soon I’ll be sixty years old, will I think the world is cold
    – Yakında 60 yaşında olacağım, bence dünya soğuk

    Or will I have a lot of childern who can warm me
    – Ya da beni ısıtan bir sürü çocuğum olacak

    Soon I’ll be sixty years old
    – Yakında 60 yaşında olacağım

    Soon I’ll be sixty years old, will I think the world is cold
    – Yakında 60 yaşında olacağım, bence dünya soğuk

    Or will I have a lot of childern who can hold me
    (Ya da beni ısıtan bir sürü çocuğum olacak

    Soon I’ll be sixty years old
    – Yakında 60 yaşında olacağım

    Once I was seven year sold, my momma told me
    – Ben 7 yaşındayken annem bana dedi ki

    Go make yourself some friends or you’ll be lonely
    – Git kendine arkadaşlar bul, yoksa yalnız olacaksın

    Once I was seven years old
    – Ben 7 yaşındayken

    Once I was seven years old
    – Ben 7 yaşındayken

  • James Blunt – Should I Give It All Up Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    James Blunt – Should I Give It All Up Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    I put a smile on my face
    – Yüzüme bir gülümseme koyuyorum
    To hide that I feel outta place
    – Mekandan uzak olduğumu gizlemek için
    Should I give it all up?
    – Hepsinden vaz mı geçmeliyim?
    I’m on the edge and letting go
    – Pes etmenin sınırındayım
    After the highs you feel the lows
    – Yükseklerden sonra aşağıları hissediyorsun
    Should I give it all up?
    – Hepsinden vaz mı geçmeliyim?

    Yeah, I’ll give you all my love if you want it
    – Evet eğer istersen tüm aşkımı sana vereceğim
    ‘Cause you’re the one I see in my dreams
    – Çünkü rüyalarımda gördüğüm sensin
    And I’m so lonely and scared, and baby
    – Ve ben çok yalnız ve korkmuş durumdayım ve bebeğim
    I gotta know, would you ever want me?
    – Bilmem gerek, beni hiç ister misin?
    So baby, please, uh-huh
    – O zaman bebeğim lütfen

    Could you hold my hand?
    – Elimi tutar mısın
    ‘Cause it’s getting dark
    – Çünkü karanlıklaşıyor
    And I’m losing grip
    – Ve ben kaybediyorum
    On my heart
    – Kalbimdeki ipi
    Could you lift me up
    – Beni kaldırır mısın?
    ‘Cause I’m breaking down
    – Çünkü ben parçalanıyorum
    And I need you here
    – Ve sana burada ihtiyaç duyuyorum
    With me now
    – Şimdi benimle

    Naked and standing in the rain
    – Çıplak ve yağmurda duruyorum
    And I’m just tryna hide my face
    – Ve yüzümü gizlemeye çalışıyorum sadece
    Should I give it all up?
    – Hepsinden vaz mı geçmeliyim
    There was a time I had it great
    – Mükemmeline sahip olduğum bir zaman vardı
    Now I’ve gotta live with my mistakes
    – Şimdi hatalarımla yaşamam gerekiyor
    Should I give it all up?
    – Hepsinden vaz mı geçmeliyim

    Yeah, I’ll give you all my love if you want it
    – Evet eğer istersen sana tüm aşkımı vereceğim
    ‘Cause you’re the one I see in my dreams
    – Çünkü rüyalarımda gördüğüm sensin
    And I’m so lonely and scared, and baby
    – Ve ben çok yalnız ve korkmuş durumdayım ve bebeğim
    I gotta know, would you ever want me?
    – Bilmem gerek, hiç beni istedin mi
    So baby, please, uh-huh
    – O zaman bebeğim lütfen

    Could you hold my hand?
    – Elimi tutar mısın
    ‘Cause it’s getting dark
    – Çünkü karanlıklaşıyor
    And I’m losing grip
    – Ve ben kaybediyorum
    On my heart
    – Kalbimdeki ipi
    Could you lift me up
    – Beni kaldırır mısın?
    ‘Cause I’m breaking down
    – Çünkü ben parçalanıyorum
    And I need you here
    – Ve sana burada ihtiyaç duyuyorum
    With me now
    – Şimdi benimle

    Should I give it all up?
    – Hepsinden vaz mı geçmeliyim
    Should I give it all up?
    – Hepsinden vaz mı geçmeliyim

    Could you hold my hand?
    – Elimi tutar mısın
    ‘Cause it’s getting dark
    – Çünkü karanlıklaşıyor
    And I’m losing grip
    – Ve ben kaybediyorum
    On my heart
    – Kalbimdeki ipi
    Could you lift me up
    – Beni kaldırır mısın?
    ‘Cause I’m breaking down
    – Çünkü ben parçalanıyorum
    And I need you here
    – Ve sana burada ihtiyaç duyuyorum
    With me now
    – Şimdi benimle

  • Billie Eilish – 8 Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Billie Eilish – 8 Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Wait a minute, let me finish
    – Bekle bir dakika, bitireyim söyleyeceklerimi
    I know you don’t care, but can you listen?
    – Umrunda değil biliyorum ama dinler misin?
    I came committed, guess I overdid it
    – Sana düşkün oldum, abarttım galiba biraz
    Wore my heart out on a chain around my neck
    – Kalbimi boynuma zincirleyip kendimi yordum

    So I think I better go
    – Gitsem iyi olur sanırım
    I never really know how to please you
    – Seni nasıl memnun ederim hiç bilemiyorum
    You’re lookin’ at me like I’m see-through
    – İçimi okuyormuşsun gibi bakıyorsun bana
    I guess I’m gonna go
    – Sanırım gideceğim
    I just never know how you feel
    – Ne hissettiğini asla bilemiyorum
    Do you even feel anything?
    – Bir şey hissediyor musun ki hiç?

    You said, “Don’t treat me badly,”
    – “Bana kötü davranma” dedin
    But you said it so sadly
    – Ama üzülerek söyledin
    So I did the best I could
    – Yapabileceğimin en iyisini yaptım
    Not thinking you would have left me gladly
    – Beni böylesine memnun bırakacağını düşünmedim
    I know you’re not sorry
    – Üzgün değilsin biliyorum
    Why should you be?
    – Neden olasın ki?
    ‘Cause who am I to be in love
    – Çünkü ben kimim ki aşık olayım
    When your love never is for me, me
    – Aşkın asla bana göre değilken, ben

    So I think I better go
    – Gitsem iyi olur sanırım
    I never really know how to please you
    – Seni nasıl memnun ederim hiç bilemiyorum
    You’re lookin’ at me like I’m see-through
    – İçimi okuyormuşsun gibi bakıyorsun bana
    I guess I’m gonna go
    – Sanırım gideceğim
    I just never know how you feel
    – Ne hissettiğini asla bilemiyorum
    Do you even feel anything?
    – Bir şey hissediyor musun ki hiç?

  • Eminem – 8 Mile Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Eminem – 8 Mile Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Sometimes I just feel like, quittin I still might
    – Bazen bırakıp gidesim geliyor, hala bırakabilirim

    Why do I put up this fight, why do I still write
    – Neden bu savaşı veriyorum, neden hala yazıyorum

    Sometimes it’s hard enough just dealin with real life
    – Bazen sadece gerçek hayatla uğraşmak bile yeteri kadar
    zor

    Sometimes I wanna jump on stage and just kill mics
    – Bazen sahneye zıplayıp mikrofonların canına okumak
    istiyorum

    And show these people what my level of skill’s like
    – Ve bu insanlara beceri düzeyimin nasıl olduğunu
    göstermek istiyorum

    But I’m still white, sometimes I just hate life
    – Ama hala beyazım, bazen hayattan nefret ediyorum

    Somethin ain’t right, hit the brake lights
    – Birşeyler yolunda değil, trafik lambasına çarptım

    Facing this stage fright, drawin a blank like
    – Sahne korkusuyla yüzleşmek, böyle bir boşluk bırakıyor

    Da-duh-duh-da-da, it ain’t my fault
    – Da-duh-duh-da-da, bu benim hatam değil

    Cry-ing eye balls, my inside crawl
    – Göz kürelerim ağlıyor , içim ürperiyor

    And I clam up (wham) I just slam shut
    – Ve gıkımı çıkarmıyorum, sadece çenemi çat diye
    kapatıyorum

    I just can’t do it, my whole manhood’s
    – Yapamıyorum işte, bütün erkekliğim

    Just been stripped, I have just been evict
    – Biraz once soyuldu, biraz once tahliye edildim

    So I must in get hope to bust in, split
    – Bu yüzden tekrar hapse girip, dış dünyadan
    ayrılmalıyım

    Man fuck this shit yo, I’m goin the fuck home
    – Dostum s.ktir et bu b.ku, lanet evime gidiyorum

    World on my shoulders as I run back to this 8 Mile
    Road
    – Tekrar 8 mile yoluna doğru seyrederken dünya
    omuzlarımda

    I’m a man, I’ma make a new plan
    – Ben bir erkeğim, yeni bir plan yapacağım

    Time for me to just stand up, and travel new land
    – Benim için ayağa kalkma ve yeni bir diyara yolculuk
    etme zamanı

    Time for me to just take matters into my own hands
    – Gerçekten dizginleri elime alma zamanı

    Once I move on from these tracks man I’ma never look
    back
    – Bu izlerden ilerledikten sonra dostum, asla geriye
    bakmayacağım

    (8 Mile Road) And I’m gone, I know right where I’m
    goin
    – (8 Mile Yolu) Ve ben çıktım, nereye gittiğimi
    biliyorum

    Sorry momma I’m grown, I must travel alone
    – Üzgünüm anne ben büyüdüm, yalnız seyahat etmeliyim

    Ain’t gonna follow no footsteps I’m makin my own
    – Hiç bir ayak izini takip etmeyeceğim, ben
    kendiminkileri yapıyorum

    Only way that I know how to escape from this 8 Mile
    Road
    – 8 Mile Yolu’ndan kaçmanın bildiğim tek yolu

    I’m walkin these train tracks, tryin to regain back
    – Bu tren raylarında yürüyorum, geri kazanmaya
    çalışıyorum

    The spirit I had ‘fore I go back to the same crap
    – Tekrar aynı saçmalığa gitmeden önce sahip olduğum
    ruhumu

    To the same plant, in the same pants
    – Aynı fabrikaya, ve aynı pantolonla

    Tryin to chase rap, gotta move ASAP
    – Rap’i kovalamaya çalışıyorum, en kısa zamanda harekete
    geçmeliyim

    And get a new plan, momma’s got a new man
    – Ve yeni bir plan yapmalıyım , annemin yeni bir erkeği
    var

    Poor little baby sister, she don’t understand
    – Zavallı küçük kız kardeşim, anlamıyor

    Sits in front of the TV, buries her nose in the pad
    – TV karşısında oturup, burnunu yastığa gömüyor

    And just colors until the crayon gets dull in her hand
    – Ve elindeki renkli kalem sönükleşene kadar çiziyor

    While she colors her big brother and mother and dad
    – Büyük ağabeyini, annesini ve babasını çizerken

    Ain’t no tellin what really goes on in her little head
    – Minik kafasında gerçekten neler olduğunu hiç
    söylemiyor

    Wish I could be the daddy that neither one of us had
    – Keşke ikimizin de sahip olamadığı baba olabilseydim

    But I keep runnin from somethin I never wanted so bad!
    – Ama herşeyden fazla istediğim şeyden kaçmaya devam ediyorum

    Sometimes I get upset, cause I ain’t blew up yet
    – Bazen üzülüyorum, çünkü henüz patlamadım

    It’s like I grew up, but I ain’t grow these two nuts yet
    – Büyüdüm gibi, ama hala cesaretimi toplayamadım

    Don’t gotta rep my step, don’t got enough pep
    – Adımlarımı tekrarlamamalıyım, yeteri kadar enerjim yok

    The pressure’s too much man, I’m just tryin to do
    what’s best
    – Baskı çok fazla adamım, sadece en iyi olanı yapmaya çalışıyorum

    And I try, sit alone and I cry
    – Ve çabalıyorum, yalnız başıma oturup ağlıyorum

    Yo I won’t tell no lie, not a moment goes by
    – Hey, hiç yalan söylemeyeğim, bir dakika bile geçmiyor
    ki

    That I don’t pray to the sky, please I’m beggin you
    God
    – Gökyüzüne dua etmeyeyim, lütfen sana yalvarıyorum
    tanrım

    Please don’t let me be pigeon holdin no regular job
    – Lütfen düzenli bir işi olmayan saf biri olmama izin
    verme

    Yo I hope you can hear me homie wherever you are
    – Hey, umarım beni duyabilirsin ahbap, her neredeysen

    Yo I’m tellin you dawg I’m bailin this trailer
    tomorrow
    – Hey sana söylüyorum dostum, yarın bu karavandan kurtuluyorum

    Tell my mother I love her, kiss baby sister goodbye
    – Anneme onu sevdiğimi söyleyip, kız kardeşime veda öpücüğü vereceğim

    Say whenever you need me baby, I’m never too far
    – Bana ne zaman ihtiyacın olursa bebeğim, asla çok uzakta değilim diyeceğim

    But yo I gotta get out there, the only way I know
    – Ve hey, buradan gitmeliyim, bildiğim tek yol

    And I’ma be back for you, the second that I blow
    – Ve patladığım anda senin için geri geleceğim

    On everything I own, I’ll make it on my own
    – Sahip olduğum herşeyi kendim kazanacağım

    Off to work I go, back to this 8 Mile Road
    – İşe gitmek için çıkıyorum, yine bu 8 Mile yoluna

    You gotta live it to feel it, you didn’t you wouldn’t
    get it
    – Bunu hissetmen için yaşaman lazım, yaşamadıysan sahip
    olamazsın

    Or see what the big deal is, why it wasn’t the
    skillest
    – Ya da büyük olayın ne olduğunu göremezsin, ve neden en
    iyisi değildi

    To be walkin this borderline of Detroit city limits
    – Detroit’in şehir sınırlarında yürüyor olmak

    It’s different, it’s a certain significance, a
    certificate of authenticity, you’d never even see
    – Bu farklı, bu kesinlike önemli, orjinallik
    sertifikası, asla görmeyi bile başaramazdın

    But it’s everything to me, it’s my credibility
    – Ama bu benim herşeyim, benim güvenilirliğim

    You never seen heard smelled or met a real MC
    – Hiç gerçek bir MC* yi görmedin, duymadın, koklamadın
    ve tanımadın

    Who’s incredible upon the same pedestal as me
    – Aynı sütunun üzerinde benim kadar inanılmaz olan

    But yet I’m still unsigned, havin a rough time
    – Ama hala işsizim, zor bir dönem geçiriyorum

    Sit on the porch with all my friends and kick dumb
    rhymes
    – Sundurmada tüm arkadaşlarımla oturup aptal kafiyeler
    yapıyorum

    Go to work and serve MC’s in the lunchline
    – İşe gidip öğlen yemeği kuyruğundaki MC’lere hizmet
    ediyorum

    But when it comes crunch time, where do my punchlines
    go
    – Ama dönüm noktası geldiğinde, yumruk gibi dizelerim
    nereye gidiyor

    Who must I show, to bust my flow
    – Kime göstermeliyim, flow larımı patlatmak için

    Where must I go, who must I know
    – Nereye gitmeliyim, kimi tanımalıyım

    Or am I just another crab in the bucket
    – Yoksa sadece kovadaki başka bir yengeç miyim

    Cause I ain’t havin no luck with this little Rabbit so
    fuck it
    – Çünkü bu küçük Tavşan la hiç şansım yok, öyleyse
    s.ktir et onu

    Maybe I need a new outlet, I’m startin to doubt shit
    – Belki başka bir çıkış yerine ihtiyacım var, bu b.ktan
    şüphe etmeye başlıyorum

    I’m feelin a little skeptical who I hang out with
    – Kiminle takıldığım konusunda biraz şüpheci
    hissediyorum

    I look like a bum, yo my clothes ain’t about shit
    – Bir k.ç gibi görünüyorum, kıyafetlerim bu. b.kla
    ilgili değil

    If the Salvation Army tryin to salvage an outfit
    – Eğer Kurtuluş Ordusu bir kıyafeti kurtarmaya
    çalışıyorsa

    And it’s cold, tryin to travel this road
    – Ve hava soğuk, bu yolda seyahat etmeye çalışırken

    Plus I feel like I’m on stuck in this battlin mode
    – Artı bu savaş modunda takılıp kalmışım gibi
    hissediyorum

    My defenses are so up, but one thing I don’t want
    – Gardım tamamen düştü, ama istemediğim bir şey

    Is pity from no one, the city is no fun
    – Birinin bana acıması, şehir hiç eğlenceli değil

    There is no sun, and it’s so dark
    – Güneş yok, ve çok karanlık

    Sometimes I feel like I’m just bein pulled apart
    – Bazen uzaklara çekiliyormuşum gibi hissediyorum

    I’m torn in my limbs, by each one of my friends
    – Arkadaşlarımın her biri tarafından, kol ve
    bacaklarımdan ayrılıyorum

    It’s enough to make me just wanna jump out of my skin
    – Bu derimi yırtıp çıkmak istemem için yeterli

    Sometimes I feel like a robot, sometimes I just know
    not
    – Bazen bir robot gibi hissediyorum, bazen bilmiyorum

    What I’m doin I just blow, my head is a stove top
    – Ne yaptığımı, sadece patlıyorum, kafam sobanın üstü
    gibi

    I just explode, the kettle gets so hot
    – İnfilak ediyorum, çaydanlık çok ısınıyor

    Sometimes my mouth just overloads the ass that I don’t
    got
    – Bazem ağzım sahip olmadığım k.çı aşırı yüklüyor

    But I’ve learned, it’s time for me to U-turn
    – Ama öğrendim, benim için U-dönüşü yapma zamanı

    Yo it only takes one time for me to get burned
    – Hey sadece tek seferde yanıyorum

    Ain’t no fallin no next time I meet a new girl
    – Bundan sonra yeni bir kızla tanıştığım zaman
    yıkılmayacağım

    I can no longer play stupid or be immature
    – Artık aptalı oynayamam ve çocukça davranamam

    I got every ingredient, all I need is the courage
    – Tüm muhteviyata sahibim, tek ihtiyacım olan cesaret

    Like I already got the beat, all I need is the words
    – Tempo şimdiden başlamış gibi, tek ihtiyacım olan
    sözler

    Got the urge, suddenly it’s a surge
    – Dürtüye sahibim, birden bu bir dalgalanma

    Suddenly a new burst of energy is occurred
    – Birden yeni bir enerji patlaması gerçekleşti

    Time to show these free world leaders the three and a
    third
    – Bu Özgür Dünya nın liderlerine 313 ün ne olduğunu
    gösterme zamanı

    I am no longer scared now, I’m free as a bird
    – Artık korkmuyorum, bir kuş kadar özgürüm

    Then I turn and cross over the median curb
    – Sonra dönüp yolun ortasındaki engelin üzerinden
    geçiyorum

    Hit the verbs and all you see is a blur from 8 Mile
    Road
    – Can alıcı noktalara değiniyorum ve tek gördüğün 8 Mile
    Yolu’ndan bir karaltı

  • Khalid – 8teen Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Khalid – 8teen Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Yeah!
    – Evet
    Ha
    – Ha
    Yeah!
    – Evet
    Ha
    – Ha
    Woke up a little too late this morning
    – Bu sabah birazcık çok geç kalktım
    But I think I’ll be okay
    – Ama bence ben iyi olacağım
    I’ll be okay
    – İyi olacağım
    Damn, my car still smells like marijuana
    – Kahretsin, arabam hala esrar gibi kokuyor
    My mom is gonna kill me
    – Annem beni öldürecek
    Gonna kill me
    – Beni öldürecek
    Traffic’s backed up from corner to corner
    – Trafik köşeden köşeye tıkanmış
    So I guess I’ll hit the highway
    – Sanırım ben otoyola vuracağım
    The highway
    – Otoyola
    Shake away all the stress off my shoulders
    – Bütün stresi omuzlarımdan aldım
    Gonna have a good day
    – Bugün iyi bir gün olacak
    A good day
    – İyi bir gün
    Because I’m eighteen
    – Çünkü ben on sekizim


    And I still live with my parents
    – Ve hala ailemle yaşıyorum
    Yeah they’re not like yours
    – Evet onlar seninki gibi değil
    Well yours are more understanding
    – Peki seninkiler daha anlayışlı
    I’ve never fell in love
    – Ben asla aşık olmadım
    I saved those feelings for you
    – Bu hisleri senin için sakladım
    So let’s do all the stupid shit that young kids do
    – Genç çocukların yaptığı bütün aptal şeyleri yapalım
    It’s me and you, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ben ve sen, ooh ooh
    You, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Sen, ooh ooh ooh ooh
    Just me and you, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Sadece ben ve sen, ooh ooh, ooh, ooh
    Let’s do all the stupid shit that young kids do
    – Genç çocukların yaptığı bütün aptal şeyleri yapalım
    No I’ve never really been the smartest
    – Hayır ben asla gerçekten çok akıllı olmadım
    Yeah I’ve made my mistakes
    – Evet yanlışlarım oldu
    My mistakes
    – Yanlışlarım
    You were there when times were at their darkest
    – Onların en kötü zamanında sen oradaydın
    Always showing me the way
    – Her zaman bana yolu gösterdin

    Lead the way
    – Yola öncülük ettin
    Your love seems to cut me deep, the sharpest
    – Aşkın beni derinden kesti gibi gözüküyor, en derinden
    You’ll always have a part of me
    – Her zaman benim bir parçam olacaksın
    A part of me
    – Bir parçam
    Losing you has always been the hardest
    – Seni kaybetmek her zaman zor oldu
    I wish it were the old days (oh I wish it were the old days)
    – Keşke o eski günler gibi olsaydı (oh keşke o eski günler gibi olsaydı)
    ‘Cause I was eighteen
    – Çünkü biz on sekizdik
    And I still lived with my parents
    – Ve ben hala ailemle yaşıyorum
    Yeah they’re not like yours
    – Evet onlar seninki gibi değil
    Well yours were more understanding
    – Peki seninkiler daha anlayışlı
    I never fell in love
    – Ben asla aşık olmadım
    I saved those feelings for you
    – Bu hisleri senin için sakladım
    When we did all the stupid shit that young kids do
    – Genç çocukların yaptığı bütün aptal şeyleri yaptığımızda
    Just me and you, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Sadece ben ve sen, ooh ooh, ooh, ooh
    You, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Sen, ooh ooh ooh ooh

    Just me and you, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Sadece ben ve sen, ooh ooh, ooh, ooh
    Let’s do all the stupid shit that young kids do
    – Genç çocukların yaptığı bütün aptal şeyleri yapalım
    It’s me and you
    – Ben ve sen
    You
    – Sen
    You, ooh, ooh, ooh
    – Sen ooh ooh ooh
    You
    – Sen
    Just me and you
    – Sadece ben ve sen
    You
    – Sen
    You, ooh, ooh, ooh
    – Sen ooh ooh ooh
    Hey…hey
    – Hey… hey
    Because I’m eighteen
    – Çünkü ben on sekizim
    And I still live with my parent
    – Ve hala ailemle yaşıyorum
    Yeah they’re not like yours
    – Evet onlar seninki gibi değil
    Well yours are more understanding
    – Peki seninkiler daha anlayışlı
    I’ve never fell in love
    – Ben asla aşık olmadım
    I saved those feelings for you
    – Bu hisleri senin için sakladım
    So let’s do all the stupid shit that young kids do
    – Genç çocukların yaptığı bütün aptal şeyleri yapalım
    It’s me and you, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ben ve sen, ooh ooh
    It’s me and you, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ben ve sen, ooh ooh
    Just me and you, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Sadece ben ve sen, ooh ooh, ooh, ooh
    Let’s do all the stupid shit that young kids do
    – Genç çocukların yaptığı bütün aptal şeyleri yapalım
    It’s me and you, ooh, ooh
    – Ben ve sen, ooh ooh
    Noooo….
    – Hayır
    Just me and you, ooh, ooh
    – Sadece ben ve sen ooh ooh

  • Damien Rice – 9 Crime Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Damien Rice – 9 Crime Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Leave me out with the waste
    – Çöplerin arasında bırak beni
    This is not what i do
    – Ben böyle yapmam
    İt`s the wrong kind of place
    – Yanlış yer burası
    To be thinking of you
    – Seni düşünmek için
    İt`s the wrong time
    – Yanlış zaman
    For somebody new
    – Yeni biri için

    İt`s a small crime
    – Küçük bir suç bu
    And i`ve got no excuse
    – Ve hiçbir bahanem yok

    İs that alright?
    – Bir sakıncası var mı?
    Give my gun away when it`s loaded
    – Doluyken silahımı bırakmamın
    İs that alright?
    – Bir sakıncası var mı?
    İf u dont shoot it how am i supposed to hold it
    – Sen vurmazsan ben nasıl tutabilirim?
    İs that alright?
    – Bir sakıncası var mı?
    Give my gun away when it`s loaded
    – Doluyken silahımı bırakmamın
    İs that alright
    – Bir sakıncası var mı?
    İs that alright with u?
    – Senin için bir sakıncası var mı?

    Leave me out with the waste
    – Çöplerin arasında bırak beni
    This is not what i do
    – Ben böyle yapmam
    İt`s the wrong kind of place
    – Yanlış yer burası
    To be cheating on you
    – Seni aldatmak için
    İt`s the wrong time
    – Yanlış zaman
    But she`s pulling me through
    – Ama beni içine çekiyor

    İt`s a small crime
    – Küçük bir suç bu
    And i`ve got no excuse
    – Ve hiçbir bahanem yok.

    İs that alright?
    – Bir sakıncası var mı?
    Give my gun away when it`s loaded
    – Doluyken silahımı bırakmamın
    iİs that alright?
    – Bir sakıncası var mı?
    İf u dont shoot it how am i supposed to hold it
    – Sen vurmazsan ben nasıl tutabilirim?
    İs that alright?
    – Bir sakıncası var mı?
    Give my gun away when it`s loaded
    – Doluyken silahımı bırakmamın
    İs that alright
    – Bir sakıncası var mı?
    İs that alright with u?
    – Senin için bir sakıncası var mı?

    İs that alright?
    – Bir sakıncası var mı?
    İs that alright?
    – Bir sakıncası var mı?
    İs that alright with u?
    – Senin için bir sakıncası var mı?
    İs that alright?
    – Bir sakıncası var mı?
    İs that alright?
    – Bir sakıncası var mı?
    İs that alright with u?
    – Senin için bir sakıncası var mı?

    No…
    – Hayır…

  • Miley Cyrus – 23 Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Miley Cyrus – 23 Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    I’m in the club high off purp with some shades on
    – Bazı gölgeler açıkken kulüpte yüksek bir purp içindeyim
    Tatted up, mini skirt with my J’s on
    – Tatted up, mini etek with my J’s on

    J’s on my feet
    – J ayaklarımın üzerinde
    J’s on my feet
    – J ayaklarımın üzerinde
    J’s on my feet
    – J ayaklarımın üzerinde
    So get like me
    – Bu yüzden benim gibi olsun

    I be in the club standing on the couch
    – Kanepede duran kulüpte olacağım
    In them Wolf Greys like it’s my house
    – Onlarda Kurt Grileri benim evimmiş gibi
    Drinking out the bottle, I got no respect
    – Şişeyi içiyorum, saygım yok
    Looking like a model, you just got a check
    – Bir model gibi görünüyorsun, sadece bir çek aldın
    I back it up, cause I don’t give a fuck
    – Yedekledim, çünkü umurumda değil
    If you’re a lame, that’s a shame you can’t hang with us
    – Eğer eziksen, bizimle takılamaman çok yazık
    I’m MC Hammer fly, you can’t touch
    – Ben MC Hammer sinek, dokunamazsın
    J’s so fly I should work at Flight Club
    – J çok uçuyor, Flight Club’da çalışmalıyım

    Put on my J’s and dance the whole night away
    – J’lerimi giy ve bütün gece dans et
    I’m naughty by nature like I’m hip-hop hooray
    – Yaşasın hip-hop gibi doğası gereği yaramazım
    With my hands in the sky, I wave ‘em from side to side
    – Ellerim gökyüzünde, onları bir yandan diğer yana sallıyorum
    My feet on the floor, I’m ’bout to turn up now
    – Ayaklarım yerde, şimdi ortaya çıkmak üzereyim

    I be rockin’ J’s or
    – Rockin ‘J’s veya
    I be rockin’ Taylors
    – Taylors rock yapıyorum
    I got lots of flavors, my kick game is major
    – Çok fazla tatım var, vuruş oyunum büyük
    More kicks than the players, call me up I’m scorinHit it like a free throw, tongue out like I’m Jordan
    – Oyunculardan daha fazla tekme, beni ara, gol atıyorum, serbest atış Gibi vur, Ürdün’üm gibi dil dışarı
    Smiley, Miley, come swing the thing right by me
    – Smiley, Miley, gel hemen yanıma salla
    Gotta a joint if you wanna get stoned, got choppers if they wanna try me
    Pro athlete I’m not no wannabe
    – Eğer sarhoş olmak istiyorsan bir lokma lazım, beni denemek isterlerse – Helikopterler var
    Waitress asked how many bottles? I said 23
    – Garson kaç şişe sordu? 23 dedim

    I stay showin’ out, my kick game is a beast
    – Göstermeye devam ediyorum, tekme oyunum bir canavar
    I got thirty pair of J’s that ain’t never been released
    – Asla serbest bırakılmamış otuz çift J var
    Flu game twelve, Space Jam 11
    – Grip oyunu on iki, Space Jam 11
    On the hype beast sick, they gon’ need a paramedic
    – Yutturmaca hasta hasta, bir sağlık görevlisine ihtiyaçları olacak
    Turn up, turn up, turn up, I got trippy, I stay live
    – Aç, aç, aç, tökezledim, canlı kalıyorum
    All this purple in my cup, match them grape 5’s
    V– Kupamdaki tüm bu morlar, üzüm 5’leriyle eşleşiyor
    I’m so high, I got three bitches that go bi
    – Çok yüksekteyim, bi giden üç kaltağım var
    I’m so fly, I’m gettin’ head like a blow dryer
    – Çok uçuyorum, bir fön makinesi gibi kafamı buluyorum

  • Chase Atlantic – 23 Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Chase Atlantic – 23 Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    I’m fading away, off some kind of drug
    – Bir tür uyuşturucudan uzaklaşıyorum
    Maybe it’s lust, maybe it’s love
    – Belki şehvettir, belki aşktır
    I know I said I’d straighten out a week ago
    – Biliyorum bir hafta önce düzelteceğimi söyledim
    I’m feeling though, ’bout to reach my peak, you know
    – Yine de zirveme ulaşmak üzereyim, biliyorsun
    The city’s got me falling off
    – Şehir beni düşürdü
    I’m fading away, I’m losing my head
    – Soluyorum, kafamı kaybediyorum
    I know you said leave, but fuck what you said
    – Git dediğini biliyorum ama ne dediğini siktir et
    ‘Cause you’ve been steady, crawling on your knees again
    – Çünkü sabit oldun, yine dizlerinin üzerinde sürünüyorsun
    You need a friend
    – Bir arkadaşa ihtiyacın var
    And I’ve been on the pills again
    – Ve yine hapları kullandım

    Baby’s only twenty-three
    – Bebek sadece yirmi üç yaşında
    Dancing under lights since she was seventeen
    – On yedi yaşından beri ışıklar altında dans ediyor
    Her brain’s flooded with ketamine
    – Beyni ketaminle dolu
    High from everybody, low from self-esteem
    – Herkesten yüksek, benlik saygısı düşük
    It’s selfish but she never sleeps
    – Bencilce ama o asla uyumaz
    Honestly, she needs a little sympathy
    – Açıkçası biraz sempatiye ihtiyacı var
    Look what’s gotten into me?
    – Bak bana ne oldu?
    But baby’s only twenty-three
    – Ama bebek sadece yirmi üç yaşında
    Baby’s only twenty-three
    – Bebek sadece yirmi üç yaşında

    I’m caught in the buzz
    – Vızıltıya yakalandım
    Another one down, I’m pushing my luck
    – Biri daha aşağı, şansımı zorluyorum
    The future’s never looked so bright, it’s blinding me
    – Gelecek hiç bu kadar parlak görünmemişti, beni kör ediyor
    It’s hard to see, I’m swimming through dopamine
    – Görmek zor, dopamin ile yüzüyorum
    Your body looks like heaven and
    – Vücudun cennete benziyor ve
    I wanna give up, I just wanna leave
    – Vazgeçmek istiyorum, sadece gitmek istiyorum
    I’m floating away, I’m caught in the breeze
    – Uzaklaşıyorum, esintiye yakalandım
    But she’s been so dramatic with these paragraphs
    – Ama bu paragraflarla çok dramatik davrandı
    Her broken heart, chemicals can mend it fast
    – Kırık kalbi, kimyasallar onu hızla onarabilir

    Baby’s only twenty-three
    – Bebek sadece yirmi üç yaşında
    Dancing under lights since she was seventeen
    – On yedi yaşından beri ışıklar altında dans ediyor
    Her brain’s flooded with ketamine
    – Beyni ketaminle dolu
    High from everybody, low from self-esteem
    – Herkesten yüksek, benlik saygısı düşük
    It’s selfish but she never sleeps
    – Bencilce ama o asla uyumaz
    Honestly, she needs a little sympathy
    — Açıkçası biraz sempatiye ihtiyacı var
    Look what’s gotten into me?
    – Bak bana ne oldu?
    But baby’s only twenty-three
    – Ama bebek sadece yirmi üç yaşında
    Yeah, baby’s only twenty-three
    – Evet, bebek sadece yirmi üç yaşında

    I can’t believe this is happening
    – Bunun olduğuna inanamıyorum
    What did I do? What did she do to me?
    – Ne yaptım? Bana ne yaptı
    This isn’t true to me, she’s quite acute it seems
    – Bu benim için doğru değil, öyle görünüyor ki oldukça akut
    Now I’m seeking therapy, she won’t be there for me
    – Şimdi terapi arıyorum, o benim için orada olmayacak
    Mending my brain again
    – Beynimi tekrar tamir ediyorum
    Please don’t give up on me
    – Lütfen benden vazgeçme
    This hurts tremendously
    – Bu çok acıtıyor
    How will this end for me?
    – Bu benim için nasıl bitecek?
    Deal with this happening, deal with this happening?
    – Bununla başa çık, bununla başa çık?
    Fuck it she’s dead to me
    – Siktir et o benim için öldü
    I’m on her frequency
    – Onun frekansındayım
    I know the shit that she’s thinking
    – Onun düşündüğü şeyi biliyorum
    I know the shit that she’s thinking
    – Onun düşündüğü şeyi biliyorum
    I’m on her frequency
    – Onun frekansındayım

    Twenty-three
    – Yirmi üç
    Dancing under lights since she was seventeen
    – On yedi yaşından beri ışıklar altında dans ediyor
    Her brain’s flooded with ketamine
    – Beyni ketaminle dolu
    High from everybody, low from self-esteem
    – Herkesten yüksek, benlik saygısı düşük
    It’s selfish but she never sleeps
    – Bencilce ama o asla uyumaz
    Honestly, she needs a little sympathy
    – Açıkçası biraz sempatiye ihtiyacı var
    Look what’s gotten into me?
    – Bak bana ne oldu?
    But baby’s only twenty-three
    – Ama bebek sadece yirmi üç yaşında
    Baby’s only twenty-three
    – Bebek sadece yirmi üç yaşında

  • Eminem – 3 A.M. Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Eminem – 3 A.M. Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Ohh Noo
    – Oh hayır
    Oh(yea) oh(yea) oh(yea)
    – Oh (evet) Oh (evet) Oh (evet)
    Ohh Noo
    – Oh hayır
    Oh(yea) oh(yea) oh(yea)
    – Oh (evet) Oh (evet) Oh (evet)
    Ohh Noo
    – Oh hayır
    Oh(yea) oh(yea) oh(yea) oh(yea)oh(yea)
    – Oh (evet) Oh (evet) Oh (evet) Oh (evet)
    Ohh
    – Woahh

    There is no escaping (yo)(yooo)
    – Kaçış yok (yo)(yooo)
    Theres no place to hide(yooo)(yooo)
    – Saklanacak yer yok (yo)(yooo)
    You scream “someone save me”(yo)(yooo)
    – Çığlık atıyorsun ‘biri beni kurtarsın’ (yo)(yooo)
    But they dont pay no mind( yooo) (yooo)
    – Ama onlar kulak asmıyor (yo)(yooo)
    (Good night)
    – (İyi geceler)
    Good bye
    – Güle güle

    Your walkin down a horror corridor
    – Bir korku koridorundan aşaı yürüyorsun
    Its almost 4 in the mornin
    – Saat neredeyse sabahın 4’ü
    And your in a-
    – Ve sen bir
    Nightmare
    – Kabusun içindesin
    Its HORRIBLE
    – Bu KORKUNÇ
    Right theres the coroner
    – Sorgu yargıcı tam orada
    Waitin for you
    – Seni bekliyor
    To turn the corner
    – Köşeyi dönmek için
    So he can corner ya
    – Sana da dönebilir
    Your a goner
    – Sen gidicisin
    Hes on ta ya
    – Senin farkında
    Out the corner of his cornea
    – Köşeden korneasıyla
    He just saw you run
    – Senin koştuunu görüyor

    All you want is to rest
    – Tek istediğin dinlenmek
    Cause you cant run anymore
    – Çünkü daha fazla koşamazsın
    Your done
    – Bittin
    All he wants is to kill you in front of an audience
    – Onun tek istediği seni izleyicilerin önünde
    While everybody
    – Herkes
    Is watchin in the party applauding it
    – Partide onu alkışlarken öldürmek
    Here I sit while Im caught up in deep thought again
    – Yine derin bir düşünceye dalıp buraya oturdum
    Contemplating my next plot again
    – Tekrar sonraki hareketimi düşünüyorum
    Swallowin the Klonopin
    – Klonopin’i yutuyorum
    While Im noddin
    – Başımı aşağı ve yukarı
    Inout on the autumn and
    – Sallarken sonbaharda ve
    If the ramada inn
    – Eğer ramada oteli
    Holdin onto the pill bottle then
    – Hap kutusunu tutmaya çalışırsa

    Lick my fingerswirl it round the bottom
    – Parmağımı yala ve şişenin etrafında dön
    And make sure I got all of it
    – Ve benim hepsini aldığımdan emin ol
    Wake up naked at McDonalds
    – McDonaldsta çıplak uyandım
    With
    – Üzerim
    Blood all over me
    – Tamamen kanka kaplanmış halde
    Dead bodies
    – Ölü bedenler
    Behind the counter
    – Tezgahın arkasında
    SHIT
    – LANET OLSUN
    Guess I must of just blacked out again
    – Yine kendimi kaybetmiş olduğumu hatırlıyorum
    NOT AGAIN
    – BİR DAHA ASLA

    Its 3 a.m in the mornin
    – Saat sabahın 3’ü
    Put my key in the door and
    – Anahtarımı kapıya sokuyorum ve
    Bodies layin all of the floor and
    – Bedenler yerde uzanıyor
    I dont remember how they got there but I guess I must of killed em
    – Oraya nasıl geldiklerini hatırlamıyorum ama onları ben öldürmüş Olmalıyım
    Killed em
    – Öldürmüş
    I said
    – Söyledim
    Its 3 a.m in the mornin
    – Saat sabahın 3’ü
    Put my key in the door and
    – Anahtarımı kapıya sokuyorum ve
    Bodies layin all of the floor and
    – Bedenler yerde uzanıyor
    I dont remember how they got there but I guess I must of killed em
    – Oraya nasıl geldiklerini hatırlamıyorum ama onları ben öldürmüş olmalıyım Killed em
    Killed em
    – Öldürmüş

    Sitting nude in my living room
    – Oturma odamda çıplak oturuyorum
    Its almost noon
    – Neredeyse öğlen oldu
    I wonder whats on the tube
    – Televizyonda ne var merak ediyorum
    Maybe theyll show some boobs
    – Belki bana göğüs gösterirler
    Surfing every channel
    – Her kanalları açıyorum
    Until I find Hannah Montana
    – Hannah Montana’yı bulana kadar
    Then I reach for the aloelanalin
    – Sonra aloe ve lanaline uzanıyorum
    Bust all over the wall paneldismantlin
    – Tüm duvar kaplamasını kırıp döküyorum
    Every candle on top of the fire place
    – Şöminenin üzerindeki tüm mumlar

    Grab my flannelmy bandana then
    – Fanilayı ve sonra bandanayı yakalıyor
    Kiss the naked mannequin man again
    – Tekrar çıplak erkek mankeni öpüyor
    You can see him standin in my
    – Onu ayakta dururken görebilirsin
    Front window
    – Penceremin önünde
    If you look in
    – Eğer içeri bakarsan
    Im just a holigan
    – Ben sadece bir holiganım
    Whos used to usin hallicinogens
    – Hallicinogen kullananlardan
    Causin illusions again
    – Yine hayal görmey neden oluyor
    Brain contusions again
    – Beyin çürüyor yine
    Cuttingbruising the skin
    – Cildi kesiyor ve çürütüyor
    Raise the scissorspins
    – Makaslar ve iğneler yükseldiğinde
    Jesus when does it end
    – İsa yapsaydı biterdi
    Phases that I go through
    – Benim kat ettiğim aşamaları
    DazedIm so confused
    – Sersemleştim ve kafam karıştı
    Days that I dont know who
    – Kim olduğumu bilmediğim günler
    Gave these molecules too
    – Bu molekülleri verdi
    Me
    – Bana
    What am I gone do
    – Ne yapacağım
    Had the prodical son
    – Müsrif çocuğu
    The diabolical one
    – Şeytani olanı
    Very methodical
    – Çok düzenli bir şekilde
    I slaughtered them
    – Hepsini boğazladım

    Its 3 a.m in the mornin
    – Saat sabahın 3’ü
    Put my key in the door and
    – Anahtarımı kapıya sokuyorum ve
    Bodies layin all of the floor and
    – Bedenler yerde uzanıyor
    I dont remember how they got there but I guess I must of killed em
    – Oraya nasıl geldiklerini hatırlamıyorum ama onları ben öldürmüş olmalıyım
    Killed em
    – Öldürmüş
    I said
    – Söyledim
    Its 3 a.m in the mornin
    – Saat sabahın 3’ü
    Put my key in the door and
    – Anahtarımı kapıya sokuyorum ve
    Bodies layin all of the floor and
    – Bedenler yerde uzanıyor
    I dont remember how they got there but I guess I must of killed em
    – Oraya nasıl geldiklerini hatırlamıyorum ama onları ben öldürmüş olmalıyım Killed em
    Killed em
    – Öldürmüş

    She puts the lotion in the bucket
    – Kız losyonunu kovaya koyar
    He puts the lotion on the skin
    – Erkek losyonu yüzüne sürer
    Or else it gets the hose again
    – Veya tekrar hortumlanır
    She puts the lotion in the bucket
    – Kız losyonunu kovaya koyar
    He puts the lotion on the skin
    – Erkek losyonu yüzüne sürer
    Or else it gets the hose again
    – Veya tekrar hortumlanır

    I duckI slash slicegash
    – Kaçarım ve dilim dilim keserim ve yaralarım
    Last night was a blast
    – Dün gece bir patlamaydı
    I cant quite remember when I
    – Pek hatırlayamıyorum
    Had that much fun
    – Çok eğlendiğimi
    Off a half pint of the jack
    – Jackin yarım litresi kapalı
    My last vica half
    – Benim son vica yarım
    A flashlight
    – Bir fotoğraf makinesi flaşı
    Up Kim Kardashians ass
    – Kim Kardashian’ın kıçından yukarı

    I remember the first time
    – İlk kez hatırlıyorum
    I dismembered a family member
    – Bir aile üyesini parçalarına ayırdığımı
    December I think it was
    – Aralık ayıydı galiba
    I was having drinks with my cuz
    – Kuzenimle içiyordum
    And I wrapped him
    – Ve onu
    In Christmas lights
    – Noel ışıklarına sardım
    Pushed him into the stinkin tub
    – Pis küvete itikledim
    Cut him up into pieces
    – Onu parçalarına ayırdım
    Then just when I went to drink his
    – Sonra onun kanını
    Blood
    – İçerken
    I thought I outta drink this bath water
    – Onun banyo suyunu içmeyi düşündüm
    That outta be fun
    – Eğlenceli olabilirdi
    Thats when my days of serial murder man slaughter begun
    – İşte o zaman benim seri cinayet adam öldürme günlerim başladı
    The sight of blood excites me
    – Kan görmek beni heycanlandırır
    That might be an artery son
    – Bu bir atardamar oğlu olabilir
    Your blood curdling screams
    – Kanın çığlıkları koyulaştırır
    Just dont seem to bother me none
    – Yalnızca beni hiç rahatsız eder gibi görünmüyor
    Its 3 am
    – Saat 3
    And here I come
    – Ve buraya geldim
    So you should probably run
    – Sen muhtemelen kaçarsın
    A secret passage way around here
    – Buralardaki bir gizli yoldan
    Man theres got to be one
    – Adamım tek olmalı
    Oh no theres probably none
    – Olamaz, muhtemelen bir tane olmalı
    He can scream all that he wants
    – İstediği kadar çığlık atabilir
    Top of his lungs
    – Ciğerleri patlayana kadar
    It aint no stoppin me from choppin him up(up)
    – Bu onu parçalamama engel olmaz

    Its 3 a.m in the mornin
    – Saat sabahın 3’ü
    Put my key in the door and
    – Anahtarımı kapıya sokuyorum ve
    Bodies layin all of the floor and
    – Bedenler yerde uzanıyor
    I dont remember how they got there but I guess I must of killed em
    – Oraya nasıl geldiklerini hatırlamıyorum ama onları ben öldürmüş olmalıyım
    Killed em
    – Öldürmüş
    I said
    – Söyledim
    Its 3 a.m in the mornin
    – Saat sabahın 3’ü
    Put my key in the door and
    – Anahtarımı kapıya sokuyorum ve
    Bodies layin all of the floor and
    – Bedenler yerde uzanıyor
    I dont remember how they got there but I guess I must of killed em
    – Oraya nasıl geldiklerini hatırlamıyorum ama onları ben öldürmüş olmalıyım Killed em
    Killed em
    – Öldürmüş

    (He will riiisssee)~ in whispers
    – (O doğacaaaak) ~ fısıltılardan
    (He will riiisssee)
    – (O doğacaaaak)

    Yooo (yoooo)
    – A yoooo (a yoooo)
    Yooo (yoooo)
    – A yoooo (a yoooo)
    Yooo (yoooo)
    – A yoooo (a yoooo)
    Yooo (yoooo)
    – A yoooo ( a yoooo)

  • Loic Nottet – 29 Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Loic Nottet – 29 Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    She said I never want to hurt you again
    – Seni yeniden asla incitmek istemiyorum dedi
    I said I never want this to come to an end
    – Ben de bunun asla sona ermesini istemedim dedim
    She said look at me baby, these tears we run out
    – O bana bak dedi, bu gözyaşları biz tükendik
    I said I took you for granted but I can’t be without you
    – Ben senin kıymetini bilemedim dedim ama sensiz olamam

    Please can we just say
    – Lütfen sadece diyebilir miyiz;
    Pretty lies, pretty lies
    – Beyaz yalanlar beyaz yalanlar
    Lie to each other again
    – Birbirimize tekrar yalan söyleyebilir miyiz?
    One last time
    – Son kez

    Slowly let me down
    – Beni yavaşça hayal kırıklığına uğrat
    Every word pulls me apart
    – Her kelime beni parçalıyor
    Gently tell me how
    – Nazikçe bana nasıl olduğunu söyle;
    To forgive me now
    – Beni şimdi affetmenin
    ‘Cause all I need is on your lips
    – Çünkü tüm ihtiyacım olan senin dudakların
    Tell my enemy
    – Düşmanıma söyle
    They’re my remedy
    – Onlar benim çarem
    So slowly let me down
    – O zaman ben yavaşça hayal kırıklığına uğrat
    Give me a kiss just one last time
    – Bana bir öpücük ver son kez
    Ooh ooh ooh ooh ooh ooh
    – Ooh ooh ooh ooh ooh ooh
    Give me a kiss just one last time
    – Bana bir öpücük ver son kez
    Ooh ooh ooh ooh ooh ooh
    – Ooh ooh ooh ooh ooh ooh

    As we both sat in your car
    – İkimizde arabanda otururken
    Talking about the past
    – Geçmiş hakkında konuşuyorduk
    As we were facing each other
    – Birbirimizle yüzleşirken
    We were falling apart, yeah
    – Biz parçalanıyorduk evet

    Please can we just say
    – Lütfen sadece söyleyebilir miyiz?
    Pretty lies, pretty lies
    – Pembe yalanlar pembe yalanlar
    Lie to each other again
    – Birbirimize yeniden yalan söyleyelim
    One last time
    – Son kez

    Slowly let me down
    – Beni yavaşça hayal kırıklığına uğrat
    Every word pulls me apart
    – Her kelime beni parçalıyor
    Gently tell me how
    – Nazikçe bana nasıl olduğunu söyle;
    To forgive me now
    – Beni şimdi affetmenin
    ‘Cause all I need is on your lips
    – Çünkü tüm ihtiyacım olan senin dudakların
    Tell my enemy
    – Düşmanıma söyle
    They’re my remedy
    – Onlar benim çarem
    So slowly let me down
    – O zaman ben yavaşça hayal kırıklığına uğrat
    Give me a kiss just one last time
    – Bana bir öpücük ver son kez
    Ooh ooh ooh ooh ooh ooh
    – Ooh ooh ooh ooh ooh ooh

    Nights so long, days longer
    – Geceler çok uzun günler daha da
    It seems no end in sight
    – Görünüşte sonu yok gibi duruyor
    I lost it all, the 29
    – Hepsini kaybettim 29 da
    That October night
    – O ekim gecesi

    Slowly let me down
    – Beni yavaşça hayal kırıklığına uğrat
    Gently tell me how
    – Bana kibarca söyle

    Slowly let me down
    – Beni yavaşça hayal kırıklığına uğrat
    Every word pulls me apart
    – Her kelime beni parçalıyor
    Gently tell me how
    – Nazikçe bana nasıl olduğunu söyle;
    To forgive me now
    – Beni şimdi affetmenin
    ‘Cause all I need is on your lips
    – Çünkü tüm ihtiyacım olan senin dudakların
    Tell my enemy
    – Düşmanıma söyle
    They’re my remedy
    – Onlar benim çarem
    So slowly let me down
    – O zaman ben yavaşça hayal kırıklığına uğrat
    Give me a kiss just one last time
    – Bana bir öpücük ver son kez
    Ooh ooh ooh ooh ooh ooh
    – Ooh ooh ooh ooh ooh ooh
    Give me a kiss just one last time
    – Bana bir öpücük ver son kez
    Ooh ooh ooh ooh ooh ooh
    – Ooh ooh ooh ooh ooh ooh
    Last kiss on the 29
    – 29 da son öpücük
    Ooh ooh ooh
    – Ooh ooh ooh
    October night
    – Ekim gecesi