Daddy’s little girl started growing up – Babacığının küçük kızı büyümeye başladı She left the suburbs in the summer ’cause she fell in love – Yazın kenar mahalleleri bıraktı çünkü aşık oldu Temperature’s 101, uh, in the 405 – Isı 101, uh, 405’te Right around 6: 15, and she’s gotta be back by nine – 6.15 civarı, ve saat 9’a kadar geri dönmek zorunda Honey’s just 22, and she doesn’t know what to do – Tatlım sadece 22 yaşında ve ne yapacağını bilmiyor So I tell her, “Don’t cry, can’t worry ’bout time” – Bu yüzden ona söylüyorum, “Ağlama, zaman hakkında endişelenemezsin” You can’t worry ’bout time – Zaman hakkında endişelenemezsin And you can hit my line like — Ve benim hattımı arayabilirsin 24&7, 24&7, 24&7 – 24&7, 24&7, 24&7 I’ll be there to listen anytime – Dinlemek için her zaman burada olacağım I’ll be there to listen anytime – Dinlemek için her zaman burada olacağım Mama’s baby boy started blowin’ up – Annesinin minik oğlanı serpilmeye başladı Left his hometown, didn’t slow down – Memleketini terketti, yavaşlamadı ‘Cause he never fell far enough – Çünkü asla yeterince uzak hissetmedi
Headed out on PCH, uh, doing 58 – PCH’den dışarı gitti, uh, 58 yaparak Doesn’t want to be too late – Geç kalmak istemiyor So he’s switching lanes – Bu yüzden şeritleri değiştiriyor But he’s just 25 – Ama sadece 25 yaşında And he got his money, right? – Ve parasını aldı, değil mi? So I told him, “Don’t rush, just give it some time” – Bu yüzden ona dedim “Acele etme, biraz zaman ver” Just give it some time – Sadece biraz zaman ver You can hit my line like – Hattımı arayabilirsin 24&7, 24&7, 24&7 – 24&7, 24&7, 24&7 I’ll be there to listen anytime – Dinlemek için her zaman burada olacağım I know what it means to ya – Bunun senin için ne anlam ifade ettiğini biliyorum Any time, all day, every week, for ya – Her zaman, her gün, her hafta, senin için I’ll be there to listen and believe in ya – Dinlemek ve sana inanmak için burada olacağım It’s the same thing that I really need from ya – Senden gerçekten ihtiyacım olan şey bunun aynısı Time, we only get so much time – Zaman, çok fazla zaman alıyoruz And you can hit my line like – Ve benim hattımı arayabilirsin 24&7 (all day) 24&7 (all night) 24&7 – 24&7 (bütün gün) 24&7 (bütün gece) 24&7 I’ll be there to listen anytime – Dinlemek için her zaman burada olacağım 24&7, 24&7, 24&7 – 24&7, 24&7, 24&7 I’ll be there to listen anytime – Dinlemek için her zaman burada olacağım I’ll be there to listen any- – Dinlemek için burada olacağım her-
Twenty three seconds – Yirmi üç saniye All the things we love will die – Sevdiğimiz her şey ölecek Twenty three magic – Yirmi üç büyü If you can change your life – Yaşamını değiştirebilirsen Your tainted heart, my tainted love – Lekeli kalbin, lekeli aşkım Repent now, how many times? – Tövbe et şimdi, kaç kez? As long as you live, how many times? – Yaşamın boyunca, kaç kez? The world will go around – Dünya dönecek
He was a friend of mine, son of God – O dostumdu, Tanrı’nın oğlu He was a son of God – O Tanrı’nın bir oğluydu He was a son of a gun – O bir silahın oğluydu He was a friend of mine, son of God – O dostumdu, Tanrı’nın oğlu He was a son of God – O Tanrı’nın bir oğluydu He was a son of a gun – O bir silahın oğluydu
Twenty three seconds – Yirmi üç saniye In you I see a chance – İçinde bir şans görüyorum Twenty three magic – Yirmi üç büyü If you change the name of love – Sevginin adını değiştirirsen Your crazy heart, my crazy love – Çılgın kalbin, çılgın aşkım Repent now, how many times? – Tövbe et şimdi, kaç kez? As long as you wish, how many times? – Dilediğin kadar, kaç kez? The world will go around, how many times? – Dünya dönecek, kaç kez? As long as you want, how many times? – İstediğin kadar, kaç kez? The world will go around – Dünya dönecek
He was a friend of mine, son of God – O dostumdu, Tanrı’nın oğlu He was a son of God – O Tanrı’nın bir oğluydu He was a son of a gun – O bir silahın oğluydu He was a friend of mine, son of God – O dostumdu, Tanrı’nın oğlu He was a son of God – O Tanrı’nın bir oğluydu He was a son of a gun – O bir silahın oğluydu He was a friend of mine, son of God – O dostumdu, Tanrı’nın oğlu He was a son of God – O Tanrı’nın bir oğluydu He was a son of a gun – O bir silahın oğluydu
No limit in the sky that I won’t fly for ya – Senin için uçamayacağım gökyüzünde sınır yok No amount of tears in my eyes that I won’t cry for ya – Senin için dökmeyeceğim gözyaşım yok gözlerimde Oooh no – Oooo hayır With every breath, that I take – Aldığım her nefesle beraber I want you to share that air with me – O nefesi benimle paylaşmanı istiyorum There’s no promise that I won’t keep – Tutmayacağım bir söz yok I’ll climb a mountain there’s none too steep – Çok dik olmayan bir dağa tırmanacağım When it comes to you – Mesele sen olduğunda There’s no crime, let’s take both of our souls and intertwine – Hiçbir suç yok, hadi ikimizin de ruhlarını alalım ve birbirine dolayalım When it comes to you, don’t be blind – Mesele senken , kör olma Watch me speak from my heart, when it comes to you – Kalbimden konuşmamı izle , mesele sen olduğunda Comes to you – Mesele senken Cupid in a line, arrow got your name on it – Eros bir çizgide, okun üzerine adın var Oooh yeah – Oooo evet Don’t miss out on a love and regret yourself on it – Bir aşkı kaçırma ve üzerinde kendin pişman olma Oooh – Oooh
Open up your mind, clear your head – Zihnini aç , kafanı boşalt Ain’t gotta wake up to an empty bed – Boş bir yatakta uyanmak zorunda değilsin Share my life, it’s yours to keep – Hayatımı paylaş, senin tutman için (hayatım) Now that I give to you all of me – Şimdi sana her şeyimi vereceğim When it comes to you – Mesele sen olduğunda There’s no crime, let’s take both of our souls and intertwine – Hiçbir suç yok, hadi ikimizin de ruhlarını alalım ve birbirine dolayalım When it comes to you, don’t be blind – Mesele senken , kör olma Watch me speak from my heart, when it comes to you – Kalbimden konuşmamı izle , mesele sen olduğunda Comes to you – Mesele senken Want you to share that – Bunu paylaşmanı istiyorum When it comes to you – Mesele sen olduğunda Want you to share that – Bunu paylaşmanı istiyorum When it comes to you – Mesele sen olduğunda There’s no crime, let’s take both of our souls and intertwine – Hiçbir suç yok, hadi ikimizin de ruhlarını alalım ve birbirine dolayalım When it comes to you, don’t be blind – Mesele senken , kör olma Watch me speak from my heart, when it comes to you – Kalbimden konuşmamı izle , mesele sen olduğunda Comes to you – Mesele senken
1, 2, 3 – 1,2,3 Not only you and me – Sadece sen ve ben degiliz Got one eighty degrees – 180 dereceye sahibiz And I’m caught in between – Ve ben arada sıkıştım Countin – Sayıyorum 1, 2, 3 – 1,2,3 Peter, Paul & Mary – Peter, Paul & Mary Gettin’ down with 3P – Üç kişiyle egleniyoruz Everybody loves *** – Herkes ****ı sever Countin – Sayıyorum
Babe, pick a night – Bebek, bir gece seç To come out and play – Ortaya çıkmak ve oynamak için If it’s alright – Eğer tamamsa, What do you say? – Ne dersin ? Merrier the more – Daha neşeli Triple fun that way – Bu şekilde üç kat eğlence Twister on the floor – Pist üzerinde kasırga What do you say? – Ne dersin ? Are – you in – Katılıyor musun ? Livin’ in sin is the new thing (yeah) – Günah içinde yaşamak yeni bir şey Are – you in – Katılıyor musun ? I am countin’! – Ben sayıyorum!
1, 2, 3 – 1,2,3 Not only you and me – Sadece sen ve ben yokuz 180 derece olduk – Bir kişi daha aldık seksen derece olduk And I’m caught in between – Ve ben arada sıkıştım Countin – Sayıyorum 1, 2, 3 – 1,2,3 Peter, Paul & Mary – Peter, Paul & Mary Gettin’ down with 3P – Üç kişiyle bir işe başlıyoruz Everybody loves *** – Herkes ****ı sever Countin – Sayıyorum
Three is a charm – Üç bir cezbetmedir Two is not the same – İki aynı değil I don’t see the harm – Ben zarar görmüyorum So are you game? – E oyuna var mısın ? Lets’ make a team – Hadi bir takım kuralım Make ’em say my name – Onların adımı söylemesini sağlayalım Lovin’ the extreme – Bu aşırılığı seviyorum Now are you game? – Şimdi oyuna var mısın ? Are – you in – Katılıyor musun ? Livin’ in sin is the new thing (yeah) – Günah içinde yaşamak yeni bir şey Are – you in – Katılıyor musun ? I am countin’! – Ben sayıyorum!
1, 2, 3 – 1,2,3 Not only you and me – Sadece sen ve ben yokuz Got one eighty degrees – Bir kişi daha aldık seksen derece olduk And I’m caught in between – Ve ben arada sıkıştım Countin – Sayıyorum 1, 2, 3 – 1,2,3 Peter, Paul & Mary – Peter, Paul & Mary Gettin’ down with 3P – Üç kişiyle bir işe başlıyoruz Everybody loves *** – Herkes ****ı sever
What we do is innocent – Yaptığımız şey masumca Just for fun and nothin’ meant – Sadece eğlence için ve başka hiçbirşey değil If you don’t like the company – Eğer eşinden hoşlanmıyorsan Let’s just do it you and me – Hadi bunu sadece sen ve ben yapalım You and me… – Sen ve ben… Or three…. – Ya da üç kişi… Or four…. – Yada dört kişi…
Call me at 3 a.m., tellin’ me that I could be the one, oh, yeah – Gece yarısı üçte ara beni, tek kişi olabileceğimi söyle bana Maybe I was in love from the outside, – Belki aşık biri olarak dışarıda olurum Yes, I ain’t what you want no more – Evet, ben senin artık istemediğin değilim If you got someone else inside of your life, – Eğer hayatında biri varsa Yeah, that’s good for you, I’m happy – Evet, senin için çok güzel, ben mutluyum You got someone that makes you smile – Seni gülümseten biri var More than I ever did, yeah, that’s great – Benim yaptığımdan daha fazla, evet, harika Listen, why they always tryna hurt me? – Dinle, neden onlar her zaman beni incitmeye çalışıyor? Why they always tryna burn me? – Neden her zaman beni yakmaya çalışıyor? I swear to God, shoulda never even happened in the first place – Tanrıya yemin ederim ki, ilk yerde bunlar olmamılıydı Only time you hit me’s on my birthday – Doğum gününde sadece beni fark ettin Wish that I could tell you that I got a lot of love for you – Sana çok aşık olduğumu söylemeyi dilerdim
Wish that I could tell you I got trust for you – Sana güvendiğimi söylemeyi dilerdim Once you put some money in the bank – Bir kere bankaya çok para koydun You understand that the money ain’t enough for you – Paranın senin için yeterli olmadığını anladın Yeah, look what it’s done to you – Evet, senin için yapılmış şeylere bak Everyone’s your friend when the music start buzzin – Müzik uğultumaya başladığında herkes senin arkadaşın I’m closer to the people that were there when I was nothin – Hiçbir şey değilken insanlara daha yakındım Tryna talk about the past but you always changin’ subject – Geçmiş hakkında konuşmaya çalışıyorum ama sen her zaman konuyu değiştiriyorsun I ain’t good at shakin’ hands but I’m good at holdin’ grudges – El sallamakta iyi değilimdir ama kin tutmakta çok iyiyim Why you always frontin’, huh? Always tryna play wit’ me (woo) – Neden her zaman öndesin, huh? Her zaman benle oynamaya çalışıyorsun Yeah, whatchu gotta say to me? – Evet! Bana ne söyleyeceksin? I am not a slave to the people writin’ checks to me – İnsanların bana yazdıklarını kontrol eden bir köle değilim This is destiny, they ain’t never had respect for me, ah! – Bu kader, onlar asla bana saygı göstermedi, ah! Call me at 3 a.m., tellin’ me that I could be the one, oh, yeah – Gece yarısı üçte ara beni, tek kişi olabileceğimi söyle bana
Maybe I was in love from the outside, – Belki aşık biri olarak dışarıda olurum Yes, I ain’t what you want no more – Evet, ben senin artık istemediğin değilim If you got someone else inside of your life, – Eğer hayatında biri varsa Yeah, that’s good for you, I’m happy – Evet, senin için çok güzel, ben mutluyum You got someone that makes you smile – Seni gülümseten biri var More than I ever did, yeah, that’s great – Benim yaptığımdan daha fazla, evet, harika I don’t like that! – Bunu sevmedim I don’t like that, no! (I’m really sorry) – Hayır, bunu sevmedim (Çok üzgünüm) I don’t like that! – Bunu sevmedim Why you actin’ shady on me? – Neden beni görmezden geliyormuşsun gibi hareket ediyorsun? Why you always tryna- – Neden her zaman deniyorsun.. Why you always tryna play, I ain’t got a clue right now – Neden her zaman oynamaya çalışıyorsun, bir tane bile ipucum yok Everything I ever wanted was someone, I’m watching them go – İstediğim tek şey birisiydi, ama onların gidişini izliyorum
Yeah, you said I’m scared for you – Evet, benden korktuğunu söyledin Lemme say a prayer for you – Senin için bir dua okumama izin ver Hope you never make it to the top just to find out there ain’t nothing there for you – Umarım, asla senin için biri olup olmadığını aramak için zirveye çıkmazsın And now the people tryna tell you that they care for you, – Ve şimdi insanlar sana seni önemsediğini anlatmaya çalışıyor never cared for you – Asla seni önemsemediler First time that you ever told me that you loved me, I know that was probably weird for you – İlk defa bana beni sevdiğini söylediğinde, biliyorum sanırım senin için ürkütücüydüm ‘Cause I didn’t say it back, I’m so caught up in the past, – Çünkü sana geri dönüş yapmadım, çünkü geçmişte takılı kaldım And I know I wasn’t fair to you, woo! – Ve biliyorum senin için büyülü değildim, woo! Maybe I don’t see the world like I’m s’posed to – Belkide görmem gerektiği gibi görmüyorumdur dünyayı Maybe I’m just living in a nightmare – Belki sadece bir kabusta yaşıyorumdur Maybe all the people that I thought that I was close to – Belkide yakın olduğumu düşündüğüm insanlar… Wouldn’t be around if it wasn’t for my career – … kariyerim olmasaydı etrafımda olmazdı Yeah, this third record doesn’t pop off, – Evet, üçüncü kayıt bağırıp çağırmaz How many people ’bout to drop off? – Kaç insan bırakmak üzere? I know how it works, if the record doesn’t work, then it’s my fault – Nasıl çalıştığını biliyorum, eğee kayıt işe yaramazsa bu benim hatam I’m in a room full of fans singin’ my thoughts, my God, woo! – Düşüncelerimi söyleyen hayranlar ile dolu bir odadayım, Tanrım, woo! Call me at 3 a.m., tellin’ me that I could be the one, oh, yeah – Gece yarısı üçte ara beni, tek kişi olabileceğimi söyle bana Maybe I was in love from the outside, – Belki aşık biri olarak dışarıda olurum Yes, I ain’t what you want no more – Evet, ben senin artık istemediğin değilim If you got someone else inside of your life, yeah, – Eğer hayatında biri varsa, evet
That’s good for you, I’m happy – Bu senin için çok iyi, ben mutluyum You got someone that makes you smile – Seni gülümseten biri var More than I ever did, yeah, that’s great – Benim yaptığımdan daha fazla, evet, harika I don’t like that! – Bunu sevmedim I don’t like that, no! (I’m really sorry) – Hayır, bunu sevmedim (Çok üzgünüm) I don’t like that! – Bunu sevmedim Why you actin’ shady on me? – Neden beni görmezden geliyormuşsun gibi hareket ediyorsun? Why you always tryna- – Neden her zaman deniyorsun.. Why you always tryna play, I ain’t gotta clue right now – Neden her zaman oynamaya çalışıyorsun, şuan hiç ipucum yok Everything I ever wanted was someone, I’m watching them go – İstediğim tek şey birisiydi, ama onların gidişini izliyorum Yeah, yeah, I’m done with that – Evet, evet,bu benim için bitti Reminiscing ’bout all we had – Sahip olduğumuz her şeyi hatırlıyorum We got nowhere to go, you got all the things you wanted – Şuan gidecek hiçbir yerimiz yok, istediğin her şeye sahipsin Got everything that you wanted – İstediğin her şeye sahipsin Yeah – Evet
Baby it’s 3:00 AM – Bebeğim saat 03:00 Had you on my mind – Aklımdaydın And it’s not the first time we’ve gone through this – Ve bunu ilk kez yaşayışımız değil Wanting you more and more – Seni daha çok istiyorum I can’t help but think of what we could be – Yardım edemem ama ne olabileceğimizi düşün (And baby if I could tell you) – (Ve bebeğim eğer sana söyleyebilirsem) Baby if I could tell you, if I could tell you – Bebeğim eğer sana söyleyebilseydim, söyleyebilseydim How much I care, – Ne kadar umrumda, I’m in despair Are you still there? – Umutsuzum Hala orada mısın? (Just tell me) – (Söyle bana) Just tell me how we can make this work – Sadece bunu nasıl çalıştırabileceğimizi söyle bana How we can make this work – Bunu nasıl çalıştırabiliriz
‘Cuz baby if I find a way, – Çünkü bebeğim bir yolunu bulursam I’m sure of it this love won’t stray – Eminim bu aşk başıboş bırakmayacak Just give me a chance to say – Bana söyleme şansı ver I love you – Seni seviyorum And I need you – Ve sana ihtiyacım var Now are you here to stay, or fade away like every other day? – Şimdi her gün olduğu gibi burada mı kalacaksınız yoksa gözdenkaybolacak mısınız? You’re the reason that I lie awake – Uyanık kalmamın sebebi sensin
(Do you believe?) Walk on water – Suyun üzerinde yürümeye (İnanıyor musun?) Can you even see what you’re fighting for? – Ne için savaştığını görebiliyor musun ? Bloodlust and a holy war – Kana susamışlık ve kutsal bir savaş Listen up, hear the patriots shout: – Dinle , vatanseverlerin bağırmasını duy: “Times are changing” – “Zaman değişiyor “ In the end, the choice was clear – Sonunda, seçim açıktı Take a shot in the face of fear – Korkunun yüzüne bir el ateş et Fist up in the fiery light – Kızgın ışık içerisinde yumruğunu kaldır Times are changing – “Zaman değişiyor “ Do you believe that you can walk on water? – Suyun üzerinde yürüyebileceğine inanıyor musun? Do you believe that you can win this fight tonight? – Bu gece bu kavgayı kazanabileceğine İnanıyor musun ? (Do you believe?) – (İnanıyor musun?) Look at the sky, see a dying star – Gökyüzüne bak , ölmekte olan yıldızı gör
White lies, it’s a man on fire – Beyaz yalanlar , bu ateşte olan bir adam Making love with the devil hurts – Şeytanla sevişmek acıtıyor Times are changing – “Zaman değişiyor “ A thin line, the whole truth – ince bir çizgi , tüm gerçek The far right, the left view – Aşırı sağ ve sol görüş Breaking all those promises made – Verilen bütün sözleri bozuyor Times are changing – “Zaman değişiyor “ Do you believe that you can walk on water? – Suyun üzerinde yürüyebileceğine inanıyor musun? D you believe that you can win this fight tonight? – Bu gece bu kavgayı kazanabileceğine İnanıyor musun? Do you believe that you can walk on water? – Suyun üzerinde yürüyebileceğine inanıyor musun? Do you believe that you can win this fight tonight? – Bu gece bu kavgayı kazanabileceğine İnanıyor musun ? Do you believe? Walk on water – Suyun üzerinde yürümeye (İnanıyor musun?) Do you believe? Walk on water – Suyun üzerinde yürümeye (İnanıyor musun?) Do you believe? Walk on water – Suyun üzerinde yürümeye (İnanıyor musun?)
Do you believe? Walk on water – Suyun üzerinde yürümeye (İnanıyor musun?) Do you believe? Walk on water – Suyun üzerinde yürümeye (İnanıyor musun?) Do you believe? Walk on water – Suyun üzerinde yürümeye (İnanıyor musun?) Do you believe? Walk on water – Suyun üzerinde yürümeye (İnanıyor musun?) Do you believe? Walk on water – Suyun üzerinde yürümeye (İnanıyor musun?) Do you believe that you can walk on water? – Suyun üzerinde yürüyebileceğine inanıyor musun? Do you believe that you can win this fight tonight? – Bu gece bu kavgayı kazanabileceğine İnanıyor musun ? (Do you believe? Walk on water) – Suyun üzerinde yürümeye (İnanıyor musun?) Do you believe that you can walk on water? – Suyun üzerinde yürüyebileceğine inanıyor musun? (Do you believe? Walk on water) – Suyun üzerinde yürümeye (İnanıyor musun?) Do you believe that you can win this fight tonight? – Bu gece bu kavgayı kazanabileceğine İnanıyor musun ? Do you believe? Walk on water – Suyun üzerinde yürümeye (İnanıyor musun?) Do you believe? Walk on water – Suyun üzerinde yürümeye (İnanıyor musun?)
Waking up to find another day – Uyanıp yeni günü bulmak The moon got lost again last night – Ay dün gece tekrar kaybolmus But now the sun has finally had its say – Ama simdi günes söyledi I guess I feel alright – Sanırım iyi hissediyorum But it hurts when I think, when I let it sink in – Ama düsündüğümde acıtıyor, ucunu bıraktıgımda It’s all over me – Hepsi benim üstümde oluyor. i’m lying here in the dark – Karanlıkta uzanıyorum watching you sleep, it hurts a lot – Uyuyuşunu izliyorum, bu cok acıtıyor And all I know is you’ve got to give me everything – Tek bildiğim sen bana herşeyi vermelisin and nothing less,cuz you know I give you all of me – Hicbir azlık olmamalı cünkü ben sana kendimi verdim. I give you everything that I am – Sana kendimi verdim. I’m handin over everything that I’ve got – Şimdi sahip olduklarımla tutunuyorum
Cause I wanna have a really true love – Cünkü gercek bi ask istiyorum Don’t ever wanna have to go and give you up – Gidip senin kazanmıs olmanı istemiyorum. Stay up till four in the mornin and the tears are pouring – Saat dört ve hala uyumadım, gözyaslarım bosalıyor And I want make it worth the fight – Cok kötü bir kavga cıkarmak istiyorum What have we been doing for all this time – Su ana kadar yaptıklarımız Baby if we’re gonna do it come we do it right – Eger yapacaksan gel ve doğrusunu yap. All I wanted was to know i’m safe – Tek istediğim güvende oldugumu bilmekti Don’t wanna lose the love I’ve found – Bulduğum askı kaybetmek istemiyorum. Remember when you said that you would change – Hatırla değişeceğini söylemistin Don’t let me down – Beni bırakma It’s not fair, how you are – Bu adil degil, su an davranısın I can’t be complete, can you give me more – Tamamlanamadım , bana biraz daha verirmisin
And all I know is you’ve got to give me everything – Tek bildiğim sen bana herşeyi vermelisin and nothing less,cuz you know I give you all of me – Hicbir azlık olmamalı cünkü ben sana kendimi verdim. I give you everything that I am – Sana kendimi verdim. I’m handin over everything that I’ve got – Şimdi sahip olduklarımla tutunuyorum Cause I wanna have a really true love – Cünkü gercek bi ask istiyorum Don’t ever wanna have to go and give you up – Gidip senin kazanmıs olmanı istemiyorum. Stay up till four in the mornin and the tears are pouring – Saat dört ve hala uyumadım, gözyaslarım bosalıyor And I want make it worth the fight – Cok kötü bir kavga cıkarmak istiyorum What have we been doing for all this time – Su ana kadar yaptıklarımız Baby if we’re gonna do it come we do it right – Eger yapacaksan gel ve doğrusunu yap. Oh please, you know what I need – Lütfen,neye ihtiyacım oldugunu biliyorsun
Save all your love for me – Tüm askını bana sakla We can’t escape the love – Aşktan kaçamayız Give me everything that you have – Bana sahip oldugun herseyi ver. And all I know is you’ve got to give me everything – Tek bildiğim sen bana herşeyi vermelisin and nothing less,cuz you know I give you all of me – Hicbir azlık olmamalı cünkü ben sana kendimi verdim. I give you everything that I am – Sana kendimi verdim. I’m handin over everything that I’ve got – Şimdi sahip olduklarımla tutunuyorum Cause I wanna have a really true love – Cünkü gercek bi ask istiyorum Don’t ever wanna have to go and give you up – Gidip senin kazanmıs olmanı istemiyorum. Stay up till four in the mornin and the tears are pouring – Saat dört ve hala uyumadım, gözyaslarım bosalıyor And I want make it worth the fight – Cok kötü bir kavga cıkarmak istiyorum What have we been doing for all this time – Su ana kadar yaptıklarımız Baby if we’re gonna do it come we do it right – Eger yapacaksan gel ve doğrusunu yap.
Come on boy I’ve been waiting for somebody to pick up my stroll – Haydi çocuk beni dolaştırmak için alacak birini bekliyorum
Well don’t waste time, give me a sign, tell me how you wanna roll – Öyleyse zaman harcama, bana bir işaret ver, bana nasıl gezmek istediğini söyle
I want somebody to speed it up for me then take it down slow – Onu benim için hızlandıracak birini istiyorum sonra yavaşlatacak There’s enough room for both – ikimiz için yeterli oda var Girl I can hit it back just gotta show me where it’s at – Kız onu vurabilirim bana sadece nerede olduğunu göster Are you ready to go? (Are you ready to go?) – Gitmek için hazır mısın? (Gitmek için hazır mısın?)
If you want it – Eğer onu istersen Ya already got it – Onu zaten aldın If you thought it – Eğer onu düşündüysen It better be what you want – Senin istediğin olmalı
If you feel it – Eğer onu hissedersen It must be real just – Gerçek olmalı sadece Say the word and – Kelimeyi söyle ve I’m a give you what you want – Sana istediğini vereceğim
Time is waiting – Zaman beklemede
We only got four minutes to save the world – Dünyayı kurtarmak için sadece dört dakikamız var
No hesitating – Tereddüt yok Grab a boy – Bir çocuk seç
Go grab a girl – Bir kız seç
Time is waiting – Zaman beklemede
We only got four minutes to save the world – Dünyayı kurtarmak için sadece dört dakikamız var
No hesitating – Tereddüt yok
We only got four minutes huh four minutes – Dünyayı kurtarmak için sadece dört dakikamız mı var So keep it up keep it up – Öyleyse devam ettir devam ettir Don’t be a pri(hey)ma donna – Esas madonna olma
You gotta get them a heart – Onlara bir kalp vereceksin Tick tock tick tock tick tock – Tik tak tik tak tik tak
That’s right keep it up keep it up – Bu doğru devam ettir devam ettir Don’t be a prima donna – Prima donna olma Don’t be a pri(hey)ma donna – Pri (hey) ma donna olma Madonna – Madonna
You gotta get them a heart – Onlara bir kalp vereceksin Tick tock tick tock tick tock – Tik tak tik tak tik tak Sometimes I think what I need is a you intervention – Bazen ihtiyacım olan şeyin senin müdahalesi olduğunu düşünüyorum
And I know I can tell that you like it and that it’s good – Ve senin bunu sevdiğini söyleyebilirim ve bu iyi By the way that you move – Bu şekilde haraket ediyorsun
The road to hell is paved with good intentions – Cehenneme giden yol iyi eğilimlerle döşenmiştir Yeah – Evet
But if I die tonight at least I can say I did what I wanted to do – Ama eğer bu gece ölürsem en azından ne istersem yaptığımı söyleyebilirim Tell me how ’bout you? – Söyle bana ya sen?
If you want it – Eğer onu istersen Ya already got it – Onu zaten aldın If you thought it – Eğer onu düşündüysen It better be what you want – Senin ne istediğin olmalı If you feel it – Eğer onu hissedersen It must be real just – Gerçek olmalı sadece Say the word and – Kelimeyi söyle ve I’ma give you what you want – Sana istediğini vereceğim
Time is waiting – Zaman beklemede
We only got four minutes to save the world – Dünyayı kurtarmak için sadece dört dakikamız var
No hesitating – Tereddüt yok Grab a boy – Bir çocuk seç
Go grab your girl – Git bir kız seç
Time is waiting – Zaman beklemede
We only got four minutes to save the world – Dünyayı kurtarmak için sadece dört dakikamız var
No hesitating – Tereddüt yok
We only got four minutes huh four minutes – Sadece dört dakikamız mı var So keep it up keep it up – Öyleyse devam ettir devam ettir Don’t be a pri(hey)ma donna – Esas madonna olma
You gotta get them a heart – Onlara bir kalp vereceksin Tick tock tick tock tick tock – tik tak tik tak tik tak
That’s right keep it up keep it up – Bu doğru devam ettir devam ettir Don’t be a pri(hey)ma donna – Esas madonna olma
You gotta get em a heart – Onlara bir kalp vereceksin
Breakdown – Arıza Yeah – Evet
Tick tock tick tock tick tock – tik tak tik tak tik tak
Yeah – Evet
Tick tock tick tock tick tock – tik tak tik tak tik tak
I’ve only got four minutes to save the world – Dünyayı kurtarmak için sadece dört dakikam var
Here we are so what you gonna do? – Buradayız yani yüzden ne yapacaksın? Do I gotta spell it out for you? – Senin için bunu hecelemeli miyim? I can see that you got other plans for tonight – Bu gece için başka planların olduğunu görebiliyorum. But I don’t really care – Ama gerçekten umursamıyorum
Size me up you know I beat the best – Tart beni, biliyorsun en iyisinin üstesinden gelirim. Tick tock no time to rest – Tik tak, dinlenmek için zaman yok! Let them say what their gonna say – Hadi bırak söylesinler ne söyleyeceklerse But tonight I just don’t really care – Ama bu gece sadece gerçekten umursamıyorum
Come on baby we ain’t gonna live 4ever – Hadi bebeğim, sonsuza dek yaşamayacağız. Let me show you all the things that we could do – İzin ver yapabildiğimiz herşeyi sana göstereyim. You know you wanna be together – Beraber olmamızı istediğini biliyorsun. And I wanna spend the night with you – Ve ben sadece bu akşamı seninle geçirmek istiyorum Yeah yeah, with you, yeah yeah – Evet evet, seninle, evet evet. Come with me tonight – Benimle gel, bu gece. We could make the night last 4ever – Son kez (sonsuza dek sürecek) bir akşam geçirebiliriz.
I’ve seen it all I’ve got nothing to prove – Tümünün gördüm, ispat etmek için hiçbirşey almadım. Come on baby just make your move – Hadi bebeğim sadece hareketini yap! Follow me lets leave it all behind tonight – Beni takip et, hadi herşeyi arkanda bırak bu gece Like we just don’t care – Sadece umursamazmışız gibi.
Let me take you on the ride of your life – Hadi hayatının görevlerini üstüne al. That’s what I said alright – Tamamdır dedim. They can say what they wanna say – Söylemek istediklerini söyleyebilirler Cause tonight I just don’t even care – Çünkü bu gece sadece umursamıyorum bile.
Come on baby we ain’t gonna live 4ever – Hadi bebeğim, sonsuza dek yaşamayacağız. Let me show you all the things that we could do – İzin ver yapabildiğimiz herşeyi sana göstereyim. You know you wanna be together – Beraber olmamızı istediğini biliyorsun. And I wanna spend the night with you – Ve ben sadece bu akşamı seninle geçirmek istiyorum Yeah yeah, with you, yeah yeah – Evet evet, seninle, evet evet. Come with me tonight – Benimle gel, bu gece. We could make the night last 4ever – Son kez (sonsuza dek sürecek) bir akşam geçirebiliriz.
Lets pretend you’re mine – Hadi benimmişsin gibi yap! We could just pretend, we could just pretend, yeah yeah – Sadece taklit edebiliriz, sadece numara yapabiliriz, evet evet! You got what I like – Hoşlandıklarımı aldın. You got what I like, I got what you like – Neyden hoşlandıysam onu aldın, neyi sevdiysen onu aldım. Oh come on – Oh hadi! Just one taste and you’ll want more – Sadece bir test ve daha fazla isteyeceksin. So tell me what your waiting for – Bu yüzden söyle bana neyi beklediğini!
Come on baby we ain’t gonna live 4ever – Hadi bebeğim, sonsuza dek yaşamayacağız. Let me show you all the things that we could do – İzin ver yapabildiğimiz herşeyi sana göstereyim. You know you wanna be together – Beraber olmamızı istediğini biliyorsun. And I wanna spend the night with you – Ve ben sadece bu akşamı seninle geçirmek istiyorum Yeah yeah, with you, yeah yeah – Evet evet, seninle, evet evet. Come with me tonight – Benimle gel, bu gece. We could make the night last 4ever – Son kez (sonsuza dek sürecek) bir akşam geçirebiliriz.
Some things just aren’t that simple – Bazı şeyler bu kadar basit değil You call me wondering why I changed – Neden değiştiğimi merak ettiğini söyledin Or why I don’t look the same – Ya da neden aynı görünmediğimi Why are things so differently now? – Neden her şey çok farklı şu an? Is it ever gonna change? – Hiç değişecek mi? Am I gonna feel this way forever? – Ben bunu sonsuza kadar hissedecek miyim? Are you gonna be around for me to count on you? – Sana güvenmem için etrafımda olacak mısın? Is it ever gonna change? – Hiç değişecek mi? Am I gonna feel this way forever? – Ben bunu sonsuza kadar hissedecek miyim? Are you gonna be around for me to count on, count on – Sana güvenmem için etrafımda olacak mısın, güvenmem için
On-on-on, on-on-on-on – İçin, için ,için, için On-on-on, on-on-on-on – İçin, için ,için, için On-on-on, on-on-on-on – İçin, için ,için, için On-on-on, on-on-on-on – İçin, için ,için, için
Some things just never seem to fade – Bazı şeyler asla solacakmış gibi durmuyor I’m thinking about how we were on our first date – İlk çıkmamızda nasıl olduğumuzu düşünüyorum You once stood the words are stained – Bir kere durduğun sözler lekelendi I knew I’d never let you get away – Uzaklaşmamana izin vermememem gerektiğini biliyordum Hold you tight, squeeze you right – Sıkı tutmam gerektiğini, doğru tutmam gerektiğini Tell you what I want – Ne istediğimi söylüyorum Put me in your bedroom and I’ll sing a little song – Beni yatak odana koy ve ben kısa bir şarkı söyleceğim Hold you tight, squeeze you right – Sıkı tutmam gerektiğini, doğru tutmam gerektiğini Give you all I’ve got – Sahip olduklarımı sana vereceğim See you in the morning – Sabah görüşürüz Over coffee, we’ll talk love – Kahve sırasında, aşktan bahsedeceğiz Is it ever gonna change? – Hiç değişecek mi? Am I gonna feel this way forever? – Ben bunu sonsuza kadar hissedecek miyim? Are you gonna be around for me to count on you? – Sana güvenmem için etrafımda olacak mısın? Is it ever gonna change? – Hiç değişecek mi? Am I gonna feel this way forever? – Ben bunu sonsuza kadar hissedecek miyim? Are you gonna be around for me to count on, count on – Sana güvenmem için etrafımda olacak mısın, güvenmem için
On-on-on, on-on-on-on – İçin, için ,için, için On-on-on, on-on-on-on – İçin, için ,için, için On-on-on, on-on-on-on – İçin, için ,için, için On-on-on, on-on-on-on – İçin, için ,için, için
I see you had your mind all made up – Aklınızda kurduğunuz düşünceleri görebiliyorum You group of pitiful liars. – Sizler, zavallı yalancılar topluluğusunuz Before I woke to face the day, – Günle yüzleşmek için uyanmadan önce, Your master plan transpired. – Asıl planlarınızın kokusu ortalığa yayılıyor. Something told me – Bir şeyler bana, This job had more to meet the eye. – Bu işte “gözle” tanışmaktan daha fazlası olduğunu söyledi. My song is not believed? – Şarkım inandırıcı değil mi? My words somewhat deceiving? – Sözlerim yanıltıcı değil mi? Now I’m unwhole. – Şimdi ise sözlerim çok ağır.
You’ve waged a war of nerves – Sizler sinir bozucu savaşı devam ettirdiniz But you can’t crush the kingdom – Ama benim krallığıma dokunamazsınız Can’t be what your idols are. – Saplantılarınız burada işe yaramaz. Can’t leave the scar. – Yara izlerinizi unutun. You cry for compensation. – Tazminat için ağlıyorsunuz. I ask you please just give us… – Sizden rica ediyorum lütfen bizi rahat bırak…
5 minutes alone – 5 dakikalığına yalnız bırak..
I read your eyes, your mind was made up. – Gözlerinizi okuyorum, fikirler kafanızda belirmiş. You took me for a fool. – Bir aptal için beni ele geçirdiniz You used complexion of my skin – Cildimin rengini kullandınız For a counter racist tool. – Irkçı araç için. You can’t burn me – Beni yakamazsınız I’ve spilled my guts out in the past. – Geçmişteki ateşimi ortaya çıkardım. Taken advantage of – Avantajlarımdan alındı, Because you know where I’ve come. – Çünkü nereye geleceğimi biliyordun. My past. – Geçmişim.