Here comes the rain again.. – Yine yağmur geliyor.. Falling on my head like a memory.. – Zihnime bir hatıra gibi düşerek.. Falling on my head like a new emotion.. – Zihnime yeni bir hismiş gibi düşerek..
I want to walk in the open wind! – Serin rüzgarda yürümek istiyorum! I want to talk like lovers do! – Aşıklar gibi konuşmak istiyorum! I want to dive into your ocean! – Okyanusunun dibine dalmak istiyorum! Is it raining with you? – Yağmur seninle mi yağıyor?
So baby talk to me like lovers do. – Hadi bebeğim konuş benimle, aşıklar gibi. Walk with me like lovers do. – Yürü benimle, aşıklar gibi. Talk to me like lovers do. – Konuş benimle, aşıklar gibi.
Here comes the rain again.. – Yine yağmur geliyor.. Raining in my head like a tragedy.. – Bir facia gibi yağarak üstüme.. Tearing me apart like a new emotion.. – Yeni bir his gibi sarsarken beni ..
I want to breathe in the open wind. – Serin rüzgarda nefes almak istiyorum. I want to kiss like lovers do. – Aşıklar gibi öpüşmek istiyorum. I want to dive into your ocean. – Okyanusuna dalmak istiyorum. Is it raining with you? – Yağmur seninle mi yağıyor?
I want you to love me, like I’m a hot ride – Beni sevmeni istiyorum, ateşli bir gezintiymişim gibi Keep thinking of me, doing what you like – Beni düşünmeye devam etmeni, istediğini yapmanı So boy forget about the world cuz it’s gonna be me and you tonight – O yüzden, dünyayı unut çünkü bu gece sadece sen ve ben olacağız I’m gonna make you beg for it, then imma make you swallow your pride – Seni bunun için yalvartacağım, sonra da gururunu bir kenara bıraktıracağım
Want you to make me feel like I’m the only girl in the world – Bana dünyadaki tek kız benmişim gibi hissettirmeni istiyorum Like I’m the only one that you’ll ever love – Daima seveceğin tek kişi benmişim gibi Like I’m the only one who knows your heart – Kalbini bilen tek kişi benmişim gibi Only girl in the world – Dünyadaki tek kız Like I’m the only one that’s in command – kontrolde olan tek kişi benmişim gibi
Cuz I’m the only one who understands how to make you feel like a man – Çünkü ben seni bir erkek gibi nasıl hissettireceğini anlayan tek kişi benim Want you to make me feel like I’m the only girl in the world – Dünyadaki tek kız benmişim gibi beni hissettirmeni istiyorum Like I’m the only one that you’ll ever love – Sonsuza dek seveceğin tek kişi benmişim gibi Like I’m the only one who knows your heart – Kalbini bilen tek kişi benmişim gibi Only one – Tek kişi
Want you to take me like a thief in the night – Gecenin içindeki bir hırsız gibi beni almanı istiyorum Hold me like a pillow, make me feel right – Bir yastık gibi beni tutmanı, iyi hissettirmeni Baby I’ll tell you all my secrets that I’m keeping,you can come inside – Bebeğim, sakladığım tüm sırlarımı sana söyleyeceğim, iç dünyama girebilirsin And when you enter, you ain’t leaving, be my prisoner for the night – Ve girdiğin zaman, gidemezsin, gece boyunca benim mahkumum ol
Want you to make me feel like I’m the only girl in the world – Dünyadaki tek kızın ben olduğunu hissettirmeni istiyorum Like I’m the only one that you’ll ever love – Sonsuza dek seveceğin tek kişi benmişim gibi Like I’m the only one who knows your heart – Kalbini bilen tek kişi benmişim gibi Only girl in the world – Dünyadaki tek kız Like I’m the only one that’s in command – Hakimiyete sahip olan tek kişi benmişim gibi Cuz I’m the only one who understands, like I’m the only one who knows your heart, only one – Çünkü anlayabilen tek kişi benim, kalbini bilen tek kişi benmişim gibi, tek kişi.
Take me for a ride – Beni bir gezintiye götür Oh baby, take me high – Oh bebeğim beni yükseğe çıkar Let me make you first – Bırak seni birinci yapayım Oh make it last all night – En azından tüm gece yap Take me for a ride – Beni bir gezintiye götür Oh baby, take me high – Oh bebeğim beni yükseğe çıkar Let me make you first – Bırak seni birinci yapayım Make it last all night – En azından tüm gece yap
Want you to make me feel like I’m the only girl in the world – Dünyadaki tek kızın ben olduğunu hissettirmeni istiyorum Like I’m the only one that you’ll ever love – Sonsuza dek seveceğin tek kişi benmişim gibi Like I’m the only one who knows your heart – Kalbini bilen tek kişi benmişim gibi Only girl in the world – Dünyadaki tek kız Like I’m the only one that’s in command – Hakimiyete sahip olan tek kişi benmişim gibi Cuz I’m the only one who understands how to make you feel like a man – Çünkü ben seni bir erkek gibi hissetirebilecek tek kişiyim Only girl in the world – Dünyadaki tek kız Girl in the world – Dünyadaki tek kız Only girl in the world – Dünyada tek kız Girl in the world – Dünyadaki tek kız
Now and then I think of when we were together – Sürekli beraber olduğumuz zamanları düşünüyorum. Like when you said you felt so happy you could die – “O kadar mutluyum ki ölebilirim.” dediğin zamanları. Told myself that you were right for me – Kendime senin benim için doğru kişi olduğunu söylemiştim. But felt so lonely in your company – Ama seninle birlikteyken çok yalnız hissetmiştim. But that was love and it’s an ache I still remember. – Bu aşktı, hala hatırladığım bir acıydı.
You can get addicted to a certain kind of sadness. – Bazı mutsuzluklara bağlı olabilirsin. Like resignation to the end – Sonsuz teslimiyet gibi Always the end – Hep sonsuz So when we found that we could not make sense – Yürütemeyeceğimizi anladığımızda Well you said that we would still be friends – Hala arkadaş kalabiliriz dedin. But I’ll admit that I was glad that it was over – Ama itiraf etmeliyim ki, bittiğine sevinmiştim.
But you didn’t have to cut me off – Ama beni kestirip atmak zorunda değildin. Make out like it never happened – Sanki hiç yaşanmamış gibi davranmak zorunda değildin. And that we were nothing – Sanki biz hiçbişeydik. And I don’t even need your love – Ve senin sevgine ihtiyacım bile yok. But you treat me like a stranger – Ama sen bana sanki bir yabancıymışım gibi davranıyorsun. And that feels so rough – Ve bu çok kötü hissettiriyor. You didn’t have to stoop so low – Bu kadar alçalmak zorunda değildin. Have your friends collect your records – Arkadaşlarını yollayıp plaklarını aldırmak zorunda değildin. And then change your number – Ve numaranı değiştirmek zorunda da değildin. I guess that I don’t need that though – Gerçi buna ihtiyacım yok galiba Now you’re just somebody that I used to know – Artık benim için sadece önceden tanıdığım birisin.
Now and then I think of all the times you screwed me over – Sürekli bana kazık attığın zamanları düşünüyorum. But had me believing it was always something that I’d done – Sanki benim suçummuş gibi hissettirirdin. And I don’t wanna live that way – Ve ben bu şekilde yaşamak istemiyorum. Reading into every word you say – Söylediğin sözlerden anlam çıkararak. You said that you could let it go – vazgeçebileceğini söylemiştin And I wouldn’t catch you hung up on somebody that you used to know… – hani sadece bir zamanlar tanıdığın birisine takılıp kaldığını görmeyecektim
But you didn’t have to cut me off – Ama beni kestirip atmak zorunda değildin. Make out like it never happened – Sanki hiç yaşanmamış gibi davranmak zorunda değildin. And that we were nothing – Sanki biz hiçbişeydik. And I don’t even need your love – Ve senin sevgine ihtiyacım bile yok. But you treat me like a stranger – Ama sen bana sanki bir yabancıymışım gibi davranıyorsun. And that feels so rough – Ve bu çok kötü hissettiriyor. You didn’t have to stoop so low – Bu kadar alçalmak zorunda değildin. Have your friends collect your records – Arkadaşlarını yollayıp plaklarını aldırmak zorunda değildin. And then change your number – Ve numaranı değiştirmek zorunda da değildin. I guess that I don’t need that though – Gerçi buna ihtiyacım yok galiba Now you’re just somebody that I used to know – Artık benim için sadece önceden tanıdığım birisin.
I’m so tired of being here suppressed by all my childish fears – Burada, çocukça korkularım tarafından bastırılmış halde bulunmaktan çok yoruldum And if you have to leave – Ve eğer gitmek zorundaysan I wish that you would just leave – Hemen gitmeni dilerim Cause your presence still lingers here – Çünkü varlığının hala burada oyalanıyor(takılıp kalıyor) And it won’t leave me alone – Ve beni yalnız bırakmayacak These wounds won’t seem to heal – Bu yaralar iyileşecek gibi gözükmüyor. This pain is just too real – Bu acı fazla gerçek There’s just too much that time cannot erase – Zamanın silemediği çok fazla şey var
[When you cried I’d wipe away all of your tears – Ağladığında, tüm gözyaşlarını silerdim When you’d scream I’d fight away all of your fears – Çığlık attığında, tüm korkularınla savaşırdım I held your hand through all of these years – Tüm bu yıllar boyunca elini tuttum. But you still have all of me – Fakat hala bana tamamen sahipsin ] You used to captivate me by your resonating light – Sen beni büyüleyen ışığınla kendine hapsederdin.
Now I’m bound by the life you left behind – Şimdi ise geride bıraktığın hayata bağıyım Your face it haunts my once pleasant dreams – Yüzün, bir zamanlar mutlu olan rüyalarımı kovalıyor Your voice it chased away all the sanity in me – Sesin, tüm akıl sağlığımı yok etti These wounds won’t seem to heal – Bu yaralar iyileşecek gibi gözükmüyor. This pain is just too real – Bu acı fazla gerçek There’s just too much that time cannot erase – Zamanın silemediği çok fazla şey var
I’ve tried so hard to tell myself that you’re gone – Kendime gittiğini söylemek için çok uğraştım But though you’re still with me – Ama hala benimle olmana rağmen I’ve been alone all along – Aslında baştan beri yalnızım
Wanna believe, wanna believe – İçinde tek bir kötülük bile olmadığına That you don’t have a bad bone in your body – İnanmak istiyorum, inanmak istiyorum But the bruises on your ego make you go wild, wild, wild, yeah – Ama egondaki çürükler seni deli ediyor Wanna believe, wanna believe – Taş gibi buz kestiğinde bile üzgün olduğuna That even when you’re stone-cold, you’re sorry – İnanmak istiyorum, inanmak istiyorum Tell me why you gotta be so out of your mind, yeah – Bana neden bu kadar deli olmak zorunda olduğunu söyle,evet
I know you’re chokin’ on your fears – Biliyorum korkularında boğuluyorsun Already told you I’m right here – Sana burada olduğumu çoktan söyledim I will stay by your side every night – Her gece tam yanında duracağım
I don’t know why you hide from the one – Aşık olduğu kişiden neden saklandığını, And close your eyes to the one – Ona neden gözlerini kapadığını Mess up and lie to the one that you love – Ve neden her şeyi berbat edip yalan söylediğini bilmiyorum When you know you can cry to the one – Ona ağlayabileceğini bildiğin, her zaman ona saklanabileceğini Always confide in the one – Bildiğin halde You can be kind to the one that you love – Aşık olduğun kişiye kibar olabilirsin
Ah I know you need, I know you need – Neye ihtiyacın olduğunu biliyorum, neye ihtiyacın olduğunu biliyorum The upper hand even when we aren’t fighting – Kavga etmediğimiz zamanlarda bile üstünlük ‘Cause in the past, you had to prepare every time, yeah – Çünkü geçmişte, hep hazırlıklı olmak zorundaydın Don’t wanna leave, don’t wanna leave – Ayrılmak istemiyorum, ayrılmak istemiyorum But if you’re gonna fight then do it for me – Ama eğer savaşacaksan, benim için savaş I know you’re built to love, but broken now, so just try, yeah – Sevmek için yaratıldığını ama şimdi kırılmış olduğunu biliyorum, yani sadece dene
I know you’re chokin’ on your fears – Biliyorum korkularında boğuluyorsun Already told you, I’m right here – Sana burada olduğumu çoktan söyledim I will stay by your side every night – Her gece tam yanında duracağım
I don’t know why you hide from the one – Aşık olduğu kişiden neden saklandığını, And close your eyes to the one – Ona neden gözlerini kapadığını Mess up and lie to the one that you love – Ve neden her şeyi berbat edip yalan söylediğini bilmiyorum When you know you can cry to the one – Ona ağlayabileceğini bildiğin, her zaman ona saklanabileceğini Always confide in the one – Bildiğin halde You can be kind to the one that you love – Aşık olduğun kişiye kibar olabilirsin
Ah I know it’s hard for you, but it’s not fair – Biliyorum bu senin için zor, ama bu adil değil Going sick in the head tryna get you there – Kafadan çatlak olup sana ulaşmaya çalışmak And I know it’s hard for you, but it’s not fair – Biliyorum bu senin için zor, ama bu adil değil It’s not fair – Bu adil değil
I don’t know why you hide from the one – Aşık olduğu kişiden neden saklandığını, And close your eyes to the one – Ona neden gözlerini kapadığını Mess up and lie to the one that you love – Ve neden her şeyi berbat edip yalan söylediğini bilmiyorum When you know you can cry to the one – Ona ağlayabileceğini bildiğin, her zaman ona saklanabileceğini Always confide in the one – Bildiğin halde You can be kind to the one that you love – Aşık olduğun kişiye kibar olabilirsin Ah – Ah Ah – Ah When you know you can cry to the one – Ona ağlayabileceğini bildiğin, her zaman ona saklanabileceğini Always confide in the one – Bildiğin halde You can be kind to the one that you love – Aşık olduğun kişiye kibar olabilirsin Ah – Ah
(Baby, are you up for this?) – (Bebeğim, buna hazır mısın?) (Ready for the bump and grind) – (Darbeye ve eziyete hazır) (Baby, are you up for this?) – (Bebeğim, buna hazır mısın?) Suh, suh, s-s-s-suh – Suh, suh, s-s-s-suh (Baby, are you up for this?) – (Bebeğim, buna var mısın?)
Ain’t it different? (One) I link my ting in LA – Farklı değil mi? (Bir) Los Angeles’a bağlıyım Why I can’t fly to the states? ‘Cause I got too much convictions (Ayy) – Neden eyaletlere uçamıyorum? Çünkü çok fazla mahkumiyetim var (Ayy) Apparently all I talk is prison but I don’t know no different (No) – Görünüşe göre tek konuştuğum hapishane ama farklı bilmiyorum (Hayır) ‘Cah I was in jail up north, runnin’ another coalition (Turn) – Cah, kuzeyde hapisteydim, başka bir koalisyon yönetiyordum (Dön) Fresh home, I bought coke and whipped it – Taze ev, kola aldım ve kırbaçladım I put some roses where my wrist is – Bileğimin olduğu yere biraz gül koydum You ain’t ever made a birthday cake from Digestive biscuits (Told me turn) – Sindirim bisküvilerinden hiç doğum günü pastası yapmadın (Dönmemi söyledi) Will have to take lemon juice to my piss test (Piss test) (S-s-s-suh) – İşeme testime limon suyu almam gerekecek (Piss testi) (S-s-s-suh) Everyday I look up to the Lord, give thanks for all this litness (Turn, turn, turn, turn) – Her gün Tanrı’ya bakıyorum, tüm bu laf için şükrediyorum (Dön, dön, dön, dön) Come home, fresh out the system, gymnast – Eve gel, sistemi tazele, jimnastikçi Rollin’ with smoke on my jones – Jones’umda dumanla yuvarlanıyorum Pigs want all the camera on me, not the one from dipset (One) – Domuzlar tüm kamerayı üzerimde istiyor, dipset’teki değil (Bir) I still can’t mix pleasure with business, sorry princess (Princess) – Hala işle zevki karıştıramıyorum, üzgünüm prenses (Prenses) I come a long way from broke days (Turn, turn) – Bozuk günlerden uzun bir yol geldim (Dön, dön) I got to work and fixed it – Çalışmalı ve tamir etmeliyim
Baby, are you up for this? – Bebeğim, buna hazır mısın? I am feeling hot tonight – Bu gece sıcak hissediyorum Ready for the bump and grind – Darbeye ve eziyete hazır Wheel it back and run it one more time, yeah, yeah – Geri dön ve bir kez daha çalıştır, evet, evet Baby, are you up for this? (Ain’t it different?) – Bebeğim, buna hazır mısın? (Farklı değil mi?) I am feeling hot tonight (Turn, turn, turn, turn) – Bu gece sıcak hissediyorum (Dön, dön, dön, dön) Ready for the bump and grind – Darbeye ve eziyete hazır Wheel it back and run it one more time, yeah, yeah (Suh, suh, s-s-s-suh) – Geri dön ve bir kez daha çalıştır, evet, evet (Suh, suh, s-s-s-suh) Ain’t it different? (Yeah) – Farklı değil mi? (Evet) Spent like ten years grindin’ (Facts) – On yıl eziyet gibi geçirdim (Gerçekler) Covered in diamonds, never been mining – Elmaslarla kaplı, asla madencilik yapmadım Came through, man’s still shining (Blaow) – Geçti, adam hala parlıyor (Blaow) ‘Cah I was in Homeford House with the pack (Pack) – Cah Ben paketle Homeford Evindeydim (Paket) And now I’m in Dubai, lining (Vroom) – Ve şimdi Dubai’deyim, astar (Vroom) Me and Headz landed abroad, two new kettles, perfect timin’ (Perfect) – Ben ve Headz yurtdışına indik, iki yeni su ısıtıcısı, mükemmel zamanlama (Mükemmel) The new whip’s white on white, peanut butter, rose gold lining (Skrr) – Yeni kırbaç beyaz üzerine beyaz, fıstık ezmesi, pembe altın astar (Skrr) You can catch me in central (Let’s go) – Beni merkezde yakalayabilirsin (Hadi gidelim) Car so dumb, when I press this button it’s gone, I don’t do rentals (I pay) – Araba çok aptal, bu düğmeye bastığımda gitmiş, kira yapmıyorum (öderim) Air 1’s fresher than menthol (They’re fresh) – Air 1 mentolden daha taze (Tazedir) I don’t wanna get shit lit, but the way that bro grip sticks ain’t gentle (Brrt) – Bir bok yakmak istemiyorum, ama kardeşin tutma şekli nazik değil (Brrt) Summer time shootouts, big big loot-outs – Yaz çatışmaları, büyük ganimetler Get corn stuck in your dental – Dişinize mısır sıkışsın
Baby, are you up for this? (Ooh, ooh) – Bebeğim, buna hazır mısın? (Ooh ooh) I am feeling hot tonight (Ooh, ooh) – Bu gece sıcak hissediyorum (Ooh, ooh) Ready for the bump and grind (Ooh, ooh) – Darbeye ve eziyete hazır Wheel it back and run it one more time, yeah, yeah – Geri dön ve bir kez daha çalıştır, evet, evet Baby, are you up for this? (Ooh, ooh) (Ain’t it different?) – Bebeğim, buna hazır mısın? (Ooh, ooh) (Farklı değil mi?) I am feeling hot tonight (Ooh, ooh) (Ayy, ayy) – Bu gece sıcak hissediyorum (Ooh, ooh) (Ayy, ayy) Ready for the bump and grind (Ooh, ooh) – Darbe ve eziyet için hazır (Ooh, ooh) Wheel it back and run it one more time, yeah, yeah (Turn, turn, turn, turn) – Geri dön ve bir kez daha çalıştır, evet, evet (Dön, dön, dön, dön) Ain’t it different? (Different) – Farklı değil mi? (Farklı) When I first stepped in the game (Game) – Oyuna (Oyun) ilk adım attığımda Man tried leech on my name now they wanna act all distant – Adam benim adıma sülük denedi, şimdi tamamen uzak hareket etmek istiyorlar Man love smile in my face and then they wanna chat like vixens (Huh?) – Adam yüzüme gülümsemeyi seviyor ve sonra vixenler gibi sohbet etmek istiyorlar (Huh?) It’s good it’s not back in the day, woulda got you so wrapped on Clifton – Gün içinde geri dönmemiş olması iyi, seni Clifton’a sarmış olmalıydın I don’t really take no checks, I’ll warn you – Gerçekten çek almıyorum, seni uyaracağım And I don’t do threats, I’m cordial – Ve ben tehdit etmiyorum, samimiyim I don’t even Snap on the jet, it’s normal – Ben jete bile takmam, bu normal Black tie but I’m dressed informal (Boy) – Siyah kravat ama gayri resmi giyindim (Boy) Like the boys from East, I’m nasty – Doğunun çocukları gibi, ben iğrençim Don’t do drip but I still stay classy – Damla yapma ama yine de klas kalıyorum You wanna know, then ask me, easy – Bilmek istiyorsun, sonra bana sor, kolay
Baby, are you up for this? (Ooh, ooh) (One) – Bebeğim, buna hazır mısın? (Ooh, ooh) (Bir) I am feeling hot tonight (Ooh, ooh) – Bu gece sıcak hissediyorum (Ooh, ooh) Ready for the bump and grind (Ooh, ooh) – Darbe ve eziyet için hazır (Ooh, ooh) Wheel it back and run it one more time, yeah, yeah – Geri dön ve bir kez daha çalıştır, evet, evet Baby, are you up for this? (Ain’t it different, one) (Ooh, ooh) – Bebeğim, buna hazır mısın? (Farklı değil mi, bir) (Ooh, ooh) I am feeling hot tonight (Ooh, ooh) – Bu gece sıcak hissediyorum (Ooh, ooh) Ready for the bump and grind (Ooh, ooh) – Darbe ve eziyet için hazır (Ooh, ooh) Wheel it back and run it one more time, yeah, yeah (Turn, turn, turn, turn) – Geri dön ve bir kez daha çalıştır, evet, evet (Dön, dön, dön, dön)
(Baby, are you?) – (Bebeğim, sen misin?) (Baby, are you?) – (Bebeğim, sen misin?) (Baby, are you?) – (Bebeğim, sen misin?) (Baby, are you?) – (Bebeğim, sen misin?)
Steal my blood and steal my heart – Kanımı ve kalbimi çalıyorsun Whatever it takes to get you up – Ne olursa olsun sen karışıyorsun I’m your bitch, you’re my bitch – Ben senin fahişenim, sen benim fahişemsin (Boom, boom) – (Bom Bom) In my bones and in my soul – Kemiklerimde ve ruhumda Always be in your control – Daima kontrol altında I’m your bitch, you’re my bitch – Ben senin fahişenim, sen benim fahişemsin (Boom, boom) – (Bom Bom)
Give me that stuff that feels so pure – Beni çok saf hissettiren zımbırtılardan ver
Stamp me with your signature – İmzanı damgala I’m your bitch, you’re my bitch – Ben senin fahişenim, sen benim fahişemsin (Boom, boom) – (Bom Bom) We do things a different way – Biz farklı bir yolla yaparız It’s up to you and it’s up to me – Seni ve beni kaldırır I’m your bitch, you’re my bitch – Ben senin fahişenim, sen benim fahişemsin (Boom, boom) – (Bom Bom)
Make the bed and do your laundry – Yatakları ve çamaşırlığı hazırla Tuck the corners in – Köşelere sakla Read the news, the business section – Haberleri oku, iş bölümü yap Tell me how it’s been – Nasıl olduğunu bana söyle Give me something to run to – Kaçmam için bazı şeyler ver
Let me know – Bilmeme izin ver Tell me to go – Gitmek için bana söyle Let’s take the long way through the crowd – Kalabalığın arasından uzun bir yol kat edelim Only for sure – Bir süreliğine Nobody’s sat at me and stared – Kimse bana bakmasın ve yaslanmasın Oh well, oh well – Oh iyi, oh iyi
It’s been 24 hours, could’ve bought me flowers – 24 saat oldu, bana çiçek alabilir miydi You know I ain’t been happy (Nuh-uh) – Mutlu olmadığımı biliyorsun (Nuh-uh) Maybe call me in an hour – Belki bir saat sonra ararsın Do you wish that it was her though – Keşke o olsaydı Singing songs in the shower? – Duşta şarkı söylemek? Baby, no I can’t help it (Nuh-uh) – Bebeğim, hayır yardım edemem (Nuh-uh) When you’re showing me about her – Bana onun hakkında gösterirken
Why you staring at him, I can see – Neden ona bakıyorsun, görebiliyorum When you know he belongs to me – Onun bana ait olduğunu bildiğinde You know I’m missing the sunrise – Biliyorsun gün doğumunu özlüyorum Behind his eyes he’s thinking of you – Gözlerinin ardında seni düşünüyor
Oh no, there she goes – Oh hayır, işte gidiyor To take away my man – Adamımı götürmek için I’m begging her, not him – Yalvarıyorum ona değil Don’t, don’t, don’t do it, no, no – Yapma, yapma, yapma, hayır, hayır Don’t do it, Natalie don’t, don’t – Yapma Natalie yapma, yapma
Oh no, there she goes – Oh hayır, işte gidiyor To take him from my hand – Onu elimden almak için I’m begging her, not him – Yalvarıyorum ona değil Don’t, don’t, don’t do it, no, no – Yapma, yapma, yapma, hayır, hayır Don’t do it, Natalie don’t, don’t, don’t – Yapma Natalie yapma, yapma, yapma Don’t, don’t, don’t, don’t – Yapma, yapma, yapma, yapma
You saw it – Onu gördün Saw her walking like a model – Bir model gibi yürürken gördüm But I won’t let it depress me (Nuh-uh) – Ama beni üzmesine izin vermeyeceğim (Nuh-uh) So I bought another bottle – Bu yüzden başka bir şişe aldım When you bend over like that – Böyle eğildiğin zaman Can’t you see my sorrow – Acımı göremiyor musun When you bend over like that – Böyle eğildiğin zaman You know his eyes gonna follow, oh – Onun gözlerinin takip edeceğini biliyorsun
Why you staring at him, I can see – Neden ona bakıyorsun, görebiliyorum When you know he belongs to me – Onun bana ait olduğunu bildiğinde You know I’m missing the sunrise – Biliyorsun gün doğumunu özlüyorum Behind his eyes he’s thinking of you – Gözlerinin ardında seni düşünüyor
Oh no, there she goes – Oh hayır, oraya gidiyor To take away my man – Adamımı almak için I’m begging her, not him – Yalvarıyorum ona değil Don’t, don’t, don’t do it, no, no – Yapma, yapma, yapma, hayır, hayır Don’t do it, Natalie don’t, don’t – Yapma Natalie yapma, yapma
Oh no, there she goes – Oh hayır, oraya gidiyor To take him from my hand; – Onu elimden almak için I’m begging her, not him – Yalvarıyorum ona değil Don’t, don’t, don’t do it, no, no – Yapma, yapma, yapma, hayır, hayır Don’t do it, Natalie don’t, don’t, don’t – Yapma Natalie yapma, yapma, yapma Don’t, don’t, don’t, don’t – Yapma, yapma, yapma, yapma
I’m still awake at six in the morning – Sabah altıda hala uyanığım Oh, I know you calling – Oh, aradığını biliyorum Natalie please feel bad – Natalie lütfen kötü hisset Don’t text back, leave my man – Cevap verme, adamımı bırak Like Dolly begged Jolene – Dolly’nin Jolene’ye yalvarması gibi Just ’cause you can – Sadece yapabileceğin için Don’t take him please (Please, please, please) – Onu alma lütfen (Lütfen, lütfen, lütfen)
Oh no, there she goes – Oh hayır, oraya gidiyor To take away my man – Adamımı götürmek için I’m begging her, not him – Yalvarıyorum ona değil Don’t, don’t, don’t do it, no, no – Yapma, yapma, yapma, hayır, hayır Don’t do it, Natalie don’t, don’t – Yapma Natalie yapma, yapma
Oh no, there she goes – Oh hayır, oraya gidiyor To take him from my hand – Onu elimden almak için I’m begging her, not him – Yalvarıyorum ona değil Don’t, don’t, don’t do it, no, no – Yapma, yapma, yapma, hayır, hayır Don’t do it, Natalie don’t, don’t, don’t – Yapma Natalie yapma, yapma, yapma Don’t, don’t, don’t, don’t – Yapma, yapma, yapma, yapma
(Do it) – (Yap) Don’t, don’t, don’t do it, no, no – Yapma, yapma, yapma, hayır, hayır (Natalie don’t) – (Natalie yapma) Don’t, don’t, don’t, don’t, don’t, don’t do it – Yapma, yapma, yapma, hayır, hayır
Family things, they don’t have to listen to them – Aile meseleleri, onları dinlemek zorunda değiller The bosses with the bosses and I am the mom – Patronlarla patronlar ve ben bir anneyim The secrets only with who you can trust – Sırlarımı sadece güveneceğin kişilerle paylaşırım You better not break the omerta – Omerta’yı kırmasan iyi olur There are levels for everything in this life – Bu hayatta her şey için seviyeler vardır. We don’t fuck with strangers – Yabancılarla sevişmiyoruz Nor a new friend, nor an injury – Yeni arkadaş yoksa yaralanma da yoktur.
Nor a new friend, nor an injury – Yeni arkadaş yoksa yaralanma da yoktur. TKN, TKN, TKN – TKN, TKN, TKN Nor a new friend, nor an injury – Yeni arkadaş yoksa yaralanma da yoktur. TKN, TKN – TKN, TKN Nor a new friend, nor an injury – Yeni arkadaş yoksa yaralanma da yoktur.
Zoom in on the face, Gaspar Noé – Yüzünü yaklaştır, Gaspar Noe This won’t shoot, I emptied it – Ateş etmeyecek çünkü boşalttım VVS, VVS, Dolce Vita – VVS, VVS, Dolce Vita My command is strong, dynamite – Emrim güçlü dinamit gibi Tattooed from the feet to the back of the neck – Ayaklarımdan boynumun arkasına kadar dövmeli Wearing black like Kika – Kika gibi siyah giyiniyorum VVS, VVS, Dolce Vita (VVS) – VVS, VVS, Dolce Vita (VVS) The command is strong, dynamite – Emrim güçlü dinamit gibi
Milk with sugar – Şekerli süt She has Brazilian measurements – O brezilya ölçülerime sahip This mami is a G (Yeah) – Bu anne bir G (evet)
Yeah, she got hips I gotta grip for (Yeah) – Evet çıldırabileceğim kalçalara sahip A lot of ass, don’t need to have more – Bir sürü kalça, fazlasına gerek yok I know it’s sweet, I like that – Tatlı olduğunu biliyorum, hoşuma gitti Mmm (Straight up) – Mmm I got word that it’s wet, well, let’s drown – Islak olduğunu duydum, hadi dalalım Toot it up, back it up, slap it down – Kendine çek ve tokatla Don’t say a word of what you heard from when I came around (It’s lit) – Geldiğimde duyduğun kelimeyi söyleme(evet) You get it first, you get this work right when you come in town (Yeah) – Önce sen alırsın, şehre geldiğinde bu işi doğru yaparsın (evet) Need you right here (Yeah) – Burada sana ihtiyacım var(evet) Know you the queen of givin’ ideas – Fikir vermenin kraliçesi No more new friends, don’t bring the hype here (Ooh) – Artık yeni arkadaşlar yok Know you got problems with this, but it’s not fair – Bununla ilgili sorunların olduğunu biliyorum ama bu adil değil
Family things, they don’t have to listen to them – Aile meseleleri, onları dinlemek zorunda değiller The bosses with the bosses and I am the mom (The dad) – Patronlarla patronlar ve ben bir anneyim (baba) The secrets only with who you can trust – Sırlarımı sadece güveneceğin kişilerle paylaşırım You better not break the omerta – Omerta’yı kırmasan iyi olur
TKN, TKN, TKN – TKN, TKN, TKN TKN, TKN – TKN, TKN Nor a new friend, nor an injury – Yeni arkadaş yoksa yaralanma da yoktur
La Rosalía – La Rosalia Straight up! – Ciddiyim Nor a new friend, nor an injury – Yeni arkadaş yoksa yaralanma da yok.
Never knew the sting of a stranger – Hiç bir yabancı tarafından canım acıtılmamıştı Never felt the words like a razor – Hiç sözlerin jiletmişçesine kesişini hissetmedin But I won’t give a damn ’bout it later – Ama ilerde bunları umursamayacağım All the little digs doesn’t matter – Tüm küçük iğneli sözlerin önemi yok Writin’ down a brand new chapter – İçinde yalnızca sevginin olduğu ve hiç nefretin olmadığı Where there’s only love, never anger – Yepyeni bir sayfa açıyorum
So lonely in your bed – Yatağında çok yalnızsın Does breakin’ me make you feel good? – Beni kırmak seni iyi hissettiriyor mu? Guess you don’t understand – Sanırım anlamıyorsun What goes around, comes around – Ne ekersen onu biçersin
Don’t ya know that I’m stronger? – Daha güçlü olduğumu anlamıyor musun? Don’t ya see me in all black? – Beni siyah giysiler içinde görmüyor musun? Don’t ya cry like a baby – Bebek gibi ağlama Ha-ha-ha-ha, ha-ha-ha – Ha-ha-ha-ha, ha-ha-ha Who’s laughing now? – Şimdi kim gülüyor? Know that it’s over – Bunun bittiğini bil Don’t ya know I won’t call back? – Geri aramayacağımı bilmiyor musun? Don’t ya cry like a baby – Bebek gibi ağlama Ha-ha-ha-ha, ha-ha-ha – Ha-ha-ha-ha, ha-ha-ha Who’s laughing now? – Şimdi kim gülüyor?
You’ll never see me blue, never bleedin’ – Beni asla üzgün veya kanarken görmeyeceksin Hope you understand how I’m feelin’ – Umarım nasıl hissettiğimi anlarsın I’m turnin’ off my phone like I’m leaving (Bye) – Gidiyormuş gibi telefonumu kapatıyorum Pushed me to the edge, now it’s over – Beni kenara ittin, şimdi bu bitti Shuttin’ off the hate, gettin’ closure – Nefreti bırakıyorum, kapatıyorum This will be the dust when I’m older – Yaşlandığımda bunlar toz olacak
So lonely in your bed – Yatağında çok yalnızsın Does breakin’ me make you feel good? – Beni kırmak seni iyi hissettiriyor mu? Guess you don’t understand – Sanırım anlamıyorsun What goes around, comes around – Ne ekersen onu biçersin
Don’t ya know that I’m stronger? – Daha güçlü olduğumu anlamıyor musun? Don’t ya see me in all black? – Beni siyah giysiler içinde görmüyor musun? Don’t ya cry like a baby – Bebek gibi ağlama Ha-ha-ha-ha, ha-ha-ha – Ha-ha-ha-ha, ha-ha-ha Who’s laughing now? – Şimdi kim gülüyor? Know that it’s over – Bunun bittiğini bil Don’t ya know I won’t call back? – Geri aramayacağımı bilmiyor musun? Don’t ya cry like a baby – Bebek gibi ağlama Ha-ha-ha-ha, ha-ha-ha – Ha-ha-ha-ha, ha-ha-ha Who’s laughing now? – Şimdi kim gülüyor?
Ha-ha-ha-ha, ha-ha-ha-ha-ha – Ha-ha-ha-ha, ha-ha-ha Ha-ha-ha-ha, ha-ha-ha – Ha-ha-ha-ha, ha-ha-ha Who’s laughing now? – Şimdi kim gülüyor?
It’s comical, hysterical – Bu komik, histerik So ridiculous, think you messed me up – Çok saçma, beni mahvettiğini sanman
Don’t ya know that I’m stronger? – Daha güçlü olduğumu anlamıyor musun? Don’t ya see me in all black? – Beni siyah giysiler içinde görmüyor musun? Don’t ya cry like a baby (Oh) – Bebek gibi ağlama Ha-ha-ha-ha, ha-ha-ha – Ha-ha-ha-ha, ha-ha-ha Who’s laughing now? – Şimdi kim gülüyor? Know that it’s over – Bunun bittiğini bil Don’t ya know I won’t call back? (Call back) – Geri aramayacağımı bilmiyor musun? Don’t ya cry like a baby – Bebek gibi ağlama Ha-ha-ha-ha, ha-ha-ha – Ha-ha-ha-ha, ha-ha-ha Who’s laughing now? – Şimdi kim gülüyor?
I didn’t ask for a free ride – Seks istemedim I only asked you to show me a real good time – Senden sadece benimle güzel zaman geçirmeni istedim I never asked for the rainfall – Asla yağış istemedim At least I showed up, you showed me nothing at all – En azından göründüm, sen bana hiçbir şey göstemedin
It’s coming down on me – Üzerime geliyor Water like misery – Sefalet gibi su It’s coming down on me – Üzerime geliyor I’m ready, rain on me – Hazırım, üzerime yağ
I’d rather be dry, but at least I’m alive* – Kuru olmayı tercih ederim ama en azından hayattayım Rain on me, rain, rain* – Üzerime yağ, yağ, yağ Rain on me, rain, rain – Üzerime yağ, yağ, yağ I’d rather be dry, but at least I’m alive – Kuru olmayı tercih ederim ama en azından hayattayım Rain on me, rain, rain – Üzerime yağ, yağ, yağ Rain on me – Üzerime yağ
Rain on me – Üzerime yağ Mmm, oh yeah, baby – Evet bebeğim Rain on me – Üzerime yağ
Livin’ in a world where no one’s innocent – Kimsenin masum olmadığı bir dünya yaşıyoruz Oh, but at least we try, mmm – Oh, ama en azından deneyebiliriz Gotta live my truth, not keep it bottled in – Gerçeğimi içimde tutmak yerine yaşamalıyım So I don’t lose my mind, baby, yeah – Böylece aklımı kaybetmem
I can feel it on my skin (It’s comin’ down on me) – Tenimde hissedebiliyorum (Üzerime geliyor) Teardrops on my face (Water like misery) – Yüzümdeki yaşlar (Sefalet gibi su) Let it wash away my sins (It’s coming down on me) – Günahlarımı arındırmasına izin ver (Üzerime geliyor) Let it wash away, yeah – Arındırmasına izin ver
I’d rather be dry, but at least I’m alive – Kuru olmayı tercih ederim ama en azından hayattayım Rain on me, rain, rain – Üzerime yağ, yağ, yağ Rain on me, rain, rain – Üzerime yağ, yağ, yağ I’d rather be dry, but at least I’m alive – Kuru olmayı tercih ederim ama en azından hayattayım Rain on me, rain, rain – Üzerime yağ, yağ, yağ Rain (Rain) on (On) me – Üzerime yağ
Rain on me – Üzerime yağ Rain on me – Üzerime yağ Oh yeah, yeah – Oh, evet, evet Rain on me, ooh yeah – Üzerime yağ, evet Rain on me – Üzerime yağ Rain on me, ooh – Üzerime yağ, ooh
Hands up to the sky – Ellerini göğe kaldır I’ll be your galaxy – Senin galaksin olacağım I’m about to fly – Uçmak üzereyim Rain on me, tsunami – Üzerime yağ, tsunami Hands up to the sky – Ellerini göğe kaldır I’ll be your galaxy – Senin galaksin olacağım I’m about to fly – Uçmak üzereyim Rain on me (Rain on me) – Üzerime yağ
I’d rather be dry, but at least I’m alive (Rain on me) – Kuru olmayı tercih ederim ama en azından hayattayım (Üzerime yağ) Rain on me, rain, rain – Üzerime yağ, yağ, yağ Rain on me, rain, rain (Rain on me) – Üzerime yağ, yağ, yağ (Üzerime yağ) I’d rather be dry, but at least I’m alive (At least I’m alive) – Kuru olmayı tercih ederim ama en azından hayattayım (En azından hayattayım) Rain on me, rain, rain (Rain on me, babe) – Üzerime yağ, yağ, yağ (Üzerime yağ, babeğim) Rain on me (Rain on me) – Üzerime yağ (Üzerime yağ)
I hear the thunder comin’ down – Gök gürültüsünün düştüğünü duyuyorum Won’t you rain on me? – Üzerime yağmalayacak mısın? Eh, eh, yeah (Rain on, woo) – Eh, eh, evet (Üzerime yağ) I hear the thunder comin’ down – Gök gürültüsünün düştüğünü duyuyorum Won’t you rain on me? (Me) – Üzerime yağmayacak mısın? Eh, eh, yeah – Eh, eh, evet Rain on me – Üzerime yağ